Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

murat_akyuz(İKMİB), Avrupa Birliği'nin Hayat Boyu Öğrenme Programı kapsamında hazırladığı Chemical Movetech Projesi'ni uygulamaya geçirdi. Buna göre kimya sektörünün ihtiyaç duyduğu Elektronik Eğitim Platformu, 5 dilde yayın yapacak.

İKMİB'den yapılan açıklamaya göre Chemical Movetech Projesi, İKMİB koordinatörlüğünde, Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve EğitimVakfı (PAGEV), İspanya, Polonya ile Litvanya ortaklığında hazırlandı.
Proje kapsamında geliştirilen ve kimya sektörünün ihtiyaç duyduğu Elektronik Eğitim Platformu, Türkçe, İngilizce, Lehçe, İspanyolca ve Litvanca olmak üzere 5 dilde hizmet verecek.
Sektör çalışanları için özel olarak geliştirilen modüller ve platform, video, animasyon, sınav ve anketler ile desteklenerek interaktif hale getirildi.
Chemical Movetech Projesi'ndeki eğitim modülleri ilaç, kimyevi ürünler (boya ve sabun) ve plastik olmak üzere üç ana kategoride dört meslek grubu için hazırlandı.
Kullanıcıların ham maddelerin, üretim prosesleri, iş sağlığı ve güvenliği ile atık ve ambalaj konularına ilişkin bilgilere ulaşabileceği eğitim modülleri http://chemicalmovetechportal.eu/ üzerinden sektöre açıldı.
Üniversitelerin ve meslek liselerinin ilgili bölümlerinde okuyan öğrenciler bu eğitim sistemine üye olarak faydalanabilecek. Eğitim modüllerinin sayısı ve içerikleri ise her yıl ihtiyaçlara göre artarak devam edecek.
Açıklamada görüşlerine yer verilen İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesine katkı sağlamak amacıyla Chemical Movetech Projesi'ni başlattıklarını bildirdi.
Türkiye ekonomisinin büyüdüğünü ve genç nüfusun arttığına işaret eden Akyüz, genç nüfusun istihdam sorunu için çözüm önerileri aranırken sanayicinin ise nitelikli iş gücüne ulaşmakta büyük sıkıntılar yaşadığını dile getirdi.
İhracat performansıyla Türkiye'nin lider sektörlerinden biri konumuna yükselen kimyada da durumun farklı olmadığını vurgulayan Akyüz, "Birlik olarak bizler de Avrupa Birliği'nin Hayat Boyu Öğrenme Hibe Programı'ndan hibe desteği alarak Chemical Movetech Projesi'ni hayata geçirdik" ifadelerini kullandı.
Kimya sektöründe çalışan ya da çalışmak isteyenlerin kullanılan ham maddelerin özellikleri, üretim teknolojileri, iş sağlığı ve güvenliği ile atık konularında bilgi ve beceri düzeylerini artırmayı hedeflediklerine dikkati çeken Akyüz, şunları kaydetti:
"Dünya hızla değişiyor ve teknolojinin olanaklarını kullanarak bu değişime çok daha hızlı adapte olmak mümkün. Hazırladığımız eğitim platformu sayesinde artık güncel bilgilere ulaşmak çok kolaylaşacak. Bu çalışmaların hem işçi ve işveren, hem de sektörümüz açısından faydalı olacağına inanıyoruz."

> Kimya sektöründen 5 dilde eğitim platformu

murat_akyuz(İKMİB), Avrupa Birliği'nin Hayat Boyu Öğrenme Programı kapsamında hazırladığı Chemical Movetech Projesi'ni uygulamaya geçirdi. Buna göre kimya sektörünün ihtiyaç duyduğu Elektronik Eğitim Platformu, 5 dilde yayın yapacak.

İKMİB'den yapılan açıklamaya göre Chemical Movetech Projesi, İKMİB koordinatörlüğünde, Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve EğitimVakfı (PAGEV), İspanya, Polonya ile Litvanya ortaklığında hazırlandı.
Proje kapsamında geliştirilen ve kimya sektörünün ihtiyaç duyduğu Elektronik Eğitim Platformu, Türkçe, İngilizce, Lehçe, İspanyolca ve Litvanca olmak üzere 5 dilde hizmet verecek.
Sektör çalışanları için özel olarak geliştirilen modüller ve platform, video, animasyon, sınav ve anketler ile desteklenerek interaktif hale getirildi.
Chemical Movetech Projesi'ndeki eğitim modülleri ilaç, kimyevi ürünler (boya ve sabun) ve plastik olmak üzere üç ana kategoride dört meslek grubu için hazırlandı.
Kullanıcıların ham maddelerin, üretim prosesleri, iş sağlığı ve güvenliği ile atık ve ambalaj konularına ilişkin bilgilere ulaşabileceği eğitim modülleri http://chemicalmovetechportal.eu/ üzerinden sektöre açıldı.
Üniversitelerin ve meslek liselerinin ilgili bölümlerinde okuyan öğrenciler bu eğitim sistemine üye olarak faydalanabilecek. Eğitim modüllerinin sayısı ve içerikleri ise her yıl ihtiyaçlara göre artarak devam edecek.
Açıklamada görüşlerine yer verilen İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesine katkı sağlamak amacıyla Chemical Movetech Projesi'ni başlattıklarını bildirdi.
Türkiye ekonomisinin büyüdüğünü ve genç nüfusun arttığına işaret eden Akyüz, genç nüfusun istihdam sorunu için çözüm önerileri aranırken sanayicinin ise nitelikli iş gücüne ulaşmakta büyük sıkıntılar yaşadığını dile getirdi.
İhracat performansıyla Türkiye'nin lider sektörlerinden biri konumuna yükselen kimyada da durumun farklı olmadığını vurgulayan Akyüz, "Birlik olarak bizler de Avrupa Birliği'nin Hayat Boyu Öğrenme Hibe Programı'ndan hibe desteği alarak Chemical Movetech Projesi'ni hayata geçirdik" ifadelerini kullandı.
Kimya sektöründe çalışan ya da çalışmak isteyenlerin kullanılan ham maddelerin özellikleri, üretim teknolojileri, iş sağlığı ve güvenliği ile atık konularında bilgi ve beceri düzeylerini artırmayı hedeflediklerine dikkati çeken Akyüz, şunları kaydetti:
"Dünya hızla değişiyor ve teknolojinin olanaklarını kullanarak bu değişime çok daha hızlı adapte olmak mümkün. Hazırladığımız eğitim platformu sayesinde artık güncel bilgilere ulaşmak çok kolaylaşacak. Bu çalışmaların hem işçi ve işveren, hem de sektörümüz açısından faydalı olacağına inanıyoruz."

Son Güncelleme: Pazartesi, 14 Aralık 2015 11:58

Gösterim: 734

İlk iki yıllık hedefi yıllık ortalama 290 Bin TL maaşla 1000 yeni istihdam olan ABD merkezli Crossover 2015 yılının Kasım ayı itibariyle Türkiye operasyonuna resmi olarak başladı.

sinan_ataCrossover iki yılda Türkiye’den 1000 yeteneği farklı pozisyonlarda istihdam ederek, mali değeri iki yılda 50 milyon dolara ulaşacak bir operasyonla Türkiye’deki yetişmiş insan kaynağını kendi sistemi üzerinden uzaktan yöneterek küresel ölçekli bilişim teknolojisi projelerinde kullanılmasını hedefliyor.
Halihazırda Türkiye’de 22, dünyada ise toplam 1150 profesyonelin küresel şirketler tarafından istihdam edilmesini sağlayan Crossover ciddi testlere tabi tuttuğu yetenekleri işletmelerin gözünde diğer binlerce CV’den ayrılmaları için ölçüyor ve yıllık 100 bin dolar ve üzeri kazandıran iş pozisyonlarına kişilerin yerleşmesini sağlıyor. 80 farklı ülkede en iyi insan kaynağını teknolojinin imkanlarını kullanarak araştırıp bulan Crossover, kişileri en iyi işletmelerle buluşturarak iki taraflı fayda sağlamayı amaçlıyor. Crossover, uyguladığı birçok seçme ve değerlendirme sürecinde o kadar iddialı ki işletmelere memnun kalmadıkları elemanlar için geri ödeme garantisi veriyor.
Crossover, Türkiye’ye %100 uzaktan çalışma modelini getiren ilk şirket!
Crossover, yetenekli insan kaynağının uzaktan çalışabilmesine olanak sağlayan WorkSmart adını verdikleri bir yazılıma sahip. Worksmart, kişilerin iş verimliliğini arttırırken takım arkadaşları arasındaki mesafe sorununu ortadan kaldırarak kişinin yaşadığı yeri değiştirmeden hak ettiği geliri elde etmesini sağlıyor. Çalışanların anlık performanslarının ölçülmesini ve işverene serbest çalışma saatlerinin tüm detaylarıyla raporlanmasını mümkün kılan WorkSmart, bu sayede kişilere ülkemizin herhangi bir yerinden Amerika’daki bir teknoloji şirketinde yönetici olarak çalışabilme imkanını kazandırıyor.
Şirketin CEO’su Andy Tryba, uzun yıllar Intel’de üst düzey yöneticilik ve Beyaz Saray’da Yüksek Teknoloji Temelinde İş ve Rekabet başlıklı başkanlık konseyine direktörlük yapmış bir isim.
Crossover’ın temelinde Andy’nin “Biz misyonumuz gereği şuna inanıyoruz; iyi maaş ödeyen işleri dünyanın neresinde olursa olsun gerçekten işinin ehline verirsek, dünya pozitif anlamda köklü bir şekilde değişir” düşüncesi yatıyor.
Crossover Türkiye’de Kasım ayı itibariyle Ülke Genel Müdürü olarak görev yapmaya başlayan Sinan Ata, “Crossover’ın Türkiye’deki ilk hedefinin ulaşılabilir olmak ve misyonunu Türk yeteneklere doğru anlatarak, onlara hak ettikleri ücretleri kazandırabilmek.” diyor.

> Aylık ortalama 25 bin lira maaş ister misiniz?

İlk iki yıllık hedefi yıllık ortalama 290 Bin TL maaşla 1000 yeni istihdam olan ABD merkezli Crossover 2015 yılının Kasım ayı itibariyle Türkiye operasyonuna resmi olarak başladı.

sinan_ataCrossover iki yılda Türkiye’den 1000 yeteneği farklı pozisyonlarda istihdam ederek, mali değeri iki yılda 50 milyon dolara ulaşacak bir operasyonla Türkiye’deki yetişmiş insan kaynağını kendi sistemi üzerinden uzaktan yöneterek küresel ölçekli bilişim teknolojisi projelerinde kullanılmasını hedefliyor.
Halihazırda Türkiye’de 22, dünyada ise toplam 1150 profesyonelin küresel şirketler tarafından istihdam edilmesini sağlayan Crossover ciddi testlere tabi tuttuğu yetenekleri işletmelerin gözünde diğer binlerce CV’den ayrılmaları için ölçüyor ve yıllık 100 bin dolar ve üzeri kazandıran iş pozisyonlarına kişilerin yerleşmesini sağlıyor. 80 farklı ülkede en iyi insan kaynağını teknolojinin imkanlarını kullanarak araştırıp bulan Crossover, kişileri en iyi işletmelerle buluşturarak iki taraflı fayda sağlamayı amaçlıyor. Crossover, uyguladığı birçok seçme ve değerlendirme sürecinde o kadar iddialı ki işletmelere memnun kalmadıkları elemanlar için geri ödeme garantisi veriyor.
Crossover, Türkiye’ye %100 uzaktan çalışma modelini getiren ilk şirket!
Crossover, yetenekli insan kaynağının uzaktan çalışabilmesine olanak sağlayan WorkSmart adını verdikleri bir yazılıma sahip. Worksmart, kişilerin iş verimliliğini arttırırken takım arkadaşları arasındaki mesafe sorununu ortadan kaldırarak kişinin yaşadığı yeri değiştirmeden hak ettiği geliri elde etmesini sağlıyor. Çalışanların anlık performanslarının ölçülmesini ve işverene serbest çalışma saatlerinin tüm detaylarıyla raporlanmasını mümkün kılan WorkSmart, bu sayede kişilere ülkemizin herhangi bir yerinden Amerika’daki bir teknoloji şirketinde yönetici olarak çalışabilme imkanını kazandırıyor.
Şirketin CEO’su Andy Tryba, uzun yıllar Intel’de üst düzey yöneticilik ve Beyaz Saray’da Yüksek Teknoloji Temelinde İş ve Rekabet başlıklı başkanlık konseyine direktörlük yapmış bir isim.
Crossover’ın temelinde Andy’nin “Biz misyonumuz gereği şuna inanıyoruz; iyi maaş ödeyen işleri dünyanın neresinde olursa olsun gerçekten işinin ehline verirsek, dünya pozitif anlamda köklü bir şekilde değişir” düşüncesi yatıyor.
Crossover Türkiye’de Kasım ayı itibariyle Ülke Genel Müdürü olarak görev yapmaya başlayan Sinan Ata, “Crossover’ın Türkiye’deki ilk hedefinin ulaşılabilir olmak ve misyonunu Türk yeteneklere doğru anlatarak, onlara hak ettikleri ücretleri kazandırabilmek.” diyor.

Son Güncelleme: Cuma, 11 Aralık 2015 16:14

Gösterim: 943

En kısa sürede yer tespiti yapıp, oyuncak OSB'yi kuracaklarını söyleyen Bakan Fikri Işık, "Türkiye'yi oyuncak üretiminde cazibe merkezi haline getirmek istiyoruz" dedi.

fikri isik aaBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, en kısa sürede yer tespiti yapıp Oyuncak Organize Sanayi Bölgesini (OSB) kuracaklarını belirterek, "Nasreddin Hoca, Keloğlan ve Dede Korkut gibi karakterleri, çocuklara daha küçük yaşlarda sevdirerek, milli değerlerimizin çocuklara aktarılması noktasında kültürel misyonumuzu yerine getirmek istiyoruz" diye konuştu.

Işık, AA muhabirine, OBS'lere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Türkiye'deki OSB'lerin, dünyada örnek gösterildiğini belirten Işık, bunun son derece sevindirici olduğunu söyledi. İlk OSB'nin 1962 yılında Bursa'da kurulduğunu hatırlatan Işık, "2002 yılına kadarki 40 yılda 70 OSB faaliyete geçti ve 415 bin kişi istihdam edildi. 2003-2014 yılları arasında ise 87 OSB faaliyete geçti ve 1 milyon 100 bin insanımız istihdam edildi" ifadelerini kullandı.

Işık, bu konuda Türkiye'nin ciddi bir birikime sahip olduğunu vurgulayarak, ülkede 237 karma, 39 ihtisas ve 7 ıslah OSB'nin faaliyette olduğunu bildirdi. Son dönemde ihtisas OSB'ne ağırlık verdiklerine değinen Işık, bölgelerle ilgili sürekli güncelleme yapıldığını belirtti.

137 oyuncak firması var

Oyuncak OSB'lerindeki son gelişmeleri aktaran Işık, oyuncak sektöründe 137 firma bulunduğunu belirtti. Işık, Oyuncak OSB temsilcileriyle çok ciddi bir çalışma yaptıklarını ve Türkiye'de yerli oyuncak üretimiyle ilgili mutabakat sağladıklarını vurguladı. Mutabakatın Türkiye açısından iki önemi olduğuna dikkati çeken Işık, şöyle konuştu:

"Birincisi, oyuncaktaki dışa bağımlılığı azaltmak ve özellikle Çin'den gelen güvensiz oyuncaklar yerine daha güvenli oyuncakların Türkiye'de üretilmesinin ve ihracatının önünü açmayı hedefliyoruz. İkinci önemli neden ise özellikle kendi milli kültürümüzü çocuklarımıza aşılamak ve aktarmanın ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Nasreddin Hoca, Keloğlan ve Dede Korkut gibi karakterleri, çocuklara daha küçük yaşlarda sevdirerek, milli değerlerimizin çocuklara aktarılması noktasında kültürel misyonumuzu yerine getirmek istiyoruz. Yani oyuncakta hem üretim hem kültür boyutunu aynı anda hayata geçirmeyi amaçlıyoruz."

Oyuncak OSB kalkınmada öncelikli bölgeye kurulacak

Bakan Işık, oyuncak firmalarının yüzde 53'ünün İstanbul'da ve yüzde 62'sinin de Marmara Bölgesi'nde yer aldığına işaret etti.

Türkiye'de kalkınmada öncelikli bir bölgede oyuncak OSB'sini kurmak istediklerini ancak sektördeki kümelenme nedeniyle orta yolu bulamadıklarını belirten Işık, şunları kaydetti:

"Sektör temsilcileri, 'Biz bu bölgeden ayrılamayız, uzak bir bölgede bizim üretim yapma şansımız yok' diye ısrarla karşı çıkıyorlar. Bizde bir orta yolu bulup, en kısa sürede yer tespiti yapıp, oyuncak OSB'yi kuracağız bunda kararlıyız. Şu anda Çin'in geldiği noktada, maliyet avantajlı bir Çin'den, ekosistem avantajlı bir Çin'e doğru geçiş var. Bizde bu geçiş sürecinde Türkiye'yi oyuncak üretiminde bir cazibe merkezi haline getirmek istiyoruz."

> Oyuncak Organize Sanayi Bölgesi kurulacak

En kısa sürede yer tespiti yapıp, oyuncak OSB'yi kuracaklarını söyleyen Bakan Fikri Işık, "Türkiye'yi oyuncak üretiminde cazibe merkezi haline getirmek istiyoruz" dedi.

fikri isik aaBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, en kısa sürede yer tespiti yapıp Oyuncak Organize Sanayi Bölgesini (OSB) kuracaklarını belirterek, "Nasreddin Hoca, Keloğlan ve Dede Korkut gibi karakterleri, çocuklara daha küçük yaşlarda sevdirerek, milli değerlerimizin çocuklara aktarılması noktasında kültürel misyonumuzu yerine getirmek istiyoruz" diye konuştu.

Işık, AA muhabirine, OBS'lere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Türkiye'deki OSB'lerin, dünyada örnek gösterildiğini belirten Işık, bunun son derece sevindirici olduğunu söyledi. İlk OSB'nin 1962 yılında Bursa'da kurulduğunu hatırlatan Işık, "2002 yılına kadarki 40 yılda 70 OSB faaliyete geçti ve 415 bin kişi istihdam edildi. 2003-2014 yılları arasında ise 87 OSB faaliyete geçti ve 1 milyon 100 bin insanımız istihdam edildi" ifadelerini kullandı.

Işık, bu konuda Türkiye'nin ciddi bir birikime sahip olduğunu vurgulayarak, ülkede 237 karma, 39 ihtisas ve 7 ıslah OSB'nin faaliyette olduğunu bildirdi. Son dönemde ihtisas OSB'ne ağırlık verdiklerine değinen Işık, bölgelerle ilgili sürekli güncelleme yapıldığını belirtti.

137 oyuncak firması var

Oyuncak OSB'lerindeki son gelişmeleri aktaran Işık, oyuncak sektöründe 137 firma bulunduğunu belirtti. Işık, Oyuncak OSB temsilcileriyle çok ciddi bir çalışma yaptıklarını ve Türkiye'de yerli oyuncak üretimiyle ilgili mutabakat sağladıklarını vurguladı. Mutabakatın Türkiye açısından iki önemi olduğuna dikkati çeken Işık, şöyle konuştu:

"Birincisi, oyuncaktaki dışa bağımlılığı azaltmak ve özellikle Çin'den gelen güvensiz oyuncaklar yerine daha güvenli oyuncakların Türkiye'de üretilmesinin ve ihracatının önünü açmayı hedefliyoruz. İkinci önemli neden ise özellikle kendi milli kültürümüzü çocuklarımıza aşılamak ve aktarmanın ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Nasreddin Hoca, Keloğlan ve Dede Korkut gibi karakterleri, çocuklara daha küçük yaşlarda sevdirerek, milli değerlerimizin çocuklara aktarılması noktasında kültürel misyonumuzu yerine getirmek istiyoruz. Yani oyuncakta hem üretim hem kültür boyutunu aynı anda hayata geçirmeyi amaçlıyoruz."

Oyuncak OSB kalkınmada öncelikli bölgeye kurulacak

Bakan Işık, oyuncak firmalarının yüzde 53'ünün İstanbul'da ve yüzde 62'sinin de Marmara Bölgesi'nde yer aldığına işaret etti.

Türkiye'de kalkınmada öncelikli bir bölgede oyuncak OSB'sini kurmak istediklerini ancak sektördeki kümelenme nedeniyle orta yolu bulamadıklarını belirten Işık, şunları kaydetti:

"Sektör temsilcileri, 'Biz bu bölgeden ayrılamayız, uzak bir bölgede bizim üretim yapma şansımız yok' diye ısrarla karşı çıkıyorlar. Bizde bir orta yolu bulup, en kısa sürede yer tespiti yapıp, oyuncak OSB'yi kuracağız bunda kararlıyız. Şu anda Çin'in geldiği noktada, maliyet avantajlı bir Çin'den, ekosistem avantajlı bir Çin'e doğru geçiş var. Bizde bu geçiş sürecinde Türkiye'yi oyuncak üretiminde bir cazibe merkezi haline getirmek istiyoruz."

Son Güncelleme: Pazartesi, 19 Ekim 2015 12:06

Gösterim: 978

Çok genç, potansiyeli geniş bir sektör olan sigortacılığın, en önemli sorunu yetişmiş personel bulunamaması. Bu sorunun çözümü için sektör temsilcileri, sigortacılık okullarının staj sürelerini daha da artırmasını talep ediyor. Üniversiteler ise öğrencilerine teorik bilginin yanı sıra, sektördeki şirketlerle işbirliğine giderek uygulama imkanı da sunuyor.













H. Necmi Üze / Profesyonel Sigorta Acenteleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

SİGORTACILIK GELECEĞİN MESLEĞİDİR

Profesyonel Sigorta Acenteleri Derneği kısa adı ile PASAD, yaklaşık 5 yıl önce kurulmuş 200’den fazla üyesi olan bir dernek. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı H. Necmi Üze, ülkemizdeki sigortacılık sektörünün durumunu şöyle değerlendirdi:

“Ülkemizde sigortacılık sektörü şu an potansiyelinin yaklaşık 6 kat gerisinde. Rakamlarla ifade etmek gerekirse sektör GSYH yaklaşık %1,5 ine tekabül ediyor. Bu oran dünya ortalamasında %5 gelişmiş ülkelerde daha fazla. 2015 yılında sektörün 28-30 milyar TL gibi bir büyüklüğe ulaşmasını bekliyoruz. Türkiye’nin sigorta sektöründe alacağı çok yol var.  Bu yüzden gelecekte çok daha büyüyeceğini düşünüyoruz. Nitekim 2015 yılının ilk yarısında sektör %14 büyüdü. Piyasaların 2015 yılının ilk yarısındaki durumuna baktığımızda bu iyi bir oran. Sigortacılık geleceğin mesleğidir diyebilirim.”

Sigortacılık sektöründeki istihdam verilerini iki kısma ayırarak inceleyebileceğimizi belirten H. Necmi Üze, “Sigorta şirketlerinin sağladığı istihdam yaklaşık 18.000 kişi, sigorta satışını sağlayan personelin istihdamı yaklaşık 47.000 kişidir. Şirketlerin toplam istihdamının 12.565 kişisi merkez ve bölgelerde çalışan personeller ve kalanı pazarlama personellerinden oluşmaktadır. Türkiye’ de sigorta sektörüne en çok istihdamı biz acenteler sağlamaktayız. Türkiye’de toplam sigorta acentesi sayısı 15.590 toplam çalışan sayısı 43.500 civarındadır. Bunun dışında 124 adet broker 2000 personel istihdam etmektedir. Yaklaşık 600- 700 adette diğer satış kanallarının personelleri bulunmaktadır” diye konuştu.

H. Necmi Üze, acentelerin eğitim durumlarına bakıldığında genellikle lise öğrenimli olduklarını ancak yeni çıkan yasa ve yönetmeliklerle bu durumun hızla yüksekokul ve üzeri eğitim alan personele dönüştüğünü dile getirerek, “Sektörün istihdamı sektörün büyüme hızına göre artacağı inancındayız. Geçen seneki veriler göz önünde bulunduğunda istihdamın büyüme hızı ile paralel olarak arttığı gözlemlenmektedir” ifadelerini kullandı.

Sektörde en önemli sorunun yetişmiş personel bulunamaması olduğunu ifade eden Üze, “Aslına bakarsanız yeteri kadar sigortacılık meslek lisesi ve sigortacılık meslek yüksekokulu olmasına rağmen yetişmiş personel sayısının yetersiz olmasının en önemlisi okulların verdiği eğitimin çok teorik kalması staj sürelerinin düşük olmasından ileri gelmektedir. Çocuklarımız okulda öğrendiklerinden ziyade stajda yaptıkları pratikle iş hayatına hazırlanmaktadırlar. Bizce staj sürelerinin çok daha fazla olması gerekmektedir. Bu şekilde çocuklarımız okuldan mezun olduklarında hemen hemen yetişmiş personel vasfına sahip olabilirler” dedi.

Sigortacılık mesleğini yapmak isteyenlerde bulunması gereken özelliklere değinen H. Necmi Üze, şöyle konuştu:

“Mesleğimize giriş için en az sigortacılık yüksekokulu mezunu olmak ve sigorta eğitim merkezinin sınavını kazanmak gerekiyor. Ayrıca bizim mesleğimizin özü güvendir. Bunun dışında meslekte başarılı olmak isteyen birinin, sayısal düşünebilme kabiliyetinin gelişmiş olması, çok dikkatli ve sabırlı olması, sosyal ilişkilerde başarılı ve dışa dönük kimseler olması gerekiyor.”

Sektördeki bir personelin tecrübe kazandıkça gelirinin arttığını ifade eden Üze, mesleğe yeni girmiş bir personelin 2000-2500 TL arasında bir ücret aldığını da sözlerine ekledi.

Doç. Dr. İdil Özlem Koç / Marmara Üniversitesi Sigortacılık Bölüm Başkanı

SEKTÖR DAHA FAZLA MEZUNA İHTİYAÇ DUYACAK

1995 yılında eğitim hayatına başlayan Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu sigortacılıkta 4 yıllık eğitim vermeye başlayan ilk kurum olma özelliğini taşıyor. Marmara Üniversitesi Sigortacılık Bölüm Başkanı Doç. Dr. İdil Özlem Koç, ilk iki yılda, daha çok ekonomi, işletme, matematik, hukuk, finans gibi temel derslerin  ağırlıklı olarak verildiğini, 3.yıldan itibaren  de uzmanlık derslerinin işlerlik kazandığını dile getirdi.

“Bölüm olarak, genelde müfredatı; öğrencilerimizin mikro bazlı değil genel bakış açısıyla ve küresel bir perspektiften düşünme yeteneklerini ve işe yatkınlarını artıracak ve aynı zamanda sektörün gereksinimlerine de uyum sağlayacak bir yelpazeyi meydana getiren  derslerden  oluşturmaya çalışıyoruz” diyen Doç. Dr. İdil Özlem Koç, böylece  öğrencilerin teorik bilginin yanı sıra, uygulama hakkında da fikir sahibi olduğunu, ayrıca üst düzey sektör temsilcileriyle aynı ortamı bir dönem boyunca paylaştığını ifade etti.

Doç. Dr. İdil Özlem Koç,  sigortacılık derslerine giriş yapan öğrencinin, 4.yarıyıldan itibaren sektörde 1 ay staj yapma zorunluluğunun olduğunu dile getirerek şunları söyledi:

“Öğrencilerimiz stajlarını sektörün her kurumunda yapabilmektedirler. Bizim öğrencilerimize staj konusunda en büyük katkımız, önceden belirlediğimiz ve irtibat kurduğumuz birkaç sigorta şirketine müracaatları konusunda destek sağlamak. Tabi bu kabullerin yine kendi CV ve çalışma performanslarına bağlı olacağını belirtmek isterim. Çünkü öğrencilerimizin staja kabul konusunda gösterecekleri performansın onları, staj yaparken daha fazla motive ettiğini gördük. Stajlar sonrasında ise, dönem başlarında staja dair paylaşım toplantılarında, sigorta şirketleri ve yapılan faaliyetler konusunda öğrencilerimizden geri bildirimler alıyor ve gelecek seneler için bu verileri değerlendiriyoruz. Okul sonrası iş olanakları için kariyer planlaması yapan sektör kuruluşlarından bazılarının genellikle bizimle koordineli çalışması yararlı olmaktadır. Fakat bu çabalar organize olmayıp, sektörle kurduğumuz yakın bağların doğal sonucu niteliğindedir. Söz konusu kariyer planlaması çalışmalarında sektörde yer edinmiş eski mezunlarımızın katkıları da azımsanmayacak niteliktedir. Bu arada sektörde çalışan mezunlarımız ile 3. ve 4. sınıf sektörün müstakbel sigortacılarını bir araya getiren konferanslar düzenliyoruz. Bu konferanslarda kendilerinden birilerini görmek, deneyimlerini, attıkları adımları öğrenmek ve hedeflerinin geçerliliğini (yapılabilirliğini) sınamak onların mezuniyet sonrası kararlarına yol gösteriyor. Ayrıca bazen sektörden gelen talepler doğrultusunda, çeşitli sigortacılık kurumları ile kariyer günleri organize ediyoruz. Böylece mezuniyeti yaklaşmış öğrencilerimize; sektörden gelecek iş tekliflerini anında karşılamaya ve desteklemeye aracılık etmiş oluyoruz.”

Sigortacılık sektörünün, çok çeşitli ve değişik ortamlarda çalışma fırsatı veren nadir sektörden biri olduğunu da belirten Doç. Dr. İdil Özlem Koç, “Örneğin, en üstten başlarsak, kamu ve denetleme görevini yerine getiren kamu kurumu olarak; Hazine Müsteşarlığı, Sigorta Denetleme Kurulu, Sigortacılık Genel Müdürlüğü, sosyal güvenlik kurumları, sigorta şirketleri olarak ise, hayat dışı, hayat ve emeklilik şirketleri, reasürans şirketleri, mesleki kurumlar olarak, Doğal Afet Sigortaları Kurumu, Tarım Sigortaları Havuzu, Güvence Hesabı, Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi, Emeklilik Gözetim Merkezi, Sigortacılık Eğitim Merkezi, Sigorta Tahkim Komisyonu, mesleki kuruluşlar olarak; Türkiye Sigorta Birliği, Sigorta Eksperleri İcra Komitesi, Sigorta Acenteleri İcra Komitesi, yardımcı hizmetler olarak da; acenteler, sigorta ve reasürans brokerleri, sigorta ve tarım eksperleri, bireysel emeklilik aracıları ve mesleki organizasyonlarda; başka deyişle sigorta şirketleri, eksperler, acenteler, brokerlar ve aktüerler tarafından kurulan dernek ve vakıflarda çalışabilirler” dedi.

Sigortacılık sektörünün çok genç, potansiyeli geniş bir sektör olduğunu belirten Doç. Dr. İdil Özlem Koç, “Bugün olarak sektörün GSYH’dan aldığı pay çok sınırlıdır. Ancak bu pay arttıkça sektör büyüyecek ve büyümektedir. Sadece Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu Sigortacılık bölümünde değil, çok sayıda üniversitenin sigortacılık alanında lisans eğitimi verilmektedir. Son yıllarda fakültelerde sigortacılık bölümleri hızla artmaktadır. Her sene yüzlerce sayıda genç mezun sektöre dahil olmaktadır. Sektör daha doymamıştır. Daha çok sayıda mezunumuza ihtiyaç duyulacaktır” diye konuştu. 

Doç. Dr. Haşim Özüdoğru / Gazi Üniversitesi Sigortacılık Bölüm Başkanı

GELECEĞİN ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERİNİ YETİŞTİRMEYİ HEDEFLİYORUZ

Sigortacılık sektörünün ve sigortacılık hizmetlerinin gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlayacak, sektörün verimliliğini arttıracak yetişmiş iş gücü kazandırılmasını hedefleyen Gazi Üniversitesi Sigortacılık Bölümü, 4 yıllık eğitim veriyor ve Yükseköğretime Geçiş Sınavı sonucunda YGS-6 puan türüyle öğrenci alıyor.  Gazi Üniversitesi Sigortacılık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Haşim Özüdoğru, sigortacılık eğitiminde sigorta ile ilgili alan derslerinin yanında matematik, istatistik, muhasebe ve hukuk gibi temel derslerin de verildiğini ve geniş bir seçmeli ders yelpazesinin bulunmadığını söyledi. “Bölümümüzde Erasmus Öğrenci Değişim programı kapsamında anlaşmalı olduğu okullar da bulunmaktadır dileyen öğrenciler bu programa başvurabilir” diyen Doç. Dr. Haşim Özüdoğru, öğrencilerinin 3. sınıfı bitirdiğinde 1 aylık zorunlu stajının bulunduğunu da belirtti.

Bölümümüz sigorta şirketleri ve bankalar ile öğrencilerimizin stajı ve istihdamı üzerine anlaşmalarda bulunmaktadır. Dileyen öğrencilerimiz kendi istedikleri/ayarladıkları sigorta şirketleri ya da bankalarda da staj yapabilmektedir” dedi.

Sigortacılık bölümünden mezun olan öğrenciler için sigorta şirketleri, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, reasürans şirketleri, Hazine Müsteşarlığı, Sigortacılık Genel Müdürlüğü gibi kamu kurumlarının ilgili bölümlerinde istihdam olanağı bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Haşim Özüdoğru, “Günümüzde kamu bankalarının çoğunda mezunlarımız üst düzey yönetici olarak görev yapmaktadır. Ayrıca Bankalar ve bankacılık dışı finansal kurumlar ile BDDK, TCMB, SPK, İMKB gibi kamu kurumlarında istihdam olanağı bulunmaktadır” dedi.

Sigortacılık bölümünde okumak ve sektörde kariyer yapmak isteyen öğrencilerin analitik düşünce sistemine sahip, matematik ve sosyal zekası yüksek, iletişim gücü kuvvetli olması gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Haşim Özüdoğru, sözlerine şöyle devam etti:

“Sigortacılık sektöründe eğitimli eleman sıkıntısı yaşanıyor. Biz de sigortacılık bölümü olarak sigorta şirketleri ile işbirliği içinde sektörün ihtiyaçlarına uygun eleman ve geleceğin üst düzey yöneticilerini yetiştirmeyi hedefliyoruz. Eğitim programımız derslerini ve içeriklerini de sektör ile iletişim halinde bulunarak hazırlıyoruz.”

Erdal Serbest / AXA SİGORTA Eğitim, Gelişim ve İç İletişim Müdürü

HER YIL 60 ÖĞRENCİYİ ŞİRKETİMİZE DAVET EDİYORUZ

Sigortacılığın gelişmiş ülkelerde bir bilim dalı olarak ele alındığını, geliştirilmesi için yapılan çalışmalarda çok yönlü ve her türlü güven ve tüketici ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunu ifade eden Erdal Serbest, “Alınan aksiyonlar geçici ve anlık etkiyi değil daha çok uzun vadeli ve sürdürülebilir başarıyı hedeflemekte, ortaya konan başarıda söz konusu işkolunun geçmişinde yaşanan tecrübe, deneyim ve konuya verilen önem nedeni ile özellikle eğitimine gösterilen özen de önemli yer tutmaktadır” dedi.

Sigortacılığın Türkiye geçmişine baktığımızda yine önemli çalışmaların yapıldığını, ancak belli dönemlerde tüketici güvenini zedeleyen önemli olumsuzlukların yaşandığının gözlemlendiğini kaydeden Erdal Serbest, yakın geçmişimizde alınan dersler ve kamu otoritesinin önemli karar ve destekleri ile sigortacılık sektörünü geçmişi ile karşılaştırıldığında çok önemli yol almış durumda olduğunu söyledi.

Bu önemli gelişmelerin yanında yine son zamanlarda gerek şirket satın almaları gerekse birleşme veya ortaklıklar yolu ile küresel sigorta oyuncularının ülkemize gösterdikleri ilgi ve dolayısı ile taşıdıkları tecrübelerin, sigortacılık mesleğine farklı bir bakış açısı ve itibar kazandırmaya başladığını ifade eden Erdal Serbest, “Bu kabuk değişiminde, genel çalışan profili değişimine paralel olarak genç ve farklı bakış açılarına sahip sigortacılar da çok etkin olmuşlardır. Dolayısıyla gelecek süreçte tüketici ihtiyaçlarına paralel olarak sigortacılığın gelişeceğine ve tercih edilen bir iş kolu haline geleceğine dönük inancımız tamdır” diye konuştu.

Sigortacılık sektörünün yetişmiş çalışan kaynağı açısından sayısı görece olarak çok da fazla olmayan üniversiteler tarafından desteklendiğini belirten Serbest, ancak gerçek ihtiyacın nicelikten çok, nitelik olarak sigorta iş ailesinin beklentilerini karşılayabilecek kaynağın kazandırılması olduğunu ifade etti.

“Son yıllarda özellikle okul – sektör işbirlikleri sayesinde gerçekleştirilen çalışmalarla hem okullar müfredatlarını şirket beklentilerine göre planlamakta ve güncellemekte, aynı zamanda şirketler de tecrübe birikimlerini öğrenciler ile paylaşma şansına kavuşmaktadır” diyen Erdal Serbest, bu süreçte en önemli unsurun staj programları olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Bu çalışmalar sayesinde hem şirketler çalışan kaynağını bilgi ve beceri açısından tanıma fırsatı bulurken, öğrenciler de çalışma şartlarını gerçek ortamda deneyimleme şansına kavuşmaktadırlar. AXA SİGORTA olarak her yıl kurumsal sorumluluğumuzun da bir gereği olduğuna inandığımız staj programı için yaklaşık 60 öğrencimizi şirketimize davet ediyoruz. Şirketler olarak okullardan beklentimiz, öğrencilerini çağın ve gelişen sektörün gereklerine uygun bilgiler ve kurumsal ortamın davranış şekillerine uygun donanımlarla profesyonel hayata hazırlamalarıdır.”

AXA SİGORTA’da çalışan sayısının 775 olduğu bilgisini veren Erdal Serbest, “İçimizde sigortacılık mezunları olduğu kadar farklı iş kolları için diğer bölümlerden de mezun arkadaşlarımız bulunmakta, çalışanlarımızın %10’unu yüksek lisans ya da doktora mezunu arkadaşlar, %83’ünü üniversite mezunu arkadaşlar, %7’sini ise lise mezunu arkadaşlar oluşturmaktadır. Çalışan seçimi aşamasında uzun yıllardır yapılandırılmış bir işe alım süreci yürütülmektedir. Şirketimize iletilen özgeçmişler işin niteliğine ve gerekliliklerine göre değerlendirildikten sonra adaylar ile aşamalı birebir görüşmeler gerçekleştirilmektedir. Değerlendirmelerden geçen adaylar kurum kültürü ve pozisyona uyum karşılaştırması için kişilik anketine davet edilmekte ve yine pozisyonun gerekliliklerine göre bilgisayar ve yabancı dil seviye değerlendirmesine tabii tutulmaktadır” dedi.

Bütün sektörlerde olduğu gibi sigorta sektöründe de zaman zaman yetişmiş çalışan ihtiyacı yaşandığını kaydeden Erdal Serbest, bu ihtiyacın çoğu zaman Aktüerya ya da Bilgi İşlem gibi özel iş kolları için ortaya çıktığı gözlemlendiğini belirten Serbest, “Sigorta şirketleri olarak bu ihtiyacı giderebilmek için uyguladığımız çözümlerden birisi bu konularda eğitim veren okullarla yakın işbirliği içinde olmak ve henüz öğrenciler okurken istihdam etmek üzere yapılan çalışmalardır.  AXA SİGORTA olarak hem sektörümüzü / iş kolumuzu tanıtmak hem de sigortacılığa olan ilgiyi yükseltmek üzere şirket yöneticileri olarak her yıl yaklaşık 20 okulu ziyaret ediyor, seminer ya da paneller ile hem sigortacılık konusunda bilgi veriyor hem de öğrencilerimizi profesyonel yaşama hazırlamak üzere ipuçları paylaşıyoruz. Bunun yanında özellikle son zamanlarda sektörel eğitimler veren özel sektör girişimleri de ileriki dönemde çözüm kaynağı olabilecektir” şeklinde konuştu.

Her ne kadar ülkemizde yükselen işsizlik oranlarından bahsedilse de, şirketlerin yetişmiş ve nitelikli çalışan bulamamaktan şikâyetçi olduğunu belirten Erdal Serbest, “Şirketlerin arzuladığı çalışan olmak ve binlerce aday arasından sıyrılabilmek için aday arkadaşların kendilerini sektörün özellik ve gelişimine göre kendilerini hazırlamaları ve fark yaratacak çalışmaları özgeçmişlerine eklemeleri gereklidir. Bunlar, eğitim sürecinde gerçekleştirilen mümkünse ilgili sektörde gerçekleştirilen stajlar, küresel şirketlerin beklentilerini karşılamak ve özellikle yönetsel pozisyonlar hedefleniyor ise yabancı dil bilgisi yanında belli bir konuda uzmanlaşma gibi hazırlıklardır” dedi.

“Mevcut çalışanların ise bilgi ve yetkinliklerini geliştirmek için her fırsatı değerlendirmeleri, sektörü hem yerel hem de küresel olarak yakından takip ederek kendi iş konularına ait gelişim ve yenilikleri sorumlu oldukları işe adapte etmeleri şirket içindeki varlıklarını daha bir öne çıkartacak ve fark yaratacak” diyen Erdal Serbest,  en önemli konunun ise aday olunan işe duyulan tutku ve başarı isteği olduğunu dile getirerek, kişilerin seçimlerini yaparken hedeflerini gerçekleştirebilecekleri ortamlara sahip şirketleri tercih etmelerini ve seçici olmalarını önerdi.

> Sigortacılık sektörü yetişmiş eleman bulamıyor

Çok genç, potansiyeli geniş bir sektör olan sigortacılığın, en önemli sorunu yetişmiş personel bulunamaması. Bu sorunun çözümü için sektör temsilcileri, sigortacılık okullarının staj sürelerini daha da artırmasını talep ediyor. Üniversiteler ise öğrencilerine teorik bilginin yanı sıra, sektördeki şirketlerle işbirliğine giderek uygulama imkanı da sunuyor.













H. Necmi Üze / Profesyonel Sigorta Acenteleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

SİGORTACILIK GELECEĞİN MESLEĞİDİR

Profesyonel Sigorta Acenteleri Derneği kısa adı ile PASAD, yaklaşık 5 yıl önce kurulmuş 200’den fazla üyesi olan bir dernek. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı H. Necmi Üze, ülkemizdeki sigortacılık sektörünün durumunu şöyle değerlendirdi:

“Ülkemizde sigortacılık sektörü şu an potansiyelinin yaklaşık 6 kat gerisinde. Rakamlarla ifade etmek gerekirse sektör GSYH yaklaşık %1,5 ine tekabül ediyor. Bu oran dünya ortalamasında %5 gelişmiş ülkelerde daha fazla. 2015 yılında sektörün 28-30 milyar TL gibi bir büyüklüğe ulaşmasını bekliyoruz. Türkiye’nin sigorta sektöründe alacağı çok yol var.  Bu yüzden gelecekte çok daha büyüyeceğini düşünüyoruz. Nitekim 2015 yılının ilk yarısında sektör %14 büyüdü. Piyasaların 2015 yılının ilk yarısındaki durumuna baktığımızda bu iyi bir oran. Sigortacılık geleceğin mesleğidir diyebilirim.”

Sigortacılık sektöründeki istihdam verilerini iki kısma ayırarak inceleyebileceğimizi belirten H. Necmi Üze, “Sigorta şirketlerinin sağladığı istihdam yaklaşık 18.000 kişi, sigorta satışını sağlayan personelin istihdamı yaklaşık 47.000 kişidir. Şirketlerin toplam istihdamının 12.565 kişisi merkez ve bölgelerde çalışan personeller ve kalanı pazarlama personellerinden oluşmaktadır. Türkiye’ de sigorta sektörüne en çok istihdamı biz acenteler sağlamaktayız. Türkiye’de toplam sigorta acentesi sayısı 15.590 toplam çalışan sayısı 43.500 civarındadır. Bunun dışında 124 adet broker 2000 personel istihdam etmektedir. Yaklaşık 600- 700 adette diğer satış kanallarının personelleri bulunmaktadır” diye konuştu.

H. Necmi Üze, acentelerin eğitim durumlarına bakıldığında genellikle lise öğrenimli olduklarını ancak yeni çıkan yasa ve yönetmeliklerle bu durumun hızla yüksekokul ve üzeri eğitim alan personele dönüştüğünü dile getirerek, “Sektörün istihdamı sektörün büyüme hızına göre artacağı inancındayız. Geçen seneki veriler göz önünde bulunduğunda istihdamın büyüme hızı ile paralel olarak arttığı gözlemlenmektedir” ifadelerini kullandı.

Sektörde en önemli sorunun yetişmiş personel bulunamaması olduğunu ifade eden Üze, “Aslına bakarsanız yeteri kadar sigortacılık meslek lisesi ve sigortacılık meslek yüksekokulu olmasına rağmen yetişmiş personel sayısının yetersiz olmasının en önemlisi okulların verdiği eğitimin çok teorik kalması staj sürelerinin düşük olmasından ileri gelmektedir. Çocuklarımız okulda öğrendiklerinden ziyade stajda yaptıkları pratikle iş hayatına hazırlanmaktadırlar. Bizce staj sürelerinin çok daha fazla olması gerekmektedir. Bu şekilde çocuklarımız okuldan mezun olduklarında hemen hemen yetişmiş personel vasfına sahip olabilirler” dedi.

Sigortacılık mesleğini yapmak isteyenlerde bulunması gereken özelliklere değinen H. Necmi Üze, şöyle konuştu:

“Mesleğimize giriş için en az sigortacılık yüksekokulu mezunu olmak ve sigorta eğitim merkezinin sınavını kazanmak gerekiyor. Ayrıca bizim mesleğimizin özü güvendir. Bunun dışında meslekte başarılı olmak isteyen birinin, sayısal düşünebilme kabiliyetinin gelişmiş olması, çok dikkatli ve sabırlı olması, sosyal ilişkilerde başarılı ve dışa dönük kimseler olması gerekiyor.”

Sektördeki bir personelin tecrübe kazandıkça gelirinin arttığını ifade eden Üze, mesleğe yeni girmiş bir personelin 2000-2500 TL arasında bir ücret aldığını da sözlerine ekledi.

Doç. Dr. İdil Özlem Koç / Marmara Üniversitesi Sigortacılık Bölüm Başkanı

SEKTÖR DAHA FAZLA MEZUNA İHTİYAÇ DUYACAK

1995 yılında eğitim hayatına başlayan Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu sigortacılıkta 4 yıllık eğitim vermeye başlayan ilk kurum olma özelliğini taşıyor. Marmara Üniversitesi Sigortacılık Bölüm Başkanı Doç. Dr. İdil Özlem Koç, ilk iki yılda, daha çok ekonomi, işletme, matematik, hukuk, finans gibi temel derslerin  ağırlıklı olarak verildiğini, 3.yıldan itibaren  de uzmanlık derslerinin işlerlik kazandığını dile getirdi.

“Bölüm olarak, genelde müfredatı; öğrencilerimizin mikro bazlı değil genel bakış açısıyla ve küresel bir perspektiften düşünme yeteneklerini ve işe yatkınlarını artıracak ve aynı zamanda sektörün gereksinimlerine de uyum sağlayacak bir yelpazeyi meydana getiren  derslerden  oluşturmaya çalışıyoruz” diyen Doç. Dr. İdil Özlem Koç, böylece  öğrencilerin teorik bilginin yanı sıra, uygulama hakkında da fikir sahibi olduğunu, ayrıca üst düzey sektör temsilcileriyle aynı ortamı bir dönem boyunca paylaştığını ifade etti.

Doç. Dr. İdil Özlem Koç,  sigortacılık derslerine giriş yapan öğrencinin, 4.yarıyıldan itibaren sektörde 1 ay staj yapma zorunluluğunun olduğunu dile getirerek şunları söyledi:

“Öğrencilerimiz stajlarını sektörün her kurumunda yapabilmektedirler. Bizim öğrencilerimize staj konusunda en büyük katkımız, önceden belirlediğimiz ve irtibat kurduğumuz birkaç sigorta şirketine müracaatları konusunda destek sağlamak. Tabi bu kabullerin yine kendi CV ve çalışma performanslarına bağlı olacağını belirtmek isterim. Çünkü öğrencilerimizin staja kabul konusunda gösterecekleri performansın onları, staj yaparken daha fazla motive ettiğini gördük. Stajlar sonrasında ise, dönem başlarında staja dair paylaşım toplantılarında, sigorta şirketleri ve yapılan faaliyetler konusunda öğrencilerimizden geri bildirimler alıyor ve gelecek seneler için bu verileri değerlendiriyoruz. Okul sonrası iş olanakları için kariyer planlaması yapan sektör kuruluşlarından bazılarının genellikle bizimle koordineli çalışması yararlı olmaktadır. Fakat bu çabalar organize olmayıp, sektörle kurduğumuz yakın bağların doğal sonucu niteliğindedir. Söz konusu kariyer planlaması çalışmalarında sektörde yer edinmiş eski mezunlarımızın katkıları da azımsanmayacak niteliktedir. Bu arada sektörde çalışan mezunlarımız ile 3. ve 4. sınıf sektörün müstakbel sigortacılarını bir araya getiren konferanslar düzenliyoruz. Bu konferanslarda kendilerinden birilerini görmek, deneyimlerini, attıkları adımları öğrenmek ve hedeflerinin geçerliliğini (yapılabilirliğini) sınamak onların mezuniyet sonrası kararlarına yol gösteriyor. Ayrıca bazen sektörden gelen talepler doğrultusunda, çeşitli sigortacılık kurumları ile kariyer günleri organize ediyoruz. Böylece mezuniyeti yaklaşmış öğrencilerimize; sektörden gelecek iş tekliflerini anında karşılamaya ve desteklemeye aracılık etmiş oluyoruz.”

Sigortacılık sektörünün, çok çeşitli ve değişik ortamlarda çalışma fırsatı veren nadir sektörden biri olduğunu da belirten Doç. Dr. İdil Özlem Koç, “Örneğin, en üstten başlarsak, kamu ve denetleme görevini yerine getiren kamu kurumu olarak; Hazine Müsteşarlığı, Sigorta Denetleme Kurulu, Sigortacılık Genel Müdürlüğü, sosyal güvenlik kurumları, sigorta şirketleri olarak ise, hayat dışı, hayat ve emeklilik şirketleri, reasürans şirketleri, mesleki kurumlar olarak, Doğal Afet Sigortaları Kurumu, Tarım Sigortaları Havuzu, Güvence Hesabı, Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi, Emeklilik Gözetim Merkezi, Sigortacılık Eğitim Merkezi, Sigorta Tahkim Komisyonu, mesleki kuruluşlar olarak; Türkiye Sigorta Birliği, Sigorta Eksperleri İcra Komitesi, Sigorta Acenteleri İcra Komitesi, yardımcı hizmetler olarak da; acenteler, sigorta ve reasürans brokerleri, sigorta ve tarım eksperleri, bireysel emeklilik aracıları ve mesleki organizasyonlarda; başka deyişle sigorta şirketleri, eksperler, acenteler, brokerlar ve aktüerler tarafından kurulan dernek ve vakıflarda çalışabilirler” dedi.

Sigortacılık sektörünün çok genç, potansiyeli geniş bir sektör olduğunu belirten Doç. Dr. İdil Özlem Koç, “Bugün olarak sektörün GSYH’dan aldığı pay çok sınırlıdır. Ancak bu pay arttıkça sektör büyüyecek ve büyümektedir. Sadece Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksekokulu Sigortacılık bölümünde değil, çok sayıda üniversitenin sigortacılık alanında lisans eğitimi verilmektedir. Son yıllarda fakültelerde sigortacılık bölümleri hızla artmaktadır. Her sene yüzlerce sayıda genç mezun sektöre dahil olmaktadır. Sektör daha doymamıştır. Daha çok sayıda mezunumuza ihtiyaç duyulacaktır” diye konuştu. 

Doç. Dr. Haşim Özüdoğru / Gazi Üniversitesi Sigortacılık Bölüm Başkanı

GELECEĞİN ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERİNİ YETİŞTİRMEYİ HEDEFLİYORUZ

Sigortacılık sektörünün ve sigortacılık hizmetlerinin gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlayacak, sektörün verimliliğini arttıracak yetişmiş iş gücü kazandırılmasını hedefleyen Gazi Üniversitesi Sigortacılık Bölümü, 4 yıllık eğitim veriyor ve Yükseköğretime Geçiş Sınavı sonucunda YGS-6 puan türüyle öğrenci alıyor.  Gazi Üniversitesi Sigortacılık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Haşim Özüdoğru, sigortacılık eğitiminde sigorta ile ilgili alan derslerinin yanında matematik, istatistik, muhasebe ve hukuk gibi temel derslerin de verildiğini ve geniş bir seçmeli ders yelpazesinin bulunmadığını söyledi. “Bölümümüzde Erasmus Öğrenci Değişim programı kapsamında anlaşmalı olduğu okullar da bulunmaktadır dileyen öğrenciler bu programa başvurabilir” diyen Doç. Dr. Haşim Özüdoğru, öğrencilerinin 3. sınıfı bitirdiğinde 1 aylık zorunlu stajının bulunduğunu da belirtti.

Bölümümüz sigorta şirketleri ve bankalar ile öğrencilerimizin stajı ve istihdamı üzerine anlaşmalarda bulunmaktadır. Dileyen öğrencilerimiz kendi istedikleri/ayarladıkları sigorta şirketleri ya da bankalarda da staj yapabilmektedir” dedi.

Sigortacılık bölümünden mezun olan öğrenciler için sigorta şirketleri, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, reasürans şirketleri, Hazine Müsteşarlığı, Sigortacılık Genel Müdürlüğü gibi kamu kurumlarının ilgili bölümlerinde istihdam olanağı bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Haşim Özüdoğru, “Günümüzde kamu bankalarının çoğunda mezunlarımız üst düzey yönetici olarak görev yapmaktadır. Ayrıca Bankalar ve bankacılık dışı finansal kurumlar ile BDDK, TCMB, SPK, İMKB gibi kamu kurumlarında istihdam olanağı bulunmaktadır” dedi.

Sigortacılık bölümünde okumak ve sektörde kariyer yapmak isteyen öğrencilerin analitik düşünce sistemine sahip, matematik ve sosyal zekası yüksek, iletişim gücü kuvvetli olması gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Haşim Özüdoğru, sözlerine şöyle devam etti:

“Sigortacılık sektöründe eğitimli eleman sıkıntısı yaşanıyor. Biz de sigortacılık bölümü olarak sigorta şirketleri ile işbirliği içinde sektörün ihtiyaçlarına uygun eleman ve geleceğin üst düzey yöneticilerini yetiştirmeyi hedefliyoruz. Eğitim programımız derslerini ve içeriklerini de sektör ile iletişim halinde bulunarak hazırlıyoruz.”

Erdal Serbest / AXA SİGORTA Eğitim, Gelişim ve İç İletişim Müdürü

HER YIL 60 ÖĞRENCİYİ ŞİRKETİMİZE DAVET EDİYORUZ

Sigortacılığın gelişmiş ülkelerde bir bilim dalı olarak ele alındığını, geliştirilmesi için yapılan çalışmalarda çok yönlü ve her türlü güven ve tüketici ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunu ifade eden Erdal Serbest, “Alınan aksiyonlar geçici ve anlık etkiyi değil daha çok uzun vadeli ve sürdürülebilir başarıyı hedeflemekte, ortaya konan başarıda söz konusu işkolunun geçmişinde yaşanan tecrübe, deneyim ve konuya verilen önem nedeni ile özellikle eğitimine gösterilen özen de önemli yer tutmaktadır” dedi.

Sigortacılığın Türkiye geçmişine baktığımızda yine önemli çalışmaların yapıldığını, ancak belli dönemlerde tüketici güvenini zedeleyen önemli olumsuzlukların yaşandığının gözlemlendiğini kaydeden Erdal Serbest, yakın geçmişimizde alınan dersler ve kamu otoritesinin önemli karar ve destekleri ile sigortacılık sektörünü geçmişi ile karşılaştırıldığında çok önemli yol almış durumda olduğunu söyledi.

Bu önemli gelişmelerin yanında yine son zamanlarda gerek şirket satın almaları gerekse birleşme veya ortaklıklar yolu ile küresel sigorta oyuncularının ülkemize gösterdikleri ilgi ve dolayısı ile taşıdıkları tecrübelerin, sigortacılık mesleğine farklı bir bakış açısı ve itibar kazandırmaya başladığını ifade eden Erdal Serbest, “Bu kabuk değişiminde, genel çalışan profili değişimine paralel olarak genç ve farklı bakış açılarına sahip sigortacılar da çok etkin olmuşlardır. Dolayısıyla gelecek süreçte tüketici ihtiyaçlarına paralel olarak sigortacılığın gelişeceğine ve tercih edilen bir iş kolu haline geleceğine dönük inancımız tamdır” diye konuştu.

Sigortacılık sektörünün yetişmiş çalışan kaynağı açısından sayısı görece olarak çok da fazla olmayan üniversiteler tarafından desteklendiğini belirten Serbest, ancak gerçek ihtiyacın nicelikten çok, nitelik olarak sigorta iş ailesinin beklentilerini karşılayabilecek kaynağın kazandırılması olduğunu ifade etti.

“Son yıllarda özellikle okul – sektör işbirlikleri sayesinde gerçekleştirilen çalışmalarla hem okullar müfredatlarını şirket beklentilerine göre planlamakta ve güncellemekte, aynı zamanda şirketler de tecrübe birikimlerini öğrenciler ile paylaşma şansına kavuşmaktadır” diyen Erdal Serbest, bu süreçte en önemli unsurun staj programları olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Bu çalışmalar sayesinde hem şirketler çalışan kaynağını bilgi ve beceri açısından tanıma fırsatı bulurken, öğrenciler de çalışma şartlarını gerçek ortamda deneyimleme şansına kavuşmaktadırlar. AXA SİGORTA olarak her yıl kurumsal sorumluluğumuzun da bir gereği olduğuna inandığımız staj programı için yaklaşık 60 öğrencimizi şirketimize davet ediyoruz. Şirketler olarak okullardan beklentimiz, öğrencilerini çağın ve gelişen sektörün gereklerine uygun bilgiler ve kurumsal ortamın davranış şekillerine uygun donanımlarla profesyonel hayata hazırlamalarıdır.”

AXA SİGORTA’da çalışan sayısının 775 olduğu bilgisini veren Erdal Serbest, “İçimizde sigortacılık mezunları olduğu kadar farklı iş kolları için diğer bölümlerden de mezun arkadaşlarımız bulunmakta, çalışanlarımızın %10’unu yüksek lisans ya da doktora mezunu arkadaşlar, %83’ünü üniversite mezunu arkadaşlar, %7’sini ise lise mezunu arkadaşlar oluşturmaktadır. Çalışan seçimi aşamasında uzun yıllardır yapılandırılmış bir işe alım süreci yürütülmektedir. Şirketimize iletilen özgeçmişler işin niteliğine ve gerekliliklerine göre değerlendirildikten sonra adaylar ile aşamalı birebir görüşmeler gerçekleştirilmektedir. Değerlendirmelerden geçen adaylar kurum kültürü ve pozisyona uyum karşılaştırması için kişilik anketine davet edilmekte ve yine pozisyonun gerekliliklerine göre bilgisayar ve yabancı dil seviye değerlendirmesine tabii tutulmaktadır” dedi.

Bütün sektörlerde olduğu gibi sigorta sektöründe de zaman zaman yetişmiş çalışan ihtiyacı yaşandığını kaydeden Erdal Serbest, bu ihtiyacın çoğu zaman Aktüerya ya da Bilgi İşlem gibi özel iş kolları için ortaya çıktığı gözlemlendiğini belirten Serbest, “Sigorta şirketleri olarak bu ihtiyacı giderebilmek için uyguladığımız çözümlerden birisi bu konularda eğitim veren okullarla yakın işbirliği içinde olmak ve henüz öğrenciler okurken istihdam etmek üzere yapılan çalışmalardır.  AXA SİGORTA olarak hem sektörümüzü / iş kolumuzu tanıtmak hem de sigortacılığa olan ilgiyi yükseltmek üzere şirket yöneticileri olarak her yıl yaklaşık 20 okulu ziyaret ediyor, seminer ya da paneller ile hem sigortacılık konusunda bilgi veriyor hem de öğrencilerimizi profesyonel yaşama hazırlamak üzere ipuçları paylaşıyoruz. Bunun yanında özellikle son zamanlarda sektörel eğitimler veren özel sektör girişimleri de ileriki dönemde çözüm kaynağı olabilecektir” şeklinde konuştu.

Her ne kadar ülkemizde yükselen işsizlik oranlarından bahsedilse de, şirketlerin yetişmiş ve nitelikli çalışan bulamamaktan şikâyetçi olduğunu belirten Erdal Serbest, “Şirketlerin arzuladığı çalışan olmak ve binlerce aday arasından sıyrılabilmek için aday arkadaşların kendilerini sektörün özellik ve gelişimine göre kendilerini hazırlamaları ve fark yaratacak çalışmaları özgeçmişlerine eklemeleri gereklidir. Bunlar, eğitim sürecinde gerçekleştirilen mümkünse ilgili sektörde gerçekleştirilen stajlar, küresel şirketlerin beklentilerini karşılamak ve özellikle yönetsel pozisyonlar hedefleniyor ise yabancı dil bilgisi yanında belli bir konuda uzmanlaşma gibi hazırlıklardır” dedi.

“Mevcut çalışanların ise bilgi ve yetkinliklerini geliştirmek için her fırsatı değerlendirmeleri, sektörü hem yerel hem de küresel olarak yakından takip ederek kendi iş konularına ait gelişim ve yenilikleri sorumlu oldukları işe adapte etmeleri şirket içindeki varlıklarını daha bir öne çıkartacak ve fark yaratacak” diyen Erdal Serbest,  en önemli konunun ise aday olunan işe duyulan tutku ve başarı isteği olduğunu dile getirerek, kişilerin seçimlerini yaparken hedeflerini gerçekleştirebilecekleri ortamlara sahip şirketleri tercih etmelerini ve seçici olmalarını önerdi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Ekim 2015 12:12

Gösterim: 3613

150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlayan aşçılık sektörü, Türkiye’de her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırıyor.

150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlayan aşçılık sektörü, Türkiye’de her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırıyor.




Uğur Alparslan / İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

OKULLARDA VE ÜNİVERSİTELERDE DAHA İYİ EĞİTİMLER VERİLMELİ

1997 yılında kurulan İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği’nin (İSPAD) yaklaşık 900 ile 1000 üyesi bulunduğunu belirten İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Alparslan dernek olarak yaptıkları çalışmalarla ilgili şunları söyledi: “İSPAD, Türkiye Aşçılar Federasyonu üyesi ve mesleki eğitime yönelik, yeni tadları ve uygulamalarını desteklemek ve geliştirmek amacıyla aktivitelerini gerçekleştiren profesyonel bir dernektir. Derneğimiz, Türk mutfağını ve yemek kültürünü tanıtıcı ve zenginleştirici çalışmalar yapmak. Meslek içi eğitim faaliyetlerinde bulunarak üyelerimizin bilgi, görgü ve tecrübelerini artırmak. Aşçılarımızı uluslararası aşçılar statüsüne kavuşturmak için çalışmalar yapmak ve Türk mutfağının gelişimine katkıda bulunmak. Kişilerin bilgi ve becerilerinin artırılması, hayat boyu eğitim, mesleki tecrübe ve yeterliliklerin kalitesinin artırılması, ülkeler arası aşçılığın teknolojik ve kurumsal değişikliklerinin bütünleştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmak. Mesleki eğitim kurumları ile işletmeler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesini sağlamak. İstihdam imkanlarının artırılmasını sağlamak gibi çalışmalarda bulunuyor.”

Dünya şartlarının her geçen gün değiştiğini, mutfak kültür ve teknolojisinin kendini devamlı olarak geliştirdiğini belirten Alparslan, “Değişen mutfak teknolojilerini kullanma ve adaptasyonu konusunda bilgi alışverişinde bulunarak uluslararası düzeyde profesyonel aşçıların yetişmesinin sağlanması bizim başlıca görevlerimiz olmalıdır. Gelecekte, Türk mutfağının dünyada en yaygın mutfaklar arasına girmesi için uluslararası düzeyde Türk aşçılarının yetiştirilmesi hedeflerimiz arasındadır. Bunun için her türlü birikim, tecrübe ve yetenekli kadro ve teknolojik altyapı aşçılık sektöründe mevcuttur” dedi.

Uğur Alparslan, 2000'li  yıllardan sonra ülke genelinde her kesim tarafından aşçılık mesleğinin popüler oluşundan dolayı, doktorundan, mimarından, bankacısından, devlet memurlarından bu mesleğe akımlar olduğunu ifade ederek, tam kesin olmamakla birlikte sektörde 150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlandığını belirtti. Sektörün statü olarak en alt pozisyondan en üst pozisyonuna binlerce kişiye ve ailesine iş imkanları sunduğunu söyleyen Alparslan, "Sektörde üniversite ve aşçılık okulu öğrencilerinin yanı sıra alaylı dediğimiz aşçı ve şeflerden oluşan gruplar mevcut. Sektörün popüler olmasından kaynaklı olarak açılan aşçılık okulları ve kurslarda var. Zaman zaman sektörde eleman açığı yaşanıyor. Kimi zaman kalifiye eleman bulmakta sıkıntı çeken işletmeler bulunuyor. Son zamanlardaki üniversiteler ve özel mutfak okullarındaki öğrencilere bu işin kolay olduğunu göstermeye çalışıyorlar ama okulda öğrendikleri ile gerçek mutfakta öğrendikleri işler ve eğitimler arasında farklılıklar söz konusu oluyor. Daha iyi eğitimler verilmeli hem okullarda hem de üniversitelerde. Çünkü bu mesleği öğrenmek isteyenler yapmalı aşçılık bir hobi olarak değil bir meslek yani sanat dalıdır" diye konuştu.

Sitare Baras / Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Genel Müdürü

MUTFAK EĞİTİMİ ALMAK KIYMETLİ BİR HAL ALDI

Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Genel Müdürü Sitare Baras, Türkiye’nin uluslararası akreditasyona sahip ilk profesyonel mutfak okulu MSA'nın  bu yıl 12. yaşını kutladığını dile getirerek, “Senelerin verdiği deneyimimizle ülkemizin yiyecek-içecek sektörüne, kişi ve kurumların ihtiyaçlarını anlayarak, tam donanımlı ve uluslararası geçerlilikte diploma sahibi genç profesyonel şef adayları kazandırıyoruz. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da parmak ısırtacak başarı hikayeleriyle, ülkemizi ve ülkemiz mutfağını temsil edecek vizyoner, işverenler tarafından ısrarla talep edilen yetkinlik ve donanımda, yaratıcı, yenilikçi şef adayları, girişimciler yetiştiriyoruz. Her yıl 750 genç şef adayı sektöre giriş yapıyor. Bugün mezunlarımızı yalnızca Türkiye'nin lider işletmelerinde değil, farklı ülkelerde, büyük mutfaklarda da kariyerlerine devam ederken görüyor, onları takip ediyor ve çok gururlanıyoruz” diye konuştu.

Sitare Baras, mezunlarının uluslararası temel profesyonel aşçılık bilgi ve birikimine sahip olarak mezun olduğunu; ancak sektörün doğası gereği Türkiye’de ve dünyada çeşitli otel ve restoranlarda komi (commis) pozisyonuyla işe başladıklarını belirtti. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırdığını belirten Baras, bu ihtiyacın aşçılık mesleğine yönelimi teşvik ederek mutfak eğitimi almanın kıymetli bir hal aldığını ifade etti. Ülkemizde aşçılık eğitiminin tanınması ile eğitimli ve dünya standartlarında kalifiye adayların da artmaya başladığını dile getiren Baras, şunları söyledi: "İnsanların doğru ve kaliteli yemek yemeye olan eğilimlerinin artması, Türk insanını gastronomiyi daha yakından takip etmeye, farklı ürünleri ve mutfakları keşfetmeye yönlendirdi. Türkiye’de sektör her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var."

Sektörde kalifiye eleman açığının yaşandığını kaydeden Baras, "Bu durum mesleki eğitim çalışmalarına gereken özen gösterildiği takdirde aşılabilir bir sorundur. Öncü kurumlar model alınarak yapılacak çalışmalar sektörün bu ihtiyacının giderilmesinde önemli bir adım olarak düşünülebilir" diye konuştu. Aşçılık mesleği yapmayı düşünenlere önerilerini de paylaşan Baras, şöyle konuştu: "Mesleğe atılmadan önce sektörü iyice araştırıp incelemeleri ve bu işi yapan insanlarla konuşmaları olur. Dışarıdan çok eğlenceli görünmesinin aksine; sebat ve uzun saatler çalıştırma gerektiren ve oldukça yorucu bir meslek. Bu işe baş koyuyorlar ise, kendilerini tamamen adamaları gerektiğini mutlaka bilmeliler" dedi.

Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök / Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı

GASTRONOMİ BÖLÜMLERİNE İHTİYAÇ ARTIYOR

Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök, Gastronomi Bölümü'nün, yiyecek-içecek endüstrisi ile ilgili tüm alanlarda bilgi birikimini artırmanın yanı sıra, uygulamalı eğitimin kalitesini uluslararası düzeye çıkarmayı, Gastronomi eğitiminde mükemmele ulaşmayı ve sektör ile işbirliğini daha da güçlendirerek ihtiyaç duyulan, vazgeçilmez niteliklere sahip mezunlar yetiştirmeyi hedeflediklerini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Gök, Türk mutfağını dört dönem müfredata alarak bir ilki gerçekleştiren Okan Gastronomi Bölümü'nün, eşsiz Türk Mutfağı lezzetlerini öğrencilerinin bilgilerine sunduğunu dile getirerek, "Yedi Bölge Türk Mutfağı ve Osmanlı Saray Mutfağı, dört dönem boyunca uzman aşçılar tarafından öğretiliyor. Fransız Mutfak Teknikleri, Dünya Mutfakları, Pastacılık ve İleri Pastacılık, Fırıncılık alanlarında da uygulama becerileri geliştiriliyor. Moleküler mutfak uygulamaları ve deneysel mutfak araştırmalarıyla pişirmenin bilimini derinlemesine öğreniyor.  Uygulamalı eğitimlerde Türk ve Dünya mutfağının yanında moleküler mutfak eğitimi ile öğrenciler yöresel, modern ve bilimsel pişirme tekniklerini bilerek mezun olmaktadır” diye konuştu.

Okan Gastronomi Bölümü'nün sektörle iç içe bir bölüm ve Türkiye’nin profesyonel işletmeleriyle işbirliğine sahip olduğunu ifade eden Yrd. Doç Dr. Gök, "Öğrencilerimiz iki ayrı staj yapmak zorundadır. Herbiri 60 iş günü ve farklı işletmelerde yapılması zorunludur. Ardından dördüncü sınıfın 2. yarısında yaklaşık 4 aylık süre boyunca Türkiye’nin en önemli yiyecek-içecek işletmelerinde yönetici asistanı olarak çalışarak okulunu bitirir. Biz bu sisteme “intern gastronomi” adını verdik. “Intern Gastronomi” programıyla, öğrenciler 8.yy’da sektörün önde gelen yiyecek içecek işletmelerinde kapsamlı eğitim görüyor” diye ifade etti.

Eskiye göre aşçıların eğitimli olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Gök, aşçılığın da aranan bir meslek ve prestijinin çok yüksek olduğunu belirtti. Yiyecek-İçecek sektörünün ülkemizde yeni yeni geliştiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök, "Yiyecek-içecek sektörünün büyümesine paralel olarak gastronomi bölümlerine de ihtiyaç artıyor. Ülkemizde gastronomi sektöründeki gelişmenin başlangıç aşamasında gastronomi bölümlerinin olması da çok önemli bir gelişme. Çünkü eğitimli gastronomlar bu sektörün ihtiyacı olan eleman ihtiyacını karşılayacaklar. Bu nedenle çok fazla mezuna ihtiyaç var. Ama bir sorun var, her okulun eğitim kalitesi aynı değil. Gastronomi eğitimi verecek akademisyenler henüz yok ve bu ihtiyacı başka alanlardan gelen hocalar, kendi alanlarına yönelik eğitimlere verdikleri için büyük bir sorun yaşanıyor" şeklinde konuştu. Sektörde işi bilen yani kalifiye eleman sıkıntısının yaşandığını belirten Gök, "Eğitimsiz elemanların oluşturduğu sorunlar işletmecileri çok yoruyor. Bu sıkıntılar bir anda giderilmeyecektir çünkü eğitim bir süreç ve bu süreci tamamlayan gastronomi bölümü mezunlarının sayısı çok az. Bu işi çok hızlı bir şekilde sertifika programları çözebilir. Bunun için de doğru sertifika programlarının hazırlandığı akademiler seçilmeli" dedi.

Yrd. Doç. Sibel Özilgen / Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı

ÖĞRENCİLERİMİZ MEZUN OLMADAN İŞ TEKLİFLERİ ALIYOR

Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Sibel Özilgen, 2003 yılında Tuğrul Şavkay tarafından kurulan Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünün Türkiye’de bu alanda dört yıllık lisans eğitimi veren ilk bölüm olmasının yanı sıra, yemeğin hazırlanışından sunumuna kadar bir sanat olduğu felsefesiyle dünyada Güzel Sanatlar Fakültesi çatısı altında bu alanda eğitim veren ilk program olma özelliğini taşıdığını belirtti. Programın temel amacının; yiyecek-içecek sektöründe ihtiyaç duyulan teorik ve pratik bilgi ve becerilerle donanmış, ulusal ve uluslararası alanda yiyecek-içecek sektöründe hizmet verebilecek şefler yetiştirmek olduğunu belirten Yrd. Doç. Sibel Özilgen, "Bölümümüzün bir diğer temel amacı da zengin Türk mutfak kültürünün akademik bir ortamda araştırılarak korunmasını sağlamak ve bu kültürü uluslararası alanda tanıtmaktır" dedi.

Öğrencilerinin ikinci ve üçüncü sınıfın sonunda her biri toplam 60 iş günü olmak üzere iki zorunlu staj yapması gerektiğini ifade eden Yrd. Doç. Sibel Özilgen, şunları söyledi: "Öğrenciler stajlarını yurt içinde veya yurt dışında beş yıldızlı otellerin yiyecek içecek bölümlerinde, restoranlarında veya standartları bölümümüzce belirlenen diğer restoranlarda yapabilmektedirler. İleride medya, yemek yazarlığı, yemek fotoğrafçılığı gibi alanlara yönelmek isteyen öğrencilerimiz, stajlarından birini dilerlerse televizyon, dergi veya yemek bloglarında yapabilme imkânına sahiptirler. Üniversitemiz ve bölümümüz endüstri ile çok yakın ilişkiler içinde çalışmaktadır. Bu nedenlerle öğrencilerimiz gerek staj yerlerini seçerlerken gerekse mezuniyet sonrası iş yerlerini seçerlerken oldukça avantajlı durumdadırlar." 

"Gastronomi ve Mutfak Sanatları gibi iki ayrı alanı aynı bünyede toplayan bölümümüz gerek eğitim programı gerekse geniş akademik kadrosuyla her iki alanda da donanımlı, kendisine güvenen, sorgulayan ve araştırmacı gençler yetiştiren program olma niteliğine sahiptir" diyen Yrd. Doç. Sibel Özilgen, bu özelliklerin her iki alanda da kariyer yapmak isteyenlerde olması gereken olmazsa olmaz özellikler olduğunu ifade etti. Yrd. Doç. Özilgen, sözlerine şöyle devam etti: "Programımızı başarı ile tamamlayan mezunlarımız ağırlıklı olarak ulusal ve uluslararası beş yıldızlı otellerin mutfak ekibinde veya yiyecek içecek bölümlerinde; restoranların mutfak ya da işletme kısımlarında, gıda işletmelerinin ürün geliştirme bölümlerinde (ARGE), yiyecek-içecek sektöründe eğitim veren kurumlarda ve görsel-basılı yayın kuruluşlarında aranan elemanlar arasındadırlar. Akademisyen olmak isteyen öğrencilerimiz de gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında başarı ile yüksek lisanslarına devam etmektedirler.” Yiyecek içecek sektöründe eğitimli, sektörü tanıyan servis elemanlarına ihtiyaç duyulduğunu belirten Yrd. Doç. Sibel Özilgen, bu konuda ilgili meslek yüksek okullarına çok iş düştüğünü de dile getirdi.

Doç. Dr. Nihal Doğan / Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mengen MYO Müdürü

ÖĞRENCİLER BELİRLİ BİR PUANA GÖRE ALINMALI

Türkiye’nin ilk önlisans düzeyinde okulu olmasıyla ismini duyuran Mengen Meslek Yüksekokulu, Bolu İli’nin “Aşçılar Diyarı” olarak bilinen Mengen İlçesi’nde 1997 yılında kuruldu. Bu okuldan mezun öğrenciler, dünyanın her yerinde çalışmakta, ülkemizi ve Türk Mutfağı’nı başarıyla temsil ediyor. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mengen MYO Müdürü Doç.Dr. Nihal Doğan, öğrencilere sağladıkları stajla ilgili şu bilgileri paylaştı: “Öğrencilerimizin, birinci sınıfın sonunda 60 iş günü mutfak ve ilgili bölümlerde yurtiçi veya yurtdışında zorunlu staj yapmaları ve başarılı olmaları şartı aranmaktadır. Öğrencinin sektörü tanımasını sağlamak, sektöre bakış açısını olumlu etkilemek, verimli ve etkili bir staj dönemi geçirmesini sağlamak amacı ile nitelikli yiyecek-içecek işletmeleri ve alanında uzman şefler öğretim elemanları tarafından belirlenmektedir. Stajları süresince öğrenciler, öğretim elemanları tarafından kontrol edilmekte ve değerlendirilmektedir.” Doç. Dr. Nihal Doğan, tüm mezunlarının istihdam sahibi olduğu aşçılık bölümünde okumak ve sektörde kariyer yapmak isteyen bireylerin, mutfağa ilgi duyan, planlama ve uygulama yeteneğine sahip, disiplinli, öğrenmeye istekli, tat alma ve koku alma duyuları gelişmiş, hayal gücü, yaratıcılığını kullanabilen, meraklı, araştırmacı, insan ilişkileri ve iletişim becerilerine sahip, yabancı dil bilen ve mesleki etik kuralları konusunda bilinçli olmaları gerektiğini söyledi.

Türkiye’de aşçılık/mutfak eğitimi; ortaöğretimde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, önlisans, lisans ve lisansüstü olarak üniversitelerde verilmekte olduğunu belirten Doç. Dr. Doğan, “Ayrıca meslek edindirme kursları ve kısa süreli özel kurslarda  da aşçılık eğitimi verildiğini görmekteyiz. Özellikle son beş yılda aşçılık eğitimi veren kurum sayısında oldukça ciddi bir artış olduğu gözlenmektedir” dedi. “Ülkemizde turizm, aşçılık, gastronomi ve mutfak sanatları bölümlerini içeren yükseköğretim kurumlarının hızlı artışına rağmen, sektörün nitelikli, belli alanlarda uzmanlaşmış ara eleman ihtiyacını karşılamada yetersiz kaldığı tespit edilmiştir” diyen Doğan, sektördeki sorunların giderilmesi ve aşçıların iyi bir eğitim ile mezun olabilmesi konusunda beş öneride bulundu: “Birincisi; eğitim sisteminin sektörün ihtiyacına göre planlanması gerekmektedir. İkincisi; aşçılık mesleği uygulamalı eğitimi gerektirdiğinden alt yapı ve fiziksel imkan açısından uygulama alanlarının, kullanılan araç ve gereçlerin sektörde kullanılan teknolojiye ve mesleğin özelliğine uygun olarak yapılandırılması gerekmektedir. Üçüncüsü; nitelikli, sektör ve mesleki deneyime sahip, alanındaki inovasyon çalışmalarını takip edebilme ve uygulayabilme bilgi ve becerisine sahip öğretim elemanı kadrosu oluşturularak aşçılık/mutfak/gastronomi bölümleri açılmalıdır. Dördüncüsü; öğrenciler belirli bir puana göre alınmalı ve kontenjanları uygulama dersleri göz önüne alınarak sınırlı olmalıdır. Beşincisi; mesleği tanıtan, teorik olarak edindiği bilgileri uygulamalarına imkan sağlayan staj dönemlerinin hem eğitim kurumu hem işletme bazında öğrencinin mesleki ve kişisel gelişimine katkı sağlayacak şekilde düzenlenmesi oldukça önemlidir.”

Eyüp Kemal Sevinç - Şef

AŞÇILIK MESLEĞİNDE DENEYİM, EĞİTİM VE ÖZVERİ ÖNEMLİ

Eyüp Kemal Sevinç, Türkiye’nin en ünlü ve başarılı şeflerinden biri. Lise eğitimini özel sebeplerden dolayı yarım bırakmak zorunda kalan Sevinç, aşçılık mesleği ile ilgili yaygın bir eğitim sisteminin olmaması dolayısıyla zorluk yaşadığını söyledi. Bir tek Mengen’deki aşçılık okulunun olduğunu dile getiren  Eyüp Kemal Sevinç, "Meslek liseleri vardı ama aşçılık üzerine eğitim veren yüksekokul veya başka bir okul yoktu. Aşçılık okulları bu kadar yaygın değildi, yaygın bir sistem yoktu. Daha sonra meslek hayatıma başladıktan sonra eğitimimi dışarıdan okuyarak tamamladım. İş hayatımda edindiğim tecrübeler mesleki alanda ilerlememe katkı sağladı" dedi.

Çevresinde hep aşçılar olduğu için, baba mesleği olan aşçılığı seçmeye karar verdiğini belirten Sevinç, şunları söyledi: "1991 yılında Borsa Lokantası’na girdim. Beyoğlu, Fenerbahçe ve Osmanbey, üç şubesinde de çalıştım. 1993 yılında Çırağan Palace Kempinski’ye geçtim. Holiday Inn Crown Plaza’da ve diğer başka yerlerde çalışarak edindiğim tecrübeler sayesinde bugünlere geldim. Bu işi meslek olarak yapmak isteyen gençlere tavsiyem şu, çok iyi bir meslek, hem maddi hem manevi. Dünyanın dört bir tarafında yapabileceğiniz bir meslek, sınırları olmayan bir meslek. Bir defa bu işi yaparken eğitimini almaları çok önemli çünkü eğitim sizi pratikleştiriyor, daha iyi gelişmenizi sağlıyor. Bir alt yapı oluşturuyor sizde. Ondan sonra zaten siz işi yaparken öğreniyorsunuz. Deneyim, eğitim ve özveri önemli. İyi bir yere gelmek istiyorsanız özveri şart. Bir şekilde kendinizden ödün vermek zorundasınız."

"Mesleğe başladığım ilk yıllarda, bizim yapmış olduğumuz iş, çok daha kaliteliydi. Ama bu kadar global değildi" diyen Sevinç, günümüzde ise çok daha globalleşmiş bir Türk mutfağı ve bir sektör gördüğünü ama kalitenin düştüğünü söyledi. Kaliteyi düşürmemek gerektiğini kaydeden Eyüp Kemal Sevinç, "Şu ana kadar yetişmiş olan her başarılı şefimiz kendi tecrübeleri ile bugünlere gelmiştir. Genç ve yetenekli nesilleri de bizler vereceğimiz kaliteli eğitimle başarıya ulaştıracağız" diye konuştu.

> Aşçılık Sektöründe kalifiye eleman sorunu yaşanıyor

150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlayan aşçılık sektörü, Türkiye’de her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırıyor.

150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlayan aşçılık sektörü, Türkiye’de her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırıyor.




Uğur Alparslan / İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

OKULLARDA VE ÜNİVERSİTELERDE DAHA İYİ EĞİTİMLER VERİLMELİ

1997 yılında kurulan İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği’nin (İSPAD) yaklaşık 900 ile 1000 üyesi bulunduğunu belirten İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Alparslan dernek olarak yaptıkları çalışmalarla ilgili şunları söyledi: “İSPAD, Türkiye Aşçılar Federasyonu üyesi ve mesleki eğitime yönelik, yeni tadları ve uygulamalarını desteklemek ve geliştirmek amacıyla aktivitelerini gerçekleştiren profesyonel bir dernektir. Derneğimiz, Türk mutfağını ve yemek kültürünü tanıtıcı ve zenginleştirici çalışmalar yapmak. Meslek içi eğitim faaliyetlerinde bulunarak üyelerimizin bilgi, görgü ve tecrübelerini artırmak. Aşçılarımızı uluslararası aşçılar statüsüne kavuşturmak için çalışmalar yapmak ve Türk mutfağının gelişimine katkıda bulunmak. Kişilerin bilgi ve becerilerinin artırılması, hayat boyu eğitim, mesleki tecrübe ve yeterliliklerin kalitesinin artırılması, ülkeler arası aşçılığın teknolojik ve kurumsal değişikliklerinin bütünleştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmak. Mesleki eğitim kurumları ile işletmeler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesini sağlamak. İstihdam imkanlarının artırılmasını sağlamak gibi çalışmalarda bulunuyor.”

Dünya şartlarının her geçen gün değiştiğini, mutfak kültür ve teknolojisinin kendini devamlı olarak geliştirdiğini belirten Alparslan, “Değişen mutfak teknolojilerini kullanma ve adaptasyonu konusunda bilgi alışverişinde bulunarak uluslararası düzeyde profesyonel aşçıların yetişmesinin sağlanması bizim başlıca görevlerimiz olmalıdır. Gelecekte, Türk mutfağının dünyada en yaygın mutfaklar arasına girmesi için uluslararası düzeyde Türk aşçılarının yetiştirilmesi hedeflerimiz arasındadır. Bunun için her türlü birikim, tecrübe ve yetenekli kadro ve teknolojik altyapı aşçılık sektöründe mevcuttur” dedi.

Uğur Alparslan, 2000'li  yıllardan sonra ülke genelinde her kesim tarafından aşçılık mesleğinin popüler oluşundan dolayı, doktorundan, mimarından, bankacısından, devlet memurlarından bu mesleğe akımlar olduğunu ifade ederek, tam kesin olmamakla birlikte sektörde 150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlandığını belirtti. Sektörün statü olarak en alt pozisyondan en üst pozisyonuna binlerce kişiye ve ailesine iş imkanları sunduğunu söyleyen Alparslan, "Sektörde üniversite ve aşçılık okulu öğrencilerinin yanı sıra alaylı dediğimiz aşçı ve şeflerden oluşan gruplar mevcut. Sektörün popüler olmasından kaynaklı olarak açılan aşçılık okulları ve kurslarda var. Zaman zaman sektörde eleman açığı yaşanıyor. Kimi zaman kalifiye eleman bulmakta sıkıntı çeken işletmeler bulunuyor. Son zamanlardaki üniversiteler ve özel mutfak okullarındaki öğrencilere bu işin kolay olduğunu göstermeye çalışıyorlar ama okulda öğrendikleri ile gerçek mutfakta öğrendikleri işler ve eğitimler arasında farklılıklar söz konusu oluyor. Daha iyi eğitimler verilmeli hem okullarda hem de üniversitelerde. Çünkü bu mesleği öğrenmek isteyenler yapmalı aşçılık bir hobi olarak değil bir meslek yani sanat dalıdır" diye konuştu.

Sitare Baras / Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Genel Müdürü

MUTFAK EĞİTİMİ ALMAK KIYMETLİ BİR HAL ALDI

Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Genel Müdürü Sitare Baras, Türkiye’nin uluslararası akreditasyona sahip ilk profesyonel mutfak okulu MSA'nın  bu yıl 12. yaşını kutladığını dile getirerek, “Senelerin verdiği deneyimimizle ülkemizin yiyecek-içecek sektörüne, kişi ve kurumların ihtiyaçlarını anlayarak, tam donanımlı ve uluslararası geçerlilikte diploma sahibi genç profesyonel şef adayları kazandırıyoruz. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da parmak ısırtacak başarı hikayeleriyle, ülkemizi ve ülkemiz mutfağını temsil edecek vizyoner, işverenler tarafından ısrarla talep edilen yetkinlik ve donanımda, yaratıcı, yenilikçi şef adayları, girişimciler yetiştiriyoruz. Her yıl 750 genç şef adayı sektöre giriş yapıyor. Bugün mezunlarımızı yalnızca Türkiye'nin lider işletmelerinde değil, farklı ülkelerde, büyük mutfaklarda da kariyerlerine devam ederken görüyor, onları takip ediyor ve çok gururlanıyoruz” diye konuştu.

Sitare Baras, mezunlarının uluslararası temel profesyonel aşçılık bilgi ve birikimine sahip olarak mezun olduğunu; ancak sektörün doğası gereği Türkiye’de ve dünyada çeşitli otel ve restoranlarda komi (commis) pozisyonuyla işe başladıklarını belirtti. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırdığını belirten Baras, bu ihtiyacın aşçılık mesleğine yönelimi teşvik ederek mutfak eğitimi almanın kıymetli bir hal aldığını ifade etti. Ülkemizde aşçılık eğitiminin tanınması ile eğitimli ve dünya standartlarında kalifiye adayların da artmaya başladığını dile getiren Baras, şunları söyledi: "İnsanların doğru ve kaliteli yemek yemeye olan eğilimlerinin artması, Türk insanını gastronomiyi daha yakından takip etmeye, farklı ürünleri ve mutfakları keşfetmeye yönlendirdi. Türkiye’de sektör her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var."

Sektörde kalifiye eleman açığının yaşandığını kaydeden Baras, "Bu durum mesleki eğitim çalışmalarına gereken özen gösterildiği takdirde aşılabilir bir sorundur. Öncü kurumlar model alınarak yapılacak çalışmalar sektörün bu ihtiyacının giderilmesinde önemli bir adım olarak düşünülebilir" diye konuştu. Aşçılık mesleği yapmayı düşünenlere önerilerini de paylaşan Baras, şöyle konuştu: "Mesleğe atılmadan önce sektörü iyice araştırıp incelemeleri ve bu işi yapan insanlarla konuşmaları olur. Dışarıdan çok eğlenceli görünmesinin aksine; sebat ve uzun saatler çalıştırma gerektiren ve oldukça yorucu bir meslek. Bu işe baş koyuyorlar ise, kendilerini tamamen adamaları gerektiğini mutlaka bilmeliler" dedi.

Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök / Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı

GASTRONOMİ BÖLÜMLERİNE İHTİYAÇ ARTIYOR

Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök, Gastronomi Bölümü'nün, yiyecek-içecek endüstrisi ile ilgili tüm alanlarda bilgi birikimini artırmanın yanı sıra, uygulamalı eğitimin kalitesini uluslararası düzeye çıkarmayı, Gastronomi eğitiminde mükemmele ulaşmayı ve sektör ile işbirliğini daha da güçlendirerek ihtiyaç duyulan, vazgeçilmez niteliklere sahip mezunlar yetiştirmeyi hedeflediklerini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Gök, Türk mutfağını dört dönem müfredata alarak bir ilki gerçekleştiren Okan Gastronomi Bölümü'nün, eşsiz Türk Mutfağı lezzetlerini öğrencilerinin bilgilerine sunduğunu dile getirerek, "Yedi Bölge Türk Mutfağı ve Osmanlı Saray Mutfağı, dört dönem boyunca uzman aşçılar tarafından öğretiliyor. Fransız Mutfak Teknikleri, Dünya Mutfakları, Pastacılık ve İleri Pastacılık, Fırıncılık alanlarında da uygulama becerileri geliştiriliyor. Moleküler mutfak uygulamaları ve deneysel mutfak araştırmalarıyla pişirmenin bilimini derinlemesine öğreniyor.  Uygulamalı eğitimlerde Türk ve Dünya mutfağının yanında moleküler mutfak eğitimi ile öğrenciler yöresel, modern ve bilimsel pişirme tekniklerini bilerek mezun olmaktadır” diye konuştu.

Okan Gastronomi Bölümü'nün sektörle iç içe bir bölüm ve Türkiye’nin profesyonel işletmeleriyle işbirliğine sahip olduğunu ifade eden Yrd. Doç Dr. Gök, "Öğrencilerimiz iki ayrı staj yapmak zorundadır. Herbiri 60 iş günü ve farklı işletmelerde yapılması zorunludur. Ardından dördüncü sınıfın 2. yarısında yaklaşık 4 aylık süre boyunca Türkiye’nin en önemli yiyecek-içecek işletmelerinde yönetici asistanı olarak çalışarak okulunu bitirir. Biz bu sisteme “intern gastronomi” adını verdik. “Intern Gastronomi” programıyla, öğrenciler 8.yy’da sektörün önde gelen yiyecek içecek işletmelerinde kapsamlı eğitim görüyor” diye ifade etti.

Eskiye göre aşçıların eğitimli olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Gök, aşçılığın da aranan bir meslek ve prestijinin çok yüksek olduğunu belirtti. Yiyecek-İçecek sektörünün ülkemizde yeni yeni geliştiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök, "Yiyecek-içecek sektörünün büyümesine paralel olarak gastronomi bölümlerine de ihtiyaç artıyor. Ülkemizde gastronomi sektöründeki gelişmenin başlangıç aşamasında gastronomi bölümlerinin olması da çok önemli bir gelişme. Çünkü eğitimli gastronomlar bu sektörün ihtiyacı olan eleman ihtiyacını karşılayacaklar. Bu nedenle çok fazla mezuna ihtiyaç var. Ama bir sorun var, her okulun eğitim kalitesi aynı değil. Gastronomi eğitimi verecek akademisyenler henüz yok ve bu ihtiyacı başka alanlardan gelen hocalar, kendi alanlarına yönelik eğitimlere verdikleri için büyük bir sorun yaşanıyor" şeklinde konuştu. Sektörde işi bilen yani kalifiye eleman sıkıntısının yaşandığını belirten Gök, "Eğitimsiz elemanların oluşturduğu sorunlar işletmecileri çok yoruyor. Bu sıkıntılar bir anda giderilmeyecektir çünkü eğitim bir süreç ve bu süreci tamamlayan gastronomi bölümü mezunlarının sayısı çok az. Bu işi çok hızlı bir şekilde sertifika programları çözebilir. Bunun için de doğru sertifika programlarının hazırlandığı akademiler seçilmeli" dedi.

Yrd. Doç. Sibel Özilgen / Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı

ÖĞRENCİLERİMİZ MEZUN OLMADAN İŞ TEKLİFLERİ ALIYOR

Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Sibel Özilgen, 2003 yılında Tuğrul Şavkay tarafından kurulan Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünün Türkiye’de bu alanda dört yıllık lisans eğitimi veren ilk bölüm olmasının yanı sıra, yemeğin hazırlanışından sunumuna kadar bir sanat olduğu felsefesiyle dünyada Güzel Sanatlar Fakültesi çatısı altında bu alanda eğitim veren ilk program olma özelliğini taşıdığını belirtti. Programın temel amacının; yiyecek-içecek sektöründe ihtiyaç duyulan teorik ve pratik bilgi ve becerilerle donanmış, ulusal ve uluslararası alanda yiyecek-içecek sektöründe hizmet verebilecek şefler yetiştirmek olduğunu belirten Yrd. Doç. Sibel Özilgen, "Bölümümüzün bir diğer temel amacı da zengin Türk mutfak kültürünün akademik bir ortamda araştırılarak korunmasını sağlamak ve bu kültürü uluslararası alanda tanıtmaktır" dedi.

Öğrencilerinin ikinci ve üçüncü sınıfın sonunda her biri toplam 60 iş günü olmak üzere iki zorunlu staj yapması gerektiğini ifade eden Yrd. Doç. Sibel Özilgen, şunları söyledi: "Öğrenciler stajlarını yurt içinde veya yurt dışında beş yıldızlı otellerin yiyecek içecek bölümlerinde, restoranlarında veya standartları bölümümüzce belirlenen diğer restoranlarda yapabilmektedirler. İleride medya, yemek yazarlığı, yemek fotoğrafçılığı gibi alanlara yönelmek isteyen öğrencilerimiz, stajlarından birini dilerlerse televizyon, dergi veya yemek bloglarında yapabilme imkânına sahiptirler. Üniversitemiz ve bölümümüz endüstri ile çok yakın ilişkiler içinde çalışmaktadır. Bu nedenlerle öğrencilerimiz gerek staj yerlerini seçerlerken gerekse mezuniyet sonrası iş yerlerini seçerlerken oldukça avantajlı durumdadırlar." 

"Gastronomi ve Mutfak Sanatları gibi iki ayrı alanı aynı bünyede toplayan bölümümüz gerek eğitim programı gerekse geniş akademik kadrosuyla her iki alanda da donanımlı, kendisine güvenen, sorgulayan ve araştırmacı gençler yetiştiren program olma niteliğine sahiptir" diyen Yrd. Doç. Sibel Özilgen, bu özelliklerin her iki alanda da kariyer yapmak isteyenlerde olması gereken olmazsa olmaz özellikler olduğunu ifade etti. Yrd. Doç. Özilgen, sözlerine şöyle devam etti: "Programımızı başarı ile tamamlayan mezunlarımız ağırlıklı olarak ulusal ve uluslararası beş yıldızlı otellerin mutfak ekibinde veya yiyecek içecek bölümlerinde; restoranların mutfak ya da işletme kısımlarında, gıda işletmelerinin ürün geliştirme bölümlerinde (ARGE), yiyecek-içecek sektöründe eğitim veren kurumlarda ve görsel-basılı yayın kuruluşlarında aranan elemanlar arasındadırlar. Akademisyen olmak isteyen öğrencilerimiz de gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında başarı ile yüksek lisanslarına devam etmektedirler.” Yiyecek içecek sektöründe eğitimli, sektörü tanıyan servis elemanlarına ihtiyaç duyulduğunu belirten Yrd. Doç. Sibel Özilgen, bu konuda ilgili meslek yüksek okullarına çok iş düştüğünü de dile getirdi.

Doç. Dr. Nihal Doğan / Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mengen MYO Müdürü

ÖĞRENCİLER BELİRLİ BİR PUANA GÖRE ALINMALI

Türkiye’nin ilk önlisans düzeyinde okulu olmasıyla ismini duyuran Mengen Meslek Yüksekokulu, Bolu İli’nin “Aşçılar Diyarı” olarak bilinen Mengen İlçesi’nde 1997 yılında kuruldu. Bu okuldan mezun öğrenciler, dünyanın her yerinde çalışmakta, ülkemizi ve Türk Mutfağı’nı başarıyla temsil ediyor. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mengen MYO Müdürü Doç.Dr. Nihal Doğan, öğrencilere sağladıkları stajla ilgili şu bilgileri paylaştı: “Öğrencilerimizin, birinci sınıfın sonunda 60 iş günü mutfak ve ilgili bölümlerde yurtiçi veya yurtdışında zorunlu staj yapmaları ve başarılı olmaları şartı aranmaktadır. Öğrencinin sektörü tanımasını sağlamak, sektöre bakış açısını olumlu etkilemek, verimli ve etkili bir staj dönemi geçirmesini sağlamak amacı ile nitelikli yiyecek-içecek işletmeleri ve alanında uzman şefler öğretim elemanları tarafından belirlenmektedir. Stajları süresince öğrenciler, öğretim elemanları tarafından kontrol edilmekte ve değerlendirilmektedir.” Doç. Dr. Nihal Doğan, tüm mezunlarının istihdam sahibi olduğu aşçılık bölümünde okumak ve sektörde kariyer yapmak isteyen bireylerin, mutfağa ilgi duyan, planlama ve uygulama yeteneğine sahip, disiplinli, öğrenmeye istekli, tat alma ve koku alma duyuları gelişmiş, hayal gücü, yaratıcılığını kullanabilen, meraklı, araştırmacı, insan ilişkileri ve iletişim becerilerine sahip, yabancı dil bilen ve mesleki etik kuralları konusunda bilinçli olmaları gerektiğini söyledi.

Türkiye’de aşçılık/mutfak eğitimi; ortaöğretimde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, önlisans, lisans ve lisansüstü olarak üniversitelerde verilmekte olduğunu belirten Doç. Dr. Doğan, “Ayrıca meslek edindirme kursları ve kısa süreli özel kurslarda  da aşçılık eğitimi verildiğini görmekteyiz. Özellikle son beş yılda aşçılık eğitimi veren kurum sayısında oldukça ciddi bir artış olduğu gözlenmektedir” dedi. “Ülkemizde turizm, aşçılık, gastronomi ve mutfak sanatları bölümlerini içeren yükseköğretim kurumlarının hızlı artışına rağmen, sektörün nitelikli, belli alanlarda uzmanlaşmış ara eleman ihtiyacını karşılamada yetersiz kaldığı tespit edilmiştir” diyen Doğan, sektördeki sorunların giderilmesi ve aşçıların iyi bir eğitim ile mezun olabilmesi konusunda beş öneride bulundu: “Birincisi; eğitim sisteminin sektörün ihtiyacına göre planlanması gerekmektedir. İkincisi; aşçılık mesleği uygulamalı eğitimi gerektirdiğinden alt yapı ve fiziksel imkan açısından uygulama alanlarının, kullanılan araç ve gereçlerin sektörde kullanılan teknolojiye ve mesleğin özelliğine uygun olarak yapılandırılması gerekmektedir. Üçüncüsü; nitelikli, sektör ve mesleki deneyime sahip, alanındaki inovasyon çalışmalarını takip edebilme ve uygulayabilme bilgi ve becerisine sahip öğretim elemanı kadrosu oluşturularak aşçılık/mutfak/gastronomi bölümleri açılmalıdır. Dördüncüsü; öğrenciler belirli bir puana göre alınmalı ve kontenjanları uygulama dersleri göz önüne alınarak sınırlı olmalıdır. Beşincisi; mesleği tanıtan, teorik olarak edindiği bilgileri uygulamalarına imkan sağlayan staj dönemlerinin hem eğitim kurumu hem işletme bazında öğrencinin mesleki ve kişisel gelişimine katkı sağlayacak şekilde düzenlenmesi oldukça önemlidir.”

Eyüp Kemal Sevinç - Şef

AŞÇILIK MESLEĞİNDE DENEYİM, EĞİTİM VE ÖZVERİ ÖNEMLİ

Eyüp Kemal Sevinç, Türkiye’nin en ünlü ve başarılı şeflerinden biri. Lise eğitimini özel sebeplerden dolayı yarım bırakmak zorunda kalan Sevinç, aşçılık mesleği ile ilgili yaygın bir eğitim sisteminin olmaması dolayısıyla zorluk yaşadığını söyledi. Bir tek Mengen’deki aşçılık okulunun olduğunu dile getiren  Eyüp Kemal Sevinç, "Meslek liseleri vardı ama aşçılık üzerine eğitim veren yüksekokul veya başka bir okul yoktu. Aşçılık okulları bu kadar yaygın değildi, yaygın bir sistem yoktu. Daha sonra meslek hayatıma başladıktan sonra eğitimimi dışarıdan okuyarak tamamladım. İş hayatımda edindiğim tecrübeler mesleki alanda ilerlememe katkı sağladı" dedi.

Çevresinde hep aşçılar olduğu için, baba mesleği olan aşçılığı seçmeye karar verdiğini belirten Sevinç, şunları söyledi: "1991 yılında Borsa Lokantası’na girdim. Beyoğlu, Fenerbahçe ve Osmanbey, üç şubesinde de çalıştım. 1993 yılında Çırağan Palace Kempinski’ye geçtim. Holiday Inn Crown Plaza’da ve diğer başka yerlerde çalışarak edindiğim tecrübeler sayesinde bugünlere geldim. Bu işi meslek olarak yapmak isteyen gençlere tavsiyem şu, çok iyi bir meslek, hem maddi hem manevi. Dünyanın dört bir tarafında yapabileceğiniz bir meslek, sınırları olmayan bir meslek. Bir defa bu işi yaparken eğitimini almaları çok önemli çünkü eğitim sizi pratikleştiriyor, daha iyi gelişmenizi sağlıyor. Bir alt yapı oluşturuyor sizde. Ondan sonra zaten siz işi yaparken öğreniyorsunuz. Deneyim, eğitim ve özveri önemli. İyi bir yere gelmek istiyorsanız özveri şart. Bir şekilde kendinizden ödün vermek zorundasınız."

"Mesleğe başladığım ilk yıllarda, bizim yapmış olduğumuz iş, çok daha kaliteliydi. Ama bu kadar global değildi" diyen Sevinç, günümüzde ise çok daha globalleşmiş bir Türk mutfağı ve bir sektör gördüğünü ama kalitenin düştüğünü söyledi. Kaliteyi düşürmemek gerektiğini kaydeden Eyüp Kemal Sevinç, "Şu ana kadar yetişmiş olan her başarılı şefimiz kendi tecrübeleri ile bugünlere gelmiştir. Genç ve yetenekli nesilleri de bizler vereceğimiz kaliteli eğitimle başarıya ulaştıracağız" diye konuştu.

Son Güncelleme: Çarşamba, 30 Eylül 2015 11:24

Gösterim: 2736


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.