Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

YÖK’ün aldığı karara göre, öğretim görevlilerinin medyaya demeç vermesi sınırlandırıldı.

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), öğretim görevlilerinin basın, haber ajansları ile radyo ve televizyon kurumlarına bilgi ve demeç vermesine sınırlandırmalar getirdi.

Bu yapılan değişiklikle, öğretim görevlileri bilimsel olmayan konularda, yetkisi olmadığı durumlarda yazılı ve görsel basına resmî konularda demeç veremeyecek.

Resmî Gazete’de yayımlanan “Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği”ne dair değişikliklikle yönetmeliğin 3′üncü maddesine ‘ö’ ve ‘p’ bentleri eklendi. Yeni eklenen ‘ö’ bendine göre, “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç vermek” disiplin cezasını gerektirecek.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

> Öğretim görevlilerinin medyaya demeç vermesine sınırlama

YÖK’ün aldığı karara göre, öğretim görevlilerinin medyaya demeç vermesi sınırlandırıldı.

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), öğretim görevlilerinin basın, haber ajansları ile radyo ve televizyon kurumlarına bilgi ve demeç vermesine sınırlandırmalar getirdi.

Bu yapılan değişiklikle, öğretim görevlileri bilimsel olmayan konularda, yetkisi olmadığı durumlarda yazılı ve görsel basına resmî konularda demeç veremeyecek.

Resmî Gazete’de yayımlanan “Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği”ne dair değişikliklikle yönetmeliğin 3′üncü maddesine ‘ö’ ve ‘p’ bentleri eklendi. Yeni eklenen ‘ö’ bendine göre, “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç vermek” disiplin cezasını gerektirecek.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Güncelleme: Perşembe, 30 Ocak 2014 16:54

Gösterim: 922

Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. İşte yapılan değişiklikler…

Yükseköğretim disiplin yönetmeliğinde yapılan değişiklikle, “Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek”, kamu görevinden çıkarma suçları arasında yer aldı.

Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yükseköğretim yöneticileri ile öğretim elemanlarına yönelik yeni düzenlemelerin bulunduğu yönetmelikte, ‘Yönetim görevinden ayırma’, ‘Görevinden çekilmiş sayma’ ve ‘Üniversite öğretim mesleğinden veya kamu görevinden bir daha alınmamak üzere çıkarılması’ bölümü yürürlükten kaldırıldı. “Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek” ise, ‘Kamu Görevinden Çıkarma’ suçları kapsamına alındı.

Boykot, işgal ve grev gibi eylemlere katılmak

‘Kamu görevinden çıkarma’ suçları arasında bulunan eylemlerden bazıları şöyle sıralandı:

- İdeolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri destekleyerek kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak. Boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ya da bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak.

- Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları iş yerine veya iş yerindeki eşya üzerine yazmak, resmetmek ve asmak, teşhir etmek veya sözlü ideolojik propaganda yapmak.

- İzinsiz veya kurumlarınca kabul edilebilir özrü olmaksızın bir yıl içinde toplam olarak devamlı statüde olanlar için 20 gün göreve gelmemek, kısmi statüde olanlar için 80 saat devamsızlık göstermek.

- Kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak.

- Yetki almadan gizli belgeleri açıklamak.

- Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek.

- Yurtdışında devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak.

- 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanuna aykırı fiilleri işlemek.

- Kanun dışı kuruluşlara üye olmak, bu kuruluşlarda faaliyet yapmak veya yardımda bulunmak.

- Yükseköğretim kurumlarının çalışmalarını sekteye uğratacak nitelikte bir disiplin suçuna üniversite öğrencilerini veya mensuplarını teşvik veya tahrik etmek.

- Uyuşturucu madde kullanmak.

Kaynak Hürriyet

> Yükseköğretim kurumları disiplin yönetmeliği değişti

Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. İşte yapılan değişiklikler…

Yükseköğretim disiplin yönetmeliğinde yapılan değişiklikle, “Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek”, kamu görevinden çıkarma suçları arasında yer aldı.

Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yükseköğretim yöneticileri ile öğretim elemanlarına yönelik yeni düzenlemelerin bulunduğu yönetmelikte, ‘Yönetim görevinden ayırma’, ‘Görevinden çekilmiş sayma’ ve ‘Üniversite öğretim mesleğinden veya kamu görevinden bir daha alınmamak üzere çıkarılması’ bölümü yürürlükten kaldırıldı. “Bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek” ise, ‘Kamu Görevinden Çıkarma’ suçları kapsamına alındı.

Boykot, işgal ve grev gibi eylemlere katılmak

‘Kamu görevinden çıkarma’ suçları arasında bulunan eylemlerden bazıları şöyle sıralandı:

- İdeolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri destekleyerek kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak. Boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ya da bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak.

- Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları iş yerine veya iş yerindeki eşya üzerine yazmak, resmetmek ve asmak, teşhir etmek veya sözlü ideolojik propaganda yapmak.

- İzinsiz veya kurumlarınca kabul edilebilir özrü olmaksızın bir yıl içinde toplam olarak devamlı statüde olanlar için 20 gün göreve gelmemek, kısmi statüde olanlar için 80 saat devamsızlık göstermek.

- Kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak.

- Yetki almadan gizli belgeleri açıklamak.

- Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek.

- Yurtdışında devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak.

- 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanuna aykırı fiilleri işlemek.

- Kanun dışı kuruluşlara üye olmak, bu kuruluşlarda faaliyet yapmak veya yardımda bulunmak.

- Yükseköğretim kurumlarının çalışmalarını sekteye uğratacak nitelikte bir disiplin suçuna üniversite öğrencilerini veya mensuplarını teşvik veya tahrik etmek.

- Uyuşturucu madde kullanmak.

Kaynak Hürriyet

Son Güncelleme: Perşembe, 30 Ocak 2014 09:42

Gösterim: 1164

Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında atanan araştırma görevlilerinin bahar dönemi yüksek lisans tercih işlemleri başladı

Eğitimtercihi- Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında atanan araştırma görevlileri için lisansüstü eğitim tercih işlemleri 21-23 Ocak tarihleri arasında YÖK tarafından yapılacak. Lisansüstü eğitime araştırma görevlilerinden yabancı dil puanı 65 ve üstünde olanlar başvuru yapabilecek.

Tercih sayfası için Tıklayın

YÖK’ten yapılan yazılı açıklamada, “Öğretim Üyesi Yetiştirme Programına İlişkin Esas ve Usuller" kapsamında, 2547 sayılı Kanun'un 33/a maddesi atanan araştırma görevlilerinden yabancı dil puanı 65 ve üstünde olanların lisansüstü eğitim yapabilmesi için tercih işlemlerinin, 21-23 Ocak 2014 tarihleri arasında alınacağı belirtildi.

> ÖYP lisansüstü eğitim başvuruları başladı

Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında atanan araştırma görevlilerinin bahar dönemi yüksek lisans tercih işlemleri başladı

Eğitimtercihi- Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında atanan araştırma görevlileri için lisansüstü eğitim tercih işlemleri 21-23 Ocak tarihleri arasında YÖK tarafından yapılacak. Lisansüstü eğitime araştırma görevlilerinden yabancı dil puanı 65 ve üstünde olanlar başvuru yapabilecek.

Tercih sayfası için Tıklayın

YÖK’ten yapılan yazılı açıklamada, “Öğretim Üyesi Yetiştirme Programına İlişkin Esas ve Usuller" kapsamında, 2547 sayılı Kanun'un 33/a maddesi atanan araştırma görevlilerinden yabancı dil puanı 65 ve üstünde olanların lisansüstü eğitim yapabilmesi için tercih işlemlerinin, 21-23 Ocak 2014 tarihleri arasında alınacağı belirtildi.

Son Güncelleme: Salı, 21 Ocak 2014 15:45

Gösterim: 1158

TÜBİTAK, üniversiteler bünyesindeki teknoloji transfer ofislerinin güçlendirilmesi ve yenilerinin kurulmasının teşvik edilmesi amacıyla 10 üniversiteye yıllık 1 milyon liraya kadar hibe desteği sağlayacak

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), üniversiteler bünyesindeki teknoloji transfer ofislerinin güçlendirilmesi ve yenilerinin kurulmasının teşvik edilmesi amacıyla 10 üniversiteye yıllık 1 milyon liraya kadar hibe desteği verecek.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanması ve bilgiye dayalı geliştirilen yeni teknolojilerin sanayinin kullanımına sunulması için TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) tarafından geçen yıl ilk kez 1513 Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı başlatıldı.

İşte destek verilecek üniversiteler

Program kapsamında 2013 yılında Boğaziçi, Ege, Gazi, Hacettepe, Koç, ODTÜ, Özyeğin, Sabancı, Selçuk ve Yıldız Teknik üniversitelerine destek vermeye başlayan TÜBİTAK'ın, 2014 yılından itibaren destek vereceği üniversiteler de belirlendi. Hibe desteği almak için TÜBİTAK'a 36 üniversite başvuruda bulundu. Yapılan değerlendirmenin ardından destek verilecek üniversiteler, Anadolu, Bilkent, Dokuz Eylül, Erciyes, Gaziantep, İstanbul, İstanbul Şehir, İstanbul Teknik ve Uludağ üniversiteleri ile İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü olarak belirlendi.

Teknoloji transfer ofislerinin görevi

Üniversite ve sanayi arasında koordinasyon ve iletişimi sağlayacak teknoloji transfer ofisleri, akademik çalışmaların ürün ve hizmetlere dönüşmesinde ve patentlenmesinde önemli rol oynayacak. Bu ofisler ayrıca üniversitelerin, ulusal ve uluslararası kamu desteklerinden etkin bir şekilde yararlanabilmesi için proje ofisi gibi çalışacak. Proje başvurularının hazırlanması, proje ortaklıkları kurulması ve izlenmesi konularında da faaliyet gösterecek. Üniversite-sanayi işbirlikleri, öğrenci ve akademisyenlerin girişimci fikirlerinin yeşermesi, akademik alanda edindikleri bilginin sanayide uygulamalarını görebilmeleri açısından da teknoloji transfer ofisleri kritik roller üstlenecek. 

Program kapsamında, üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde; "Ar-Ge projeleri oluşturma, geliştirme ve lojistik destek sağlama faaliyetleri", "fikri ve sınai mülkiyet haklarının tescili ve korunması, pazarlanması, ticarileştirilmesi", "girişim sermayesi desteği, kuluçka merkezi kurma, iş rehberliği, danışmanlık ve eğitim hizmetleri sağlama", "bilinçlenme oluşturacak etkinlikler düzenleme, yayınlar yapma" konularında Türkiye'de kurulmuş veya kurulacak teknoloji transfer ofislerinin projelerinin geri ödemesiz olarak desteklenmesi hedefleniyor.

Nasıl destek verilecek?

Desteklenecek teknoloji transfer ofislerine TÜBİTAK tarafından yıllık 1 milyon liraya kadar hibe desteği verilecek. Her yıl yapılacak değerlendirmelerle, destek süresi 10 yıla kadar uzatılabilecek. Destek oranı ilk 5 yıl yüzde 80, ikinci 5 yıl yüzde 60 olacak. Programa başvurular, açılacak olan çağrı dönemlerinde proje şeklinde yapılacak. 

Programa, üniversiteler, üniversitelerin ortak olduğu şirketler, teknopark yönetici şirketleri, teknopark yönetici şirketinin ortak olduğu şirketler başvurabilecek.

> TÜBİTAK'ın hibe vereceği üniversiteler belli oldu

TÜBİTAK, üniversiteler bünyesindeki teknoloji transfer ofislerinin güçlendirilmesi ve yenilerinin kurulmasının teşvik edilmesi amacıyla 10 üniversiteye yıllık 1 milyon liraya kadar hibe desteği sağlayacak

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), üniversiteler bünyesindeki teknoloji transfer ofislerinin güçlendirilmesi ve yenilerinin kurulmasının teşvik edilmesi amacıyla 10 üniversiteye yıllık 1 milyon liraya kadar hibe desteği verecek.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanması ve bilgiye dayalı geliştirilen yeni teknolojilerin sanayinin kullanımına sunulması için TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) tarafından geçen yıl ilk kez 1513 Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı başlatıldı.

İşte destek verilecek üniversiteler

Program kapsamında 2013 yılında Boğaziçi, Ege, Gazi, Hacettepe, Koç, ODTÜ, Özyeğin, Sabancı, Selçuk ve Yıldız Teknik üniversitelerine destek vermeye başlayan TÜBİTAK'ın, 2014 yılından itibaren destek vereceği üniversiteler de belirlendi. Hibe desteği almak için TÜBİTAK'a 36 üniversite başvuruda bulundu. Yapılan değerlendirmenin ardından destek verilecek üniversiteler, Anadolu, Bilkent, Dokuz Eylül, Erciyes, Gaziantep, İstanbul, İstanbul Şehir, İstanbul Teknik ve Uludağ üniversiteleri ile İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü olarak belirlendi.

Teknoloji transfer ofislerinin görevi

Üniversite ve sanayi arasında koordinasyon ve iletişimi sağlayacak teknoloji transfer ofisleri, akademik çalışmaların ürün ve hizmetlere dönüşmesinde ve patentlenmesinde önemli rol oynayacak. Bu ofisler ayrıca üniversitelerin, ulusal ve uluslararası kamu desteklerinden etkin bir şekilde yararlanabilmesi için proje ofisi gibi çalışacak. Proje başvurularının hazırlanması, proje ortaklıkları kurulması ve izlenmesi konularında da faaliyet gösterecek. Üniversite-sanayi işbirlikleri, öğrenci ve akademisyenlerin girişimci fikirlerinin yeşermesi, akademik alanda edindikleri bilginin sanayide uygulamalarını görebilmeleri açısından da teknoloji transfer ofisleri kritik roller üstlenecek. 

Program kapsamında, üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde; "Ar-Ge projeleri oluşturma, geliştirme ve lojistik destek sağlama faaliyetleri", "fikri ve sınai mülkiyet haklarının tescili ve korunması, pazarlanması, ticarileştirilmesi", "girişim sermayesi desteği, kuluçka merkezi kurma, iş rehberliği, danışmanlık ve eğitim hizmetleri sağlama", "bilinçlenme oluşturacak etkinlikler düzenleme, yayınlar yapma" konularında Türkiye'de kurulmuş veya kurulacak teknoloji transfer ofislerinin projelerinin geri ödemesiz olarak desteklenmesi hedefleniyor.

Nasıl destek verilecek?

Desteklenecek teknoloji transfer ofislerine TÜBİTAK tarafından yıllık 1 milyon liraya kadar hibe desteği verilecek. Her yıl yapılacak değerlendirmelerle, destek süresi 10 yıla kadar uzatılabilecek. Destek oranı ilk 5 yıl yüzde 80, ikinci 5 yıl yüzde 60 olacak. Programa başvurular, açılacak olan çağrı dönemlerinde proje şeklinde yapılacak. 

Programa, üniversiteler, üniversitelerin ortak olduğu şirketler, teknopark yönetici şirketleri, teknopark yönetici şirketinin ortak olduğu şirketler başvurabilecek.

Son Güncelleme: Çarşamba, 29 Ocak 2014 11:26

Gösterim: 1681

Bilkent Üniversitesi'nden genetikçiler, AB'den 1,5 milyon avro rekor bütçeyle başladıkları projede, farelere kalp krizi geçirterek bu sırada oluşan genetik şifreleri çözecek

Bilkent Üniversitesinden genetikçiler, Avrupa Birliğinden (AB) 1,5 milyon avro rekor bütçeyle başladıkları projede, kalp hastası yapılan farelerdeki genetik şifreleri çözecek. 

Genetikçiler, şu ana kadar yaptıkları çalışmalarda, farelerin genetik molekülleriyle oynayarak farelerin damar sistemlerinde kolesterol ve obeziteye bağlı yükselen yağlara karşı algısını kapatmayı başardılar.

Çalışmanın bundan sonraki aşamasında insan vücudunun kolesterolü bir tehdit olarak algılamaması için farelerden başlayarak altta yatan genetik mekanizmalar detaylı olarak araştırılacak.

Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ebru Erbay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kolesterolün ve obezitenin kalp damar hastalıkları için önemli risk oluşturduğunu ancak, bazı insanların kolesterolünün yüksek olması halinde bile hastalıktan etkilenmediğini anlattı.

Türkiye'de de kalp ve damar hastalıklarından ölüm oranının yüzde 40 dolayında olmasına karşın damar sertliği ve buna bağlı gelişen kalp krizine karşı önleyici tedavi seçeneklerinin çok az olduğunu vurgulayan Erbay, kolesterol düşürücü ilaçlar ve hayat şartlarını düzeltmek gibi koruyucu tedbirlerin uygulanması halinde bile her durumda başarı göstermediğini söyledi.

By-pass ve diğer invazif yöntemlerin dışında da kalp-damar hastalıkları için kesin bir yaklaşımın bulunmadığına işaret eden Erbay, projelerinde kalp-damar hastalıklarına yaklaşımlarının, kolesterol ve obezite nedeniyle yükselen yağ değerlerine rağmen vücudu bu hastalığı geliştirmeyen yani kalp krizine dirençli insanlardaki genetik mekanizmalardan esinlendiğini bildirdi.

Kalp damarlarının kolesterolü algılamamasını sağlayacaklar

Erbay, kolesterolün kalp-damar hücrelerinde yarattığı stresin hücrelerin ölümüne veya inflamatuar yanıt gelişmesine sebep olduğunu ifade ederek, çalışmalarında asıl olarak bu strese ve sonuçlarına engel olmak istediklerini söyledi.

Hücrelerdeki yağ stresine mikroRNA denilen moleküllerin aracılık ettiğini kaydeden Erbay, insan vücudunun hastalandığında bu moleküllerin düzeylerinin değiştiğini ve bunları tanımlamak için yeni nesil teknolojilere dayanan interdisipliner bir çalışma içinde olduklarını kaydetti. Erbay, çalışmasına ilişkin şöyle konuştu:

"Transgenik farelerimizi kalp-damar sistemi hastası yapacağız. Hasta farelerdeki mikroRNA denilen moleküler değişiklikleri saptamak için ileri teknolojiler kullanacağız. Özellikle hücrelerde yağ stresine bağlı aktive olduğunu bildiğimiz ve mikroRNA’ları kontrol edebilen “endoplazmik reticulum stresi” adıyla bilinen bir sinyal iletim yolağını engellemek için kimyasal-genetik denilen interdisipliner yöntemler uygulayacağız. Tabii bu sırada farelerin genleriyle oynayacağız ve hastalıklı farelerde kolesterolün mikroRNA’ler ve endoplazmik reticulum stresi sinyal yolağı üzerinden algılanmamasını sağlayacağız. Farelerde yapabildiğimiz stresin algılanmamasını insanlar üzerinde de denemek istiyoruz.

Obezlerin de kalp hastası olması önlenecek

Yrd. Doç. Dr. Erbay, çalışmalarıyla damar sertliğini geri döndürebilmeyi ve kalp krizini gelişmeden önleyebilmek istediklerini belirterek, "Vücutta kötü yağ düzeyleri yüksek seviyelere ulaşsa ve obezite oluşsa bile diyet yapmadan, ilaç kullanmadan vücudun bu hastalığı algılamamasını sağlamak istiyoruz" dedi.  

Ebru Erbay, projenin Avrupa Birliği'ni çok heyecanlandıran bir proje olduğunu belirterek, "Çünkü yaşlanan bir Avrupa var. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kalp krizi ve hastalıkları ölüm nedenlerinde ilk sırada yer alıyor. Bu nedenle projenin başarılı olması, onlar için oldukça önemli" diye konuştu.

> Bilkent Üniversiteli genetikçilere AB’den dev bütçe

Bilkent Üniversitesi'nden genetikçiler, AB'den 1,5 milyon avro rekor bütçeyle başladıkları projede, farelere kalp krizi geçirterek bu sırada oluşan genetik şifreleri çözecek

Bilkent Üniversitesinden genetikçiler, Avrupa Birliğinden (AB) 1,5 milyon avro rekor bütçeyle başladıkları projede, kalp hastası yapılan farelerdeki genetik şifreleri çözecek. 

Genetikçiler, şu ana kadar yaptıkları çalışmalarda, farelerin genetik molekülleriyle oynayarak farelerin damar sistemlerinde kolesterol ve obeziteye bağlı yükselen yağlara karşı algısını kapatmayı başardılar.

Çalışmanın bundan sonraki aşamasında insan vücudunun kolesterolü bir tehdit olarak algılamaması için farelerden başlayarak altta yatan genetik mekanizmalar detaylı olarak araştırılacak.

Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ebru Erbay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kolesterolün ve obezitenin kalp damar hastalıkları için önemli risk oluşturduğunu ancak, bazı insanların kolesterolünün yüksek olması halinde bile hastalıktan etkilenmediğini anlattı.

Türkiye'de de kalp ve damar hastalıklarından ölüm oranının yüzde 40 dolayında olmasına karşın damar sertliği ve buna bağlı gelişen kalp krizine karşı önleyici tedavi seçeneklerinin çok az olduğunu vurgulayan Erbay, kolesterol düşürücü ilaçlar ve hayat şartlarını düzeltmek gibi koruyucu tedbirlerin uygulanması halinde bile her durumda başarı göstermediğini söyledi.

By-pass ve diğer invazif yöntemlerin dışında da kalp-damar hastalıkları için kesin bir yaklaşımın bulunmadığına işaret eden Erbay, projelerinde kalp-damar hastalıklarına yaklaşımlarının, kolesterol ve obezite nedeniyle yükselen yağ değerlerine rağmen vücudu bu hastalığı geliştirmeyen yani kalp krizine dirençli insanlardaki genetik mekanizmalardan esinlendiğini bildirdi.

Kalp damarlarının kolesterolü algılamamasını sağlayacaklar

Erbay, kolesterolün kalp-damar hücrelerinde yarattığı stresin hücrelerin ölümüne veya inflamatuar yanıt gelişmesine sebep olduğunu ifade ederek, çalışmalarında asıl olarak bu strese ve sonuçlarına engel olmak istediklerini söyledi.

Hücrelerdeki yağ stresine mikroRNA denilen moleküllerin aracılık ettiğini kaydeden Erbay, insan vücudunun hastalandığında bu moleküllerin düzeylerinin değiştiğini ve bunları tanımlamak için yeni nesil teknolojilere dayanan interdisipliner bir çalışma içinde olduklarını kaydetti. Erbay, çalışmasına ilişkin şöyle konuştu:

"Transgenik farelerimizi kalp-damar sistemi hastası yapacağız. Hasta farelerdeki mikroRNA denilen moleküler değişiklikleri saptamak için ileri teknolojiler kullanacağız. Özellikle hücrelerde yağ stresine bağlı aktive olduğunu bildiğimiz ve mikroRNA’ları kontrol edebilen “endoplazmik reticulum stresi” adıyla bilinen bir sinyal iletim yolağını engellemek için kimyasal-genetik denilen interdisipliner yöntemler uygulayacağız. Tabii bu sırada farelerin genleriyle oynayacağız ve hastalıklı farelerde kolesterolün mikroRNA’ler ve endoplazmik reticulum stresi sinyal yolağı üzerinden algılanmamasını sağlayacağız. Farelerde yapabildiğimiz stresin algılanmamasını insanlar üzerinde de denemek istiyoruz.

Obezlerin de kalp hastası olması önlenecek

Yrd. Doç. Dr. Erbay, çalışmalarıyla damar sertliğini geri döndürebilmeyi ve kalp krizini gelişmeden önleyebilmek istediklerini belirterek, "Vücutta kötü yağ düzeyleri yüksek seviyelere ulaşsa ve obezite oluşsa bile diyet yapmadan, ilaç kullanmadan vücudun bu hastalığı algılamamasını sağlamak istiyoruz" dedi.  

Ebru Erbay, projenin Avrupa Birliği'ni çok heyecanlandıran bir proje olduğunu belirterek, "Çünkü yaşlanan bir Avrupa var. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kalp krizi ve hastalıkları ölüm nedenlerinde ilk sırada yer alıyor. Bu nedenle projenin başarılı olması, onlar için oldukça önemli" diye konuştu.

Son Güncelleme: Perşembe, 16 Ocak 2014 11:57

Gösterim: 1458


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.