Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, öğretmenlerin en kıymetli mesleği yaptığını dile getirerek, "Müdür olurken bile öğretmek zorundayız. Eğer idareci olduğunuzda eski köye yeni adetler getiremiyorsanız, görevden geldiğiniz gibi gitmeyi de göze alamıyorsanız başarılı olamazsınız" dedi.

yonetici okulu konferansiYalçın, Pendik Yunus Emre Kültür Merkezi'nde düzenlenen, "Yönetici Okulu Konferansı"nda yaptığı konuşmada, eğitim kurumlarında idareciliğe talip olanların binaları değil öğrencilerin ve öğretmenlerin kalplerini beş yıldızlı otele çevirmesi gerektiğini söyledi.

Okullarda başarının kalpleri fethetmekten geçtiğini belirten Yalçın, öğretmenlerin en kıymetli mesleği yaptığını dile getirerek, "Müdür olurken bile öğretmek zorundayız. Eğer idareci olduğunuzda eski köye yeni adetler getiremiyorsanız, görevden geldiğiniz gibi gitmeyi de göze alamıyorsanız başarılı olamazsınız" ifadesini kullandı.

Yalçın, Türkiye'de öğretmenlerin bir dönemler biçimleyici olarak seçildiğini ve bazı kesimlerin öğretmenler üzerinden toplumda ayrıştırmalar yaptırdığını, bunun ise sistemli olarak yürütüldüğünü savundu.

Türkiye'de bilinçli şekilde insanları ayrıştıran, ötekileştiren bir sistemin ortaya konduğunu ve bunun yıllarca yapıldığını dile getiren Yalçın, şöyle konuştu:

"Yıllarca Türk filmlerinde imam ve yönetmen kıyaslanması, tartışması yapıldı. Birinin öncelendiği, birisinin örselendiği enteresan bir propaganda altında kaldık ve hepsine güldük. Aslında gülünecek bir durum yoktu ve ağlanacak şeylerdi. Aslında bir operasyondan geçiyorduk. Yıllardır çocuklarımıza andımızı okuttuk. Andımızda halbuki hikmet falan yoktu, bir tuhaflık vardı. Etnik damara vurgu yapan, millet bilincini örseleyen, enteresan kurgu vardı. Herkesin etnik damarına vurgu yapan, asla bir arada bulunmasına, kaynaşmasına değil, çatışmasını tetikleyen cümleler vardı içerisinde. Yıllarca andımız dahil çok sayıda yanlış ve bilinçli politikalar vardı. Hiç kimse keramet aramasın. Kutsal bir metin haline geldi. Kaldırılırken saatlerce tartışmalar oldu. Bilmeden konum aldılar, 'Olur mu? Şu öyle, bu böyle' falan dediler. Şırnak'ta 5 yıl öğretmenlik yaptım ve bir öğrenci andımızı okudu, sonunda 'Ne mutlu Kürdüm diyene' dedi. Ne yapacağız? Hiçbir şey yapamayız, yapacağınız her şey yanlış teper çünkü andımızın kurgusu yanlış."

Uyanık olun

Yıllarca okullarda verilen milli güvenlik dersine girenlerin öğretmenlerle veliler hakkında çetele tuttuğunu yıllar sonra anladıklarını ifade eden Yalçın, "Uyanık olun diyorum ya, uyanık olmak 'sistemde neler yapılıyor, kim ne diyor, ne oluyor, bitiyor' farkına varmaktır. Eğer farkına varırsak işimiz kolay" ifadesini kullandı.

Türkiye'de yıllarca gazete okunmadığının ve herkesin gazete okuması gerektiği şeklinde söylemlerin dile getirildiğini aktaran Yalçın, "Bu ülkede gazeteler ve televizyonlar üzerinden darbeler yapıldı. Toplumda algılar oluşturuldu. Medya üzerinden yapıldı bunlar" dedi.

> Müdür olurken bile öğretmeliyiz

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, öğretmenlerin en kıymetli mesleği yaptığını dile getirerek, "Müdür olurken bile öğretmek zorundayız. Eğer idareci olduğunuzda eski köye yeni adetler getiremiyorsanız, görevden geldiğiniz gibi gitmeyi de göze alamıyorsanız başarılı olamazsınız" dedi.

yonetici okulu konferansiYalçın, Pendik Yunus Emre Kültür Merkezi'nde düzenlenen, "Yönetici Okulu Konferansı"nda yaptığı konuşmada, eğitim kurumlarında idareciliğe talip olanların binaları değil öğrencilerin ve öğretmenlerin kalplerini beş yıldızlı otele çevirmesi gerektiğini söyledi.

Okullarda başarının kalpleri fethetmekten geçtiğini belirten Yalçın, öğretmenlerin en kıymetli mesleği yaptığını dile getirerek, "Müdür olurken bile öğretmek zorundayız. Eğer idareci olduğunuzda eski köye yeni adetler getiremiyorsanız, görevden geldiğiniz gibi gitmeyi de göze alamıyorsanız başarılı olamazsınız" ifadesini kullandı.

Yalçın, Türkiye'de öğretmenlerin bir dönemler biçimleyici olarak seçildiğini ve bazı kesimlerin öğretmenler üzerinden toplumda ayrıştırmalar yaptırdığını, bunun ise sistemli olarak yürütüldüğünü savundu.

Türkiye'de bilinçli şekilde insanları ayrıştıran, ötekileştiren bir sistemin ortaya konduğunu ve bunun yıllarca yapıldığını dile getiren Yalçın, şöyle konuştu:

"Yıllarca Türk filmlerinde imam ve yönetmen kıyaslanması, tartışması yapıldı. Birinin öncelendiği, birisinin örselendiği enteresan bir propaganda altında kaldık ve hepsine güldük. Aslında gülünecek bir durum yoktu ve ağlanacak şeylerdi. Aslında bir operasyondan geçiyorduk. Yıllardır çocuklarımıza andımızı okuttuk. Andımızda halbuki hikmet falan yoktu, bir tuhaflık vardı. Etnik damara vurgu yapan, millet bilincini örseleyen, enteresan kurgu vardı. Herkesin etnik damarına vurgu yapan, asla bir arada bulunmasına, kaynaşmasına değil, çatışmasını tetikleyen cümleler vardı içerisinde. Yıllarca andımız dahil çok sayıda yanlış ve bilinçli politikalar vardı. Hiç kimse keramet aramasın. Kutsal bir metin haline geldi. Kaldırılırken saatlerce tartışmalar oldu. Bilmeden konum aldılar, 'Olur mu? Şu öyle, bu böyle' falan dediler. Şırnak'ta 5 yıl öğretmenlik yaptım ve bir öğrenci andımızı okudu, sonunda 'Ne mutlu Kürdüm diyene' dedi. Ne yapacağız? Hiçbir şey yapamayız, yapacağınız her şey yanlış teper çünkü andımızın kurgusu yanlış."

Uyanık olun

Yıllarca okullarda verilen milli güvenlik dersine girenlerin öğretmenlerle veliler hakkında çetele tuttuğunu yıllar sonra anladıklarını ifade eden Yalçın, "Uyanık olun diyorum ya, uyanık olmak 'sistemde neler yapılıyor, kim ne diyor, ne oluyor, bitiyor' farkına varmaktır. Eğer farkına varırsak işimiz kolay" ifadesini kullandı.

Türkiye'de yıllarca gazete okunmadığının ve herkesin gazete okuması gerektiği şeklinde söylemlerin dile getirildiğini aktaran Yalçın, "Bu ülkede gazeteler ve televizyonlar üzerinden darbeler yapıldı. Toplumda algılar oluşturuldu. Medya üzerinden yapıldı bunlar" dedi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 28 Ekim 2015 10:51

Gösterim: 2029

Van'da 23 Ekim 2011'de meydana gelen depremde enkazdan yaralı çıkarılan öğretmen İmdat Padak, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala yaşadıkları zor günleri unutmaya çalışıyor.

imdat padakVan depreminde 5 gün enkaz altında kaldıktan sonra kurtarılan öğretmen İmdat Padak, aradan 4 yıl geçmesine rağmen yaşadıklarını unutamıyor.

23 Ekim 2011'de saat 13.41'de meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremin en fazla hasara yol açtığı Erciş ilçesinde bir binanın enkazı altında kalan ve 5 gün süresince verdiği yaşam mücadelesinin ardından enkazdan sağ çıkarılan 23 yaşındaki İmdat Padak, şimdilerde Kızılören İlkokulunda ücretli öğretmenlik yapıyor.

Eğitimden yoksun bırakmadığı öğrencilerini yaşamın güzelliklerini anlatarak hayata hazırlayan Padak, aradan geçen 4 yıla rağmen deprem gününü hafızasından silemiyor.

Enkaz altında sürekli dua ettim

Padak, depreme Zeylan Caddesi'ndeki 5 katlı Aydınlar Apartmanı'nında yakalandığını belirterek, binanın enkazında 5 gün boyunca dua edip kurtarılmayı beklediğini anlattı.

Beton bloklar arasında bulunduğu yerin darlığı ve ayaklarının sıkışması nedeniyle hareketsiz kaldığını vurgulayan Padak, şunları kaydetti:

"Enkaz altında kaldığım yer dardı ve ayaklarım sıkışmıştı. Kendi çabamla ayaklarımı beton yığının arasından kurtarmayı başardım. Bazı sesler duyuyordum ama ben sesimi duyuramıyordum. Ayak seslerini bile duyuyordum. 5 gün enkaz altında kaldım. Açlık ve susuzluk dayanılmaz olmaya başlamıştı. Susuzluktan dudaklarım çatlamıştı. Umudumu hiç yitirmedim. Enkaz altında sürekli dua ettim. Herkesin benden ümidini kestiği bir anda sesimi duyurmayı başardım. İnsanoğlunun ne kadar aciz olduğunu, bizzat orada yaşayarak öğrendim."

> Öğretmen enkazda geçirdiği günleri unutamıyor

Van'da 23 Ekim 2011'de meydana gelen depremde enkazdan yaralı çıkarılan öğretmen İmdat Padak, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala yaşadıkları zor günleri unutmaya çalışıyor.

imdat padakVan depreminde 5 gün enkaz altında kaldıktan sonra kurtarılan öğretmen İmdat Padak, aradan 4 yıl geçmesine rağmen yaşadıklarını unutamıyor.

23 Ekim 2011'de saat 13.41'de meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremin en fazla hasara yol açtığı Erciş ilçesinde bir binanın enkazı altında kalan ve 5 gün süresince verdiği yaşam mücadelesinin ardından enkazdan sağ çıkarılan 23 yaşındaki İmdat Padak, şimdilerde Kızılören İlkokulunda ücretli öğretmenlik yapıyor.

Eğitimden yoksun bırakmadığı öğrencilerini yaşamın güzelliklerini anlatarak hayata hazırlayan Padak, aradan geçen 4 yıla rağmen deprem gününü hafızasından silemiyor.

Enkaz altında sürekli dua ettim

Padak, depreme Zeylan Caddesi'ndeki 5 katlı Aydınlar Apartmanı'nında yakalandığını belirterek, binanın enkazında 5 gün boyunca dua edip kurtarılmayı beklediğini anlattı.

Beton bloklar arasında bulunduğu yerin darlığı ve ayaklarının sıkışması nedeniyle hareketsiz kaldığını vurgulayan Padak, şunları kaydetti:

"Enkaz altında kaldığım yer dardı ve ayaklarım sıkışmıştı. Kendi çabamla ayaklarımı beton yığının arasından kurtarmayı başardım. Bazı sesler duyuyordum ama ben sesimi duyuramıyordum. Ayak seslerini bile duyuyordum. 5 gün enkaz altında kaldım. Açlık ve susuzluk dayanılmaz olmaya başlamıştı. Susuzluktan dudaklarım çatlamıştı. Umudumu hiç yitirmedim. Enkaz altında sürekli dua ettim. Herkesin benden ümidini kestiği bir anda sesimi duyurmayı başardım. İnsanoğlunun ne kadar aciz olduğunu, bizzat orada yaşayarak öğrendim."

Son Güncelleme: Perşembe, 22 Ekim 2015 14:26

Gösterim: 2080

MEB'in mevzuatta yaptığı değişiklikle, ders kitaplarını inceleme sürecinde panelist olarak görev almak için öğretmenlikteki hizmet şartı 10 yıldan 5 yıla indirildi. Daha genç öğretmenlerin de sürece dahil edildiği yeni düzenlemeyle, yaklaşık 250 bin öğretmene daha incelemede görev alma imkanı verildi.

Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) mevzuatta yaptığı değişiklikle, ders kitaplarını inceleme sürecinde panelist olarak görev almak için öğretmenlikteki hizmet şartı 10 yıldan 5 yıla indirildi. Böylece daha genç öğretmenlerin de sürece dahil edildiği yeni düzenlemeyle, yaklaşık 250 bin öğretmene daha incelemede görev alma imkanı verildi.

MEB Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bakanlık yetkililerinden alınan bilgiye göre, ders kitaplarının niteliğini geliştirmek ve ülke genelinden öğretmenlerin kitapların incelenmesi ve değerlendirilmesi sürecine katılımlarını sağlamak amacıyla hazırlanan Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği, 12 Eylül 2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi

Hizmet şartı 10 yıldan 5 yıla indirildi

Bu yönetmeliğin uygulanmasında edinilen tecrübeler, ilgili kurum ve kuruluşlar, öğretmenler ve genel olarak eğitim camiasından gelen talepler değerlendirilerek, uygulamadaki yönetmelikte bazı değişikliklere gidildi.

Buna göre, daha genç öğretmenler de ders kitaplarını inceleme sürecine dahil edilebilecek. Panelist olarak görev almak için 10 yıl olan hizmet şartı, 5 yıla indirildi. Böylece yaklaşık 250 bin öğretmene daha ders kitaplarını incelemede görev alma imkanı verildi.

Düzenlemeyle, ders kitaplarının incelenmesi ve onaylanması ile ilgili işlemlerde öğretmenlerin katılımının daha geniş tabana yayılması hedeflendi. Ayrıca üniversitelerden en az 5 yıllık deneyime sahip okutman veya öğretim görevlilerinin ders kitaplarının incelenmesinde görev almalarına imkan sağlandı.

İnternetten başvuru gerekiyor

Ders kitaplarının incelemesi ile değerlendirilmesinde görev alacak öğretmen ve akademisyenlerin, "http://e-mufredat.meb.gov.tr/" adresinden Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Bilgi Sistemi'ne kayıt yapması gerekiyor. Yönetmelikteki değişiklikle, bu hakka sahip 5-10 yıl arası deneyime sahip öğretmenler ile öğretim görevlileri ve okutmanların sisteme kaydı isteniyor.

Sisteme kaydolan öğretmen ve akademisyenlere belirli dönemlerde eğitim veriliyor. Eğitim sonrası, panelist olarak kitap inceleme için görevlendirme yapılıyor. Yönetmeliğe göre, görevlendirme işlemi, sektör temsilcilerinin de gözlemci olarak katılımıyla bilgisayar ortamında kura çekilerek gerçekleştiriliyor.

Bu yıl temmuz döneminde Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığına sunulan 658 taslak ders kitabının incelenmesi için toplam 3 bin 948 öğretmen ve akademisyen görevlendirilmişti.

Öğretmenlere ders kitabı yazarlığı hakkı verildi

Yönetmelikte yapılan değişiklikle, "alan eğitimcisi, uzmanı, editör, görsel tasarımcı" tanımları yeniden düzenlendi. En az lisans düzeyinde öğrenim görenler ile öğretmen olarak atananların tamamına ders kitabı yazarlığı hakkı verildi.

Kitap yazım sürecinde görev alacaklara, alanda bilgi, birikim ve deneyimi bulunmasına rağmen lisans diplomasına dayalı getirilen sınırlamalar ortadan kaldırıldı.

Ders kitaplarının görsel tasarımcıları için lisans mezunluğu şartı da aranmayacak. Bu şartın, dünya çapında kendini kanıtlamış bir sanatçının dahi lisans mezunu olmaması halinde ders kitabı için çizim, resim, tasarım yapmasını engelleyen bir düzenleme olduğu bildirildi.

Sürecin objektif hale getirilmesi hedeflendi

Yönetmelik değişikliğiyle, yayınevleri ve bakanlık hizmet birimlerinin, ders kitaplarının hazırlanmasında editör, ölçme ve değerlendirme, rehberlik, program geliştirme uzmanı çalıştırması isteğe bağlı hale getirildi.

Ayrıca Türkçe ve edebiyat kitapları için yararlanılan orijinal metinlerin sisteme yüklenmesi, inceleme sürecinin niteliğine katkı sağlamayan iş yükü getirdiğinden zorunluluk olmaktan çıkarıldı. Diğerlerindeki gibi Türkçe ve edebiyat kitapları için de uygun şekilde atıf yapma ve kaynak gösterme yeterli görüldü.

Düzenlemeyle, inceleme ve değerlendirme sonucuna yayınevleri veya hizmet birimlerinin itiraz etmeleri halinde, bunun değerlendirilmesiyle ilgili süreçlerin işleyişine açıklık getirildi.

İncelemelere, uygulamada görülen ihtiyaçlar dikkate alınarak, itirazı değerlendirmek üzere dil veya görsel tasarım uzmanının da katılabilmesine imkan sağlandı. Görevlendirilecek uzman sayısı ise 3'ten 4'e çıkarıldı. İtiraz inceleme sürecinin sonuçlandırılması için 60 günlük süre sınırı getirildi. Ayrıca itiraz inceleme süreci devam eden eser için bu işlem sonuçlanmadan yeni başvuru yapılamayacağı belirtildi.

Yönetmelik değişikliğiyle, ders kitaplarının niteliğinin yanında yayınevleri ile MEB hizmet birimlerinin ders kitabı hazırlamalarındaki verimliliğinin artırılması amaçlandı. Değişiklikle, ders kitaplarının hazırlanması ve inceleme süreçlerinde birtakım şekil şartlarında esneklik sağlanması ve daha çok niteliğe odaklanılması, sürecin daha katılımcı ve objektif hale getirilmesi de hedeflendi.

> Ders kitaplarını incelemede genç öğretmenler de olacak

MEB'in mevzuatta yaptığı değişiklikle, ders kitaplarını inceleme sürecinde panelist olarak görev almak için öğretmenlikteki hizmet şartı 10 yıldan 5 yıla indirildi. Daha genç öğretmenlerin de sürece dahil edildiği yeni düzenlemeyle, yaklaşık 250 bin öğretmene daha incelemede görev alma imkanı verildi.

Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) mevzuatta yaptığı değişiklikle, ders kitaplarını inceleme sürecinde panelist olarak görev almak için öğretmenlikteki hizmet şartı 10 yıldan 5 yıla indirildi. Böylece daha genç öğretmenlerin de sürece dahil edildiği yeni düzenlemeyle, yaklaşık 250 bin öğretmene daha incelemede görev alma imkanı verildi.

MEB Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bakanlık yetkililerinden alınan bilgiye göre, ders kitaplarının niteliğini geliştirmek ve ülke genelinden öğretmenlerin kitapların incelenmesi ve değerlendirilmesi sürecine katılımlarını sağlamak amacıyla hazırlanan Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği, 12 Eylül 2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi

Hizmet şartı 10 yıldan 5 yıla indirildi

Bu yönetmeliğin uygulanmasında edinilen tecrübeler, ilgili kurum ve kuruluşlar, öğretmenler ve genel olarak eğitim camiasından gelen talepler değerlendirilerek, uygulamadaki yönetmelikte bazı değişikliklere gidildi.

Buna göre, daha genç öğretmenler de ders kitaplarını inceleme sürecine dahil edilebilecek. Panelist olarak görev almak için 10 yıl olan hizmet şartı, 5 yıla indirildi. Böylece yaklaşık 250 bin öğretmene daha ders kitaplarını incelemede görev alma imkanı verildi.

Düzenlemeyle, ders kitaplarının incelenmesi ve onaylanması ile ilgili işlemlerde öğretmenlerin katılımının daha geniş tabana yayılması hedeflendi. Ayrıca üniversitelerden en az 5 yıllık deneyime sahip okutman veya öğretim görevlilerinin ders kitaplarının incelenmesinde görev almalarına imkan sağlandı.

İnternetten başvuru gerekiyor

Ders kitaplarının incelemesi ile değerlendirilmesinde görev alacak öğretmen ve akademisyenlerin, "http://e-mufredat.meb.gov.tr/" adresinden Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Bilgi Sistemi'ne kayıt yapması gerekiyor. Yönetmelikteki değişiklikle, bu hakka sahip 5-10 yıl arası deneyime sahip öğretmenler ile öğretim görevlileri ve okutmanların sisteme kaydı isteniyor.

Sisteme kaydolan öğretmen ve akademisyenlere belirli dönemlerde eğitim veriliyor. Eğitim sonrası, panelist olarak kitap inceleme için görevlendirme yapılıyor. Yönetmeliğe göre, görevlendirme işlemi, sektör temsilcilerinin de gözlemci olarak katılımıyla bilgisayar ortamında kura çekilerek gerçekleştiriliyor.

Bu yıl temmuz döneminde Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığına sunulan 658 taslak ders kitabının incelenmesi için toplam 3 bin 948 öğretmen ve akademisyen görevlendirilmişti.

Öğretmenlere ders kitabı yazarlığı hakkı verildi

Yönetmelikte yapılan değişiklikle, "alan eğitimcisi, uzmanı, editör, görsel tasarımcı" tanımları yeniden düzenlendi. En az lisans düzeyinde öğrenim görenler ile öğretmen olarak atananların tamamına ders kitabı yazarlığı hakkı verildi.

Kitap yazım sürecinde görev alacaklara, alanda bilgi, birikim ve deneyimi bulunmasına rağmen lisans diplomasına dayalı getirilen sınırlamalar ortadan kaldırıldı.

Ders kitaplarının görsel tasarımcıları için lisans mezunluğu şartı da aranmayacak. Bu şartın, dünya çapında kendini kanıtlamış bir sanatçının dahi lisans mezunu olmaması halinde ders kitabı için çizim, resim, tasarım yapmasını engelleyen bir düzenleme olduğu bildirildi.

Sürecin objektif hale getirilmesi hedeflendi

Yönetmelik değişikliğiyle, yayınevleri ve bakanlık hizmet birimlerinin, ders kitaplarının hazırlanmasında editör, ölçme ve değerlendirme, rehberlik, program geliştirme uzmanı çalıştırması isteğe bağlı hale getirildi.

Ayrıca Türkçe ve edebiyat kitapları için yararlanılan orijinal metinlerin sisteme yüklenmesi, inceleme sürecinin niteliğine katkı sağlamayan iş yükü getirdiğinden zorunluluk olmaktan çıkarıldı. Diğerlerindeki gibi Türkçe ve edebiyat kitapları için de uygun şekilde atıf yapma ve kaynak gösterme yeterli görüldü.

Düzenlemeyle, inceleme ve değerlendirme sonucuna yayınevleri veya hizmet birimlerinin itiraz etmeleri halinde, bunun değerlendirilmesiyle ilgili süreçlerin işleyişine açıklık getirildi.

İncelemelere, uygulamada görülen ihtiyaçlar dikkate alınarak, itirazı değerlendirmek üzere dil veya görsel tasarım uzmanının da katılabilmesine imkan sağlandı. Görevlendirilecek uzman sayısı ise 3'ten 4'e çıkarıldı. İtiraz inceleme sürecinin sonuçlandırılması için 60 günlük süre sınırı getirildi. Ayrıca itiraz inceleme süreci devam eden eser için bu işlem sonuçlanmadan yeni başvuru yapılamayacağı belirtildi.

Yönetmelik değişikliğiyle, ders kitaplarının niteliğinin yanında yayınevleri ile MEB hizmet birimlerinin ders kitabı hazırlamalarındaki verimliliğinin artırılması amaçlandı. Değişiklikle, ders kitaplarının hazırlanması ve inceleme süreçlerinde birtakım şekil şartlarında esneklik sağlanması ve daha çok niteliğe odaklanılması, sürecin daha katılımcı ve objektif hale getirilmesi de hedeflendi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 14 Ekim 2015 13:52

Gösterim: 2455

Başbakan Davutoğlu, gelecek sene içinde ihdas edilecek öğretmen kadrolarının yarısına Şubat ayında atama yapmayı düşündüklerini söyledi.

atama mujdeBaşbakan Ahmet Davutoğlu, gelecek sene içinde ihdas edilecek öğretmen kadrolarının yarısına Şubat ayında atama yapmayı düşündüklerini bildirdi.

TRT 1'de "Başbakan ile Özel Yayın" programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, "Öğretmenlere bir müjdeniz var mı" şeklindeki soru üzerine, "Ben de bir öğretmenim. Geçmişim itibarıyla öğretmenlerimiz bizim geleceğimizi aydınlatacak nesillerin yetişmesi bağlamında en büyük güvencemiz, manevi saygı, hürmet bağlamında da en aziz topluluğumuzdur. Onlarla ilgili hiçbir şeyi ihmal etmedik" dedi. 

Öğretmen atamalarına ilişkin bir beklentinin olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Geçen seneden kalan 10 binlik bir atamamız vardı, 37 bin atadık. 10 bini Şubat ayında atayacağız. Önümüzdeki sene içinde ihdas edilen kadroların da yarısını Şubat ayında atamayı düşünüyoruz. Bu herhalde 30 bin civarına doğru giden bir rakama ulaşır zamanla. Bu atamaları yapacağız. Ben prensip olarak, önüme atamalar geldiğinde şubat atamalarını geçen sene de yaptık ama biraz tereddütle karşıladı arkadaşlar. Çünkü Şubat ayında atandığı zaman öğretmen yılın ortasında nasıl gidecek? Bugün Milli Eğitim Bakanımızla tekrar konuştuk."

Öğretmen Akademisi ile öğretmenlerimizi geliştireceğiz

Davutoğlu, "Beyannamemizde de var Öğretmen Akademisi kuruyoruz. Yani öğretmenleri tekrar meslek içi eğitimden geçireceğiz ve öğretmen kurmayları yetiştireceğiz tabiri caizse. Nasıl Harp Akademisi harp kurmayı yetiştirir. Polis Akademisi polisi... Öğretmen Akademisi ile de öğretmenlerimizi yenileyeceğiz, geliştireceğiz" dedi. 

Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Şöyle bir şey yapacağız; Şubat ayında atama olan öğretmenler yeni bir sistemle atandıkları yere gitmeyecekler. Bulundukları yer neresi ise orada bir okula gidecekler, çalışacaklar ya da staj görecekler. Bir dönemi öyle geçirecekler. Doğu'ya, Güneydoğu'ya atandı. Bir dönem evi neredeyse ya da bitirdiği okul neredeyse orada bir okula onu göndereceğiz. Atandıktan sonra bir dönem orada çalışacak. Orada bir öğretmenle birlikte hazırlık yapacak. Yazın da Öğretmen Akademisi oluştuktan sonra meslek içi eğitime tabi tutulacak. Dolayısıyla Şubat ayında atandı, Eylül ayına kadar geçen 7 ayı öğretmenlerimizin kendi kabiliyetlerini, formasyon üzerindeki gelişimlerini tamamlayacakları bir dönem olarak değerlendireceğiz. Şubat atamalarının dezavantajları da ortadan kalkmış olacak."   

> Öğretmenlere Şubat’ta atama müjdesi

Başbakan Davutoğlu, gelecek sene içinde ihdas edilecek öğretmen kadrolarının yarısına Şubat ayında atama yapmayı düşündüklerini söyledi.

atama mujdeBaşbakan Ahmet Davutoğlu, gelecek sene içinde ihdas edilecek öğretmen kadrolarının yarısına Şubat ayında atama yapmayı düşündüklerini bildirdi.

TRT 1'de "Başbakan ile Özel Yayın" programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, "Öğretmenlere bir müjdeniz var mı" şeklindeki soru üzerine, "Ben de bir öğretmenim. Geçmişim itibarıyla öğretmenlerimiz bizim geleceğimizi aydınlatacak nesillerin yetişmesi bağlamında en büyük güvencemiz, manevi saygı, hürmet bağlamında da en aziz topluluğumuzdur. Onlarla ilgili hiçbir şeyi ihmal etmedik" dedi. 

Öğretmen atamalarına ilişkin bir beklentinin olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Geçen seneden kalan 10 binlik bir atamamız vardı, 37 bin atadık. 10 bini Şubat ayında atayacağız. Önümüzdeki sene içinde ihdas edilen kadroların da yarısını Şubat ayında atamayı düşünüyoruz. Bu herhalde 30 bin civarına doğru giden bir rakama ulaşır zamanla. Bu atamaları yapacağız. Ben prensip olarak, önüme atamalar geldiğinde şubat atamalarını geçen sene de yaptık ama biraz tereddütle karşıladı arkadaşlar. Çünkü Şubat ayında atandığı zaman öğretmen yılın ortasında nasıl gidecek? Bugün Milli Eğitim Bakanımızla tekrar konuştuk."

Öğretmen Akademisi ile öğretmenlerimizi geliştireceğiz

Davutoğlu, "Beyannamemizde de var Öğretmen Akademisi kuruyoruz. Yani öğretmenleri tekrar meslek içi eğitimden geçireceğiz ve öğretmen kurmayları yetiştireceğiz tabiri caizse. Nasıl Harp Akademisi harp kurmayı yetiştirir. Polis Akademisi polisi... Öğretmen Akademisi ile de öğretmenlerimizi yenileyeceğiz, geliştireceğiz" dedi. 

Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Şöyle bir şey yapacağız; Şubat ayında atama olan öğretmenler yeni bir sistemle atandıkları yere gitmeyecekler. Bulundukları yer neresi ise orada bir okula gidecekler, çalışacaklar ya da staj görecekler. Bir dönemi öyle geçirecekler. Doğu'ya, Güneydoğu'ya atandı. Bir dönem evi neredeyse ya da bitirdiği okul neredeyse orada bir okula onu göndereceğiz. Atandıktan sonra bir dönem orada çalışacak. Orada bir öğretmenle birlikte hazırlık yapacak. Yazın da Öğretmen Akademisi oluştuktan sonra meslek içi eğitime tabi tutulacak. Dolayısıyla Şubat ayında atandı, Eylül ayına kadar geçen 7 ayı öğretmenlerimizin kendi kabiliyetlerini, formasyon üzerindeki gelişimlerini tamamlayacakları bir dönem olarak değerlendireceğiz. Şubat atamalarının dezavantajları da ortadan kalkmış olacak."   

Son Güncelleme: Pazartesi, 19 Ekim 2015 10:49

Gösterim: 2258

YÖK Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman, pedagojik formasyon eğitimi programlarını öğretmen ihtiyaç analizlerine göre değerlendirdiklerini belirtti. Şişman, "Önümüzdeki günlerde Yükseköğretim Kurulu olarak bu konuyla ilgili kamuoyuna bir açıklama yapacağız. Bu konuda talepler var" dedi.

Şişman, pedagojik formasyon eğitiminin üniversite öğrencilerinin en çok soru yönelttiği konulardan biri olduğunu söyledi. Bu konudaki programların üniversitelerin yeterli altyapı ve öğretim üyesine sahip eğitim fakültelerinde açıldığını belirten Şişman, şunları söyledi:

"Geçmişte bu konuda daha çok sosyal talebe dayalı olarak bu programlar açılmıştı ancak şu anda geldiğimiz noktada bu programları gözden geçirme ihtiyacı duyuyoruz. Pedagojik formasyon eğitimi programlarını öğretmen ihtiyaç analizlerine göre değerlendiriyoruz. Önümüzdeki günlerde Yükseköğretim Kurulu olarak bu konuyla ilgili kamuoyuna bir açıklama yapacağız. Bu konuda talepler var. Biz bu talepleri değerlendirirken tabii bunu 'hayat boyu öğrenme bir yetişkin eğitimi programı' olarak düşünebileceğimiz gibi 'bir meslek edindirme programı' olarak da tanımlayabiliriz."

Bir istihdam aracı olarak görülüyor

Pedagojik formasyon eğitim programlarından sertifika alan herkesin öğretmen olarak atanmayı düşünmemesi gerektiğini belirten Şişman, "Çünkü bunu yetişkin eğitimi programı olarak düşünürsek, insanların pedagojik formasyon yani eğitimle ilgili konularda, 'ana-babalık becerilerini geliştirme programı' olarak da tanımlanabilir. Pedagojik formasyon eğitimi, sadece bir öğretmen istihdam etme aracı olarak değil, kişisel gelişim programı olarak tanımlanabilir" diye konuştu.

Pedagojik formasyon eğitiminin bir istihdam aracı olarak görüldüğünü anlatan Şişman, "Onlara bu şekilde umut dağıtmak sıkıntılı bir konu. Bunu rasyonel bir temelde yeniden düşünerek önümüzdeki süreçte bununla ilgili çalışmaları tamamladıktan sonra kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz" dedi.

> Pedagojik formasyon eğitiminde yeni standartlar olacak

YÖK Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman, pedagojik formasyon eğitimi programlarını öğretmen ihtiyaç analizlerine göre değerlendirdiklerini belirtti. Şişman, "Önümüzdeki günlerde Yükseköğretim Kurulu olarak bu konuyla ilgili kamuoyuna bir açıklama yapacağız. Bu konuda talepler var" dedi.

Şişman, pedagojik formasyon eğitiminin üniversite öğrencilerinin en çok soru yönelttiği konulardan biri olduğunu söyledi. Bu konudaki programların üniversitelerin yeterli altyapı ve öğretim üyesine sahip eğitim fakültelerinde açıldığını belirten Şişman, şunları söyledi:

"Geçmişte bu konuda daha çok sosyal talebe dayalı olarak bu programlar açılmıştı ancak şu anda geldiğimiz noktada bu programları gözden geçirme ihtiyacı duyuyoruz. Pedagojik formasyon eğitimi programlarını öğretmen ihtiyaç analizlerine göre değerlendiriyoruz. Önümüzdeki günlerde Yükseköğretim Kurulu olarak bu konuyla ilgili kamuoyuna bir açıklama yapacağız. Bu konuda talepler var. Biz bu talepleri değerlendirirken tabii bunu 'hayat boyu öğrenme bir yetişkin eğitimi programı' olarak düşünebileceğimiz gibi 'bir meslek edindirme programı' olarak da tanımlayabiliriz."

Bir istihdam aracı olarak görülüyor

Pedagojik formasyon eğitim programlarından sertifika alan herkesin öğretmen olarak atanmayı düşünmemesi gerektiğini belirten Şişman, "Çünkü bunu yetişkin eğitimi programı olarak düşünürsek, insanların pedagojik formasyon yani eğitimle ilgili konularda, 'ana-babalık becerilerini geliştirme programı' olarak da tanımlanabilir. Pedagojik formasyon eğitimi, sadece bir öğretmen istihdam etme aracı olarak değil, kişisel gelişim programı olarak tanımlanabilir" diye konuştu.

Pedagojik formasyon eğitiminin bir istihdam aracı olarak görüldüğünü anlatan Şişman, "Onlara bu şekilde umut dağıtmak sıkıntılı bir konu. Bunu rasyonel bir temelde yeniden düşünerek önümüzdeki süreçte bununla ilgili çalışmaları tamamladıktan sonra kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz" dedi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 14 Ekim 2015 12:36

Gösterim: 2179


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.