Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Dün hükümetin aldığı flaş bir kararla 4 bakanlıkta yapılan revizyon en çok Bakan Ömer Dinçer’i sarstı. Dinçer'in değişiklikten en son ana kadar haberi olmadığı bugün katılacağı programı iptal etmesiyle ortaya çıktı.

Milli eğitim Bakanı Ömer Dinçer, günler öncesinden açıklanan programını iptal etti. Dinçer, Çorum'daki 19 Mayıs İlkokulu'nda bugün karne dağıtacaktı fakat dün akşam saatlerinde açıklanan karar onun için de sürpriz oldu.

Kulislerde kabine değişikliği konuşulurken Ömer Dinçer’in makam odasını toplamaya başladığı ve bugünkü karne dağıtımı programını iptal ettiği bilgisi geldi. Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu kaybetmesinde ise illerdeki personel operasyonlarında milletvekillerine haber vermemesi, gruptan gelen talepleri yerine getirmemesi, milletvekilleriyle yakın bir ilişki içinde olmaması ve eş durumu tayinleriyle ilgili tartışmaların etkili olduğu belirtiliyor.

> Dinçer'in bakanlıktan alınmasında çarpıcı ayrıntı

Dün hükümetin aldığı flaş bir kararla 4 bakanlıkta yapılan revizyon en çok Bakan Ömer Dinçer’i sarstı. Dinçer'in değişiklikten en son ana kadar haberi olmadığı bugün katılacağı programı iptal etmesiyle ortaya çıktı.

Milli eğitim Bakanı Ömer Dinçer, günler öncesinden açıklanan programını iptal etti. Dinçer, Çorum'daki 19 Mayıs İlkokulu'nda bugün karne dağıtacaktı fakat dün akşam saatlerinde açıklanan karar onun için de sürpriz oldu.

Kulislerde kabine değişikliği konuşulurken Ömer Dinçer’in makam odasını toplamaya başladığı ve bugünkü karne dağıtımı programını iptal ettiği bilgisi geldi. Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu kaybetmesinde ise illerdeki personel operasyonlarında milletvekillerine haber vermemesi, gruptan gelen talepleri yerine getirmemesi, milletvekilleriyle yakın bir ilişki içinde olmaması ve eş durumu tayinleriyle ilgili tartışmaların etkili olduğu belirtiliyor.

Son Güncelleme: Cuma, 25 Ocak 2013 10:19

Gösterim: 2068

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, kabinede yapılan son değişikliklere atfen yaptığı açıklamada, “Eğitimcilerin ateşi Dinçer’i yaktı” dedi.

Bostan yaptığı açıklamada, “AKP’nin politikalarını biliyoruz. Partinin sırtında yük olacağı düşünülenler, zamanı geldiğinde elimine edilir. Hüseyin Çelik ve Nimet Çubukçu da benzeri sonları yaşamıştır, ancak içlerinde hiçbirisi Ömer Dinçer kadar antipatik olmayı başaramamıştır” dedi.

“Dinçer’i paradigma değişikliği de kurtaramamıştır” diye ifade kullanan Bostan, “Geldiği ilk günden buyana, ortalığı hallaç pamuğu gibi atan, Ömer Dinçer’i, sıkça kullandığı, yaptığını söylediği, bizim ise bir türlü göremediğimiz paradigma değişikliği de kurtaramamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında yıllardır çalışan, birçok üst düzey yöneticisinden, hizmetlisine kadar emektar insanları dahi gözünü kırpmadan silen, öğretmenleri daha ilk günden hasım ilan eden, kazanılmış haklarını bir bir budayan Ömer Dinçer, AKP İktidarının en sevilmeyen Milli Eğitim Bakanı unvanını hakkıyla kazanmıştır” diye ifade kullandı.

"MEB’i projeler çöplüğüne dönüştürdü"

Dinçer’i eğitim çalışanlarından uzak bir görüntü çizdiğini ifade eden Bostan, “Bakanlık görevine çok iddialı başlayan Dinçer, hiçbir eleştiriyi alamayan, her yaptığını doğru sayan ben bilirim anlayışla, MEB’i projeler çöplüğüne döndürmüştür. Bilhassa, çevresine topladığı, eğitim kökenli olmayan, eğitim çalışanlarından çok uzak müsteşar ve insan kaynakları genel müdürü ile bir acemiler ordusu yaratmış ve her geçen gün eğitim çalışanlarından uzak bir görüntü çizmiştir” şeklinde ifade kullandı.

“Eğitimcilerin ateşi, şimdilik Dinçer’i yaktı” şeklinde ifade kullanan Bostan, “Türk eğitim Sen olarak, sık sık eleştirdiğimiz, karşı karşıya geldiğimiz, öğretmenleri güvercinlere benzeten, Bakan Dinçer’in ömrü bir güvercin kadar bile olmadı, göreve başladıktan 16 ay sonra, gelecek seçimlerde riskli görüldüğü için görevden alındı. Başbakan, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’le bir seçim yaşamayı göze alamadı. 850 bin kişilik eğitim çalışanlarının, 350 bin ataması yapılmayan öğretmenin Hükümete karşı infialini önlemenin tek yolu, Ömer Dinçer’i gözden çıkarmaktı ve gözünün yaşına bakılmadı, eğitimcilerin ateşi, şimdilik, Dinçer’i yaktı” dedi.

Bostan, “Eğitim çalışanlarının hükümete karşı kızgınlığını, Ömer Dinçer’i görevden almak yetecek midir? Öğretmenler, ataması yapılmayan öğretmenler Başbakan’ın kendileri ile ilgili sözlerini unutacak mıdır? Bu, artık, Sayın Başbakanın bundan sonraki tavrına, yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yaklaşımlarına ve becerisine bağlıdır. Öğretmenler bakımından, artık, cin şişeden çıkmıştır, 4+4+4 lük sistemin açtığı yaraları sarmak kolay değildir. Bakan, yandaş sendika ve siyaset üçlüsünün yarattığı güvensizlik ortamını ve kaosu çözmek, artık Nabi Avcı’nın ferasetine kalmıştır. Türk Eğitim Sen olarak, Ömer Dinçer’in sadece 16 ay bakan olarak kalması, yaşattıkları ile hiç de hayırla yâd edilmeyecek olması, yeni Bakan Nabi Avcı için yol gösterici olmalıdır diye düşünüyoruz. Türk Eğitim Sen, öğretmen kökenli bir bakan olmamasına rağmen, yeni bakan Nabi Avcı’ya karşı asla peşin hükümlü değildir, Milli Eğitim Bakanlarına dostluğumuz, onların eğitim çalışanlarına dostluğu kadardır” diye ifade kullandı.

“Ömer Dinçer’in tek başına gitmesi yeterli değildir”

“Ömer Dinçer’in tek başına gitmesi yeterli değildir” diyen Bostan, “Ömer Dinçer’in tek başına gitmesi yeterli değildir. Oluşturduğu, insandan, insanlıktan ve eğitim çalışanlarından uzak bir kısım bürokratları da gitmelidir (Görevini hak edenleri tenzih ederiz). Yerlerine öğretmen kökenli yöneticiler getirilmelidir. Aksi takdirde, Dinçer’in yıktığı, eğitim çalışanları ile Bakanlık arasındaki köprüyü kurmak mümkün olmayacaktır” şeklinde koınuştu.

Yeni MEB Nabi Avcı’ya da hatırlatmada bulunan Bostan, “60 yaş olgunluğuna ulaşmış Sayın Nabi Avcı’nın, makamların gelip geçici olduğunu bilenlerden olmasını diliyoruz. Arkasından davul zurna çalınan bir Milli Eğitim Bakanı olmak Sayın Dinçer’e nasip oldu, yapmasını dilediğimiz hayırlı, adil, doğru ve gerçekten milli olan bir bakanlığı da Nabi Avcı’dan bekliyor, görevinin hayırlı olmasını diliyoruz. Unutulmamalıdır, mahkeme kadıya mülk değildir” diye ifade kullandı.

> ‘Eğitimcilerin ateşi Dinçer’i yaktı’

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, kabinede yapılan son değişikliklere atfen yaptığı açıklamada, “Eğitimcilerin ateşi Dinçer’i yaktı” dedi.

Bostan yaptığı açıklamada, “AKP’nin politikalarını biliyoruz. Partinin sırtında yük olacağı düşünülenler, zamanı geldiğinde elimine edilir. Hüseyin Çelik ve Nimet Çubukçu da benzeri sonları yaşamıştır, ancak içlerinde hiçbirisi Ömer Dinçer kadar antipatik olmayı başaramamıştır” dedi.

“Dinçer’i paradigma değişikliği de kurtaramamıştır” diye ifade kullanan Bostan, “Geldiği ilk günden buyana, ortalığı hallaç pamuğu gibi atan, Ömer Dinçer’i, sıkça kullandığı, yaptığını söylediği, bizim ise bir türlü göremediğimiz paradigma değişikliği de kurtaramamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında yıllardır çalışan, birçok üst düzey yöneticisinden, hizmetlisine kadar emektar insanları dahi gözünü kırpmadan silen, öğretmenleri daha ilk günden hasım ilan eden, kazanılmış haklarını bir bir budayan Ömer Dinçer, AKP İktidarının en sevilmeyen Milli Eğitim Bakanı unvanını hakkıyla kazanmıştır” diye ifade kullandı.

"MEB’i projeler çöplüğüne dönüştürdü"

Dinçer’i eğitim çalışanlarından uzak bir görüntü çizdiğini ifade eden Bostan, “Bakanlık görevine çok iddialı başlayan Dinçer, hiçbir eleştiriyi alamayan, her yaptığını doğru sayan ben bilirim anlayışla, MEB’i projeler çöplüğüne döndürmüştür. Bilhassa, çevresine topladığı, eğitim kökenli olmayan, eğitim çalışanlarından çok uzak müsteşar ve insan kaynakları genel müdürü ile bir acemiler ordusu yaratmış ve her geçen gün eğitim çalışanlarından uzak bir görüntü çizmiştir” şeklinde ifade kullandı.

“Eğitimcilerin ateşi, şimdilik Dinçer’i yaktı” şeklinde ifade kullanan Bostan, “Türk eğitim Sen olarak, sık sık eleştirdiğimiz, karşı karşıya geldiğimiz, öğretmenleri güvercinlere benzeten, Bakan Dinçer’in ömrü bir güvercin kadar bile olmadı, göreve başladıktan 16 ay sonra, gelecek seçimlerde riskli görüldüğü için görevden alındı. Başbakan, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’le bir seçim yaşamayı göze alamadı. 850 bin kişilik eğitim çalışanlarının, 350 bin ataması yapılmayan öğretmenin Hükümete karşı infialini önlemenin tek yolu, Ömer Dinçer’i gözden çıkarmaktı ve gözünün yaşına bakılmadı, eğitimcilerin ateşi, şimdilik, Dinçer’i yaktı” dedi.

Bostan, “Eğitim çalışanlarının hükümete karşı kızgınlığını, Ömer Dinçer’i görevden almak yetecek midir? Öğretmenler, ataması yapılmayan öğretmenler Başbakan’ın kendileri ile ilgili sözlerini unutacak mıdır? Bu, artık, Sayın Başbakanın bundan sonraki tavrına, yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yaklaşımlarına ve becerisine bağlıdır. Öğretmenler bakımından, artık, cin şişeden çıkmıştır, 4+4+4 lük sistemin açtığı yaraları sarmak kolay değildir. Bakan, yandaş sendika ve siyaset üçlüsünün yarattığı güvensizlik ortamını ve kaosu çözmek, artık Nabi Avcı’nın ferasetine kalmıştır. Türk Eğitim Sen olarak, Ömer Dinçer’in sadece 16 ay bakan olarak kalması, yaşattıkları ile hiç de hayırla yâd edilmeyecek olması, yeni Bakan Nabi Avcı için yol gösterici olmalıdır diye düşünüyoruz. Türk Eğitim Sen, öğretmen kökenli bir bakan olmamasına rağmen, yeni bakan Nabi Avcı’ya karşı asla peşin hükümlü değildir, Milli Eğitim Bakanlarına dostluğumuz, onların eğitim çalışanlarına dostluğu kadardır” diye ifade kullandı.

“Ömer Dinçer’in tek başına gitmesi yeterli değildir”

“Ömer Dinçer’in tek başına gitmesi yeterli değildir” diyen Bostan, “Ömer Dinçer’in tek başına gitmesi yeterli değildir. Oluşturduğu, insandan, insanlıktan ve eğitim çalışanlarından uzak bir kısım bürokratları da gitmelidir (Görevini hak edenleri tenzih ederiz). Yerlerine öğretmen kökenli yöneticiler getirilmelidir. Aksi takdirde, Dinçer’in yıktığı, eğitim çalışanları ile Bakanlık arasındaki köprüyü kurmak mümkün olmayacaktır” şeklinde koınuştu.

Yeni MEB Nabi Avcı’ya da hatırlatmada bulunan Bostan, “60 yaş olgunluğuna ulaşmış Sayın Nabi Avcı’nın, makamların gelip geçici olduğunu bilenlerden olmasını diliyoruz. Arkasından davul zurna çalınan bir Milli Eğitim Bakanı olmak Sayın Dinçer’e nasip oldu, yapmasını dilediğimiz hayırlı, adil, doğru ve gerçekten milli olan bir bakanlığı da Nabi Avcı’dan bekliyor, görevinin hayırlı olmasını diliyoruz. Unutulmamalıdır, mahkeme kadıya mülk değildir” diye ifade kullandı.

Son Güncelleme: Cuma, 25 Ocak 2013 09:44

Gösterim: 1796

Bugün 16 milyon öğrenci karne alıyor. Dün yapılan kabine revizyonunun ardından Milli Eğitim Bakanlığı görevine veda eden Ömer Dinçer’e Türk Eğitim-Sen Çorum Şubesi, bakanlıktaki çalışmaları karşılığı bir karne düzenledi. İşte Türk-Eğitim-Sen’in açıklaması ve o karne…

Sayın Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ilimize gelerek karne dağıtımı ve ödül törenine katılacaktır. Bizde Eğitim çalışanları temsilcisi olarak Sayın Bakana şu ana kadar yaptığı çalışmalarla ilgili bir karne düzenledik.

Düzenlediğimiz karne 22 bölümden oluşmaktadır. Sayın Bakan 4+4+4=60 norm fazlası öğretmen olduğunu hesaplayamayacak kadar matematik bilgisinden yoksun. Yönetmelikte var olan ” öğretmenlerin tatilleri 1 temmuzda başlar1 eylülde sona erer”  hükmü açıkken, öğretmenlerin üç ay tatil yaptığını söyleyecek kadar okuduğunu anlama bilgisinden yoksun ve Türkçeden zayıf, Tüm personel ile kavga etmeyi alışkanlık haline getirdiğinden çevreyle iletişimi bozuk,

Yıllardır eğitim çalışanlarının eş durumunu çözmeyip aileleri ve çocuklarını perişan edecek kadar hayat bilgisinden habersiz, Okul ders kitaplarından Bayrak şiirini çıkaracak kadar vatandaşlık duygusundan mahrum,

Ders  programlarından Atatürk ve Atatürkçülüğü çıkaracak kadar Atatürk ilke ve inkılapları dersine yabancı,

Yabancı dil dersi mensubu olduğu siyasi iktidar gibi sadece Kürtçe sevdalısı.

Yaptığı yandaş tayin ve atamalar dikkate alındığında hakkaniyet ölçüsü ve ahlak bilgisi zayıftır.

Açıkçası Sayın Milli Eğitim Bakanının karnesi yukarıdaki sebeplerden dolayı oldukça kırıklarla dolu bir haldedir. Ancak bunların kırdığı ceviz kırkı geçtiğinden eğer diğerleri olmasa belki geçer not alabilirler.

Ancak yalnızca bunlar değil uygulanan sistemle tüm Eğitim çalışanları özlük haklarından sosyal statülerine kadar, bir çok düzenlemede hak kaybına uğramıştır. Şimdi düzenlediğimiz karneyi kamu oyuyla paylaşıyoruz.

Sonuç olarak Sayın Bakana önümüzdeki dönemde daha az çalışmasını öneriyoruz çünkü Sayın Bakan çalıştıkça veya çalıştığını zannettikçe eğitimin sorunları her geçen büyümekte eğitim çalışanlarının huzursuzluğu artmaktadır.

Bu karneyi Sayın Bakana kendimiz takdim etmeyi isterdik ancak Okul yaptırarak eğitim ve ilimize katkı sağlayan hemşerilerimizin programını olumsuz etkilememek için Sayın Bakanın karnesini basın aracılığıyla paylaşmayı uygun buluyoruz.

> Bu da Bakan Dinçer'in karnesi!

Bugün 16 milyon öğrenci karne alıyor. Dün yapılan kabine revizyonunun ardından Milli Eğitim Bakanlığı görevine veda eden Ömer Dinçer’e Türk Eğitim-Sen Çorum Şubesi, bakanlıktaki çalışmaları karşılığı bir karne düzenledi. İşte Türk-Eğitim-Sen’in açıklaması ve o karne…

Sayın Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ilimize gelerek karne dağıtımı ve ödül törenine katılacaktır. Bizde Eğitim çalışanları temsilcisi olarak Sayın Bakana şu ana kadar yaptığı çalışmalarla ilgili bir karne düzenledik.

Düzenlediğimiz karne 22 bölümden oluşmaktadır. Sayın Bakan 4+4+4=60 norm fazlası öğretmen olduğunu hesaplayamayacak kadar matematik bilgisinden yoksun. Yönetmelikte var olan ” öğretmenlerin tatilleri 1 temmuzda başlar1 eylülde sona erer”  hükmü açıkken, öğretmenlerin üç ay tatil yaptığını söyleyecek kadar okuduğunu anlama bilgisinden yoksun ve Türkçeden zayıf, Tüm personel ile kavga etmeyi alışkanlık haline getirdiğinden çevreyle iletişimi bozuk,

Yıllardır eğitim çalışanlarının eş durumunu çözmeyip aileleri ve çocuklarını perişan edecek kadar hayat bilgisinden habersiz, Okul ders kitaplarından Bayrak şiirini çıkaracak kadar vatandaşlık duygusundan mahrum,

Ders  programlarından Atatürk ve Atatürkçülüğü çıkaracak kadar Atatürk ilke ve inkılapları dersine yabancı,

Yabancı dil dersi mensubu olduğu siyasi iktidar gibi sadece Kürtçe sevdalısı.

Yaptığı yandaş tayin ve atamalar dikkate alındığında hakkaniyet ölçüsü ve ahlak bilgisi zayıftır.

Açıkçası Sayın Milli Eğitim Bakanının karnesi yukarıdaki sebeplerden dolayı oldukça kırıklarla dolu bir haldedir. Ancak bunların kırdığı ceviz kırkı geçtiğinden eğer diğerleri olmasa belki geçer not alabilirler.

Ancak yalnızca bunlar değil uygulanan sistemle tüm Eğitim çalışanları özlük haklarından sosyal statülerine kadar, bir çok düzenlemede hak kaybına uğramıştır. Şimdi düzenlediğimiz karneyi kamu oyuyla paylaşıyoruz.

Sonuç olarak Sayın Bakana önümüzdeki dönemde daha az çalışmasını öneriyoruz çünkü Sayın Bakan çalıştıkça veya çalıştığını zannettikçe eğitimin sorunları her geçen büyümekte eğitim çalışanlarının huzursuzluğu artmaktadır.

Bu karneyi Sayın Bakana kendimiz takdim etmeyi isterdik ancak Okul yaptırarak eğitim ve ilimize katkı sağlayan hemşerilerimizin programını olumsuz etkilememek için Sayın Bakanın karnesini basın aracılığıyla paylaşmayı uygun buluyoruz.

Son Güncelleme: Cuma, 25 Ocak 2013 09:44

Gösterim: 5047

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in verdiği ücretli öğretmen rakamlarının gerçeği yansıtmadığını iddia etti.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın, eğitim camiası için hayırlı olması temennisinde bulundu. Bostan, bugüne kadar yapılan ücretli öğretmen açığı rakamlarının kamuoyuna doğru olarak yansıtılmadığını belirtti.

“Ücretli öğretmen sayısı 69 ilde 57 bin 400’dür”

Bostan, “Öğretmen açığı, ücretli öğretmenler eliyle kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Eski Bakan Dinçer, ücretli öğretmen sayısını 12 bin 37 olarak açıklamıştır. Oysa sendikamızın ücretli öğretmen araştırması bu rakamın yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Sendikamızın İl Valiliklerinden elde ettiği rakamlara göre, 69 ilde ücretli öğretmen sayısı 57 bin 400’dür. Ücretli öğretmenlerin 22 bin 730’u Eğitim Fakültesi mezunu, 23 bin 886’sı lisans mezunu, 10 bin 757’si ise ön lisans mezunudur. En fazla ücretli öğretmen 13 bin 411 ile İstanbul’dadır. İstanbul’u 3 bin 185 ile Ankara, 2 bin 873 ile Şanlıurfa, 2 bin 319 ile Bursa, 2 bin 78 ile Konya gelmektedir. İki yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının bile öğretmen olduğu, hatta zihinsel engelliler öğretmenliği yaptığı ülkemizde durumun vahameti yürek burkmaktadır. 69 ilde zihinsel engelliler öğretmeni olarak görev yapan tam 964 ücretli öğretmen bulunmaktadır. Ön lisans mezunu branş öğretmenlerinin sayısı ise 4 bin 251’dir” dedi.

“Bakanlığın Şubat ayında öğretmen ataması yapmaması düşünülemez"

Bakanlığın ağırlığını koyması gerektiğine dikkat çeken Bostan, “Bakanlığın Şubat ayında öğretmen ataması yapmaması düşünülemez. Bakanlık bu konuda dayatmacı ve ısrarcı davranmaması gerekir. Yeni Bakan masaya yumruğunu vurmalı ve ağırlığını koymalıdır. Öğretmenlerin kadro meselesi sadece Maliye Bakanlığı’nın tekelinde midir? Biz, ihtiyaç yoksa yine de ‘atama yapın’ demiyoruz. Ülkemizin öğretmen ihtiyacı olduğunu biliyoruz ve bu nedenle ‘ihtiyaca göre atama yapın’ diyoruz. Öte yandan Başbakan’ın, atama bekleyen öğretmenlerin sorununa duyarsız yaklaşması ve bu sorunu çözmek yerine, polemik yaratan bir üslup tercih etmesi çok acıdır. Başbakanın, bir öğretmenin “Şubat’ta atama olmazsa, size oy vermeyeceğiz” sözlerine karşılık “Al oyunu kendine sakla” şeklinde cevap vermesi manidardır. Kamuoyunda ikinci ‘Ananı da al git’ vakası olan bu diyalog atama bekleyen öğretmenleri çok üzmüştür. Başbakan, bu ülkede yaşayan herkese saygı göstermek zorundadır ve tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede yaklaşmalıdır. Başbakan “Bize kimin oy vereceği belli” diyemez, kendisine tepki gösterenleri kategorize edemez, bir tarafı sahiplenirken, diğer tarafı ötekileştiremez. Bu ülkeyi yöneten Başbakanın herkesi kucaklaması, talepleri ve eleştirileri büyük bir sükûnetle dinlemesi gerekir. Bu gençler ne ideolojik davranmakta, ne de siyaset peşinde koşmaktadır. Onların tek istediği mesleklerini yapabilmektir. Başbakan’ın en azından gençlerin bu talebine saygı duyması gerekir” şeklinde ifade kullandı.

Bostan, “Eski Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in bu konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bugünlerde yapılan bu tip taleplerin arkasında siyasi ve biraz da sendika destekli bir muhalefet çabası yattığı kanaatindeyim” şeklindeki sözleri manidardır. Sendikamızı açıkça hedef alan eski Bakan Dinçer, kendisine yönelen bu kadar tepkiyi siyasi olarak görme hevesine kapılmıştır ki, yeni Bakan Nabi Avcı’nın bu hataya düşmemesini temenni ediyoruz. Şayet eski Bakan Dinçer, atama bekleyen öğretmenlerin Şubat atamalarını sekteye uğratmasaydı, öğretmenlerin ailelerine kavuşmasını engellemeseydi, sağlık sorunları yaşayan öğretmenlerimize kucak açsaydı, öğretmenlerin öğrenim hakkının önüne barikatlar koymasaydı bunların hiçbiri yaşanmazdı. Ayrıca Bakan’ın “Şubat ayında atama isteyen kişi on yıldır öğretmenimiz. Şubat ayı ataması onun sorunu değil ki” sözleri de acı vericidir. Başbakan’a tepki gösteren öğretmenimizin eşi atanamamıştır ve Şubat’ta atama talebi hem eşi hem de atama bekleyen yüz binlerce öğretmen adınadır. Elbette Bakan’ın bu kadar geniş bir perspektiften konuyu değerlendirmesi bizler için büyük yanılgı olurdu. Bunun ardında başka şeyler arayan, son derece insani olan bir talebi siyasi zemine çekmeye taşıyan, ideolojik gören bir Bakanın, zaten Bakanlığı tartışmalıydı ve sonunda görevden alınmasıyla beklenen de oldu” diye konuştu.

Sendika olarak her zaman doğru olanı savunacaklarını ifade eden Bostan, “Sendikamız elbette her zaman doğru bildiğini söyleyecektir. Bu durum siyasi erk’in rahatını bozmuş olabilir, eski Bakan Dinçer’i son derece rahatsız etmiş olabilir. Bunlar bizi hiç ama hiç ilgilendirmez. Eski Bakan, öğretmenlerin tahrik edildiğine karşı saçma sapan iddialarda bulunsa da, sendikamızın hak arama mücadelesi sürecektir. Bu minvalde Türk Eğitim-Sen olarak; Şubat ayında 30 bin, Ağustos ayında 70 bin olmak üzere 2013 yılında 100 bin öğretmen ataması yapılmasını istiyoruz. Bu konudaki ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Ayrıca, neredeyse asal istihdam haline gelen ücretli öğretmenliğe son verilmeli ve tüm öğretmenler kadrolu olarak atanmalıdır. Türk milli eğitiminin ucube, verimi ve kaliteyi düşüren istihdam modelleri ile işi olmamalıdır” şeklinde konuştu.

“Yönetici atamaları ne olacak?” diye soran Bostan, “Milli Eğitim Bakanlığı, yönetici atamalarını henüz yapmamıştır. Oysa Yönetici Atama Yönetmeliğine göre; atamalarının sınava dayalı olarak Ocak-Şubat aylarında yapılması gerekmektedir. Bu konuda Bakanlık, sendikamızın yazdığı yazıya cevap olarak, 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında mevzuatta düzenleme yapıldığını, düzenlemenin tamamlandığında gerekli açıklamanın yapılacağını bildirmiştir. Yani yeni yönetmeliğin ne zaman yayınlanacağına dair elimizde bir bulgu yoktur. Bu yönetmelik Haziran ayında değişirse, yaza kadar yönetici atamaları yapılmayacak mıdır? Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre; yenilenecek yönetici atama yönetmeliğinde, mülakat sisteminin getirileceği söylenmektedir. Ayrıca Başbakan; yönetici atamalarında puan ve sicil baz alınarak üç aday belirleneceğini, o ilin Valisinin bunların arasından bir kişiyi müdür olarak atayacağını belirtmiştir. Bunu eski Bakan Dinçer de doğrulamıştır” dedi.

Okul müdürü atamalarına eleştiri

Bostan, “Sendika olarak mülakat sistemine de, Başbakan’ın ve eski Bakan Dinçer’in tartışmaya açtığı uygulamaya da karşıyız. Şu anda okul müdürlüğüne atamalar puan üstünlüğüne göre yapılmaktadır. Şayet mülki idare amirlerine inisiyatif verilirse, torpil devreye girecek, liyakat ilkeleri yerle yeksan olacaktır. Zira Valilerin büyük bir kısmının siyasi erkin güdümünde hareket ettiğini biliyoruz. Bu durumda Valilerin objektif davranması son derece güç olacak, yönetici atamalarında ideolojik davranılacak, yandaşlar kayırılacak, hak eden değil, hak dilenen atanacaktır. Eğitimi böylesine şaibeli bir konuma getirmek son derece yanlıştır. Yönetici atamalarında mülakat getirilmesi durumunda ise, bunun yargıdan döneceği gün gibi aşikârdır. Sendikamız mülakat uygulamasına karşıdır. Dolayısıyla yönetici atamalarında mülakat getirilirse, yargıya başvuracağımız bilinmelidir. Yeni Bakanın aklı başında yönetmelikler hazırlayarak, torpile, yandaş kayırmaya neden olacak uygulamalardan kaçınması gerekir” diye konuştu.

Öte yandan yöneticilik sınavlarını kazanmış ve atama bekleyen eğitim çalışanları şu anda büyük bir endişe içindedir. Kendilerine sınav kazanmış olmanın yanı sıra ilave şartlar getirileceği yönünde kaygılar taşıyan yönetici adayları, belirsizlik içinde beklemektedir. Kamuoyunda tartışılan uygulamalar getirilirse, mevcut yönetmeliğe göre sınava giren yönetici adaylarının hakları gasp edilmiş olacaktır.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, sözlerini şöyle sürdürdü: Usulsüz atamalar hız kesmeden sürüyor, bu atamalar sona erdirilmelidir. Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer döneminde de usulsüz atamalar devam etmiştir. Bunun son örneğini şube müdürlükleri görevlendirmelerinde görmekteyiz. Şöyle ki; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan 2012/44 sayılı genelge ile İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri bünyesindeki şube müdürlüklerine belirli şartlarla görevlendirme/atama yapılacağı bildirilmişti.

Bu süreçte sendikamız, şube müdürlüğü görevlendirmelerinin iptali için dava açtı ve görevlendirmeler yerine bir an önce “şube müdürlüğü sınavı” yapılmasını istedi. Hukuki süreç devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı hatanın biraz geç olsa da farkına vardı ve genelgeyi yürürlükten kaldırdı.

Ancak, işin enteresan tarafı, yürürlükten kaldırılan genelgeye dayalı olarak şube müdürlüğü görevlendirmeleri yapılmaktadır. Hatta bu görevlendirmeler, el altından dilekçeler alınarak gerçekleştirilmektedir. İşin ehli olmayan, liyakatten yoksun kişiler ülkemizde şube müdürü olmaktadır.

Sınav yerine, torpil ile şube müdürü olan bu kişiler bu makamları hak edenlerin kızgınlığına neden olmuştur. Bu görevlendirmeleri, Valilikler ve İl Milli Eğitim Müdürleri yapmaktadır. Peki, eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in dönen dolaptan haberi olmaması mümkün müdür? Yeni Milli Eğitim Bakanı torpilli şube müdürlüğü görevlendirmelerini derhal iptal etmelidir."

“MEB, ortaöğretimi felç etmekten vaz geçmelidir”

“MEB, ortaöğretimi felç etmekten vaz geçmelidir” diye ifade kullanan Bostan, “Bilindiği gibi Hükümet, 4+4+4 sisteminin ardından, ortaöğretim sisteminde de birtakım değişikliklere gitmektedir. Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in açıklamalarına göre; SBS kaldırılacak, tür olarak liseler akademik, meslek, fen ve özel lise olacak, adrese dayalı olarak öğrenciler Anadolu liselerine kayıt yaptıracak, Anadolu öğretmen liseleri kapanacak, Fen liseleri nüfusu 500 bin olan yerlerde olacak. Tüm bu değişikliklerin hedefinde, aslında dershane sisteminin kaldırılması vardır. Başbakanın, dershaneleri kapatmak konusunda verdiği karar sonucunda sistemde aceleyle değişiklik yapılmaktadır. Bu sistemin sonuçları, tıpkı 4+4+4 sisteminin sonuçları gibi olacaktır. Sınavların kaldırılmasının, dershanelerin kaldırılması sonucunu doğuracağını hesap eden Bakanlık, sırf bu nedenle ortaöğretimi felç etmek üzeredir. Şöyle ki; bir süredir genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülme çalışması vardır. Yeni sistemde bu dönüşüm tamamlanacaktır. Ancak, tüm genel liseler Anadolu liselerine dönüştürülürken, aslındaAnadolu liseleri genel liselere dönüştürülmüş olacaktır. Hepsinin tabelasında Anadolu Lisesi yazacak, ancak, kalite açısından okullarda hiçbir değişiklik olmayacaktır” dedi.

Bostan, “Öğrenci kabulünün adrese dayalı kayıt sistemiyle olması ve nüfusu 500 binin altında olan yerlerde fen liselerinin kapatılması ise zengin-fakir çocuk arasındaki ayrımı daha da belirginleştirecektir. Daha önceleri maddi durumu iyi olmayan ailelerin zeki ve başarılı çocukları sınavla puanı yüksek olan Anadolu liselerine ya da Fen liselerine gidebilirken, kaliteli okullarda okuyabilirken, şimdi bu imkân çocuklarımızın elinden alınmış olacaktır. Başarılı çocuklara ikametgâh adresindeki okullar adres gösterilecektir ya da nüfusu 500 binin altında olan yerlerde yaşayan çocuklar başarılı olmasına rağmen Fen lisesine gidemeyecektir. Kısacası maddi durumu iyi olmayan çocuklara kaliteli ve başarılı okulların kapısı tamamen kapatılacaktır. Anadolu öğretmen liselerinin kaldırılacak olması da son derece yanlıştır. Anadolu öğretmen liseleri kaliteli eğitim veren liselerimizdir. Bu liselerden mezun olan çocuklarımıza, üniversite sınavında Eğitim Fakültelerini tercih etmeleri durumunda ek puan verilmektedir. Öğretmen yetiştiren bu liselerin kapatılması, Türkiye’nin kaliteli, donanımlı, nitelikli öğretmen yetiştirmesine vurulmuş bir darbedir. Bu nedenle, Türk Eğitim-Sen olarak, Anadolu öğretmen liselerinin kapatılmasına karşıyız. Bilindiği gibi Fen ve Anadolu liselerine öğretmen alımı sınavla yapılmaktadır. Sistem değişikliği ile birlikte bu öğretmenlerimizin akıbeti ne olacaktır? Milli Eğitim Bakanlığı, bu sistemle birlikte, özel okullara talebi artırmayı da hedeflemektedir. Evinin yakınındaki okula gitmek istemeyen öğrenciler, özel okullara yönelecektir. Zaten dershaneleri özel okullara dönüştürme projesi de bunun bir parçasıdır. Olan yine maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarına olacaktır” şeklinde ifade kullandı.

Bostan, "Milli Eğitim Bakanlığı plansız, programsız hareket etmekte, bu işi de oldubittiye getirmeye çalışmaktadır. Herkes bilmelidir ki; ortaöğretimde sistem değişikliğinin faturası çok ağır olacaktır. Yeni Milli Eğitim Bakanı bu yanlışı bir an önce düzeltmelidir. Yeni milli eğitim bakanı eğitim çalışanlarının itibar kaybını önlemelidir. Bu eğitim-öğretim yılına damgasını vuran konulardan birisi de öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının yaşadığı itibar kaybıdır. Başta Başbakan olmak üzere, eski Milli Eğitim Bakanı ve bazı Bakanlar sıkça öğretmenleri incitecek sözler sarf etmiştir. Atama bekleyen öğretmenleri yem bekleyen güvercinlere benzeten bir Milli Eğitim Bakanı, öğretmenlerin az çalışıp, çok tatil yaptığını ifade eden, ‘Al oyunu kendine sakla’ diyen bir Başbakan ve diğer kırıcı sözlerin sahipleri Bakanlar… Atatürk’ün öğretmenlere verdiği değer ne kadar fazlaysa, bugünkü siyasi erkin öğretmenlere verdiği değer bir o kadar azaldı. Mesnetsiz sözlerin sahipleri, öğretmenleri o kadar küçültmüştür ki, öğrenci ve veliler bile onları değersiz görmeye başlamıştır. Bu nedenle yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı öğretmenlerin itibarını iade ile işe başlamalıdır” dedi.

“Öğretmenler ülkemizde yılda 12 bin 415 dolar ile 14 bin 681 dolar arasında ücret alıyor” diyen Bostan, “Saygınlığı azalan öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız, sosyo-ekonomik yönden de gün geçtikçe hak kaybına uğramaktadır. Yüzde 3+3’lük zamma mahkûm edilen öğretmen, hizmetli, memur, teknisyen, şef, daktilograf, veri hazırlayıcı gibi eğitim çalışanlarının maaşları yerinde saymaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapmakta olan personelin görev tanımı yoktur, çalışma saatleri, özlük hakları ve yer değiştirmeleri ile ilgili sıkıntıları vardır. Bu personelin yer değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar açık olarak tespit edilmediği için özürleri bile olsa bu talepleri reddedilmektedir. Yıllardır maaşlarına iyileştirme yapılmayan öğretmen ve akademisyenlerin ek ödemelerine de artış yapılmaması bardağı taşırmıştır. OECD ülkeleri ile kıyaslandığında ülkemizdeki öğretmenlerin maaşlarının ne kadar düşük olduğu daha net görülecektir. OECD 2012 Bir Bakışta Eğitim Raporuna göre, OECD ülkelerinde ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı ortalama yıllık brüt 28 bin 523 dolar, en yüksek derecedeki bir öğretmenin maaşı ortalama yıllık brüt 45 bin 100 dolardır. Ülkeler ayrı ayrı incelendiğinde; Norveç’te ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 32 bin 629 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen yıllık brüt 40 bin 405 dolar, Amerika’da ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 36 bin 858 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen yıllık brüt 52 bin 137 dolar, Lüksemburg’da göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 65 bin 171 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen yıllık brüt 114 bin 988 dolar kazanmaktadır. Aynı raporda Türkiye’de ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı yıllık brüt 23 bin 130 dolar, en yüksek derecedeki bir öğretmenin maaşı yıllık brüt 26 bin 587 dolardır. Ancak bu rakamlar satın alma gücü paritesine göre hesaplanmıştır ve brüt maaşlardır. Ülkemizde öğretmenlerin eline geçen net rakamlar elbette bu şekilde değildir. Söz konusu rapor, Türkiye ile diğer ülkeleri kıyaslamak açısından önemlidir. Ülkemizde öğretmen maaşları yılda 12 bin 415 dolar ile 14 bin 681 dolar arasında değişmektedir. Sefalet ücretlerine talim eden eğitim çalışanlarımız artık sosyo-ekonomik ve itibar yönünden hak ettikleri konuma getirilmelidir. Yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı’ya başarılar dilerken, eğitim çalışanlarına da sahip çıkmasını bekliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

> Dinçer, gerçek ücretli öğretmen sayısını gizledi mi?

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in verdiği ücretli öğretmen rakamlarının gerçeği yansıtmadığını iddia etti.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın, eğitim camiası için hayırlı olması temennisinde bulundu. Bostan, bugüne kadar yapılan ücretli öğretmen açığı rakamlarının kamuoyuna doğru olarak yansıtılmadığını belirtti.

“Ücretli öğretmen sayısı 69 ilde 57 bin 400’dür”

Bostan, “Öğretmen açığı, ücretli öğretmenler eliyle kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Eski Bakan Dinçer, ücretli öğretmen sayısını 12 bin 37 olarak açıklamıştır. Oysa sendikamızın ücretli öğretmen araştırması bu rakamın yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Sendikamızın İl Valiliklerinden elde ettiği rakamlara göre, 69 ilde ücretli öğretmen sayısı 57 bin 400’dür. Ücretli öğretmenlerin 22 bin 730’u Eğitim Fakültesi mezunu, 23 bin 886’sı lisans mezunu, 10 bin 757’si ise ön lisans mezunudur. En fazla ücretli öğretmen 13 bin 411 ile İstanbul’dadır. İstanbul’u 3 bin 185 ile Ankara, 2 bin 873 ile Şanlıurfa, 2 bin 319 ile Bursa, 2 bin 78 ile Konya gelmektedir. İki yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının bile öğretmen olduğu, hatta zihinsel engelliler öğretmenliği yaptığı ülkemizde durumun vahameti yürek burkmaktadır. 69 ilde zihinsel engelliler öğretmeni olarak görev yapan tam 964 ücretli öğretmen bulunmaktadır. Ön lisans mezunu branş öğretmenlerinin sayısı ise 4 bin 251’dir” dedi.

“Bakanlığın Şubat ayında öğretmen ataması yapmaması düşünülemez"

Bakanlığın ağırlığını koyması gerektiğine dikkat çeken Bostan, “Bakanlığın Şubat ayında öğretmen ataması yapmaması düşünülemez. Bakanlık bu konuda dayatmacı ve ısrarcı davranmaması gerekir. Yeni Bakan masaya yumruğunu vurmalı ve ağırlığını koymalıdır. Öğretmenlerin kadro meselesi sadece Maliye Bakanlığı’nın tekelinde midir? Biz, ihtiyaç yoksa yine de ‘atama yapın’ demiyoruz. Ülkemizin öğretmen ihtiyacı olduğunu biliyoruz ve bu nedenle ‘ihtiyaca göre atama yapın’ diyoruz. Öte yandan Başbakan’ın, atama bekleyen öğretmenlerin sorununa duyarsız yaklaşması ve bu sorunu çözmek yerine, polemik yaratan bir üslup tercih etmesi çok acıdır. Başbakanın, bir öğretmenin “Şubat’ta atama olmazsa, size oy vermeyeceğiz” sözlerine karşılık “Al oyunu kendine sakla” şeklinde cevap vermesi manidardır. Kamuoyunda ikinci ‘Ananı da al git’ vakası olan bu diyalog atama bekleyen öğretmenleri çok üzmüştür. Başbakan, bu ülkede yaşayan herkese saygı göstermek zorundadır ve tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede yaklaşmalıdır. Başbakan “Bize kimin oy vereceği belli” diyemez, kendisine tepki gösterenleri kategorize edemez, bir tarafı sahiplenirken, diğer tarafı ötekileştiremez. Bu ülkeyi yöneten Başbakanın herkesi kucaklaması, talepleri ve eleştirileri büyük bir sükûnetle dinlemesi gerekir. Bu gençler ne ideolojik davranmakta, ne de siyaset peşinde koşmaktadır. Onların tek istediği mesleklerini yapabilmektir. Başbakan’ın en azından gençlerin bu talebine saygı duyması gerekir” şeklinde ifade kullandı.

Bostan, “Eski Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in bu konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bugünlerde yapılan bu tip taleplerin arkasında siyasi ve biraz da sendika destekli bir muhalefet çabası yattığı kanaatindeyim” şeklindeki sözleri manidardır. Sendikamızı açıkça hedef alan eski Bakan Dinçer, kendisine yönelen bu kadar tepkiyi siyasi olarak görme hevesine kapılmıştır ki, yeni Bakan Nabi Avcı’nın bu hataya düşmemesini temenni ediyoruz. Şayet eski Bakan Dinçer, atama bekleyen öğretmenlerin Şubat atamalarını sekteye uğratmasaydı, öğretmenlerin ailelerine kavuşmasını engellemeseydi, sağlık sorunları yaşayan öğretmenlerimize kucak açsaydı, öğretmenlerin öğrenim hakkının önüne barikatlar koymasaydı bunların hiçbiri yaşanmazdı. Ayrıca Bakan’ın “Şubat ayında atama isteyen kişi on yıldır öğretmenimiz. Şubat ayı ataması onun sorunu değil ki” sözleri de acı vericidir. Başbakan’a tepki gösteren öğretmenimizin eşi atanamamıştır ve Şubat’ta atama talebi hem eşi hem de atama bekleyen yüz binlerce öğretmen adınadır. Elbette Bakan’ın bu kadar geniş bir perspektiften konuyu değerlendirmesi bizler için büyük yanılgı olurdu. Bunun ardında başka şeyler arayan, son derece insani olan bir talebi siyasi zemine çekmeye taşıyan, ideolojik gören bir Bakanın, zaten Bakanlığı tartışmalıydı ve sonunda görevden alınmasıyla beklenen de oldu” diye konuştu.

Sendika olarak her zaman doğru olanı savunacaklarını ifade eden Bostan, “Sendikamız elbette her zaman doğru bildiğini söyleyecektir. Bu durum siyasi erk’in rahatını bozmuş olabilir, eski Bakan Dinçer’i son derece rahatsız etmiş olabilir. Bunlar bizi hiç ama hiç ilgilendirmez. Eski Bakan, öğretmenlerin tahrik edildiğine karşı saçma sapan iddialarda bulunsa da, sendikamızın hak arama mücadelesi sürecektir. Bu minvalde Türk Eğitim-Sen olarak; Şubat ayında 30 bin, Ağustos ayında 70 bin olmak üzere 2013 yılında 100 bin öğretmen ataması yapılmasını istiyoruz. Bu konudaki ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Ayrıca, neredeyse asal istihdam haline gelen ücretli öğretmenliğe son verilmeli ve tüm öğretmenler kadrolu olarak atanmalıdır. Türk milli eğitiminin ucube, verimi ve kaliteyi düşüren istihdam modelleri ile işi olmamalıdır” şeklinde konuştu.

“Yönetici atamaları ne olacak?” diye soran Bostan, “Milli Eğitim Bakanlığı, yönetici atamalarını henüz yapmamıştır. Oysa Yönetici Atama Yönetmeliğine göre; atamalarının sınava dayalı olarak Ocak-Şubat aylarında yapılması gerekmektedir. Bu konuda Bakanlık, sendikamızın yazdığı yazıya cevap olarak, 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında mevzuatta düzenleme yapıldığını, düzenlemenin tamamlandığında gerekli açıklamanın yapılacağını bildirmiştir. Yani yeni yönetmeliğin ne zaman yayınlanacağına dair elimizde bir bulgu yoktur. Bu yönetmelik Haziran ayında değişirse, yaza kadar yönetici atamaları yapılmayacak mıdır? Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre; yenilenecek yönetici atama yönetmeliğinde, mülakat sisteminin getirileceği söylenmektedir. Ayrıca Başbakan; yönetici atamalarında puan ve sicil baz alınarak üç aday belirleneceğini, o ilin Valisinin bunların arasından bir kişiyi müdür olarak atayacağını belirtmiştir. Bunu eski Bakan Dinçer de doğrulamıştır” dedi.

Okul müdürü atamalarına eleştiri

Bostan, “Sendika olarak mülakat sistemine de, Başbakan’ın ve eski Bakan Dinçer’in tartışmaya açtığı uygulamaya da karşıyız. Şu anda okul müdürlüğüne atamalar puan üstünlüğüne göre yapılmaktadır. Şayet mülki idare amirlerine inisiyatif verilirse, torpil devreye girecek, liyakat ilkeleri yerle yeksan olacaktır. Zira Valilerin büyük bir kısmının siyasi erkin güdümünde hareket ettiğini biliyoruz. Bu durumda Valilerin objektif davranması son derece güç olacak, yönetici atamalarında ideolojik davranılacak, yandaşlar kayırılacak, hak eden değil, hak dilenen atanacaktır. Eğitimi böylesine şaibeli bir konuma getirmek son derece yanlıştır. Yönetici atamalarında mülakat getirilmesi durumunda ise, bunun yargıdan döneceği gün gibi aşikârdır. Sendikamız mülakat uygulamasına karşıdır. Dolayısıyla yönetici atamalarında mülakat getirilirse, yargıya başvuracağımız bilinmelidir. Yeni Bakanın aklı başında yönetmelikler hazırlayarak, torpile, yandaş kayırmaya neden olacak uygulamalardan kaçınması gerekir” diye konuştu.

Öte yandan yöneticilik sınavlarını kazanmış ve atama bekleyen eğitim çalışanları şu anda büyük bir endişe içindedir. Kendilerine sınav kazanmış olmanın yanı sıra ilave şartlar getirileceği yönünde kaygılar taşıyan yönetici adayları, belirsizlik içinde beklemektedir. Kamuoyunda tartışılan uygulamalar getirilirse, mevcut yönetmeliğe göre sınava giren yönetici adaylarının hakları gasp edilmiş olacaktır.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, sözlerini şöyle sürdürdü: Usulsüz atamalar hız kesmeden sürüyor, bu atamalar sona erdirilmelidir. Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer döneminde de usulsüz atamalar devam etmiştir. Bunun son örneğini şube müdürlükleri görevlendirmelerinde görmekteyiz. Şöyle ki; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan 2012/44 sayılı genelge ile İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri bünyesindeki şube müdürlüklerine belirli şartlarla görevlendirme/atama yapılacağı bildirilmişti.

Bu süreçte sendikamız, şube müdürlüğü görevlendirmelerinin iptali için dava açtı ve görevlendirmeler yerine bir an önce “şube müdürlüğü sınavı” yapılmasını istedi. Hukuki süreç devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı hatanın biraz geç olsa da farkına vardı ve genelgeyi yürürlükten kaldırdı.

Ancak, işin enteresan tarafı, yürürlükten kaldırılan genelgeye dayalı olarak şube müdürlüğü görevlendirmeleri yapılmaktadır. Hatta bu görevlendirmeler, el altından dilekçeler alınarak gerçekleştirilmektedir. İşin ehli olmayan, liyakatten yoksun kişiler ülkemizde şube müdürü olmaktadır.

Sınav yerine, torpil ile şube müdürü olan bu kişiler bu makamları hak edenlerin kızgınlığına neden olmuştur. Bu görevlendirmeleri, Valilikler ve İl Milli Eğitim Müdürleri yapmaktadır. Peki, eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in dönen dolaptan haberi olmaması mümkün müdür? Yeni Milli Eğitim Bakanı torpilli şube müdürlüğü görevlendirmelerini derhal iptal etmelidir."

“MEB, ortaöğretimi felç etmekten vaz geçmelidir”

“MEB, ortaöğretimi felç etmekten vaz geçmelidir” diye ifade kullanan Bostan, “Bilindiği gibi Hükümet, 4+4+4 sisteminin ardından, ortaöğretim sisteminde de birtakım değişikliklere gitmektedir. Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in açıklamalarına göre; SBS kaldırılacak, tür olarak liseler akademik, meslek, fen ve özel lise olacak, adrese dayalı olarak öğrenciler Anadolu liselerine kayıt yaptıracak, Anadolu öğretmen liseleri kapanacak, Fen liseleri nüfusu 500 bin olan yerlerde olacak. Tüm bu değişikliklerin hedefinde, aslında dershane sisteminin kaldırılması vardır. Başbakanın, dershaneleri kapatmak konusunda verdiği karar sonucunda sistemde aceleyle değişiklik yapılmaktadır. Bu sistemin sonuçları, tıpkı 4+4+4 sisteminin sonuçları gibi olacaktır. Sınavların kaldırılmasının, dershanelerin kaldırılması sonucunu doğuracağını hesap eden Bakanlık, sırf bu nedenle ortaöğretimi felç etmek üzeredir. Şöyle ki; bir süredir genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülme çalışması vardır. Yeni sistemde bu dönüşüm tamamlanacaktır. Ancak, tüm genel liseler Anadolu liselerine dönüştürülürken, aslındaAnadolu liseleri genel liselere dönüştürülmüş olacaktır. Hepsinin tabelasında Anadolu Lisesi yazacak, ancak, kalite açısından okullarda hiçbir değişiklik olmayacaktır” dedi.

Bostan, “Öğrenci kabulünün adrese dayalı kayıt sistemiyle olması ve nüfusu 500 binin altında olan yerlerde fen liselerinin kapatılması ise zengin-fakir çocuk arasındaki ayrımı daha da belirginleştirecektir. Daha önceleri maddi durumu iyi olmayan ailelerin zeki ve başarılı çocukları sınavla puanı yüksek olan Anadolu liselerine ya da Fen liselerine gidebilirken, kaliteli okullarda okuyabilirken, şimdi bu imkân çocuklarımızın elinden alınmış olacaktır. Başarılı çocuklara ikametgâh adresindeki okullar adres gösterilecektir ya da nüfusu 500 binin altında olan yerlerde yaşayan çocuklar başarılı olmasına rağmen Fen lisesine gidemeyecektir. Kısacası maddi durumu iyi olmayan çocuklara kaliteli ve başarılı okulların kapısı tamamen kapatılacaktır. Anadolu öğretmen liselerinin kaldırılacak olması da son derece yanlıştır. Anadolu öğretmen liseleri kaliteli eğitim veren liselerimizdir. Bu liselerden mezun olan çocuklarımıza, üniversite sınavında Eğitim Fakültelerini tercih etmeleri durumunda ek puan verilmektedir. Öğretmen yetiştiren bu liselerin kapatılması, Türkiye’nin kaliteli, donanımlı, nitelikli öğretmen yetiştirmesine vurulmuş bir darbedir. Bu nedenle, Türk Eğitim-Sen olarak, Anadolu öğretmen liselerinin kapatılmasına karşıyız. Bilindiği gibi Fen ve Anadolu liselerine öğretmen alımı sınavla yapılmaktadır. Sistem değişikliği ile birlikte bu öğretmenlerimizin akıbeti ne olacaktır? Milli Eğitim Bakanlığı, bu sistemle birlikte, özel okullara talebi artırmayı da hedeflemektedir. Evinin yakınındaki okula gitmek istemeyen öğrenciler, özel okullara yönelecektir. Zaten dershaneleri özel okullara dönüştürme projesi de bunun bir parçasıdır. Olan yine maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarına olacaktır” şeklinde ifade kullandı.

Bostan, "Milli Eğitim Bakanlığı plansız, programsız hareket etmekte, bu işi de oldubittiye getirmeye çalışmaktadır. Herkes bilmelidir ki; ortaöğretimde sistem değişikliğinin faturası çok ağır olacaktır. Yeni Milli Eğitim Bakanı bu yanlışı bir an önce düzeltmelidir. Yeni milli eğitim bakanı eğitim çalışanlarının itibar kaybını önlemelidir. Bu eğitim-öğretim yılına damgasını vuran konulardan birisi de öğretmenlerin, eğitim çalışanlarının yaşadığı itibar kaybıdır. Başta Başbakan olmak üzere, eski Milli Eğitim Bakanı ve bazı Bakanlar sıkça öğretmenleri incitecek sözler sarf etmiştir. Atama bekleyen öğretmenleri yem bekleyen güvercinlere benzeten bir Milli Eğitim Bakanı, öğretmenlerin az çalışıp, çok tatil yaptığını ifade eden, ‘Al oyunu kendine sakla’ diyen bir Başbakan ve diğer kırıcı sözlerin sahipleri Bakanlar… Atatürk’ün öğretmenlere verdiği değer ne kadar fazlaysa, bugünkü siyasi erkin öğretmenlere verdiği değer bir o kadar azaldı. Mesnetsiz sözlerin sahipleri, öğretmenleri o kadar küçültmüştür ki, öğrenci ve veliler bile onları değersiz görmeye başlamıştır. Bu nedenle yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı öğretmenlerin itibarını iade ile işe başlamalıdır” dedi.

“Öğretmenler ülkemizde yılda 12 bin 415 dolar ile 14 bin 681 dolar arasında ücret alıyor” diyen Bostan, “Saygınlığı azalan öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız, sosyo-ekonomik yönden de gün geçtikçe hak kaybına uğramaktadır. Yüzde 3+3’lük zamma mahkûm edilen öğretmen, hizmetli, memur, teknisyen, şef, daktilograf, veri hazırlayıcı gibi eğitim çalışanlarının maaşları yerinde saymaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapmakta olan personelin görev tanımı yoktur, çalışma saatleri, özlük hakları ve yer değiştirmeleri ile ilgili sıkıntıları vardır. Bu personelin yer değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar açık olarak tespit edilmediği için özürleri bile olsa bu talepleri reddedilmektedir. Yıllardır maaşlarına iyileştirme yapılmayan öğretmen ve akademisyenlerin ek ödemelerine de artış yapılmaması bardağı taşırmıştır. OECD ülkeleri ile kıyaslandığında ülkemizdeki öğretmenlerin maaşlarının ne kadar düşük olduğu daha net görülecektir. OECD 2012 Bir Bakışta Eğitim Raporuna göre, OECD ülkelerinde ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı ortalama yıllık brüt 28 bin 523 dolar, en yüksek derecedeki bir öğretmenin maaşı ortalama yıllık brüt 45 bin 100 dolardır. Ülkeler ayrı ayrı incelendiğinde; Norveç’te ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 32 bin 629 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen yıllık brüt 40 bin 405 dolar, Amerika’da ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 36 bin 858 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen yıllık brüt 52 bin 137 dolar, Lüksemburg’da göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 65 bin 171 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen yıllık brüt 114 bin 988 dolar kazanmaktadır. Aynı raporda Türkiye’de ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı yıllık brüt 23 bin 130 dolar, en yüksek derecedeki bir öğretmenin maaşı yıllık brüt 26 bin 587 dolardır. Ancak bu rakamlar satın alma gücü paritesine göre hesaplanmıştır ve brüt maaşlardır. Ülkemizde öğretmenlerin eline geçen net rakamlar elbette bu şekilde değildir. Söz konusu rapor, Türkiye ile diğer ülkeleri kıyaslamak açısından önemlidir. Ülkemizde öğretmen maaşları yılda 12 bin 415 dolar ile 14 bin 681 dolar arasında değişmektedir. Sefalet ücretlerine talim eden eğitim çalışanlarımız artık sosyo-ekonomik ve itibar yönünden hak ettikleri konuma getirilmelidir. Yeni Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı’ya başarılar dilerken, eğitim çalışanlarına da sahip çıkmasını bekliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

Son Güncelleme: Cuma, 25 Ocak 2013 09:21

Gösterim: 1946

Muammer Güler İçişleri Bakanı, Ömer Çelik Kültür ve Turizm Bakanı, Nabi Avcı Milli Eğitim Bakanı, Mehmet Müezzinoğlu Sağlık Bakanı oldu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmesinin ardından yapılan yazılı açıklamada, İçişleri Bakanlığı'na AK Parti Milletvekili Muammer Güler, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve AK Parti Adana Milletvekili Ömer Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı'na AK Parti Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, Sağlık Bakanlığı'na da AK Parti Edirne Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu'nun getirildiği bildirildi.

Bakanlar İdris Naim Şahin, Ertuğrul Günay, Ömer Dinçer ve Recep Akdağ kabine dışı kaldı.

Muammer Güler

İçişleri Bakanlığı'na getirilen Muammer Güler, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanlığı görevini yürütüyordu.

Mardin'de 21 Mart 1949'da doğan Güler, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.

İlk kamu görevine Balıkesir'de maiyet memuru (kaymakam adayı) olarak başlayan Güler, Denizli'nin Çal İlçesi kaymakam vekilliği, Kırklareli-Pehlivanköy, Erzurum-Horasan kaymakamlığı yaptı.

Güler, 1982 yılından itibaren İçişleri Bakanlığı Personel Şube Müdürlüğü, Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı ve Personel Genel Müdürlüğü görevlerini yürüttü.

Personel Genel Müdürüyken 1992'de Niğde Valiliği'ne atanan Güler, sırasıyla Kayseri, Gaziantep, Samsun Valiliği yaptı. 2003'te İstanbul Valiliği'ne atanan Güler, 2010'a kadar bu görevi yürüttü.

Güler, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'na Kurucu Müsteşar olarak atandı. Adalet ve Kalkınma Partisi'nden 24. Dönem Mardin Milletvekili olarak TBMM'ye giren Güler, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanlığı'na seçilmişti. Güler, evli ve iki çocuk babası.

Ömer Çelik

Kültür ve Turizm Bakanlığı'na getirilen Adana Milletvekili Ömer Çelik, AK Parti'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyordu.

Adana'da 15 Haziran 1968 yılında doğan Çelik, lisans eğitimini Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde tamamladı. Yüksek lisansını da aynı bölümde siyaset bilimi alanında yapan Çelik, 22'nci, 23'üncü ve 24'üncü dönemde AK Parti'den Adana milletvekili seçildi.

AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu üyesi olan Ömer Çelik, Mart 2010'da AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'na seçildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi danışmanlığını da yapan Çelik, iyi düzeyde İngilizce biliyor.

Nabi Avcı

Milli Eğitim Bakanlığı'na getirilen AK Parti Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, TBMM'de Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığı görevini yürütüyordu.

Avcı, 8 Ekim 1953 yılında Bilecik'te doğdu.

ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi'ni bitiren Avcı, 1974'te Kültür Bakanlığı'nda memuriyete başladı.

Anadolu Üniversitesi'nin kuruluşunda görev yapan ve İletişim Bilimleri Fakültesinde öğretim görevlisi olan Avcı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Başbakanlık Müşavirliği görevlerinde bulundu.

Çeşitli ulusal televizyon, dergi ve gazetelerde program yapımcısı, köşe yazarı ve genel yayın danışmanı olarak çalışan Avcı, 2000'de İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde profesör unvanı aldı.

2003'te Başbakan Başmüşavirliği görevine getirilen Avcı, TÜBİTAK Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu üyeliği ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanlığı yaptı.

24. dönemde TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı olan Nabi Avcı, çok iyi düzeyde İngilizce, orta düzeyde Almanca biliyor. Avcı, evli ve beş çocuk babası.

Mehmet Müzezzinoğlu

Sağlık Bakanlığı'na getirilen Mehmet Müezzinoğlu, İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun.

Gümülcine'de 9 Ocak 1955'te doğan Müezzinoğlu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde iç hastalıkları ihtisası yapan Müezzinoğlu, Avcılarda bulunan özel bir hastanenin de kurucusu.

Avcılar Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Batı Trakya Eğitim Kültür Vakfı ve Balkan Medeniyeti Derneği'nin kurucu üyesi olan Müezzinoğlu, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği'nin de üyesi.

23. dönemde İstanbul'dan milletvekili seçilen Müezzinoğlu, 2011 yılında yapılan seçimde Edirne milletvekili oldu.

Orta düzeyde Yunanca, İngilizce ve Arapça bilen Müezzinoğlu, evli ve 2 çocuk babası.

4 hükümet 3 revizyon

AK Parti iktidarında bugüne kadar 4 hükümet kuruldu ve 3 kez kabine revizyonu yaşandı. Bugüne kadar 53 isim bakanlık yaparken, son yapılan değişiklikle AK Parti iktidarlarında bakan olan isim sayısı 57 oldu.

Bakanlar Kurulu şöyle şekillendi:

Başbakan: Recep Tayyip Erdoğan

Başbakan Yardımcısı: Bülent Arınç

Başbakan Yardımcısı: Ali Babacan

Başbakan Yardımcısı: Beşir Atalay

Başbakan Yardımcısı: Bekir Bozdağ

Adalet Bakanı: Sadullah Ergin

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı: Fatma Sahin

Avrupa Birliği Bakanı: Egemen Bağış

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı: Nihat Ergün

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı: Faruk Çelik

Çevre ve Şehircilik Bakanı: Erdoğan Bayraktar

Dışişleri Bakanı: Ahmet Davutoğlu

Ekonomi Bakanı: Zafer Çağlayan

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: Taner Yıldız

Gençlik ve Spor Bakanı: Suat Kılıç

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı: Mehdi Eker

Gümrük ve Ticaret Bakanı: Hayati Yazıcı

İçişleri Bakanı: Muammer Güler

Kalkınma Bakanı: Cevdet Yılmaz

Kültür ve Turizm Bakanı: Ömer Çelik

Maliye Bakanı: Mehmet Şimşek

Milli Eğitim Bakanı: Nabi Avcı

Milli Savunma Bakanı: İsmet Yılmaz

Orman ve Su İşleri Bakanı: Veysel Eroğlu

Sağlık Bakanı: Mehmet Müezzinoğlu

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı: Binali Yıldırım

> Kabinede 4 bakan değişti

Muammer Güler İçişleri Bakanı, Ömer Çelik Kültür ve Turizm Bakanı, Nabi Avcı Milli Eğitim Bakanı, Mehmet Müezzinoğlu Sağlık Bakanı oldu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmesinin ardından yapılan yazılı açıklamada, İçişleri Bakanlığı'na AK Parti Milletvekili Muammer Güler, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve AK Parti Adana Milletvekili Ömer Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı'na AK Parti Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, Sağlık Bakanlığı'na da AK Parti Edirne Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu'nun getirildiği bildirildi.

Bakanlar İdris Naim Şahin, Ertuğrul Günay, Ömer Dinçer ve Recep Akdağ kabine dışı kaldı.

Muammer Güler

İçişleri Bakanlığı'na getirilen Muammer Güler, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanlığı görevini yürütüyordu.

Mardin'de 21 Mart 1949'da doğan Güler, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.

İlk kamu görevine Balıkesir'de maiyet memuru (kaymakam adayı) olarak başlayan Güler, Denizli'nin Çal İlçesi kaymakam vekilliği, Kırklareli-Pehlivanköy, Erzurum-Horasan kaymakamlığı yaptı.

Güler, 1982 yılından itibaren İçişleri Bakanlığı Personel Şube Müdürlüğü, Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı ve Personel Genel Müdürlüğü görevlerini yürüttü.

Personel Genel Müdürüyken 1992'de Niğde Valiliği'ne atanan Güler, sırasıyla Kayseri, Gaziantep, Samsun Valiliği yaptı. 2003'te İstanbul Valiliği'ne atanan Güler, 2010'a kadar bu görevi yürüttü.

Güler, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'na Kurucu Müsteşar olarak atandı. Adalet ve Kalkınma Partisi'nden 24. Dönem Mardin Milletvekili olarak TBMM'ye giren Güler, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanlığı'na seçilmişti. Güler, evli ve iki çocuk babası.

Ömer Çelik

Kültür ve Turizm Bakanlığı'na getirilen Adana Milletvekili Ömer Çelik, AK Parti'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyordu.

Adana'da 15 Haziran 1968 yılında doğan Çelik, lisans eğitimini Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde tamamladı. Yüksek lisansını da aynı bölümde siyaset bilimi alanında yapan Çelik, 22'nci, 23'üncü ve 24'üncü dönemde AK Parti'den Adana milletvekili seçildi.

AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu üyesi olan Ömer Çelik, Mart 2010'da AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'na seçildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi danışmanlığını da yapan Çelik, iyi düzeyde İngilizce biliyor.

Nabi Avcı

Milli Eğitim Bakanlığı'na getirilen AK Parti Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, TBMM'de Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığı görevini yürütüyordu.

Avcı, 8 Ekim 1953 yılında Bilecik'te doğdu.

ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi'ni bitiren Avcı, 1974'te Kültür Bakanlığı'nda memuriyete başladı.

Anadolu Üniversitesi'nin kuruluşunda görev yapan ve İletişim Bilimleri Fakültesinde öğretim görevlisi olan Avcı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Başbakanlık Müşavirliği görevlerinde bulundu.

Çeşitli ulusal televizyon, dergi ve gazetelerde program yapımcısı, köşe yazarı ve genel yayın danışmanı olarak çalışan Avcı, 2000'de İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde profesör unvanı aldı.

2003'te Başbakan Başmüşavirliği görevine getirilen Avcı, TÜBİTAK Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu üyeliği ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanlığı yaptı.

24. dönemde TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı olan Nabi Avcı, çok iyi düzeyde İngilizce, orta düzeyde Almanca biliyor. Avcı, evli ve beş çocuk babası.

Mehmet Müzezzinoğlu

Sağlık Bakanlığı'na getirilen Mehmet Müezzinoğlu, İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun.

Gümülcine'de 9 Ocak 1955'te doğan Müezzinoğlu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirdi. İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde iç hastalıkları ihtisası yapan Müezzinoğlu, Avcılarda bulunan özel bir hastanenin de kurucusu.

Avcılar Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Batı Trakya Eğitim Kültür Vakfı ve Balkan Medeniyeti Derneği'nin kurucu üyesi olan Müezzinoğlu, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği'nin de üyesi.

23. dönemde İstanbul'dan milletvekili seçilen Müezzinoğlu, 2011 yılında yapılan seçimde Edirne milletvekili oldu.

Orta düzeyde Yunanca, İngilizce ve Arapça bilen Müezzinoğlu, evli ve 2 çocuk babası.

4 hükümet 3 revizyon

AK Parti iktidarında bugüne kadar 4 hükümet kuruldu ve 3 kez kabine revizyonu yaşandı. Bugüne kadar 53 isim bakanlık yaparken, son yapılan değişiklikle AK Parti iktidarlarında bakan olan isim sayısı 57 oldu.

Bakanlar Kurulu şöyle şekillendi:

Başbakan: Recep Tayyip Erdoğan

Başbakan Yardımcısı: Bülent Arınç

Başbakan Yardımcısı: Ali Babacan

Başbakan Yardımcısı: Beşir Atalay

Başbakan Yardımcısı: Bekir Bozdağ

Adalet Bakanı: Sadullah Ergin

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı: Fatma Sahin

Avrupa Birliği Bakanı: Egemen Bağış

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı: Nihat Ergün

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı: Faruk Çelik

Çevre ve Şehircilik Bakanı: Erdoğan Bayraktar

Dışişleri Bakanı: Ahmet Davutoğlu

Ekonomi Bakanı: Zafer Çağlayan

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: Taner Yıldız

Gençlik ve Spor Bakanı: Suat Kılıç

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı: Mehdi Eker

Gümrük ve Ticaret Bakanı: Hayati Yazıcı

İçişleri Bakanı: Muammer Güler

Kalkınma Bakanı: Cevdet Yılmaz

Kültür ve Turizm Bakanı: Ömer Çelik

Maliye Bakanı: Mehmet Şimşek

Milli Eğitim Bakanı: Nabi Avcı

Milli Savunma Bakanı: İsmet Yılmaz

Orman ve Su İşleri Bakanı: Veysel Eroğlu

Sağlık Bakanı: Mehmet Müezzinoğlu

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı: Binali Yıldırım

Son Güncelleme: Cuma, 25 Ocak 2013 10:21

Gösterim: 1479


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.