Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Milli Eğitim Bakanlığı, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sistemi kapsamında gerçekleştirilen merkezi ortak sınavlardaki bazı sorulara açılan davalarda bir İngilizce sorusunun iptal edildiğini, bu nedenle ders puanlarının yeniden hesaplanacağını ve yerleştirme esas puanlarının Pazartesi saat 09.00'da açıklanacağı bildirildi.

teog sonuçMilli Eğitim Bakanlığı, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sistemi kapsamında gerçekleştirilen merkezi ortak sınavlardaki bazı sorulara açılan davalarda bir İngilizce sorusunun iptal edildiğini, bu nedenle ders puanlarının yeniden hesaplanacağını ve yerleştirme esas puanlarının Pazartesi saat 09.00'da açıklanacağı bildirildi.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadeler yer alıyor;

2014-2015 yılı Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sürecindeki Yerleştirmeye Esas Puanların (YEP) 24 Haziran 2015 tarihinde ilan edileceği Bakanlığımız tarafından yayımlanan kılavuzda belirtilmişti. Ancak ikinci dönem yapılan ortak sınavlardaki bazı sorulara açılan davalar ve yargı sürecindeki aksamalar nedeniyle YEP sonuçlarının ilanı ertelenmişti.

26.06.2015 tarihinde 12. İdare Mahkemesinde D Kitapçığı İngilizce 11. Soru (A Kitapçığı 10. soru, B Kitapçığı 1.soru, C Kitapçığı 3.soru ) ile ilgili açılan dava neticesinde, mahkeme bu soruya iptal kararı vermiştir.

Danıştay 8. Dairesinin 26.11.2014 tarih ve 2014/2083 esas sayılı kararı doğrultusunda iptal edilen soruyu tüm adayların doğru cevapladığı kabul edilerek İngilizce ders puanları yeniden hesaplanacaktır.

Bu karar sonrasında Bakanlığımız, 8’inci sınıf Yılsonu Başarı Puanı ile Yerleştirmeye Esas Puanları yeniden hesaplayarak, yeni puanları 29.06.2015 Pazartesi günü saat 09.00’da  e-okul üzerinden açıklayacaktır.

> TEOG'da puanlar yeniden hesaplanıyor

Milli Eğitim Bakanlığı, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sistemi kapsamında gerçekleştirilen merkezi ortak sınavlardaki bazı sorulara açılan davalarda bir İngilizce sorusunun iptal edildiğini, bu nedenle ders puanlarının yeniden hesaplanacağını ve yerleştirme esas puanlarının Pazartesi saat 09.00'da açıklanacağı bildirildi.

teog sonuçMilli Eğitim Bakanlığı, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sistemi kapsamında gerçekleştirilen merkezi ortak sınavlardaki bazı sorulara açılan davalarda bir İngilizce sorusunun iptal edildiğini, bu nedenle ders puanlarının yeniden hesaplanacağını ve yerleştirme esas puanlarının Pazartesi saat 09.00'da açıklanacağı bildirildi.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadeler yer alıyor;

2014-2015 yılı Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sürecindeki Yerleştirmeye Esas Puanların (YEP) 24 Haziran 2015 tarihinde ilan edileceği Bakanlığımız tarafından yayımlanan kılavuzda belirtilmişti. Ancak ikinci dönem yapılan ortak sınavlardaki bazı sorulara açılan davalar ve yargı sürecindeki aksamalar nedeniyle YEP sonuçlarının ilanı ertelenmişti.

26.06.2015 tarihinde 12. İdare Mahkemesinde D Kitapçığı İngilizce 11. Soru (A Kitapçığı 10. soru, B Kitapçığı 1.soru, C Kitapçığı 3.soru ) ile ilgili açılan dava neticesinde, mahkeme bu soruya iptal kararı vermiştir.

Danıştay 8. Dairesinin 26.11.2014 tarih ve 2014/2083 esas sayılı kararı doğrultusunda iptal edilen soruyu tüm adayların doğru cevapladığı kabul edilerek İngilizce ders puanları yeniden hesaplanacaktır.

Bu karar sonrasında Bakanlığımız, 8’inci sınıf Yılsonu Başarı Puanı ile Yerleştirmeye Esas Puanları yeniden hesaplayarak, yeni puanları 29.06.2015 Pazartesi günü saat 09.00’da  e-okul üzerinden açıklayacaktır.

Son Güncelleme: Cuma, 26 Haziran 2015 18:17

Gösterim: 1315

Gebze’de inşaatı devam eden Bilişim Vadisi’nde incelemelerde bulunan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Burada istihdam edilecek nitelikli istihdam kaynağının sağlanması için Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'yle eylül ayında bir eğitim programı başlatacağız. Türkiye'nin acil 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı var” diye konuştu.

fikri ışıkBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, "Bilişim Vadisi'ndeki çalışmalar büyük bir hızla ilerliyor. Birinci ve ikinci etabın altyapı çalışmaları artık son noktaya geldi" dedi.

Gebze'de inşaatı devam eden Bilişim Vadisi'nde incelemelerde bulunan Işık, gazetecilere yaptığı açıklamada, Bilişim Vadisi'nin Türkiye'nin özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri alanında dünyada "ben de varım" demesi açısından çok önemsedikleri bir proje olduğunu belirtti.


Bilişim Vadisi'ndeki çalışmaların büyük bir hızla ilerlediğini vurgulayan Işık, "Birinci ve ikinci etabın altyapı çalışmaları artık son noktaya geldi. Önümüzdeki 3 ay içinde birinci ve ikinci etapta altyapıyı tamamen bitirmeyi hedefliyoruz" diye konuştu.

Vadideki idari binalar ile kuluçka merkezi inşaatına da başladıklarının bilgisini veren Işık, şunları söyledi:

"Arzumuz 2016'nın sonuna doğru Bilişim Vadisi'nde hayatın resmen başlaması, birinci etabın devreye girmesi. Bunu başardığımız zaman ikinci, üçüncü, dördüncü etabı da tamamlayacağız ve burası sadece Türkiye'nin değil bizim gönül coğrafyamızın yani Balkanlar'ın, Kafkaslar'ın, Ortadoğu'nun, Kuzey Afrika'nın en önemli bilişim merkezi haline gelecek. Şu anda her şey programa uygun yürüyor. Burada istihdam edilecek nitelikli istihdam kaynağının sağlanması için Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'yle eylül ayında bir eğitim programı başlatacağız. Türkiye'nin acil 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı var. Türkiye'nin her yerinde özellikle büyük şehirlerde bu projenin hayata geçmesi için yoğun bir gayret göstereceğiz."

Kocaeli'de Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye İş Kurumunu birlikte çalıştıracaklarını aktaran Bakan Işık, "İnşallah üniversite mezunu olup işsiz, bilişime yatkın olan gençlerimize çağrı yapıp onların bilişim alanında uzmanlaşması ve bu eğitimin sonunda uluslararası geçerliliği olan bir sertifika almaları için çalışmalarımızı eylül ayında başlatmış olacağız" dedi.

> Türkiye’nin acil 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı var

Gebze’de inşaatı devam eden Bilişim Vadisi’nde incelemelerde bulunan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Burada istihdam edilecek nitelikli istihdam kaynağının sağlanması için Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'yle eylül ayında bir eğitim programı başlatacağız. Türkiye'nin acil 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı var” diye konuştu.

fikri ışıkBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, "Bilişim Vadisi'ndeki çalışmalar büyük bir hızla ilerliyor. Birinci ve ikinci etabın altyapı çalışmaları artık son noktaya geldi" dedi.

Gebze'de inşaatı devam eden Bilişim Vadisi'nde incelemelerde bulunan Işık, gazetecilere yaptığı açıklamada, Bilişim Vadisi'nin Türkiye'nin özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri alanında dünyada "ben de varım" demesi açısından çok önemsedikleri bir proje olduğunu belirtti.


Bilişim Vadisi'ndeki çalışmaların büyük bir hızla ilerlediğini vurgulayan Işık, "Birinci ve ikinci etabın altyapı çalışmaları artık son noktaya geldi. Önümüzdeki 3 ay içinde birinci ve ikinci etapta altyapıyı tamamen bitirmeyi hedefliyoruz" diye konuştu.

Vadideki idari binalar ile kuluçka merkezi inşaatına da başladıklarının bilgisini veren Işık, şunları söyledi:

"Arzumuz 2016'nın sonuna doğru Bilişim Vadisi'nde hayatın resmen başlaması, birinci etabın devreye girmesi. Bunu başardığımız zaman ikinci, üçüncü, dördüncü etabı da tamamlayacağız ve burası sadece Türkiye'nin değil bizim gönül coğrafyamızın yani Balkanlar'ın, Kafkaslar'ın, Ortadoğu'nun, Kuzey Afrika'nın en önemli bilişim merkezi haline gelecek. Şu anda her şey programa uygun yürüyor. Burada istihdam edilecek nitelikli istihdam kaynağının sağlanması için Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'yle eylül ayında bir eğitim programı başlatacağız. Türkiye'nin acil 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı var. Türkiye'nin her yerinde özellikle büyük şehirlerde bu projenin hayata geçmesi için yoğun bir gayret göstereceğiz."

Kocaeli'de Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye İş Kurumunu birlikte çalıştıracaklarını aktaran Bakan Işık, "İnşallah üniversite mezunu olup işsiz, bilişime yatkın olan gençlerimize çağrı yapıp onların bilişim alanında uzmanlaşması ve bu eğitimin sonunda uluslararası geçerliliği olan bir sertifika almaları için çalışmalarımızı eylül ayında başlatmış olacağız" dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 26 Haziran 2015 17:46

Gösterim: 1361

61 yıl sonra afla döndüğü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden bu yıl mezun olup diplomasını alan Fatma Mihriban Aktarı, “Mutluluktan uyuyamıyorum. Çocuklardan, hocalarımdan ayrılacağım için uyuyamıyorum. Onların hepsiyle abla kardeş gibi olduk. Eksiklerimizi birlikte tamamladık, sevinçlerimizi beraber kutladık" diye konuştu.

84 yaşında kep fırlattıÜsküdar'da yaşayan 84 yaşındaki Fatma Mihriban Aktarı, 61 yıl sonra afla döndüğü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'nden mezun oldu.

Üniversitenin Fındıklı'daki yerleşkesinde yapılan mezuniyet töreninde sahneye çağrılan ilk öğrenci olan Aktarı, mezuniyet belgesini fakültenin dekanı Mahmut Bozkurt'tan aldı. Aktarı, arkadaşlarıyla beraber törende kep de fırlattı.

1931'de Edremit'te doğan, ilkokulu burada, ortaokulu ise ailesinin işlerinin bozulması nedeniyle İstanbul'da bitiren Aktarı, Cumhuriyet Kız Lisesi'nden, 1945'te Çapa Öğretmen Okulu'na geçiş yaptı, okulun enstitüye dönüşmesiyle de öğretmen diplomasıyla mezun oldu.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'ne girmek isteyen ancak mezun fazlalığı gerekçesiyle Fransızca Bölümü'ne kayıt yaptırmak zorunda kalan Aktarı, okula başlayacağı gün babasını kaybedince okulu bıraktı ve çalışmak için 17 yaşında öğretmen olarak Erzincan'ın Refahiye İlçesi'ne atandı. Burada bir yıl öğretmenlik yapan, yaz tatilinde istifa ederek İstanbul'a dönen Fatma Mihriban Aktarı, İstanbul'da babasının çalıştığı şirketin matbaasında işe başladı. Matbaadaki müdürlerden birinin tavsiyesiyle hayali olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne 1951'de başvuru yapan Aktarı, resim bölümüne kabul edildi ve hem çalışıp hem de okumaya devam etti.

Aktarı, okula devam mecburiyeti şartının konması, iş yoğunluğu ve maddi sorunlar nedeniyle okulu tekrar bırakmak zorunda kalınca, eşinin şeker fabrikasında işe girmesiyle yeniden öğretmenliğe dönerek Anadolu'nun bir çok ilinde çalıştı. İstanbul'da da 20 yıl öğretmenlik yapıp, 2 erkek çocuk dünyaya getiren Aktarı, aynı dönemde Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni de bitirdi ve 1988'de emekli oldu.

Bu okula gelmek için kaç sene bekledin?

Emekli olduktan sonra, 2011'de öğrenci affıyla ilgili bir haberle tekrar okumaya karar veren Aktarı, oğlunun Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi'nde doçent olan bir arkadaşının yardımıyla arşivden dosyasını buldurdu ve 61 yıl sonra 2011'de okuluna başladı.

Fatma Mihriban Aktarı, mezuniyet töreninde okula başlamasından bu yana 4 senenin çok hızlı geçtiğini söyledi.

Okula başladığı ilk günlerde uyum sorunu yaşadığını belirten Aktarı, şunları kaydetti:

"Okuldan eve döndüğümde çantamı fırlattım attım. 'Artık okula gitmeyeceğim' dedim. Eşim kızdı. Ben 'Gitmeyeceğim, o çocuklarla okuyamam' dedim. Eşim razı olmadı ve 1 ay daha devam etmemi istedi. Ben okula döndüm ama çocuklarla uyum sağlayamıyordum. Geçen 61 senede yeteneğim sıfıra inmiş. Bir hocamın yanına gidip 6. günde okula devam edemeyeceğimi söyledim. 'Sen bu okula gelmek için kaç sene bekledin' diye sordu? '61 sene bekledin, 6 günde bırakacaksan bu olamaz, aklından çıkar" dedi. Öğrenci arkadaşlar ilk başta herkes kendi başına çalışırdı. Birlikleri beraberlikleri yoktu. Herkes yalnız yaşayan bir atölyeydi. Sonra o atölyeden ateş parçası gibi bir atölye çıkardık."

Daha sonra sınıf arkadaşlarıyla ilişkisinin düzeldiğini belirten Aktarı, "Daha ilerlemeye başladım. Çok çalışıyordum. Başucumda kültür dersleri kitabı, elimde kağıt kalem vardı. Evde yemek dışında başka bir iş yapmıyordum. Bunun dışında bütün günüm resimle geçiyordu. Okula gelmek için 3 vasıta değiştiriyordum. 2. sınıfta tekrar okulu bırakmak istedim, ön lisans diplomasıyla mezun olayım diye. Yine bırakmadılar. 'Siz bu okulda o kadar katkı yaptınız, sizi bırakmayız' dediler. 4 yıl geçti, nasıl geçti bilmiyorum" diye konuştu.

Günde iki kap yemek pişirmekle, evi temizlemekle kadın olunmaz

Mezun olacağı için çok heyecanlandığını anlatan Aktarı, bu nedenle 4 gündür uyuyamadığını belirtti.

Aktarı, "Oturma odasında sabaha karşı biraz uykuya dalıyorum hepsi o kadar. Mutluluktan uyuyamıyorum. Çocuklardan, hocalarımdan ayrılacağım için uyuyamıyorum. Onların hepsiyle abla kardeş gibi olduk. Eksiklerimizi birlikte tamamladık, sevinçlerimizi beraber kutladık, üzüntülerimizi birlikte paylaştık. Bu durumda insan ayrılırken korkunç bir strese giriyor. Bir de bitirmiş olmanın verdiği bir sevinç var. Bir de çok atak biri olduğum içim ne yapsam ne etsem diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı. 

Fotoğrafçılık ve Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nde misafir öğrenci olarak ders almayı planladığını anlatan Aktarı, gençlere ve kadınlara şu tavsiyelerde bulundu:

"Çalışacaklar, çok çalışacaklar. Gezsinler, eğlensinler ama her şeyi de zamanında yapsınlar. Metotlu ve disiplinli olsunlar, başladıkları işi bitirsinler. İnsanlara saygı duysunlar ve değer versinler. Kadınların en büyük kusuru, çalışma olayını rayına oturtamamaları. Günde iki kap yemek pişirmekle, evi temizlemekle kadın olunmaz. Okuma imkanları yoksa yardım için o kadar yer var ki, bir çok bakım evi, çocuk yuvası var. Evde oturacaklarına, buralara gidip bir bebeğin yüzünü okşasınlar, bir yaşlıyı yedirsinler."

65 senenin 61 senesi bu okula hasretle bitti

Mihriban Aktarı'nın eşi Şahap Aktarı ise eşinin çok istediği okuldan mezun olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Eşiyle 65 yıldır birlikte olduklarını kaydeden Şahap Aktarı, "Bu 65 senenin 61 senesi bu okula hasretle bitti. Çok şükür o hasretine kavuştu ben de rahat ettim. Aile reisi olarak çok mutluyum. Her daim karşılıklı büyük fedakarlıklar içinde olduk. Mutlu bir aileyiz. Birbirimizi seviyoruz, çocuklarımız, torunlarımız var" diye konuştu. 

Babaannem benden daha çalışkan bir öğrencidir

Fatma Mihriban Aktarı'nın torunu Elgiz Aktarı da babaannesiyle gurur duyduğunu ifade ederek, "Umarım bütün herkes bundan feyiz alarak onun gibi hayallerinin peşinden koşar. Babaannem benden daha çalışkan bir öğrencidir. Her daim okulunu aksatmadan, ödevlerini zamanında yetiştirir. Buradan çok iyi bir şekilde mezun oldu. Çok çalışkan bir öğrencidir" dedi.

Mihriban Aktarı'nın oğlu, gelini ve akrabalarının da katıldığı törende, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yalçın Karayağız, Aktarı'ya plaket sundu.

> Afla döndü, 84’ünde kep fırlattı

61 yıl sonra afla döndüğü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden bu yıl mezun olup diplomasını alan Fatma Mihriban Aktarı, “Mutluluktan uyuyamıyorum. Çocuklardan, hocalarımdan ayrılacağım için uyuyamıyorum. Onların hepsiyle abla kardeş gibi olduk. Eksiklerimizi birlikte tamamladık, sevinçlerimizi beraber kutladık" diye konuştu.

84 yaşında kep fırlattıÜsküdar'da yaşayan 84 yaşındaki Fatma Mihriban Aktarı, 61 yıl sonra afla döndüğü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'nden mezun oldu.

Üniversitenin Fındıklı'daki yerleşkesinde yapılan mezuniyet töreninde sahneye çağrılan ilk öğrenci olan Aktarı, mezuniyet belgesini fakültenin dekanı Mahmut Bozkurt'tan aldı. Aktarı, arkadaşlarıyla beraber törende kep de fırlattı.

1931'de Edremit'te doğan, ilkokulu burada, ortaokulu ise ailesinin işlerinin bozulması nedeniyle İstanbul'da bitiren Aktarı, Cumhuriyet Kız Lisesi'nden, 1945'te Çapa Öğretmen Okulu'na geçiş yaptı, okulun enstitüye dönüşmesiyle de öğretmen diplomasıyla mezun oldu.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'ne girmek isteyen ancak mezun fazlalığı gerekçesiyle Fransızca Bölümü'ne kayıt yaptırmak zorunda kalan Aktarı, okula başlayacağı gün babasını kaybedince okulu bıraktı ve çalışmak için 17 yaşında öğretmen olarak Erzincan'ın Refahiye İlçesi'ne atandı. Burada bir yıl öğretmenlik yapan, yaz tatilinde istifa ederek İstanbul'a dönen Fatma Mihriban Aktarı, İstanbul'da babasının çalıştığı şirketin matbaasında işe başladı. Matbaadaki müdürlerden birinin tavsiyesiyle hayali olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne 1951'de başvuru yapan Aktarı, resim bölümüne kabul edildi ve hem çalışıp hem de okumaya devam etti.

Aktarı, okula devam mecburiyeti şartının konması, iş yoğunluğu ve maddi sorunlar nedeniyle okulu tekrar bırakmak zorunda kalınca, eşinin şeker fabrikasında işe girmesiyle yeniden öğretmenliğe dönerek Anadolu'nun bir çok ilinde çalıştı. İstanbul'da da 20 yıl öğretmenlik yapıp, 2 erkek çocuk dünyaya getiren Aktarı, aynı dönemde Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni de bitirdi ve 1988'de emekli oldu.

Bu okula gelmek için kaç sene bekledin?

Emekli olduktan sonra, 2011'de öğrenci affıyla ilgili bir haberle tekrar okumaya karar veren Aktarı, oğlunun Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi'nde doçent olan bir arkadaşının yardımıyla arşivden dosyasını buldurdu ve 61 yıl sonra 2011'de okuluna başladı.

Fatma Mihriban Aktarı, mezuniyet töreninde okula başlamasından bu yana 4 senenin çok hızlı geçtiğini söyledi.

Okula başladığı ilk günlerde uyum sorunu yaşadığını belirten Aktarı, şunları kaydetti:

"Okuldan eve döndüğümde çantamı fırlattım attım. 'Artık okula gitmeyeceğim' dedim. Eşim kızdı. Ben 'Gitmeyeceğim, o çocuklarla okuyamam' dedim. Eşim razı olmadı ve 1 ay daha devam etmemi istedi. Ben okula döndüm ama çocuklarla uyum sağlayamıyordum. Geçen 61 senede yeteneğim sıfıra inmiş. Bir hocamın yanına gidip 6. günde okula devam edemeyeceğimi söyledim. 'Sen bu okula gelmek için kaç sene bekledin' diye sordu? '61 sene bekledin, 6 günde bırakacaksan bu olamaz, aklından çıkar" dedi. Öğrenci arkadaşlar ilk başta herkes kendi başına çalışırdı. Birlikleri beraberlikleri yoktu. Herkes yalnız yaşayan bir atölyeydi. Sonra o atölyeden ateş parçası gibi bir atölye çıkardık."

Daha sonra sınıf arkadaşlarıyla ilişkisinin düzeldiğini belirten Aktarı, "Daha ilerlemeye başladım. Çok çalışıyordum. Başucumda kültür dersleri kitabı, elimde kağıt kalem vardı. Evde yemek dışında başka bir iş yapmıyordum. Bunun dışında bütün günüm resimle geçiyordu. Okula gelmek için 3 vasıta değiştiriyordum. 2. sınıfta tekrar okulu bırakmak istedim, ön lisans diplomasıyla mezun olayım diye. Yine bırakmadılar. 'Siz bu okulda o kadar katkı yaptınız, sizi bırakmayız' dediler. 4 yıl geçti, nasıl geçti bilmiyorum" diye konuştu.

Günde iki kap yemek pişirmekle, evi temizlemekle kadın olunmaz

Mezun olacağı için çok heyecanlandığını anlatan Aktarı, bu nedenle 4 gündür uyuyamadığını belirtti.

Aktarı, "Oturma odasında sabaha karşı biraz uykuya dalıyorum hepsi o kadar. Mutluluktan uyuyamıyorum. Çocuklardan, hocalarımdan ayrılacağım için uyuyamıyorum. Onların hepsiyle abla kardeş gibi olduk. Eksiklerimizi birlikte tamamladık, sevinçlerimizi beraber kutladık, üzüntülerimizi birlikte paylaştık. Bu durumda insan ayrılırken korkunç bir strese giriyor. Bir de bitirmiş olmanın verdiği bir sevinç var. Bir de çok atak biri olduğum içim ne yapsam ne etsem diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı. 

Fotoğrafçılık ve Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nde misafir öğrenci olarak ders almayı planladığını anlatan Aktarı, gençlere ve kadınlara şu tavsiyelerde bulundu:

"Çalışacaklar, çok çalışacaklar. Gezsinler, eğlensinler ama her şeyi de zamanında yapsınlar. Metotlu ve disiplinli olsunlar, başladıkları işi bitirsinler. İnsanlara saygı duysunlar ve değer versinler. Kadınların en büyük kusuru, çalışma olayını rayına oturtamamaları. Günde iki kap yemek pişirmekle, evi temizlemekle kadın olunmaz. Okuma imkanları yoksa yardım için o kadar yer var ki, bir çok bakım evi, çocuk yuvası var. Evde oturacaklarına, buralara gidip bir bebeğin yüzünü okşasınlar, bir yaşlıyı yedirsinler."

65 senenin 61 senesi bu okula hasretle bitti

Mihriban Aktarı'nın eşi Şahap Aktarı ise eşinin çok istediği okuldan mezun olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Eşiyle 65 yıldır birlikte olduklarını kaydeden Şahap Aktarı, "Bu 65 senenin 61 senesi bu okula hasretle bitti. Çok şükür o hasretine kavuştu ben de rahat ettim. Aile reisi olarak çok mutluyum. Her daim karşılıklı büyük fedakarlıklar içinde olduk. Mutlu bir aileyiz. Birbirimizi seviyoruz, çocuklarımız, torunlarımız var" diye konuştu. 

Babaannem benden daha çalışkan bir öğrencidir

Fatma Mihriban Aktarı'nın torunu Elgiz Aktarı da babaannesiyle gurur duyduğunu ifade ederek, "Umarım bütün herkes bundan feyiz alarak onun gibi hayallerinin peşinden koşar. Babaannem benden daha çalışkan bir öğrencidir. Her daim okulunu aksatmadan, ödevlerini zamanında yetiştirir. Buradan çok iyi bir şekilde mezun oldu. Çok çalışkan bir öğrencidir" dedi.

Mihriban Aktarı'nın oğlu, gelini ve akrabalarının da katıldığı törende, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yalçın Karayağız, Aktarı'ya plaket sundu.

Son Güncelleme: Cuma, 26 Haziran 2015 14:32

Gösterim: 1767

Şanlıurfa'dan Eskişehir'in Alpu ilçesine gelip çadırda kalan tarım işçilerinin çocukları, Göç Okulu Projesi kapsamında mera alanında kurulan Türkiye'deki ilk uygulama okulunda eğitim görecek.

sıra meraAnadolu Üniversitesi (AÜ), Milli Eğitim Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu işbirliğiyle gerçekleştirilen Göç Okulu Projesi kapsamında kurulan Türkiye'deki ilk uygulama okulunda Şanlıurfa'dan Eskişehir'in Alpu ilçesine gelip yaklaşık 2 bin 500 çadırda kalan geçici tarım işçilerine ve çocuklarına eğitim verilecek.

Alpu ilçesi yakınlarında bir mera alanında kurulan iki çadırdan oluşturulan yaklaşık 200 öğrencinin eğitim göreceği sınıflarda, çocukların eğitimlerinin yanı sıra yetişkinlere de mesleki eğitim konularında çeşitli bilgiler verilecek.

Göç Okulu Proje Koordinatörü ve BM Nüfus Fonu Medya ve Savunuculuk Uzmanı Handan Kaygusuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, amaçlarının 1 yıl önce BM Nüfus Fonu ile AÜ'nün savunuculuk, farkındalık ve iletişim faaliyetleri ile başlattıkları bu projede mevsimlik tarım işçilerinin durumunu ortaya çıkarabilmek, görünmeyenleri ve duyulmayanları ifade edebilmek olduğunu söyledi.

Her yıl Şanlıurfa'dan Eskişehir'e gelen tarım işçilerinin bulunduğunu ifade eden Kaygusuz, şöyle konuştu:

"Alpu ilçesinde yaklaşık 2 bin 500 çadır bulunmakta ve her çadırın içinde 10 kişi yaşıyor. 25 bin kişi gibi büyük bir rakam var. Burada insanların sahip olduğu hiçbir şey yok. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, sahip olabilecekleri hiçbir alan yok. Su ve elektrik yok. Çocuklar eğitimlerine devam edemiyorlar çünkü yılın 8 ayı Eskişehir'de tarlalarda çalışıyorlar. Türkiye'de yaklaşık 5 milyon civarında geçici tarım işçisi bulunmakta. Bu işçiler yaşadıkları Şanlıurfa'dan ülkenin 48 ayrı kentine dağılıyorlar ve yaşamlarını idame ettirebilmek için tarlalarda çalışıyorlar. Bulundukları alanlar genellikle kentten çok uzak olan mera alanları. Bu sebeple sosyal bir hayatları yok. Aileleri ile birlikte tarlaya çalışmaya giden çocuklar 8 ay boyunca eğitimden mahrum kalıyorlar. Projenin amacı, hem bu çocukların eğitimlerinden geri kalmamaları hem de aile bireylerinin çeşitli konularda bilgilendirilmelerini sağlamak. Kurulan iki çadır sınıfta yaklaşık 200 öğrenci eğitim görecek."

Genç kızlar çocuk olmadan kadın oluyorlar

Kaygusuz, Göç Okulu Projesi'nde kadınlar için de yer olduğunu dile getirerek, geçici tarım işçisi kadınların günün 12-13 saati çalışmak zorunda kaldığını, çadırda, tarlada büyük bir sorumluluğun ve yükün altında ezildiklerini bildirdi.

Geçici tarım işçileri arasında çocuk gelinlerin de bulunduğunu belirten Kaygusuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geçici tarım işçisi kadınlar iki kat eziliyorlar. Tarlada çalışıyorlar, ev işlerini yürütüyorlar, çocuk bakımını yapıyorlar. 12-13 saat bir çalışma sistemi içerisinde adeta kendilerini tüketiyorlar. Buradaki genç kızlar çocuk olmadan kadın oluyorlar. O yüzden AÜ İletişim Fakültesi olarak bu çalışmayı başlattık. BM Nüfus Fonu çok büyük desteklerini sundu. Burada kadın doğum oranı çok yüksek, engelli çocukların doğumu oluyor. Bunun sebebi de akraba evliliklerinin olması. Bunlar için de bir çalışma yürütmemiz gerekiyor. Göç Okulu bu noktada mevsimlik tarım işçilerinin ailelerinin eğitimlerinin yanı sıra her konuda desteklenmeleri ve bilgilendirilmelerini sağlıyor. Bu insanlar dağların arkasında bulunuyor, aslında dokunulmayana dokunmak, onların seslerini ifade etmek, sorunlarını çözebilmek tabi ki toplum olarak bizim görevimiz. Yasaların eksik olması buradaki insanların haklarını buduyor."

Göç Okulu'nu iyi bir noktaya taşıyacağız

Kaygusuz, geçtiğimiz yıl kurulan TBMM Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu'nun ciddi çalışmalar yürüttüğünü anımsattı.

Ailelerin sorunlarının belirlenmesi için büyük bir çalışma başlatıldığını kaydeden Kaygusuz, şunları söyledi:

"Başta Eskişehir'in Alpu ilçesi bunun en güzel örneğini oluşturacak. Çocukların eğitiminin verilmesi aynı zamanda 19-25 yaş arasındaki yetişkinlerin eğitimlerinin sağlanması, bunun yanı sıra ailelerin sağlık, eğitim, çevre düzenlemeleri konusunda, kamu kurum ve kuruluşları ile çalışmalar aralıksız sürüyor. Göç Okulu'nu iyi bir noktaya taşıyacağız. Burada meslek edindirme kursları açacağız. Buradaki insanlar kendi memleketlerine döndükleri zaman ne yazık ki ekonominin dışında kalıyorlar. 4 ay boyunca hiç bir iş yapamıyorlar. Bu zaman zarfında alacakları mesleki eğitimlerle üretim içerisine dahil olacaklar ve aile ekonomilerine katkı sağlayacaklar."

Kaygusuz, Eskişehir'de çalışan mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin güçlendirilmesi ile sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerine erişimlerinin artırılmasına yönelik eğitim, farkındalık, iletişim kurma faaliyetlerini kapsayan Göç Okulu Projesi'nin Milli Eğitim Bakanlığı'nın da dahil olduğu, 3 paydaş kurumun çalışmalarıyla 2 yıl süreceğini kaydetti.

Geçici tarım işçisi Mahmut Ova ise çadırlarda zor şartlar altında yaşam mücadelesi verdiklerini, çocukların eğitimleri için projenin çok önemli olduğunu, onlar için büyük bir şans olduğunu vurguladı.

> Göç Okulu ile çocuklar merada eğitim görecek

Şanlıurfa'dan Eskişehir'in Alpu ilçesine gelip çadırda kalan tarım işçilerinin çocukları, Göç Okulu Projesi kapsamında mera alanında kurulan Türkiye'deki ilk uygulama okulunda eğitim görecek.

sıra meraAnadolu Üniversitesi (AÜ), Milli Eğitim Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu işbirliğiyle gerçekleştirilen Göç Okulu Projesi kapsamında kurulan Türkiye'deki ilk uygulama okulunda Şanlıurfa'dan Eskişehir'in Alpu ilçesine gelip yaklaşık 2 bin 500 çadırda kalan geçici tarım işçilerine ve çocuklarına eğitim verilecek.

Alpu ilçesi yakınlarında bir mera alanında kurulan iki çadırdan oluşturulan yaklaşık 200 öğrencinin eğitim göreceği sınıflarda, çocukların eğitimlerinin yanı sıra yetişkinlere de mesleki eğitim konularında çeşitli bilgiler verilecek.

Göç Okulu Proje Koordinatörü ve BM Nüfus Fonu Medya ve Savunuculuk Uzmanı Handan Kaygusuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, amaçlarının 1 yıl önce BM Nüfus Fonu ile AÜ'nün savunuculuk, farkındalık ve iletişim faaliyetleri ile başlattıkları bu projede mevsimlik tarım işçilerinin durumunu ortaya çıkarabilmek, görünmeyenleri ve duyulmayanları ifade edebilmek olduğunu söyledi.

Her yıl Şanlıurfa'dan Eskişehir'e gelen tarım işçilerinin bulunduğunu ifade eden Kaygusuz, şöyle konuştu:

"Alpu ilçesinde yaklaşık 2 bin 500 çadır bulunmakta ve her çadırın içinde 10 kişi yaşıyor. 25 bin kişi gibi büyük bir rakam var. Burada insanların sahip olduğu hiçbir şey yok. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, sahip olabilecekleri hiçbir alan yok. Su ve elektrik yok. Çocuklar eğitimlerine devam edemiyorlar çünkü yılın 8 ayı Eskişehir'de tarlalarda çalışıyorlar. Türkiye'de yaklaşık 5 milyon civarında geçici tarım işçisi bulunmakta. Bu işçiler yaşadıkları Şanlıurfa'dan ülkenin 48 ayrı kentine dağılıyorlar ve yaşamlarını idame ettirebilmek için tarlalarda çalışıyorlar. Bulundukları alanlar genellikle kentten çok uzak olan mera alanları. Bu sebeple sosyal bir hayatları yok. Aileleri ile birlikte tarlaya çalışmaya giden çocuklar 8 ay boyunca eğitimden mahrum kalıyorlar. Projenin amacı, hem bu çocukların eğitimlerinden geri kalmamaları hem de aile bireylerinin çeşitli konularda bilgilendirilmelerini sağlamak. Kurulan iki çadır sınıfta yaklaşık 200 öğrenci eğitim görecek."

Genç kızlar çocuk olmadan kadın oluyorlar

Kaygusuz, Göç Okulu Projesi'nde kadınlar için de yer olduğunu dile getirerek, geçici tarım işçisi kadınların günün 12-13 saati çalışmak zorunda kaldığını, çadırda, tarlada büyük bir sorumluluğun ve yükün altında ezildiklerini bildirdi.

Geçici tarım işçileri arasında çocuk gelinlerin de bulunduğunu belirten Kaygusuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geçici tarım işçisi kadınlar iki kat eziliyorlar. Tarlada çalışıyorlar, ev işlerini yürütüyorlar, çocuk bakımını yapıyorlar. 12-13 saat bir çalışma sistemi içerisinde adeta kendilerini tüketiyorlar. Buradaki genç kızlar çocuk olmadan kadın oluyorlar. O yüzden AÜ İletişim Fakültesi olarak bu çalışmayı başlattık. BM Nüfus Fonu çok büyük desteklerini sundu. Burada kadın doğum oranı çok yüksek, engelli çocukların doğumu oluyor. Bunun sebebi de akraba evliliklerinin olması. Bunlar için de bir çalışma yürütmemiz gerekiyor. Göç Okulu bu noktada mevsimlik tarım işçilerinin ailelerinin eğitimlerinin yanı sıra her konuda desteklenmeleri ve bilgilendirilmelerini sağlıyor. Bu insanlar dağların arkasında bulunuyor, aslında dokunulmayana dokunmak, onların seslerini ifade etmek, sorunlarını çözebilmek tabi ki toplum olarak bizim görevimiz. Yasaların eksik olması buradaki insanların haklarını buduyor."

Göç Okulu'nu iyi bir noktaya taşıyacağız

Kaygusuz, geçtiğimiz yıl kurulan TBMM Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu'nun ciddi çalışmalar yürüttüğünü anımsattı.

Ailelerin sorunlarının belirlenmesi için büyük bir çalışma başlatıldığını kaydeden Kaygusuz, şunları söyledi:

"Başta Eskişehir'in Alpu ilçesi bunun en güzel örneğini oluşturacak. Çocukların eğitiminin verilmesi aynı zamanda 19-25 yaş arasındaki yetişkinlerin eğitimlerinin sağlanması, bunun yanı sıra ailelerin sağlık, eğitim, çevre düzenlemeleri konusunda, kamu kurum ve kuruluşları ile çalışmalar aralıksız sürüyor. Göç Okulu'nu iyi bir noktaya taşıyacağız. Burada meslek edindirme kursları açacağız. Buradaki insanlar kendi memleketlerine döndükleri zaman ne yazık ki ekonominin dışında kalıyorlar. 4 ay boyunca hiç bir iş yapamıyorlar. Bu zaman zarfında alacakları mesleki eğitimlerle üretim içerisine dahil olacaklar ve aile ekonomilerine katkı sağlayacaklar."

Kaygusuz, Eskişehir'de çalışan mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin güçlendirilmesi ile sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerine erişimlerinin artırılmasına yönelik eğitim, farkındalık, iletişim kurma faaliyetlerini kapsayan Göç Okulu Projesi'nin Milli Eğitim Bakanlığı'nın da dahil olduğu, 3 paydaş kurumun çalışmalarıyla 2 yıl süreceğini kaydetti.

Geçici tarım işçisi Mahmut Ova ise çadırlarda zor şartlar altında yaşam mücadelesi verdiklerini, çocukların eğitimleri için projenin çok önemli olduğunu, onlar için büyük bir şans olduğunu vurguladı.

Son Güncelleme: Cuma, 26 Haziran 2015 14:51

Gösterim: 1372

MEB'in hazırladığı Türk İşaret Dili Sözlüğü'nde, engelli bireylerin günlük konuşmalarında en sık kullandıkları 2 bin 607 sözcük bulunuyor.


işaret dili kapakMilli Eğitim Bakanlığı (MEB), işitme engelli öğrenciler için Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırladı.

Bakanlık, işitme engellilerin bir arada etkileşim içinde bulunduğu her durumda kendiliğinden, doğal olarak gelişen ve kültürel aktarım yoluyla nesilden nesile geçen işaret dilinde ortaklık sağlanması ve dile kaynaklık etmesi için çalışma başlattı.

Bu kapsamda, daha önceki çalışmalara ek olarak Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırlandı. Sözlükte, işitme engelli bireylerin, günlük konuşmalarında en sık kullandıkları 2 bin 607 sözcüğe yer verildi. Sözlükte, 2 bin 607 sözcükten her birinin işaretini temsil eden bir ya da birkaç görsel, elin ayrıntıları ve işaretin sözel anlatımıyla bulunuyor. Sözlükte ayrıca görseller ve çizimler yoluyla her bir işaretin şekli, konumu (hareket alanı) ve simetrisine ayrı ayrı yer veriliyor.

İşitme engelli bireylerin hem Türkçe'yi hem de bilmedikleri sözcüklerin işaretlerini öğrenmelerine; dilsel, bilişsel ve sosyal-duygusal yetersizliklerinin giderilmesine ve bu alanlarda gelişmelerine, yaşadıkları kültürü, sosyal ve doğal çevreyi tanımalarına katkı sağlamayı amaçlayan sözlük, 10 bin adet basıldı.

Sözlük sayesinde işiten bireyler de Türk işaret dilini standartlarına uygun öğrenebilecek. Böylelikle işaret dili öğrenen işitenlerin, engelli bireylerle kolaylıkla iletişim kurabilmeleri de mümkün olabilecek. Sözlüğün, işitme engelli bireyler arasındaki iletişimin gelişmesine, onların bilgi kaynaklarına kolaylıkla ulaşmalarına, kültür aktarımının kolaylaşmasına ve hızlanmasına da katkı sağlayacağı öngörülüyor.

Türk İşaret Dili Sözlüğü'nün, ülkede işitme engelli bireylerin farklı bölgelerde işaret dilinde var olan farklı kullanımların ortadan kaldırılarak, bu alanda ülke genelinde belirli bir standart oluşturulmasına da katkı sağlaması bekleniyor. Böylece, kimi kavram ve terimlerin sözcüklerine ait işaretlerin, bölgeden bölgeye ya da yöreden yöreye değişiklik göstermesinin de önüne geçilmiş olacak.

> MEB işitme engellilere sözlük hazırladı

MEB'in hazırladığı Türk İşaret Dili Sözlüğü'nde, engelli bireylerin günlük konuşmalarında en sık kullandıkları 2 bin 607 sözcük bulunuyor.


işaret dili kapakMilli Eğitim Bakanlığı (MEB), işitme engelli öğrenciler için Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırladı.

Bakanlık, işitme engellilerin bir arada etkileşim içinde bulunduğu her durumda kendiliğinden, doğal olarak gelişen ve kültürel aktarım yoluyla nesilden nesile geçen işaret dilinde ortaklık sağlanması ve dile kaynaklık etmesi için çalışma başlattı.

Bu kapsamda, daha önceki çalışmalara ek olarak Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırlandı. Sözlükte, işitme engelli bireylerin, günlük konuşmalarında en sık kullandıkları 2 bin 607 sözcüğe yer verildi. Sözlükte, 2 bin 607 sözcükten her birinin işaretini temsil eden bir ya da birkaç görsel, elin ayrıntıları ve işaretin sözel anlatımıyla bulunuyor. Sözlükte ayrıca görseller ve çizimler yoluyla her bir işaretin şekli, konumu (hareket alanı) ve simetrisine ayrı ayrı yer veriliyor.

İşitme engelli bireylerin hem Türkçe'yi hem de bilmedikleri sözcüklerin işaretlerini öğrenmelerine; dilsel, bilişsel ve sosyal-duygusal yetersizliklerinin giderilmesine ve bu alanlarda gelişmelerine, yaşadıkları kültürü, sosyal ve doğal çevreyi tanımalarına katkı sağlamayı amaçlayan sözlük, 10 bin adet basıldı.

Sözlük sayesinde işiten bireyler de Türk işaret dilini standartlarına uygun öğrenebilecek. Böylelikle işaret dili öğrenen işitenlerin, engelli bireylerle kolaylıkla iletişim kurabilmeleri de mümkün olabilecek. Sözlüğün, işitme engelli bireyler arasındaki iletişimin gelişmesine, onların bilgi kaynaklarına kolaylıkla ulaşmalarına, kültür aktarımının kolaylaşmasına ve hızlanmasına da katkı sağlayacağı öngörülüyor.

Türk İşaret Dili Sözlüğü'nün, ülkede işitme engelli bireylerin farklı bölgelerde işaret dilinde var olan farklı kullanımların ortadan kaldırılarak, bu alanda ülke genelinde belirli bir standart oluşturulmasına da katkı sağlaması bekleniyor. Böylece, kimi kavram ve terimlerin sözcüklerine ait işaretlerin, bölgeden bölgeye ya da yöreden yöreye değişiklik göstermesinin de önüne geçilmiş olacak.

Son Güncelleme: Cuma, 26 Haziran 2015 15:01

Gösterim: 1312


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.