Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, milliyetçilerden 4+4+4'e destek vermelerini beklediklerini belirterek, "Aksi takdirde geçmişte bir yanlış yaptılar DSP ile birleştiler sıkıntıya girdiler. Şimdi de CHP ile hareket ederlerse perişan olacaklarını söylemeye bile gerek duymuyorum". dedi.
AK Parti Tokat İl Başkanlığı 4. Olağan Kongresi'ne katılan Bakan Çelik, Hüseyin Akbaş Spor Salonu'nu hıncahınç dolduran partililere seslendi.
AK Parti İl Başkanı Eyüp Eroğlu, AK Parti Tokat Milletvekillerinin konuşmalarından sonra kürsüye gelen Bakan Çelik, konuşmasına Afganistan'da, Cudi Dağları'nda şehit olanlara Allah'tan rahmet dileyerek başladı. Türkiye'nin doğusunda Suriye'de yaşananlara, batıda Yunanistan, İtalya'nın durumuna değinen Bakan Çelik, doğu ve batıda yaşanan sıkıntıların ortasındaki Türkiye'nin milleti sayesinde güçlü ve dimdik olduğunu kaydetti.
Konuşmasında dili sürçerek Tokatlılara "Genel sağlık sigortasına geçtik Şanlıurfalılar" diyerek seslenen Bakan Çelik, yeni anayasa çalışmalarına değindi. 12 saatini planlayamayan Türkiye'yi 12 yılı planlayan 2023 vizyonunu planlayan bir ülke haline getirdiklerini ifade eden Bakan Çelik, konuşmasında muhalefet partilerine yüklendi.
Her şey normalleşirken normalleşmeyenin muhalefet olduğunu ifade eden Bakan Çelik, "Onları izliyorsunuz 28 Şubat'a alkış tuttular, 27 Nisan'a selam durdular, Ergenekon üyesi olmak istiyorlar ve darbe yapamadığı için enteresan 'kağıttan kaplan' dediler ordumuza. Niye darbe yapmıyorsunuz diye ordumuza böyle itamda bulundular.
Suriye'deki dikta rejimini destekleyen bir muhalefetle karşı karşıyayız. Bedenleri 2012'de, ruhları 60 sene geride. 60 sene öncesini yaşayan bir muhalefetle iç içe olduğumuzu öyle tahmin ediyorum hepiniz görüyorsunuz. Ana muhalefetin durumu bu" diye konuştu.
"Ama esas bizi üzen MHP'nin durumudur" diyen Bakan Çelik şöyle devam etti:
"Özellikle 4+4+4 konusunda MHP'nin statükodan yana tavır almamasını Tokat'tan temenni ediyor ve buradan sesleniyorum. Yani milliyetçilik lafla olmaz. Milliyetçilik, milletin değerleri ile bütünleşmektir. Milletin değerleri 28 Şubat'ta yok edilmeye çalışıldı. Milliyetçilerden biz bugün 4+4+4'e destek bekliyoruz, açık söylüyorum. Aksi takdirde geçmişte bir yanlış yaptılar DSP ile birleştiler sıkıntıya girdiler. Şimdi de CHP ile hareket ederlerse perişan olacaklarını söylemeye bile gerek duymuyorum.
Böyle bir muhalefet sıkıntımız var. Bir muhalefet partisi daha var Barış Demokrasi Partisi. Maalesef barışın B'sinden, demokrasinin D'sinden eser olmayan bu partinin Orta Asya'dan Balkanlara kutlanan bahar bayramı Nevruz'u ne hale getirdiklerini gördünüz. Milletin huzurunu ateşe attılar, ateşten atlamak değil. Huzuru ateşe attılar. Onun için vatandaşımızın bunları ibretle takip ettiği inancı içerisindeyim.
Sonuç olarak diyorum ki Tokatlılar, siz değerli AK Parti'lilerin çok büyük sorumluluğu var. Bizlerin büyük sorumlulukları var. Sorumluklarımız bitmedi, belki yeni başlıyor. Çok ciddi bir dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. Kol kola, el ele omuz omuza, yürümeye devam etmemiz, daha büyümemiz ve reformlara imza atmamız gerekiyor."
AK Parti İl Başkanı Eyüp Eroğlu'nun tek liste olarak yarıştığı kongrede Bakan Çelik, konuşmasının ardından partide emeği geçenlere plaket takdim etti. Bir partili de Bakan Çelik'e iplerden yaptığı AK Parti motifleri ile süslenen Türkiye haritasını takdim etti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, milliyetçilerden 4+4+4'e destek vermelerini beklediklerini belirterek, "Aksi takdirde geçmişte bir yanlış yaptılar DSP ile birleştiler sıkıntıya girdiler. Şimdi de CHP ile hareket ederlerse perişan olacaklarını söylemeye bile gerek duymuyorum". dedi.
AK Parti Tokat İl Başkanlığı 4. Olağan Kongresi'ne katılan Bakan Çelik, Hüseyin Akbaş Spor Salonu'nu hıncahınç dolduran partililere seslendi.
AK Parti İl Başkanı Eyüp Eroğlu, AK Parti Tokat Milletvekillerinin konuşmalarından sonra kürsüye gelen Bakan Çelik, konuşmasına Afganistan'da, Cudi Dağları'nda şehit olanlara Allah'tan rahmet dileyerek başladı. Türkiye'nin doğusunda Suriye'de yaşananlara, batıda Yunanistan, İtalya'nın durumuna değinen Bakan Çelik, doğu ve batıda yaşanan sıkıntıların ortasındaki Türkiye'nin milleti sayesinde güçlü ve dimdik olduğunu kaydetti.
Konuşmasında dili sürçerek Tokatlılara "Genel sağlık sigortasına geçtik Şanlıurfalılar" diyerek seslenen Bakan Çelik, yeni anayasa çalışmalarına değindi. 12 saatini planlayamayan Türkiye'yi 12 yılı planlayan 2023 vizyonunu planlayan bir ülke haline getirdiklerini ifade eden Bakan Çelik, konuşmasında muhalefet partilerine yüklendi.
Her şey normalleşirken normalleşmeyenin muhalefet olduğunu ifade eden Bakan Çelik, "Onları izliyorsunuz 28 Şubat'a alkış tuttular, 27 Nisan'a selam durdular, Ergenekon üyesi olmak istiyorlar ve darbe yapamadığı için enteresan 'kağıttan kaplan' dediler ordumuza. Niye darbe yapmıyorsunuz diye ordumuza böyle itamda bulundular.
Suriye'deki dikta rejimini destekleyen bir muhalefetle karşı karşıyayız. Bedenleri 2012'de, ruhları 60 sene geride. 60 sene öncesini yaşayan bir muhalefetle iç içe olduğumuzu öyle tahmin ediyorum hepiniz görüyorsunuz. Ana muhalefetin durumu bu" diye konuştu.
"Ama esas bizi üzen MHP'nin durumudur" diyen Bakan Çelik şöyle devam etti:
"Özellikle 4+4+4 konusunda MHP'nin statükodan yana tavır almamasını Tokat'tan temenni ediyor ve buradan sesleniyorum. Yani milliyetçilik lafla olmaz. Milliyetçilik, milletin değerleri ile bütünleşmektir. Milletin değerleri 28 Şubat'ta yok edilmeye çalışıldı. Milliyetçilerden biz bugün 4+4+4'e destek bekliyoruz, açık söylüyorum. Aksi takdirde geçmişte bir yanlış yaptılar DSP ile birleştiler sıkıntıya girdiler. Şimdi de CHP ile hareket ederlerse perişan olacaklarını söylemeye bile gerek duymuyorum.
Böyle bir muhalefet sıkıntımız var. Bir muhalefet partisi daha var Barış Demokrasi Partisi. Maalesef barışın B'sinden, demokrasinin D'sinden eser olmayan bu partinin Orta Asya'dan Balkanlara kutlanan bahar bayramı Nevruz'u ne hale getirdiklerini gördünüz. Milletin huzurunu ateşe attılar, ateşten atlamak değil. Huzuru ateşe attılar. Onun için vatandaşımızın bunları ibretle takip ettiği inancı içerisindeyim.
Sonuç olarak diyorum ki Tokatlılar, siz değerli AK Parti'lilerin çok büyük sorumluluğu var. Bizlerin büyük sorumlulukları var. Sorumluklarımız bitmedi, belki yeni başlıyor. Çok ciddi bir dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. Kol kola, el ele omuz omuza, yürümeye devam etmemiz, daha büyümemiz ve reformlara imza atmamız gerekiyor."
AK Parti İl Başkanı Eyüp Eroğlu'nun tek liste olarak yarıştığı kongrede Bakan Çelik, konuşmasının ardından partide emeği geçenlere plaket takdim etti. Bir partili de Bakan Çelik'e iplerden yaptığı AK Parti motifleri ile süslenen Türkiye haritasını takdim etti.
Son Güncelleme: Pazar, 25 Mart 2012 16:04
Gösterim: 1788
Daha önce yaptığı açıklamalarda dershaneleri “garabet” olarak değerlendiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kez de “Üniversite giriş sınavlarını da üniversite hazırlık kurslarını ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkanları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz” sözleri tartışmaları geri getirdi.
Eğitimciler, okullar arası eşitsizlik bulunduğu sürece yarışın kaçınılmaz olduğunu, yarış olan yerde de sınav olacağını belirterek, “Dershanelerin de bu durumda sistemin bir parçası olması kaçınılmaz” diyor. Dershanecilerin görüşleri özetle şöyle:
‘Hiçbir ülkede kalkmadı ki’
- Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Başkanı Enver Yücel: “TÖDER olarak Başbakan’ın bu demecini, Türkiye’de eğitimin daha iyi, daha mükemmel hale dönüşebileceği ve bunlar yapıldığı taktirde sınavlara gereksinim kalmayacağını anlatan bir beyanat olarak algıladık. Sayın Başbakan gelecekte üniversitelerimizin sayısının artacağı, herkesin üniversiteye rahatlıkla girebileceğini düşündüğü bir ülke hayal ederek söylüyor. Biz dershane yöneticileri de böyle bir Türkiye’yi isteriz ve arzularız.
Üniversite sınavı kalkabilir, üniversiteler öğrencilerini kendileri seçebilir. Sınavlar bu şekliyle kalkabilir ancak dershaneler kalkmaz. İşlevi değişir. Dünyanın hiçbir ülkesinde kalkmadı ki bizde kalksın. Çünkü insanlar okul dışında bale müzik, resim, İngilizce dersleri alıyor. Eksiklerini tamamlamak için matematik, sosyal dersi alıyor. Bunun adı bir yerde kurs bir yerde dershane. Dershanelerin fiziksel anlamda okula dönüşmesi de mümkün değil. Dershane işletmecileri okullarını da açıyorlar. Ancak mevcut dershaneyi okula dönüştüren olacağını düşünmüyorum.”
‘Yarış varsa sınav da olur’
- Fen Bilimleri Merkezi Dershanesi sahibi Nazmi Arıkan: “Dershaneler diploma vermiyor. İhtiyaç kalmadığı taktirde kendiliğinden kapanır. Konu ihtiyaç meselesi. ‘Sınavı kaldırdım, dershaneleri kaldırdım’ dersiniz ama seçim için ne yapacağınız önemli. Gençler 2 profesörü olan, imkanları olmayan üniversitelere gitmek istemiyor. Tüm üniversiteleri Boğaziçi yapabilirseniz tamam. Ama farklılık olduğu sürece yarış olacaktır. Yarışın olduğu yerde de sınav var. Bu yarışta dershaneleri kapatırsınız insanlar gizli gizli özel ders alır.”
- Final Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı ve TÖDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Taşel: “Dünyanın her yerinde okul dışı eğitime destek veren kuruluşlar var. Dershaneler bazı ülkelerde benimseniyor, doğru çalışmalar yaptığı ve eğitime ciddi katkılar sağladığı kabul ediliyor. Bazı ülkelerde ise tartışma konusu oluyor. Eğitimle ilgili bir sorun yaşandığında ilk suçlanan dershaneler oluyor. Oysa Türkiye’de öğrencilerin sadece yüzde 8’i dershanelere gidiyor. Başka ülkelerde ise bu oran yüzde 70’leri buluyor.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Daha önce yaptığı açıklamalarda dershaneleri “garabet” olarak değerlendiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kez de “Üniversite giriş sınavlarını da üniversite hazırlık kurslarını ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkanları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz” sözleri tartışmaları geri getirdi.
Eğitimciler, okullar arası eşitsizlik bulunduğu sürece yarışın kaçınılmaz olduğunu, yarış olan yerde de sınav olacağını belirterek, “Dershanelerin de bu durumda sistemin bir parçası olması kaçınılmaz” diyor. Dershanecilerin görüşleri özetle şöyle:
‘Hiçbir ülkede kalkmadı ki’
- Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Başkanı Enver Yücel: “TÖDER olarak Başbakan’ın bu demecini, Türkiye’de eğitimin daha iyi, daha mükemmel hale dönüşebileceği ve bunlar yapıldığı taktirde sınavlara gereksinim kalmayacağını anlatan bir beyanat olarak algıladık. Sayın Başbakan gelecekte üniversitelerimizin sayısının artacağı, herkesin üniversiteye rahatlıkla girebileceğini düşündüğü bir ülke hayal ederek söylüyor. Biz dershane yöneticileri de böyle bir Türkiye’yi isteriz ve arzularız.
Üniversite sınavı kalkabilir, üniversiteler öğrencilerini kendileri seçebilir. Sınavlar bu şekliyle kalkabilir ancak dershaneler kalkmaz. İşlevi değişir. Dünyanın hiçbir ülkesinde kalkmadı ki bizde kalksın. Çünkü insanlar okul dışında bale müzik, resim, İngilizce dersleri alıyor. Eksiklerini tamamlamak için matematik, sosyal dersi alıyor. Bunun adı bir yerde kurs bir yerde dershane. Dershanelerin fiziksel anlamda okula dönüşmesi de mümkün değil. Dershane işletmecileri okullarını da açıyorlar. Ancak mevcut dershaneyi okula dönüştüren olacağını düşünmüyorum.”
‘Yarış varsa sınav da olur’
- Fen Bilimleri Merkezi Dershanesi sahibi Nazmi Arıkan: “Dershaneler diploma vermiyor. İhtiyaç kalmadığı taktirde kendiliğinden kapanır. Konu ihtiyaç meselesi. ‘Sınavı kaldırdım, dershaneleri kaldırdım’ dersiniz ama seçim için ne yapacağınız önemli. Gençler 2 profesörü olan, imkanları olmayan üniversitelere gitmek istemiyor. Tüm üniversiteleri Boğaziçi yapabilirseniz tamam. Ama farklılık olduğu sürece yarış olacaktır. Yarışın olduğu yerde de sınav var. Bu yarışta dershaneleri kapatırsınız insanlar gizli gizli özel ders alır.”
- Final Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı ve TÖDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Taşel: “Dünyanın her yerinde okul dışı eğitime destek veren kuruluşlar var. Dershaneler bazı ülkelerde benimseniyor, doğru çalışmalar yaptığı ve eğitime ciddi katkılar sağladığı kabul ediliyor. Bazı ülkelerde ise tartışma konusu oluyor. Eğitimle ilgili bir sorun yaşandığında ilk suçlanan dershaneler oluyor. Oysa Türkiye’de öğrencilerin sadece yüzde 8’i dershanelere gidiyor. Başka ülkelerde ise bu oran yüzde 70’leri buluyor.”
Son Güncelleme: Pazar, 25 Mart 2012 14:37
Gösterim: 2601
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu’nun haberine göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Seul yolunda eğitimle ilgili önemli açıklamalar yaptı.
Üniversite giriş sınavlarını da, üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkânları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz. Ben bazı büyük dershanelerle konuştum. Kendileri ‘Biz de bu yola girmeyi düşünüyoruz’ dediler.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan uzun bir aradan sonra çıktığı ilk yurtdışı gezide kendisine eşlik eden gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu. “İlk kez açıklıyorum” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Üniversite giriş sınavlarını da (Yükseköğretime Geçiş Sınavı-YGS), üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkânları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz. Ben bazı büyük dershanelerle konuştum. Kendileri ‘Biz de bu yola girmeyi düşünüyoruz’ dediler.” Kazakistan’ın başkenti Astana’da yakıt ikmali sırasında gazetecilerle sohbet eden Başbakan, Suriye ile diplomatik ilişkilerin alt düzeye indirileceğini ve büyük-elçinin geri çekilmesinin an meselesi olduğunu anlattı. Erdoğan, bu sabah Seul’de ABD Başkanı Barack Obama ile 1.5 saat sürmesi planlanan ikili bir görüşme yapacak.
Tandoğan’daki mitingdir
CHP ile ilişkilerde 4+4+4 nedeniyle bir gerginlik yaşanıyor. CHP lideri grup toplantısını Tandoğan Meydanı’nda yapacağını açıkladı. Ne dersiniz?
Ben bürokrasiden gelmedim. Ben zaten o alanlardan geldim. Ama Sayın Kılıçdaroğlu galiba daha alışacak. “Çırak bile olamaz” diyorum ya. Yanlış adlar takıyor. Grup toplantısı Meclis’te yapılır. Tandoğan’daki mitingdir. Varsın mitingini yapsın. 4+4+4 halkımızı memnun edecek. Avrupa’nın çoğunluğunda da 12 yıl zorunlu eğitim var zaten. Sayın Bahçeli de destek veriyor. “İmam hatipleri birlikte açalım” diyor. “Buyursunlar beraber açalım” diyorum. CHP’nin tavrının nedeni, gizli gündemlerindeki 28 Şubat’ın koyduğu iradedir. O bozuluyor.
12 yıl zorunlu eğitim konusunda ısrarınız neden? 4+4+4 ile ne amaçlıyorsunuz?
Öncelikle teknik eğitim Avrupa’da yüzde 65-70. Bizde tam tersi. Bunu düzeltmeliyiz. Sonra aileleri endüstri meslek, ticaret, Anadolu veya imam hatip arasında tercih kullanma noktasında serbest bırakıyoruz. Ama 12 yıl zorunlu eğitime de sevk ediyoruz. Özellikle Güneydoğu’da akıl baliğ olan (ergen) kız çocuklarını aileler okula göndermiyor. Açık lise bunun için. Ev okul sisteminin önü açılacak. Bir de organize sanayi bölgelerinin meslek okulları açmasına fırsat sağlıyoruz. Çocuk hem okuyacak, hem de staj yapacak. Belki para da kazanacak. Endüstri de çok ihtiyaç duyduğu “ara elemanı” sektörün ihtiyaçlarına göre kendisi yetiştirecek.
Yeni binalara ihtiyaç var
Özel okullar, ders kitapları ve bedava tablet uygulamalarının dışında bırakılmaktan şikâyetçi. Onları da kapsayacak bir uygulama mümkün mü?
Değerlendirebiliriz. Ancak özel okullara yeni imkânlar doğacak. 4+4+4 sistemi nedeniyle yeni binalara ihtiyaç olacak. Okul yapma konusunda büyük bir fatura var. Özel okullardan hizmet alma noktasındayız. Danıştay bozmuştu. Yeniden çalışma yürütüyoruz. Bunu da ilk kez açıklıyorum. Üniversite giriş sınavlarını da, üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkânları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz. Ben bazı büyük dershanelerle konuştum. Kendileri “Biz de bu yola girmeyi düşünüyoruz” dediler.
(Hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu’nun haberine göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Seul yolunda eğitimle ilgili önemli açıklamalar yaptı.
Üniversite giriş sınavlarını da, üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkânları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz. Ben bazı büyük dershanelerle konuştum. Kendileri ‘Biz de bu yola girmeyi düşünüyoruz’ dediler.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan uzun bir aradan sonra çıktığı ilk yurtdışı gezide kendisine eşlik eden gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu. “İlk kez açıklıyorum” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Üniversite giriş sınavlarını da (Yükseköğretime Geçiş Sınavı-YGS), üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkânları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz. Ben bazı büyük dershanelerle konuştum. Kendileri ‘Biz de bu yola girmeyi düşünüyoruz’ dediler.” Kazakistan’ın başkenti Astana’da yakıt ikmali sırasında gazetecilerle sohbet eden Başbakan, Suriye ile diplomatik ilişkilerin alt düzeye indirileceğini ve büyük-elçinin geri çekilmesinin an meselesi olduğunu anlattı. Erdoğan, bu sabah Seul’de ABD Başkanı Barack Obama ile 1.5 saat sürmesi planlanan ikili bir görüşme yapacak.
Tandoğan’daki mitingdir
CHP ile ilişkilerde 4+4+4 nedeniyle bir gerginlik yaşanıyor. CHP lideri grup toplantısını Tandoğan Meydanı’nda yapacağını açıkladı. Ne dersiniz?
Ben bürokrasiden gelmedim. Ben zaten o alanlardan geldim. Ama Sayın Kılıçdaroğlu galiba daha alışacak. “Çırak bile olamaz” diyorum ya. Yanlış adlar takıyor. Grup toplantısı Meclis’te yapılır. Tandoğan’daki mitingdir. Varsın mitingini yapsın. 4+4+4 halkımızı memnun edecek. Avrupa’nın çoğunluğunda da 12 yıl zorunlu eğitim var zaten. Sayın Bahçeli de destek veriyor. “İmam hatipleri birlikte açalım” diyor. “Buyursunlar beraber açalım” diyorum. CHP’nin tavrının nedeni, gizli gündemlerindeki 28 Şubat’ın koyduğu iradedir. O bozuluyor.
12 yıl zorunlu eğitim konusunda ısrarınız neden? 4+4+4 ile ne amaçlıyorsunuz?
Öncelikle teknik eğitim Avrupa’da yüzde 65-70. Bizde tam tersi. Bunu düzeltmeliyiz. Sonra aileleri endüstri meslek, ticaret, Anadolu veya imam hatip arasında tercih kullanma noktasında serbest bırakıyoruz. Ama 12 yıl zorunlu eğitime de sevk ediyoruz. Özellikle Güneydoğu’da akıl baliğ olan (ergen) kız çocuklarını aileler okula göndermiyor. Açık lise bunun için. Ev okul sisteminin önü açılacak. Bir de organize sanayi bölgelerinin meslek okulları açmasına fırsat sağlıyoruz. Çocuk hem okuyacak, hem de staj yapacak. Belki para da kazanacak. Endüstri de çok ihtiyaç duyduğu “ara elemanı” sektörün ihtiyaçlarına göre kendisi yetiştirecek.
Yeni binalara ihtiyaç var
Özel okullar, ders kitapları ve bedava tablet uygulamalarının dışında bırakılmaktan şikâyetçi. Onları da kapsayacak bir uygulama mümkün mü?
Değerlendirebiliriz. Ancak özel okullara yeni imkânlar doğacak. 4+4+4 sistemi nedeniyle yeni binalara ihtiyaç olacak. Okul yapma konusunda büyük bir fatura var. Özel okullardan hizmet alma noktasındayız. Danıştay bozmuştu. Yeniden çalışma yürütüyoruz. Bunu da ilk kez açıklıyorum. Üniversite giriş sınavlarını da, üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkânları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz. Ben bazı büyük dershanelerle konuştum. Kendileri “Biz de bu yola girmeyi düşünüyoruz” dediler.
(Hürriyet)
Son Güncelleme: Pazar, 25 Mart 2012 17:11
Gösterim: 2531
Yazarımız Oktay Aydın, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dershaneler ve YGS ile ilgili açıklamalarını değerlendirdi.
YGS/LYS'ler kaldırıyorum demekle, kalksın demekle kalkmıyor.
Dershaneler de aynı şekilde kapatıyorum demekle kapanmıyor.
YGS/LYS yani Üniversite Giriş Sınavları Türkiye'de seviye ölçme ya da nitelikli aday arayışı amaçlı yapılan sınavlar değil.
Bir ihtiyaçtan doğmuş sınavlar.
İhtiyacın 2 boyutu var:
1- Az olan üniversite kontenjanlarına (özellikle lisans, ön lisansta böyle bir sorun yok), çok olan talep
400 bin kontenjan / 1.900.000 Aday
2- Genel kontenjan artışı talebi çözebilse bile uzun erimde, "iyi" üniversitelere olan talep
bu iki ihtiyacı kaldırmadan YGS/LYS kalkmaz.
Olsa olsa ad değiştirir. Türü değişir. Boyutu dönüşür.
Dershaneler de bir ihtiyaç(lar) ürünüdür.
1- Okul dışı eğitim ihtiyacı (yabancı dil, sanat, spor, hobi, kişisel gelişim vb.)
2- Okula takviye (okul dersleri zayıf ya da orta olanların ders dışında sınıf geçebilmek için ek desteğe ihtiyaçları)
3- Yarış sınavlarında (SBS-YGS/LYS-DGS-ALES-KPSS-TUS vb.) öne geçme arzusu ihtiyacı.
İlk 2 ihtiyaç azalmaz aksine hep artar ve uzun erimde daha çok kurslar dershaneler olur bu alanlarda.
3. ihtiyaç ise yarış yapılmasını gerekli kılan faktörlerin ortadan kalkması ile ilgilidir.
Tüm liseleri Galatasaray Lisesi - Robert Koleji ayarına getirebilirsek (ki bu gerçek ötesi) SBS kalkar,
SBS dershaneleri kapanır.
Tüm üniversiteleri Boğaziçi-İTÜ-ODTÜ-Hacettepe yapabilirsek (ki bu da gerçek ötesi) YGS/LYS kalkar
dolayısıyla da YGS/LYS dershaneleri kapanır.
Peki gerçek ötesi diye böyle mi bırakmak lazım.
Benim görüşüm, YGS/LYS tümüyle kalkmasa da şu an sahip olduğu baskıcı öneminden uzaklaştırabilir.
Tüm üniversiteler aynı olmasa da aralarındaki uçurum azaltılabilir.
Bunlar da dershaneleri kapatmasa bile "marjinalleştirir.
Bunun da bir çok yöntemi bulunabilir.
MEB, YÖK, ÖSYM, STK'lar, Devlet-Vakıf Üniversiteler, Liseler, Meslek Liseleri, Dershaneler, Adaylar, Velilerin katılımı ile
"Üniversiteye Girişte Model" arama konferansları ile model arayışları yapılabilir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yazarımız Oktay Aydın, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dershaneler ve YGS ile ilgili açıklamalarını değerlendirdi.
YGS/LYS'ler kaldırıyorum demekle, kalksın demekle kalkmıyor.
Dershaneler de aynı şekilde kapatıyorum demekle kapanmıyor.
YGS/LYS yani Üniversite Giriş Sınavları Türkiye'de seviye ölçme ya da nitelikli aday arayışı amaçlı yapılan sınavlar değil.
Bir ihtiyaçtan doğmuş sınavlar.
İhtiyacın 2 boyutu var:
1- Az olan üniversite kontenjanlarına (özellikle lisans, ön lisansta böyle bir sorun yok), çok olan talep
400 bin kontenjan / 1.900.000 Aday
2- Genel kontenjan artışı talebi çözebilse bile uzun erimde, "iyi" üniversitelere olan talep
bu iki ihtiyacı kaldırmadan YGS/LYS kalkmaz.
Olsa olsa ad değiştirir. Türü değişir. Boyutu dönüşür.
Dershaneler de bir ihtiyaç(lar) ürünüdür.
1- Okul dışı eğitim ihtiyacı (yabancı dil, sanat, spor, hobi, kişisel gelişim vb.)
2- Okula takviye (okul dersleri zayıf ya da orta olanların ders dışında sınıf geçebilmek için ek desteğe ihtiyaçları)
3- Yarış sınavlarında (SBS-YGS/LYS-DGS-ALES-KPSS-TUS vb.) öne geçme arzusu ihtiyacı.
İlk 2 ihtiyaç azalmaz aksine hep artar ve uzun erimde daha çok kurslar dershaneler olur bu alanlarda.
3. ihtiyaç ise yarış yapılmasını gerekli kılan faktörlerin ortadan kalkması ile ilgilidir.
Tüm liseleri Galatasaray Lisesi - Robert Koleji ayarına getirebilirsek (ki bu gerçek ötesi) SBS kalkar,
SBS dershaneleri kapanır.
Tüm üniversiteleri Boğaziçi-İTÜ-ODTÜ-Hacettepe yapabilirsek (ki bu da gerçek ötesi) YGS/LYS kalkar
dolayısıyla da YGS/LYS dershaneleri kapanır.
Peki gerçek ötesi diye böyle mi bırakmak lazım.
Benim görüşüm, YGS/LYS tümüyle kalkmasa da şu an sahip olduğu baskıcı öneminden uzaklaştırabilir.
Tüm üniversiteler aynı olmasa da aralarındaki uçurum azaltılabilir.
Bunlar da dershaneleri kapatmasa bile "marjinalleştirir.
Bunun da bir çok yöntemi bulunabilir.
MEB, YÖK, ÖSYM, STK'lar, Devlet-Vakıf Üniversiteler, Liseler, Meslek Liseleri, Dershaneler, Adaylar, Velilerin katılımı ile
"Üniversiteye Girişte Model" arama konferansları ile model arayışları yapılabilir.
Son Güncelleme: Pazar, 25 Mart 2012 14:00
Gösterim: 3667
Adli Sicil kanununda 22 gün içinde değişiklik yapılmazsa devletin sabıka kaydı arşivi silinecek. Kayıtların silinmesi halinde ise 1 Haziran 2005 öncesi suç işleyen sabıkasız olacak.
Anayasa Mahkemesi yasayı iptal ederken, 14 Nisan 2012 tarihinde kadar yeni düzenleme yapılmasını istemişti. Yeni yasa çıkarılmazsa, 1 Haziran 2005 tarihinden önce suç işleyenlerin sabıka kayıtları silinecek.
AKP İstanbul milletvekili Doğan Kubat ve 12 AKP milletvekili bu amaçla TBMM Başkanlığına bir kanun teklifi verdi. Teklif, sabıka kayıtlarının, yüz kızartıcı suçlar ve devlet aleyhine işlenen suçlarda 15-30 yıl arası, diğer suçlarda ise 5 yıl saklanmasını ve daha sonra tamamen silinmesini öngörüyor.
80 YIL MADDESİ
Anayasa Mahkemesi, adli sicil yasasını iptal etmeden önce sabıka kayıtları, zaman aşımı, infazın tamamlanması, af ya da ölüm halinde adli sicilden çıkarılıyor ancak arşiv kaydına alınıyordu.
Arşiv kaydı ise 80 yıl süreyle saklanıyordu. Anayasa Mahkemesi 80 yıl maddesini iptal etti ve yasal boşluğun giderilmesi için TBMM’ye süre verdi. Bu süre 14 Nisan 2012’de dolacak.
1 Haziran 2005 tarihli adli sicil yasası, bu tarihten önce şartları oluşan sabıka kayıtlarının Adli Sicilden çıkarılıp, arşive alınmasını öngörüyor.
Ancak Anayasa mahkemesi sabıkanın adli sicilden silinmesine rağmen ‘’80 yıl arşivde tutulma’’ maddesini iptal edilince, arşive alınma işlemi de yapılamayacak ve bu tarihten önceki tüm sabıkalar silinecek.
(haber7)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Adli Sicil kanununda 22 gün içinde değişiklik yapılmazsa devletin sabıka kaydı arşivi silinecek. Kayıtların silinmesi halinde ise 1 Haziran 2005 öncesi suç işleyen sabıkasız olacak.
Anayasa Mahkemesi yasayı iptal ederken, 14 Nisan 2012 tarihinde kadar yeni düzenleme yapılmasını istemişti. Yeni yasa çıkarılmazsa, 1 Haziran 2005 tarihinden önce suç işleyenlerin sabıka kayıtları silinecek.
AKP İstanbul milletvekili Doğan Kubat ve 12 AKP milletvekili bu amaçla TBMM Başkanlığına bir kanun teklifi verdi. Teklif, sabıka kayıtlarının, yüz kızartıcı suçlar ve devlet aleyhine işlenen suçlarda 15-30 yıl arası, diğer suçlarda ise 5 yıl saklanmasını ve daha sonra tamamen silinmesini öngörüyor.
80 YIL MADDESİ
Anayasa Mahkemesi, adli sicil yasasını iptal etmeden önce sabıka kayıtları, zaman aşımı, infazın tamamlanması, af ya da ölüm halinde adli sicilden çıkarılıyor ancak arşiv kaydına alınıyordu.
Arşiv kaydı ise 80 yıl süreyle saklanıyordu. Anayasa Mahkemesi 80 yıl maddesini iptal etti ve yasal boşluğun giderilmesi için TBMM’ye süre verdi. Bu süre 14 Nisan 2012’de dolacak.
1 Haziran 2005 tarihli adli sicil yasası, bu tarihten önce şartları oluşan sabıka kayıtlarının Adli Sicilden çıkarılıp, arşive alınmasını öngörüyor.
Ancak Anayasa mahkemesi sabıkanın adli sicilden silinmesine rağmen ‘’80 yıl arşivde tutulma’’ maddesini iptal edilince, arşive alınma işlemi de yapılamayacak ve bu tarihten önceki tüm sabıkalar silinecek.
(haber7)
Son Güncelleme: Cumartesi, 24 Mart 2012 17:02
Gösterim: 2827

