İmam Hatipleri biz umacı yaptık
- Ayrıntılar
- Kategori: Gündem
- Cuma, 21 Eylül 2012 08:51 tarihinde oluşturuldu
Mehmet Ali Birand’ın bugün yazısı
Başbakan İmam Hatipleri neden sevmediğimizi sordu. Hemen söyleyeyim: Uzun yıllar boyunca bu okulların birer irtica yuvası olduğuna inandırıldık. Laikliği yok etmeye çalışan insan yetiştirdiğine ikna edildik. Korkutulduk. Bugün gerçeklerle karşılaşmanın şokunu yaşıyoruz.
Başbakan salı günkü konuşmasını İmam Hatiplere ayırmış ve "Neden bu okulları sevmiyorsunuz?..." diye sormuştu. Ardından , gereksiz şekilde ve tamamen siyasi nedenlerle "...Terörist yetiştirmedikleri için mi sevmiyorsunuz?..."gibi anlaşılması ve kabul edilmesi çok güç bir dizi soru sormuştu. Bu sorular üzerinde durmuyorum...Zira tartışmak dahi gereksiz.
Aksine, gerçek soruya bir yanıt vermek istiyorum.
"...Neden bu okulları sevmiyorunuz ?..."
Çok doğru bir soru...Neden sevmiyoruz?
Sevmiyoruz değil de, neden soğuk davranıyoruz?
Nedeni çok açık belli.
Bizim kuşağımız din öğrenimini, Kuran öğrenimini, Arapça duayı dahi belirli bir sınırın ötesinde tehlikeli buldu. Hemen İrtica ile ilişkilendirildi. Laik sistemi bu kesimlerin yıkacağı öğretildi. İrticacı kelimesi bizim dönemimizde keşfedildi. Din, fazla derinliklerine girilmemesi gereken, Allah sevgisi, Kuran saygısı, birkaç dua bilmekle sınırlı kalması tercih edilen bir konuydu.
Genel hava böyleydi.
Böyle yetiştirildik.
Bu ortama, Erbakan'cıların da önemli katkısı oldu. İmam Hatipleri arka bahçeleri gibi gördüler. Yeşil bayraklı mitinglerde İmam Hatipleri ön planda tuttular.Bizden başka türlü bir insan yetiştirmek istediklerini söylediler.
Böylesine bir karmaşa içinde İmam Hatip Okullarına hep mesafeli kaldık. Açıkça söylenmese dahi, derinden derine kulağımıza bu okulların tehlikesinden söz edilir oldu. O kadar ki, 12 Eylül darbesi sonrası askeri yönetimin İmam Hatip Okulu açmasını hiçbir zaman anlayamadık.Demirel'in döneminde açılan İmam Hatipleri, bu partinin laikliği sevmemesine bağladık.
Ben Erenköy'de büyüdüm. Komşularımız, Topbaş'lardı. Büyük ve dindar bir aileydiler. Çocukları da (Abidin ve Osman Topbaş) benim çok yakın arkadaşlarımdı. İmam Hatip okuluna giderlerdi. Benden çok daha ağır bir eğitim alırlardı. Yanısıra da din eğitimi vardı. Daha o tarihlerde, onlarla aramızda fark olmadığını görmeye, bu okullara konulan mesafenin nedenini sorgulamaya başladığımı hatırlarım.
Aradan yıllar geçti, daha bir fazla alışıldı, ancak laik kesimin korkusu hala tam anlamıyla geçmedi.
Hala belirli bir kuşku ve kaygı duyuluyor.
Dedim ya, genlerimize işlemiş bir defa...
Bugün dahi, giderek bütün okulların İmam Hatip'leşmesinden çekiniliyor.
Hala, bu gençlerin veya ailelerin neden İmam Hatip'i tercih ettiklerini araştırmıyoruz. Onları anlamaya çalışmıyoruz. Sadece garip bir savunma havasındayız. Sanki İmam Hatip Mezunları birgün tüm hayatımıza hakim olacak ve günlük yaşamımıza hükmedeceklermiş varsayımından kurtulmuş değiliz.
Şimdi okurlarımdan bir bölümünün ".. yarın kapımıza dayandıklarında ne olacak? Bu işin sınırı nedir?..." dediğini duyar gibiyim.
Korkuların hala yaşadığını gösteren tepkiler bunlar...
Ben bu ülkenin birgün Din kurallarıyla yönetileceğine inanmayanlardanım. Gereksiz korkularla kendimizi sınırlamamızdan, bizden farklı düşünenleri düşman gibi görme alışkanlığına isyan edenlerdenim.
Sizler isterseniz, kazanamayacağınız bu savaşı sürdürün.
Ben, artık yeni Türkiye'ye inanıyorum.
HASAN CEMAL EN ZOR İŞİ BAŞARDI...
Kim ne derse desin, Hasan Cemal kolay kolay her insanın açıkça söyleyemediğini kitaplaştırdı. Gerçekten de en zor'u başardı.
Everest yayınları tarafından piyasaya çıkarılan 1915 Ermeni Soykırımı kitabını, sevseniz de sevmeseniz de alıp okumanızı tavsiye ederim.
Kitap, 1915 olaylarının hikayesini anlatmıyor. Soykırım olup olmadığını da tartışmıyor.
Kitap, Hasan Cemal'in kişisel olarak, Ermeni Sorunu konusunda neler yaşadığını anlatıyor.
Başlangıçta, tam bir inkar. Adeta 1915'te hiçbir şey olmamış gibi davranan bir Devlet ve onun kulları olan bizler...Üstelik, Cemal Paşa’nın torunu olarak Hasan Cemal'in hissettiği ekstra baskılar ve ardından gelen, 2000'li yıllardaki uyanış dönemi.
Hepimiz bu süreçlerden geçmedik mi ?
Lütfen bana doğruyu söyleyin:
Ermeni Sorunu veya 1915'te yaşananları bize ilk defa kim sorgulattı ?
Asala denilen cinayet şebekesi değil mi ?
O zamana kadar, Devlet sustu, kitaplar anlatmadı.
Ne zaman ki diplomatlarımız katledilmeye başlandı, o zaman uyanmadık mı? O zaman ilk defa sorgulamaya başlamadık mı? Aradan yıllar geçtikçe, Ermeniler seslerini yükselttiler, bilmediklerimizi haykırır oldular, bizlerin sorgulamaları da arttı.
Hrant Dink'in katli, bu ülkede yaşayan önemli bir kesimin fikrini değiştirdi. İnsanları uyandırdı. Bugün artık 1915 olaylarına çok farklı bakıyoruz.
İşte Hasan Cemal geçirdiği bu değişimi anlatıyor. Son derece insancıl bir hikayeyi dillendiriyor.
Aydınlanmak isteyenlere...
Değişmenin suç değil, çok doğal olduğunu inananlara...
Tavsiye ederim.
(hürriyet)
YASAL UYARI:
Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
-
Eğitimde Güçlü Stratejik İletişim: Halkla ilişkiler ve kurumsal iletişim ile marka değeriniz nasıl yükselir?
-
'Özel okulların yaklaşık %50 kapasitesi atıl durumda olacak'
-
İbrahim Taşel Ortaokulunun açılışını Bakan Yusuf Tekin yaptı
-
‘Okul standartları gelecekte global ölçekte değerlendirilecek’
-
Bakan Yusuf Tekin’den TÜSİAD konferansında 12 zor soru
-
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli İzleme ve Değerlendirme Sistemi TTKB-İDES hayata geçirildi
-
MEB’den okullarda şiddete karşı yeni genelge
-
Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli yaygınlaştırılacak
-
Çevreci okullara Yeşil Bayrak
-
Girne Koleji yeni Kampüsünü Manisa’da açtı