Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'yla ortaklaşa düzenlediği ''Okul Sütü Programı'' kapsamında ilk sütler, 2 Mayıs'ta dağıtılacak. 

Özel okullar hariç ana sınıfı ve 1, 2, 3, 4, 5. sınıf öğrencilerine, bu eğitim öğretim yılı sonuna kadar süt dağıtımı yapılacak. 17 Nisan'da gerçekleştirilen süt ihalesini kazanan 4 ortak girişimle sözleşmeler dün imzalandı. Süt firmaları, dağıtımla ilgili herhangi bir sorun olmayacağını ve ilk sütün 2 Mayıs günü öğrencilere verilebileceğini taahhüt etti. Hayvancılık Genel Müdürü Ali Karaca, toplam 7,2 milyon öğrenciye her gün 200 ml'lik süt dağıtılacağını belirterek, bu projeyle hem öğrencilere süt içme alışkanlığı kazandırmayı hem de piyasadaki arz fazlası sütü değerlendirmeyi amaçladıklarını söyledi. Türkiye'de günlük süt üretiminin dönemsel olarak değişiklik gösterdiğini ve şu anda piyasada arz fazlalığı bulunduğunu anlatan Karaca, Okul Sütü Programı'yla günlük bin 500 ton sütün piyasadan çekileceğini kaydetti. Karaca, süt tozu projesiyle de 2 bin ton olmak üzere Bakanlığın bu süreçte piyasadan günlük 3 bin 500 ton süt çekeceğini ve piyasada fiyat istikrarını sağlamaya çalışacağını belirtti.

> Öğrenciler 2 Mayıs’ta süt içmeye başlayacak

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'yla ortaklaşa düzenlediği ''Okul Sütü Programı'' kapsamında ilk sütler, 2 Mayıs'ta dağıtılacak. 

Özel okullar hariç ana sınıfı ve 1, 2, 3, 4, 5. sınıf öğrencilerine, bu eğitim öğretim yılı sonuna kadar süt dağıtımı yapılacak. 17 Nisan'da gerçekleştirilen süt ihalesini kazanan 4 ortak girişimle sözleşmeler dün imzalandı. Süt firmaları, dağıtımla ilgili herhangi bir sorun olmayacağını ve ilk sütün 2 Mayıs günü öğrencilere verilebileceğini taahhüt etti. Hayvancılık Genel Müdürü Ali Karaca, toplam 7,2 milyon öğrenciye her gün 200 ml'lik süt dağıtılacağını belirterek, bu projeyle hem öğrencilere süt içme alışkanlığı kazandırmayı hem de piyasadaki arz fazlası sütü değerlendirmeyi amaçladıklarını söyledi. Türkiye'de günlük süt üretiminin dönemsel olarak değişiklik gösterdiğini ve şu anda piyasada arz fazlalığı bulunduğunu anlatan Karaca, Okul Sütü Programı'yla günlük bin 500 ton sütün piyasadan çekileceğini kaydetti. Karaca, süt tozu projesiyle de 2 bin ton olmak üzere Bakanlığın bu süreçte piyasadan günlük 3 bin 500 ton süt çekeceğini ve piyasada fiyat istikrarını sağlamaya çalışacağını belirtti.

Son Güncelleme: Cuma, 27 Nisan 2012 14:04

Gösterim: 1748

TBMM 9. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi toplandı.

TBMM 9. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi toplandıBaşkanlığı'na, Antalya Muratpaşa Lisesi'nden Talu Bilgili seçildi.  TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 9. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi'nin özel birleşiminde, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in konuşmasının ardından, koltuğunu geçici başkan Hakkari Şemdinli İMKB Lisesi öğrencisi Sadık Şen'e devretti. Sadık Şen birlikte, Türkiye Öğrenci Meclisi Başkanlık Divanı üyeleri yerlerini aldı. 81 ilden gelen öğrenci temsilcileri, yaklaşık 1 saat süreyle andiçti. Ankara Öğrenci Meclisi Başkanı Etka Serhan Uslu'nun andiçmesinden önce Atatürk'ün anısına 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.  Andiçme töreninin ardından Türkiye Öğrenci Başkanlık Divanı seçimine geçildi. Başkanlığa, Bursa Öğrenci Meclisi Başkanı Berkun Can Topaler, Antalya Öğrenci Meclisi Başkanı Talu Bilgili ve Ankara Öğrenci Meclisi Başkanı Uslu ile Elazığ Öğrenci Meclisi Başkanı Hakan Fatih Tekeş aday oldu.  Talu Bilgili, ''Yeni anayasa yaratılmışların en şereflisi olan insanın onuruna yaraşır olmalı. Eğitimin bilimsel temeller üzerinde yükselmesi için çalışacağız'' dedi. Konuşmaların ardından yapılan gizli oylamada, seçimi Antalya Öğrenci Meclisi Başkanı Talu Bilgili kazandı.

> TBMM 9. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi toplandı

TBMM 9. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi toplandı.

TBMM 9. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi toplandıBaşkanlığı'na, Antalya Muratpaşa Lisesi'nden Talu Bilgili seçildi.  TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 9. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi'nin özel birleşiminde, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in konuşmasının ardından, koltuğunu geçici başkan Hakkari Şemdinli İMKB Lisesi öğrencisi Sadık Şen'e devretti. Sadık Şen birlikte, Türkiye Öğrenci Meclisi Başkanlık Divanı üyeleri yerlerini aldı. 81 ilden gelen öğrenci temsilcileri, yaklaşık 1 saat süreyle andiçti. Ankara Öğrenci Meclisi Başkanı Etka Serhan Uslu'nun andiçmesinden önce Atatürk'ün anısına 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.  Andiçme töreninin ardından Türkiye Öğrenci Başkanlık Divanı seçimine geçildi. Başkanlığa, Bursa Öğrenci Meclisi Başkanı Berkun Can Topaler, Antalya Öğrenci Meclisi Başkanı Talu Bilgili ve Ankara Öğrenci Meclisi Başkanı Uslu ile Elazığ Öğrenci Meclisi Başkanı Hakan Fatih Tekeş aday oldu.  Talu Bilgili, ''Yeni anayasa yaratılmışların en şereflisi olan insanın onuruna yaraşır olmalı. Eğitimin bilimsel temeller üzerinde yükselmesi için çalışacağız'' dedi. Konuşmaların ardından yapılan gizli oylamada, seçimi Antalya Öğrenci Meclisi Başkanı Talu Bilgili kazandı.

Son Güncelleme: Cuma, 27 Nisan 2012 13:57

Gösterim: 2558

3 bin 500 okula ücretsiz dağıtılan 7 bin tirajlı “Okulların Sesi” adlı dergide İlköğretim çağındaki çocuklara, 'hacamat yaptırmaları' tavsiye edildi.

hacamat tavsiyesiİstanbul'’daki kamu kurumlarının yanı sıra 3 bin 500 okula ücretsiz dağıtılan 7 bin tirajlı “Okulların Sesi” adlı dergide, ilköğretim çağındaki çocuklara, “dikkat dağınıklığı ve unutkanlık” sorununu çözmek için hacamat yaptırmaları tavsiye edildi.

Habertürk'ün haberine göre; yayın kurulunda İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge Birimi’nden Yusuf Çopur ile Bağcılar Milli Eğitim Şube Müdürü Aziz Erdoğan’ın da yer aldığı dergide “hacamat”, doğal tedavi uzmanı Süleyman Gök tarafından anlatıldı.

Dergide “hacamat”, damarlardaki kirli kanın jiletle kesilerek vücuttan atılması olarak tanımlanırken, 70 derde deva olduğu belirtildi.

> İlköğretimde 'hacamat' skandalı

3 bin 500 okula ücretsiz dağıtılan 7 bin tirajlı “Okulların Sesi” adlı dergide İlköğretim çağındaki çocuklara, 'hacamat yaptırmaları' tavsiye edildi.

hacamat tavsiyesiİstanbul'’daki kamu kurumlarının yanı sıra 3 bin 500 okula ücretsiz dağıtılan 7 bin tirajlı “Okulların Sesi” adlı dergide, ilköğretim çağındaki çocuklara, “dikkat dağınıklığı ve unutkanlık” sorununu çözmek için hacamat yaptırmaları tavsiye edildi.

Habertürk'ün haberine göre; yayın kurulunda İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge Birimi’nden Yusuf Çopur ile Bağcılar Milli Eğitim Şube Müdürü Aziz Erdoğan’ın da yer aldığı dergide “hacamat”, doğal tedavi uzmanı Süleyman Gök tarafından anlatıldı.

Dergide “hacamat”, damarlardaki kirli kanın jiletle kesilerek vücuttan atılması olarak tanımlanırken, 70 derde deva olduğu belirtildi.

Son Güncelleme: Cuma, 27 Nisan 2012 11:30

Gösterim: 1632

Bir dönem Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı yapan, bir önceki dönem Milli Eğitim Bakanlığı yapan ve Türkiye'nin en çok konuşulan siyasetçilerinden biri olan Ak Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş, Atanamayan Öğretmenler ile ilgili "Bana hakaret eden öğretmenlerin atanmaması eğitim için daha hayırlı" dedi.

Bir dönem Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı yapan, bir önceki dönem Milli Eğitim Bakanlığı yapan ve Türkiye'nin en çok konuşulan siyasetçilerinden biri olan Ak Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş suskunluğunu bozdu... Söz Sende programında Balçiçek İlter'in sorularını yanıtlayan Nimet Baş, Bakanlık yaptığı dönemlerden, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarına kadar pek çok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu...

Atanamayan Öğretmenler ile ilgili "Bana hakaret eden öğretmenlerin atanmaması eğitim için daha hayırlı" diyen Baş, 28 Şubat süreci için ise, "Asıl hedef Erdoğan'dı" diye konuştu. 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını

anlatırken zaman zaman gözleri dolan Nimet Baş, Çevik Bir ve dönemin simge isimlerinin gözaltına alındığını görünce çok duygulandığını belirtti.

İşte Ak Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş'ın o açıklamaları...

Ben 55 bin öğretmen ataması meselesini defalarca anlattım... Milli Eğitim Bakanı olarak her yıl bütçe planlamasını yaparken Maliye'den bütçe talep edersiniz. Yüksek düzeyde talep edersiniz, bunlar bütçe olanakları çerçevesinde değerlendirilir. Ben de böyle bir atama yapmayı planladığımızı Plan Bütçe Komisyonunda ifade ettim. Bir önceki yıl, Maliye'den bize 25 bin kadro çıktığı halde 40 bin öğretmen ataması yapmayı planladığımızı ifade etmiştim, bunu gerçekleştirdik. Ayrıca en yüksek öğretmen atamasının gerçekleştiği dönem de benim Milli Eğitim Bakanlığı dönemimdir. Bütün bunlara rağmen en büyük haksızlığa ben uğradım... Sözler ve vaatler konusunda elbette devamlılık var. Mesela Hüseyin Çelik'in vermiş olduğu "Sözleşmeli öğretmenlere kadro" sözü benim dönemimde gerçekleşti... Ben

öğretmen camiasında sevgiyle anılan biriyim. Ama sosyal medyada benim çocuğuma bile beddua yazan öğretmen adayları var. İnanılmaz hakaretler ediliyor. Bana hakaret eden, o kadar kötü bir dili kullanabilen kişi gerçekten öğretmense onun atanamaması eğitim açısından daha iyidir.

"KADINLIĞIM, ANNELİĞİM SORGULANDI"

Ak Parti Milletvekili Nimet Baş, Kadın ve Aile Bakanlığı döneminde Malatya'da bir çocuk yuvasında yaşanan dayak skandalı ile ilgili olarak ise şu ifadeleri kullandı: Kadın ve Aile Bakanlığım uzun ve zorlu bir dönemdi. Malatya hadisesi olduğunda 3,5 aylık Bakandım. Günlerce haftalarca haber yapıldı. O dönem 100 küsür köşe yazısında istifam istendi. Vicdan ve merhanet yarıştırması çok insafsızdı. Günlerce o görüntüleri veren, rahatlıkla seyredenlerden farklı olarak ben o görüntüleri seyredemedim. Ama ben bu hislerimi kamuoyuyla paylaşmayı duygu sömürüsü olarak gören bir insanım. Biraz da bunu arabesk bir tutum olarak görüyorum. Basın benden arabesk pozları istiyordu ama ben öyle biri değilim. Bir kadın gazeteci, günlerce televizyonda, "Ben anneyim" diyerek kendi anneliği üzerinden bir vicdansızlıkla suçluyordu beni. O dönemde benim kadınlığım, anneliğim sorgulandı. Benim yerimde erkek bir bakan olsaydı babalığı sorgulanmazdı ama benim anneliğim sorgulandı. Zor günler geçirdik. Çocuğum bir süre okula bile gidemedi, televizyon izleyemedi.

HAKİMLER, "HAKLISINIZ AMA SİZİ MAHKUM ETMEK ZORUNDAYIM" DİYORDU

28 Şubat sürecinde medyadan, iş dünyasından, STK'lardan birçok mağdurun avukatlığını yapan Nimet Baş, o günleri anlatırken duygusal anlar yaşadı, zaman zaman gözleri doldu. Nimet Baş şunları söyledi: Ben 28 Şubat sürecinde, bugün kamuoyunda gözükmeyen, hiç sesleri çıkmayan, çok önemli insanların, gerçek mağdurların avukatlığını yapıyordum. O dönem bırakın hukuk devletine dair bir talepte bulunmayı kanun devleti olmanız durumunda dahi olması gerekenlerin olmadığı bir süreç vardı.

Mukayese ettiğim zaman 28 Şubat'ı 12 Eylül'den daha kötü algılıyorum. Çünkü, meşru olmayan, görünmeyen güçlerle savaşıyorsunuz. Bir hukukçu için en zor şey savunma hakkının kısıtlanması ve ihlaller durumunda başvurabileceğiniz mekanizmaların olmamasıdır. Biz bu mekanizmaları kaybettik 28 Şubat sürecinde. Müvekkiliniz işkenceye uğruyor bu sizin duyabileceğiniz şekilde yapılıyor. Şikayet etmeniz gerekiyor, doktor raporu alamıyorsunuz... Bir hakimin rahatlıkla, "Evet siz haklısınız ama ben sizi mahkum etmek zorundayım." dediği bir hukuksal dönemdi... Milletvekili olup siyasete girdiğimde AB uyum paketleri çerçevesi içerisinde terörle mücadele kanunun 8. maddesinin de içinde olduğu bir paket geçtiğinde sevinçten sabaha kadar uyuyamamıştım. Çünkü o madde benim müvekkillerimin bir çoğu hakkında işlem yapılmasına olanak vermişti. Günlerimiz Devlet Güvenlik Mahkemesinin, Terörle Mücadelenin bahçesinde geçiyordu.

"28 ŞUBAT SÜRECİNDE AĞIR İŞKENCELER YAPILDI"

Nimet Baş, o dönem bir cadı avı başlatıldığını insanların suçsuz yere gözaltına alındığını da belirterek şöyle devam etti: Bir işadamı gecenin 2'sinde gözaltına alınıyor. Bu insana "Sen paranı laik devlet düzenini yıkmak için harcayacaksın." deniliyor. Soruşturma başlıyor ve süreç tamamlandığında bu kişi iflas etmiş oluyor. Çünkü doğrudan onun ekonomik hayatının bitirilmesi hedefi var. 28 Şubat sadece bir güç oluşumuna yönelik değildi, aynı zamanda bir sermaye kavgasıydı. Diğer taraftan STKlar da aynı yöntemlerle kapatılıyor, yok edilmeye çalışılıyor... İşkence de oluyordu. Bir müvekkilim çok ağır bir işkenceye uğradı. Doktor raporu alamadık. Kendisinden bunları anlatmasını istediğimde gözlerime bakamadı. Ellerini bir yere koydu ve sürekli ellerine bakarak konuştu. "Bunları size anlatamayacak kadar onurum zedelendi." dedi.

"ASIL HEDEF TAYYİP ERDOĞAN'DI"

"O dönemin asıl hedefi Tayyip Erdoğan'dı" diyen Nimet Baş, müvekkili olan iş adamlarına bu yönde sorgulama yapıldığını söyledi. Sorgulamada, "Tayyip Erdoğan'a para veriyor musunuz?" diye sorulduğunu belirten Baş, şöyle devam etti: "Sayın Başbakan'ın o dönemdeki siyasi gücünü ve sempatisini de

ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimdi 28 Şubat. Hedef Erdoğan'ı tamamen yok etmek, siyaset arenasında söz sahibi olabilecek bir aktör olmaktan çıkarmaktı.   Sanığı baskı altına alıp, Erdoğan'a para verdiğine yönelik açıklamalar almak istiyorlardı. Ama bütün bunlara rağmen bir açık bulunamadı. Mizansende bile Fadime Şahin, Ali Kalkancı gibi sahte isimler kullanıldı. Muhafazakar camia içinde olan herkes Ali Kalkancı diye bir şey olmadığını bilir, "Bu nereden çıktı? Kimdir?" diyorlardı.

"ÇEVİK BİR GÖZALTINA ALININCA DUYGULANDIM"

Balçiçek İlter'in "Çevik Bir ve dönemin simge isimleri gözaltına alınınca ne hissettiniz?" sorusuna Nimet Baş, "Duygulandım." diye cevap verdi. Baş, "Çünkü bu isimler çok büyük haksızlıklar yaptılar. Bizzat şahit oldum. Umarım o dönemin tüm mağduriyetlerini giderecek bir yargılama olur. Bizlerin göreceği şekilde yargılanıyor olmasına 'Şükür' dedim" diye konuştu.

(habertürk)

> AKP'li Vekil atanamayan öğretmenler için ne dedi?

Bir dönem Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı yapan, bir önceki dönem Milli Eğitim Bakanlığı yapan ve Türkiye'nin en çok konuşulan siyasetçilerinden biri olan Ak Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş, Atanamayan Öğretmenler ile ilgili "Bana hakaret eden öğretmenlerin atanmaması eğitim için daha hayırlı" dedi.

Bir dönem Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı yapan, bir önceki dönem Milli Eğitim Bakanlığı yapan ve Türkiye'nin en çok konuşulan siyasetçilerinden biri olan Ak Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş suskunluğunu bozdu... Söz Sende programında Balçiçek İlter'in sorularını yanıtlayan Nimet Baş, Bakanlık yaptığı dönemlerden, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarına kadar pek çok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu...

Atanamayan Öğretmenler ile ilgili "Bana hakaret eden öğretmenlerin atanmaması eğitim için daha hayırlı" diyen Baş, 28 Şubat süreci için ise, "Asıl hedef Erdoğan'dı" diye konuştu. 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını

anlatırken zaman zaman gözleri dolan Nimet Baş, Çevik Bir ve dönemin simge isimlerinin gözaltına alındığını görünce çok duygulandığını belirtti.

İşte Ak Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş'ın o açıklamaları...

Ben 55 bin öğretmen ataması meselesini defalarca anlattım... Milli Eğitim Bakanı olarak her yıl bütçe planlamasını yaparken Maliye'den bütçe talep edersiniz. Yüksek düzeyde talep edersiniz, bunlar bütçe olanakları çerçevesinde değerlendirilir. Ben de böyle bir atama yapmayı planladığımızı Plan Bütçe Komisyonunda ifade ettim. Bir önceki yıl, Maliye'den bize 25 bin kadro çıktığı halde 40 bin öğretmen ataması yapmayı planladığımızı ifade etmiştim, bunu gerçekleştirdik. Ayrıca en yüksek öğretmen atamasının gerçekleştiği dönem de benim Milli Eğitim Bakanlığı dönemimdir. Bütün bunlara rağmen en büyük haksızlığa ben uğradım... Sözler ve vaatler konusunda elbette devamlılık var. Mesela Hüseyin Çelik'in vermiş olduğu "Sözleşmeli öğretmenlere kadro" sözü benim dönemimde gerçekleşti... Ben

öğretmen camiasında sevgiyle anılan biriyim. Ama sosyal medyada benim çocuğuma bile beddua yazan öğretmen adayları var. İnanılmaz hakaretler ediliyor. Bana hakaret eden, o kadar kötü bir dili kullanabilen kişi gerçekten öğretmense onun atanamaması eğitim açısından daha iyidir.

"KADINLIĞIM, ANNELİĞİM SORGULANDI"

Ak Parti Milletvekili Nimet Baş, Kadın ve Aile Bakanlığı döneminde Malatya'da bir çocuk yuvasında yaşanan dayak skandalı ile ilgili olarak ise şu ifadeleri kullandı: Kadın ve Aile Bakanlığım uzun ve zorlu bir dönemdi. Malatya hadisesi olduğunda 3,5 aylık Bakandım. Günlerce haftalarca haber yapıldı. O dönem 100 küsür köşe yazısında istifam istendi. Vicdan ve merhanet yarıştırması çok insafsızdı. Günlerce o görüntüleri veren, rahatlıkla seyredenlerden farklı olarak ben o görüntüleri seyredemedim. Ama ben bu hislerimi kamuoyuyla paylaşmayı duygu sömürüsü olarak gören bir insanım. Biraz da bunu arabesk bir tutum olarak görüyorum. Basın benden arabesk pozları istiyordu ama ben öyle biri değilim. Bir kadın gazeteci, günlerce televizyonda, "Ben anneyim" diyerek kendi anneliği üzerinden bir vicdansızlıkla suçluyordu beni. O dönemde benim kadınlığım, anneliğim sorgulandı. Benim yerimde erkek bir bakan olsaydı babalığı sorgulanmazdı ama benim anneliğim sorgulandı. Zor günler geçirdik. Çocuğum bir süre okula bile gidemedi, televizyon izleyemedi.

HAKİMLER, "HAKLISINIZ AMA SİZİ MAHKUM ETMEK ZORUNDAYIM" DİYORDU

28 Şubat sürecinde medyadan, iş dünyasından, STK'lardan birçok mağdurun avukatlığını yapan Nimet Baş, o günleri anlatırken duygusal anlar yaşadı, zaman zaman gözleri doldu. Nimet Baş şunları söyledi: Ben 28 Şubat sürecinde, bugün kamuoyunda gözükmeyen, hiç sesleri çıkmayan, çok önemli insanların, gerçek mağdurların avukatlığını yapıyordum. O dönem bırakın hukuk devletine dair bir talepte bulunmayı kanun devleti olmanız durumunda dahi olması gerekenlerin olmadığı bir süreç vardı.

Mukayese ettiğim zaman 28 Şubat'ı 12 Eylül'den daha kötü algılıyorum. Çünkü, meşru olmayan, görünmeyen güçlerle savaşıyorsunuz. Bir hukukçu için en zor şey savunma hakkının kısıtlanması ve ihlaller durumunda başvurabileceğiniz mekanizmaların olmamasıdır. Biz bu mekanizmaları kaybettik 28 Şubat sürecinde. Müvekkiliniz işkenceye uğruyor bu sizin duyabileceğiniz şekilde yapılıyor. Şikayet etmeniz gerekiyor, doktor raporu alamıyorsunuz... Bir hakimin rahatlıkla, "Evet siz haklısınız ama ben sizi mahkum etmek zorundayım." dediği bir hukuksal dönemdi... Milletvekili olup siyasete girdiğimde AB uyum paketleri çerçevesi içerisinde terörle mücadele kanunun 8. maddesinin de içinde olduğu bir paket geçtiğinde sevinçten sabaha kadar uyuyamamıştım. Çünkü o madde benim müvekkillerimin bir çoğu hakkında işlem yapılmasına olanak vermişti. Günlerimiz Devlet Güvenlik Mahkemesinin, Terörle Mücadelenin bahçesinde geçiyordu.

"28 ŞUBAT SÜRECİNDE AĞIR İŞKENCELER YAPILDI"

Nimet Baş, o dönem bir cadı avı başlatıldığını insanların suçsuz yere gözaltına alındığını da belirterek şöyle devam etti: Bir işadamı gecenin 2'sinde gözaltına alınıyor. Bu insana "Sen paranı laik devlet düzenini yıkmak için harcayacaksın." deniliyor. Soruşturma başlıyor ve süreç tamamlandığında bu kişi iflas etmiş oluyor. Çünkü doğrudan onun ekonomik hayatının bitirilmesi hedefi var. 28 Şubat sadece bir güç oluşumuna yönelik değildi, aynı zamanda bir sermaye kavgasıydı. Diğer taraftan STKlar da aynı yöntemlerle kapatılıyor, yok edilmeye çalışılıyor... İşkence de oluyordu. Bir müvekkilim çok ağır bir işkenceye uğradı. Doktor raporu alamadık. Kendisinden bunları anlatmasını istediğimde gözlerime bakamadı. Ellerini bir yere koydu ve sürekli ellerine bakarak konuştu. "Bunları size anlatamayacak kadar onurum zedelendi." dedi.

"ASIL HEDEF TAYYİP ERDOĞAN'DI"

"O dönemin asıl hedefi Tayyip Erdoğan'dı" diyen Nimet Baş, müvekkili olan iş adamlarına bu yönde sorgulama yapıldığını söyledi. Sorgulamada, "Tayyip Erdoğan'a para veriyor musunuz?" diye sorulduğunu belirten Baş, şöyle devam etti: "Sayın Başbakan'ın o dönemdeki siyasi gücünü ve sempatisini de

ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimdi 28 Şubat. Hedef Erdoğan'ı tamamen yok etmek, siyaset arenasında söz sahibi olabilecek bir aktör olmaktan çıkarmaktı.   Sanığı baskı altına alıp, Erdoğan'a para verdiğine yönelik açıklamalar almak istiyorlardı. Ama bütün bunlara rağmen bir açık bulunamadı. Mizansende bile Fadime Şahin, Ali Kalkancı gibi sahte isimler kullanıldı. Muhafazakar camia içinde olan herkes Ali Kalkancı diye bir şey olmadığını bilir, "Bu nereden çıktı? Kimdir?" diyorlardı.

"ÇEVİK BİR GÖZALTINA ALININCA DUYGULANDIM"

Balçiçek İlter'in "Çevik Bir ve dönemin simge isimleri gözaltına alınınca ne hissettiniz?" sorusuna Nimet Baş, "Duygulandım." diye cevap verdi. Baş, "Çünkü bu isimler çok büyük haksızlıklar yaptılar. Bizzat şahit oldum. Umarım o dönemin tüm mağduriyetlerini giderecek bir yargılama olur. Bizlerin göreceği şekilde yargılanıyor olmasına 'Şükür' dedim" diye konuştu.

(habertürk)

Son Güncelleme: Cuma, 27 Nisan 2012 12:24

Gösterim: 2693

Geçtiğimiz günlerde ortaya atılan bir iddia yüzünden gündeme gelen ÖSYM'nin başı daha çok ağrıyacak gibi görünüyor. Çünkü Chrome'daki bir özellik puanların değiştirilmesine imkan tanıyor.

YGS sonuçlarının açıklanmasından sonraya ortaya atılan ‘Bir günde puanım 100 puan birden düştü’ iddialarına ÖSYM’den yalanlama gelirken, ÖSYM’nin sonuç açıklama sayfasında yapılacak ufak bir işlem bu tarz iddiaların ortaya atılmasına aracı oluyor.

Şırnak Lisesi 12. Sınıf öğrencisi Abdulhaluk Cin 19 Nisan’da açıklanan Yüksek Öğretim Geçiş Sınavı sonuçlarının ardından, YGS -3 puan türünde 334 puan aldığını, ancak bir gün sonra puanına tekrardan baktığında puanının 100 puan birden düşerek 234 puana indiğini iddia etmiş bunun üzerine ÖSYM ise adayın iddia ettiği hususun asılsız olduğu belirtilerek, ''Adayların sonuç bilgilerinde herhangi bir değişiklik asla söz konusu olmamıştır'' ifadeleri kullanmıştı. Bu olay karşılıklı hukuk zemininde aydınlığa kavuşa dururken bizde Haber7.com olarak bu olayın nasıl gerçekleşebileceğini araştırdık ve ortaya çok çarpıcı tespitler çıktı.

İnternet tarayıcısı Google Chrome ÖSYM'nin başını daha çok ağrıtacak gibi görünüyor.  Çünkü Chrome'da yer alan bir özellik sayesinde Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin sınav sonuç açıklama sistemi üzerinde yapılan ufak tefek bir iki işlem ile sınava giren adayın puanın değiştirilmesi mümkün. Üstelik bu işlemi yapmak için ne WEB Master olmaya ne de profesyonel bilgisayar kullanıcısı olmaya gerek var…'Giriş' diye tabir edilen internet bilgisi ile sizde YGS ve LYS’den aldığınız puanı sistem üzerinde değiştirebilir ve yakınlarınızı yazdığınız puanı aldığınıza ikna edebilirsiniz. Ama daha ileri gidemezsiniz çünkü sistemde sadece ekran görüntüsünü değiştirebilir, ancak aldığınız gerçek puan üzerinde hiçbir şekilde oynama yapamazsınız.

İşlem 3 basit aşamadan oluşuyor. Öncelikle bilgisayarınızda internet tarayıcısı olarak Google Chrome’un yüklü olması gerekiyor. Çünkü internet tarayıcılarından Explorer, Mozilla ve Safari’de işlemin değiştirilmesine imkan tanıyan özellik bulunmuyor.

Daha sonrasında Google Chrome üzerinden ÖSYM’nin sonuç açıklama sayfasına girerek ilk olarak hangi puanın değişmesini istiyorsanız o puanın üstünde mousenuz ile sağ tıklayıp açılan alandaki öğeyi denetle seçeneğini tıklıyorsunuz, ikinci olarak açılan denetim panelinden puanın üstüne gelip sağ tıklayıp edit text diyorsunuz ve buraya istediğiniz puanı yazıyorsunuz, üçüncü ve son olarak puanı yazdıktan sonra klavyenizdeki enter tuşuna basıp işlemi sonlandırıyorsunuz. Hayırlı olsun, puanınız sadece görsel olarak değişti...

> Chrome'la sınav sonuçlarını değiştirmek mümkün mü?

Geçtiğimiz günlerde ortaya atılan bir iddia yüzünden gündeme gelen ÖSYM'nin başı daha çok ağrıyacak gibi görünüyor. Çünkü Chrome'daki bir özellik puanların değiştirilmesine imkan tanıyor.

YGS sonuçlarının açıklanmasından sonraya ortaya atılan ‘Bir günde puanım 100 puan birden düştü’ iddialarına ÖSYM’den yalanlama gelirken, ÖSYM’nin sonuç açıklama sayfasında yapılacak ufak bir işlem bu tarz iddiaların ortaya atılmasına aracı oluyor.

Şırnak Lisesi 12. Sınıf öğrencisi Abdulhaluk Cin 19 Nisan’da açıklanan Yüksek Öğretim Geçiş Sınavı sonuçlarının ardından, YGS -3 puan türünde 334 puan aldığını, ancak bir gün sonra puanına tekrardan baktığında puanının 100 puan birden düşerek 234 puana indiğini iddia etmiş bunun üzerine ÖSYM ise adayın iddia ettiği hususun asılsız olduğu belirtilerek, ''Adayların sonuç bilgilerinde herhangi bir değişiklik asla söz konusu olmamıştır'' ifadeleri kullanmıştı. Bu olay karşılıklı hukuk zemininde aydınlığa kavuşa dururken bizde Haber7.com olarak bu olayın nasıl gerçekleşebileceğini araştırdık ve ortaya çok çarpıcı tespitler çıktı.

İnternet tarayıcısı Google Chrome ÖSYM'nin başını daha çok ağrıtacak gibi görünüyor.  Çünkü Chrome'da yer alan bir özellik sayesinde Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin sınav sonuç açıklama sistemi üzerinde yapılan ufak tefek bir iki işlem ile sınava giren adayın puanın değiştirilmesi mümkün. Üstelik bu işlemi yapmak için ne WEB Master olmaya ne de profesyonel bilgisayar kullanıcısı olmaya gerek var…'Giriş' diye tabir edilen internet bilgisi ile sizde YGS ve LYS’den aldığınız puanı sistem üzerinde değiştirebilir ve yakınlarınızı yazdığınız puanı aldığınıza ikna edebilirsiniz. Ama daha ileri gidemezsiniz çünkü sistemde sadece ekran görüntüsünü değiştirebilir, ancak aldığınız gerçek puan üzerinde hiçbir şekilde oynama yapamazsınız.

İşlem 3 basit aşamadan oluşuyor. Öncelikle bilgisayarınızda internet tarayıcısı olarak Google Chrome’un yüklü olması gerekiyor. Çünkü internet tarayıcılarından Explorer, Mozilla ve Safari’de işlemin değiştirilmesine imkan tanıyan özellik bulunmuyor.

Daha sonrasında Google Chrome üzerinden ÖSYM’nin sonuç açıklama sayfasına girerek ilk olarak hangi puanın değişmesini istiyorsanız o puanın üstünde mousenuz ile sağ tıklayıp açılan alandaki öğeyi denetle seçeneğini tıklıyorsunuz, ikinci olarak açılan denetim panelinden puanın üstüne gelip sağ tıklayıp edit text diyorsunuz ve buraya istediğiniz puanı yazıyorsunuz, üçüncü ve son olarak puanı yazdıktan sonra klavyenizdeki enter tuşuna basıp işlemi sonlandırıyorsunuz. Hayırlı olsun, puanınız sadece görsel olarak değişti...

Son Güncelleme: Cuma, 27 Nisan 2012 10:54

Gösterim: 21686


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.