Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Başbakan Erdoğan'ın " Dershaneler kapanacak" sözleri, eğitimcilerin kafasını karıştırdı. "Dershanelerde çalışan 70 bin kişi ne olacak" , "Dershanelerin merdiven altına inmesi nasıl önlenecek" sorularına yanıt bulunamıyor.
Türkiye genelinde kayıtlı 4 bin 55 dershanede 50 bin 209 öğretmen, 20 bin personel çalışıyor. 1 milyon 234 bin 738 öğrenci de eğitim alıyor. Dershanelerin tahmini cirosunun ise 1.5 - 2 milyar dolara ulaştığı sanılıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan YGS'nin kalkacağını, dershanelerin de ya özel okullara dönüşeceğini ya da kapanacağını açıkladı. Dershaneciler art arda bu konudaki görüşlerini dile getirirken, akıllara bu sektörün bütçesi, personel istihdamı ve öğrenci sayıları geldi.
Özel Dershaneler Birliği Derneği (ÖZDEBİR) ve Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği'nden (TÖDER) alınan bilgilere göre, dershaneciliğin kökleri Cumhuriyet'in ilk yıllarına dayanıyor. Adları farklı olsa da hemen her ülkede dershane bulunuyor. Türkiye'de 4 bin 55 adet dershane var. Toplam 50 bin 209 öğretmen, 20 bin personel çalışıyor. Bir milyon 234 bin 738 öğrenci de eğitim alıyor. Bu öğrencilerin yaklaşık 100 bini burslu olarak dershanelerden ücretsiz olarak yararlanıyor. Dershane ücretleri 6, 7 ve 8'inci sınıflar için 1.500 ile 4 bin TL arasında değişiyor. Lise 9, 10 ve 11'inci sınıflarda 2 bin TL ile 6 bin TL'ye, üniversite sınavlarına hazırlık sınıflarında ise 3 bin TL ile 10 bin TL'ye kadar çıkabiliyor. Bazı butik dershanelerde bu rakamlar 20-25 bin TL'yi buluyor.
Dershanelerin tahmini cirosu, 1.5 - 2 milyar dolara ulaşıyor. Dershaneciler ve eğitimciler, Başbakan Erdoğan'ın "Dershaneler kapatılacak" sözleri nedeniyle kaygılı. Çünkü, sınavlar kalksa bile ancak okullar arasındaki kalite farkı süreceğinden dershane sisteminin yok olmayacağını belirtiyorlar.
Bir öğrencinin hayatı boyunca girdiği merkezi sınavların sayısı ise şu anda uygulanan sisteme göre 8'i buluyor.
- Bu yıl Seviye Belirleme Sınavı'na giren 8'inci sınıflar, 6 ve 7'inci sınıfta da bu sınava girmişti.
- Üniversiteye geçişte uygulanan, YGS ve LYS'lerden oluşan 2 aşamalı sınavda toplam 6 oturum düzenleniyor.
- Yükseköğretimden mezuniyet sonrasında öğrencilerin bir kısmı KPSS'ye, doktor olacaklar ise TUS'a giriyor.
Çok vergi kaçağı olur
Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan Başbakanımızın dershanelerin okula dönüşmesine yönelik bir hedef koyması sevindirici. Ama bu kısa vadede olmaz. Çünkü okullarımız arasında ciddi kalite farkları var. Diyelim ki bu kalite farkını giderdik, yeteri kadar lise açtık, öğretmen aldık ve her öğrencinin de girebileceği kadar üniversite açtık. Ama yine iyi üniversiteler için yarış olacak. Yarışın olduğu yerde de dershane olur. Kapatılırsa da dershaneler gerçekten merdiven altına iner. Bu sefer çocuğunuzu nereye gönderdiğinizi bilemezsiniz, devlet denetimi ortadan kalkar, epeyce vergi kaçağı olur. Yani öncelikle okullar arasındaki kalite farkı ortadan kalkmalı. O zaman belki YGS, Olgunluk Sınavı'na dönüşebilir. Bu noktada da okullar adil ve dürüst not vermeli. Bunlar sağlandığında dershaneye olan ihtiyaç da ortadan kalkar.
100 bin insan nasıl iş bulur?
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk 100 bin insan dershaneden ekmek yiyor. Bu kolay mı? Sayın Başbakan hayalini söylüyor, yapması mümkün değil. Eğitim sistemi dershaneciliği hep büyütüyor. 4+4+4 eğitim sistemi de dershaneciliği arttıracak bir sistem. Liseleşme oranı daha da düşecek ve artık çocuklar okul yerine dershaneye gidecek. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı aza indirilip, eğitim nitelikli hale getirilsin öncelikle.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Başbakan Erdoğan'ın " Dershaneler kapanacak" sözleri, eğitimcilerin kafasını karıştırdı. "Dershanelerde çalışan 70 bin kişi ne olacak" , "Dershanelerin merdiven altına inmesi nasıl önlenecek" sorularına yanıt bulunamıyor.
Türkiye genelinde kayıtlı 4 bin 55 dershanede 50 bin 209 öğretmen, 20 bin personel çalışıyor. 1 milyon 234 bin 738 öğrenci de eğitim alıyor. Dershanelerin tahmini cirosunun ise 1.5 - 2 milyar dolara ulaştığı sanılıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan YGS'nin kalkacağını, dershanelerin de ya özel okullara dönüşeceğini ya da kapanacağını açıkladı. Dershaneciler art arda bu konudaki görüşlerini dile getirirken, akıllara bu sektörün bütçesi, personel istihdamı ve öğrenci sayıları geldi.
Özel Dershaneler Birliği Derneği (ÖZDEBİR) ve Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği'nden (TÖDER) alınan bilgilere göre, dershaneciliğin kökleri Cumhuriyet'in ilk yıllarına dayanıyor. Adları farklı olsa da hemen her ülkede dershane bulunuyor. Türkiye'de 4 bin 55 adet dershane var. Toplam 50 bin 209 öğretmen, 20 bin personel çalışıyor. Bir milyon 234 bin 738 öğrenci de eğitim alıyor. Bu öğrencilerin yaklaşık 100 bini burslu olarak dershanelerden ücretsiz olarak yararlanıyor. Dershane ücretleri 6, 7 ve 8'inci sınıflar için 1.500 ile 4 bin TL arasında değişiyor. Lise 9, 10 ve 11'inci sınıflarda 2 bin TL ile 6 bin TL'ye, üniversite sınavlarına hazırlık sınıflarında ise 3 bin TL ile 10 bin TL'ye kadar çıkabiliyor. Bazı butik dershanelerde bu rakamlar 20-25 bin TL'yi buluyor.
Dershanelerin tahmini cirosu, 1.5 - 2 milyar dolara ulaşıyor. Dershaneciler ve eğitimciler, Başbakan Erdoğan'ın "Dershaneler kapatılacak" sözleri nedeniyle kaygılı. Çünkü, sınavlar kalksa bile ancak okullar arasındaki kalite farkı süreceğinden dershane sisteminin yok olmayacağını belirtiyorlar.
Bir öğrencinin hayatı boyunca girdiği merkezi sınavların sayısı ise şu anda uygulanan sisteme göre 8'i buluyor.
- Bu yıl Seviye Belirleme Sınavı'na giren 8'inci sınıflar, 6 ve 7'inci sınıfta da bu sınava girmişti.
- Üniversiteye geçişte uygulanan, YGS ve LYS'lerden oluşan 2 aşamalı sınavda toplam 6 oturum düzenleniyor.
- Yükseköğretimden mezuniyet sonrasında öğrencilerin bir kısmı KPSS'ye, doktor olacaklar ise TUS'a giriyor.
Çok vergi kaçağı olur
Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan Başbakanımızın dershanelerin okula dönüşmesine yönelik bir hedef koyması sevindirici. Ama bu kısa vadede olmaz. Çünkü okullarımız arasında ciddi kalite farkları var. Diyelim ki bu kalite farkını giderdik, yeteri kadar lise açtık, öğretmen aldık ve her öğrencinin de girebileceği kadar üniversite açtık. Ama yine iyi üniversiteler için yarış olacak. Yarışın olduğu yerde de dershane olur. Kapatılırsa da dershaneler gerçekten merdiven altına iner. Bu sefer çocuğunuzu nereye gönderdiğinizi bilemezsiniz, devlet denetimi ortadan kalkar, epeyce vergi kaçağı olur. Yani öncelikle okullar arasındaki kalite farkı ortadan kalkmalı. O zaman belki YGS, Olgunluk Sınavı'na dönüşebilir. Bu noktada da okullar adil ve dürüst not vermeli. Bunlar sağlandığında dershaneye olan ihtiyaç da ortadan kalkar.
100 bin insan nasıl iş bulur?
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk 100 bin insan dershaneden ekmek yiyor. Bu kolay mı? Sayın Başbakan hayalini söylüyor, yapması mümkün değil. Eğitim sistemi dershaneciliği hep büyütüyor. 4+4+4 eğitim sistemi de dershaneciliği arttıracak bir sistem. Liseleşme oranı daha da düşecek ve artık çocuklar okul yerine dershaneye gidecek. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı aza indirilip, eğitim nitelikli hale getirilsin öncelikle.
Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 13:24
Gösterim: 2459
TEPAV'ın 'Yeni Milli Eğitim Kanun Tasarısı Bütçesi: Nicelik mi, Nitelik mi?' başlıklı politika notuna göre 4+4+4 düzenlemesinin maliyetinin bu yıl için 20.7 milyar TL'yi buluyor. Yeni düzenlemenin uygulanabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin bu yıl yüzde 54 arttırılması gerekiyor.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Analisti Bengisu Özenç ile Araştırmacı Selin Arslanhan Memiş tarafından hazırlanan 'Yeni Milli Eğitim Kanun Tasarısı Bütçesi: Nicelik mi, Nitelik mi?' başlıklı politika notu yayımlandı. Çalışmada Kanun Tasarısı'nın yasalaştığı takdirde uygulanmaya başlayacağı 2012-2013 öğretim yılında beraberinde getireceği ek ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçların tamamlanması durumunda bütçenin nasıl etkileneceği iki farklı senaryo altında değerlendirildi. Senaryoların ilkinde eğitimdeki mevcut kalitenin korunduğu, ikincisinde ise kalitenin arttırıldığı varsayıldı.
Derslik ihtiyacı 18.6 milyor TL
Birinci senaryoda, mevcut öğrenci yoğunlukları korunarak, milli eğitime dahil olacak yeni yaş grupları ve yükselen okullaşma oranları nedeniyle ortaya çıkacak olan derslik ihtiyacının, ilköğretim ve lise seviyesi birlikte hesaplandığında, 18,6 milyar TL'yle karşılanabileceği hesaplandı.
110 bin 800 öğretmene ihtiyaç olacak
Değerlendirmede, mevcut öğretmen başına öğrenci sayıları kullanılarak yapılan hesaplamada ortaöğretimin zorunlu hale gelmesi ile 110 bin 800 öğretmene ihtiyaç duyulacağı hesaplandığı belirtilerek şu değerlendirmelere yer verildi:
"Bu öğretmen ihtiyacının mevcut durumda atanmamış olan öğretmenler ile karşılanması sonucunda ek bir öğretmen yetiştirme maliyeti doğmayacak. Fakat öğretmenlerin yıllık ortalama maaşları göz önünde bulundurularak bir ek maliyet hesaplandı. Bu şekilde öğretmen maliyeti 2012-2013 öğretim yılı için 2.1 milyar TL olacak. Öğretmen ve yatırım ihtiyacını karşılamaya yönelik toplam bütçe 20.7 milyar TL'yi buluyor. Söz konusu bütçe ihtiyacı Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2012 Merkezi Yönetim Bütçesi'nde sahip olduğu 38 milyar TL'lik payın yaklaşık olarak yüzde 54'ü kadardır."
Kaliteyi arttırmak için bütçenin ikiy katlanması gerekiyor
TEPAV'ın çalışmasında son yıllardaki iyileştirmelere rağmen, gerek derslik başına öğrenci sayısındaki karşılaştırmalar gerekse PISA sonuçlarında Türkiye'nin durumunun eğitimin kalitesine ilişkin problemlere işaret ettiği açıklandı. "Son yıllarda hız kazanmış olan okullaşma oranlarının arttırılmasına ve eğitimin içeriğine yönelik reformların kaliteye ilişkin beklenen etkiyi henüz yaratamadığı görülmektedir" denilen çalışmada şöyle devam edildi:
"Eğitimde kalitenin iyileştirilmesine yönelik derslik başına düşen öğrenci sayısının da düşürülmesi öngörülen ikinci senaryoda ise Türkiye'deki öğrenci yoğunluklarının OECD ortalamalarına yakınsadığı varsayıldı. Bu senaryoya göre 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi içerisinde eğitimin kalitesinin arttırılarak 24 kişilik sınıflarda eğitim verilmesinin toplam maliyeti (öğretmen ve yatırım) 36.6 milyar TL'dir. 36.6 milyar TL'lik bir bütçe ihtiyacı ise MEB 2012 bütçesinin neredeyse tamamına (Yüzde 96) denk geliyor."
(hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
TEPAV'ın 'Yeni Milli Eğitim Kanun Tasarısı Bütçesi: Nicelik mi, Nitelik mi?' başlıklı politika notuna göre 4+4+4 düzenlemesinin maliyetinin bu yıl için 20.7 milyar TL'yi buluyor. Yeni düzenlemenin uygulanabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin bu yıl yüzde 54 arttırılması gerekiyor.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Analisti Bengisu Özenç ile Araştırmacı Selin Arslanhan Memiş tarafından hazırlanan 'Yeni Milli Eğitim Kanun Tasarısı Bütçesi: Nicelik mi, Nitelik mi?' başlıklı politika notu yayımlandı. Çalışmada Kanun Tasarısı'nın yasalaştığı takdirde uygulanmaya başlayacağı 2012-2013 öğretim yılında beraberinde getireceği ek ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçların tamamlanması durumunda bütçenin nasıl etkileneceği iki farklı senaryo altında değerlendirildi. Senaryoların ilkinde eğitimdeki mevcut kalitenin korunduğu, ikincisinde ise kalitenin arttırıldığı varsayıldı.
Derslik ihtiyacı 18.6 milyor TL
Birinci senaryoda, mevcut öğrenci yoğunlukları korunarak, milli eğitime dahil olacak yeni yaş grupları ve yükselen okullaşma oranları nedeniyle ortaya çıkacak olan derslik ihtiyacının, ilköğretim ve lise seviyesi birlikte hesaplandığında, 18,6 milyar TL'yle karşılanabileceği hesaplandı.
110 bin 800 öğretmene ihtiyaç olacak
Değerlendirmede, mevcut öğretmen başına öğrenci sayıları kullanılarak yapılan hesaplamada ortaöğretimin zorunlu hale gelmesi ile 110 bin 800 öğretmene ihtiyaç duyulacağı hesaplandığı belirtilerek şu değerlendirmelere yer verildi:
"Bu öğretmen ihtiyacının mevcut durumda atanmamış olan öğretmenler ile karşılanması sonucunda ek bir öğretmen yetiştirme maliyeti doğmayacak. Fakat öğretmenlerin yıllık ortalama maaşları göz önünde bulundurularak bir ek maliyet hesaplandı. Bu şekilde öğretmen maliyeti 2012-2013 öğretim yılı için 2.1 milyar TL olacak. Öğretmen ve yatırım ihtiyacını karşılamaya yönelik toplam bütçe 20.7 milyar TL'yi buluyor. Söz konusu bütçe ihtiyacı Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2012 Merkezi Yönetim Bütçesi'nde sahip olduğu 38 milyar TL'lik payın yaklaşık olarak yüzde 54'ü kadardır."
Kaliteyi arttırmak için bütçenin ikiy katlanması gerekiyor
TEPAV'ın çalışmasında son yıllardaki iyileştirmelere rağmen, gerek derslik başına öğrenci sayısındaki karşılaştırmalar gerekse PISA sonuçlarında Türkiye'nin durumunun eğitimin kalitesine ilişkin problemlere işaret ettiği açıklandı. "Son yıllarda hız kazanmış olan okullaşma oranlarının arttırılmasına ve eğitimin içeriğine yönelik reformların kaliteye ilişkin beklenen etkiyi henüz yaratamadığı görülmektedir" denilen çalışmada şöyle devam edildi:
"Eğitimde kalitenin iyileştirilmesine yönelik derslik başına düşen öğrenci sayısının da düşürülmesi öngörülen ikinci senaryoda ise Türkiye'deki öğrenci yoğunluklarının OECD ortalamalarına yakınsadığı varsayıldı. Bu senaryoya göre 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi içerisinde eğitimin kalitesinin arttırılarak 24 kişilik sınıflarda eğitim verilmesinin toplam maliyeti (öğretmen ve yatırım) 36.6 milyar TL'dir. 36.6 milyar TL'lik bir bütçe ihtiyacı ise MEB 2012 bütçesinin neredeyse tamamına (Yüzde 96) denk geliyor."
(hürriyet)
Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 13:14
Gösterim: 2413
CHP’nin, hükümetin eğitim sisteminde getirdiği 4+4+4 sistemini protesto etmek için Tandoğan meydanında yaptığı mitinge yüz binlerce insan akın ediyor.
Yurdun dört bir yanından gelen binlerce kişi Tandoğan meydanında toplanıyor. CHP, mitinge CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, mitingin başlamasına saatler kala Ankara girişinde polislerin otobüsleri durdurduğunu ve uygulama yaptığını iddia etti. 'Engelleme' yapıldığını öne süren Tekin, ''Polisler tam da miting günü trafik polisleri olduğunu hatırladılar ve Ankara girişinde uygulama yapmaya başladılar. Yüzlerce otobüs bekliyor. Ben de bunu şiddetle protesto ediyorum ve şimdi İçişleri Bakanı'nı arayıp şikayet edeceğim'' dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
CHP’nin, hükümetin eğitim sisteminde getirdiği 4+4+4 sistemini protesto etmek için Tandoğan meydanında yaptığı mitinge yüz binlerce insan akın ediyor.
Yurdun dört bir yanından gelen binlerce kişi Tandoğan meydanında toplanıyor. CHP, mitinge CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, mitingin başlamasına saatler kala Ankara girişinde polislerin otobüsleri durdurduğunu ve uygulama yaptığını iddia etti. 'Engelleme' yapıldığını öne süren Tekin, ''Polisler tam da miting günü trafik polisleri olduğunu hatırladılar ve Ankara girişinde uygulama yapmaya başladılar. Yüzlerce otobüs bekliyor. Ben de bunu şiddetle protesto ediyorum ve şimdi İçişleri Bakanı'nı arayıp şikayet edeceğim'' dedi.
Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 12:52
Gösterim: 2628
Cumhurbaşkanı Abdulah Gül, YÖK Başkanı ve üniversite rektörleriyle bir araya geldi. Üniversitelerin fiziki olarak geldiği noktadan memnun olduğunu söyledi. Ancak, üniversitelerin kalite sınavı ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Gül rektörlere, "Avcı gibi olun, yabancı öğretim görevlisi ve öğrenciyi ülkemize çekin" mesajını verdi.
Gül, her yıl olduğu gibi bu yıl da üniversite rektörleri ve YÖK üyeleriyle bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Türkiye 2015'te ulaşması gereken hedefe 2010 yılında ulaştı" dedi. Nicelik değil, nitelik uyarısı yaptı:
"Şimdi hepimiz bir sınavla karşı karşıyayız. Bu üniversiteler nasıl üniversiteler olacak. Hangi seviyede hangi kalitede olacak. En büyük sınav budur."
Cumhurbaşkanı, üniversitelerin en büyük eksikliğinin "içe kapalılık" olduğunu söyledi, "Dünya ile rekabet edin" dedi.
Gül, "Biraz Türkiye'ye yabancı öğrencinin gelişinin önünü açmamız lazım. Özellikle rektörlerin uğraşması bir nevi avcılık yapıp, gidip üniversitelerinize iyi hocaları getirme yönünde çalışmanız gerekmektedir" diye konuştu.
YÖK Başkanı'na uyarı
Abdullah Gül, Anadolu şehirlerindeki üniversite rektörlerine de seslendi:
"Sizler gittiğiniz illerde, onlara liderlik yaparken, sakın ha gittiğiniz yerde yerelleşmeyin. İlerinizin seviyesi ne olursa olsun, o seviyeye inmeyin. O ilin siyaseti, dedikoduları onlar o ile ait. Siz sakın ha onun bir parçası olmayın. Ama ilden de kopuk olmayacaksınız."
Ve Gül'ün son uyarısı. O da YÖK Başkanı'naydı:
"Yök yasası... Bununla ilgili YÖK'ün şimdiden kendini hazırlaması lazım. Bu sizin işiniz. Üniversiteler nasıl olmalı. Üniversiteleri yöneten YÖK nasıl bir vasıfta olmalı... Bunların hazırlıklarını şimdiden iyi şekilde yaparsanız, ondan sonra kanun yapıcılar, hükümet buna değer verecektir."
(cnntürk)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Cumhurbaşkanı Abdulah Gül, YÖK Başkanı ve üniversite rektörleriyle bir araya geldi. Üniversitelerin fiziki olarak geldiği noktadan memnun olduğunu söyledi. Ancak, üniversitelerin kalite sınavı ile karşı karşıya olduğunu söyleyen Gül rektörlere, "Avcı gibi olun, yabancı öğretim görevlisi ve öğrenciyi ülkemize çekin" mesajını verdi.
Gül, her yıl olduğu gibi bu yıl da üniversite rektörleri ve YÖK üyeleriyle bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Türkiye 2015'te ulaşması gereken hedefe 2010 yılında ulaştı" dedi. Nicelik değil, nitelik uyarısı yaptı:
"Şimdi hepimiz bir sınavla karşı karşıyayız. Bu üniversiteler nasıl üniversiteler olacak. Hangi seviyede hangi kalitede olacak. En büyük sınav budur."
Cumhurbaşkanı, üniversitelerin en büyük eksikliğinin "içe kapalılık" olduğunu söyledi, "Dünya ile rekabet edin" dedi.
Gül, "Biraz Türkiye'ye yabancı öğrencinin gelişinin önünü açmamız lazım. Özellikle rektörlerin uğraşması bir nevi avcılık yapıp, gidip üniversitelerinize iyi hocaları getirme yönünde çalışmanız gerekmektedir" diye konuştu.
YÖK Başkanı'na uyarı
Abdullah Gül, Anadolu şehirlerindeki üniversite rektörlerine de seslendi:
"Sizler gittiğiniz illerde, onlara liderlik yaparken, sakın ha gittiğiniz yerde yerelleşmeyin. İlerinizin seviyesi ne olursa olsun, o seviyeye inmeyin. O ilin siyaseti, dedikoduları onlar o ile ait. Siz sakın ha onun bir parçası olmayın. Ama ilden de kopuk olmayacaksınız."
Ve Gül'ün son uyarısı. O da YÖK Başkanı'naydı:
"Yök yasası... Bununla ilgili YÖK'ün şimdiden kendini hazırlaması lazım. Bu sizin işiniz. Üniversiteler nasıl olmalı. Üniversiteleri yöneten YÖK nasıl bir vasıfta olmalı... Bunların hazırlıklarını şimdiden iyi şekilde yaparsanız, ondan sonra kanun yapıcılar, hükümet buna değer verecektir."
(cnntürk)
Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 13:05
Gösterim: 2069
''Türk Pasaportu'' belgeselinin New York prömiyeri New York Üniversitesi'nde yapıldı -Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel: Üniversite liderleri olarak, gençlerimize ırkçılığın, Antisemitizmin ve İslamofobinin olmadığı bir gelecek bırakabilmek için bu tür projelerin yanında olmalıyız.Filmin Yapımcısı Güneş Çelikcan: Film için ekip olarak 7 yıl çalıştık
Türk Pasaportu Belgeselinin, New York prömiyeri New York Üniversitesi'nde yapıldı.
New York Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesinin işbirliğiyle düzenlenen filmin gösterimine New York Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri dışında diplomatlar, akademisyenler, gazeteciler, Türk ve Yahudi toplumu temsilcileri katıldı.
Belgeselin New York Üniversitesi'nin Kimmel Center-Eisner&Lubin Salonu'nda gösteriminden önce konuşma yapan New York Üniversitesi Dekanı Mary Brabeck, Türk diplomatları tarafından Nazi soykırımından kurtulan Yahudiler'in hikayesinin daha önce beyaz perdede anlatılmadığını söyledi.
Bu hikayeyi anlatan ''Türk Pasaportu'' filminin geçen yıl gösterime girdiğini ve pek çok ödül aldığını belirten Brabeck, filmin öğrencilere ve insanlara umut aşıladığını da ifade etti. Brabeck New York Üniversitesi ile Bahçeşehir Üniversitesi arasındaki işbirliği ve ortaklığın da devam ettiğini belirtti.
Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel de konuşmasında, filmin ortaya çıkmasında büyük emeği olan Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi ve filmin yapımcısı Güneş Çelikcan ve New York Üniversitesi öğrencisi projenin direktörü Yael Habif'i tebrik ettiğini söyledi.
Filmde İkinci Dünya Savaşı sırasında Türk diplomatlarının, Avrupa'da yaşayan Yahudiler'i kurtarmak için neler yaptıklarının anlatıldığını belirten Yücel, ''Özellikle Holokost inkarcılığının yükseldiği son yıllarda bu filmin herkesin ibretle izleyeceği bir belge niteliğinde olduğunu düşündüğünü'' vurguladı.
''Üniversite liderleri olarak, gençlerimize ırkçılığın, antisemitizmin ve İslamofobinin olmadığı bir gelecek bırakabilmek için bu tür projelerin yanında olmalıyız'' diyen Yücel, filmin projesine katkıda bulunmaktan da büyük memnuniyet duyduklarını söyledi.
Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan da konuşmasında, İkinci Dünya Savaşı sırasında Paris Konsolosu olan ve Yahudiler'i kurtaran diplomatlardan Cevdet Dülger'in kızı Lale Dülger'in aralarında olmasından büyük memnuniyet duyduğunu belirtti.
Filmin yapımcılarını tebrik eden Apakan, Türkler ve Yahudiler arasında tarihi bir dostluk bulunduğunu söyledi.
Filmin yapımcılarından Güneş Çelikcan da film için ekip olarak 7 yıl çalıştıklarını, yeni belgelere ulaştıklarını söyledi. Çelikcan geleceği yönlendirmede geçmişin hatalarından ders alınması gerektiğini de ifade etti.
Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Yücel
Filmin gösteriminden önce düzenlenen resepsiyonda Türk gazetecilere konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, Bahçeşehir Üniversitesi'nin hem bütün olarak hem de İletişim Fakültesi ve akademisyenleri olarak bu filmin projesine destek verdiklerini anlattı.
Bu filmin sadece Türkiye'de değil tüm dünyada izlenmesi gerektiğini söyleyen Yücel, ''Çünkü geçmişteki o korkunç olaylara tanıklık eden ve o yılları yaşayan insanların ağzından Türklerin yapmış olduğu fedakarlığı anlatıyor, Yahudilerin kurtarılmasında önayak olan Türk diplomatlarının hikayesi bu'' diye konuştu.
Filmin daha önce ABD'de Harvard Üniversitesinde gösterildiğini, iki gün sonra da Yale Üniversitesi'nde izleneceğini kaydeden Yücel, bugün de Columbia Üniversitesi'nde ''Batı'ya Doğru Akan Nehir'' belgeselini göstereceklerini bildirdi.
Yücel, şöyle konuştu:
''Amacımız şu, barış içinde, birlik içinde, farklılıkları kabüllenen, farklılıkları zenginlik kabul eden bir anlayışın dünyada egemen olması. Medeniyetler çatışması değil, medeniyetler kaynaşması yoluyla dünyaya katkımızın olmasını istedik. New York'ta filmin bu gösterimi hem ülkemiz açısından çok önemli hem de insanlık açısından çok önemli. Çoğunluğu akademisyen olan 700'e yakın izleyici olacak ve onlara bu hikayeyi tanıtmış olacağız. Amacımız dünyada böyle bir vahşet bir daha yaşanmasın. Dünyada antisemitizmin ve İslamofobinin yaygınlaşmamasını, yeşermemesini arzu ediyoruz, medeniyetlerin çatışması olmasın istiyoruz. Biz bu gösterimi insanlık adına yapıyoruz, Türklere de bu yakışır.''
Yapımcı Çelikcan
Filmin yapımcılarından Güneş Çelikcan da gazetecilerin soruları üzerine, filmin projesinin aklına üniversite 2. sınıfta okurken geldiğini, yaklaşık 7 yıl süren bu proje için İsrail'de, Fransa'da, Almanya'da, ABD'de ve Türkiye'de araştırmalar yaptıklarını anlattı.
Cannes Film Festivali'nde geçen yıl gösterilen ve çeşitli ödüller alan Türk Pasaportu'nun, New York'ta Soho Uluslararası Film Festivali'ne seçilmesine de ayrıca sevindiklerini ve Nisan ayında bu festival çerçevesinde New York'ta gösterileceğini söyleyen Çelikcan, ''Filme bütün kesimlerden gelen tepkiler çok olumlu'' diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
''Türk Pasaportu'' belgeselinin New York prömiyeri New York Üniversitesi'nde yapıldı -Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel: Üniversite liderleri olarak, gençlerimize ırkçılığın, Antisemitizmin ve İslamofobinin olmadığı bir gelecek bırakabilmek için bu tür projelerin yanında olmalıyız.Filmin Yapımcısı Güneş Çelikcan: Film için ekip olarak 7 yıl çalıştık
Türk Pasaportu Belgeselinin, New York prömiyeri New York Üniversitesi'nde yapıldı.
New York Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesinin işbirliğiyle düzenlenen filmin gösterimine New York Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri dışında diplomatlar, akademisyenler, gazeteciler, Türk ve Yahudi toplumu temsilcileri katıldı.
Belgeselin New York Üniversitesi'nin Kimmel Center-Eisner&Lubin Salonu'nda gösteriminden önce konuşma yapan New York Üniversitesi Dekanı Mary Brabeck, Türk diplomatları tarafından Nazi soykırımından kurtulan Yahudiler'in hikayesinin daha önce beyaz perdede anlatılmadığını söyledi.
Bu hikayeyi anlatan ''Türk Pasaportu'' filminin geçen yıl gösterime girdiğini ve pek çok ödül aldığını belirten Brabeck, filmin öğrencilere ve insanlara umut aşıladığını da ifade etti. Brabeck New York Üniversitesi ile Bahçeşehir Üniversitesi arasındaki işbirliği ve ortaklığın da devam ettiğini belirtti.
Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel de konuşmasında, filmin ortaya çıkmasında büyük emeği olan Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi ve filmin yapımcısı Güneş Çelikcan ve New York Üniversitesi öğrencisi projenin direktörü Yael Habif'i tebrik ettiğini söyledi.
Filmde İkinci Dünya Savaşı sırasında Türk diplomatlarının, Avrupa'da yaşayan Yahudiler'i kurtarmak için neler yaptıklarının anlatıldığını belirten Yücel, ''Özellikle Holokost inkarcılığının yükseldiği son yıllarda bu filmin herkesin ibretle izleyeceği bir belge niteliğinde olduğunu düşündüğünü'' vurguladı.
''Üniversite liderleri olarak, gençlerimize ırkçılığın, antisemitizmin ve İslamofobinin olmadığı bir gelecek bırakabilmek için bu tür projelerin yanında olmalıyız'' diyen Yücel, filmin projesine katkıda bulunmaktan da büyük memnuniyet duyduklarını söyledi.
Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan da konuşmasında, İkinci Dünya Savaşı sırasında Paris Konsolosu olan ve Yahudiler'i kurtaran diplomatlardan Cevdet Dülger'in kızı Lale Dülger'in aralarında olmasından büyük memnuniyet duyduğunu belirtti.
Filmin yapımcılarını tebrik eden Apakan, Türkler ve Yahudiler arasında tarihi bir dostluk bulunduğunu söyledi.
Filmin yapımcılarından Güneş Çelikcan da film için ekip olarak 7 yıl çalıştıklarını, yeni belgelere ulaştıklarını söyledi. Çelikcan geleceği yönlendirmede geçmişin hatalarından ders alınması gerektiğini de ifade etti.
Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Yücel
Filmin gösteriminden önce düzenlenen resepsiyonda Türk gazetecilere konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, Bahçeşehir Üniversitesi'nin hem bütün olarak hem de İletişim Fakültesi ve akademisyenleri olarak bu filmin projesine destek verdiklerini anlattı.
Bu filmin sadece Türkiye'de değil tüm dünyada izlenmesi gerektiğini söyleyen Yücel, ''Çünkü geçmişteki o korkunç olaylara tanıklık eden ve o yılları yaşayan insanların ağzından Türklerin yapmış olduğu fedakarlığı anlatıyor, Yahudilerin kurtarılmasında önayak olan Türk diplomatlarının hikayesi bu'' diye konuştu.
Filmin daha önce ABD'de Harvard Üniversitesinde gösterildiğini, iki gün sonra da Yale Üniversitesi'nde izleneceğini kaydeden Yücel, bugün de Columbia Üniversitesi'nde ''Batı'ya Doğru Akan Nehir'' belgeselini göstereceklerini bildirdi.
Yücel, şöyle konuştu:
''Amacımız şu, barış içinde, birlik içinde, farklılıkları kabüllenen, farklılıkları zenginlik kabul eden bir anlayışın dünyada egemen olması. Medeniyetler çatışması değil, medeniyetler kaynaşması yoluyla dünyaya katkımızın olmasını istedik. New York'ta filmin bu gösterimi hem ülkemiz açısından çok önemli hem de insanlık açısından çok önemli. Çoğunluğu akademisyen olan 700'e yakın izleyici olacak ve onlara bu hikayeyi tanıtmış olacağız. Amacımız dünyada böyle bir vahşet bir daha yaşanmasın. Dünyada antisemitizmin ve İslamofobinin yaygınlaşmamasını, yeşermemesini arzu ediyoruz, medeniyetlerin çatışması olmasın istiyoruz. Biz bu gösterimi insanlık adına yapıyoruz, Türklere de bu yakışır.''
Yapımcı Çelikcan
Filmin yapımcılarından Güneş Çelikcan da gazetecilerin soruları üzerine, filmin projesinin aklına üniversite 2. sınıfta okurken geldiğini, yaklaşık 7 yıl süren bu proje için İsrail'de, Fransa'da, Almanya'da, ABD'de ve Türkiye'de araştırmalar yaptıklarını anlattı.
Cannes Film Festivali'nde geçen yıl gösterilen ve çeşitli ödüller alan Türk Pasaportu'nun, New York'ta Soho Uluslararası Film Festivali'ne seçilmesine de ayrıca sevindiklerini ve Nisan ayında bu festival çerçevesinde New York'ta gösterileceğini söyleyen Çelikcan, ''Filme bütün kesimlerden gelen tepkiler çok olumlu'' diye konuştu.
Son Güncelleme: Salı, 27 Mart 2012 12:47
Gösterim: 2638