Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

İstanbul Eğitim Zirvesi'nde TÖDER Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ali Akdoğan moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Uzaktan eğitim özel okulları nasıl dönüştürecek? Kurumlar bu süreçte hangi uygulamaları geliştirdiler? Eğitimde yeni paradigma nasıl şekillenecek?” oturumunda Eğitim Girişimcisi Ümit Kalko, Oğuzkaan Okulları Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz, İELEV Genel Müdürü Burak Kılanç ve Bil Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ayfer Batı yeni dönemin parametrelerini anlattılar. 

iez_oturum_2Oturumun açılış konuşmasını yapan Dr. Ali Akdoğan COVID 19 yüzünden belirsizliğin çok yoğun olduğu bir dönemden geçildiğini, Türk toplumunun belirsizliğe olan toleransının çok düşük olduğunu belirterek, “Ben bu dönemi ‘Eğer ile meğeri evlendirmişler. Keşke adında çocukları olmuş’ şeklindeki İran atasözüne benzetiyorum. Eğerlerimiz ve meğerlerimiz oldukça fazla. Bu bağlamda bakalım nasıl bir sonuca doğru evrileceğiz? Başlığından da anlaşılacağı üzere oturumumuzda eğitimin geleceği nasıl şekilleneceği, okulların nasıl dönüşeceği, uygulamalara bu değişim ve dönüşümün nasıl yansıyacağı konularında konuşmacılarımızın değerli görüşlerini dinleyeceğiz” dedi. 

ÜMİT KALKO
EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ İHTİYAÇ HALİNE DÖNÜŞTÜ

Oturumda ilk sözü alan Eğitim Girişimcisi Ümit Kalko yaptığı konuşmada, değişimlerin ihtiyaçlardan kaynaklandığını, öğretmenlerin okullarda kritik bir rolünün olduğunu ve formasyonlarına eğitim teknolojisinin de eklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Dünyanın ve Türkiye’nin daha önce deneyimlemediği bir dönemden geçtiğini ifade eden Kalko, eğitim sektörünün de doğal olarak pandemiye hazırlıksız yakalandığını söyledi. Bu tarz sıkıntılı dönemlerin aynı zamanda yeni fırsatlar sunduğuna işaret eden Kalko, “Dünya tarihine baktığımızda her icatın bir ihtiyaç yüzünden ortaya çıktığını görebiliriz. Uzaktan eğitim ve eğitim teknolojilerinin ya da yapay zeka dediğimiz konuların hiçbir zaman olmadığı kadar bu denli ihtiyaç haline geldiği bir döneme girdik. Dolayısıyla daha derinlemesine çalışmalar yapıyoruz. Örneğin ben 9 yıl önce sahip olduğum kurumda Turkcell ile bir anlaşma yapmış ve onların pilot okulu olmuştum. Bu okulda akıllı eğitim uygulaması yapmıştık. Özel bir yazılım programı ile öğrencinin evinden öğretmeniyle tabletleri aracılığıyla iletişim kurabilmesi söz konusuydu. Ama bu proje bir türlü yürümüyordu, çünkü öğretmenlerimizden bir direnç vardı. Velilere bu uygulamaların gerekli olmadığını anlatıyorlardı. Bunun üzerine bir araştırma yaptık ve öğretmenlerin büyük çoğunluğunun bilgisayar okur-yazarlığının olmadığını farkettik. Öğretmenlerimizi bu konuda eğitmek istedik ama belirli yaştaki öğretmenleri eğitmenin dünyanın en zor işlerinden biri olduğunu gördük. 3 yıl uğraşmamıza rağmen bu önemli projeyi layıkıyla hayata geçiremedik. Eğitimde yapılacak bütün değişikliklerin öğretmenin ikna olmasından geçtiğini anladık” diye konuştu. 

FAKÜLTELERDE EĞİTİM TEKNOLOĞU YETİŞTİRMELİYİZ

Milyarlarca lira para harcanan FATİH Projesi’nin uygulamasını yapacak öğretmenlerin bu projenin arkasında durmasıyla ilgili hizmet içi eğitimlerine, yatkınlıklarının artırılmasına yönelik projenin yüzde 10’u kadar kaynak aktarılmadığı anlatan Kalko, “Bu sebeple FATİH Projesi ilk baştaki amacına yüzde 100 ulaşamadı. Artık 2020 yılındayız ve uzaktan eğitim ana gündemimizi oluşturuyor. Ancak gerek kamu okullarında gerek özel okullarda gerçek manada uzaktan eğitimin alt yapısını yapabilmemiz için öğretmenlerimizle ilgili çalışmalar yapmamız, bunun için de eğitim fakültelerine girmemiz lazım. Dolayısıyla bizlerin eğitim fakültelerinde hangi branştan mezun olursa olsun tüm öğretmenlerimizin birer eğitim teknoloğu olarak da mezun olmalarını sağlamamız gerekmektedir. Daha önce öğrencileri geliştirebilirsek dünyayı da değiştireceğimize inanıyorduk, artık yeni dönemde öğrencileri yetiştiren öğretmenlerimizi de geliştirmeli ve bakış açılarını değiştirmeliyiz” diye konuştu.

Uzaktan eğitimin sadece okulların kapalı olduğu dönemlerde değil, önümüzdeki süreçte yüz yüze eğitimle birlikte eğitim sisteminin önemli bir parçası olacağını kaydeden Ümit Kalko, “Yarın aşı bulunsa ve pandemi sona erse emin olun öğrenciler akşamları ders tekrarını uzaktan eğitimle almak isteyecekler. Yani sistem kalıcı bir model olarak varlığını sürdürecek. Belki bizim yaş grubumuz bu durumu tam olarak anlamakta zorlanabilir ama özellikle Z kuşağı dediğimiz çocuklar farklı bir nesil. Her şeylerini dijital olarak yaşıyorlar. Dolayısıyla bakış açılarımızı değiştirerek bu neslin yatkınlıklarına uygun çözümler üzerinde çalışmamız önem teşkil ediyor” ifadelerini kullandı. 

AYFER BATI
HİPER KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİMİ KONUŞACAĞIZ

Bil Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ayfer Batı ise konuşmasında, küçük yaşlarda yaşanan öğrenme kayıplarının ileri yaşlarda büyük bir boşluk yarattığına dikkat çekerek okurların dijital ortamda eşitlendiğini anlattı. Yapılan bir araştırmaya göre, pandemi döneminde eksik eğitim gören bir 3. sınıf öğrencisi 10. sınıfa geldiğinde yüzde 72 oranında eğitim kaybı riskiyle karşı karşıya olabileceğini ortaya koyduğunu açıklayan Batı, öğrenme kaybının tedbirinin alınmaması durumunda bunun ülkelerin ekonomilerini, toplumsal yapılarını hatta gıda israflarını artırabileceğini vurguladı.    

Pandemi günlerinde okulların kapandığını ve öğrencilerin dijital ortamda eğitimlerini sürdürdüğünü belirten Batı, “En lüks okullarla daha mütevazı okullar arasında bir fark kalmadı, aynı seviyeye geldiler. Biz aynı zamanda şunu net net anladık ki dünyada ne değişirse değişsin öğretmen inovasyondur. Yani öğrenci bir bilgisayar ekranından öğretmenini izliyordu. Bundan dolayı öğretmenlerin inovasyon olduğunu unutmadan bundan sonraki süreçlere devam etmemiz gerekiyor. Peki ekranın karşısındaki öğretmen kimdi? Özel okulların yaptığı çalışmalara baktığımızda, öğretmen kendi duygusal iyi olma halini önemsemeden ekranın karşısına geçti ve velilerin ve öğrencilerin iyi olma halinden başlayarak eğitim ve öğretime başladı. Online çevrimiçi eğitim bir tasarım gerektiriyordu. Öğretmenler bunu yüz yüze eğitimde bir şekilde çözebiliyorlar ama çevrimiçi eğitimde bir tasarım ihtiyacı ortaya çıktı. Çünkü bir öğretmen ve onu izleyen 20 öğrencinin dikkatini 30-35 dakika boyunca canlı tutmak zorunda. İşte pandemi dünya genelinde yüksek öğretimde ve yüksek lisans programlarında kullanılan çevrimiçi online eğitimin hepimizin hayatına girmesine yol açtı” diye konuştu.

Günümüz eğitim sektöründe 21. yüzyılın öğrenme dinamiği olan merak ve hiper kişiselleştirilmiş eğitim kavramlarının daha fazla gündeme geleceğini ifade eden Ayfer Batı, “Biz okullarımızda son 20 yıldır kişiselleştirilmiş çocuğa özel eğitim vadediyoruz. Ne var ki yüz yüze eğitimle bunun mümkün olmadığını çok iyi biliyoruz. Kişiselleştirilmiş eğitim okulun dışında ekstra birlikteliğe, kendini tamamlamaya, iyi olduğu alanı çok daha fazla geliştirmeye yönelik bireysel programlara ihtiyaç duyuyor. Önümüzdeki süreçte hibrit bir eğitim yani yüz yüze ve çevrimiçi bir eğitimin dengede verildiği bir model bizlerin öğrencilere vadettiği kişiselleştirilmiş eğitimde hedeflere ulaşılmasına vesile olabilecek. Bunun yanı sıra yeni jenerasyonun özelliklerine uygun olarak 7/24 eğitimleri konuşacağız. Bizler sadece çevrimiçi dersleri ve bunların tasarımlarını değil, aynı zamanda çevrimdışı derslerde asenkron taraftaki içeriklerin kalitesini ve çocuğu tamamlayıcı olup olmadığını konuşacağız” değerlendirmesinde bulundu.    

BURAK KILAÇ
SÜRECİ VELİLERİ KATARAK YÖNETTİK

İELEV Genel Müdürü Burak Kılanç ise, eğitim kurumu olarak pandemi sürecindeki tecrübelerini ve tespitlerini paylaştı. Geçmiş yıllarda yaptıkları çalışmalar sonucunda online eğitime nispeten yatkın öğretmenler ve öğrencilerinin olduğunu anlatan Kılanç, bu sebeple ilk başlarda büyük bir sıkıntı yaşamadıklarını söyledi. Özel eğitim kurumlarından velilerin büyük beklentileri olduğuna atıfta bulunan Kılanç, “Çünkü veliler ciddi miktarda para ödeyerek çocuklarının özel eğitim kurumlarında okumalarını sağlıyorlar. Örneğin bizim okullarımızda okuyan öğrencilerin velileri genellikle akademik eğitim almış beyaz yakalılardan oluşuyor. Dolayısıyla bizlerin almış olduğu her türlü tedbiri sorgulama hakkını kendilerinde görüyorlar. Bu yüzden sürece velileri de katmaya çalıştık. Onlarla yaptığımız bütün toplantılarımızda, pandemi döneminden geçtiğimiz için verilen eğitimlerin kalitesinde mutlaka kayıplar olacağını ama bunu en aza indirebilmek için elimizden ne geliyorsa önlemlerini alacağımızı anlattık. Açıkçası son 10 aydır İELEV Okuları’nda olmadığı kadar velilerimizle iletişim halindeyiz. Bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. İyi de bir denge tutturduğumuza inanıyorum. Birinci COVID döneminde yani online eğitime geçtiğimiz 13 Mart tarihinden sonra velilere yönelik 2 haftada bir anketler yaptık ve düşüncelerini aldık ve gelen bütün geri bildirimlere göre aksiyon almaya çalıştık ” dedi.

Birinci COVID dönemiyle ikinci COVID dönemi arasında çok büyük farklılıklar olduğunu anlatan Burak Kılanç şöyle devam etti: “Birinci COVID döneminde elimizdeki tüm imkanları online olarak seferber edebiliyorduk. Şu anda hibrit bir modele geçtik. Öğretmenlerimizi hem online hem de yüz yüze eğitimde kullanabiliyoruz. Doğal olarak bu durum öğretmenlerimiz üzerindeki ders yükünü ve sorumlulukları fazlasıyla artırdı. Bu anlamda öğretmenlerin iyi bulunulmuşluk durumları çok önemli hale geldi. Şu anda insan kaynakları departmanımız öğretmenlerimizin durumlarıyla ilgili özel olarak çalışıyor. Çünkü günümüzde ve bundan sonraki dönemde öğretmenlerin sadece eğitim teknolojilerini öğrenmeleri tek başına yeterli olmayacak, ruh durumlarının da sağlıklı olması gerekiyor” diye konuştu.  

Eğitim teknolojileri alanında velilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin yeterliliklerini artırmak amacıyla kurum olarak Eğitim Teknolojileri ve Materyalleri adında bir ofis kurduklarını açıklayan Kılanç, çalışmalarını bu alana da kaydırdıklarını sözlerine ekledi. 

HATİCE YILMAZ
EN BÜYÜK KIRILMAYI EĞİTİM SETÖRÜ YAŞADI

Oğuzkaan Okulları Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz ise yaptığı konuşmada, Covid-19 salgınının dijital çağı 5-10 yıl öne çektiğini ve pek çok değişimin yaşandığını belirtti. Bu dönemde e-ticaretin büyük bir hızla yaygınlaştığını hatırlatan Yılmaz, online gıda alışverişlerinin yüzde 400 oranında arttığını dile getirdi. Sadece gıda alanında değil pek çok sektörde iş yapış biçiminin değişmeye başladığını kaydeden Yılmaz, insanların fiziksel ve psikolojik özelliklerinin etkilendiğini ve obezitenin arttığına dikkat çekti. Pandemide en büyük kırılmanın eğitim sektöründe yaşandığının altını çizen Yılmaz, “Normal koşullarda eğitim döneminde ancak 10-15 yılda geleceğimizi düşündüğümüz süreçlere sadece 3 ayda ulaşmış olduk. Pek çok değişiklik oldu, bazı programları bu dönemde tanımaya ve kullanmaya başladık. Daha önce bazı üniversitelerin kullandığı uzaktan eğitim anaokulundan itibaren K12’nin tüm düzeylerinde kullanılmaya başladı. Kısa bir süre önce çocuklarımızı bilgisayarlardan uzaklaştırmayı düşünürken şu anda bilgisayar ekranlarının içine düştüler” şeklinde konuştu.

Uzaktan eğitimin ilk günlerinde özel okulların farklı dijital platformları araştırdığını ve ilerleyen süreçle birlikte her okulun kendisine uygun bir sistem bulduğunu anlatan Hatice Yılmaz, “Öğretmenlerimiz gündüz kendileri eğitim yaptılar, akşama doğru ise kendileri öğrenci oldu. Eğitim teknolojilerini öğrenmeye başladılar. Öğretmen yüz yüze eğitimde kendi donanımıyla verdiği eğitimde başarılı olabiliyordu ama web 2.0 araçları kullanmayı bilmiyorsa uzaktan eğitimde başarılı olması mümkün değil” şeklinde açıklamalarda bulundu. Pandemiyle birlikte hayatımıza giren uzaktan öğretimin zaman ve mekan kavramlarını ortadan kaldırdığına işaret eden Yılmaz, “Uzaktan eğitim eğitim sistemimizin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bunun yanı sıra öğretmenlerin kendi aralarında ve okul yöneticileriyle toplanarak görüş alışverişinde bulunmalarına vesile oldu. Öğrenci-öğretmen – veli ilişkileri arttı ve öğrencilere verilen özel destek hizmetleri çok kolaylaştı. Kısacası bizler toplum olarak başka bir öğrenme biçiminin var olduğunu görmüş olduk” diye konuştu.        

  

 

 

 

 

> Pandemi eğitimi nasıl dönüştürecek?

İstanbul Eğitim Zirvesi'nde TÖDER Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ali Akdoğan moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Uzaktan eğitim özel okulları nasıl dönüştürecek? Kurumlar bu süreçte hangi uygulamaları geliştirdiler? Eğitimde yeni paradigma nasıl şekillenecek?” oturumunda Eğitim Girişimcisi Ümit Kalko, Oğuzkaan Okulları Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz, İELEV Genel Müdürü Burak Kılanç ve Bil Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ayfer Batı yeni dönemin parametrelerini anlattılar. 

iez_oturum_2Oturumun açılış konuşmasını yapan Dr. Ali Akdoğan COVID 19 yüzünden belirsizliğin çok yoğun olduğu bir dönemden geçildiğini, Türk toplumunun belirsizliğe olan toleransının çok düşük olduğunu belirterek, “Ben bu dönemi ‘Eğer ile meğeri evlendirmişler. Keşke adında çocukları olmuş’ şeklindeki İran atasözüne benzetiyorum. Eğerlerimiz ve meğerlerimiz oldukça fazla. Bu bağlamda bakalım nasıl bir sonuca doğru evrileceğiz? Başlığından da anlaşılacağı üzere oturumumuzda eğitimin geleceği nasıl şekilleneceği, okulların nasıl dönüşeceği, uygulamalara bu değişim ve dönüşümün nasıl yansıyacağı konularında konuşmacılarımızın değerli görüşlerini dinleyeceğiz” dedi. 

ÜMİT KALKO
EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ İHTİYAÇ HALİNE DÖNÜŞTÜ

Oturumda ilk sözü alan Eğitim Girişimcisi Ümit Kalko yaptığı konuşmada, değişimlerin ihtiyaçlardan kaynaklandığını, öğretmenlerin okullarda kritik bir rolünün olduğunu ve formasyonlarına eğitim teknolojisinin de eklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Dünyanın ve Türkiye’nin daha önce deneyimlemediği bir dönemden geçtiğini ifade eden Kalko, eğitim sektörünün de doğal olarak pandemiye hazırlıksız yakalandığını söyledi. Bu tarz sıkıntılı dönemlerin aynı zamanda yeni fırsatlar sunduğuna işaret eden Kalko, “Dünya tarihine baktığımızda her icatın bir ihtiyaç yüzünden ortaya çıktığını görebiliriz. Uzaktan eğitim ve eğitim teknolojilerinin ya da yapay zeka dediğimiz konuların hiçbir zaman olmadığı kadar bu denli ihtiyaç haline geldiği bir döneme girdik. Dolayısıyla daha derinlemesine çalışmalar yapıyoruz. Örneğin ben 9 yıl önce sahip olduğum kurumda Turkcell ile bir anlaşma yapmış ve onların pilot okulu olmuştum. Bu okulda akıllı eğitim uygulaması yapmıştık. Özel bir yazılım programı ile öğrencinin evinden öğretmeniyle tabletleri aracılığıyla iletişim kurabilmesi söz konusuydu. Ama bu proje bir türlü yürümüyordu, çünkü öğretmenlerimizden bir direnç vardı. Velilere bu uygulamaların gerekli olmadığını anlatıyorlardı. Bunun üzerine bir araştırma yaptık ve öğretmenlerin büyük çoğunluğunun bilgisayar okur-yazarlığının olmadığını farkettik. Öğretmenlerimizi bu konuda eğitmek istedik ama belirli yaştaki öğretmenleri eğitmenin dünyanın en zor işlerinden biri olduğunu gördük. 3 yıl uğraşmamıza rağmen bu önemli projeyi layıkıyla hayata geçiremedik. Eğitimde yapılacak bütün değişikliklerin öğretmenin ikna olmasından geçtiğini anladık” diye konuştu. 

FAKÜLTELERDE EĞİTİM TEKNOLOĞU YETİŞTİRMELİYİZ

Milyarlarca lira para harcanan FATİH Projesi’nin uygulamasını yapacak öğretmenlerin bu projenin arkasında durmasıyla ilgili hizmet içi eğitimlerine, yatkınlıklarının artırılmasına yönelik projenin yüzde 10’u kadar kaynak aktarılmadığı anlatan Kalko, “Bu sebeple FATİH Projesi ilk baştaki amacına yüzde 100 ulaşamadı. Artık 2020 yılındayız ve uzaktan eğitim ana gündemimizi oluşturuyor. Ancak gerek kamu okullarında gerek özel okullarda gerçek manada uzaktan eğitimin alt yapısını yapabilmemiz için öğretmenlerimizle ilgili çalışmalar yapmamız, bunun için de eğitim fakültelerine girmemiz lazım. Dolayısıyla bizlerin eğitim fakültelerinde hangi branştan mezun olursa olsun tüm öğretmenlerimizin birer eğitim teknoloğu olarak da mezun olmalarını sağlamamız gerekmektedir. Daha önce öğrencileri geliştirebilirsek dünyayı da değiştireceğimize inanıyorduk, artık yeni dönemde öğrencileri yetiştiren öğretmenlerimizi de geliştirmeli ve bakış açılarını değiştirmeliyiz” diye konuştu.

Uzaktan eğitimin sadece okulların kapalı olduğu dönemlerde değil, önümüzdeki süreçte yüz yüze eğitimle birlikte eğitim sisteminin önemli bir parçası olacağını kaydeden Ümit Kalko, “Yarın aşı bulunsa ve pandemi sona erse emin olun öğrenciler akşamları ders tekrarını uzaktan eğitimle almak isteyecekler. Yani sistem kalıcı bir model olarak varlığını sürdürecek. Belki bizim yaş grubumuz bu durumu tam olarak anlamakta zorlanabilir ama özellikle Z kuşağı dediğimiz çocuklar farklı bir nesil. Her şeylerini dijital olarak yaşıyorlar. Dolayısıyla bakış açılarımızı değiştirerek bu neslin yatkınlıklarına uygun çözümler üzerinde çalışmamız önem teşkil ediyor” ifadelerini kullandı. 

AYFER BATI
HİPER KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİMİ KONUŞACAĞIZ

Bil Eğitim Kurumları Genel Müdürü Ayfer Batı ise konuşmasında, küçük yaşlarda yaşanan öğrenme kayıplarının ileri yaşlarda büyük bir boşluk yarattığına dikkat çekerek okurların dijital ortamda eşitlendiğini anlattı. Yapılan bir araştırmaya göre, pandemi döneminde eksik eğitim gören bir 3. sınıf öğrencisi 10. sınıfa geldiğinde yüzde 72 oranında eğitim kaybı riskiyle karşı karşıya olabileceğini ortaya koyduğunu açıklayan Batı, öğrenme kaybının tedbirinin alınmaması durumunda bunun ülkelerin ekonomilerini, toplumsal yapılarını hatta gıda israflarını artırabileceğini vurguladı.    

Pandemi günlerinde okulların kapandığını ve öğrencilerin dijital ortamda eğitimlerini sürdürdüğünü belirten Batı, “En lüks okullarla daha mütevazı okullar arasında bir fark kalmadı, aynı seviyeye geldiler. Biz aynı zamanda şunu net net anladık ki dünyada ne değişirse değişsin öğretmen inovasyondur. Yani öğrenci bir bilgisayar ekranından öğretmenini izliyordu. Bundan dolayı öğretmenlerin inovasyon olduğunu unutmadan bundan sonraki süreçlere devam etmemiz gerekiyor. Peki ekranın karşısındaki öğretmen kimdi? Özel okulların yaptığı çalışmalara baktığımızda, öğretmen kendi duygusal iyi olma halini önemsemeden ekranın karşısına geçti ve velilerin ve öğrencilerin iyi olma halinden başlayarak eğitim ve öğretime başladı. Online çevrimiçi eğitim bir tasarım gerektiriyordu. Öğretmenler bunu yüz yüze eğitimde bir şekilde çözebiliyorlar ama çevrimiçi eğitimde bir tasarım ihtiyacı ortaya çıktı. Çünkü bir öğretmen ve onu izleyen 20 öğrencinin dikkatini 30-35 dakika boyunca canlı tutmak zorunda. İşte pandemi dünya genelinde yüksek öğretimde ve yüksek lisans programlarında kullanılan çevrimiçi online eğitimin hepimizin hayatına girmesine yol açtı” diye konuştu.

Günümüz eğitim sektöründe 21. yüzyılın öğrenme dinamiği olan merak ve hiper kişiselleştirilmiş eğitim kavramlarının daha fazla gündeme geleceğini ifade eden Ayfer Batı, “Biz okullarımızda son 20 yıldır kişiselleştirilmiş çocuğa özel eğitim vadediyoruz. Ne var ki yüz yüze eğitimle bunun mümkün olmadığını çok iyi biliyoruz. Kişiselleştirilmiş eğitim okulun dışında ekstra birlikteliğe, kendini tamamlamaya, iyi olduğu alanı çok daha fazla geliştirmeye yönelik bireysel programlara ihtiyaç duyuyor. Önümüzdeki süreçte hibrit bir eğitim yani yüz yüze ve çevrimiçi bir eğitimin dengede verildiği bir model bizlerin öğrencilere vadettiği kişiselleştirilmiş eğitimde hedeflere ulaşılmasına vesile olabilecek. Bunun yanı sıra yeni jenerasyonun özelliklerine uygun olarak 7/24 eğitimleri konuşacağız. Bizler sadece çevrimiçi dersleri ve bunların tasarımlarını değil, aynı zamanda çevrimdışı derslerde asenkron taraftaki içeriklerin kalitesini ve çocuğu tamamlayıcı olup olmadığını konuşacağız” değerlendirmesinde bulundu.    

BURAK KILAÇ
SÜRECİ VELİLERİ KATARAK YÖNETTİK

İELEV Genel Müdürü Burak Kılanç ise, eğitim kurumu olarak pandemi sürecindeki tecrübelerini ve tespitlerini paylaştı. Geçmiş yıllarda yaptıkları çalışmalar sonucunda online eğitime nispeten yatkın öğretmenler ve öğrencilerinin olduğunu anlatan Kılanç, bu sebeple ilk başlarda büyük bir sıkıntı yaşamadıklarını söyledi. Özel eğitim kurumlarından velilerin büyük beklentileri olduğuna atıfta bulunan Kılanç, “Çünkü veliler ciddi miktarda para ödeyerek çocuklarının özel eğitim kurumlarında okumalarını sağlıyorlar. Örneğin bizim okullarımızda okuyan öğrencilerin velileri genellikle akademik eğitim almış beyaz yakalılardan oluşuyor. Dolayısıyla bizlerin almış olduğu her türlü tedbiri sorgulama hakkını kendilerinde görüyorlar. Bu yüzden sürece velileri de katmaya çalıştık. Onlarla yaptığımız bütün toplantılarımızda, pandemi döneminden geçtiğimiz için verilen eğitimlerin kalitesinde mutlaka kayıplar olacağını ama bunu en aza indirebilmek için elimizden ne geliyorsa önlemlerini alacağımızı anlattık. Açıkçası son 10 aydır İELEV Okuları’nda olmadığı kadar velilerimizle iletişim halindeyiz. Bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. İyi de bir denge tutturduğumuza inanıyorum. Birinci COVID döneminde yani online eğitime geçtiğimiz 13 Mart tarihinden sonra velilere yönelik 2 haftada bir anketler yaptık ve düşüncelerini aldık ve gelen bütün geri bildirimlere göre aksiyon almaya çalıştık ” dedi.

Birinci COVID dönemiyle ikinci COVID dönemi arasında çok büyük farklılıklar olduğunu anlatan Burak Kılanç şöyle devam etti: “Birinci COVID döneminde elimizdeki tüm imkanları online olarak seferber edebiliyorduk. Şu anda hibrit bir modele geçtik. Öğretmenlerimizi hem online hem de yüz yüze eğitimde kullanabiliyoruz. Doğal olarak bu durum öğretmenlerimiz üzerindeki ders yükünü ve sorumlulukları fazlasıyla artırdı. Bu anlamda öğretmenlerin iyi bulunulmuşluk durumları çok önemli hale geldi. Şu anda insan kaynakları departmanımız öğretmenlerimizin durumlarıyla ilgili özel olarak çalışıyor. Çünkü günümüzde ve bundan sonraki dönemde öğretmenlerin sadece eğitim teknolojilerini öğrenmeleri tek başına yeterli olmayacak, ruh durumlarının da sağlıklı olması gerekiyor” diye konuştu.  

Eğitim teknolojileri alanında velilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin yeterliliklerini artırmak amacıyla kurum olarak Eğitim Teknolojileri ve Materyalleri adında bir ofis kurduklarını açıklayan Kılanç, çalışmalarını bu alana da kaydırdıklarını sözlerine ekledi. 

HATİCE YILMAZ
EN BÜYÜK KIRILMAYI EĞİTİM SETÖRÜ YAŞADI

Oğuzkaan Okulları Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz ise yaptığı konuşmada, Covid-19 salgınının dijital çağı 5-10 yıl öne çektiğini ve pek çok değişimin yaşandığını belirtti. Bu dönemde e-ticaretin büyük bir hızla yaygınlaştığını hatırlatan Yılmaz, online gıda alışverişlerinin yüzde 400 oranında arttığını dile getirdi. Sadece gıda alanında değil pek çok sektörde iş yapış biçiminin değişmeye başladığını kaydeden Yılmaz, insanların fiziksel ve psikolojik özelliklerinin etkilendiğini ve obezitenin arttığına dikkat çekti. Pandemide en büyük kırılmanın eğitim sektöründe yaşandığının altını çizen Yılmaz, “Normal koşullarda eğitim döneminde ancak 10-15 yılda geleceğimizi düşündüğümüz süreçlere sadece 3 ayda ulaşmış olduk. Pek çok değişiklik oldu, bazı programları bu dönemde tanımaya ve kullanmaya başladık. Daha önce bazı üniversitelerin kullandığı uzaktan eğitim anaokulundan itibaren K12’nin tüm düzeylerinde kullanılmaya başladı. Kısa bir süre önce çocuklarımızı bilgisayarlardan uzaklaştırmayı düşünürken şu anda bilgisayar ekranlarının içine düştüler” şeklinde konuştu.

Uzaktan eğitimin ilk günlerinde özel okulların farklı dijital platformları araştırdığını ve ilerleyen süreçle birlikte her okulun kendisine uygun bir sistem bulduğunu anlatan Hatice Yılmaz, “Öğretmenlerimiz gündüz kendileri eğitim yaptılar, akşama doğru ise kendileri öğrenci oldu. Eğitim teknolojilerini öğrenmeye başladılar. Öğretmen yüz yüze eğitimde kendi donanımıyla verdiği eğitimde başarılı olabiliyordu ama web 2.0 araçları kullanmayı bilmiyorsa uzaktan eğitimde başarılı olması mümkün değil” şeklinde açıklamalarda bulundu. Pandemiyle birlikte hayatımıza giren uzaktan öğretimin zaman ve mekan kavramlarını ortadan kaldırdığına işaret eden Yılmaz, “Uzaktan eğitim eğitim sistemimizin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bunun yanı sıra öğretmenlerin kendi aralarında ve okul yöneticileriyle toplanarak görüş alışverişinde bulunmalarına vesile oldu. Öğrenci-öğretmen – veli ilişkileri arttı ve öğrencilere verilen özel destek hizmetleri çok kolaylaştı. Kısacası bizler toplum olarak başka bir öğrenme biçiminin var olduğunu görmüş olduk” diye konuştu.        

  

 

 

 

 

Son Güncelleme: Cuma, 20 Kasım 2020 11:33

Gösterim: 1052

İyonosferik ve atmosferik fizik alanındaki çalışmaları nedeniyle İran’daki “Mustafa Bilim ve Teknoloji Vakfı” tarafından, 2019 yılında üçüncüsü düzenlenen İslam dünyasının en prestijli bilim ödüllerinden biri olan “Mustafa Ödülü’ne layık görülen Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan’ın büstü, Tahran’da bulunan ve bilim insanları bahçesi olarak bilinen Pardis Teknoloji Parkı’nda düzenlenen çevrimiçi törenle açıldı.

umran_inan_bustKoç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan, 2019 yılında, İslam dünyasında bilimin gelişimine katkıda bulunmak, akademisyenler ve araştırmacılar arasındaki bilimsel ilişkileri geliştirmek amacıyla iki yılda bir verilen ve Hazreti Muhammed Mustafa’nın (S.A.V) adını taşıyan “Mustafa Ödülü”ne layık görülmüştü. Prof. Dr. Umran İnan’a bu ödül, İyonosferik ve Atmosferik Fizik alanında gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalar ve bilime kattığı değer nedeniyle takdim edilmişti. Mustafa Ödülü çerçevesinde ödül alan bilim insanlarının büstleri yapılarak Tahran’daki Pardis Teknoloji Parkı’nda sergileniyor. 2019 yılında üçüncüsü düzenlenen Mustafa Ödülü’nü almaya layık görülen Prof. Dr. Umran İnan’ın, İranlı heykeltıraş Musa Abdi tarafından yapılan büstü de Pardis Teknoloji Parkı’nda yerini adı.

Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan, yaptığı değerlendirmede, İslam dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olan “Mustafa Ödülü’nün” bilimin evrenselleşmesinde önemli bir rol oynadığını belirterek, “Bilimsel anlamda dünyanın yeni bir çağa adım attığı bu dönemde, İslam dünyasının bilime katkılarını destekleyen bu önemli ödüle layık görülmekten ve Tahran’da bulunan Bilim İnsanları Parkı’nda adıma büst yapılmasından büyük gurur duydum. Bu büst benim için ayrıca yüzyıllardır bu bölgenin koruyucusu ve vasisi olan İran ve Türk halkları arasındaki derin kardeşliği simgeliyor. Özellikle 2020'nin başından beri hayatımızı kıskacı altına alan bir salgınla mücadele ettiğimiz bir dönemde, bilimsel araştırmalar bu salgından çıkış yolu ve ilerlemenin itici gücüdür. Koç Üniversitesi'ndeki doktora öğrencilerinin çok önemli bir kısmını oluşturan İranlı öğrencilerimiz ve İran'daki üniversite ortaklarımızla birlikte, insanlığın yaşamının iyileştirilmesine katkıda bulunmak ve bilimde mükemmelliği yakalamak için çalışmaya devam ediyoruz.” dedi.

Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan, 200 üniversite ve 35 ülkeden yaklaşık 500 jüri üyesinin toplam 800 saat çalışarak yaptığı değerlendirme sonucu ödülün sahibi olmuştu. Prof. Dr. İnan, “İyonosferik ve Atmosferik Fizik alanında dünyaya yakın uzaydaki dalga-parçacık etkileşiminin anlaşılması ve şimşek ve yıldırımlarda oluşan elektrik akımlarıyla üst atmosfer arasındaki elektrodinamik etkileşimler konusunda yaptığı çalışmalara istinaden ödüle layık görülmüştü.

Mustafa Ödülleri kapsamında, 2019 yılında ödüle layık görülen BioNTech CEO’su Prof. Dr. Uğur Şahin (Mainz Üniversitesi, Almanya), Prof. Ali Khademhosseini (Kalifoniya Üniversitesi, Los Angeles ABD), Prof. Hossein Baharvand (Royan Enstitüsü, İran), Dr. Mohammad Abdolahad’ın (Tahran Üniversitesi, İran) da büstleri törenle açıldı.


Prof. Dr. Umran S. İnan Hakkında

2009 yılından bu yana Koç Üniversitesi Rektörü olarak görev yapmakta olan Prof. Dr. Umran S. İnan, 1972’de lisans, 1973’te yüksek lisans eğitimini Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde tamamladı. Prof. Dr. İnan, 1977’de Elektrik – Elektronik Mühendisliği dalında Stanford Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Stanford Üniversitesi’ndeki akademik hayatı boyunca jeofizik, yakın uzay, iyonosfer ve atmosfer fiziği, radyasyon kuşakları, elektromanyetik dalga-temel parçacık etkileşimi ve çok düşük frekanslı radyo bilimi alanlarında çalışmalar yaptı; şimdiye kadar 60 doktora öğrencisi mezun etti. Prof. Dr. İnan’ın Stanford Üniversitesi’ndeki araştırma grubu uzun yıllar Antarktika dahil olmak üzere yedi kıtada kırktan fazla yerde ve aynı zamanda da Dünya yörüngesindeki çeşitli uydularda gözlemler yaptı. Bu çalışmaların bir kısmı halen ABD’nin diğer üniversitelerinde öğretim üyesi olarak çalışmakta olan eski doktora öğrencileri tarafından yürütülüyor.

Prof. Dr. İnan Amerikan Jeofizik Birliği, Uluslararası Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü ve Amerikan Fizik Kurumu’nun “Fellow” rütbeli üyesidir ve Uluslararası Radyobilim Birliği’nde çeşitli görevlerde bulunmuştur. 2010’da Türkiye Bilimler Akademisi Üyeliği’ne seçilen Prof. Dr. Umran İnan’ın çalışmaları sebebiyle Antarktika’daki bir dağ “İnan Tepesi” olarak isimlendirilmiştir.

Prof. Dr. Umran S. İnan’ın aldığı ödüllerden bazıları aşağıdaki gibidir:

1998’de lisans seviyesindeki üstün öğretim başarısı sebebiyle Stanford Üniversitesi tarafından verilen Tau Beta Pi Ödülü
2007’de lisans seviyesinde araştırmaları teşvik etme alanında gösterdiği üstün başarı sebebiyle Allan V. Cox Madalyası
ABD Antarktika Servis Madalyası
2008 yılında URSI ve Royal Society tarafından verilen Appleton Ödülü
2010 yılında TÜBİTAK Özel Ödülü


Mustafa Ödülü Hakkında

Mustafa Ödülü, İslam dünyasının önde gelen araştırmacı ve bilim insanlarına iki yılda bir verilen prestijli bilim ve teknoloji ödülüdür. Ödül, “Yaşam ve Tıp Bilimi ve Teknolojisi”, “Nanobilim ve Nanoteknoloji”, “Bilgi ve İletişim Bilimi ve Teknolojisi” ve "Bilim ve Teknolojinin Tüm Alanları" olmak üzere dört kategoride veriliyor. Her alanda ödül alanlara, bağışlarla finanse edilen 500.000 ABD Doları veriliyor. Ödül sahiplerineayrıca özel bir madalya ve sertifika sunuluyor. https://mustafaprize.org/

> Rektörün büstü açıldı

İyonosferik ve atmosferik fizik alanındaki çalışmaları nedeniyle İran’daki “Mustafa Bilim ve Teknoloji Vakfı” tarafından, 2019 yılında üçüncüsü düzenlenen İslam dünyasının en prestijli bilim ödüllerinden biri olan “Mustafa Ödülü’ne layık görülen Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan’ın büstü, Tahran’da bulunan ve bilim insanları bahçesi olarak bilinen Pardis Teknoloji Parkı’nda düzenlenen çevrimiçi törenle açıldı.

umran_inan_bustKoç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan, 2019 yılında, İslam dünyasında bilimin gelişimine katkıda bulunmak, akademisyenler ve araştırmacılar arasındaki bilimsel ilişkileri geliştirmek amacıyla iki yılda bir verilen ve Hazreti Muhammed Mustafa’nın (S.A.V) adını taşıyan “Mustafa Ödülü”ne layık görülmüştü. Prof. Dr. Umran İnan’a bu ödül, İyonosferik ve Atmosferik Fizik alanında gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalar ve bilime kattığı değer nedeniyle takdim edilmişti. Mustafa Ödülü çerçevesinde ödül alan bilim insanlarının büstleri yapılarak Tahran’daki Pardis Teknoloji Parkı’nda sergileniyor. 2019 yılında üçüncüsü düzenlenen Mustafa Ödülü’nü almaya layık görülen Prof. Dr. Umran İnan’ın, İranlı heykeltıraş Musa Abdi tarafından yapılan büstü de Pardis Teknoloji Parkı’nda yerini adı.

Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan, yaptığı değerlendirmede, İslam dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olan “Mustafa Ödülü’nün” bilimin evrenselleşmesinde önemli bir rol oynadığını belirterek, “Bilimsel anlamda dünyanın yeni bir çağa adım attığı bu dönemde, İslam dünyasının bilime katkılarını destekleyen bu önemli ödüle layık görülmekten ve Tahran’da bulunan Bilim İnsanları Parkı’nda adıma büst yapılmasından büyük gurur duydum. Bu büst benim için ayrıca yüzyıllardır bu bölgenin koruyucusu ve vasisi olan İran ve Türk halkları arasındaki derin kardeşliği simgeliyor. Özellikle 2020'nin başından beri hayatımızı kıskacı altına alan bir salgınla mücadele ettiğimiz bir dönemde, bilimsel araştırmalar bu salgından çıkış yolu ve ilerlemenin itici gücüdür. Koç Üniversitesi'ndeki doktora öğrencilerinin çok önemli bir kısmını oluşturan İranlı öğrencilerimiz ve İran'daki üniversite ortaklarımızla birlikte, insanlığın yaşamının iyileştirilmesine katkıda bulunmak ve bilimde mükemmelliği yakalamak için çalışmaya devam ediyoruz.” dedi.

Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan, 200 üniversite ve 35 ülkeden yaklaşık 500 jüri üyesinin toplam 800 saat çalışarak yaptığı değerlendirme sonucu ödülün sahibi olmuştu. Prof. Dr. İnan, “İyonosferik ve Atmosferik Fizik alanında dünyaya yakın uzaydaki dalga-parçacık etkileşiminin anlaşılması ve şimşek ve yıldırımlarda oluşan elektrik akımlarıyla üst atmosfer arasındaki elektrodinamik etkileşimler konusunda yaptığı çalışmalara istinaden ödüle layık görülmüştü.

Mustafa Ödülleri kapsamında, 2019 yılında ödüle layık görülen BioNTech CEO’su Prof. Dr. Uğur Şahin (Mainz Üniversitesi, Almanya), Prof. Ali Khademhosseini (Kalifoniya Üniversitesi, Los Angeles ABD), Prof. Hossein Baharvand (Royan Enstitüsü, İran), Dr. Mohammad Abdolahad’ın (Tahran Üniversitesi, İran) da büstleri törenle açıldı.


Prof. Dr. Umran S. İnan Hakkında

2009 yılından bu yana Koç Üniversitesi Rektörü olarak görev yapmakta olan Prof. Dr. Umran S. İnan, 1972’de lisans, 1973’te yüksek lisans eğitimini Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde tamamladı. Prof. Dr. İnan, 1977’de Elektrik – Elektronik Mühendisliği dalında Stanford Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Stanford Üniversitesi’ndeki akademik hayatı boyunca jeofizik, yakın uzay, iyonosfer ve atmosfer fiziği, radyasyon kuşakları, elektromanyetik dalga-temel parçacık etkileşimi ve çok düşük frekanslı radyo bilimi alanlarında çalışmalar yaptı; şimdiye kadar 60 doktora öğrencisi mezun etti. Prof. Dr. İnan’ın Stanford Üniversitesi’ndeki araştırma grubu uzun yıllar Antarktika dahil olmak üzere yedi kıtada kırktan fazla yerde ve aynı zamanda da Dünya yörüngesindeki çeşitli uydularda gözlemler yaptı. Bu çalışmaların bir kısmı halen ABD’nin diğer üniversitelerinde öğretim üyesi olarak çalışmakta olan eski doktora öğrencileri tarafından yürütülüyor.

Prof. Dr. İnan Amerikan Jeofizik Birliği, Uluslararası Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü ve Amerikan Fizik Kurumu’nun “Fellow” rütbeli üyesidir ve Uluslararası Radyobilim Birliği’nde çeşitli görevlerde bulunmuştur. 2010’da Türkiye Bilimler Akademisi Üyeliği’ne seçilen Prof. Dr. Umran İnan’ın çalışmaları sebebiyle Antarktika’daki bir dağ “İnan Tepesi” olarak isimlendirilmiştir.

Prof. Dr. Umran S. İnan’ın aldığı ödüllerden bazıları aşağıdaki gibidir:

1998’de lisans seviyesindeki üstün öğretim başarısı sebebiyle Stanford Üniversitesi tarafından verilen Tau Beta Pi Ödülü
2007’de lisans seviyesinde araştırmaları teşvik etme alanında gösterdiği üstün başarı sebebiyle Allan V. Cox Madalyası
ABD Antarktika Servis Madalyası
2008 yılında URSI ve Royal Society tarafından verilen Appleton Ödülü
2010 yılında TÜBİTAK Özel Ödülü


Mustafa Ödülü Hakkında

Mustafa Ödülü, İslam dünyasının önde gelen araştırmacı ve bilim insanlarına iki yılda bir verilen prestijli bilim ve teknoloji ödülüdür. Ödül, “Yaşam ve Tıp Bilimi ve Teknolojisi”, “Nanobilim ve Nanoteknoloji”, “Bilgi ve İletişim Bilimi ve Teknolojisi” ve "Bilim ve Teknolojinin Tüm Alanları" olmak üzere dört kategoride veriliyor. Her alanda ödül alanlara, bağışlarla finanse edilen 500.000 ABD Doları veriliyor. Ödül sahiplerineayrıca özel bir madalya ve sertifika sunuluyor. https://mustafaprize.org/

Son Güncelleme: Salı, 17 Kasım 2020 13:46

Gösterim: 973

Florida merkezli Startup Studio, Gökberk Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri A.Ş. ile Global Ajans Anlaşması imzaladığını duyurdu. “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) programı, Kayhan Karlı ile Türkiye'de yaygınlaşmayı hedefliyor.

kayhan_garyABD Eğitim Çözümleri şirketi olan Startup Studio, “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) programıyla eğitime gerçek ve sürdürülebilir bir değişim getirmek amacıyla Gary Conroy tarafından kuruldu. Türk Eğitim Çözümleri şirketi olan Gökberk Eğitim ise hem K-12 hem de üniversite eğitim düzeyi için yeni okul modelleri, öğretmen eğitimi ve yenilikçi programlama kullanarak Türkiye'de eğitime yenilik getirmek amacıyla Kayhan Karlı tarafından kuruldu.
"Bu ortaklığı duyurmaktan büyük heyecan duyuyoruz" diyen Startup Studio'nun kurucusu ve CEO'su Gary Conroy, "Türkiye pazarında eğitime yenilikler getirmek için bu yönde çalışmalarına devam eden Kayhan ve ekibiyle birlikte “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) çözümümüzü getirmek çok heyecan verici ve küresel bir eğitim şirketi olarak misyonumuzla mükemmel bir şekilde örtüşüyor.” açıklamasını yaptı.
Startup Studio'nun “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) programı ile lise ve üniversite düzeyinde öğrencilere, yöneticilere günümüzde ve gelecekte yüksek talep gören sosyal becerileri kazandırmak için yeni öğrenme imkanları sunuluyor.
Girişimci Gary Conroy, öncelikle Florida'da Nord Anglia Education'a ait Windermere’da özel bir okul olan Windermere hazırlık okulu için, “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) programını geliştirdi. (Nord Anglia Education, tüm dünyada 66 özel K-12 okullarının sahibi ve işletmecisidir). 2020’de aralarına katılacaklarla beraber üç yeni Nord Anglia Okulu ile program genişletildi.
"Kayhan Karlı ile olan bu ortaklık hem lise hem de üniversite düzeyinde, öğrencilerine yenilikçi programlama getirmekle ilgilenen daha fazla okulu belirlememize ve bunlarla uyum sağlamamıza olanak tanıyor," diye konuşan Conroy, sözlerini şöyle sürdürdü, “Startup Studio, eğitim dünyasına son derece etkili ve iyi tasarlanmış ve ölçeklenebilir bir çözüm getirmek için yola çıktı. Hedefimiz değişim misyonumuzla uyumlu hale gelebilecek okulları belirlemek ve öğrencilere yetkilendirme, performans ve zindeliğe dayalı daha iyi bir gelecek sağlayacak türden sonuçlar getirmeyi başarmaktır."
Eğitime yeni bir bakış ve değişim getirme konusunda Türkiye’nin önde gelen yenilikçilerinden biri olan Kayhan Karlı, 30 yıla yakın öğretim ve eğitim yönetimi ile bu alanda derin bir geçmişe sahip bir eğitimcidir. Mart 2011'den bu yana, otuz binin üzerinde eğitimciye eğitim verdiği “21. Yüzyıl Okulları ve Öğrenimi” üzerine bir dizi konferans ve atölye çalışması yürütmektedir. Kayhan, 2017 yılında, merkezinde sosyal girişim olan bir 21. Yüzyıl özel modeli olan YÖM Okullarını geliştirdi. İstanbul ve İzmir'de toplam beş okulu bulunan Kayhan Karlı, "Herkesin çözüm beklemek yerine, sorunları çözen girişimci bir zihniyete sahip olması gerektiğine inanıyorum. Startup Studio bu zihniyeti her yaştan insana öğretmek için yenilikçi araçlar yarattı. Geleceği bir amaç olarak değil, bir fırsat olarak gören insanlar fark yaratacak ve Startup Studio vizyonumuzla mükemmel bir şekilde örtüşecek.” diye konuştu.
Startup Studio hakkında daha fazla bilgi edinmek için lütfen şu adresi ziyaret edin: www.joinstartupstudio.com
YÖM hakkında daha fazla bilgi edinmek için | Yenilikçi Öğrenme Merkezi ve Okulları’nı lütfen ziyaret edin: www.yenilikciogrenmemerkezi.com

> ABD'li Startup Studio, Kayhan Karlı ile Türkiye'de

Florida merkezli Startup Studio, Gökberk Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri A.Ş. ile Global Ajans Anlaşması imzaladığını duyurdu. “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) programı, Kayhan Karlı ile Türkiye'de yaygınlaşmayı hedefliyor.

kayhan_garyABD Eğitim Çözümleri şirketi olan Startup Studio, “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) programıyla eğitime gerçek ve sürdürülebilir bir değişim getirmek amacıyla Gary Conroy tarafından kuruldu. Türk Eğitim Çözümleri şirketi olan Gökberk Eğitim ise hem K-12 hem de üniversite eğitim düzeyi için yeni okul modelleri, öğretmen eğitimi ve yenilikçi programlama kullanarak Türkiye'de eğitime yenilik getirmek amacıyla Kayhan Karlı tarafından kuruldu.
"Bu ortaklığı duyurmaktan büyük heyecan duyuyoruz" diyen Startup Studio'nun kurucusu ve CEO'su Gary Conroy, "Türkiye pazarında eğitime yenilikler getirmek için bu yönde çalışmalarına devam eden Kayhan ve ekibiyle birlikte “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) çözümümüzü getirmek çok heyecan verici ve küresel bir eğitim şirketi olarak misyonumuzla mükemmel bir şekilde örtüşüyor.” açıklamasını yaptı.
Startup Studio'nun “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) programı ile lise ve üniversite düzeyinde öğrencilere, yöneticilere günümüzde ve gelecekte yüksek talep gören sosyal becerileri kazandırmak için yeni öğrenme imkanları sunuluyor.
Girişimci Gary Conroy, öncelikle Florida'da Nord Anglia Education'a ait Windermere’da özel bir okul olan Windermere hazırlık okulu için, “Başlamayı Öğren” (Learn to Start) programını geliştirdi. (Nord Anglia Education, tüm dünyada 66 özel K-12 okullarının sahibi ve işletmecisidir). 2020’de aralarına katılacaklarla beraber üç yeni Nord Anglia Okulu ile program genişletildi.
"Kayhan Karlı ile olan bu ortaklık hem lise hem de üniversite düzeyinde, öğrencilerine yenilikçi programlama getirmekle ilgilenen daha fazla okulu belirlememize ve bunlarla uyum sağlamamıza olanak tanıyor," diye konuşan Conroy, sözlerini şöyle sürdürdü, “Startup Studio, eğitim dünyasına son derece etkili ve iyi tasarlanmış ve ölçeklenebilir bir çözüm getirmek için yola çıktı. Hedefimiz değişim misyonumuzla uyumlu hale gelebilecek okulları belirlemek ve öğrencilere yetkilendirme, performans ve zindeliğe dayalı daha iyi bir gelecek sağlayacak türden sonuçlar getirmeyi başarmaktır."
Eğitime yeni bir bakış ve değişim getirme konusunda Türkiye’nin önde gelen yenilikçilerinden biri olan Kayhan Karlı, 30 yıla yakın öğretim ve eğitim yönetimi ile bu alanda derin bir geçmişe sahip bir eğitimcidir. Mart 2011'den bu yana, otuz binin üzerinde eğitimciye eğitim verdiği “21. Yüzyıl Okulları ve Öğrenimi” üzerine bir dizi konferans ve atölye çalışması yürütmektedir. Kayhan, 2017 yılında, merkezinde sosyal girişim olan bir 21. Yüzyıl özel modeli olan YÖM Okullarını geliştirdi. İstanbul ve İzmir'de toplam beş okulu bulunan Kayhan Karlı, "Herkesin çözüm beklemek yerine, sorunları çözen girişimci bir zihniyete sahip olması gerektiğine inanıyorum. Startup Studio bu zihniyeti her yaştan insana öğretmek için yenilikçi araçlar yarattı. Geleceği bir amaç olarak değil, bir fırsat olarak gören insanlar fark yaratacak ve Startup Studio vizyonumuzla mükemmel bir şekilde örtüşecek.” diye konuştu.
Startup Studio hakkında daha fazla bilgi edinmek için lütfen şu adresi ziyaret edin: www.joinstartupstudio.com
YÖM hakkında daha fazla bilgi edinmek için | Yenilikçi Öğrenme Merkezi ve Okulları’nı lütfen ziyaret edin: www.yenilikciogrenmemerkezi.com

Son Güncelleme: Salı, 15 Eylül 2020 12:47

Gösterim: 1839

Eğitim Uzmanı Salim Ünsal, üniversitelere kayıt sonrası oluşan 2020 ek kontenjan tablosunu tercih yapmaya hazırlanan adaylar için hazırladı. Hangi üniversitede ne kadar ek kontenjan var işte bu listede:



ek1

ek2

ek3

ek4

> 2020 Ek Kontenjanda Üniversitelerin Durumu

Eğitim Uzmanı Salim Ünsal, üniversitelere kayıt sonrası oluşan 2020 ek kontenjan tablosunu tercih yapmaya hazırlanan adaylar için hazırladı. Hangi üniversitede ne kadar ek kontenjan var işte bu listede:



ek1

ek2

ek3

ek4

Son Güncelleme: Cuma, 18 Eylül 2020 09:44

Gösterim: 1844

Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) tarafından düzenlenen ve Matematik ve Fen Bilimleri alanlarındaki eğitim oyunlarının ve oyun fikirlerinin ödüllendirildiği KOD Ödülleri Yarışması’nın üçüncüsü dijital ödül töreniyle tamamlandı. Etkinlik kapsamında bir konuşma yapan TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı, yaşadığımız pandemi sürecinin uzaktan eğitimin önemini ortaya çıkarttığını hatırlatarak, uzaktan/evden eğitim alan çocukların öğrenme süreçlerini daha verimli hale getirmenin en etkin yolunun oyun ile eğitim olduğuna inandığını ifade etti.

faruk_eczacibasi3 yılda 1000’e yakın başvuru alındı
Eczacıbaşı, “Bu yıl üçüncü kez gerçekleştirilen KOD ödüllerinin en önemli amaçlarından biri, eğitim kurumları ve eğitim regülatörleri nezdinde orta vadede KOD Ödülleri’nin oyun ile öğretim konusunda genel kabul görmüş, saygın bir tescil otoritesi olarak yer bulmasıdır” dedi. Üç yıldır süren projede toplamda yaklaşık 1000 civarında başvuru alındığını belirten Eczacıbaşı, tüm adaylara jüri üyelerine ve sponsorlara, destekleri için teşekkür etti.

Küresel başarı yakalayan ve yatırıma dönen projeler
Geçmiş KOD Ödülleri’nin kazananlarının başarı hikayelerinin de anlatıldığı ödül töreninde 2. KOD Ödülleri fikir kategorisi birincisi Bilgen Demirdaş’ın “Sayıların Efendisi” adlı oyunuyla Danimarka’da düzenlenen International Educational Game Competition’da kazandığı birincilikten ve 1. KOD Ödülleri finalistlerinden Flat Games’in yarışma sonrası yatırım aldığından da söz edildi.
Eczacıbaşı Topluluğu’nun ve Türkiye İş Bankası’nın ana sponsorluğunu üstlendiği, Netmarble Türkiye ve Robincode’un destek sponsoru olduğu yarışmada kazananlar ödüllerini Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı’nın katıldığı törenle aldı.
Oyun kategorisinde “Interscientific” adlı oyunlarıyla Burak Kağan Gür, Ömer Bahadır Karabulut ve Naci Sayıcı birinci olurken, “Simyacılar Kalesi” adlı oyunlarıyla Halil Onur Yazıcıoğlu, Mehmet Can Güler ikinci ve “Matematik Efsaneleri” adlı oyunuyla Baki Şahin Yimencioğlu üçüncü oldu. Fikir kategorisinde ise “Sayı Yerleştirmece” adlı oyunlarıyla Bahattin Aydın ve Kevser Aydın birinci, “Gizemli Elementoslar” adlı oyunuyla Elif Çilek ikinci ve “Prof. Element” adlı oyunlarıyla Münir Nuran, Onur Çağatay ve Necdet Tuna Başsaka üçüncü oldu.
KOD Ödülleri’nde her iki kategoride de kazananlara para ödülü, Pocket Gamer Connects bileti ve Robincode’dan sertifika verildi.

> Faruk Eczacıbaşı: Uzaktan eğitimin etkin yolu oyun ile eğitim

Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) tarafından düzenlenen ve Matematik ve Fen Bilimleri alanlarındaki eğitim oyunlarının ve oyun fikirlerinin ödüllendirildiği KOD Ödülleri Yarışması’nın üçüncüsü dijital ödül töreniyle tamamlandı. Etkinlik kapsamında bir konuşma yapan TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı, yaşadığımız pandemi sürecinin uzaktan eğitimin önemini ortaya çıkarttığını hatırlatarak, uzaktan/evden eğitim alan çocukların öğrenme süreçlerini daha verimli hale getirmenin en etkin yolunun oyun ile eğitim olduğuna inandığını ifade etti.

faruk_eczacibasi3 yılda 1000’e yakın başvuru alındı
Eczacıbaşı, “Bu yıl üçüncü kez gerçekleştirilen KOD ödüllerinin en önemli amaçlarından biri, eğitim kurumları ve eğitim regülatörleri nezdinde orta vadede KOD Ödülleri’nin oyun ile öğretim konusunda genel kabul görmüş, saygın bir tescil otoritesi olarak yer bulmasıdır” dedi. Üç yıldır süren projede toplamda yaklaşık 1000 civarında başvuru alındığını belirten Eczacıbaşı, tüm adaylara jüri üyelerine ve sponsorlara, destekleri için teşekkür etti.

Küresel başarı yakalayan ve yatırıma dönen projeler
Geçmiş KOD Ödülleri’nin kazananlarının başarı hikayelerinin de anlatıldığı ödül töreninde 2. KOD Ödülleri fikir kategorisi birincisi Bilgen Demirdaş’ın “Sayıların Efendisi” adlı oyunuyla Danimarka’da düzenlenen International Educational Game Competition’da kazandığı birincilikten ve 1. KOD Ödülleri finalistlerinden Flat Games’in yarışma sonrası yatırım aldığından da söz edildi.
Eczacıbaşı Topluluğu’nun ve Türkiye İş Bankası’nın ana sponsorluğunu üstlendiği, Netmarble Türkiye ve Robincode’un destek sponsoru olduğu yarışmada kazananlar ödüllerini Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı’nın katıldığı törenle aldı.
Oyun kategorisinde “Interscientific” adlı oyunlarıyla Burak Kağan Gür, Ömer Bahadır Karabulut ve Naci Sayıcı birinci olurken, “Simyacılar Kalesi” adlı oyunlarıyla Halil Onur Yazıcıoğlu, Mehmet Can Güler ikinci ve “Matematik Efsaneleri” adlı oyunuyla Baki Şahin Yimencioğlu üçüncü oldu. Fikir kategorisinde ise “Sayı Yerleştirmece” adlı oyunlarıyla Bahattin Aydın ve Kevser Aydın birinci, “Gizemli Elementoslar” adlı oyunuyla Elif Çilek ikinci ve “Prof. Element” adlı oyunlarıyla Münir Nuran, Onur Çağatay ve Necdet Tuna Başsaka üçüncü oldu.
KOD Ödülleri’nde her iki kategoride de kazananlara para ödülü, Pocket Gamer Connects bileti ve Robincode’dan sertifika verildi.

Son Güncelleme: Salı, 08 Eylül 2020 13:08

Gösterim: 1880


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.