Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
“Gençler İçin Küresel İşsizlik Eğilimleri 2015" raporuna göre, dünyada 73,3 milyon genç işsiz var. Türkiyedeki gençler arasındaki işsizlik oranı ise yüzde 18,5.
Dünya genelinde gençler arasında işsizlik oranında geçen yıllara oranla biraz düşüş yaşansa da, 73 milyondan fazla gencin hala işsiz olduğu açıklandı.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün, "Gençler İçin Küresel işsizlik Eğilimleri 2015" raporu yayımlandı.
Gençler arasındaki işsizlik oranının yüzde 13 olduğu ifade edilen raporda, küresel ekonomik krizin ardından gençler arasındaki işsizlik oranında biraz iyileşme kaydedilmesine rağmen, milyonlarca gencin iyi bir iş bulmasının hala çok zor olduğuna dikkat çekildi.
Rapora göre, 2009 yılında 76,6 milyon genç işsiz bulunurken, 2014 yılında genç işsizlerin sayısı 73,3 milyona geriledi.
Gelişmiş ülkelerde ve Avrupa Birliği ülkelerinde gençler arasındaki işsizlik oranı 2012 yılına göre yüzde 1,4 gerilerken Doğu Asya, Güneydoğu Asya, Pasifik, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da işsizlik oranlarında artış gözlemlendi.
169 milyon genç işçi günde 2 doların altında gelirle yaşıyor
Nüfusun yaşlanmasıyla genç iş gücününün azaldığı, bununla beraber genç işsizlerin sayısı azalmasına rağmen, işsizlik oranın hala yüksek olduğu belirtilen raporda, bu oranın 2015'te yüzde 13,1'e çıkabileceği ifade edildi.
Raporda, dünyadaki genç iş gücünün yüzde 43'nün ya işsiz ya da çalışmasına rağmen yoksulluk içinde yaşadığına dikkat çekildi.
Az gelişmiş ülkelerde genç iş gücünün yüzde 31'inin hiçbir eğitim almadığı kaydedilen raporda, alt orta gelirli ülkelerde bu oranın yüzde 6, üst orta gelirli ülkelerde ise yüzde 2 olduğu ifade edildi.
Rapora göre, gelişmekte olan ülkelerde 169 milyon genç işçi çalışan yoksul sınıfında ve günlük 2 doların altında gelirle yaşıyor. Günlük 4 doların altında gelirle yaşayan genç işçi sayısı ise 286 milyon.
Türkiye’de işsizlik arttı
Türkiye'de ise 15-24 yaş grubu arasında işsizlik oranı 2010 yılında yüzde 21,7 iken 2014'te bu rakam yüzde 17,9'a geriledi.
Genç işsizler, geçen yıla oranla 2015'in ilk sekiz ayında artarak 18,5'e çıktı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
“Gençler İçin Küresel İşsizlik Eğilimleri 2015" raporuna göre, dünyada 73,3 milyon genç işsiz var. Türkiyedeki gençler arasındaki işsizlik oranı ise yüzde 18,5.
Dünya genelinde gençler arasında işsizlik oranında geçen yıllara oranla biraz düşüş yaşansa da, 73 milyondan fazla gencin hala işsiz olduğu açıklandı.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün, "Gençler İçin Küresel işsizlik Eğilimleri 2015" raporu yayımlandı.
Gençler arasındaki işsizlik oranının yüzde 13 olduğu ifade edilen raporda, küresel ekonomik krizin ardından gençler arasındaki işsizlik oranında biraz iyileşme kaydedilmesine rağmen, milyonlarca gencin iyi bir iş bulmasının hala çok zor olduğuna dikkat çekildi.
Rapora göre, 2009 yılında 76,6 milyon genç işsiz bulunurken, 2014 yılında genç işsizlerin sayısı 73,3 milyona geriledi.
Gelişmiş ülkelerde ve Avrupa Birliği ülkelerinde gençler arasındaki işsizlik oranı 2012 yılına göre yüzde 1,4 gerilerken Doğu Asya, Güneydoğu Asya, Pasifik, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da işsizlik oranlarında artış gözlemlendi.
169 milyon genç işçi günde 2 doların altında gelirle yaşıyor
Nüfusun yaşlanmasıyla genç iş gücününün azaldığı, bununla beraber genç işsizlerin sayısı azalmasına rağmen, işsizlik oranın hala yüksek olduğu belirtilen raporda, bu oranın 2015'te yüzde 13,1'e çıkabileceği ifade edildi.
Raporda, dünyadaki genç iş gücünün yüzde 43'nün ya işsiz ya da çalışmasına rağmen yoksulluk içinde yaşadığına dikkat çekildi.
Az gelişmiş ülkelerde genç iş gücünün yüzde 31'inin hiçbir eğitim almadığı kaydedilen raporda, alt orta gelirli ülkelerde bu oranın yüzde 6, üst orta gelirli ülkelerde ise yüzde 2 olduğu ifade edildi.
Rapora göre, gelişmekte olan ülkelerde 169 milyon genç işçi çalışan yoksul sınıfında ve günlük 2 doların altında gelirle yaşıyor. Günlük 4 doların altında gelirle yaşayan genç işçi sayısı ise 286 milyon.
Türkiye’de işsizlik arttı
Türkiye'de ise 15-24 yaş grubu arasında işsizlik oranı 2010 yılında yüzde 21,7 iken 2014'te bu rakam yüzde 17,9'a geriledi.
Genç işsizler, geçen yıla oranla 2015'in ilk sekiz ayında artarak 18,5'e çıktı.
Son Güncelleme: Cuma, 09 Ekim 2015 15:55
Gösterim: 692
Obezite oranı 2008 yılına göre yüzde 31,1 artarak yüzde 19,9 ulaşan Türkiye, OECD ülkeleri içinde obezite sorununun en fazla yaşandığı 3. ülke oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre obezite oranı 2008'de yüzde 15,2 iken, 2014 yılında yüzde 31,1 oranında artış göstererek yüzde 19,9'a yükseldi. Artış oranı, kadınlarda yüzde 32,3, erkeklerde ise yüzde 24 olarak ölçüldü.
Verilere göre, fazla kilolular ile obezler toplandığında kadınların yüzde 53,8'inin, erkeklerin de yüzde 53,5'inin kilo sorunu bulunduğu ortaya çıktı.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerine ilişkin obezite oranlarında ise en yüksek oran yüzde 28,7 ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) oldu. Bu ülkeyi yüzde 22,2 ile İzlanda, yüzde 19,9'luk oranla da Türkiye izledi.
Obezite oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla yüzde 2,4 ile Kore, yüzde 10,3'lük oranla İsviçre ve İtalya oldu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Obezite oranı 2008 yılına göre yüzde 31,1 artarak yüzde 19,9 ulaşan Türkiye, OECD ülkeleri içinde obezite sorununun en fazla yaşandığı 3. ülke oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre obezite oranı 2008'de yüzde 15,2 iken, 2014 yılında yüzde 31,1 oranında artış göstererek yüzde 19,9'a yükseldi. Artış oranı, kadınlarda yüzde 32,3, erkeklerde ise yüzde 24 olarak ölçüldü.
Verilere göre, fazla kilolular ile obezler toplandığında kadınların yüzde 53,8'inin, erkeklerin de yüzde 53,5'inin kilo sorunu bulunduğu ortaya çıktı.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerine ilişkin obezite oranlarında ise en yüksek oran yüzde 28,7 ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) oldu. Bu ülkeyi yüzde 22,2 ile İzlanda, yüzde 19,9'luk oranla da Türkiye izledi.
Obezite oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla yüzde 2,4 ile Kore, yüzde 10,3'lük oranla İsviçre ve İtalya oldu.
Son Güncelleme: Perşembe, 08 Ekim 2015 16:05
Gösterim: 656
Gelişen teknolojiyle artan "hareketsiz yaşamın", ani ölümlerin çoğunun nedeni olan toplardamarlardaki pıhtı oluşumu riskini yükselttiği belirtildi.
Gelişen teknolojiyle artan "hareketsiz yaşamın", ani ölümlerin çoğunun nedeni olan toplardamarlardaki pıhtı oluşumu riskini yükselttiği belirtildi.
Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Öcal Berkan, gelişen teknolojik koşullar nedeniyle insanların daha çok masa başında çalıştığını, banka işlemlerini, alışverişlerini ve daha birçok işini internet üzerinden hallettiğine dikkati çekti.
Bu durumun insanları hareketsiz bir yaşama sevk ettiğini söyleyen Berkan, bu kişilerin zamanla nedenini bilemediği sağlık sorunlarıyla karşılaşabildiğini söyledi.
Berkan, bu şekilde ortaya çıkan ve tanı konulamayan ani ölümleri "sessiz ölüm" olarak da adlandırdıklarını ifade etti.
Uzun süre hareket edilmemesi durumlarda kan akışının yavaşlamasına bağlı olarak bacak ve baldırlarda pıhtılar oluşabileceğini belirten Berkan, "Sessiz ölüm olarak da adlandırdığımız pıhtı oluşumu, dakikalar içinde gelişen olumsuz bir tablo sonucunda ani ölümlere yol açabilir. Her 100 kişiden 5'i hayatlarında en az bir kez bu olayla karşılaşmakta. Bu hastalık, dünyada ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer almaktadır. Tanıda yaşanan zorluklar göz önüne alındığında bu hastalığın görülme oranının aslında çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir" diye konuştu.
Yatan hastalarda risk daha fazla
Prof. Dr. Berkan, akciğerlere pıhtı atma riskinin hastanede yatan hastalarda normal kişilerden 10 kat daha fazla görüldüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Özellikle hastanelerde beklenmedik hasta ölümlerinin en önemli nedenidir. Ameliyat sonrası, kalp yetmezliği ve nörolojik nedenle uzun süreli yatanlarda, kanser tedavisi görenlerde, kalça kırıklarında, gebelik ve doğum sonrasında pıhtı oluşması olasılığı mutlaka düşünülmeli ve önlem alınmalıdır. Pıhtı oluşumunu engellemek için yatak istirahatlerinde hastaların aralıklarla kaldırılıp dolaştırılması, uzun süre hareketsiz kalınacaksa baldır kaslarının çalıştırması, varis çorabı giyilmesi, 'heparin' adlı kan sulandırıcı ilacın verilmesi çok önemli."
Uzun süre hareketsiz kalınmamasının pıhtı oluşumuyla ortaya çıkan ani ölümlerden korunmanın en önemli şartı olduğunu vurgulayan Berkan, uzun süre bilgisayar başında kalınmamasını, uçak, otobüs ve arabayla uzun mesafeli yolculuklarda kısa yürüyüşler, bacakların ve ayak bileğinin hareket ettirilmesi gerektiğini önerdi.
Berkan, 50 yaş üzeri kişiler, doğum kontrol hapı kullananlar, damar tıkanıklığı geçirenler, aşırı kilolular, gebeler, kanser hastaları, alkol ve uyuşturucu kullananlar, fazla sigara içenler, genetik yatkınlığı olanlar ile varis hastalarında pıhtı oluşma riskinin daha fazla olduğunu belirterek "Belirtileri, bacakta ya da baldırda şişlik, ağrı ve hassasiyettir. Yaşam tarzında değişiklikler yapılması, kilo verilmesi, sigaranın bırakılması, bol su içilmesi, genetik yatkınlığı olanlarda düzenli ilaç kullanılması hastalık riskini en aza indirir" dedi.
Çok seyahat eden kişilere de uyarılarda bulunan Berkan, yolculuk sırasında gevşek, sıkmayan, rahat, bol giysiler giyilmesini, bol sıvı alınmasını, alkol ve fazla kahve kullanılmamasını tavsiye etti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Gelişen teknolojiyle artan "hareketsiz yaşamın", ani ölümlerin çoğunun nedeni olan toplardamarlardaki pıhtı oluşumu riskini yükselttiği belirtildi.
Gelişen teknolojiyle artan "hareketsiz yaşamın", ani ölümlerin çoğunun nedeni olan toplardamarlardaki pıhtı oluşumu riskini yükselttiği belirtildi.
Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Öcal Berkan, gelişen teknolojik koşullar nedeniyle insanların daha çok masa başında çalıştığını, banka işlemlerini, alışverişlerini ve daha birçok işini internet üzerinden hallettiğine dikkati çekti.
Bu durumun insanları hareketsiz bir yaşama sevk ettiğini söyleyen Berkan, bu kişilerin zamanla nedenini bilemediği sağlık sorunlarıyla karşılaşabildiğini söyledi.
Berkan, bu şekilde ortaya çıkan ve tanı konulamayan ani ölümleri "sessiz ölüm" olarak da adlandırdıklarını ifade etti.
Uzun süre hareket edilmemesi durumlarda kan akışının yavaşlamasına bağlı olarak bacak ve baldırlarda pıhtılar oluşabileceğini belirten Berkan, "Sessiz ölüm olarak da adlandırdığımız pıhtı oluşumu, dakikalar içinde gelişen olumsuz bir tablo sonucunda ani ölümlere yol açabilir. Her 100 kişiden 5'i hayatlarında en az bir kez bu olayla karşılaşmakta. Bu hastalık, dünyada ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada yer almaktadır. Tanıda yaşanan zorluklar göz önüne alındığında bu hastalığın görülme oranının aslında çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir" diye konuştu.
Yatan hastalarda risk daha fazla
Prof. Dr. Berkan, akciğerlere pıhtı atma riskinin hastanede yatan hastalarda normal kişilerden 10 kat daha fazla görüldüğüne dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Özellikle hastanelerde beklenmedik hasta ölümlerinin en önemli nedenidir. Ameliyat sonrası, kalp yetmezliği ve nörolojik nedenle uzun süreli yatanlarda, kanser tedavisi görenlerde, kalça kırıklarında, gebelik ve doğum sonrasında pıhtı oluşması olasılığı mutlaka düşünülmeli ve önlem alınmalıdır. Pıhtı oluşumunu engellemek için yatak istirahatlerinde hastaların aralıklarla kaldırılıp dolaştırılması, uzun süre hareketsiz kalınacaksa baldır kaslarının çalıştırması, varis çorabı giyilmesi, 'heparin' adlı kan sulandırıcı ilacın verilmesi çok önemli."
Uzun süre hareketsiz kalınmamasının pıhtı oluşumuyla ortaya çıkan ani ölümlerden korunmanın en önemli şartı olduğunu vurgulayan Berkan, uzun süre bilgisayar başında kalınmamasını, uçak, otobüs ve arabayla uzun mesafeli yolculuklarda kısa yürüyüşler, bacakların ve ayak bileğinin hareket ettirilmesi gerektiğini önerdi.
Berkan, 50 yaş üzeri kişiler, doğum kontrol hapı kullananlar, damar tıkanıklığı geçirenler, aşırı kilolular, gebeler, kanser hastaları, alkol ve uyuşturucu kullananlar, fazla sigara içenler, genetik yatkınlığı olanlar ile varis hastalarında pıhtı oluşma riskinin daha fazla olduğunu belirterek "Belirtileri, bacakta ya da baldırda şişlik, ağrı ve hassasiyettir. Yaşam tarzında değişiklikler yapılması, kilo verilmesi, sigaranın bırakılması, bol su içilmesi, genetik yatkınlığı olanlarda düzenli ilaç kullanılması hastalık riskini en aza indirir" dedi.
Çok seyahat eden kişilere de uyarılarda bulunan Berkan, yolculuk sırasında gevşek, sıkmayan, rahat, bol giysiler giyilmesini, bol sıvı alınmasını, alkol ve fazla kahve kullanılmamasını tavsiye etti.
Son Güncelleme: Pazartesi, 21 Eylül 2015 14:01
Gösterim: 643
Bilgisayar kullanımına ve arama motorlarına aşırı bağımlılığın, hafızayı zayıflattığı bildirildi.
BBC'nin haberine göre, Birmingham Üniversitesinden Maria Wimber ve ekibinin yaptığı araştırma çerçevesinde İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda ve Lüksemburg'da yaşayan 6 bin yetişkinin hafızayla ilgili alışkanlıkları incelendi.
Araştırma, çok sayıda kişinin, bilgiyi anımsamak için bilgisayarlara başvurduğunu, çocukken kullanılan telefon numaralarını hatırlarken, iş yerlerinin ya da aile üyelerinin telefon numaralarını hatırlayamadığını ortaya koydu.
Maria Wimber, bilgiye dijital yollardan ulaşma eğiliminin, "uzun süreli hafıza oluşumunu engellediğini" belirterek bilgiyi anımsama sürecinin, kalıcı hafıza yaratılmasının en etkili yolu olduğuna, öte yandan tekrar tekrar internete bakmak gibi bilgiyi pasif olarak tekrar etmenin, kalıcı hafıza izi oluşturmadığına dikkati çekti.
Araştırmada, İngiltere'deki katılımcıların yüzde 45'inin, 10 yaşındayken kullanılan ev telefonu numaralarını hatırlarken, yüzde 29'unun çocuklarının, yüzde 43'ünün de iş yerlerinin telefon numaralarını anımsayamadığı ortaya çıktı.
Yine İngiltere'de eşlerinin telefon numaralarını hatırlayanların oranı yüzde 51 iken, bu oranın İtalya'da yüzde 80'e çıktığı görüldü.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Bilgisayar kullanımına ve arama motorlarına aşırı bağımlılığın, hafızayı zayıflattığı bildirildi.
BBC'nin haberine göre, Birmingham Üniversitesinden Maria Wimber ve ekibinin yaptığı araştırma çerçevesinde İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda ve Lüksemburg'da yaşayan 6 bin yetişkinin hafızayla ilgili alışkanlıkları incelendi.
Araştırma, çok sayıda kişinin, bilgiyi anımsamak için bilgisayarlara başvurduğunu, çocukken kullanılan telefon numaralarını hatırlarken, iş yerlerinin ya da aile üyelerinin telefon numaralarını hatırlayamadığını ortaya koydu.
Maria Wimber, bilgiye dijital yollardan ulaşma eğiliminin, "uzun süreli hafıza oluşumunu engellediğini" belirterek bilgiyi anımsama sürecinin, kalıcı hafıza yaratılmasının en etkili yolu olduğuna, öte yandan tekrar tekrar internete bakmak gibi bilgiyi pasif olarak tekrar etmenin, kalıcı hafıza izi oluşturmadığına dikkati çekti.
Araştırmada, İngiltere'deki katılımcıların yüzde 45'inin, 10 yaşındayken kullanılan ev telefonu numaralarını hatırlarken, yüzde 29'unun çocuklarının, yüzde 43'ünün de iş yerlerinin telefon numaralarını anımsayamadığı ortaya çıktı.
Yine İngiltere'de eşlerinin telefon numaralarını hatırlayanların oranı yüzde 51 iken, bu oranın İtalya'da yüzde 80'e çıktığı görüldü.
Son Güncelleme: Çarşamba, 07 Ekim 2015 11:52
Gösterim: 1170
Bilim adamları ilk kez ses dalgalarını kullanarak beyin hücrelerini kontrol etmeyi başardı.
"Nature Communications" dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, araştırmacılar, laboratuvar ortamında ultrason dalgalarıyla minik bir kurtçuğun beynindeki bazı nöronları faaliyete geçirerek hayvanın farklı bir yöne hareket etmesini sağladı.
California'daki Salk Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü'nden Stuart Ibsen, "Bu teknik, beynin derinliklerindeki belirli bir bölgeyi harekete geçirmek için büyük avantaj yaratacak. Tekniği, şimdi de farelerde deneyeceğiz ve bir memelinin beyninde işe yarayıp yaramadığını kontrol edeceğiz" dedi.
Deneylerde daha önce beyin haritası çıkarılan "Caenorhabditis elegans" cinsi kurtçuk kullanıldı. Yeryüzündeki canlılar arasında en basit sinir sistemlerinden birine sahip olan bu kurtçukların beyninde 302 nöron bulunuyor. Nöronların yüzeyindeki hücre zarı, ultrason dalgalarıyla geriliyor ve zardaki TRP-4 diye adlandırılan bir kanal harekete geçiyor. Araştırmacılar, kurtçuğun beynini kontrol etmek için diğer hücrelerdeki kanalları genetik değişime uğrattı. Kurtçuklar, alçak frekanslı ultrason dalgalarının etkisini artırmak için de minik kabarcıkların içine yerleştirildi.
Daha önce beyin hücrelerinin kontrol edilmesi için ışığın kullanıldığı bir teknik geliştirilmişti. Ancak ışığın dokulara nüfuz edememesi ve hızla dağılması nedeniyle yöntemin başarılı olması için fiber-optik implanta ihtiyaç duyulmuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Bilim adamları ilk kez ses dalgalarını kullanarak beyin hücrelerini kontrol etmeyi başardı.
"Nature Communications" dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, araştırmacılar, laboratuvar ortamında ultrason dalgalarıyla minik bir kurtçuğun beynindeki bazı nöronları faaliyete geçirerek hayvanın farklı bir yöne hareket etmesini sağladı.
California'daki Salk Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü'nden Stuart Ibsen, "Bu teknik, beynin derinliklerindeki belirli bir bölgeyi harekete geçirmek için büyük avantaj yaratacak. Tekniği, şimdi de farelerde deneyeceğiz ve bir memelinin beyninde işe yarayıp yaramadığını kontrol edeceğiz" dedi.
Deneylerde daha önce beyin haritası çıkarılan "Caenorhabditis elegans" cinsi kurtçuk kullanıldı. Yeryüzündeki canlılar arasında en basit sinir sistemlerinden birine sahip olan bu kurtçukların beyninde 302 nöron bulunuyor. Nöronların yüzeyindeki hücre zarı, ultrason dalgalarıyla geriliyor ve zardaki TRP-4 diye adlandırılan bir kanal harekete geçiyor. Araştırmacılar, kurtçuğun beynini kontrol etmek için diğer hücrelerdeki kanalları genetik değişime uğrattı. Kurtçuklar, alçak frekanslı ultrason dalgalarının etkisini artırmak için de minik kabarcıkların içine yerleştirildi.
Daha önce beyin hücrelerinin kontrol edilmesi için ışığın kullanıldığı bir teknik geliştirilmişti. Ancak ışığın dokulara nüfuz edememesi ve hızla dağılması nedeniyle yöntemin başarılı olması için fiber-optik implanta ihtiyaç duyulmuştu.
Son Güncelleme: Perşembe, 17 Eylül 2015 12:05
Gösterim: 998

