Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Biçerli, Türkiye’nin kalkınması için en önemli unsurlardan birinin Hayat Boyu Öğrenme olduğunu söylüyor.
Türkiye’de hayat boyu öğrenmenin sunulması ortak bir sorumluluk olup, bu konuda birçok kurum ve kuruluş ile işbirliği dahilinde çalışmaların yürütülmesinin esas olduğunu vurgulayan MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Biçerli, hayat boyu öğrenmenin, Türkiye’nin kalkınması için en önemli unsurlardan biri olduğunu ifade ediyor.
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü olarak Türkiye Yetişkin Öğrenme Projesi’nden bahseder misiniz? Bu projeyle kaç kişiye ulaştınız?
“Yetişkin Öğrenimi İçin Avrupa Uygulamaları” hibe programı kapsamında yürütülmüş olan 483.120 Avro bütçeli Türkiye Yetişkin Öğrenme Avrupa Gündemi Uygulaması 01 Eylül 2012’de başlamış ve 24 Eylül 2014 tarihinde yapılan Kapanış Konferansı ile sona ermiştir. Gündemin amacı, Türkiye’deki yetişkin eğitiminin analiz edilmesi aracılığıyla bireylerin yetişkin eğitimi ve hayat boyu öğrenme faaliyetlerine katılmalarının önündeki engelleri tespit etmek ve kaldırılması için politikalar belirlemek; yetişkin eğitiminde kritik rol sahipleri olan yaygın eğitim kurum yöneticilerinin eğitimleri yoluyla yetişkin eğitiminin önemine ilgilerini çekmek ve daha önce yaygın eğitim kurumlarıyla tanışmamış yetişkinlerin söz konusu kurumlarla tanışmalarına katkı sağlamak dolayısıyla nihai olarak hayat boyu öğrenme faaliyetlerine katılımı artırmaya yardımcı olmaktır.
Gündemimiz kapsamında birçok faaliyet gerçekleştirdik.
- 26 NUTS II bölgesindeki büyüme merkezlerinde yetişkin eğitimi durum analizi ve eğitim ihtiyaç analizi yapmak amacıyla 3700 anket ve 260 yüz yüze görüşme uygulanmıştır. Bu anketler sonucunda hayat boyu öğrenmeye katılım oranları ve katılım oranlarının arttırılma yolları ile ilgili bir rapor hazırlanmıştır.
- Ankara’da 250 kişinin katılımıyla ‘Yetişkin Eğitimi Sempozyumu ve Kapanış Konferansı’ gerçekleştirilmiştir.
- Ulusal Hayat Boyu Öğrenme Kısa Film Yarışması gerçekleştirilmiştir, yarışmaya katılan 113 eserden 3 tanesine birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülü verilmiş ve 3 tanesi de mansiyon ile ödüllendirilmiştir. Ödüle layık görülen filmler Bakanlık web sayfasında ve Genel Müdürlüğün uygun görülen faaliyetlerinde yayınlanmıştır.
- Yaygın Eğitim Kurum Müdürleri ve Genel Müdürlük personelinden oluşan 81 ilden toplam 1529 kişi “Yetişkin Eğitimi” konusunda 2 günlük eğitim almıştır.
- Toplumun yetişkin eğitimi ile ilgili bilinçlendirilmesi amacıyla 81 ilin tamamında “Güvenli İnternet Kullanımı ve Aile İçi İletişim” konulu 1’er günlük seminerler gerçekleştirilmiştir. Bu seminerlere toplam 9388 yetişkin katılmış olup; 10 bin adet broşür dağıtılmıştır.
Hayat boyu öğrenmeyi yaygınlaştırmak adına diğer yaptığınız projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Projelerle neyi hedefliyorsunuz?
AB finansmanlı, yaklaşık 15 Milyon Avro bütçeli Hayat Boyu Öğrenmenin Geliştirilmesi Projesi-1, 26 Mayıs 2011-26 Eylül 2013 tarihleri arasında Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülmüştür. Bu Projenin bir parçası olduğu Hayat Boyu Öğrenme Operasyonu’nun genel hedefi; uygun ve kapsamlı Hayat Boyu Öğrenme stratejilerinin geliştirilmesi ve uygulanmasının desteklenmesidir. Proje kapsamında politika geliştirme, eğitim ve farkındalık arttırma alanında çalışmalar yapılmıştır.
• Politika bileşeni altında Taslak Hayat Boyu Öğrenme Koordinasyon Kanunu hazırlanmıştır.
• Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesinde kurulması öngörülen, ulusal çapta faaliyetleri yürütmesi planlanan Hayat Boyu Öğrenme Koordinasyon Merkezi, HBÖ Kurulu ve illerde yapılanması planlanan HBÖ Koordinasyon Birimleri kurulmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır.
• 2014-2018 dönemini kapsayacak Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi revizyonu yapılmıştır.
• Pilot illerde Hayat Boyu Öğrenme İl Eylem Planları hazırlanmıştır.
• 900 öğretmene 9 sektördeki özel işyerlerinde hizmet içi eğitim verilmesine yönelik olarak TOBB, TİSK ve TÜSİAD ile protokol imzalanmıştır.
• Proje kapsamında belirlenen meslekler ile ilgili olarak, Önceki Öğrenmelerin Tanınmasına yönelik, MYK tarafından yayınlanan ulusal meslek standartları ve öğretim programları karşılaştırılmış; birimler oluşturulmuş, öğrenme çıktıları geliştirilmiştir.
• Hayat Boyu Öğrenme sisteminin önemli bir ayağı olan Önceki Öğrenmelerin Tanınmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır. 8 meslek alanında uygulamalar yapılmıştır. Bu 8 meslek alanı: Elektrik tesisat ve pano montajcılığı (4. Seviye), Aşçılık, Otel rezervasyon görevlisi (3. Seviye), Ağ teknolojileri elemanı (4. Seviye), Ark kaynakçılığı (4. Seviye), İnşaat boyacılığı (3. Seviye), Otomotiv boyacılığı (4. Seviye), Kadın kuaförlüğüdür. Ayrıca belirlenen bu mesleklerden; Elektrik tesisat ve pano montajcılığı, Aşçılık, Otel rezervasyon görevlisi mesleklerinde ölçme ve değerlendirme yapılmıştır.
• Hayat Boyu Öğrenmenin İzleme ve Değerlendirmesi ile ilgili bir rapor hazırlanmıştır.
• Bu kapsamda ulusal ve uluslararası konferanslar, medyaya yönelik faaliyetler, ulusal ve yerel kanallarda yayınlanan kamu spotları, fotoğraf ve kısa film yarışmaları, illerde bilgilendirme ve basın toplantıları gerçekleştirilmiştir.
• Türkiye’deki ve Avrupa’daki öğrenme ve istihdam fırsatlarına tek bir adresten ulaşılabilecek bir Hayat Boyu Öğrenme web portalı hazırlanmıştır. Bu web portalının açık her türlü kursa, öğrenme fırsatına, İŞKUR sistemindeki açık işlere, AB Hayat Boyu Öğrenme web portalı PLOTEUS’a bağlanarak Avrupa ülkelerindeki öğrenme olanaklarına erişilebilecek, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri veren MBS sistemine ulaşılabilecek, Hayat Boyu Öğrenme sisteminin kurumsal olarak izlenmesi ve değerlendirmesi için önemli bir araç olması planlanmaktadır.
• 5 milyon Avro tutarında hibe projeler desteklenmiştir.
Hayat boyu öğrenme kapsamında verilen eğitimlerin içeriğinin oluşturulması için gerçekleştirdiğiniz çalışmalar nelerdir? Bu anlamda üniversiteler ve sektördeki firmalar ile yaptığınız işbirliklerinizden bahseder misiniz?
Genel Müdürlüğümüz, öğrenen bireyden öğrenen Türkiye’ye geçiş sürecinde farklı öğrenim ve yaş seviyesindeki bireylerin istihdam edilebilirliklerini ve sosyal kültürel gelişimlerini artırma vizyonu ile geniş örgütlenme ağı ve sunduğu eğitim hizmeti çeşitliliği aracılığıyla hedef kitlemiz olan ülke nüfusumuzun tamamına hizmet sağlamak üzere çalışmalarını sürdürmektedir. Genel Müdürlüğümüz bünyesindeki 1335 yaygın eğitim kurumu ile ülkemizde yetişkin eğitimi alanında en yaygın hizmet sunucusudur.
Yaygın eğitim programlarının hazırlanması, uygulanması sürecinde mesleki ve teknik, sosyal ve kültürel alanlarda meydana gelen gelişmeler doğrultusunda kaynakları birleştirmek, eğitimde kaliteyi yükseltmek, istihdam kolaylığı ve katılımcılara sosyal yararlar sağlamak amacıyla gerektiğinde çeşitli örgün eğitim-öğretim kurumlarına ait binalarda ve programların özelliğine göre atölye ve laboratuvar gibi eğitim ortamlarında, özel ve resmî kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılarak kurslar düzenlenmektedir.
Ayrıca, özel, resmî kurum ve kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapılarak il genelinde ve ülke genelinde protokoller düzenlenmektedir. Bu kapsamda üniversiteler ve sektörle işbirliği faaliyetleri sürekli geliştirilerek yürütülmektedir.
Hayat boyu öğrenme eğitimleri bir anlamda bireylerin mesleki yeterliliklerine katkı sağlıyor. Başta öğretmenler olmak üzere eğitim çalışanları için ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Bireyin günlük hayatını topluma uyumlu bir şekilde sürdürebilmesi ve mesleğindeki gelişmeleri yakından takip edebilmesi kendini yenilemesi ile mümkündür. Bireyin kendini sürekli yenilemesi ise ancak hayat boyu öğrenme ile sağlanabilir. Kasım 2014 tarihi itibariyle 2078 çeşit program ile tüm bireylere hizmet götürülmektedir. Programlara http://hbogm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/foet/foet.html adresinden erişilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerini artırmaya yönelik hizmetiçi eğitimler düzenlemektedir. Bu kapsamda yaygın eğitim kurumu yönetici ve eğiticilerine yönelik hizmetiçi eğitim faaliyetleri düzenlenmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın hayat boyu öğrenme programları için ileriye yönelik plan ve projeleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
“Hayat boyu öğrenmenin, Türkiye’nin kalkınması için en önemli unsurlarından biri” olduğu 10. Kalkınma Planında da vurgulanmıştır. Bununla birlikte planda, “İş gücünün eğitim düzeyi yükseltilerek istihdam edilebilirliği artırılacak ve iş gücü piyasasının talep ettiği becerilerin kazandırılması için yaşam boyu eğitim faaliyetlerine önem verilecektir.” vurgusu, önümüzdeki beş yılın politikaları arasında yer almaktadır. Türkiye’de hayat boyu öğrenmenin sunulması ortak bir sorumluluk olup, bu konuda birçok kurum ve kuruluş ile işbirliği dahilinde çalışmaların yürütülmesi esastır. 2013 verilerine göre %4 olan hayat boyu öğrenmeye katılım oranını AB ortalamalarına taşımak nihai hedefimizdir.
Bu kapsamda “temel becerileri kazandıran hayat boyu öğrenme programlarının geliştirilmesi” hedefine yönelik faaliyetler, Hayat Boyu Öğrenme Stratejisi Belgesi içinde 6 öncelik belirlenmiştir. Bunlar; Toplumda HBÖ Kültürü ve Farkındalığının Oluşturulması, HBÖ Fırsatlarının ve Sunumunun Artırılması, HBÖ Fırsatlarına Erişimin Artırılması, Hayat Boyu Rehberlik ve Danışmanlık Sisteminin Geliştirilmesi, Önceki Öğrenmelerin Tanınması Sisteminin Geliştirilmesi, HBÖ İzleme ve Değerlendirme Sisteminin Geliştirilmesi olarak belirlenmiştir. Öncelikler altında yer alan 29 tedbir maddesi kapsamında önümüzdeki dönem çalışmaları yürütülecektir.
Ayrıca 2013 yılında Türkiye’de hayat boyu öğrenme veri tabanı (HBÖ Web Portalı) kurulmuş www.hbo.gov.tr adresinden hizmet vermektedir. Bu veri tabanı, hayat boyu öğrenme faaliyetleri hakkında bilgileri içermektedir. Mevcut Web Portalı MEB ve İŞ-KUR bünyesindeki öğrenme ve istihdam fırsatlarını içermektedir. Ancak, hayat boyu öğrenme sistemi hakkında daha fazla bilgi temin etmek amacıyla, Web Portalı hayat boyu öğrenme hizmeti veren diğer kurum ve kuruluşların verilerini de içerecek şekilde geliştirilecektir.
HAYAT BOYU ÖĞRENME ÖĞRENMENİN HER PARÇASINI KAPSIYOR
Belirli zaman dilimi içerisinde verilen sürekli eğitimlerin, meslek liseleri ve meslek yüksekokullardaki eğitimin yerini alacağını düşünüyor musunuz? Bu doğrultuda bireylerin doğrudan iş hayatına atılması yolunda sadece sürekli eğitim kapsamında aldığı eğitim tek başına yeterli midir?
HBÖ’nin gelişmeye ve önem kazanmaya başlaması ile eğitimi okul yaşı ve okul binaları ile sınırlamanın doğru olmayacağı anlayışı benimsenmiş ve HBÖ’yi hem okul eğitimini hem de okul dışı eğitimi kapsayan tüm eğitsel etkinliklerin temel bileşeni olarak düşünme gerekliliği ortaya çıkmıştır. HBÖ sadece yetişkinler için yaygın eğitim, eğitimin yenilenmesi ve ikinci eğitim fırsatı değil; aynı zamanda, örgün, yaygın ve serbest öğrenme (hayattan öğrenme) olmak üzere, öğretim ve öğrenmenin her parçasını kapsamaktadır. Bu doğrultuda meslek öğrenme alternatifleri arasında, meslek liseleri, meslek yüksekokulları, sürekli eğitim merkezleri, yaygın eğitim kurumları ve hayattan öğrenme yolları yer almalı, bireyin tercihine göre hizmet verilmeye devam edilmelidir. Verilen belgelerin sektörde bulduğu karşılık önem taşımaktadır.
“Bireyin günlük hayatını topluma uyumlu bir şekilde sürdürebilmesi ve mesleğindeki gelişmeleri yakından takip edebilmesi kendini yenilemesi ile mümkündür. Bireyin kendini sürekli yenilemesi ise ancak hayat boyu öğrenme ile sağlanabilir. Kasım 2014 tarihi itibariyle 2078 çeşit program ile tüm bireylere hizmet götürülmektedir.”
Projeler kapsamındaki etkinliklere çoğunlukla Bakanlık personeli, öğretmenler ve yaygın eğitim kurumları yöneticileri ve sosyal ortaklar katılmaktadır.
EN ÇOK TERCİH EDİLEN İLK BEŞ KURS ALANI VE KURSİYER SAYILARI
Veriler 1 Ocak-31 Aralık 2013 tarihleri arasına aittir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Röportaj
MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Biçerli, Türkiye’nin kalkınması için en önemli unsurlardan birinin Hayat Boyu Öğrenme olduğunu söylüyor.
Türkiye’de hayat boyu öğrenmenin sunulması ortak bir sorumluluk olup, bu konuda birçok kurum ve kuruluş ile işbirliği dahilinde çalışmaların yürütülmesinin esas olduğunu vurgulayan MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Biçerli, hayat boyu öğrenmenin, Türkiye’nin kalkınması için en önemli unsurlardan biri olduğunu ifade ediyor.
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü olarak Türkiye Yetişkin Öğrenme Projesi’nden bahseder misiniz? Bu projeyle kaç kişiye ulaştınız?
“Yetişkin Öğrenimi İçin Avrupa Uygulamaları” hibe programı kapsamında yürütülmüş olan 483.120 Avro bütçeli Türkiye Yetişkin Öğrenme Avrupa Gündemi Uygulaması 01 Eylül 2012’de başlamış ve 24 Eylül 2014 tarihinde yapılan Kapanış Konferansı ile sona ermiştir. Gündemin amacı, Türkiye’deki yetişkin eğitiminin analiz edilmesi aracılığıyla bireylerin yetişkin eğitimi ve hayat boyu öğrenme faaliyetlerine katılmalarının önündeki engelleri tespit etmek ve kaldırılması için politikalar belirlemek; yetişkin eğitiminde kritik rol sahipleri olan yaygın eğitim kurum yöneticilerinin eğitimleri yoluyla yetişkin eğitiminin önemine ilgilerini çekmek ve daha önce yaygın eğitim kurumlarıyla tanışmamış yetişkinlerin söz konusu kurumlarla tanışmalarına katkı sağlamak dolayısıyla nihai olarak hayat boyu öğrenme faaliyetlerine katılımı artırmaya yardımcı olmaktır.
Gündemimiz kapsamında birçok faaliyet gerçekleştirdik.
- 26 NUTS II bölgesindeki büyüme merkezlerinde yetişkin eğitimi durum analizi ve eğitim ihtiyaç analizi yapmak amacıyla 3700 anket ve 260 yüz yüze görüşme uygulanmıştır. Bu anketler sonucunda hayat boyu öğrenmeye katılım oranları ve katılım oranlarının arttırılma yolları ile ilgili bir rapor hazırlanmıştır.
- Ankara’da 250 kişinin katılımıyla ‘Yetişkin Eğitimi Sempozyumu ve Kapanış Konferansı’ gerçekleştirilmiştir.
- Ulusal Hayat Boyu Öğrenme Kısa Film Yarışması gerçekleştirilmiştir, yarışmaya katılan 113 eserden 3 tanesine birincilik, ikincilik ve üçüncülük ödülü verilmiş ve 3 tanesi de mansiyon ile ödüllendirilmiştir. Ödüle layık görülen filmler Bakanlık web sayfasında ve Genel Müdürlüğün uygun görülen faaliyetlerinde yayınlanmıştır.
- Yaygın Eğitim Kurum Müdürleri ve Genel Müdürlük personelinden oluşan 81 ilden toplam 1529 kişi “Yetişkin Eğitimi” konusunda 2 günlük eğitim almıştır.
- Toplumun yetişkin eğitimi ile ilgili bilinçlendirilmesi amacıyla 81 ilin tamamında “Güvenli İnternet Kullanımı ve Aile İçi İletişim” konulu 1’er günlük seminerler gerçekleştirilmiştir. Bu seminerlere toplam 9388 yetişkin katılmış olup; 10 bin adet broşür dağıtılmıştır.
Hayat boyu öğrenmeyi yaygınlaştırmak adına diğer yaptığınız projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Projelerle neyi hedefliyorsunuz?
AB finansmanlı, yaklaşık 15 Milyon Avro bütçeli Hayat Boyu Öğrenmenin Geliştirilmesi Projesi-1, 26 Mayıs 2011-26 Eylül 2013 tarihleri arasında Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülmüştür. Bu Projenin bir parçası olduğu Hayat Boyu Öğrenme Operasyonu’nun genel hedefi; uygun ve kapsamlı Hayat Boyu Öğrenme stratejilerinin geliştirilmesi ve uygulanmasının desteklenmesidir. Proje kapsamında politika geliştirme, eğitim ve farkındalık arttırma alanında çalışmalar yapılmıştır.
• Politika bileşeni altında Taslak Hayat Boyu Öğrenme Koordinasyon Kanunu hazırlanmıştır.
• Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesinde kurulması öngörülen, ulusal çapta faaliyetleri yürütmesi planlanan Hayat Boyu Öğrenme Koordinasyon Merkezi, HBÖ Kurulu ve illerde yapılanması planlanan HBÖ Koordinasyon Birimleri kurulmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır.
• 2014-2018 dönemini kapsayacak Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi revizyonu yapılmıştır.
• Pilot illerde Hayat Boyu Öğrenme İl Eylem Planları hazırlanmıştır.
• 900 öğretmene 9 sektördeki özel işyerlerinde hizmet içi eğitim verilmesine yönelik olarak TOBB, TİSK ve TÜSİAD ile protokol imzalanmıştır.
• Proje kapsamında belirlenen meslekler ile ilgili olarak, Önceki Öğrenmelerin Tanınmasına yönelik, MYK tarafından yayınlanan ulusal meslek standartları ve öğretim programları karşılaştırılmış; birimler oluşturulmuş, öğrenme çıktıları geliştirilmiştir.
• Hayat Boyu Öğrenme sisteminin önemli bir ayağı olan Önceki Öğrenmelerin Tanınmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır. 8 meslek alanında uygulamalar yapılmıştır. Bu 8 meslek alanı: Elektrik tesisat ve pano montajcılığı (4. Seviye), Aşçılık, Otel rezervasyon görevlisi (3. Seviye), Ağ teknolojileri elemanı (4. Seviye), Ark kaynakçılığı (4. Seviye), İnşaat boyacılığı (3. Seviye), Otomotiv boyacılığı (4. Seviye), Kadın kuaförlüğüdür. Ayrıca belirlenen bu mesleklerden; Elektrik tesisat ve pano montajcılığı, Aşçılık, Otel rezervasyon görevlisi mesleklerinde ölçme ve değerlendirme yapılmıştır.
• Hayat Boyu Öğrenmenin İzleme ve Değerlendirmesi ile ilgili bir rapor hazırlanmıştır.
• Bu kapsamda ulusal ve uluslararası konferanslar, medyaya yönelik faaliyetler, ulusal ve yerel kanallarda yayınlanan kamu spotları, fotoğraf ve kısa film yarışmaları, illerde bilgilendirme ve basın toplantıları gerçekleştirilmiştir.
• Türkiye’deki ve Avrupa’daki öğrenme ve istihdam fırsatlarına tek bir adresten ulaşılabilecek bir Hayat Boyu Öğrenme web portalı hazırlanmıştır. Bu web portalının açık her türlü kursa, öğrenme fırsatına, İŞKUR sistemindeki açık işlere, AB Hayat Boyu Öğrenme web portalı PLOTEUS’a bağlanarak Avrupa ülkelerindeki öğrenme olanaklarına erişilebilecek, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri veren MBS sistemine ulaşılabilecek, Hayat Boyu Öğrenme sisteminin kurumsal olarak izlenmesi ve değerlendirmesi için önemli bir araç olması planlanmaktadır.
• 5 milyon Avro tutarında hibe projeler desteklenmiştir.
Hayat boyu öğrenme kapsamında verilen eğitimlerin içeriğinin oluşturulması için gerçekleştirdiğiniz çalışmalar nelerdir? Bu anlamda üniversiteler ve sektördeki firmalar ile yaptığınız işbirliklerinizden bahseder misiniz?
Genel Müdürlüğümüz, öğrenen bireyden öğrenen Türkiye’ye geçiş sürecinde farklı öğrenim ve yaş seviyesindeki bireylerin istihdam edilebilirliklerini ve sosyal kültürel gelişimlerini artırma vizyonu ile geniş örgütlenme ağı ve sunduğu eğitim hizmeti çeşitliliği aracılığıyla hedef kitlemiz olan ülke nüfusumuzun tamamına hizmet sağlamak üzere çalışmalarını sürdürmektedir. Genel Müdürlüğümüz bünyesindeki 1335 yaygın eğitim kurumu ile ülkemizde yetişkin eğitimi alanında en yaygın hizmet sunucusudur.
Yaygın eğitim programlarının hazırlanması, uygulanması sürecinde mesleki ve teknik, sosyal ve kültürel alanlarda meydana gelen gelişmeler doğrultusunda kaynakları birleştirmek, eğitimde kaliteyi yükseltmek, istihdam kolaylığı ve katılımcılara sosyal yararlar sağlamak amacıyla gerektiğinde çeşitli örgün eğitim-öğretim kurumlarına ait binalarda ve programların özelliğine göre atölye ve laboratuvar gibi eğitim ortamlarında, özel ve resmî kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılarak kurslar düzenlenmektedir.
Ayrıca, özel, resmî kurum ve kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapılarak il genelinde ve ülke genelinde protokoller düzenlenmektedir. Bu kapsamda üniversiteler ve sektörle işbirliği faaliyetleri sürekli geliştirilerek yürütülmektedir.
Hayat boyu öğrenme eğitimleri bir anlamda bireylerin mesleki yeterliliklerine katkı sağlıyor. Başta öğretmenler olmak üzere eğitim çalışanları için ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Bireyin günlük hayatını topluma uyumlu bir şekilde sürdürebilmesi ve mesleğindeki gelişmeleri yakından takip edebilmesi kendini yenilemesi ile mümkündür. Bireyin kendini sürekli yenilemesi ise ancak hayat boyu öğrenme ile sağlanabilir. Kasım 2014 tarihi itibariyle 2078 çeşit program ile tüm bireylere hizmet götürülmektedir. Programlara http://hbogm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/foet/foet.html adresinden erişilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerini artırmaya yönelik hizmetiçi eğitimler düzenlemektedir. Bu kapsamda yaygın eğitim kurumu yönetici ve eğiticilerine yönelik hizmetiçi eğitim faaliyetleri düzenlenmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın hayat boyu öğrenme programları için ileriye yönelik plan ve projeleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
“Hayat boyu öğrenmenin, Türkiye’nin kalkınması için en önemli unsurlarından biri” olduğu 10. Kalkınma Planında da vurgulanmıştır. Bununla birlikte planda, “İş gücünün eğitim düzeyi yükseltilerek istihdam edilebilirliği artırılacak ve iş gücü piyasasının talep ettiği becerilerin kazandırılması için yaşam boyu eğitim faaliyetlerine önem verilecektir.” vurgusu, önümüzdeki beş yılın politikaları arasında yer almaktadır. Türkiye’de hayat boyu öğrenmenin sunulması ortak bir sorumluluk olup, bu konuda birçok kurum ve kuruluş ile işbirliği dahilinde çalışmaların yürütülmesi esastır. 2013 verilerine göre %4 olan hayat boyu öğrenmeye katılım oranını AB ortalamalarına taşımak nihai hedefimizdir.
Bu kapsamda “temel becerileri kazandıran hayat boyu öğrenme programlarının geliştirilmesi” hedefine yönelik faaliyetler, Hayat Boyu Öğrenme Stratejisi Belgesi içinde 6 öncelik belirlenmiştir. Bunlar; Toplumda HBÖ Kültürü ve Farkındalığının Oluşturulması, HBÖ Fırsatlarının ve Sunumunun Artırılması, HBÖ Fırsatlarına Erişimin Artırılması, Hayat Boyu Rehberlik ve Danışmanlık Sisteminin Geliştirilmesi, Önceki Öğrenmelerin Tanınması Sisteminin Geliştirilmesi, HBÖ İzleme ve Değerlendirme Sisteminin Geliştirilmesi olarak belirlenmiştir. Öncelikler altında yer alan 29 tedbir maddesi kapsamında önümüzdeki dönem çalışmaları yürütülecektir.
Ayrıca 2013 yılında Türkiye’de hayat boyu öğrenme veri tabanı (HBÖ Web Portalı) kurulmuş www.hbo.gov.tr adresinden hizmet vermektedir. Bu veri tabanı, hayat boyu öğrenme faaliyetleri hakkında bilgileri içermektedir. Mevcut Web Portalı MEB ve İŞ-KUR bünyesindeki öğrenme ve istihdam fırsatlarını içermektedir. Ancak, hayat boyu öğrenme sistemi hakkında daha fazla bilgi temin etmek amacıyla, Web Portalı hayat boyu öğrenme hizmeti veren diğer kurum ve kuruluşların verilerini de içerecek şekilde geliştirilecektir.
HAYAT BOYU ÖĞRENME ÖĞRENMENİN HER PARÇASINI KAPSIYOR
Belirli zaman dilimi içerisinde verilen sürekli eğitimlerin, meslek liseleri ve meslek yüksekokullardaki eğitimin yerini alacağını düşünüyor musunuz? Bu doğrultuda bireylerin doğrudan iş hayatına atılması yolunda sadece sürekli eğitim kapsamında aldığı eğitim tek başına yeterli midir?
HBÖ’nin gelişmeye ve önem kazanmaya başlaması ile eğitimi okul yaşı ve okul binaları ile sınırlamanın doğru olmayacağı anlayışı benimsenmiş ve HBÖ’yi hem okul eğitimini hem de okul dışı eğitimi kapsayan tüm eğitsel etkinliklerin temel bileşeni olarak düşünme gerekliliği ortaya çıkmıştır. HBÖ sadece yetişkinler için yaygın eğitim, eğitimin yenilenmesi ve ikinci eğitim fırsatı değil; aynı zamanda, örgün, yaygın ve serbest öğrenme (hayattan öğrenme) olmak üzere, öğretim ve öğrenmenin her parçasını kapsamaktadır. Bu doğrultuda meslek öğrenme alternatifleri arasında, meslek liseleri, meslek yüksekokulları, sürekli eğitim merkezleri, yaygın eğitim kurumları ve hayattan öğrenme yolları yer almalı, bireyin tercihine göre hizmet verilmeye devam edilmelidir. Verilen belgelerin sektörde bulduğu karşılık önem taşımaktadır.
“Bireyin günlük hayatını topluma uyumlu bir şekilde sürdürebilmesi ve mesleğindeki gelişmeleri yakından takip edebilmesi kendini yenilemesi ile mümkündür. Bireyin kendini sürekli yenilemesi ise ancak hayat boyu öğrenme ile sağlanabilir. Kasım 2014 tarihi itibariyle 2078 çeşit program ile tüm bireylere hizmet götürülmektedir.”
Projeler kapsamındaki etkinliklere çoğunlukla Bakanlık personeli, öğretmenler ve yaygın eğitim kurumları yöneticileri ve sosyal ortaklar katılmaktadır.
EN ÇOK TERCİH EDİLEN İLK BEŞ KURS ALANI VE KURSİYER SAYILARI
Veriler 1 Ocak-31 Aralık 2013 tarihleri arasına aittir.
Son Güncelleme: Pazartesi, 22 Aralık 2014 14:57
Gösterim: 4432
Çocuğunuzun üstün zekalı veya üstün yetenekli olduğunu nasıl anlarsınız? Kimler üstün zekalıdır? Üstün zekalı çocuk nasıl tespit edilir? DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Bölümü Uzman Psikolog Şeyda Özdalga bu soruların cevabını verdi…
Kimler Üstün Zekalıdır?
Normal üstü zeka için üstün zekalı, zeki, üstün yetenekli, süper zeka, dahi gibi kavramlar kullanıyoruz. Üstün zekâlılar; daha hızlı öğrenen, daha uzun süre akılda tutan hafızaları güçlü, daha geniş ve derinliğine kavrayabilen, olay ve olgular arasındaki ilişkileri daha önce anlayabilen, zihinsel yaratıcılıkları ve akıl yürütmeleri gelişmiş, sezgileri güçlü, tüm bu zihinsel yetenekler bakımından akranlarına göre üstün zihin kapasitesine sahip çocuklardır. Beyin fonksiyonları yüksek düzeyde ve hızlı çalışır.
Zeka % 85-90 genetik olarak ailemizden bize geçer ve Dünya ve Türkiye nüfusunun yaklaşık % 2-3 si üstün zeka oranına sahip olduğu görülmektedir. Ülkemizde eğitim yaşında 15 milyon, 0-6 yaş grubunda 8.5 milyon, 3-6 yaş okul öncesi eğitim yaşında 4.5 milyon çocuk bulunmakta ve bu çocukların % 30'unu 5-6 yaş grubu çocukları oluşturmaktadır. Bu rakamlar üstün zekâlı öğrencilerin ele alınması gereken büyük bir öğrenci topluluğu olduğunu göstermektedir.
Nasıl tespit edilir?
Üstün zeka doğumdan itibaren çocuğun tüm gelişim alanlarındaki gözlem ve standart testlerle tespit edilebilir. Bebeklikte kurduğu göz kontağı, bir uyarana verdiği tepkisi, hareketleri taklit etmesi, daha sonra dil becerisi, anlaması, kendini oyalaması, seçtiği oyunlar, oyuncaklar, hafızası, tatmin olana kadar soran, sorgulayan yapısı, farklı ilgi alanları (uzay, nesli tükenen hayvanlar vs.), çabuk öğrenmesi ile yaşıtlarından farklı olan çocuklardır. Okuma yazmayı herhangi bir eğitim almadan gözlemleriyle öğrenebilirler.
Okulların bağlı olduğu İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinin Rehberlik Araştırma Merkezleri (RAM) ile özel danışmanlık merkezlerinde bu konuda özel sertifika sahibi psikologların uyguladığı wisc-r testi ile tespit edilmektedir. Bu test sözel ve görsel alana ait edinilmiş bilgi ve okul öğrenmesini ölçen sözel soruları cevaplama, sözel alanda soyutlama yapabilme ve kategorik düşünebilme, verilen kelime çiftleri arasında benzerlik bulmak yoluyla kavramlaştırma yapma, kısa süreli işitsel bellek, aktif işlem belleği ve matematik becerilerini ölçme, duyduğu matematik problemlerini akılda çözme, toplumsal beklentileri anlama, sosyal problem durumlarında inisiyatif alabilme, gereken hareketi gerçekleştirebilme, kelime bilgisini, sözel algı ve ifade becerilerini, duyduğu kelimeleri tanımlama, kısa süreli işitsel bellek ve sıralı hatırlama yapabilme, görsel farkındalık, görsel tanıma ve uzun süreli görsel bellek becerilerini ölçme, resimlerdeki eksiklikleri bulma, görsel alanda neden-sonuç ilişkisi kurabilme, sıralama yapma, zaman algısı, zamansal sıralama becerilerini ölçme, resimleri oluş sırasına göre düzenleme, görsel-mekansal algı, bütünden parçaya analiz yapabilme, sözel olmayan alanda kavramlaştırma yapabilme desene göre kopyalama, duyusal motor geri bildiriminden faydalanabilme, parçalar arası ilişkiyi tahmin edebilme ve esneklik gösterebilme, yönergeleri takip edebilme, psikomotor hız, kısa süreli görsel bellek becerilerini, soyut şekillerle sayıları, kağıt-kalem becerilerini de kullanarak eşleştirmeyi ölçen alt testleri içerir.
Zeka testlerinin sayısal sonuçları çocuk üstünde baskıyı ve beklentiyi arttırıp ailelerin yarışa sokmasına ve yanlış yaklaşımlarla çocuğu olumsuz etkilemesine sebep olduğundan paylaşılmaz, profil ve yaşıtlarının içinde yüzdelik dilimdeki yeri raporlaştırılır. “Benim çocuğumun 138 IQ su var” bilgisi değil zeka alanlarının profili önemlidir. Güçlü ve desteklenmesi gereken alanların tespit edilmesi yeterlidir. Sayısal veriler profesyoneller arasında kullanılan bir dildir.
Üstün zeka geriler veya geliştirilebilir mi?
Üstün zekalıların ilgi ve yönelimleri desteklenmediğinde körelir, ilgi ve merakları 4. sınıftan itibaren azalır, normalize olmaya başlar. Doğru yönlendirilmeyen zekanın ahlak dışı kullanımları söz konusu olabilir. Zeka var olan kapasitedir, bu kapasite kullanıldığında başarıya dönüşür. Akademik başarı ise zekanın gerektiği gibi kullanılmasıyla olur. Aile ve eğitim kurumları zamanında destekleyerek, öğrenme ve meraklarını doyurarak zekayı koruyup, geliştirebilir, ürüne dönüştürebilir.
Zekanın en hızlı geliştiği dönem okul öncesi dönemdir. Zeka gelişimi hamilelikle başlar, annenin beslenmesi, stressiz hamilelik geçirmesi, karnındaki bebekle diyalog kurması yanında doğum sonrasında emzirmesi, göz kontağı kurarak bebeğiyle konuşması, konuşurken çocuğunda ilgi ve merak oluşturması, odasını dikkatini arttıracak şekilde düzenlemesi, düzenli olarak masal okuması, anlatması, kahramanlarla ilgili,” bu kahraman ne düşünmüş, ne hissetmiş, sen olsan ne yapardın?” gibi sorular sorması, zeka oyunları oynatması, ilgisini geliştirecek doğa, müze gezileri, konserler planlayabilir. MEB’in 2008 de değişen “özel eğitim ile eğitim alma hakkı” yönetmeliğine göre okuldan destek eğitim hizmeti talep edilebilirler. Zengin eğitim programları sunan üniversitelerin (Doğuş ve Bilgi Üniversitesinin 3-5 yaş, 6-14 yaşa felsefe, web tasarımı, robotik, fen bilimleri akıl oyunları, üretken düşünme, eğlenceli sayılar, drama, kriminoloji gibi alanlarda hafta sonu programlarına götürebilir,) üstün zekalılar dernek ve enstitülerinin, TÜBİTAK’ın kurslarından yararlanabilirler. Bilim ve Sanat Merkezleri, Fen Liseleri, Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri, TEV İnanç Türkeş Özel Lisesi, Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu, Üstün Yetenekliler Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi gibi kurumlardan destek alabilirler.
Üstün zekalılar hangi psikoloji içindedir?
Araştırmalar, öğrencilerin geneline sunulan eğitim kazanımlarının üstün zekâlı çocukların eğitimsel ihtiyaçlarını karşılamadığını ortaya koymuştur. (Braggett 1992 )
Bir çok araştırma sonucuna göre erken dönemde tanılanmayan ve ihtiyaçları karşılanmayan üstün zekalı çocukların hayal kırıklığı yaşamaktalar ve okullarında düşük başarı ve davranış problemleri göstermektedirler. (Mills,1992)
Üstün zekâlı çocukların psikolojik kırılganlığının akranlarına göre daha fazla olmadığını gösteren birçok araştırma sonucu bulunmaktadır. Fakat akademik ilerleme ve uygun arkadaş ihtiyacı karşılanmadığında sıkılma, düşük başarı, mükemmeliyetçilik gibi muhtemel problemler ortaya çıkabilmektedir (Neihart, Reis, Robinson, & Moon, 2002).
Üstün zekalı olup, özel öğrenme güçlüğü ve dikkat eksikliği nedeniyle performansını yansıtamayan bir çok çocuğun başarısızlık algılarıyla, kişilik gelişimleri etkilenmektedir. Özel öğrenme yaşayan tarihte ki ünlülerden Albert Einstein, Leonarda da Vinci, Agatha Cristie, Auguste Rodin, Sir Winston Churcill bunlardan bazılarıdır. Öğretmenleri “bu çocuk ters yazıyor, okuyamıyor neresi zeki?” gibi değerlendirebiliyor bu tür durumda olan çocukları. Bu nedenle özel eğitim imkanı verilmesi gereken bu çocuklara, özel eğitim alan eğitimci kadrosu, okul idarecileri ve beceri odaklı, proje bazlı, zenginleştirilmiş bir eğitim programına ihtiyaç vardır.
Uzman Psikolog Şeyda Özdalga
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü
Çocuk ve Genç Bölümü
Üst Kategori: ROOT Kategori: Röportaj
Çocuğunuzun üstün zekalı veya üstün yetenekli olduğunu nasıl anlarsınız? Kimler üstün zekalıdır? Üstün zekalı çocuk nasıl tespit edilir? DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Bölümü Uzman Psikolog Şeyda Özdalga bu soruların cevabını verdi…
Kimler Üstün Zekalıdır?
Normal üstü zeka için üstün zekalı, zeki, üstün yetenekli, süper zeka, dahi gibi kavramlar kullanıyoruz. Üstün zekâlılar; daha hızlı öğrenen, daha uzun süre akılda tutan hafızaları güçlü, daha geniş ve derinliğine kavrayabilen, olay ve olgular arasındaki ilişkileri daha önce anlayabilen, zihinsel yaratıcılıkları ve akıl yürütmeleri gelişmiş, sezgileri güçlü, tüm bu zihinsel yetenekler bakımından akranlarına göre üstün zihin kapasitesine sahip çocuklardır. Beyin fonksiyonları yüksek düzeyde ve hızlı çalışır.
Zeka % 85-90 genetik olarak ailemizden bize geçer ve Dünya ve Türkiye nüfusunun yaklaşık % 2-3 si üstün zeka oranına sahip olduğu görülmektedir. Ülkemizde eğitim yaşında 15 milyon, 0-6 yaş grubunda 8.5 milyon, 3-6 yaş okul öncesi eğitim yaşında 4.5 milyon çocuk bulunmakta ve bu çocukların % 30'unu 5-6 yaş grubu çocukları oluşturmaktadır. Bu rakamlar üstün zekâlı öğrencilerin ele alınması gereken büyük bir öğrenci topluluğu olduğunu göstermektedir.
Nasıl tespit edilir?
Üstün zeka doğumdan itibaren çocuğun tüm gelişim alanlarındaki gözlem ve standart testlerle tespit edilebilir. Bebeklikte kurduğu göz kontağı, bir uyarana verdiği tepkisi, hareketleri taklit etmesi, daha sonra dil becerisi, anlaması, kendini oyalaması, seçtiği oyunlar, oyuncaklar, hafızası, tatmin olana kadar soran, sorgulayan yapısı, farklı ilgi alanları (uzay, nesli tükenen hayvanlar vs.), çabuk öğrenmesi ile yaşıtlarından farklı olan çocuklardır. Okuma yazmayı herhangi bir eğitim almadan gözlemleriyle öğrenebilirler.
Okulların bağlı olduğu İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinin Rehberlik Araştırma Merkezleri (RAM) ile özel danışmanlık merkezlerinde bu konuda özel sertifika sahibi psikologların uyguladığı wisc-r testi ile tespit edilmektedir. Bu test sözel ve görsel alana ait edinilmiş bilgi ve okul öğrenmesini ölçen sözel soruları cevaplama, sözel alanda soyutlama yapabilme ve kategorik düşünebilme, verilen kelime çiftleri arasında benzerlik bulmak yoluyla kavramlaştırma yapma, kısa süreli işitsel bellek, aktif işlem belleği ve matematik becerilerini ölçme, duyduğu matematik problemlerini akılda çözme, toplumsal beklentileri anlama, sosyal problem durumlarında inisiyatif alabilme, gereken hareketi gerçekleştirebilme, kelime bilgisini, sözel algı ve ifade becerilerini, duyduğu kelimeleri tanımlama, kısa süreli işitsel bellek ve sıralı hatırlama yapabilme, görsel farkındalık, görsel tanıma ve uzun süreli görsel bellek becerilerini ölçme, resimlerdeki eksiklikleri bulma, görsel alanda neden-sonuç ilişkisi kurabilme, sıralama yapma, zaman algısı, zamansal sıralama becerilerini ölçme, resimleri oluş sırasına göre düzenleme, görsel-mekansal algı, bütünden parçaya analiz yapabilme, sözel olmayan alanda kavramlaştırma yapabilme desene göre kopyalama, duyusal motor geri bildiriminden faydalanabilme, parçalar arası ilişkiyi tahmin edebilme ve esneklik gösterebilme, yönergeleri takip edebilme, psikomotor hız, kısa süreli görsel bellek becerilerini, soyut şekillerle sayıları, kağıt-kalem becerilerini de kullanarak eşleştirmeyi ölçen alt testleri içerir.
Zeka testlerinin sayısal sonuçları çocuk üstünde baskıyı ve beklentiyi arttırıp ailelerin yarışa sokmasına ve yanlış yaklaşımlarla çocuğu olumsuz etkilemesine sebep olduğundan paylaşılmaz, profil ve yaşıtlarının içinde yüzdelik dilimdeki yeri raporlaştırılır. “Benim çocuğumun 138 IQ su var” bilgisi değil zeka alanlarının profili önemlidir. Güçlü ve desteklenmesi gereken alanların tespit edilmesi yeterlidir. Sayısal veriler profesyoneller arasında kullanılan bir dildir.
Üstün zeka geriler veya geliştirilebilir mi?
Üstün zekalıların ilgi ve yönelimleri desteklenmediğinde körelir, ilgi ve merakları 4. sınıftan itibaren azalır, normalize olmaya başlar. Doğru yönlendirilmeyen zekanın ahlak dışı kullanımları söz konusu olabilir. Zeka var olan kapasitedir, bu kapasite kullanıldığında başarıya dönüşür. Akademik başarı ise zekanın gerektiği gibi kullanılmasıyla olur. Aile ve eğitim kurumları zamanında destekleyerek, öğrenme ve meraklarını doyurarak zekayı koruyup, geliştirebilir, ürüne dönüştürebilir.
Zekanın en hızlı geliştiği dönem okul öncesi dönemdir. Zeka gelişimi hamilelikle başlar, annenin beslenmesi, stressiz hamilelik geçirmesi, karnındaki bebekle diyalog kurması yanında doğum sonrasında emzirmesi, göz kontağı kurarak bebeğiyle konuşması, konuşurken çocuğunda ilgi ve merak oluşturması, odasını dikkatini arttıracak şekilde düzenlemesi, düzenli olarak masal okuması, anlatması, kahramanlarla ilgili,” bu kahraman ne düşünmüş, ne hissetmiş, sen olsan ne yapardın?” gibi sorular sorması, zeka oyunları oynatması, ilgisini geliştirecek doğa, müze gezileri, konserler planlayabilir. MEB’in 2008 de değişen “özel eğitim ile eğitim alma hakkı” yönetmeliğine göre okuldan destek eğitim hizmeti talep edilebilirler. Zengin eğitim programları sunan üniversitelerin (Doğuş ve Bilgi Üniversitesinin 3-5 yaş, 6-14 yaşa felsefe, web tasarımı, robotik, fen bilimleri akıl oyunları, üretken düşünme, eğlenceli sayılar, drama, kriminoloji gibi alanlarda hafta sonu programlarına götürebilir,) üstün zekalılar dernek ve enstitülerinin, TÜBİTAK’ın kurslarından yararlanabilirler. Bilim ve Sanat Merkezleri, Fen Liseleri, Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri, TEV İnanç Türkeş Özel Lisesi, Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu, Üstün Yetenekliler Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi gibi kurumlardan destek alabilirler.
Üstün zekalılar hangi psikoloji içindedir?
Araştırmalar, öğrencilerin geneline sunulan eğitim kazanımlarının üstün zekâlı çocukların eğitimsel ihtiyaçlarını karşılamadığını ortaya koymuştur. (Braggett 1992 )
Bir çok araştırma sonucuna göre erken dönemde tanılanmayan ve ihtiyaçları karşılanmayan üstün zekalı çocukların hayal kırıklığı yaşamaktalar ve okullarında düşük başarı ve davranış problemleri göstermektedirler. (Mills,1992)
Üstün zekâlı çocukların psikolojik kırılganlığının akranlarına göre daha fazla olmadığını gösteren birçok araştırma sonucu bulunmaktadır. Fakat akademik ilerleme ve uygun arkadaş ihtiyacı karşılanmadığında sıkılma, düşük başarı, mükemmeliyetçilik gibi muhtemel problemler ortaya çıkabilmektedir (Neihart, Reis, Robinson, & Moon, 2002).
Üstün zekalı olup, özel öğrenme güçlüğü ve dikkat eksikliği nedeniyle performansını yansıtamayan bir çok çocuğun başarısızlık algılarıyla, kişilik gelişimleri etkilenmektedir. Özel öğrenme yaşayan tarihte ki ünlülerden Albert Einstein, Leonarda da Vinci, Agatha Cristie, Auguste Rodin, Sir Winston Churcill bunlardan bazılarıdır. Öğretmenleri “bu çocuk ters yazıyor, okuyamıyor neresi zeki?” gibi değerlendirebiliyor bu tür durumda olan çocukları. Bu nedenle özel eğitim imkanı verilmesi gereken bu çocuklara, özel eğitim alan eğitimci kadrosu, okul idarecileri ve beceri odaklı, proje bazlı, zenginleştirilmiş bir eğitim programına ihtiyaç vardır.
Uzman Psikolog Şeyda Özdalga
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü
Çocuk ve Genç Bölümü
Son Güncelleme: Cumartesi, 21 Aralık 2013 09:43
Gösterim: 31983
Okul kıyafetlerinin uzun yıllardır değişmeyen markalarından biri olan İlke-Natura Tekstil, öğrencilerin şıklığı kadar, rahatlıklarını da temel alan kıyafetler üretiyor. Bu amaçla doğadan aldığı ilham ve yararlandığı teknolojik olanaklarla mucizevi çözümlerden biri olan Bionic Finish Nano’yu kullanıyor.
İlke-Natura Pazarlama ve Satış Yöneticisi İdris Müslüm, sadece yağmur suyuyla üzerindeki tozlardan ve kirlerden arınabilen bitkilerin ince dokulu, kendi kendini temizleme özelliğine sahip ve bu özelliğiyle de daima temiz kalabilen yüzeylerini kumaşlara uyarladıklarını söylüyor. Sürekli aynı kıyafeti giyen öğrencilerin bu giysilerinin normalden daha fazla yıprandığına dikkat çeken Müslüm, öğrencilerin zaman zaman temizlik ve şıklık anlamında hoş olmayan görüntülere sahip olabildiklerini ifade ediyor. Müslüm; “Biz bu durumu da göz önüne alarak okul üniformalarının sadece renk ayırımıyla değil, kumaş niteliklerinin de göz önüne alınmasını gerektiğini düşünüyoruz. Dokununca hemen fark edeceksiniz, bu çok farklı bir kumaş. Yüzeyinde ince bir tabaka oluşturan NANO moleküller, leke ve kiri kolayca üzerinden atıyor. Bionic Finish Nano sayesinde su damlaları, şiddetli yağmurda bile kumaş üzerinden kolayca ve ıslanmadan akıp giderler. Leke, kir ve toz yüzeyine yapışmaz” diyor.
Müslüm; ileri teknoloji ile elde ettikleri bu kumaşın, öğrencilerin ve daha çok kıyafetlerin temizliğini sağlayan velilerin hoşuna gidecek bazı özelliklerini şöyle açıklıyor; “Bir kumaş düşünün; kendi kendini temizleyebilsin… Kir, leke ve su tutmasın! Üzerinize ketçap mı döküldü, suya tutun izi kalmasın! Yağmur’a mı yakalandınız, teneffüste kantindeyken çay mı döküldü; bir silkelemeyle çaydan ve sudan eser kalmasın! Mucize gibi geliyor insana değil mi? İşte aslında bu yetenek doğada var. Asla kir tutmayan bitkiler, kendilerini böyle temizliyor. Biz de nano teknoloji ile ürettiğimiz kumaşlarda, öğrencilerimiz giysileri ilk günkü temizliklerini korusun, yepyeni kalsın diye doğanın bu mucizevi çözümünü kullanıyoruz.”
VELİLERE BÜYÜK KOLAYLIK
İlke Natura Tekstil’in ürettiği okul kıyafetlerinin de en önemli özelliğini olan “nano teknoloji” terimi, hemen her yerde karşımıza çıkıyor. Nano teknoloji hakkında bilinmeyenleri de özetleyen İdris Müslüm, bu teknolojinin özelliklerini de şöyle anlatıyor: “Nano teknoloji, bir kimyasal işlem sonucunda ipliğe kazandırılan bir özelliktir. Bu özelliği günümüzde birçok üründe kullanabiliyoruz. Bu kumaşlar, sıvı geçirmez bir elyaftan dokunan teknolojik bir kumaştır. Kesinlikle büyük bir rahatlık ve konfor sağlar. Az ütü ister, kolay kolay buruşmaz. Sıvı damlacıklarına ve lekelere karşı direnç gösterir ve sıvıyı iter. Çünkü elyaf, sıvıların emilmesine izin vermez. Genelde üzerine kazayla dökülen yağ, cay, kahve vb. lekeleri normal yıkamada çıkmadığı gibi, bir de hemen ertesi günü yeniden giymek gibi aciliyetler ve zorunluluklar da söz konusu olabiliyor. İşte biz bu nedenle dokuma grubumuzda bu teknolojiyi kullanarak velilere ve değerli öğrencilerimize bu konudaki hassasiyetimizi göstermek istiyoruz.”
Bionic Finish Nano’yu en çok dokuma grubunda kullandıklarını ifade eden Müslüm, okul üniformalarının üst grubunda çeşitli kumaş alternatifleri olsa da pantolon, şort, etek gibi alt grupta çok fazla seçenek olmadığına dikkati çekiyor.
NANO TEKNOLOJİNİN YARARLARI
• Nano teknoloji tasarruf demektir.
• Daha az maliyetle daha çok ürün sağlarsınız.
• Enerji kaynaklarından elde edeceğiniz tasarruf ile enerji maliyetlerini düşürürsünüz.
• Üretim süreçlerini kısaltarak zaman ve maliyet kaybını önler, rekabet gücünü arttırırsınız.
• Teknolojik yarışta geri kalmaz, aksine öne geçersiniz.
• Nano teknoloji, yaşam kalitenizin yükselmesini sağlar.
• Ürün kalitenizi yükseltirsiniz.
• Üretiminizde, insanların yaşam standartlarını ve kalitesini yükseltir, daha sağlıklı ve güvenli bir yaşam sunarsınız.
• Ulusal gelir düzeyinin yükselmesinde önemli bir rol oynarsınız.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Röportaj
Okul kıyafetlerinin uzun yıllardır değişmeyen markalarından biri olan İlke-Natura Tekstil, öğrencilerin şıklığı kadar, rahatlıklarını da temel alan kıyafetler üretiyor. Bu amaçla doğadan aldığı ilham ve yararlandığı teknolojik olanaklarla mucizevi çözümlerden biri olan Bionic Finish Nano’yu kullanıyor.
İlke-Natura Pazarlama ve Satış Yöneticisi İdris Müslüm, sadece yağmur suyuyla üzerindeki tozlardan ve kirlerden arınabilen bitkilerin ince dokulu, kendi kendini temizleme özelliğine sahip ve bu özelliğiyle de daima temiz kalabilen yüzeylerini kumaşlara uyarladıklarını söylüyor. Sürekli aynı kıyafeti giyen öğrencilerin bu giysilerinin normalden daha fazla yıprandığına dikkat çeken Müslüm, öğrencilerin zaman zaman temizlik ve şıklık anlamında hoş olmayan görüntülere sahip olabildiklerini ifade ediyor. Müslüm; “Biz bu durumu da göz önüne alarak okul üniformalarının sadece renk ayırımıyla değil, kumaş niteliklerinin de göz önüne alınmasını gerektiğini düşünüyoruz. Dokununca hemen fark edeceksiniz, bu çok farklı bir kumaş. Yüzeyinde ince bir tabaka oluşturan NANO moleküller, leke ve kiri kolayca üzerinden atıyor. Bionic Finish Nano sayesinde su damlaları, şiddetli yağmurda bile kumaş üzerinden kolayca ve ıslanmadan akıp giderler. Leke, kir ve toz yüzeyine yapışmaz” diyor.
Müslüm; ileri teknoloji ile elde ettikleri bu kumaşın, öğrencilerin ve daha çok kıyafetlerin temizliğini sağlayan velilerin hoşuna gidecek bazı özelliklerini şöyle açıklıyor; “Bir kumaş düşünün; kendi kendini temizleyebilsin… Kir, leke ve su tutmasın! Üzerinize ketçap mı döküldü, suya tutun izi kalmasın! Yağmur’a mı yakalandınız, teneffüste kantindeyken çay mı döküldü; bir silkelemeyle çaydan ve sudan eser kalmasın! Mucize gibi geliyor insana değil mi? İşte aslında bu yetenek doğada var. Asla kir tutmayan bitkiler, kendilerini böyle temizliyor. Biz de nano teknoloji ile ürettiğimiz kumaşlarda, öğrencilerimiz giysileri ilk günkü temizliklerini korusun, yepyeni kalsın diye doğanın bu mucizevi çözümünü kullanıyoruz.”
VELİLERE BÜYÜK KOLAYLIK
İlke Natura Tekstil’in ürettiği okul kıyafetlerinin de en önemli özelliğini olan “nano teknoloji” terimi, hemen her yerde karşımıza çıkıyor. Nano teknoloji hakkında bilinmeyenleri de özetleyen İdris Müslüm, bu teknolojinin özelliklerini de şöyle anlatıyor: “Nano teknoloji, bir kimyasal işlem sonucunda ipliğe kazandırılan bir özelliktir. Bu özelliği günümüzde birçok üründe kullanabiliyoruz. Bu kumaşlar, sıvı geçirmez bir elyaftan dokunan teknolojik bir kumaştır. Kesinlikle büyük bir rahatlık ve konfor sağlar. Az ütü ister, kolay kolay buruşmaz. Sıvı damlacıklarına ve lekelere karşı direnç gösterir ve sıvıyı iter. Çünkü elyaf, sıvıların emilmesine izin vermez. Genelde üzerine kazayla dökülen yağ, cay, kahve vb. lekeleri normal yıkamada çıkmadığı gibi, bir de hemen ertesi günü yeniden giymek gibi aciliyetler ve zorunluluklar da söz konusu olabiliyor. İşte biz bu nedenle dokuma grubumuzda bu teknolojiyi kullanarak velilere ve değerli öğrencilerimize bu konudaki hassasiyetimizi göstermek istiyoruz.”
Bionic Finish Nano’yu en çok dokuma grubunda kullandıklarını ifade eden Müslüm, okul üniformalarının üst grubunda çeşitli kumaş alternatifleri olsa da pantolon, şort, etek gibi alt grupta çok fazla seçenek olmadığına dikkati çekiyor.
NANO TEKNOLOJİNİN YARARLARI
• Nano teknoloji tasarruf demektir.
• Daha az maliyetle daha çok ürün sağlarsınız.
• Enerji kaynaklarından elde edeceğiniz tasarruf ile enerji maliyetlerini düşürürsünüz.
• Üretim süreçlerini kısaltarak zaman ve maliyet kaybını önler, rekabet gücünü arttırırsınız.
• Teknolojik yarışta geri kalmaz, aksine öne geçersiniz.
• Nano teknoloji, yaşam kalitenizin yükselmesini sağlar.
• Ürün kalitenizi yükseltirsiniz.
• Üretiminizde, insanların yaşam standartlarını ve kalitesini yükseltir, daha sağlıklı ve güvenli bir yaşam sunarsınız.
• Ulusal gelir düzeyinin yükselmesinde önemli bir rol oynarsınız.
Son Güncelleme: Pazar, 21 Temmuz 2013 14:21
Gösterim: 3801
Eksen Yayıncılık Pazarlama Koordinatörü Engin Turan, yardımcı kitabın bir ihtiyaç olduğunu ve bu sebeple alınmasının engellenemeyeceğini söylüyor.
Eksen Yayıncılık Pazarlama Koordinatörü Engin Turan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın öğretmenlere ve velilere yönelik söylediği “yardımcı kitap almayın, aldırmayın” açıklamasına ilişkin görüşlerini aktardı. Eksen Yayıncılığın ürünleri ve pazarlama stratejisini de konuştuğumuz Turan, yardımcı kitabın bir ihtiyaç olduğunu ve bu sebeple alınmasının engellenemeyeceğini söylüyor.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğretmenleri “yardımcı kitap aldırmayın” ve velileri de “yardımcı kitap almayın” diye uyardı. Siz, bakanın bu sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın son yaptığı açıklama eğitim yayıncılığına karşı bir tehdittir. Bundan yayıncılardan çok öğretmenler ve öğrenciler zarar görecek. Bizim gibi işini doğru, dürüst ve ahlaklı yapan yayıncıları da kapsayan bir engellemenin olmaması lazımdı. Her sektörde olduğu gibi yayıncılık sektöründe de işini kötü yapanlar var. Onlar eğitim yayıncısından çok pazarlamacı edasıyla işlerini yapıyor. Bakanlığın getirmiş olduğu yasak da bu zihniyetteki yayıncılara yönelik. Maalesef kurunun yanında yaşta yanıyor, işini doğru yapan bizler de etkileniyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı, her sene öğrencilere ücretsiz kitap dağıtıyor. Dışarıdan ihale yoluyla satın alınan bu kitaplar, ne yazık ki içerik açısından sınav sistemine uygun değil. Eğitim süreçlerimizin içinde birçok sınav var. Bunlardan biri TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş)… Bu sisteme göre çocuklar, 8. sınıfta 6 dersten 6 ayrı sınava giriyor. Bu sınavların içeriğinde ise çoktan seçmeli sorular yer alıyor. Yani bakanlığın öğrencilere ücretsiz dağıttığı kitaplardaki klasik sorular yok!
Klasik sorulardan oluşan kitap basıyorsunuz, okullarda okutuyorsunuz, ama çoktan seçmeli sorularla sınav yapıyorsunuz. Burada bir çelişki var. Aynı şekilde YGS ve LYS sınavlarında da çoktan seçmeli sorular yer alıyor. Bu sınavlar çocukların geleceği açısında çok önemli. Zordan kolaya doğru eleyici sorulardan oluşan sorular soruluyor. Örnek verecek olursak; 1 milyon 900 bin öğrenci giriyor ve sadece 200 bini iyi bir üniversiteye giriyor. Dolayısıyla 1 milyon 700 binin elendiği zor bir sınav bu. Bu sebeple öğrencilerin sadece bakanlığın verdiği kitaplarla yetinmesi mümkün değil. Konuyu öğrenme açısından yeterli olabilir belki bu kitaplar, ancak sınav kazanmak için yeterli değil. Çünkü öğrencinin konuyu öğrendikten sonra öğrendiğini pekiştirmesi için ek kaynağa ihtiyacı var. Bunun sayısı bir ya da daha fazla olabilir. Kitap sayısının çokluğu öğrencinin kapasitesine bağlıdır. Veli, çocuğundaki eksikliği görür ve gider yardımcı kitap alır, bunu yasaklayamazsınız!
Yardımcı kitap öğrenciyi geliştiren bir şey; gerileten bir şey değil. Çocuğu geliştiren bir yardımcı kitap almak veliyi fakirleştirmez. Dolayısıyla yardımcı kaynakları çocuklara sağlamanız lazım. Bu bir ihtiyaçtır. Reel bir araştırma yapıldığında, bir nabız yoklaması yapıldığında ciddi bir ek kaynak ihtiyacı olduğunu bakanlıkta görüyor; ancak siyasi sebeplerle “öğrencilerimizin ek kaynağa ihtiyacı yok” deniliyor. Biz yardımcı kitaplar hazırlayarak, değişik ve çok soru tarzlarıyla öğrencinin konuyu pekiştirmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi, eğitim süreçleri sadece öğrenmeden oluşmuyor. Ödev, tekrar, pekiştirme ile birlikte ölçme ve değerlendirmeden oluşuyor. Ölçme değerlendirme olmadan eğitim sistemi olmaz. Bizim de çıkardığımız ürünler yardımcı kaynak ürünler ve ölçme-değerlendirme ürünleri… Bu açıdan bizler bir boşluğu dolduruyoruz.
ÖĞRETMENLERİN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRICI ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ
Öğretmenler sizden ne tür çalışmalar bekliyor?
Öğretmenin işi öğretmek ve bu çok zor... İşlerini kolaylaştıracak bir ürün istiyor öğretmenler.
Mesela öğretmenler çocuklara okuma yazma öğretirken birtakım sorunlar yaşıyorlar. Bu sorunu giderecek bir çalışma bekliyorlar bizden. Örneğin; “çocuklar aileleriyle de çalışsın” diyorlar. Bunun sonucunda ‘Ailemle Çalışıyorum’ diye yardımcı kaynak ortaya çıkıyor. Sonrasında öğretmenler öğrencilerine bu yardımcı kaynak kitaptan aileleriyle çalışmaları için ödev veriyor.
Bunun dışında harfler ve matematik öğretimi de öğretmenlerin en çok zorlandıkları nokta. Bu zorlukları giderici çalışmalara da imza atıyoruz.
Ürünleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Kaç çeşit ürününüz bulunuyor ve en çok hangi ürünleriniz tercih ediliyor?
Binin üzerinde ürünümüz var. Eksen Yayıncılık olarak, üniversite hazırlık ve lise hazırlık kitaplarıyla piyasaya girdik. Bu sebeple bu alanda kendimizi biraz daha geliştirdik. Bu tecrübelerimizi daha sonra 5-8 dediğimiz ortaokula hitap eden ürünlerimize aktardık. Lise ve üniversite hazırlık ürünlerimizde “kavramsal daire modeli” diye bir modelleme yaptık ve bu büyük beğeni topladı. Aynı şekilde 5-8 ürünlerinde “kazanım denetleme modeli” yaptık, o da büyük beğeni topladı. Bu yıl 1-4 dediğimiz ilkokula yönelik çalışkan serisini çıkardık. Liseye yönelik 9-12 ürünlerimiz ise devam ediyor. Bunun dışında “Test Okul” yayınlarımız var. Özel okulu merkeze alarak devlet okullarını da yayılabilecek bir sistem yapıyoruz. Özel okulların sayısı her geçen gün artıyor. Dolayısıyla bu okulların konseptine uygun yardımcı kitap ihtiyacı belirdi. Biz de 2 sene önce “Test Okul” yayınlarını çıkardık ve çok ilgi gördü. Test Okul’u yapan ilk yayıncı biziz.
Ürünlerimizin her birinin bir hikayesi vardır, kurgusuz bir ürün çıkarmıyoruz. Ayrıca ürünlerimizin çocuk pedagojisine uygun olmasına da dikkat ediyoruz. Bunun için ürünlerimize rehberlik ve çocuğu gülümsetecek unsurlar ekliyoruz. Mesela konuyla ilgili küçük bir hikaye anlatıyoruz. Böylece çocuk farkında olmadan soru çözerken konuyu öğreniyor.
Yayınlarımızı oluştururken öğretmenlerimize diyorum ki; “Siz, Hakkari’deki bir öğrenciye de öğretmenlik yaptığınızın farkında mısınız? Hakkari’deki bir çocuğun sizin gibi nitelikli bir öğretmenden ders alma şansı yok. Bu öğrenci sizin anlattığınız bir konuyu okuyor ve soru çözüyorsa siz onun öğretmenisinizdir.” bu sorumlulukla da yazıyor öğretmenlerimiz.
Bu yıl çalışkan serisini çıkardığınızı söylediniz. Bu yıl çıkardığınız başka yeni ürünleriniz var mı?
Okul öncesine yönelik bir ürün çıkarmayı planlıyoruz, ama bu yıl değil. Bu yıl çalışkan serisini biraz daha geliştirmek için çalışacağız. Çalışkan yayınlarının bir yardımcı kaynak olmanın ötesinde çocuk kültür yayınlarını da içermesini istiyoruz. Hikaye ve masal kitapları gibi. Çalışkan yayınları ileriki zamanlarda daha renkli ve çeşitli ürün yapılarıyla karşımıza çıkacak.
Ürünlerinizin fiyatları ne kadar? Aile bütçesini zorlayıcı mı yoksa ekonomik mi?
Öğrenci yaprak test alıyorsa 1 TL ye de alabilir, kitap alıyorsa sayfa sayısına, boyutuna göre değişir. Eksen Yayınları ne ucuz ne de pahalıdır. Dolayısıyla velinin bütçesini zorlamaz.
Eksen yayıncılık olarak takip ettiğiniz pazarlama stratejisi nedir?
Nitelikli ürün ve uygun fiyat bir araya gelince alıcı buluyor. Bu sebeple son 3 yıldır dershanelerin yayın ihtiyacını karşılamada sektörde lider pozisyona geldik. Bunu perakende sektöründe de devam etmek istedik ve o alanda yatırımlar gerçekleştirdik. Yatırımlarımız neticesinde geldiğimiz nokta oldukça olumlu. Bu noktaya gelmemizde pazarlama stratejilerimizin etkisi büyük. Pazarlama stratejilerimiz içinde ürün stratejisi ve fiyat stratejisi yer alıyor. Ayrıca organizasyon şeklimizi pazarlama stratejilerimizin içine dahil edebiliriz. Türkiye’nin 7 bölgesinde bayilerimiz var. Neticede çıkardığımız bir ürünü tüm Türkiye’de anında pazarlayacak güce sahibiz. Fuarlar da yine ürünlerimizi tanıtmak ve hedef kitleyle buluşmak için tercih ettiğimiz bir tanıtım faaliyeti. Bunun dışında aslında en önemli pazarlama stratejimiz tavsiye üzerine kurulu. Öğretmenler yayınlarımızı çok beğeniyor ve tavsiye ediyorlar.
YARDIMCI KİTAP VE DERSHANE OLMADAN ÜNİVERSİTE KAZANILMAZ
Dershanelerin kapatılacak olması yardımcı kaynak kitap yayıncılığını da etkileyebilir mi?
Dershanelerin kapatılacak olması yardımcı kaynak kitap yayıncılığını etkilemez. Dershaneler kendi öğrencisine satın aldığı yardımcı kitapları ücretsiz olarak sunuyordu. Dershaneler kapatıldığında veliler, bu kitapları tedarik edebilirler. Dolayısıyla yardımcı kaynak ihtiyacı devam edecek. Dershaneleri kapatabilirsiniz, ama özel ders ve ekstra çalışma ihtiyacını kaldıramayacağınız için yardımcı kitap alımına da son veremezsiniz.
Dershaneler ve yardımcı yayınlar sosyal açıdan eşitlik sağlar. Çünkü Türkiye’de gelir dağılımları adil değil. Gelir düzeyi çok yüksek olan kesim özel derslerle, ekstra çabalarla çocuklarını eğitir. Ancak fakir bir ailenin çocuğu, yardımcı kitap almadan test çözmeden, özel ders almadan, dershaneye gidemeden nasıl üniversite kazansın, kazanamaz.
Yardımcı kitap öğrenciyi geliştiren bir şey; gerileten bir şey değil. Çocuğu geliştiren bir yardımcı kitap almak veliyi fakirleştirmez. Dolayısıyla yardımcı kaynakları çocuklara sağlamanız lazım. Bu bir ihtiyaçtır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Röportaj
Eksen Yayıncılık Pazarlama Koordinatörü Engin Turan, yardımcı kitabın bir ihtiyaç olduğunu ve bu sebeple alınmasının engellenemeyeceğini söylüyor.
Eksen Yayıncılık Pazarlama Koordinatörü Engin Turan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın öğretmenlere ve velilere yönelik söylediği “yardımcı kitap almayın, aldırmayın” açıklamasına ilişkin görüşlerini aktardı. Eksen Yayıncılığın ürünleri ve pazarlama stratejisini de konuştuğumuz Turan, yardımcı kitabın bir ihtiyaç olduğunu ve bu sebeple alınmasının engellenemeyeceğini söylüyor.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğretmenleri “yardımcı kitap aldırmayın” ve velileri de “yardımcı kitap almayın” diye uyardı. Siz, bakanın bu sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın son yaptığı açıklama eğitim yayıncılığına karşı bir tehdittir. Bundan yayıncılardan çok öğretmenler ve öğrenciler zarar görecek. Bizim gibi işini doğru, dürüst ve ahlaklı yapan yayıncıları da kapsayan bir engellemenin olmaması lazımdı. Her sektörde olduğu gibi yayıncılık sektöründe de işini kötü yapanlar var. Onlar eğitim yayıncısından çok pazarlamacı edasıyla işlerini yapıyor. Bakanlığın getirmiş olduğu yasak da bu zihniyetteki yayıncılara yönelik. Maalesef kurunun yanında yaşta yanıyor, işini doğru yapan bizler de etkileniyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı, her sene öğrencilere ücretsiz kitap dağıtıyor. Dışarıdan ihale yoluyla satın alınan bu kitaplar, ne yazık ki içerik açısından sınav sistemine uygun değil. Eğitim süreçlerimizin içinde birçok sınav var. Bunlardan biri TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş)… Bu sisteme göre çocuklar, 8. sınıfta 6 dersten 6 ayrı sınava giriyor. Bu sınavların içeriğinde ise çoktan seçmeli sorular yer alıyor. Yani bakanlığın öğrencilere ücretsiz dağıttığı kitaplardaki klasik sorular yok!
Klasik sorulardan oluşan kitap basıyorsunuz, okullarda okutuyorsunuz, ama çoktan seçmeli sorularla sınav yapıyorsunuz. Burada bir çelişki var. Aynı şekilde YGS ve LYS sınavlarında da çoktan seçmeli sorular yer alıyor. Bu sınavlar çocukların geleceği açısında çok önemli. Zordan kolaya doğru eleyici sorulardan oluşan sorular soruluyor. Örnek verecek olursak; 1 milyon 900 bin öğrenci giriyor ve sadece 200 bini iyi bir üniversiteye giriyor. Dolayısıyla 1 milyon 700 binin elendiği zor bir sınav bu. Bu sebeple öğrencilerin sadece bakanlığın verdiği kitaplarla yetinmesi mümkün değil. Konuyu öğrenme açısından yeterli olabilir belki bu kitaplar, ancak sınav kazanmak için yeterli değil. Çünkü öğrencinin konuyu öğrendikten sonra öğrendiğini pekiştirmesi için ek kaynağa ihtiyacı var. Bunun sayısı bir ya da daha fazla olabilir. Kitap sayısının çokluğu öğrencinin kapasitesine bağlıdır. Veli, çocuğundaki eksikliği görür ve gider yardımcı kitap alır, bunu yasaklayamazsınız!
Yardımcı kitap öğrenciyi geliştiren bir şey; gerileten bir şey değil. Çocuğu geliştiren bir yardımcı kitap almak veliyi fakirleştirmez. Dolayısıyla yardımcı kaynakları çocuklara sağlamanız lazım. Bu bir ihtiyaçtır. Reel bir araştırma yapıldığında, bir nabız yoklaması yapıldığında ciddi bir ek kaynak ihtiyacı olduğunu bakanlıkta görüyor; ancak siyasi sebeplerle “öğrencilerimizin ek kaynağa ihtiyacı yok” deniliyor. Biz yardımcı kitaplar hazırlayarak, değişik ve çok soru tarzlarıyla öğrencinin konuyu pekiştirmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi, eğitim süreçleri sadece öğrenmeden oluşmuyor. Ödev, tekrar, pekiştirme ile birlikte ölçme ve değerlendirmeden oluşuyor. Ölçme değerlendirme olmadan eğitim sistemi olmaz. Bizim de çıkardığımız ürünler yardımcı kaynak ürünler ve ölçme-değerlendirme ürünleri… Bu açıdan bizler bir boşluğu dolduruyoruz.
ÖĞRETMENLERİN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRICI ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ
Öğretmenler sizden ne tür çalışmalar bekliyor?
Öğretmenin işi öğretmek ve bu çok zor... İşlerini kolaylaştıracak bir ürün istiyor öğretmenler.
Mesela öğretmenler çocuklara okuma yazma öğretirken birtakım sorunlar yaşıyorlar. Bu sorunu giderecek bir çalışma bekliyorlar bizden. Örneğin; “çocuklar aileleriyle de çalışsın” diyorlar. Bunun sonucunda ‘Ailemle Çalışıyorum’ diye yardımcı kaynak ortaya çıkıyor. Sonrasında öğretmenler öğrencilerine bu yardımcı kaynak kitaptan aileleriyle çalışmaları için ödev veriyor.
Bunun dışında harfler ve matematik öğretimi de öğretmenlerin en çok zorlandıkları nokta. Bu zorlukları giderici çalışmalara da imza atıyoruz.
Ürünleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Kaç çeşit ürününüz bulunuyor ve en çok hangi ürünleriniz tercih ediliyor?
Binin üzerinde ürünümüz var. Eksen Yayıncılık olarak, üniversite hazırlık ve lise hazırlık kitaplarıyla piyasaya girdik. Bu sebeple bu alanda kendimizi biraz daha geliştirdik. Bu tecrübelerimizi daha sonra 5-8 dediğimiz ortaokula hitap eden ürünlerimize aktardık. Lise ve üniversite hazırlık ürünlerimizde “kavramsal daire modeli” diye bir modelleme yaptık ve bu büyük beğeni topladı. Aynı şekilde 5-8 ürünlerinde “kazanım denetleme modeli” yaptık, o da büyük beğeni topladı. Bu yıl 1-4 dediğimiz ilkokula yönelik çalışkan serisini çıkardık. Liseye yönelik 9-12 ürünlerimiz ise devam ediyor. Bunun dışında “Test Okul” yayınlarımız var. Özel okulu merkeze alarak devlet okullarını da yayılabilecek bir sistem yapıyoruz. Özel okulların sayısı her geçen gün artıyor. Dolayısıyla bu okulların konseptine uygun yardımcı kitap ihtiyacı belirdi. Biz de 2 sene önce “Test Okul” yayınlarını çıkardık ve çok ilgi gördü. Test Okul’u yapan ilk yayıncı biziz.
Ürünlerimizin her birinin bir hikayesi vardır, kurgusuz bir ürün çıkarmıyoruz. Ayrıca ürünlerimizin çocuk pedagojisine uygun olmasına da dikkat ediyoruz. Bunun için ürünlerimize rehberlik ve çocuğu gülümsetecek unsurlar ekliyoruz. Mesela konuyla ilgili küçük bir hikaye anlatıyoruz. Böylece çocuk farkında olmadan soru çözerken konuyu öğreniyor.
Yayınlarımızı oluştururken öğretmenlerimize diyorum ki; “Siz, Hakkari’deki bir öğrenciye de öğretmenlik yaptığınızın farkında mısınız? Hakkari’deki bir çocuğun sizin gibi nitelikli bir öğretmenden ders alma şansı yok. Bu öğrenci sizin anlattığınız bir konuyu okuyor ve soru çözüyorsa siz onun öğretmenisinizdir.” bu sorumlulukla da yazıyor öğretmenlerimiz.
Bu yıl çalışkan serisini çıkardığınızı söylediniz. Bu yıl çıkardığınız başka yeni ürünleriniz var mı?
Okul öncesine yönelik bir ürün çıkarmayı planlıyoruz, ama bu yıl değil. Bu yıl çalışkan serisini biraz daha geliştirmek için çalışacağız. Çalışkan yayınlarının bir yardımcı kaynak olmanın ötesinde çocuk kültür yayınlarını da içermesini istiyoruz. Hikaye ve masal kitapları gibi. Çalışkan yayınları ileriki zamanlarda daha renkli ve çeşitli ürün yapılarıyla karşımıza çıkacak.
Ürünlerinizin fiyatları ne kadar? Aile bütçesini zorlayıcı mı yoksa ekonomik mi?
Öğrenci yaprak test alıyorsa 1 TL ye de alabilir, kitap alıyorsa sayfa sayısına, boyutuna göre değişir. Eksen Yayınları ne ucuz ne de pahalıdır. Dolayısıyla velinin bütçesini zorlamaz.
Eksen yayıncılık olarak takip ettiğiniz pazarlama stratejisi nedir?
Nitelikli ürün ve uygun fiyat bir araya gelince alıcı buluyor. Bu sebeple son 3 yıldır dershanelerin yayın ihtiyacını karşılamada sektörde lider pozisyona geldik. Bunu perakende sektöründe de devam etmek istedik ve o alanda yatırımlar gerçekleştirdik. Yatırımlarımız neticesinde geldiğimiz nokta oldukça olumlu. Bu noktaya gelmemizde pazarlama stratejilerimizin etkisi büyük. Pazarlama stratejilerimiz içinde ürün stratejisi ve fiyat stratejisi yer alıyor. Ayrıca organizasyon şeklimizi pazarlama stratejilerimizin içine dahil edebiliriz. Türkiye’nin 7 bölgesinde bayilerimiz var. Neticede çıkardığımız bir ürünü tüm Türkiye’de anında pazarlayacak güce sahibiz. Fuarlar da yine ürünlerimizi tanıtmak ve hedef kitleyle buluşmak için tercih ettiğimiz bir tanıtım faaliyeti. Bunun dışında aslında en önemli pazarlama stratejimiz tavsiye üzerine kurulu. Öğretmenler yayınlarımızı çok beğeniyor ve tavsiye ediyorlar.
YARDIMCI KİTAP VE DERSHANE OLMADAN ÜNİVERSİTE KAZANILMAZ
Dershanelerin kapatılacak olması yardımcı kaynak kitap yayıncılığını da etkileyebilir mi?
Dershanelerin kapatılacak olması yardımcı kaynak kitap yayıncılığını etkilemez. Dershaneler kendi öğrencisine satın aldığı yardımcı kitapları ücretsiz olarak sunuyordu. Dershaneler kapatıldığında veliler, bu kitapları tedarik edebilirler. Dolayısıyla yardımcı kaynak ihtiyacı devam edecek. Dershaneleri kapatabilirsiniz, ama özel ders ve ekstra çalışma ihtiyacını kaldıramayacağınız için yardımcı kitap alımına da son veremezsiniz.
Dershaneler ve yardımcı yayınlar sosyal açıdan eşitlik sağlar. Çünkü Türkiye’de gelir dağılımları adil değil. Gelir düzeyi çok yüksek olan kesim özel derslerle, ekstra çabalarla çocuklarını eğitir. Ancak fakir bir ailenin çocuğu, yardımcı kitap almadan test çözmeden, özel ders almadan, dershaneye gidemeden nasıl üniversite kazansın, kazanamaz.
Yardımcı kitap öğrenciyi geliştiren bir şey; gerileten bir şey değil. Çocuğu geliştiren bir yardımcı kitap almak veliyi fakirleştirmez. Dolayısıyla yardımcı kaynakları çocuklara sağlamanız lazım. Bu bir ihtiyaçtır.
Son Güncelleme: Salı, 19 Kasım 2013 08:34
Gösterim: 4480
Eğitim kurumlarının ihtiyacı olan mobilyaların üretim ve tedarikini tamamen karşılayan Termodin’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı S. Murat Şen, eğitim kurumlarının öncelikli talebinin kaliteli ve uzun süreli kullanabilecekleri mobilyalar olduğunu söyledi.
Şen, “Bizde ürünlerimizi tasarlarken öğrencilerin günde ortalama 6 ila 8 saat gibi bir süreyi geçirecekleri ortamdaki ürünlerin ergonomik – sağlam ve hijyenik olmasını göz önünde bulundurarak üretim yapıyoruz” diyor.
1973 yılında Düzce’deki fabrikasında üretime başlayan Termodin Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş., 1999 yılına kadar yarı mamul ürün üretiyor. 1999 yılından sonra okullara komple proje hizmeti vermeye başlayan firma, üretiminin %40’lık bölümünü yurtdışına ihraç ediyor. Azerbaycan, Cezayir, B.A Emirlikleri, Türkmenistan başta olmak üzere birçok ülkeye ihracatı bulunuyor. 2015 yılının beklentilerinin daha üzerinde geçtiğini söyleyen Termodin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı S. Murat Şen, hedefledikleri üretim programının % 25 fazlasını üretmek durumunda kaldıklarını belirtiyor. “2016’da mevcut üretim kapasitesini %30 artırarak devam etmesini planladık” diyen S. Murat Şen ile eğitim kurumlarına sundukları hizmetleri ve eğitim mobilyalarındaki yeni trendleri konuştuk.
1973 yılında kurulan Termodin Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. hakkında bilgi alabilir miyiz? Faaliyet gösterdiğiniz alanlar ve faaliyetleriniz nelerdir? Bahsedebilir misiniz?
Termodin Yapı Malz.San.Tic.A.ş 1973 yılında Düzce’deki fabrikamızda üretime başlamıştır. Üretim hattı tamamen Almanya’dan getirilmiş olup orman atıklarının değerlendirilmesi amacıyla kurulmuştur. Ürün kapalı kalıpta şekillendirilmiş yonga levha üretimi ile başlayıp daha sonra bünyesine metal mobilya, ahşap, boya ve plastik tesislerini ilave etmiştir. 1999 yılına kadar yarı mamul ürün üreten tesisimiz 1999 yılından sonra okullara komple proje hizmeti vermeye başlamıştır.
AMACIMIZ MEKÂNA GÖRE TASARIM YAPARAK
Eğitim sektörüne yönelik nasıl hizmetler sunuyorsunuz? Hizmetleriniz diğer firmalardan hangi yönleriyle ayrılıyor? Sizi farklı kılan özellikler nelerdir?
Eğitim kurumlarının ihtiyacı olan mobilyaların üretim ve tedarikini tamamen karşılayabilmekteyiz. Kurumların yemekhane, kantin, derslik, toplantı salonları gibi mobilya ile ilgili aklınıza gelecek her yerde hizmet verebiliyoruz. Mimarlık ekibimizle beraber öğrenci ve öğretmenlerin isteklerini ve ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayabilmek için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Eğitim kurumları için ürettiğimiz mobilyalardaki ilk özellik çocukların okula istek ve heyecanla gidebilmelerini sağlamak. Amacımız mekâna göre tasarım yaparak daha verimli ortamlarda eğitim yapılmasını sağlamaktır.
Eğitim kurumları okul mobilyalarında hangi özelliklerin olmasını talep ediyor? Siz ürünlerinizi tasarlarken eğitim kurumlarının bu isteklerini dikkate alıyor musunuz?
Eğitim kurumlarının öncelikli talebi kaliteli ve uzun süreli kullanabilecekleri mobilyalar. Bizde ürünlerimizi tasarlarken öğrencilerin günde ortalama 6 ila 8 saat gibi bir süreyi geçirecekleri ortamdaki ürünlerin ergonomik – sağlam ve hijyenik olmasını göz önünde bulundurarak üretim yapıyoruz. Kurumların diğer bir talebi ise satış sonrası servis hizmeti almaya yönelik oluyor. Firmamızda bu konuyla ilgili yeni ders yılı başlamadan önce kurumlarla iletişime geçerek talepleri doğrultusunda profesyonel ekipler ile servis hizmeti vermeye çalışıyor.
Peki, okul mobilyalarında yeni trendler nelerdir? 2016 yılında okul mobilyalarında öne çıkan tasarımlara değinebilir misiniz?
Son dönemlerde yeni trendler hareketli eğitim mobilyalarına yönelik oldu. Kurumlar klasik sınıf modellerinden çıkarak çok amaçlı kullanabilecekleri grup çalışmalarına daha uygun konseptler talep ediyorlar.
ÜRETİMİMİZİN %40’INI YURTDIŞINA İHRAÇ EDİYORUZ
Hizmet sunduğunuz eğitim kurumu sayısı ne kadar? Kaç eğitim okuluna ulaşmayı hedefliyorsunuz? Ayrıca ürünlerinizi yurtdışına da ihraç ediyor musunuz? Yurtdışındaki okullara hizmet sunmak gibi bir hedefiniz var mı?
Üretimimizin %40’lık bölümünü yurtdışına ihraç ediyoruz. Azerbaycan, Cezayir, B.A Emirlikleri, Türkmenistan başta olmak üzere birçok ülkeye ihracatımız var.
Termodin olarak 2015 yılını nasıl geçirdiniz? 2016 yılına ilişkin hedefleriniz, projeleriniz nelerdir?
2015 yılı beklentilerimizin daha üzerinde geçti. Hedeflediğimiz üretim programının % 25 fazlasını üretmek durumunda kaldık. 2016’da mevcut üretim kapasitesini %30 artırarak devam etmesini planladık. Mevcut olan üretim tesisimize ilave tesis ve makine parkı yatırımları hızlı bir şekilde devam etmektedir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Dershaneler
Eğitim kurumlarının ihtiyacı olan mobilyaların üretim ve tedarikini tamamen karşılayan Termodin’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı S. Murat Şen, eğitim kurumlarının öncelikli talebinin kaliteli ve uzun süreli kullanabilecekleri mobilyalar olduğunu söyledi.
Şen, “Bizde ürünlerimizi tasarlarken öğrencilerin günde ortalama 6 ila 8 saat gibi bir süreyi geçirecekleri ortamdaki ürünlerin ergonomik – sağlam ve hijyenik olmasını göz önünde bulundurarak üretim yapıyoruz” diyor.
1973 yılında Düzce’deki fabrikasında üretime başlayan Termodin Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş., 1999 yılına kadar yarı mamul ürün üretiyor. 1999 yılından sonra okullara komple proje hizmeti vermeye başlayan firma, üretiminin %40’lık bölümünü yurtdışına ihraç ediyor. Azerbaycan, Cezayir, B.A Emirlikleri, Türkmenistan başta olmak üzere birçok ülkeye ihracatı bulunuyor. 2015 yılının beklentilerinin daha üzerinde geçtiğini söyleyen Termodin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı S. Murat Şen, hedefledikleri üretim programının % 25 fazlasını üretmek durumunda kaldıklarını belirtiyor. “2016’da mevcut üretim kapasitesini %30 artırarak devam etmesini planladık” diyen S. Murat Şen ile eğitim kurumlarına sundukları hizmetleri ve eğitim mobilyalarındaki yeni trendleri konuştuk.
1973 yılında kurulan Termodin Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. hakkında bilgi alabilir miyiz? Faaliyet gösterdiğiniz alanlar ve faaliyetleriniz nelerdir? Bahsedebilir misiniz?
Termodin Yapı Malz.San.Tic.A.ş 1973 yılında Düzce’deki fabrikamızda üretime başlamıştır. Üretim hattı tamamen Almanya’dan getirilmiş olup orman atıklarının değerlendirilmesi amacıyla kurulmuştur. Ürün kapalı kalıpta şekillendirilmiş yonga levha üretimi ile başlayıp daha sonra bünyesine metal mobilya, ahşap, boya ve plastik tesislerini ilave etmiştir. 1999 yılına kadar yarı mamul ürün üreten tesisimiz 1999 yılından sonra okullara komple proje hizmeti vermeye başlamıştır.
AMACIMIZ MEKÂNA GÖRE TASARIM YAPARAK
Eğitim sektörüne yönelik nasıl hizmetler sunuyorsunuz? Hizmetleriniz diğer firmalardan hangi yönleriyle ayrılıyor? Sizi farklı kılan özellikler nelerdir?
Eğitim kurumlarının ihtiyacı olan mobilyaların üretim ve tedarikini tamamen karşılayabilmekteyiz. Kurumların yemekhane, kantin, derslik, toplantı salonları gibi mobilya ile ilgili aklınıza gelecek her yerde hizmet verebiliyoruz. Mimarlık ekibimizle beraber öğrenci ve öğretmenlerin isteklerini ve ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayabilmek için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Eğitim kurumları için ürettiğimiz mobilyalardaki ilk özellik çocukların okula istek ve heyecanla gidebilmelerini sağlamak. Amacımız mekâna göre tasarım yaparak daha verimli ortamlarda eğitim yapılmasını sağlamaktır.
Eğitim kurumları okul mobilyalarında hangi özelliklerin olmasını talep ediyor? Siz ürünlerinizi tasarlarken eğitim kurumlarının bu isteklerini dikkate alıyor musunuz?
Eğitim kurumlarının öncelikli talebi kaliteli ve uzun süreli kullanabilecekleri mobilyalar. Bizde ürünlerimizi tasarlarken öğrencilerin günde ortalama 6 ila 8 saat gibi bir süreyi geçirecekleri ortamdaki ürünlerin ergonomik – sağlam ve hijyenik olmasını göz önünde bulundurarak üretim yapıyoruz. Kurumların diğer bir talebi ise satış sonrası servis hizmeti almaya yönelik oluyor. Firmamızda bu konuyla ilgili yeni ders yılı başlamadan önce kurumlarla iletişime geçerek talepleri doğrultusunda profesyonel ekipler ile servis hizmeti vermeye çalışıyor.
Peki, okul mobilyalarında yeni trendler nelerdir? 2016 yılında okul mobilyalarında öne çıkan tasarımlara değinebilir misiniz?
Son dönemlerde yeni trendler hareketli eğitim mobilyalarına yönelik oldu. Kurumlar klasik sınıf modellerinden çıkarak çok amaçlı kullanabilecekleri grup çalışmalarına daha uygun konseptler talep ediyorlar.
ÜRETİMİMİZİN %40’INI YURTDIŞINA İHRAÇ EDİYORUZ
Hizmet sunduğunuz eğitim kurumu sayısı ne kadar? Kaç eğitim okuluna ulaşmayı hedefliyorsunuz? Ayrıca ürünlerinizi yurtdışına da ihraç ediyor musunuz? Yurtdışındaki okullara hizmet sunmak gibi bir hedefiniz var mı?
Üretimimizin %40’lık bölümünü yurtdışına ihraç ediyoruz. Azerbaycan, Cezayir, B.A Emirlikleri, Türkmenistan başta olmak üzere birçok ülkeye ihracatımız var.
Termodin olarak 2015 yılını nasıl geçirdiniz? 2016 yılına ilişkin hedefleriniz, projeleriniz nelerdir?
2015 yılı beklentilerimizin daha üzerinde geçti. Hedeflediğimiz üretim programının % 25 fazlasını üretmek durumunda kaldık. 2016’da mevcut üretim kapasitesini %30 artırarak devam etmesini planladık. Mevcut olan üretim tesisimize ilave tesis ve makine parkı yatırımları hızlı bir şekilde devam etmektedir.
Son Güncelleme: Salı, 29 Mart 2016 17:55
Gösterim: 2670