Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Amerika’da başlayan ve dünya çapında 150’den fazla noktada çocukların zihinsel ve bilişsel gelişimlerine destek olmayı hedefleyen Engineering For Kids (EFK), Türkiye’deki merkez ofisinde, farklı eğitim ve aktivite kurumlarında çocuklar ile buluşuyor.
Çocuklara eğlenerek öğrenme ve “neden” sorusunun deneysel yönden yanıtlayabilme fırsatı sunan EFK’da, 4-14 yaş arası çocuklara 6 farklı mühendislik dalında eğitimler sunuluyor. Çocukları doğal mühendisler olarak kabul eden EFK’da çocukların problem çözme yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olunurken, çocukların nesnelerin nasıl çalıştıklarını keşfetmeleri, matematik ve bilim kavramlarını eğlenceli ve uygulamalı bir yöntem ile öğrenmeleri teşvik ediliyor. Türkiye’deki eğitim kurumları için de dünya çapında kabul görmüş yeni bir iş ortağı olan EFK’nın Türkiye Kurucusu Esra Tunçok Kilyar, “Her çocuk mühendis yetenekleri ile doğar. Eğitim kurumları, eğitmenler ve ailelerin desteği ile de bu yetenek gelişir. Biz STEM metodu ile çocuklara 21. yüzyıl becerilerini kazandırıyoruz” dedi.
Engineering For Kids’in amacı ve içeriği nedir?
Engineering for Kids (EFK), fen, matematik ve teknoloji eğitimi alanlarında yoğun bir eğitim geçmişine ve 20 yılı aşkın ders verme tecrübesine sahip olan eğitimci Dori Roberts'ın fikri olarak Amerika’da doğan bir eğitim merkezi. Engineering For Kids, ABD'de açıldığı 2009 yılından bu yana 150'yi aşkın merkezi aracılığı ile dünya çapında binlerce çocuğa ulaşmıştır. Kurum, okul sonrası etkinliklerinden yaz kamplarına ve doğum günü partilerine uzanan bir ürün ve hizmet yelpazesi ile çocukların zihinlerini işleyip şekillendirmektedir. Engineering for Kids olarak mottomuz; “Yeni Nesil Mühendislere İlham Veriyoruz”.
Amerika’da doğan ve 30 ülkede uygulanan EFK eğitimlerini, 2015 yılının sonunda ülkemize taşıdık. EFK merkez ofisimizde, eğitim kurumlarında ve özel aktivite merkezilerinde eğitimlerimize devam ediyoruz.
Farklı mühendislik alanlarındaki programlarımız sayesinde çocukların problem çözme yeteneğinin geliştirmesine yardımcı olurken, çocukları nesnelerin nasıl çalıştıklarını keşfetmeye de teşvik ediyoruz. Gerçek yaşamda karşılaşabilecekleri temel günlük problemleri bile aşabilmek için ihtiyaç duyacakları matematik ve bilim kavramlarını eğlenceli ve uygulamalı bir yöntem ile öğreterek onları motive etmeyi amaçlıyoruz.
Eğitimleriniz hangi yaş grupları için?
Çocuklar içinde bulundukları yaş grubuna bağlı olarak farklı ihtiyaçlara ve öğrenme becerilerine sahip oluyorlar. Engineering For Kids olarak eğitimlerimizi her yaş grubunun ihtiyacını en iyi şekilde karşılamak üzere üç farklı seviye için kurguladık. Bu kapsamda 4-7 yaş arası çocuklar Acemi Mühendisler programına, 8-11 yaş çocuklar Çırak Mühendisler programına kayıt yaptırabiliyorken, 12-14 yaş gençler Usta Mühendisler programında eğitim alabiliyor.
Ayrıca, bilimsel temalı doğum günü partileri ile çocuklar eğlenirken öğrenirken, okullarda, yaz kamplarında ve EFK merkezinde çocuklar için eğlenceli bilimsel deneyleri bir araya getirip, çeşitli etkinlikler düzenliyoruz.
HEM TASARLAYIP HEM DE ÜRETİYORLAR
Hangi mühendislik alanlarında programlarınız bulunuyor?
Standart akademik kavramlarını gerçek yaşamda karşılaşılan problemlerle harmanlayan ve çocukları, bilimi, teknolojiyi, mühendisliği ve matematiği kullanarak çözüm ortaya koymaya teşvik eden bir merkez olarak, farklı mühendislik dallarında eğitimler sunuyoruz. Uzay ve havacılık, inşaat, elektrik, kimya, endüstri ve makine mühendisliği alanlarında uygulamalı eğitimlerimizi 6 haftalık programlar, hafta sonu atölyeleri, doğum günü kutlamaları gibi farklı konsept ve içeriklerde sunuyoruz.
Çocuklar her mühendislik branşında, mühendislik tasarım süreçlerini kullanarak tasarlamayı, üretmeyi, denemeyi, yanılmayı, hata bulmayı ve çözüm üretmeyi öğreniyorlar. Örneğin uzay ve havacılık dersinde ‘Mars’a inen roket’i kendileri yapıyorlar. Bunu yaparken yer çekimi ve kaldırma kuvvetini, havanın itme kuvvetini görmüş oluyorlar. Öte yandan inşaat dersinde yapı tasarlayıp deprem simülatöründe sağlamlığını test ediyorlar, kimya dersinde ise kendi maddelerini sentezleyerek moleküler bileşim, karışım, bileşik ve sıvı madde kavramlarını öğrenebiliyorlar.
Önümüzdeki dönemde, çevre mühendisliğinden, gemi mühendisliğine, lego robotik çalışmalarından donanım mühendisliğine kadar değişen programları da sistemimize ekliyor olacağız.
Sunduğunuz eğitim sadece mühendis olmayı düşünen çocuklar için mi uygun?
Aslında biz çocukların bilişsel ve zihinsel gelişimine destek olmayı, onların merak duygularını beslemeyi ve olaylar karşısında çözüm ortaya koyabilme becerisi kazandırmayı hedefliyoruz. EFK eğitimlerini Türkiye’deki sınav sistemine hazırlık olarak değerlendirmemek, çocukların tüm hayatına etki edecek kazanımları onlara erken yaşlarda aşılamak olarak bakmak çok daha doğru olacaktır. Öte yandan çocuğum mühendis olsun, doktor olsun diye onları daha ilkokulda kalıplara sokmaya başlayan ebeveynlerin tavırlarını da değiştirmek istiyoruz. Programların en temel amaçlarından biri de çocuklar arasında oluşturulmaya çalışılan rekabet duygusunu törpüleyip, yardımlaşmayı aşılamak. Her şeyi bir arada yapan çocuklar birbirlerinin yeteneklerinin de ortaya çıkmasına yardımcı oluyorlar.
EFK İLE SINIFLAR ÖĞRENME MERKEZLİ OLUYOR
STEM metodolojisinden bahseder misiniz? Farkı nedir?
Engineering for Kids’de eğitim, STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik ) felsefesini benimseyerek öğretmen merkezli sınıftan, problem çözme, keşif ve araştırmayla öğrenme merkezli bir sınıfa dönüşmektedir. STEM ile standart akademik kavramlar gerçek yaşamda karşılaşılan problemlerle harmanlanır ve öğrenciler çözümlerinde bilimi, teknolojiyi, mühendisliği ve matematiği uygulamaya teşvik edilir. Yapılan deneyler ve uygulamalar sayesinde çocuklar hem el becerilerini ve düşünce tarzını geliştirir hem de eğlenerek öğrenir. Böylece öğrenciler STEM bilgilerini geliştirirken okul, toplum ve gerçek yaşama ilişkin konu ve sorunlar arasında bağlantılar kurabilmektedir. ABD’de metodu uygulayan okullara yıllık 3 milyar dolar bütçe ayrılıyor ve geleceğin çocuklarının ancak bu yöntemle yetişebileceği savunuluyor. Metodun temel amacıysa sınıfın merkezini öğrenci olarak belirlemek ve onların problem çözmede bilimi, teknolojiyi, mühendisliği ve matematiği uygulayarak öğrenmelerini sağlamak. Çocuklar hata yaparak ve bu hataları kendi keşfettikleri yollarla telafi ederek öğreniyor.
MÜHENDİSLİK TASARIM SÜRECİNİN 6 KAVRAMI UYGULANIYOR
EFK, eğitim sistemi içerisinde tamamlayıcı, destek bir rol üstleniyor diyebilir miyiz?
Elbette. Engineering for Kids aracılığı ile birçok ülkenin eğitim sistemini inceleme şansımız oldu. Birçok ülkeye karşın, ülkemizde matematik ve fen bilimleri dersleri küçük yaşlarda başlıyor, bu sevindirici bir durum. Çocuklar 4-5 yaşında bu kavramları öğrenmeye başlıyorlar. Biz de EFK olarak bu dönemde devreye giriyoruz. Okul öncesi kurumlarda ve ilköğretim okullarımızda sunulan eğitimlere ek olarak 4-14 yaş arası çocuklara, mühendislik tasarım sürecini öğretip deneyimletirken, STEM metodolojisi ile çağın gerektirdiği 21. yüzyıl becerilerini kazandırıyoruz.
Eğitimlerimizi, mühendislik tasarım süreci olan 6 kavram odaklı gerçekleştiriyoruz: SOR, DÜŞÜN, TASARLA, YAP, TEST ET, GELİŞTİR. Çocuklar yaş gruplarına göre farklı sınıflarda, 6 farklı mühendislik dalında bu süreci tamamlıyorlar.
Mevcut eğitim sisteminde tamamlayıcı rol üstlenirken, veli ve eğitim kurumu ile iç içe çalışıyoruz. Eğitim kurumlarının mevcut eğitim politikasına entegre olarak öğrencilerine ayrıcalıklı bir fayda sağlıyoruz.
Velilerin de talebi olan, çocuklarının mevcut eğitimlerini sürdürürken, hem güzel vakit geçirecekleri, hem de eğlenirken öğrenecekleri, günü yakalayacakları 21. yüzyıl becerilerini öğreterek takdirlerini kazanıyoruz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Röportaj
Amerika’da başlayan ve dünya çapında 150’den fazla noktada çocukların zihinsel ve bilişsel gelişimlerine destek olmayı hedefleyen Engineering For Kids (EFK), Türkiye’deki merkez ofisinde, farklı eğitim ve aktivite kurumlarında çocuklar ile buluşuyor.
Çocuklara eğlenerek öğrenme ve “neden” sorusunun deneysel yönden yanıtlayabilme fırsatı sunan EFK’da, 4-14 yaş arası çocuklara 6 farklı mühendislik dalında eğitimler sunuluyor. Çocukları doğal mühendisler olarak kabul eden EFK’da çocukların problem çözme yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olunurken, çocukların nesnelerin nasıl çalıştıklarını keşfetmeleri, matematik ve bilim kavramlarını eğlenceli ve uygulamalı bir yöntem ile öğrenmeleri teşvik ediliyor. Türkiye’deki eğitim kurumları için de dünya çapında kabul görmüş yeni bir iş ortağı olan EFK’nın Türkiye Kurucusu Esra Tunçok Kilyar, “Her çocuk mühendis yetenekleri ile doğar. Eğitim kurumları, eğitmenler ve ailelerin desteği ile de bu yetenek gelişir. Biz STEM metodu ile çocuklara 21. yüzyıl becerilerini kazandırıyoruz” dedi.
Engineering For Kids’in amacı ve içeriği nedir?
Engineering for Kids (EFK), fen, matematik ve teknoloji eğitimi alanlarında yoğun bir eğitim geçmişine ve 20 yılı aşkın ders verme tecrübesine sahip olan eğitimci Dori Roberts'ın fikri olarak Amerika’da doğan bir eğitim merkezi. Engineering For Kids, ABD'de açıldığı 2009 yılından bu yana 150'yi aşkın merkezi aracılığı ile dünya çapında binlerce çocuğa ulaşmıştır. Kurum, okul sonrası etkinliklerinden yaz kamplarına ve doğum günü partilerine uzanan bir ürün ve hizmet yelpazesi ile çocukların zihinlerini işleyip şekillendirmektedir. Engineering for Kids olarak mottomuz; “Yeni Nesil Mühendislere İlham Veriyoruz”.
Amerika’da doğan ve 30 ülkede uygulanan EFK eğitimlerini, 2015 yılının sonunda ülkemize taşıdık. EFK merkez ofisimizde, eğitim kurumlarında ve özel aktivite merkezilerinde eğitimlerimize devam ediyoruz.
Farklı mühendislik alanlarındaki programlarımız sayesinde çocukların problem çözme yeteneğinin geliştirmesine yardımcı olurken, çocukları nesnelerin nasıl çalıştıklarını keşfetmeye de teşvik ediyoruz. Gerçek yaşamda karşılaşabilecekleri temel günlük problemleri bile aşabilmek için ihtiyaç duyacakları matematik ve bilim kavramlarını eğlenceli ve uygulamalı bir yöntem ile öğreterek onları motive etmeyi amaçlıyoruz.
Eğitimleriniz hangi yaş grupları için?
Çocuklar içinde bulundukları yaş grubuna bağlı olarak farklı ihtiyaçlara ve öğrenme becerilerine sahip oluyorlar. Engineering For Kids olarak eğitimlerimizi her yaş grubunun ihtiyacını en iyi şekilde karşılamak üzere üç farklı seviye için kurguladık. Bu kapsamda 4-7 yaş arası çocuklar Acemi Mühendisler programına, 8-11 yaş çocuklar Çırak Mühendisler programına kayıt yaptırabiliyorken, 12-14 yaş gençler Usta Mühendisler programında eğitim alabiliyor.
Ayrıca, bilimsel temalı doğum günü partileri ile çocuklar eğlenirken öğrenirken, okullarda, yaz kamplarında ve EFK merkezinde çocuklar için eğlenceli bilimsel deneyleri bir araya getirip, çeşitli etkinlikler düzenliyoruz.
HEM TASARLAYIP HEM DE ÜRETİYORLAR
Hangi mühendislik alanlarında programlarınız bulunuyor?
Standart akademik kavramlarını gerçek yaşamda karşılaşılan problemlerle harmanlayan ve çocukları, bilimi, teknolojiyi, mühendisliği ve matematiği kullanarak çözüm ortaya koymaya teşvik eden bir merkez olarak, farklı mühendislik dallarında eğitimler sunuyoruz. Uzay ve havacılık, inşaat, elektrik, kimya, endüstri ve makine mühendisliği alanlarında uygulamalı eğitimlerimizi 6 haftalık programlar, hafta sonu atölyeleri, doğum günü kutlamaları gibi farklı konsept ve içeriklerde sunuyoruz.
Çocuklar her mühendislik branşında, mühendislik tasarım süreçlerini kullanarak tasarlamayı, üretmeyi, denemeyi, yanılmayı, hata bulmayı ve çözüm üretmeyi öğreniyorlar. Örneğin uzay ve havacılık dersinde ‘Mars’a inen roket’i kendileri yapıyorlar. Bunu yaparken yer çekimi ve kaldırma kuvvetini, havanın itme kuvvetini görmüş oluyorlar. Öte yandan inşaat dersinde yapı tasarlayıp deprem simülatöründe sağlamlığını test ediyorlar, kimya dersinde ise kendi maddelerini sentezleyerek moleküler bileşim, karışım, bileşik ve sıvı madde kavramlarını öğrenebiliyorlar.
Önümüzdeki dönemde, çevre mühendisliğinden, gemi mühendisliğine, lego robotik çalışmalarından donanım mühendisliğine kadar değişen programları da sistemimize ekliyor olacağız.
Sunduğunuz eğitim sadece mühendis olmayı düşünen çocuklar için mi uygun?
Aslında biz çocukların bilişsel ve zihinsel gelişimine destek olmayı, onların merak duygularını beslemeyi ve olaylar karşısında çözüm ortaya koyabilme becerisi kazandırmayı hedefliyoruz. EFK eğitimlerini Türkiye’deki sınav sistemine hazırlık olarak değerlendirmemek, çocukların tüm hayatına etki edecek kazanımları onlara erken yaşlarda aşılamak olarak bakmak çok daha doğru olacaktır. Öte yandan çocuğum mühendis olsun, doktor olsun diye onları daha ilkokulda kalıplara sokmaya başlayan ebeveynlerin tavırlarını da değiştirmek istiyoruz. Programların en temel amaçlarından biri de çocuklar arasında oluşturulmaya çalışılan rekabet duygusunu törpüleyip, yardımlaşmayı aşılamak. Her şeyi bir arada yapan çocuklar birbirlerinin yeteneklerinin de ortaya çıkmasına yardımcı oluyorlar.
EFK İLE SINIFLAR ÖĞRENME MERKEZLİ OLUYOR
STEM metodolojisinden bahseder misiniz? Farkı nedir?
Engineering for Kids’de eğitim, STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik ) felsefesini benimseyerek öğretmen merkezli sınıftan, problem çözme, keşif ve araştırmayla öğrenme merkezli bir sınıfa dönüşmektedir. STEM ile standart akademik kavramlar gerçek yaşamda karşılaşılan problemlerle harmanlanır ve öğrenciler çözümlerinde bilimi, teknolojiyi, mühendisliği ve matematiği uygulamaya teşvik edilir. Yapılan deneyler ve uygulamalar sayesinde çocuklar hem el becerilerini ve düşünce tarzını geliştirir hem de eğlenerek öğrenir. Böylece öğrenciler STEM bilgilerini geliştirirken okul, toplum ve gerçek yaşama ilişkin konu ve sorunlar arasında bağlantılar kurabilmektedir. ABD’de metodu uygulayan okullara yıllık 3 milyar dolar bütçe ayrılıyor ve geleceğin çocuklarının ancak bu yöntemle yetişebileceği savunuluyor. Metodun temel amacıysa sınıfın merkezini öğrenci olarak belirlemek ve onların problem çözmede bilimi, teknolojiyi, mühendisliği ve matematiği uygulayarak öğrenmelerini sağlamak. Çocuklar hata yaparak ve bu hataları kendi keşfettikleri yollarla telafi ederek öğreniyor.
MÜHENDİSLİK TASARIM SÜRECİNİN 6 KAVRAMI UYGULANIYOR
EFK, eğitim sistemi içerisinde tamamlayıcı, destek bir rol üstleniyor diyebilir miyiz?
Elbette. Engineering for Kids aracılığı ile birçok ülkenin eğitim sistemini inceleme şansımız oldu. Birçok ülkeye karşın, ülkemizde matematik ve fen bilimleri dersleri küçük yaşlarda başlıyor, bu sevindirici bir durum. Çocuklar 4-5 yaşında bu kavramları öğrenmeye başlıyorlar. Biz de EFK olarak bu dönemde devreye giriyoruz. Okul öncesi kurumlarda ve ilköğretim okullarımızda sunulan eğitimlere ek olarak 4-14 yaş arası çocuklara, mühendislik tasarım sürecini öğretip deneyimletirken, STEM metodolojisi ile çağın gerektirdiği 21. yüzyıl becerilerini kazandırıyoruz.
Eğitimlerimizi, mühendislik tasarım süreci olan 6 kavram odaklı gerçekleştiriyoruz: SOR, DÜŞÜN, TASARLA, YAP, TEST ET, GELİŞTİR. Çocuklar yaş gruplarına göre farklı sınıflarda, 6 farklı mühendislik dalında bu süreci tamamlıyorlar.
Mevcut eğitim sisteminde tamamlayıcı rol üstlenirken, veli ve eğitim kurumu ile iç içe çalışıyoruz. Eğitim kurumlarının mevcut eğitim politikasına entegre olarak öğrencilerine ayrıcalıklı bir fayda sağlıyoruz.
Velilerin de talebi olan, çocuklarının mevcut eğitimlerini sürdürürken, hem güzel vakit geçirecekleri, hem de eğlenirken öğrenecekleri, günü yakalayacakları 21. yüzyıl becerilerini öğreterek takdirlerini kazanıyoruz.
Son Güncelleme: Perşembe, 18 Ağustos 2016 14:31
Gösterim: 2721
7 yıldan beri Türkiye’deki 12 ilde, 460'dan fazla özel ve devlet okulunda 3000'den fazla öğretmene, veliye ve yöneticiye uygulanan Lions Quest Yaşam Becerileri Programı, %100 oranında olumlu tutumu ve iyi iletişimi desteklerken; %90 oranında gruba ve kurallara uyumu artırıyor, %11 oranında ise akademik başarıyı yükseltiyor. Lions Quest Avrupa Koordinatörü Nilgün Erdem Niord, programın ayrıca, akran baskısını %80 oranında azalttığını da vurguluyor.
1970'li yıllarda Stanford Üniversitesi bünyesinde akademik bir program haline getirilen ve Dünya Gençlik Vakfı tarafından dünyaya sunulan Lions Quest, öğretmenleri, okul yönetimlerini, spor antrenörlerini ve velileri, çocukların sosyal duygusal gelişimlerini nasıl arttırabilecekleri konusunda eğiten bir program… 96 ülkede ve 41 dilde başarıyla uygulanan Lions Quest, sosyal ve duygusal zekanın kuramcısı Daniel Goleman'ın kurduğu CASEL (Collaborative for Academic, Social and Emotional Learning) tarafından 2015 yılında yeniden dünyanın SEL (Social Emotional Learning - Sosyal Duygusal Eğitim) alanında en başarılı üç programından biri. 2002 yılında Uluslararası Lions Kulüpleri Vakfı'nın satın aldığı program, Birleşmiş Milletler ile Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) eğitim gereklerine göre, uygulayan ülkelerin de katkıları ile, devamlı olarak güncelleniyor. Lions Quest'in okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik dört farklı kitabı, 2008 yılında Amerika ve Avrupa örnekleri temel alınarak akademik bir çalışma ile Türkiye'ye uyarlandığını söyleyen Lions Quest Avrupa Koordinatörü Nilgün Erdem Niord, söz konusu kitapların, aile ve okul ortamlarında, çocukların yetiştirilmelerinden sorumlu olan bireylere ve kurumlara yönelik bir "rehber" ve "eğitim kaynağı" özelliğini taşıdığını belirtiyor. Ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda ulusal adaptasyonu tamamlanmış, K12'nin tüm kademeleri için Türkçeleştirilmiş, denenmiş, ölçmeleri ve değerlendirilmeleri gerçekleştirilmiş olan programın, son 7 yılda toplam 12 ilimizde, 460'dan fazla özel ve devlet okulunda 3000'den fazla öğretmene, veliye ve yöneticiye ulaştığını ifade eden Nilgün Erdem Niord ile programın detaylarını konuştuk.
PROGRAM, 3-18 YAŞ ARASI ÇOCUKLARA VE GENÇLERE UYGULANIYOR
Peki hangi yaş grubundakilere uygulanıyor bu program?
Ülkemizde yapılandırılmış ve değerlendirilmiş geniş kapsamlı ilk ve tek Sosyal Duygusal Eğitim programı olan Lions Quest, okullarda yalnızca sertifikalı öğretmenler tarafından 3-18 yaş arası çocuklara ve gençlere uygulanabiliyor.
İnteraktif, eğlenceli, uygulamalı bir çalıştay şeklinde tasarlanan eğitim programımız, okul öncesi öğretmenlerimiz için 1 tam gün, diğer öğretmenlerimiz için ise için 2 tam gün sürüyor. Programımız esnasında ve sonrasında farklı yaş aralıkları için rehber öğretmen kılavuzları dağıtılıyor ve altı ayda bir gerçekleşen takip toplantıları ile öğrenilenler pekiştiriliyor. Eğitim programının sonucunda en önemlisi ise katılımcılarımız, deneyimlerini paylaşabildikleri uluslararası bir network’e dahil edilmiş oluyorlar.
Okul öncesi, ilköğrenim, orta öğrenim ve lise düzeyinde program nasıl uygulanıyor? Bahsedebilir misiniz?
Okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve lise öğretmenleri için dört farklı rehber kitabımız var. Bu kitaplarda işlenen konular, alıştırmalar ve oyunlar da birbirinden ayrılıyor. Örneğin, okul öncesi 3 yaş ve üzeri çocuklarımıza enerji verici oyunlarla ve öykülerle, programın kahramanı olan ayıcık üzerinden öğretilen sosyal ve duygusal beceriler, 15-17 yaşlarında rol model oyunları ve egzersizlerle devam ediyor. Lise rehber kitaplarında, diğer yaş gruplarından farklı olarak öğrencilere bağımlılık yapıcı maddelerden ve kötü alışkanlıklardan nasıl korunabilecekleri veya ergenlik dönemini nasıl daha kolay geçirebileceklerine ilişkin farklı konular da işleniyor.
Programın ana konu başlıkları arasında, olumlu dil, duygu kontrolü, etkin dinleme, takım içinde çalışma, empati, diyalogla çözüm, çatışma çözme, akran baskısı, olumsuzluklara karşı direnç ve sağlıklı yaşam bilinci yer alıyor. Programımız öncelikle, çocuklarımızın kazanmalarını hedeflediğimiz yeni becerileri kolaylıkla öğrenebilecekleri ve özgürce deneyip, geliştirebilecekleri duygusal açıdan güvenli ve olumlu bir sınıf ortamı yaratmayı amaçlıyor. Lions Quest eğitimlerindeki ve rehber kitaplarındaki eğlenceli alıştırmalar sayesinde, öğrenenin kendisini güvende hissettiği, içinde bulunduğu topluluk tarafından kabul gördüğü, arkadaşlarıyla benzer-ortak noktalardan hareket ederek daha çok işbirliği yaptığı bir öğrenme ortamı yaratılıyor. Toplumsal sorumluluk ve gönüllük anlayışı da Lions Quest’in önemli kazanımlarından.
Hedeflenen sınıf ortamının oluşturulmasından sonraki aşamada ise programımızda, grup çalışmaları, paylaşma, yardım etme ve yardım isteme, duygularını tanıma, duygularını ifade etme/vücut dili ile gösterme ve onları kontrol etme (özellikle öfke kontrolü), seçme ve karar verme, başkalarına saygı duyma ve takdir etme becerilerinin geliştirilmesi ile vücudumuzu tanıyarak sağlıklı yaşam bilinci oluşturulması gibi konular yer alıyor.
Sosyal duygusal zekayı geliştiren uygulamaların öneminden bahsedebilir misiniz? Bu kapsamda Lions Quest duygusal zekayı nasıl geliştiriyor?
2004 yılında bu konuda gerçekleştirilen araştırmalara göre sosyal duygusal becerileri gelişmiş öğrenciler; okula ve öğretmenlerine karşı daha güçlü bir aidiyet duygusu hissediyorlar, öğrenmeye daha açık ve daha motive oluyorlar. Ayrıca problemli ve olumsuz davranışlar yerine olumlu davranışlara eğilimleri artıyor, daha az kaygı, tedirginlik ve stres taşıyorlar. Sınavlarda daha başarılı oluyorlar ve daha yüksek sonuçlar elde ediyorlar.
Boğaziçi Üniversitesi tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen araştırmalara göre, Lions Quest programı, %100 oranında olumlu tutumu ve iyi iletişimi desteklerken; %90 oranında gruba ve kurallara uyumu artırmakta, %11 oranında ise akademik başarıyı yükseltmektedir. Lions Quest’in okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve lise düzeyindeki rehber kitaplarında öğrencilerin günlük hayatta sıklıkla karşılaştıkları durumlar, olaylar ve çatışmalar, öğrencilerin eğlendikleri, akışta kaldıkları ve meraklarının tetiklendiği bir sınıf ortamında ele alınıyor. Sınıfta oynanan farklı oyunlar ve aktivitelerde öğrenciler, arkadaşlarıyla daha olumlu ve daha yakın ilişkiler kurarken, aynı zamanda bu konuları günlük hayatlarında başlarına gelen durumlarla ilişkilendirerek, duygularını daha iyi nasıl yönetebileceklerini ve karşılarındaki bireylere saygılı, çözüm odaklı bir bakış açısıyla nasıl yaklaşabileceklerini öğreniyorlar.
Program akran baskısına karşı çocukları nasıl koruyor?
Bu programın en önemli amaçlarından bir tanesi de öğrencileri olumsuz akran baskısından korumaktır. Bu amaçla öğrencilere ilk olarak kendilerine zarar verebilecek davranışları tanıma ve ayırt etme çalışmaları yaptırılmakta; sonrasında ise arkadaşlıklarını bozmadan istemedikleri ya da yapılmasında sakınca gördükleri durumlarda arkadaşlarına “HAYIR” diyebilme becerileri kazandırılmaktadır. Programın basamak basamak ilerleyen bir sistemi olduğundan, bu aşamaya gelindiğinde öğrencinin kendini tanıma, kendini kontrol etme, özgüven oluşturma, empati kurma gibi becerileri zaten gelişmiş olacaktır ki; bu da bahsi geçen kazanımın verilmesini kolaylaştıracaktır. Akran baskısına maruz kalmadan karar verme becerileri de diğer kazanımlarda olduğu gibi öykü, rol model, oyun ve ekip çalışmaları ile verilmektedir. Boğaziçi Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre Lions Quest Yaşam Becerileri Programı, akran baskısını %80 oranında azaltmaktadır.
SPOR ANTRENÖRLERİ EĞİTİMLERDEN FAYDALANABİLİYORLAR
Bireysel olarak eğitimler de veriyorsunuz. Bu eğitimlerinizden bahsedebilir misiniz?
Öğrenciler okullarında yalnızca kendi sınıf öğretmenlerinin değil, branş öğretmenlerinin, yan sınıftaki farklı bir öğretmenin veya okul yönetiminin yaklaşımından da sıklıkla etkilenebiliyorlar. Bir okulun en az iki öğretmeninin veya tüm öğretmenlerinin toplu şekilde Lions Quest eğitimini almaları ise sosyal duygusal öğrenme ile ilgili rehber kitaplarda bulunan uygulamaların daha hızlı hayata geçirilmesini sağlıyor. Bu nedenle önerimiz, eğitimlerin okul bazında sunulması yönünde. Ancak, bireysel olarak bu programa katılmak isteyen öğretmenlerimizi de kendilerine en uygun, bir sonraki eğitime dahil edebiliyoruz.
Branş ve sınıf öğretmenleri ile velilerin yanı sıra spor antrenörleri de Lions Quest’in bireysel eğitimlerinden faydalanabiliyorlar. Antrenörler günümüzde sporcuların fiziksel kondisyonlarını yüceltmenin yanı sıra gençlerin temel karakter oluşumuna da katkıda bulunuyor, takım üyelerinin duygusal motivasyonlarını ve mutluluklarını da gözetiyorlar. Takım ruhunun güçlenmesi ise grup içinde güvenli ve olumlu bir iklimin oluşmasını, gerek grup üyelerinin kendi aralarında ve gerekse antrenörlerle etkin bir iletişim içinde olmalarını gerektiriyor. Lions Quest’in rehber kitaplarında bulunan alıştırmalar, antrenörlere bu konularda büyük fayda sağlıyor.
İÇ SPOT: “İnteraktif, eğlenceli, uygulamalı bir çalıştay şeklinde tasarlanan eğitim programımız, okul öncesi öğretmenlerimiz için 1 tam gün, diğer öğretmenlerimiz için ise için 2 tam gün sürüyor. Programımız esnasında ve sonrasında farklı yaş aralıkları için rehber öğretmen kılavuzları dağıtılıyor ve altı ayda bir gerçekleşen takip toplantıları ile öğrenilenler pekiştiriliyor. Eğitim programının sonucunda en önemlisi ise katılımcılarımız, deneyimlerini paylaşabildikleri uluslararası bir network’e dahil edilmiş oluyorlar.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Röportaj
7 yıldan beri Türkiye’deki 12 ilde, 460'dan fazla özel ve devlet okulunda 3000'den fazla öğretmene, veliye ve yöneticiye uygulanan Lions Quest Yaşam Becerileri Programı, %100 oranında olumlu tutumu ve iyi iletişimi desteklerken; %90 oranında gruba ve kurallara uyumu artırıyor, %11 oranında ise akademik başarıyı yükseltiyor. Lions Quest Avrupa Koordinatörü Nilgün Erdem Niord, programın ayrıca, akran baskısını %80 oranında azalttığını da vurguluyor.
1970'li yıllarda Stanford Üniversitesi bünyesinde akademik bir program haline getirilen ve Dünya Gençlik Vakfı tarafından dünyaya sunulan Lions Quest, öğretmenleri, okul yönetimlerini, spor antrenörlerini ve velileri, çocukların sosyal duygusal gelişimlerini nasıl arttırabilecekleri konusunda eğiten bir program… 96 ülkede ve 41 dilde başarıyla uygulanan Lions Quest, sosyal ve duygusal zekanın kuramcısı Daniel Goleman'ın kurduğu CASEL (Collaborative for Academic, Social and Emotional Learning) tarafından 2015 yılında yeniden dünyanın SEL (Social Emotional Learning - Sosyal Duygusal Eğitim) alanında en başarılı üç programından biri. 2002 yılında Uluslararası Lions Kulüpleri Vakfı'nın satın aldığı program, Birleşmiş Milletler ile Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) eğitim gereklerine göre, uygulayan ülkelerin de katkıları ile, devamlı olarak güncelleniyor. Lions Quest'in okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik dört farklı kitabı, 2008 yılında Amerika ve Avrupa örnekleri temel alınarak akademik bir çalışma ile Türkiye'ye uyarlandığını söyleyen Lions Quest Avrupa Koordinatörü Nilgün Erdem Niord, söz konusu kitapların, aile ve okul ortamlarında, çocukların yetiştirilmelerinden sorumlu olan bireylere ve kurumlara yönelik bir "rehber" ve "eğitim kaynağı" özelliğini taşıdığını belirtiyor. Ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda ulusal adaptasyonu tamamlanmış, K12'nin tüm kademeleri için Türkçeleştirilmiş, denenmiş, ölçmeleri ve değerlendirilmeleri gerçekleştirilmiş olan programın, son 7 yılda toplam 12 ilimizde, 460'dan fazla özel ve devlet okulunda 3000'den fazla öğretmene, veliye ve yöneticiye ulaştığını ifade eden Nilgün Erdem Niord ile programın detaylarını konuştuk.
PROGRAM, 3-18 YAŞ ARASI ÇOCUKLARA VE GENÇLERE UYGULANIYOR
Peki hangi yaş grubundakilere uygulanıyor bu program?
Ülkemizde yapılandırılmış ve değerlendirilmiş geniş kapsamlı ilk ve tek Sosyal Duygusal Eğitim programı olan Lions Quest, okullarda yalnızca sertifikalı öğretmenler tarafından 3-18 yaş arası çocuklara ve gençlere uygulanabiliyor.
İnteraktif, eğlenceli, uygulamalı bir çalıştay şeklinde tasarlanan eğitim programımız, okul öncesi öğretmenlerimiz için 1 tam gün, diğer öğretmenlerimiz için ise için 2 tam gün sürüyor. Programımız esnasında ve sonrasında farklı yaş aralıkları için rehber öğretmen kılavuzları dağıtılıyor ve altı ayda bir gerçekleşen takip toplantıları ile öğrenilenler pekiştiriliyor. Eğitim programının sonucunda en önemlisi ise katılımcılarımız, deneyimlerini paylaşabildikleri uluslararası bir network’e dahil edilmiş oluyorlar.
Okul öncesi, ilköğrenim, orta öğrenim ve lise düzeyinde program nasıl uygulanıyor? Bahsedebilir misiniz?
Okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve lise öğretmenleri için dört farklı rehber kitabımız var. Bu kitaplarda işlenen konular, alıştırmalar ve oyunlar da birbirinden ayrılıyor. Örneğin, okul öncesi 3 yaş ve üzeri çocuklarımıza enerji verici oyunlarla ve öykülerle, programın kahramanı olan ayıcık üzerinden öğretilen sosyal ve duygusal beceriler, 15-17 yaşlarında rol model oyunları ve egzersizlerle devam ediyor. Lise rehber kitaplarında, diğer yaş gruplarından farklı olarak öğrencilere bağımlılık yapıcı maddelerden ve kötü alışkanlıklardan nasıl korunabilecekleri veya ergenlik dönemini nasıl daha kolay geçirebileceklerine ilişkin farklı konular da işleniyor.
Programın ana konu başlıkları arasında, olumlu dil, duygu kontrolü, etkin dinleme, takım içinde çalışma, empati, diyalogla çözüm, çatışma çözme, akran baskısı, olumsuzluklara karşı direnç ve sağlıklı yaşam bilinci yer alıyor. Programımız öncelikle, çocuklarımızın kazanmalarını hedeflediğimiz yeni becerileri kolaylıkla öğrenebilecekleri ve özgürce deneyip, geliştirebilecekleri duygusal açıdan güvenli ve olumlu bir sınıf ortamı yaratmayı amaçlıyor. Lions Quest eğitimlerindeki ve rehber kitaplarındaki eğlenceli alıştırmalar sayesinde, öğrenenin kendisini güvende hissettiği, içinde bulunduğu topluluk tarafından kabul gördüğü, arkadaşlarıyla benzer-ortak noktalardan hareket ederek daha çok işbirliği yaptığı bir öğrenme ortamı yaratılıyor. Toplumsal sorumluluk ve gönüllük anlayışı da Lions Quest’in önemli kazanımlarından.
Hedeflenen sınıf ortamının oluşturulmasından sonraki aşamada ise programımızda, grup çalışmaları, paylaşma, yardım etme ve yardım isteme, duygularını tanıma, duygularını ifade etme/vücut dili ile gösterme ve onları kontrol etme (özellikle öfke kontrolü), seçme ve karar verme, başkalarına saygı duyma ve takdir etme becerilerinin geliştirilmesi ile vücudumuzu tanıyarak sağlıklı yaşam bilinci oluşturulması gibi konular yer alıyor.
Sosyal duygusal zekayı geliştiren uygulamaların öneminden bahsedebilir misiniz? Bu kapsamda Lions Quest duygusal zekayı nasıl geliştiriyor?
2004 yılında bu konuda gerçekleştirilen araştırmalara göre sosyal duygusal becerileri gelişmiş öğrenciler; okula ve öğretmenlerine karşı daha güçlü bir aidiyet duygusu hissediyorlar, öğrenmeye daha açık ve daha motive oluyorlar. Ayrıca problemli ve olumsuz davranışlar yerine olumlu davranışlara eğilimleri artıyor, daha az kaygı, tedirginlik ve stres taşıyorlar. Sınavlarda daha başarılı oluyorlar ve daha yüksek sonuçlar elde ediyorlar.
Boğaziçi Üniversitesi tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen araştırmalara göre, Lions Quest programı, %100 oranında olumlu tutumu ve iyi iletişimi desteklerken; %90 oranında gruba ve kurallara uyumu artırmakta, %11 oranında ise akademik başarıyı yükseltmektedir. Lions Quest’in okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve lise düzeyindeki rehber kitaplarında öğrencilerin günlük hayatta sıklıkla karşılaştıkları durumlar, olaylar ve çatışmalar, öğrencilerin eğlendikleri, akışta kaldıkları ve meraklarının tetiklendiği bir sınıf ortamında ele alınıyor. Sınıfta oynanan farklı oyunlar ve aktivitelerde öğrenciler, arkadaşlarıyla daha olumlu ve daha yakın ilişkiler kurarken, aynı zamanda bu konuları günlük hayatlarında başlarına gelen durumlarla ilişkilendirerek, duygularını daha iyi nasıl yönetebileceklerini ve karşılarındaki bireylere saygılı, çözüm odaklı bir bakış açısıyla nasıl yaklaşabileceklerini öğreniyorlar.
Program akran baskısına karşı çocukları nasıl koruyor?
Bu programın en önemli amaçlarından bir tanesi de öğrencileri olumsuz akran baskısından korumaktır. Bu amaçla öğrencilere ilk olarak kendilerine zarar verebilecek davranışları tanıma ve ayırt etme çalışmaları yaptırılmakta; sonrasında ise arkadaşlıklarını bozmadan istemedikleri ya da yapılmasında sakınca gördükleri durumlarda arkadaşlarına “HAYIR” diyebilme becerileri kazandırılmaktadır. Programın basamak basamak ilerleyen bir sistemi olduğundan, bu aşamaya gelindiğinde öğrencinin kendini tanıma, kendini kontrol etme, özgüven oluşturma, empati kurma gibi becerileri zaten gelişmiş olacaktır ki; bu da bahsi geçen kazanımın verilmesini kolaylaştıracaktır. Akran baskısına maruz kalmadan karar verme becerileri de diğer kazanımlarda olduğu gibi öykü, rol model, oyun ve ekip çalışmaları ile verilmektedir. Boğaziçi Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre Lions Quest Yaşam Becerileri Programı, akran baskısını %80 oranında azaltmaktadır.
SPOR ANTRENÖRLERİ EĞİTİMLERDEN FAYDALANABİLİYORLAR
Bireysel olarak eğitimler de veriyorsunuz. Bu eğitimlerinizden bahsedebilir misiniz?
Öğrenciler okullarında yalnızca kendi sınıf öğretmenlerinin değil, branş öğretmenlerinin, yan sınıftaki farklı bir öğretmenin veya okul yönetiminin yaklaşımından da sıklıkla etkilenebiliyorlar. Bir okulun en az iki öğretmeninin veya tüm öğretmenlerinin toplu şekilde Lions Quest eğitimini almaları ise sosyal duygusal öğrenme ile ilgili rehber kitaplarda bulunan uygulamaların daha hızlı hayata geçirilmesini sağlıyor. Bu nedenle önerimiz, eğitimlerin okul bazında sunulması yönünde. Ancak, bireysel olarak bu programa katılmak isteyen öğretmenlerimizi de kendilerine en uygun, bir sonraki eğitime dahil edebiliyoruz.
Branş ve sınıf öğretmenleri ile velilerin yanı sıra spor antrenörleri de Lions Quest’in bireysel eğitimlerinden faydalanabiliyorlar. Antrenörler günümüzde sporcuların fiziksel kondisyonlarını yüceltmenin yanı sıra gençlerin temel karakter oluşumuna da katkıda bulunuyor, takım üyelerinin duygusal motivasyonlarını ve mutluluklarını da gözetiyorlar. Takım ruhunun güçlenmesi ise grup içinde güvenli ve olumlu bir iklimin oluşmasını, gerek grup üyelerinin kendi aralarında ve gerekse antrenörlerle etkin bir iletişim içinde olmalarını gerektiriyor. Lions Quest’in rehber kitaplarında bulunan alıştırmalar, antrenörlere bu konularda büyük fayda sağlıyor.
İÇ SPOT: “İnteraktif, eğlenceli, uygulamalı bir çalıştay şeklinde tasarlanan eğitim programımız, okul öncesi öğretmenlerimiz için 1 tam gün, diğer öğretmenlerimiz için ise için 2 tam gün sürüyor. Programımız esnasında ve sonrasında farklı yaş aralıkları için rehber öğretmen kılavuzları dağıtılıyor ve altı ayda bir gerçekleşen takip toplantıları ile öğrenilenler pekiştiriliyor. Eğitim programının sonucunda en önemlisi ise katılımcılarımız, deneyimlerini paylaşabildikleri uluslararası bir network’e dahil edilmiş oluyorlar.”
Son Güncelleme: Perşembe, 21 Nisan 2016 18:39
Gösterim: 2693
Toplumda kadının her alanda hırpalandığını, bu düzenin sadece eğitimin gücü ile azalabileceğini söyleyen Cumhuriyet Koleji Genel Koordinatörü Rahşan Çapan, kariyeri artan kadının toplumdaki yerinin de yükseldiğini belirtiyor.
Kadının toplumdaki konumunun değişmesinin ise ülkenin bakış açısının ve eğitim sisteminin değiştirmesi ile gerçekleşebileceğini ifade eden Çapan, “Bu konuda düzenin yanı sıra eğitim kurumlarına büyük iş düşüyor, çocuklar ile birlikte aileleri de işin içine sokarak eğitim vermek gerekiyor” diyor.
Rahşan Hanım öncelikle eğitim hayatınızdan bahsedelim. Gazi Üniversitesi Okulöncesi Bölümünden mezun olmuşsunuz. Bu alanda eğitim almaya nasıl karar verdiniz? Sizi eğitimci olmaya yönelten sebepler nelerdi? Eğitimci olmak çocukken karar verdiğiniz bir meslek miydi?
Öğrencilik yıllarımda eğitimin tekdüzeliği benim okul hayatımı çok etkiledi diye düşünüyorum. Kendim ve arkadaşlarım için çok üzülüyordum. İlkokul öğretmenim çok iyiydi ama hiç müfredat dışı hareket etmiyordu. Bende kendimce öğretmenliği ele aldım ve apartmanımızın bahçesinde kendi hayal ettiğim sınıfı kurdum. Bu serüven üniversitede son buldu ve hayal ettiğim birçok şeyi iş hayatım boyunca gerçekleştirdim. İstanbul’un en iyi okullarında çalıştım. Asla sınırlanmadım. Çocuklara olan büyük sevgim mesleğimdeki başarımı tetikledi sanıyorum. Sabahın ilk saatlerinde önce Anaokullarımızı dolaşıyor miniklerimize sarılıyor ve onlardan aldığım enerji ile güne başlıyorum.
Eğitimciliğe başlarken düşünceleriniz neydi? Bugün eğitimle ilgili neler söyleyeceksiniz? Yaşanan sorunlar ve bu sorunlara ilişkin sizin çözüm önerileriniz nelerdir?
Yaratıcılığın sınırsız kapılarını göstererek eğitim vermek, hayatlarının en önemli döneminde onlara ışık tutabilmek, özgüvenli, yaratıcı, pratik düşünebilen, sanata ve doğaya saygılı çocuklar yetiştirmek için yola çıktım. Dünyanın birçok ülkesinde okulların eğitim sistemlerini araştırdım. Yaşantılara birebir şahit oldum.
Bence önemli olan, her alanda yaratıcı düşünceye sahip bireyleri, yetenekleri yönünde ve seviyesinde gelişmesi için uygun eğitim ortamının sağlanmış olmasıdır. Çünkü bu güç toplumu hızla ileriye taşıyacaktır. Ülkemizde en büyük sorun ezberci yaklaşımdır. Çocuktaki tüm kapıları kapattıktan sonra onun cevher olmasını beklemek mucize beklemek gibi bir şey. Okullar öğrencileri her yönü ile ele almalıdır. Çünkü hayat bir bütünlük içindedir ve çocuklar hayatı her yönüyle kucaklamalıdır. Başkalarının istediği değil, kendi istedikleri ve başarılı oldukları mesleklerde yer almalılar.
Bugün Cumhuriyet Okullarında, öğrencilerimize yoğun bir akademik programın yanı sıra büyük ve renkli bir dünya sunuyoruz. Soran ve sorgulayan öğrenciler bizim için çok önemli. Merak uyandıran ortamlar sağlayarak denemelerini istiyoruz. Pek çok etkinliğe yer vererek her konuda fikir sahibi olmalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Akademik başarılarını sosyal ortamlarla zenginleştirip her yönden dünya vatandaşı bireyler olmalarına gayret ediyoruz. Ayrıca, lise ve üniversite sınavlarında çocuklarımızın göstermiş olduğu başarılar, sanat ve spor alanlarında aldıkları ödüllerle birleşince doğru yolda olduğumuzu görüyoruz.
SÜREKLİ YENİ BİR ŞEYLER ÜRETMEK BENİ İNANILMAZ BESLİYOR
Kariyeriniz nerede başladı? Kariyer basamaklarında nasıl yükseldiniz? Cumhuriyet Okullarına başarılarınızı nasıl yansıtıyorsunuz?
İstanbul’un en önemli özel okullarında görev yaptım. Bu kurumlar benim 2. 3. üniversitem oldu. Fakat gelişen dünyada kendinizi durmadan geliştirmek ve yenilikler katmak zorundasınız. Liderlik, Empati, Kurum Dili ve Yönetim Becerileri Eğitimleri aldım. Bugün bu eğitimlerin gerçekten bir yöneticiye neler kattığını daha iyi anlıyorum. Çok hareketli bir yapım var. Tıpkı çocuklar gibi yerimde duramıyorum. Sürekli yeni bir şeyler üretmek beni inanılmaz besliyor.
Cumhuriyet Okullarına başlamadan önce 3 yıl Güzel Sanatlar Yöneticiliği yaparak Türkiye’de Çocuk Sanat Programları adı altında bir proje hazırladım. Amacım, çocukların elinden tutarak oradan oraya koşuşturan ailelerin, bu yolda doğru adımlar atmasını sağlamaktı. Program çok başarılı oldu. Birçok aile en azından ne istediğini bilen çocuklarla yola devam ettiler. Okulumuzda bu projeyi bu yıl başlattık. Konservatuar mezunu ve doktoralı hocalarımızla müzik bölümlerimizi kurduk. Türkiye’nin en iyi dans okulu olan Yılmaz Köksal Bale ve Dans Okulu ile anlaştık. Öğrencilerimize London College Of Music, Bacalorya ve Royal Academy gibi sertifika programlarına hazırlıyoruz. Önümüzdeki yıl için Türkiye’de yaratıcı dramayı kuran Ekol Drama’yı da bünyemize katacağız. Cumhuriyet Okulları olarak Anaokulu ve İlkokul entegrasyonuna çok önem veriyoruz. Öğretmenlerimizin işbirliği içinde yürüttüğü programlar geçişte kolaylık sağlarken çocuklarımızın başarısına büyük katkı sağlıyor.
Cumhuriyet Koleji Genel Koordinatörlüğünü ne zamandır yürütüyorsunuz? Görevinizi yerine getirirken nelere dikkat ediyorsunuz? Nasıl bir yönetim modelini benimsiyorsunuz?
Mart 2015’te göreve başladım. Cumhuriyet Okulları yönetimi, duruşu, eğitim sistemi, çalışanları, sıcacık ve sevgi dolu ortamı ile beni çok etkiledi. Anaokullarında çocuklarımızın tüm gün bıcır bıcır İngilizce konuşarak ortada dolaşmaları, kendini ifade etme becerileri, ilkokul ve ortaokulda özgüvenli ve gözleri ışıl ışıl dolaşan ve her etkinlikte heyecanlarını kuruma yansıtan çocuklar, lisede ne istediğini bilen, uluslararası liderlik projelerine imza atan ve üniversite başarıları ile gurur tablosu oluşturan öğrenciler, çalışanların sıcacık ve sevgi dolu birlikteliği beni çok etkiledi. Cumhuriyet Kolejli olmak büyük ayrıcalık diye düşünüyorum. Yönetim şekli olarak tüm yönetim kurulu aynı çizgideyiz. Çalışma arkadaşlarımızın hepsi ile ortak kurum dili içinde ve sırt sırta çalışıyoruz. Başarıya ulaşmak için hedefler koymak, bu hedefleri gerçekleştirebilmek için de olumlu bir düşünce yapısı ile hayal kurmak gerekir.
Aynı zamanda Çocuk Suçları Önleme Derneği Başkan Yardımcısısınız. Dernekle ilgili çalışmalarınız ne zaman başladı? Bu çalışmalarınıza değinebilir misiniz?
5 yıl önce, çocuklarla ilgili başka alanlarda da yer almak istedim. İşimde hep üst düzey ailelerin çocukların ile birlikte oldum. Madalyonun diğer tarafı da bizi ilgilendirmeli diye düşünerek bu dernekte göreve başladım. Amacımız çocuklara erken yaşlardan itibaren güvenlik eğitimi vermekti. Birçok öğretmeni ve öğrenciyi bu konuda bilinçlendirmek için mücadele veriyoruz.
Kurumlarımızda öğrenci ve öğretmenlerimize yönelik ‘’Bireysel Güvenlik’’ eğitimleri veriyorum. Dünyanın birçok ülkesinde anaokullarından üniversiteye kadar verilen bu eğitimler maalesef hiçbir okulda yok. Umarım kurum olarak örnek oluruz.
TOPLUMDA KADIN HER ALANDA HIRPALANIYOR
Ülkemizde birçok kadın, eğitim-öğretim imkânlarından ve çalışma hakkından yoksun bırakılıyor. İş hayatına girdiğinde ise ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi birçok sorunla karşılaşabiliyor. Türkiye’de kadının toplumdaki ve iş dünyasındaki bu konumunun değişmesi sizce neye bağlı? Bu değişimin gerçekleşmesinde kadınların eğitimi ne derece önemli?
Kadın doğanın yarattığı en duyarlı ve en yaratıcı varlıktır. Onun bu özelliklerini dört duvar arasına hapsetmek büyük kayıp. Gelişmiş ülkelerde kadının yerini gördüğümüzde bu kaybı daha iyi anlıyoruz. Kırsal kesimlerde yaşayan kadınlarımıza farklı bir dünya sunuluyor bunu kanayan bir yara olarak görüyorum. Toplumda kadın her alanda hırpalanıyor, bu düzen sadece eğitimin gücü ile azalabilir. Kariyeri artan kadının toplumdaki yeri de yükseliyor. Değişim ise ülkenin bakış açısını ve eğitim sistemini değiştirmesi ile gerçekleşebilir. Bu konuda düzenin yanı sıra eğitim kurumlarına büyük iş düşüyor, çocuklar ile birlikte aileleri de işin içine sokarak eğitim vermek gerekiyor.
Kadınların eğitim dünyasındaki yerini genel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca yeni mezun olan kadın öğretmenlere ve eğitim sektöründeki genç kadın girişimcilere tavsiyeleriniz neler olur?
Öğretmenlik dünyanın birçok ülkesinde en değerli mesleklerden biri. Fakat ülkemizde maalesef hak ettiği değeri görmüyor. Güvence adı altında ezilen pek çok eğitimci zor şartlarda çalışıyor. Dolayısıyla bu durum eğitimcilerin motivasyonunu çok etkiliyor. Öğretmenlikten yöneticiliğe doğru 30. yılımdayım ve şanslı olduğumu düşünüyorum. Göreve yeni başlayan eğitimcilere naçizane tavsiyem, mesleğinizi ve çalıştığınız kurumları çok sevin ve gönülden çalışın. En önemlisi de her şeyden önce iyi insan yetiştirin. Cumhuriyet Okullarından mezun olan öğrencilerimizin sık sık ziyaretimize geldiklerini görmek, velilerimizin hakkımızda yazdıkları yazıları okumak doğru bir iş çıkardığımızı gösteriyor ve bizleri çok mutlu ediyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Röportaj
Toplumda kadının her alanda hırpalandığını, bu düzenin sadece eğitimin gücü ile azalabileceğini söyleyen Cumhuriyet Koleji Genel Koordinatörü Rahşan Çapan, kariyeri artan kadının toplumdaki yerinin de yükseldiğini belirtiyor.
Kadının toplumdaki konumunun değişmesinin ise ülkenin bakış açısının ve eğitim sisteminin değiştirmesi ile gerçekleşebileceğini ifade eden Çapan, “Bu konuda düzenin yanı sıra eğitim kurumlarına büyük iş düşüyor, çocuklar ile birlikte aileleri de işin içine sokarak eğitim vermek gerekiyor” diyor.
Rahşan Hanım öncelikle eğitim hayatınızdan bahsedelim. Gazi Üniversitesi Okulöncesi Bölümünden mezun olmuşsunuz. Bu alanda eğitim almaya nasıl karar verdiniz? Sizi eğitimci olmaya yönelten sebepler nelerdi? Eğitimci olmak çocukken karar verdiğiniz bir meslek miydi?
Öğrencilik yıllarımda eğitimin tekdüzeliği benim okul hayatımı çok etkiledi diye düşünüyorum. Kendim ve arkadaşlarım için çok üzülüyordum. İlkokul öğretmenim çok iyiydi ama hiç müfredat dışı hareket etmiyordu. Bende kendimce öğretmenliği ele aldım ve apartmanımızın bahçesinde kendi hayal ettiğim sınıfı kurdum. Bu serüven üniversitede son buldu ve hayal ettiğim birçok şeyi iş hayatım boyunca gerçekleştirdim. İstanbul’un en iyi okullarında çalıştım. Asla sınırlanmadım. Çocuklara olan büyük sevgim mesleğimdeki başarımı tetikledi sanıyorum. Sabahın ilk saatlerinde önce Anaokullarımızı dolaşıyor miniklerimize sarılıyor ve onlardan aldığım enerji ile güne başlıyorum.
Eğitimciliğe başlarken düşünceleriniz neydi? Bugün eğitimle ilgili neler söyleyeceksiniz? Yaşanan sorunlar ve bu sorunlara ilişkin sizin çözüm önerileriniz nelerdir?
Yaratıcılığın sınırsız kapılarını göstererek eğitim vermek, hayatlarının en önemli döneminde onlara ışık tutabilmek, özgüvenli, yaratıcı, pratik düşünebilen, sanata ve doğaya saygılı çocuklar yetiştirmek için yola çıktım. Dünyanın birçok ülkesinde okulların eğitim sistemlerini araştırdım. Yaşantılara birebir şahit oldum.
Bence önemli olan, her alanda yaratıcı düşünceye sahip bireyleri, yetenekleri yönünde ve seviyesinde gelişmesi için uygun eğitim ortamının sağlanmış olmasıdır. Çünkü bu güç toplumu hızla ileriye taşıyacaktır. Ülkemizde en büyük sorun ezberci yaklaşımdır. Çocuktaki tüm kapıları kapattıktan sonra onun cevher olmasını beklemek mucize beklemek gibi bir şey. Okullar öğrencileri her yönü ile ele almalıdır. Çünkü hayat bir bütünlük içindedir ve çocuklar hayatı her yönüyle kucaklamalıdır. Başkalarının istediği değil, kendi istedikleri ve başarılı oldukları mesleklerde yer almalılar.
Bugün Cumhuriyet Okullarında, öğrencilerimize yoğun bir akademik programın yanı sıra büyük ve renkli bir dünya sunuyoruz. Soran ve sorgulayan öğrenciler bizim için çok önemli. Merak uyandıran ortamlar sağlayarak denemelerini istiyoruz. Pek çok etkinliğe yer vererek her konuda fikir sahibi olmalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Akademik başarılarını sosyal ortamlarla zenginleştirip her yönden dünya vatandaşı bireyler olmalarına gayret ediyoruz. Ayrıca, lise ve üniversite sınavlarında çocuklarımızın göstermiş olduğu başarılar, sanat ve spor alanlarında aldıkları ödüllerle birleşince doğru yolda olduğumuzu görüyoruz.
SÜREKLİ YENİ BİR ŞEYLER ÜRETMEK BENİ İNANILMAZ BESLİYOR
Kariyeriniz nerede başladı? Kariyer basamaklarında nasıl yükseldiniz? Cumhuriyet Okullarına başarılarınızı nasıl yansıtıyorsunuz?
İstanbul’un en önemli özel okullarında görev yaptım. Bu kurumlar benim 2. 3. üniversitem oldu. Fakat gelişen dünyada kendinizi durmadan geliştirmek ve yenilikler katmak zorundasınız. Liderlik, Empati, Kurum Dili ve Yönetim Becerileri Eğitimleri aldım. Bugün bu eğitimlerin gerçekten bir yöneticiye neler kattığını daha iyi anlıyorum. Çok hareketli bir yapım var. Tıpkı çocuklar gibi yerimde duramıyorum. Sürekli yeni bir şeyler üretmek beni inanılmaz besliyor.
Cumhuriyet Okullarına başlamadan önce 3 yıl Güzel Sanatlar Yöneticiliği yaparak Türkiye’de Çocuk Sanat Programları adı altında bir proje hazırladım. Amacım, çocukların elinden tutarak oradan oraya koşuşturan ailelerin, bu yolda doğru adımlar atmasını sağlamaktı. Program çok başarılı oldu. Birçok aile en azından ne istediğini bilen çocuklarla yola devam ettiler. Okulumuzda bu projeyi bu yıl başlattık. Konservatuar mezunu ve doktoralı hocalarımızla müzik bölümlerimizi kurduk. Türkiye’nin en iyi dans okulu olan Yılmaz Köksal Bale ve Dans Okulu ile anlaştık. Öğrencilerimize London College Of Music, Bacalorya ve Royal Academy gibi sertifika programlarına hazırlıyoruz. Önümüzdeki yıl için Türkiye’de yaratıcı dramayı kuran Ekol Drama’yı da bünyemize katacağız. Cumhuriyet Okulları olarak Anaokulu ve İlkokul entegrasyonuna çok önem veriyoruz. Öğretmenlerimizin işbirliği içinde yürüttüğü programlar geçişte kolaylık sağlarken çocuklarımızın başarısına büyük katkı sağlıyor.
Cumhuriyet Koleji Genel Koordinatörlüğünü ne zamandır yürütüyorsunuz? Görevinizi yerine getirirken nelere dikkat ediyorsunuz? Nasıl bir yönetim modelini benimsiyorsunuz?
Mart 2015’te göreve başladım. Cumhuriyet Okulları yönetimi, duruşu, eğitim sistemi, çalışanları, sıcacık ve sevgi dolu ortamı ile beni çok etkiledi. Anaokullarında çocuklarımızın tüm gün bıcır bıcır İngilizce konuşarak ortada dolaşmaları, kendini ifade etme becerileri, ilkokul ve ortaokulda özgüvenli ve gözleri ışıl ışıl dolaşan ve her etkinlikte heyecanlarını kuruma yansıtan çocuklar, lisede ne istediğini bilen, uluslararası liderlik projelerine imza atan ve üniversite başarıları ile gurur tablosu oluşturan öğrenciler, çalışanların sıcacık ve sevgi dolu birlikteliği beni çok etkiledi. Cumhuriyet Kolejli olmak büyük ayrıcalık diye düşünüyorum. Yönetim şekli olarak tüm yönetim kurulu aynı çizgideyiz. Çalışma arkadaşlarımızın hepsi ile ortak kurum dili içinde ve sırt sırta çalışıyoruz. Başarıya ulaşmak için hedefler koymak, bu hedefleri gerçekleştirebilmek için de olumlu bir düşünce yapısı ile hayal kurmak gerekir.
Aynı zamanda Çocuk Suçları Önleme Derneği Başkan Yardımcısısınız. Dernekle ilgili çalışmalarınız ne zaman başladı? Bu çalışmalarınıza değinebilir misiniz?
5 yıl önce, çocuklarla ilgili başka alanlarda da yer almak istedim. İşimde hep üst düzey ailelerin çocukların ile birlikte oldum. Madalyonun diğer tarafı da bizi ilgilendirmeli diye düşünerek bu dernekte göreve başladım. Amacımız çocuklara erken yaşlardan itibaren güvenlik eğitimi vermekti. Birçok öğretmeni ve öğrenciyi bu konuda bilinçlendirmek için mücadele veriyoruz.
Kurumlarımızda öğrenci ve öğretmenlerimize yönelik ‘’Bireysel Güvenlik’’ eğitimleri veriyorum. Dünyanın birçok ülkesinde anaokullarından üniversiteye kadar verilen bu eğitimler maalesef hiçbir okulda yok. Umarım kurum olarak örnek oluruz.
TOPLUMDA KADIN HER ALANDA HIRPALANIYOR
Ülkemizde birçok kadın, eğitim-öğretim imkânlarından ve çalışma hakkından yoksun bırakılıyor. İş hayatına girdiğinde ise ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi birçok sorunla karşılaşabiliyor. Türkiye’de kadının toplumdaki ve iş dünyasındaki bu konumunun değişmesi sizce neye bağlı? Bu değişimin gerçekleşmesinde kadınların eğitimi ne derece önemli?
Kadın doğanın yarattığı en duyarlı ve en yaratıcı varlıktır. Onun bu özelliklerini dört duvar arasına hapsetmek büyük kayıp. Gelişmiş ülkelerde kadının yerini gördüğümüzde bu kaybı daha iyi anlıyoruz. Kırsal kesimlerde yaşayan kadınlarımıza farklı bir dünya sunuluyor bunu kanayan bir yara olarak görüyorum. Toplumda kadın her alanda hırpalanıyor, bu düzen sadece eğitimin gücü ile azalabilir. Kariyeri artan kadının toplumdaki yeri de yükseliyor. Değişim ise ülkenin bakış açısını ve eğitim sistemini değiştirmesi ile gerçekleşebilir. Bu konuda düzenin yanı sıra eğitim kurumlarına büyük iş düşüyor, çocuklar ile birlikte aileleri de işin içine sokarak eğitim vermek gerekiyor.
Kadınların eğitim dünyasındaki yerini genel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca yeni mezun olan kadın öğretmenlere ve eğitim sektöründeki genç kadın girişimcilere tavsiyeleriniz neler olur?
Öğretmenlik dünyanın birçok ülkesinde en değerli mesleklerden biri. Fakat ülkemizde maalesef hak ettiği değeri görmüyor. Güvence adı altında ezilen pek çok eğitimci zor şartlarda çalışıyor. Dolayısıyla bu durum eğitimcilerin motivasyonunu çok etkiliyor. Öğretmenlikten yöneticiliğe doğru 30. yılımdayım ve şanslı olduğumu düşünüyorum. Göreve yeni başlayan eğitimcilere naçizane tavsiyem, mesleğinizi ve çalıştığınız kurumları çok sevin ve gönülden çalışın. En önemlisi de her şeyden önce iyi insan yetiştirin. Cumhuriyet Okullarından mezun olan öğrencilerimizin sık sık ziyaretimize geldiklerini görmek, velilerimizin hakkımızda yazdıkları yazıları okumak doğru bir iş çıkardığımızı gösteriyor ve bizleri çok mutlu ediyor.
Son Güncelleme: Salı, 29 Mart 2016 17:47
Gösterim: 2875
Oracle Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Filiz Doğan, Ankara Anadolu Lisesi sonrasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden 1989 yılında mezun olmuş ve aynı üniversitede MBA programına katılmış. Doğan ile eğitim yaşamı üzerine konuştuk.
Türkiye’de BT sektöründe, kadın yönetici ve çalışan sayısı bölgedeki ülkelere kıyasla oldukça yüksek. Oracle Türkiye’de ise 300'den fazla çalışanının %35'i kadın. Gerek yönetim kadrolarında gerekse bölgesel rollerde birçok bayan bulunuyor. Yönettiği ekiplerde erkek/kadın, yaş farkı gözetmediğini belirten Oracle Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Filiz Doğan, “Dinamik iş hayatında başarı için, sürekli olarak kişinin kendisini geliştirmeye önem vermesi, hızlı adaptasyon yetilerini geliştirmesi ve değişime açık olmasının önemli olduğunu düşünüyorum” diyor.
Oracle Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Filiz Doğan, Ankara Anadolu Lisesi sonrasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden 1989 yılında mezun olmuş ve aynı üniversitede MBA programına katılmış. Oracle’a 1995 yılında Veritabanı Satış Danışmanı olarak başlayan Doğan, sırasıyla ürün müdürü, Teknoloji Satış Danışmanlığı Yöneticisi, Orta Asya bölgesi sorumlusu, Oracle Türkiye Satış Direktörlüğü görevlerinde bulunduktan sonra, Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcılığına atanmış. Bir kadın olarak kariyerinde herhangi bir ayırımcılık veya engel yaşamadığını dile getiren Filiz Doğan ile eğitim hayatını, kariyerini ve özel yaşamını konuştuk.
Ülkemizdeki çok az sayıdaki kadın yöneticiden birisiniz. Öncelikle eğitim hayatınızdan bahsedebilir misiniz? Hangi okullarda okudunuz? Nasıl bir öğrenciydiniz?
Ankara Anadolu Lisesi sonrasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden 1989 yılında mezun oldum ve aynı üniversitede MBA programına katıldım.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olmuşsunuz. İsteyerek tercih ettiğiniz bir bölüm müydü? Neden bu alanda eğitim almak istediniz? Çocukken kariyer planlarınız nasıldı? Hangi mesleği yapmak isterdiniz?
3-4 yaşlarında ilk uçağa bimdiğimde çok etkilenmiş ve hostes olmaya karar vermiştim ancak biraz büyüdüğümde yaşanan uçak kazaları nedeniyle vazgeçerek doktorluk veya veterinerliği hedeflemeye başladım. Yurtdışında geçirdiğim lise yıllarımda aldığım ilk seçmeli bilgisayar programla dersimde ise bilgisayar mühendisi olmaya kesin karar verdim.
Üniversiteden mezun olduktan sonra nerelerde, hangi sektörlerde çalıştınız? Şu an bulunduğunuz konuma nasıl geldiniz? Bir kadın olarak kariyer basamaklarını tırmanırken ne gibi engeller yaşadınız? Bulunduğunuz noktaya gelmek isteyen kadınlara tavsiyeleriniz neler olur?
Oracle’a 1995 yılında Veritabanı Satış Danışmanı olarak başladım. 1999-2000 yılları arasında Oracle’ın Amerika’daki Merkezi’nde Veritabanı Ürün Müdürü olarak görev aldım. 2000 yılında Teknoloji Satış Danışmanlığı Yöneticisi göreviyle Türkiye’ye geri döndüm, 2008 yılı itibariyle bu göreve ek olarak Orta Asya bölgesi sorumluluğunu aldım. 2010 yılında Oracle Türkiye Satış Direktörlüğüne getirildim, 2011 senesinde Türkiye Genel Müdürü ve 2014 yılında Başkan Yardımcılığna atandım. Bir kadın olarak kariyerimde herhangi bir ayırımcılık veya engel yaşamadım.
Dinamik iş hayatında başarı için, sürekli olarak kişinin kendisini geliştirmeye önem vermesi, hızlı adaptasyon yetilerini geliştirmesi ve değişime açık olmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
LİSE YILLARIMDA BİLGİSAYAR MÜHENDİSİ OLMAYA KARAR VERDİM
Kariyerinizin başındayken hedefleriniz nelerdi? Başarılarıyla size rol model olan, örnek aldığınız kişiler var mıydı?
Bahsettiğim gibi lise yıllarımda bilgisayar mühendisi olmaya karar verdim ve hedeflerim her zaman bu alanda başarılı çalışmalar yapmak ve katma değer sağlamaktı. Örnek aldığım herhangi biri olmadı ancak etkilendiğim pek çok kişi oldu. Her zaman işimin ve pozisyonumun gerektirdiği şekilde, ekibimin ve pazarın dinamiklerini değerlendirerek kendi iş modelim ile ilerledim.
Şu an Oracle Türkiye Genel Müdürü olarak görev yapıyorsunuz. Ne zamandır bu görevi yürütüyorsunuz? Görevinizi yerine getirirken nelere dikkat ediyorsunuz? Nasıl bir yönetim modelini benimsiyorsunuz? Ayrıca size göre kadın yönetici ile erkek yönetici arasındaki farklar nelerdir? Bahsedebilir misiniz?
2011 yılından beri Genel Müdürlük görevdeyim. Benim açımdan işin zamanında ve başarıyla tamamlanması önemli bu nedenle kişilerin çalışma tarzlarına ve zamanlarına karışmıyorum. Böylelikle iş ve sosyal hayatların daha dengeli ve mutlu olduğunu, bunun da direkt olarak iş başarısına yansıdığını görüyorum ve bu yapıyı destekliyorum. Kadın, erkek yönetici veya çalışan arasında bir fark görmüyorum, herkesin kendi tarzı var, bunun cinsiyet bağlantılı olduğunu düşünmüyorum.
EĞİTİM BİRÇOK SORUNUN ÇÖZÜMÜ
Ülkemizde birçok kadın, eğitim-öğretim imkânlarından ve çalışma hakkından yoksun bırakılıyor. İş hayatına girdiğinde ise ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi birçok sorunla karşılaşabiliyor. Türkiye’de kadının toplumdaki ve iş dünyasındaki bu konumunun değişmesi sizce neye bağlı? Bu değişimin gerçekleşmesinde kadınların eğitimi ne derece önemli?
BT sektörüne baktığımızda, özellikle Türkiye’de kadın yönetici ve çalışan sayısının bölgedeki ülkelere kıyasla oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Eğitim birçok sorunun çözümü; eğitim alanında yapılan inovasyonlar ve eğitim eşitliği ile bu sorunların aşılacağına güveniyorum.
Oracle Türkiye’de çalışan kadın sayısı ne kadar? Şirketinizde kadın istihdamını arttırmak için ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Oracle Türkiye’de 300'den fazla çalışanımızın %35'i kadın. Gerek yönetim kadrolarında gerekse bölgesel rollerde birçok bayan arkadaşımız var. Yönettiğim ekiplerde erkek/kadın, yaş farkı gözetmiyorum.
EN BÜYÜK HOBİM AT BİNMEK
Biraz da özel yaşamınıza değinelim. Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız? Hobileriniz nelerdir?
Genel Müdürlük görevine atanmam ile beraber kendime ayırdığım zaman biraz daha kısıtlandı. En büyük hobim at binmek oldu son 8 yıldır. Yakın zamana kadar birkaç arkadaşımla beraber hobi olarak işlettiğimiz bir binicilik klubümüz vardı ancak yoğun iş temposu nedeniyle ara vermek durumda kaldık. Amatör olarak spor yapmak, kedi ve köpeklerimle zaman geçirmekten keyif alıyorum.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Röportaj
Oracle Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Filiz Doğan, Ankara Anadolu Lisesi sonrasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden 1989 yılında mezun olmuş ve aynı üniversitede MBA programına katılmış. Doğan ile eğitim yaşamı üzerine konuştuk.
Türkiye’de BT sektöründe, kadın yönetici ve çalışan sayısı bölgedeki ülkelere kıyasla oldukça yüksek. Oracle Türkiye’de ise 300'den fazla çalışanının %35'i kadın. Gerek yönetim kadrolarında gerekse bölgesel rollerde birçok bayan bulunuyor. Yönettiği ekiplerde erkek/kadın, yaş farkı gözetmediğini belirten Oracle Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Filiz Doğan, “Dinamik iş hayatında başarı için, sürekli olarak kişinin kendisini geliştirmeye önem vermesi, hızlı adaptasyon yetilerini geliştirmesi ve değişime açık olmasının önemli olduğunu düşünüyorum” diyor.
Oracle Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Filiz Doğan, Ankara Anadolu Lisesi sonrasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden 1989 yılında mezun olmuş ve aynı üniversitede MBA programına katılmış. Oracle’a 1995 yılında Veritabanı Satış Danışmanı olarak başlayan Doğan, sırasıyla ürün müdürü, Teknoloji Satış Danışmanlığı Yöneticisi, Orta Asya bölgesi sorumlusu, Oracle Türkiye Satış Direktörlüğü görevlerinde bulunduktan sonra, Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcılığına atanmış. Bir kadın olarak kariyerinde herhangi bir ayırımcılık veya engel yaşamadığını dile getiren Filiz Doğan ile eğitim hayatını, kariyerini ve özel yaşamını konuştuk.
Ülkemizdeki çok az sayıdaki kadın yöneticiden birisiniz. Öncelikle eğitim hayatınızdan bahsedebilir misiniz? Hangi okullarda okudunuz? Nasıl bir öğrenciydiniz?
Ankara Anadolu Lisesi sonrasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden 1989 yılında mezun oldum ve aynı üniversitede MBA programına katıldım.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olmuşsunuz. İsteyerek tercih ettiğiniz bir bölüm müydü? Neden bu alanda eğitim almak istediniz? Çocukken kariyer planlarınız nasıldı? Hangi mesleği yapmak isterdiniz?
3-4 yaşlarında ilk uçağa bimdiğimde çok etkilenmiş ve hostes olmaya karar vermiştim ancak biraz büyüdüğümde yaşanan uçak kazaları nedeniyle vazgeçerek doktorluk veya veterinerliği hedeflemeye başladım. Yurtdışında geçirdiğim lise yıllarımda aldığım ilk seçmeli bilgisayar programla dersimde ise bilgisayar mühendisi olmaya kesin karar verdim.
Üniversiteden mezun olduktan sonra nerelerde, hangi sektörlerde çalıştınız? Şu an bulunduğunuz konuma nasıl geldiniz? Bir kadın olarak kariyer basamaklarını tırmanırken ne gibi engeller yaşadınız? Bulunduğunuz noktaya gelmek isteyen kadınlara tavsiyeleriniz neler olur?
Oracle’a 1995 yılında Veritabanı Satış Danışmanı olarak başladım. 1999-2000 yılları arasında Oracle’ın Amerika’daki Merkezi’nde Veritabanı Ürün Müdürü olarak görev aldım. 2000 yılında Teknoloji Satış Danışmanlığı Yöneticisi göreviyle Türkiye’ye geri döndüm, 2008 yılı itibariyle bu göreve ek olarak Orta Asya bölgesi sorumluluğunu aldım. 2010 yılında Oracle Türkiye Satış Direktörlüğüne getirildim, 2011 senesinde Türkiye Genel Müdürü ve 2014 yılında Başkan Yardımcılığna atandım. Bir kadın olarak kariyerimde herhangi bir ayırımcılık veya engel yaşamadım.
Dinamik iş hayatında başarı için, sürekli olarak kişinin kendisini geliştirmeye önem vermesi, hızlı adaptasyon yetilerini geliştirmesi ve değişime açık olmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
LİSE YILLARIMDA BİLGİSAYAR MÜHENDİSİ OLMAYA KARAR VERDİM
Kariyerinizin başındayken hedefleriniz nelerdi? Başarılarıyla size rol model olan, örnek aldığınız kişiler var mıydı?
Bahsettiğim gibi lise yıllarımda bilgisayar mühendisi olmaya karar verdim ve hedeflerim her zaman bu alanda başarılı çalışmalar yapmak ve katma değer sağlamaktı. Örnek aldığım herhangi biri olmadı ancak etkilendiğim pek çok kişi oldu. Her zaman işimin ve pozisyonumun gerektirdiği şekilde, ekibimin ve pazarın dinamiklerini değerlendirerek kendi iş modelim ile ilerledim.
Şu an Oracle Türkiye Genel Müdürü olarak görev yapıyorsunuz. Ne zamandır bu görevi yürütüyorsunuz? Görevinizi yerine getirirken nelere dikkat ediyorsunuz? Nasıl bir yönetim modelini benimsiyorsunuz? Ayrıca size göre kadın yönetici ile erkek yönetici arasındaki farklar nelerdir? Bahsedebilir misiniz?
2011 yılından beri Genel Müdürlük görevdeyim. Benim açımdan işin zamanında ve başarıyla tamamlanması önemli bu nedenle kişilerin çalışma tarzlarına ve zamanlarına karışmıyorum. Böylelikle iş ve sosyal hayatların daha dengeli ve mutlu olduğunu, bunun da direkt olarak iş başarısına yansıdığını görüyorum ve bu yapıyı destekliyorum. Kadın, erkek yönetici veya çalışan arasında bir fark görmüyorum, herkesin kendi tarzı var, bunun cinsiyet bağlantılı olduğunu düşünmüyorum.
EĞİTİM BİRÇOK SORUNUN ÇÖZÜMÜ
Ülkemizde birçok kadın, eğitim-öğretim imkânlarından ve çalışma hakkından yoksun bırakılıyor. İş hayatına girdiğinde ise ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi birçok sorunla karşılaşabiliyor. Türkiye’de kadının toplumdaki ve iş dünyasındaki bu konumunun değişmesi sizce neye bağlı? Bu değişimin gerçekleşmesinde kadınların eğitimi ne derece önemli?
BT sektörüne baktığımızda, özellikle Türkiye’de kadın yönetici ve çalışan sayısının bölgedeki ülkelere kıyasla oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Eğitim birçok sorunun çözümü; eğitim alanında yapılan inovasyonlar ve eğitim eşitliği ile bu sorunların aşılacağına güveniyorum.
Oracle Türkiye’de çalışan kadın sayısı ne kadar? Şirketinizde kadın istihdamını arttırmak için ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Oracle Türkiye’de 300'den fazla çalışanımızın %35'i kadın. Gerek yönetim kadrolarında gerekse bölgesel rollerde birçok bayan arkadaşımız var. Yönettiğim ekiplerde erkek/kadın, yaş farkı gözetmiyorum.
EN BÜYÜK HOBİM AT BİNMEK
Biraz da özel yaşamınıza değinelim. Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız? Hobileriniz nelerdir?
Genel Müdürlük görevine atanmam ile beraber kendime ayırdığım zaman biraz daha kısıtlandı. En büyük hobim at binmek oldu son 8 yıldır. Yakın zamana kadar birkaç arkadaşımla beraber hobi olarak işlettiğimiz bir binicilik klubümüz vardı ancak yoğun iş temposu nedeniyle ara vermek durumda kaldık. Amatör olarak spor yapmak, kedi ve köpeklerimle zaman geçirmekten keyif alıyorum.
Son Güncelleme: Perşembe, 14 Nisan 2016 11:25
Gösterim: 4573
Sporla iç içe geçen, başarılı bir öğrencilik hayatının olduğunu söyleyen Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt, özellikle Bornova Anadolu Lisesi’nde okuduğu 4 sene boyunca bir yandan okulun dönem birincisi olduğunu, bir yandan da voleybol takımında Ortaokullararası Şampiyona’da Türkiye ikinciliğini kazandığını belirtiyor.
Eğitim hayatınızı anlatabilir misiniz? Hangi okullarda okudunuz? Nasıl bir öğrenciydiniz?
İzmir doğumluyum. İlkokulu Murat Reis İlkokulu’nda annemin öğrencisi olarak okudum. Annemin 5 yıl boyunca ilk öğretmenim olması, hem güzel hem de zorluydu. Ardından, sınavlarda başarılı olarak Bornova Anadolu Lisesi’nde okumaya hak kazandım. Buradaki 4 sene boyunca bir yandan okulun dönem birincisi oldum, bir yandan da voleybol takımında Ortaokullararası Şampiyona’da Türkiye ikinciliğini kazandım ve son sınıfta da takım kaptanlığı yaptım.
15 yaşındayken, Ankara Fen Lisesi’ni kazanarak İzmir’i ve ailemi geride bıraktım. Lise yıllarımı yatılı okuyarak Ankara Fen Lisesi’nde tamamladım. Bir taraftan okudum, diğer taraftan da TÜBİTAK Kimya Bilgi Yarışması, Biyoloji Proje Yarışması ve Matematik Olimpiyat takımlarında dereceler aldım. Ankara Fen Lisesi’ni bitirdikten sonra AFS ile değişim öğrencisi olarak ABD’ye gittim. Chicago yakınlarında Naperville North High School isimli lisede 1 yıl okudum. Liseyi hem orada ABD’de, hem burada Türkiye’de iki kez bitirdim aslında. Daha sonra Türkiye’ye dönünce, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümüne girdim. 1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Procter & Gamble Türkiye’den iş teklifi aldım; ama, MBA yapmak için ABD’ye dönmeye karar verdim. İki yıl University of Illinois at Chicago’da Pazarlama ve Finans Yüksek Lisans eğitimi aldım. Her şeyden önce, genel olarak Endüstri Mühendisliği derslerinin mesleki formasyonumda önemli rol oynadığını ifade etmeliyim. Özellikle “Operasyon Araştırması”, “Olasılık” ve “Ergonomi” gibi dersler, analitik düşünme ve problem çözme becerilerimin gelişmesinde etkili oldu. Diğer yandan, kariyerime endüstri mühendisliği okusam da pazarlamacı olarak başladım.
İLKOKULDA ÖĞRETMENİM ANNEMDİ
Eğitim hayatınızda unutmadığınız, hayatınıza yön veren bir öğretmeniniz var mıydı?
Tabii ki ilkokulda 5 yıl boyunca annemin sınıfında eğitim görmem, annemi eğitim hayatım boyunca karşılaştığım diğer tüm öğretmenlerimden daha ayrıcalıklı bir yere koyuyor. Annemin bana sadece evde bir ebeveyn olarak değil, okulda da tüm eğitim ve kariyer hayatımın temeli olan ilköğretimi en iyi şekilde verdiğini düşünüyorum. Kendisine çok şey borçluyum.
Çocukluğunuz nasıl geçti? Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Mutlu bir çocukluğum oldu. Annem ilkokul öğretmeni, babam da muhasebe müdürü olarak yoğun bir iş temposu içindeydiler. Bu yoğun tempodan dolayı bana İzmir’de bakmakta zorlandıkları için, 3 yaşımdan 6 yaşıma, ilkokula başlayıncaya kadar, anneannemlerle beraber Torbalı İlçesi’nin Yazıbaşı Köyü’nde yaşadım. En güzel çocukluk anılarım, köyde, tarlada ve sokakta yaşıtlarımla çok eğlenerek geçirdiğim bu üç yıla aittir.
Çocukken kariyer planlarınız nasıldı? Hangi mesleğin hayalini kuruyordunuz?
Benim hayatımda da beni bugünlere, büyük bir şirketin yöneticiliğine hazırlayan kritik dönüm noktaları oldu. İlkokul ve ortaokulu İzmir’de okuduktan sonra, liseyi okumak üzere Ankara Fen Lisesi’ne gittim ve Ankara’da yatılı okudum. Orada beni yöneticiliğe hazırlayan özelliklerimin şekillenmeye başladığını söyleyebilirim. Çok iyi bir eğitimin yanında, kendi başıma yaşamanın, ayaklarımın üzerinde durmanın inceliklerini öğrendim. Bir önemli dönüm noktası da, Ankara Fen Lisesi’ni bitirdikten sonra AFS ile değişim öğrencisi olarak ABD’ye gitmem oldu. Orada da farklı kültürleri, adaptasyonu çok iyi öğrendiğim. ABD’de yaşadığım bu bir yıl vizyonumu genişletti. Boğaziçi Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği okurken, Spor Kurulu’nda önce Üye, sonra Sayman, son olarak da Başkan olarak görev yaptım. Kariyerimi şekillendiren bir diğer kritik nokta da, Spor Kurulu’nda yaptığım çalışmalar oldu. Orada da takım arkadaşlığını ve liderliği biraz daha perçinledim.
O dönemler için oldukça da büyük bütçeli bir kulüptü. O kulübün bütçesinin yönetimi, hedeflerinin ve vizyonunun belirlenmesi, bunun için ekiplerin kurulmasından sorumluydum. Herhangi bir para karşılığı olmadan çalışan, bu işi gerçekten gönlüyle yapan, iyi bir şeyler yapmaya çalışan öğrencilerdik. Bu öğrencilerin liderliğini yapmak da bana çok şey öğretti. Mesela, alt komitelerin kurulması, her bir iş için ayrı hedeflerin belirlenmesinin yanı sıra o dönemde birçok şirketle de görüşme imkânı buldum. Tüm bu deneyimlerin aslında beni mühendisliğe değil de, pazarlama ve yöneticilik alanında bir kariyere yönlendirdiğini söyleyebilirim.
Endüstri Mühendisliği’ni seçmenizdeki nedenler nelerdi? İsteyerek tercih ettiğiniz bir bölüm müydü?
Endüstri Mühendisliği’ni çok da bilinçli olarak seçmedim. Ankara Fen Lisesi’nde okuyan iyi bir öğrenciydim. Üniversiteye giriş sınavlarında o yıllarda en yüksek puan ile alım yapan mühendislik bölümlerini önce Elektrik Elektronik ardından da Endüstri Mühendisliği olarak sıraladım. Ancak, Boğaziçi Üniversitesi tercihim bilinçliydi; İzmir ve Ankara’dan sonra İstanbul’da okumak istediğime karar vermiştim. Şimdi bu seçimlerimin ne kadar isabetli olduğunu görüyorum. Tekrar yapma şansım olsaydı, yine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’ni seçerdim. Üniversite hayatımın beni analitik düşünme, problem çözme ve liderlik yetkinlikleri anlamında geliştirdiğini düşünüyorum.
BAŞARI İÇİN “BEN” DEĞİL “BİZ” DUYGUSU GÜÇLÜ OLMALI
Başarınızın sırrı nedir? Başarıya nasıl ulaştınız? Sizin konumunuza ulaşmak isteyen gençlere neler önerirsiniz?
İş dünyasında başarının anahtarının, öncelikle doğru hedefi belirlemek, bu hedef için doğru yol haritası oluşturmak ve odağı kaybetmemek olduğuna inanıyorum. Ardından, her adımda müşterilerimize yakın ve onların ihtiyaçlarına odaklanan; adanmış, yenilikçi, donanımlı ve tutkulu takım oyuncularıyla çalışmayla, başarının mutlaka geleceğini düşünüyorum. Doğru yol haritası ve güçlü takım ruhundan yoksun bir çalışma anlayışı, başarısızlığı da beraberinde getiriyor. Günümüz iş dünyasında, başarı için “ben” değil “biz” duygusunun güçlü olması gerekiyor. Takım ruhuna ve birlikte başarmaya inanmak şart. Ortak bir vizyon etrafında kenetlenmiş insanlar, başarıyı mutlaka yakalıyor. Dolayısıyla, hem lider hem de ekip başarıda eşit rol oynuyor ve birbirini bütünlüyor. Bu noktada, özellikle katılımcı yönetim anlayışı, takım ruhunu besleyen güçlü bir kültürün oluşmasına izin veriyor. Bu anlayış, Vodafone Türkiye’nin de çalışma prensibinin temelini oluşturuyor ve kurumsal başarılarımızda belirleyici oluyor. Hedef belirlerken bir işi asla tek boyutuyla değerlendirmez, 360 derece bakış açısıyla geliştirmeye ve takımımın da her zaman bu mottoyla hareket etmesine önem veririm. Bu durumun başarıyı da getirdiğine inanıyorum.
300’E YAKIN GENCİ BÜNYEMİZE KATTIK
Şirketinizde iş deneyimi olmayan gençleri neye göre ve hangi pozisyonlarda işe alıyorsunuz, onlara hangi fırsatları tanıyorsunuz?
Potansiyeli yüksek olan yeni mezun genç yetenekleri bünyemize katmak amacıyla oluşturduğumuz Discover Genç Yetenek Programı’nı 2008’den bu yana aralıksız sürdürüyoruz. Telekomünikasyon alanında kariyer yapmak isteyen genç adayların, sektörün dinamizmine uygun şekilde kendini iyi ifade edebilen, girişimci, hızlı, analitik düşünen, aksiyon alabilen ve gelişime açık olması gerektiğine inanıyoruz. Eğitim, yabancı dil, iş tecrübesi gibi özelliklerin yanında yeniliğe açık olmak da, Dijital Dönüşüm’e öncülük etme vizyonumuz doğrultusunda, işe alımlarda öne çıkan bir özellik. Bununla birlikte, adayın kişilik özelliklerini de son derece önemsiyoruz. Kurum olarak değerlerimiz ve davranış şekillerimiz olan hız, güven ve sadelik konusunda örnek davranışlar gösteren, hırslı, rekabetçi ve müşteri odaklı, aynı zamanda öğrenmeye açık, yüksek enerjili arkadaşlarla çalışmak istiyoruz. Liderlik özelliğini de çok önemsiyoruz, onları geleceğin liderleri olarak yetiştirmek istiyoruz. Bu doğrultuda, Discover Genç Yetenek Programı’na başvurmak isteyen adayların, üniversite son sınıf öğrencisi ya da maksimum bir yıl tam zamanlı iş tecrübesine sahip olması ve iyi derecede İngilizce bilmesi gerekiyor. Vodafone’da çalışmaya istekli ve azimli olmak; öğrenmeye hevesli, enerjik, eğlenceli, yenilikçi olmak da adaylarda aradığımız özellikler... Yine, bu adaylarımızın, Vodafone’un online sınavlarını, değerlendirme merkezi süreçlerini ve mülakatlarını başarıyla tamamlamış olması da gerekiyor. 5 aşamalı bir değerlendirme ve seçme sürecini geride bırakan adaylar, Vodafone Ailesi’nin bir parçası oluyor. Her yıl yaklaşık 5.000 gencimizin başvurduğu bu programı ile 300’e yakın genci bünyemize kattık.
VOLEYBOL TAKIMIMIZLA SAHAYA ÇIKIYORUM
Çok uzun yıllar spor yaptım ve hâlâ yapıyorum. Özellikle takım sporlarının, liderliği pekiştirdiğini, disiplini geliştirdiğini ve belirlediği hedeflere ulaşacağına dair insanın kendine duyduğu inancı sağlamlaştırdığını düşünüyorum. Vodafone içinde kurduğumuz şirket voleybol takımımızla şirketlerarası turnuvalara katılıyoruz. Ben de takımımızla sahaya çıkıyorum. Bu benim için önemli bir motivasyon kaynağı oluyor. Diğer yandan, eşim ve kızlarımla farklı ülkelere seyahat etmek de bana büyük keyif veriyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Röportaj
Sporla iç içe geçen, başarılı bir öğrencilik hayatının olduğunu söyleyen Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt, özellikle Bornova Anadolu Lisesi’nde okuduğu 4 sene boyunca bir yandan okulun dönem birincisi olduğunu, bir yandan da voleybol takımında Ortaokullararası Şampiyona’da Türkiye ikinciliğini kazandığını belirtiyor.
Eğitim hayatınızı anlatabilir misiniz? Hangi okullarda okudunuz? Nasıl bir öğrenciydiniz?
İzmir doğumluyum. İlkokulu Murat Reis İlkokulu’nda annemin öğrencisi olarak okudum. Annemin 5 yıl boyunca ilk öğretmenim olması, hem güzel hem de zorluydu. Ardından, sınavlarda başarılı olarak Bornova Anadolu Lisesi’nde okumaya hak kazandım. Buradaki 4 sene boyunca bir yandan okulun dönem birincisi oldum, bir yandan da voleybol takımında Ortaokullararası Şampiyona’da Türkiye ikinciliğini kazandım ve son sınıfta da takım kaptanlığı yaptım.
15 yaşındayken, Ankara Fen Lisesi’ni kazanarak İzmir’i ve ailemi geride bıraktım. Lise yıllarımı yatılı okuyarak Ankara Fen Lisesi’nde tamamladım. Bir taraftan okudum, diğer taraftan da TÜBİTAK Kimya Bilgi Yarışması, Biyoloji Proje Yarışması ve Matematik Olimpiyat takımlarında dereceler aldım. Ankara Fen Lisesi’ni bitirdikten sonra AFS ile değişim öğrencisi olarak ABD’ye gittim. Chicago yakınlarında Naperville North High School isimli lisede 1 yıl okudum. Liseyi hem orada ABD’de, hem burada Türkiye’de iki kez bitirdim aslında. Daha sonra Türkiye’ye dönünce, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümüne girdim. 1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Procter & Gamble Türkiye’den iş teklifi aldım; ama, MBA yapmak için ABD’ye dönmeye karar verdim. İki yıl University of Illinois at Chicago’da Pazarlama ve Finans Yüksek Lisans eğitimi aldım. Her şeyden önce, genel olarak Endüstri Mühendisliği derslerinin mesleki formasyonumda önemli rol oynadığını ifade etmeliyim. Özellikle “Operasyon Araştırması”, “Olasılık” ve “Ergonomi” gibi dersler, analitik düşünme ve problem çözme becerilerimin gelişmesinde etkili oldu. Diğer yandan, kariyerime endüstri mühendisliği okusam da pazarlamacı olarak başladım.
İLKOKULDA ÖĞRETMENİM ANNEMDİ
Eğitim hayatınızda unutmadığınız, hayatınıza yön veren bir öğretmeniniz var mıydı?
Tabii ki ilkokulda 5 yıl boyunca annemin sınıfında eğitim görmem, annemi eğitim hayatım boyunca karşılaştığım diğer tüm öğretmenlerimden daha ayrıcalıklı bir yere koyuyor. Annemin bana sadece evde bir ebeveyn olarak değil, okulda da tüm eğitim ve kariyer hayatımın temeli olan ilköğretimi en iyi şekilde verdiğini düşünüyorum. Kendisine çok şey borçluyum.
Çocukluğunuz nasıl geçti? Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Mutlu bir çocukluğum oldu. Annem ilkokul öğretmeni, babam da muhasebe müdürü olarak yoğun bir iş temposu içindeydiler. Bu yoğun tempodan dolayı bana İzmir’de bakmakta zorlandıkları için, 3 yaşımdan 6 yaşıma, ilkokula başlayıncaya kadar, anneannemlerle beraber Torbalı İlçesi’nin Yazıbaşı Köyü’nde yaşadım. En güzel çocukluk anılarım, köyde, tarlada ve sokakta yaşıtlarımla çok eğlenerek geçirdiğim bu üç yıla aittir.
Çocukken kariyer planlarınız nasıldı? Hangi mesleğin hayalini kuruyordunuz?
Benim hayatımda da beni bugünlere, büyük bir şirketin yöneticiliğine hazırlayan kritik dönüm noktaları oldu. İlkokul ve ortaokulu İzmir’de okuduktan sonra, liseyi okumak üzere Ankara Fen Lisesi’ne gittim ve Ankara’da yatılı okudum. Orada beni yöneticiliğe hazırlayan özelliklerimin şekillenmeye başladığını söyleyebilirim. Çok iyi bir eğitimin yanında, kendi başıma yaşamanın, ayaklarımın üzerinde durmanın inceliklerini öğrendim. Bir önemli dönüm noktası da, Ankara Fen Lisesi’ni bitirdikten sonra AFS ile değişim öğrencisi olarak ABD’ye gitmem oldu. Orada da farklı kültürleri, adaptasyonu çok iyi öğrendiğim. ABD’de yaşadığım bu bir yıl vizyonumu genişletti. Boğaziçi Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği okurken, Spor Kurulu’nda önce Üye, sonra Sayman, son olarak da Başkan olarak görev yaptım. Kariyerimi şekillendiren bir diğer kritik nokta da, Spor Kurulu’nda yaptığım çalışmalar oldu. Orada da takım arkadaşlığını ve liderliği biraz daha perçinledim.
O dönemler için oldukça da büyük bütçeli bir kulüptü. O kulübün bütçesinin yönetimi, hedeflerinin ve vizyonunun belirlenmesi, bunun için ekiplerin kurulmasından sorumluydum. Herhangi bir para karşılığı olmadan çalışan, bu işi gerçekten gönlüyle yapan, iyi bir şeyler yapmaya çalışan öğrencilerdik. Bu öğrencilerin liderliğini yapmak da bana çok şey öğretti. Mesela, alt komitelerin kurulması, her bir iş için ayrı hedeflerin belirlenmesinin yanı sıra o dönemde birçok şirketle de görüşme imkânı buldum. Tüm bu deneyimlerin aslında beni mühendisliğe değil de, pazarlama ve yöneticilik alanında bir kariyere yönlendirdiğini söyleyebilirim.
Endüstri Mühendisliği’ni seçmenizdeki nedenler nelerdi? İsteyerek tercih ettiğiniz bir bölüm müydü?
Endüstri Mühendisliği’ni çok da bilinçli olarak seçmedim. Ankara Fen Lisesi’nde okuyan iyi bir öğrenciydim. Üniversiteye giriş sınavlarında o yıllarda en yüksek puan ile alım yapan mühendislik bölümlerini önce Elektrik Elektronik ardından da Endüstri Mühendisliği olarak sıraladım. Ancak, Boğaziçi Üniversitesi tercihim bilinçliydi; İzmir ve Ankara’dan sonra İstanbul’da okumak istediğime karar vermiştim. Şimdi bu seçimlerimin ne kadar isabetli olduğunu görüyorum. Tekrar yapma şansım olsaydı, yine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’ni seçerdim. Üniversite hayatımın beni analitik düşünme, problem çözme ve liderlik yetkinlikleri anlamında geliştirdiğini düşünüyorum.
BAŞARI İÇİN “BEN” DEĞİL “BİZ” DUYGUSU GÜÇLÜ OLMALI
Başarınızın sırrı nedir? Başarıya nasıl ulaştınız? Sizin konumunuza ulaşmak isteyen gençlere neler önerirsiniz?
İş dünyasında başarının anahtarının, öncelikle doğru hedefi belirlemek, bu hedef için doğru yol haritası oluşturmak ve odağı kaybetmemek olduğuna inanıyorum. Ardından, her adımda müşterilerimize yakın ve onların ihtiyaçlarına odaklanan; adanmış, yenilikçi, donanımlı ve tutkulu takım oyuncularıyla çalışmayla, başarının mutlaka geleceğini düşünüyorum. Doğru yol haritası ve güçlü takım ruhundan yoksun bir çalışma anlayışı, başarısızlığı da beraberinde getiriyor. Günümüz iş dünyasında, başarı için “ben” değil “biz” duygusunun güçlü olması gerekiyor. Takım ruhuna ve birlikte başarmaya inanmak şart. Ortak bir vizyon etrafında kenetlenmiş insanlar, başarıyı mutlaka yakalıyor. Dolayısıyla, hem lider hem de ekip başarıda eşit rol oynuyor ve birbirini bütünlüyor. Bu noktada, özellikle katılımcı yönetim anlayışı, takım ruhunu besleyen güçlü bir kültürün oluşmasına izin veriyor. Bu anlayış, Vodafone Türkiye’nin de çalışma prensibinin temelini oluşturuyor ve kurumsal başarılarımızda belirleyici oluyor. Hedef belirlerken bir işi asla tek boyutuyla değerlendirmez, 360 derece bakış açısıyla geliştirmeye ve takımımın da her zaman bu mottoyla hareket etmesine önem veririm. Bu durumun başarıyı da getirdiğine inanıyorum.
300’E YAKIN GENCİ BÜNYEMİZE KATTIK
Şirketinizde iş deneyimi olmayan gençleri neye göre ve hangi pozisyonlarda işe alıyorsunuz, onlara hangi fırsatları tanıyorsunuz?
Potansiyeli yüksek olan yeni mezun genç yetenekleri bünyemize katmak amacıyla oluşturduğumuz Discover Genç Yetenek Programı’nı 2008’den bu yana aralıksız sürdürüyoruz. Telekomünikasyon alanında kariyer yapmak isteyen genç adayların, sektörün dinamizmine uygun şekilde kendini iyi ifade edebilen, girişimci, hızlı, analitik düşünen, aksiyon alabilen ve gelişime açık olması gerektiğine inanıyoruz. Eğitim, yabancı dil, iş tecrübesi gibi özelliklerin yanında yeniliğe açık olmak da, Dijital Dönüşüm’e öncülük etme vizyonumuz doğrultusunda, işe alımlarda öne çıkan bir özellik. Bununla birlikte, adayın kişilik özelliklerini de son derece önemsiyoruz. Kurum olarak değerlerimiz ve davranış şekillerimiz olan hız, güven ve sadelik konusunda örnek davranışlar gösteren, hırslı, rekabetçi ve müşteri odaklı, aynı zamanda öğrenmeye açık, yüksek enerjili arkadaşlarla çalışmak istiyoruz. Liderlik özelliğini de çok önemsiyoruz, onları geleceğin liderleri olarak yetiştirmek istiyoruz. Bu doğrultuda, Discover Genç Yetenek Programı’na başvurmak isteyen adayların, üniversite son sınıf öğrencisi ya da maksimum bir yıl tam zamanlı iş tecrübesine sahip olması ve iyi derecede İngilizce bilmesi gerekiyor. Vodafone’da çalışmaya istekli ve azimli olmak; öğrenmeye hevesli, enerjik, eğlenceli, yenilikçi olmak da adaylarda aradığımız özellikler... Yine, bu adaylarımızın, Vodafone’un online sınavlarını, değerlendirme merkezi süreçlerini ve mülakatlarını başarıyla tamamlamış olması da gerekiyor. 5 aşamalı bir değerlendirme ve seçme sürecini geride bırakan adaylar, Vodafone Ailesi’nin bir parçası oluyor. Her yıl yaklaşık 5.000 gencimizin başvurduğu bu programı ile 300’e yakın genci bünyemize kattık.
VOLEYBOL TAKIMIMIZLA SAHAYA ÇIKIYORUM
Çok uzun yıllar spor yaptım ve hâlâ yapıyorum. Özellikle takım sporlarının, liderliği pekiştirdiğini, disiplini geliştirdiğini ve belirlediği hedeflere ulaşacağına dair insanın kendine duyduğu inancı sağlamlaştırdığını düşünüyorum. Vodafone içinde kurduğumuz şirket voleybol takımımızla şirketlerarası turnuvalara katılıyoruz. Ben de takımımızla sahaya çıkıyorum. Bu benim için önemli bir motivasyon kaynağı oluyor. Diğer yandan, eşim ve kızlarımla farklı ülkelere seyahat etmek de bana büyük keyif veriyor.
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Kasım 2015 12:11
Gösterim: 6795