SETA: Akademik özgürlük genişletilmeli
- Ayrıntılar
- Kategori: Gündem
- Salı, 24 Haziran 2014 11:17 tarihinde oluşturuldu
SETA analistleri "Geçmişten Günümüze Türkiye'de Akademik Özgürlük Başlıklı" analiz hazırladı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırma Vakfı (SETA), tarafından yapılan analizde Yükseköğretim Kanunu'nun toplumun tüm paydaşlarıyla yeniden ele alınması ve akademik özgürlüğü genişletme yönünde gerek üniversite özerkliği gerekse bireysel özgürlükleri dikkate alan dünya ölçeğinde yeni bir kanun haline getirilmesi gerektiği belirtildi.
SETA analistleri tarafından hazırlanan "Geçmişten Günümüze Türkiye'de Akademik Özgürlük Başlıklı" analiz yayımlandı. Analiz önümüzdeki günlerde, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya'nın da katılacağı panelde ele alınacak.
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bölümü Öğretim Üyesi Fatma Nevra Seggia ile proje asistanı Veysel Gökbel’in hazırladığı analizde, Türkiye'de yükseköğretim alanında akademik özgürlüğün nasıl kısıtlandığı ve genişletildiği ortaya kondu.
Analizde, 1980 askeri darbesi sonrasında, 1981'de Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) kurulduğu ve bu tarihten itibaren akademik özgürlük tartışmalarının YÖK'ün aşırı merkeziyetçiliği üzerine yoğunlaştığı belirtildi.
YÖK kanunu akademik özgürlüğün önündeki en önemli engellerden
Analizde, 'Her ne kadar başörtüsü yasağı ve katsayı uygulaması gibi yakın tarihimizde öğrenme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlayan hak ihlalleri sona ermiş olsa da yükseköğretimin amaçlarında hür ve bilimsel düşünceye beşinci sırada yer veren 1981 tarihli Yükseköğrenim Kanunu'nun hala yürürlükte olması, akademik özgürlüğün önündeki en önemli engellerden birini oluşturmaktadır' denildi.
Analizde, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya tarafından 2013'te yayımlanan "Akademik Özgürlük Bildirisi"nin özgürlük konusunda öğretim üyelerine güç ve cesaret vermesinin muhtemel olduğu ancak YÖK'ün 29 Ocak'ta yaptığı yönetmelik değişikliğinde, yer alan bilimsel araştırmalar hariç öğretim üyelerinin resmi konularda izinsiz açıklama yapamayacağına dair maddenin tartışma yarattığı kaydedildi.
Bugün Türkiye üniversitelerinde dünya standartlarında bir akademik özgürlüğün bulunduğunu söylemenin güç olduğuna dikkat çekilen analizde, Türkiye'de akademik özgürlüğün anlaşılmasında ve içselleştirilmesinde de sorunlar yaşandığı, akademik özgürlüğün Türkiye'de özellikle üniversite özerkliği bağlamında tartışıldığı ve savunulduğu, üniversite özerk olunca akademik ve bilimsel özgürlüğün de olacağının düşünüldüğü vurgulandı. Akademik özgürlüğün bireysel hak ve özgürlüklerle ilgili olan boyutunun daima geri planda kaldığına dikkat çekilen analizde, akademik özgürlüğün, kurumsal anlamda üniversitenin mali ve idari özerkliğe sahip olmak, bireysel anlamda fikir, vicdan ve ifade özgürlüğüne, iş güvencesine ve üniversitedeki karar mekanizmalarına katılma özgürlüğüne sahip olmak anlamına geldiği kaydedildi.
Politika önerileri geliştirildi
Analizde, akademik özgürlüğün tüm boyutlarını kapsayacak şekilde Türkiye örneklemi de dikkate alınarak politika önerileri geliştirildi.
Buna göre, Yükseköğretim Kanunu toplumun tüm paydaşlarıyla yeniden ele alınmalı ve akademik özgürlüğü genişletme yönünde gerek üniversite özerkliği gerekse bireysel özgürlükleri dikkate alan dünya ölçeğinde yeni bir kanun haline getirilmeli.
Üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve düşünce kuruluşları akademik özgürlük üzerine paneller, projeler, çalışmalar yürütmeli, sonuçlarını kamuoyu ile paylaşarak tartışılması sağlanmalı.
Akademik özgürlüğün önündeki engelleri tespit etmek ve engellere ilişkin tedbirler geliştirmek amacıyla konuyla ilgili daha çok ampirik araştırma yapılması gerekiyor. UNESCO tavsiyesi veya Lima Bildirgesi gibi uluslararası geçerliliğe sahip metinlerde geçen akademik özgürlük kıstaslarının yasalarda ve uygulamada karşılanması için ilgili paydaşlar olan hükümet, YÖK ve üniversite senatoları tarafından özel çalışmalar yapılmalı.
YÖK Başkanı Çetinsaya tarafından 2013'te yayımlanan Akademik Özgürlük Bildirisi gibi metinler yayımlanmalı, tartışılmalı ve herkesin düşüncesini özgürce ifade edebilmesine müsait bir akademik iklim oluşturmak adına öğretim üyeleri cesaretlendirilmeli.
İşten çıkarılma objektif kıstaslara dayanmalı
Üniversitede görev yapan öğretim elemanlarının işe alınma ve işten çıkarılma şartları objektif kıstaslara dayanmalı, öğretim üyelerinin özlük haklarını ve özgürlüklerini koruyucu şekilde yeniden düzenlenmeli ve sonuç olarak gerek devlet gerekse vakıf üniversitelerinde çalışanların işten çıkarılma endişesi taşımamasını sağlayacak bir sistem için çalışmalar yürütülmeli.
Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'ndeki muğlak, akademik özgürlüğü sınırlandırabilecek ifadeler çıkarılmalı, ifade, araştırma, öğrenme ve öğretme özgürlüğünü genişletici maddeler eklenmeli.
YASAL UYARI:
Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
-
Sürdürülebilir Eğitim Sempozyumuna 6 ülke ve 47 şehirden 3 bin kişi katıldı
-
3 ve 4. Sürdürülebilir Eğitim Sempozyumları kapılarını açmaya hazırlanıyor
-
‘Kadın eğitimcilerin liderlik ettikleri okullarda başarı oranları artış gösteriyor’
-
‘Geleceğin eğitiminde kadınlar sistemin şekillendiricileri ve dönüştürücüleri olacak’
-
‘Bakanlığın destekleyici politikalarıyla eğitimde kadın yönetici sayısı artıyor’
-
Prof. Dr. İrfan Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı görevinden ayrıldı
-
Final 45. yılında eğitimin geleceğini şekillendirmeye devam ediyor
-
DAS Akademie, insan kaynakları uygulamaları ile fark yaratıyor!
-
Özel okullarımızın sesi duyulmalı, haklı taleplerimiz değerlendirilmeli!
-
YETEV ve Boğaziçi Üniversitesi Montessori Eğitiminde öğretmenlere yeni kapılar açacak