Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Sabıka kayıtlarının kaymakamlıklarca verilmesini, arşiv süresinin 15 ve 30 yıla indirilmesini öngören teklif, TBMM'de kabul edildi.
TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen yasaya göre, sabıka kayıtları tüm kaymakamlıklarca verilebilecek. Arşiv bilgileri; ilgilinin ölümü üzerine; Anayasa'nın ''Milletvekili seçilme yeterliliği''ni düzenleyen 76. maddesi ile bazı kanunlarda yer alan ve bir hak mahrumiyetine neden olan mahkumiyetler bakımından, yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınması koşuluyla, kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren 15 yıl ve her halde 30 yıl geçmesiyle; diğer mahkumiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren 5 yıl geçmesiyle tamamen silinecek. Bu düzenleme, eski kayıtlar için de uygulanacak.
Bununla, mevcut yasada 80 yıl olan mahkumiyetleri arşivde saklama süresi 15 yıla indiriliyor, ancak kişi memnu haklarını almamışsa bu süre 30 yıl olarak uygulanacak.
Kanunla silinme koşullarının gerçekleşmesi halinde, daha önce mahkemelere ait olan arşiv kaydının silinmesi yetki ve görevi, iş yükü dikkate alınarak ve yargının hızlandırılması amacıyla Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'ne verilecek.
Yasa, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'da da değişiklik içeriyor. Mevcut kanunda elektronik kart uygulaması ile kamera ve benzeri teknik donanımın, Spor Toto Süper Lig müsabakalarının gerçekleştirildiği stadyumlarda 14 Nisan 2012 tarihine kadar kurulması öngörülürken, yasayla, bu süre 14 Nisan 2014 tarihine uzatıldı. Yürürlükteki kanuna göre, bu yükümlülükleri yerine getirmeyen Spor Toto Süper Lig kulüplerine, her bir müsabaka için 100 bin lira idari para cezası verilecekti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sabıka kayıtlarının kaymakamlıklarca verilmesini, arşiv süresinin 15 ve 30 yıla indirilmesini öngören teklif, TBMM'de kabul edildi.
TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen yasaya göre, sabıka kayıtları tüm kaymakamlıklarca verilebilecek. Arşiv bilgileri; ilgilinin ölümü üzerine; Anayasa'nın ''Milletvekili seçilme yeterliliği''ni düzenleyen 76. maddesi ile bazı kanunlarda yer alan ve bir hak mahrumiyetine neden olan mahkumiyetler bakımından, yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınması koşuluyla, kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren 15 yıl ve her halde 30 yıl geçmesiyle; diğer mahkumiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren 5 yıl geçmesiyle tamamen silinecek. Bu düzenleme, eski kayıtlar için de uygulanacak.
Bununla, mevcut yasada 80 yıl olan mahkumiyetleri arşivde saklama süresi 15 yıla indiriliyor, ancak kişi memnu haklarını almamışsa bu süre 30 yıl olarak uygulanacak.
Kanunla silinme koşullarının gerçekleşmesi halinde, daha önce mahkemelere ait olan arşiv kaydının silinmesi yetki ve görevi, iş yükü dikkate alınarak ve yargının hızlandırılması amacıyla Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'ne verilecek.
Yasa, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'da da değişiklik içeriyor. Mevcut kanunda elektronik kart uygulaması ile kamera ve benzeri teknik donanımın, Spor Toto Süper Lig müsabakalarının gerçekleştirildiği stadyumlarda 14 Nisan 2012 tarihine kadar kurulması öngörülürken, yasayla, bu süre 14 Nisan 2014 tarihine uzatıldı. Yürürlükteki kanuna göre, bu yükümlülükleri yerine getirmeyen Spor Toto Süper Lig kulüplerine, her bir müsabaka için 100 bin lira idari para cezası verilecekti.
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 20:43
Gösterim: 2090
TBMM Başkanı Çiçek, ''1 Temmuz'da Rumlar AB Başkanlığı'nı devraldığı takdirde Türkiye-AB ilişkileri donmuş olacak'' dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Arnavutluk Başbakanı Sali Berişa'yı kabul ederek, bir süre görüştü.
Berişa, TBMM'de bulunmaktan memnuniyet duyduğunu ifade ederek, ''Burada bulunmamın başka bir sebebi, sizin Parlamentonuz'da diğer ülkelerden daha fazla Arnavut kanı var. Böylece dostluğumuzun derin bağlantıları var' diye konuştu. Çiçek, araya girerek, ''O kan birazcık bizim evde de var. Gelinim yüzde elli Arnavut. Torunum da öyle tabi'' dedi.
Çiçek, Arnavutluk'taki her olumlu gelişmeyi sevinçle takip ettiklerini belirterek, ''AB üyesi Arnavutluk bizim de arzu ettiğimiz bir husustur ama muhalefet her yerde muhalefettir, onları da toleransla karşılamak gerekir. Demokrasini icabıdır'' dedi.
Makedonya'da geçmişte üzücü durumlar olduğunu anımsatan Çiçek, ''Orada her olumsuz gelişme başka gelişmeleri de tetikliyor. Arzumuz, istikrarın ve huzurun devam etmesidir. Hepimize düşen sorumluluklar var'' diye konuştu. Çiçek, şunları kaydetti:
''Kosova ortak konumuz. Kurumsal yapılarını bir an evvel tamamlamış ve uluslararası camiada hak ettiği yeri alabilmesi noktasında yoğun bir çaba içeride olmamız gerekiyor. Türkiye olarak üzerimize düşeni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Kosova konusunda hükümetimizin yaptığı çalışmalar var. Biz de Parlamento olarak geçmişte iki konuyu ilave ederdik konuşmalarımıza, şimdi bu üçe çıktı. Bunlardan biri Kıbrıs konusudur. Maalesef orada Rumların anlaşmaz tutumu sebebiyle sorun çözülemedi. Maalesef Rumları şımartan AB ve bazı ülkelerdir. Bu yılın ilk altı ayı bu konu bakımından son derece önemli. 1 Temmuz'da Rumlar AB Başkanlığı'nı devraldığı takdirde Türkiye-AB ilişkileri donmuş olacaktır.''
İddialar gerçek dışı
Çiçek, yaptığı yazılı açıklamada, bazı yayın organlarında yer alan, eski bir yargı mensubunun yazdığı kitapta şahsına yönelik ''Benden torpil istedi. İşe alınmasını istediği kişilerden hiçbirini işe almadım'' şeklinde geçen ifadelerin ''kesinlikle gerçek dışı'' olduğunu belirtti.
Çiçek, ''Adı geçen şahıstan böyle bir talebim olmamıştır. Kamuoyunun yanlış bir yargıya varmaması için bu açıklamanın yapılması zorunlu görülmüştür'' dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
TBMM Başkanı Çiçek, ''1 Temmuz'da Rumlar AB Başkanlığı'nı devraldığı takdirde Türkiye-AB ilişkileri donmuş olacak'' dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Arnavutluk Başbakanı Sali Berişa'yı kabul ederek, bir süre görüştü.
Berişa, TBMM'de bulunmaktan memnuniyet duyduğunu ifade ederek, ''Burada bulunmamın başka bir sebebi, sizin Parlamentonuz'da diğer ülkelerden daha fazla Arnavut kanı var. Böylece dostluğumuzun derin bağlantıları var' diye konuştu. Çiçek, araya girerek, ''O kan birazcık bizim evde de var. Gelinim yüzde elli Arnavut. Torunum da öyle tabi'' dedi.
Çiçek, Arnavutluk'taki her olumlu gelişmeyi sevinçle takip ettiklerini belirterek, ''AB üyesi Arnavutluk bizim de arzu ettiğimiz bir husustur ama muhalefet her yerde muhalefettir, onları da toleransla karşılamak gerekir. Demokrasini icabıdır'' dedi.
Makedonya'da geçmişte üzücü durumlar olduğunu anımsatan Çiçek, ''Orada her olumsuz gelişme başka gelişmeleri de tetikliyor. Arzumuz, istikrarın ve huzurun devam etmesidir. Hepimize düşen sorumluluklar var'' diye konuştu. Çiçek, şunları kaydetti:
''Kosova ortak konumuz. Kurumsal yapılarını bir an evvel tamamlamış ve uluslararası camiada hak ettiği yeri alabilmesi noktasında yoğun bir çaba içeride olmamız gerekiyor. Türkiye olarak üzerimize düşeni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Kosova konusunda hükümetimizin yaptığı çalışmalar var. Biz de Parlamento olarak geçmişte iki konuyu ilave ederdik konuşmalarımıza, şimdi bu üçe çıktı. Bunlardan biri Kıbrıs konusudur. Maalesef orada Rumların anlaşmaz tutumu sebebiyle sorun çözülemedi. Maalesef Rumları şımartan AB ve bazı ülkelerdir. Bu yılın ilk altı ayı bu konu bakımından son derece önemli. 1 Temmuz'da Rumlar AB Başkanlığı'nı devraldığı takdirde Türkiye-AB ilişkileri donmuş olacaktır.''
İddialar gerçek dışı
Çiçek, yaptığı yazılı açıklamada, bazı yayın organlarında yer alan, eski bir yargı mensubunun yazdığı kitapta şahsına yönelik ''Benden torpil istedi. İşe alınmasını istediği kişilerden hiçbirini işe almadım'' şeklinde geçen ifadelerin ''kesinlikle gerçek dışı'' olduğunu belirtti.
Çiçek, ''Adı geçen şahıstan böyle bir talebim olmamıştır. Kamuoyunun yanlış bir yargıya varmaması için bu açıklamanın yapılması zorunlu görülmüştür'' dedi.
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 17:57
Gösterim: 2154
TBMM Başkanı Çiçek İstanbul Çocuk Vakfı heyetini kabul etti. Çiçek: ''Yeni anayasa yapım sürecinde çocukların da görüşlerinin alınmasının önemli olduğunu söyledi. Çiçek, “bugünün çocukları yarının sorumluluk sahibi yetişkinleri olacak'' dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa yapım sürecinde, yarının sorumluluk sahibi yetişkinleri olacak çocukların da görüşlerinin alınmasının önemli olduğunu söyledi.
Çiçek, İstanbul Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin ve beraberindekileri makamında kabul etti.
Yeni anayasada, çocuk haklarının tüm yönleriyle vurgulanmasının önemine değine Şirin, ''Sorduk; çocuklar ve yetişkinler kısa ve yalın bir anayasa istiyor'' dedi. Şirin, Çiçek'e çocukların yeni anayasaya ilişkin görüşlerinin yer aldığı taslağı sundu.
Konuşmasına, ''Çocuklar için ne yapılsa azdır'' sözleriyle başlayan Çiçek de ''Yeni anayasa yapım sürecinde çocukların da görüşlerinin alınması önemli. Çünkü, bugünün çocukları yarının sorumluluk sahibi yetişkinleri olacak. Çocukla ilgili yapılacak düzenlemelerin anayasa yapımında önemli bir rolü var'' dedi.
Çiçek, 12 Eylül askeri müdahalesine ilişkin davanın sürdüğünü anımsatarak, yasamanın da bu darbenin ardından yapılan anayasa yerine yeni bir anayasa yapmasının mecburiyet haline geldiğini ifade etti.
''Kimse bunu gözardı edemez, öteleyemez'' diyen Çiçek, yapılacak yeni anayasanın uluslararası alanda Türkiye'nin itibarını artıracağını söyledi.
Çocukların bizatihi kendi görüşlerini öğrenmek istediklerini anlatan Çiçek, şöyle devam etti:
''Yani anne ya da babalarının, öğretmenlerinin görüşlerini öğrenmek istemiyoruz. Onların görüşlerini de zaten farklı bir platformda değerlendiriyoruz. Mesela, bazı sivil toplum örgütleri, bazı akademisyenlerle anlaşarak, bize taslak metin gönderiyor. O görüşler de kuşkusuz saygındır ama biz zaten o akademisyenlerin görüşlerini biliyoruz. Biz direkt o meslek kuruluşunun görüşünü öğrenmek istiyoruz.
Gelen tüm görüşler değerlendiriliyor. Şimdiye kadar sürekli konuşulmuş yeni bir anayasa yapımı ama hiç kimse toplumu bu çalışmanın içerisine katmamış, davet etmemiş. Biz toplumun tüm kesimlerini bu çalışmaya davet ettik.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
TBMM Başkanı Çiçek İstanbul Çocuk Vakfı heyetini kabul etti. Çiçek: ''Yeni anayasa yapım sürecinde çocukların da görüşlerinin alınmasının önemli olduğunu söyledi. Çiçek, “bugünün çocukları yarının sorumluluk sahibi yetişkinleri olacak'' dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa yapım sürecinde, yarının sorumluluk sahibi yetişkinleri olacak çocukların da görüşlerinin alınmasının önemli olduğunu söyledi.
Çiçek, İstanbul Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin ve beraberindekileri makamında kabul etti.
Yeni anayasada, çocuk haklarının tüm yönleriyle vurgulanmasının önemine değine Şirin, ''Sorduk; çocuklar ve yetişkinler kısa ve yalın bir anayasa istiyor'' dedi. Şirin, Çiçek'e çocukların yeni anayasaya ilişkin görüşlerinin yer aldığı taslağı sundu.
Konuşmasına, ''Çocuklar için ne yapılsa azdır'' sözleriyle başlayan Çiçek de ''Yeni anayasa yapım sürecinde çocukların da görüşlerinin alınması önemli. Çünkü, bugünün çocukları yarının sorumluluk sahibi yetişkinleri olacak. Çocukla ilgili yapılacak düzenlemelerin anayasa yapımında önemli bir rolü var'' dedi.
Çiçek, 12 Eylül askeri müdahalesine ilişkin davanın sürdüğünü anımsatarak, yasamanın da bu darbenin ardından yapılan anayasa yerine yeni bir anayasa yapmasının mecburiyet haline geldiğini ifade etti.
''Kimse bunu gözardı edemez, öteleyemez'' diyen Çiçek, yapılacak yeni anayasanın uluslararası alanda Türkiye'nin itibarını artıracağını söyledi.
Çocukların bizatihi kendi görüşlerini öğrenmek istediklerini anlatan Çiçek, şöyle devam etti:
''Yani anne ya da babalarının, öğretmenlerinin görüşlerini öğrenmek istemiyoruz. Onların görüşlerini de zaten farklı bir platformda değerlendiriyoruz. Mesela, bazı sivil toplum örgütleri, bazı akademisyenlerle anlaşarak, bize taslak metin gönderiyor. O görüşler de kuşkusuz saygındır ama biz zaten o akademisyenlerin görüşlerini biliyoruz. Biz direkt o meslek kuruluşunun görüşünü öğrenmek istiyoruz.
Gelen tüm görüşler değerlendiriliyor. Şimdiye kadar sürekli konuşulmuş yeni bir anayasa yapımı ama hiç kimse toplumu bu çalışmanın içerisine katmamış, davet etmemiş. Biz toplumun tüm kesimlerini bu çalışmaya davet ettik.''
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 16:57
Gösterim: 1669
RTÜK Başkanı Davut Dursun, medyanın, çocukların ve gençlerin eğitimini, çalışmalarını, eğlencelerini, sosyalleşmelerini, yetişmelerini ve çevresiyle ilişkilerini doğrudan etkilediğini söyledi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kadın Platformu, Medialog Platform ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliğiyle düzenlenen ''Medya ve Çocuk'' konulu çalıştayın açılışında konuşan Dursun, görsel ve işitse medyanın çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerinin olduğunu belirtti.
Kimsenin televizyon ve radyo yayınlarının çocuklar üzerinde olumsuz etkisinin olmadığını iddia edemeyeceğini vurgulayan Dursun, şunları söyledi:
''Medya, çocukların ve gençlerin eğitimini, çalışmalarını, eğlencelerini, sosyalleşmelerini, yetişmelerini ve çevresiyle ilişkilerini doğrudan etkileyen bir kanaldır. Artık çocukları ne aileler yetiştiriyor, ne de okullar... Çocukları medya yetiştiriyor. Belki bu söz kışkırtıcı biz söz ama bir gerçekliği ifade ediyor. Günümüz çocukları soyut düşünmekten uzaklaştı. Görsel düşünüyorlar. Bu yeni bir kavram. Yani bilgisayar ekranında, televizyon ekranında ne görüyorsa o vardır ve onun dışında bir şey yoktur. Gerçekten evinizde test edin. Çocuğunuza bir şey söylediğinizde, eğer televizyonda görmüşse onun üzerine bir şey söylüyor, ekranda görmemişse soyut düşünemiyor. Bu modern çağın veya bilgi çağının nesillerle ilgili en önemli sorunudur. Buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Dolayısıyla medya çocukları eğitiyor. Çocukların izlediği her şey onların üzerinde iz bırakıyor. Bunun altını çizelim. Olumlu anlamda ya da olumsuz anlamda.''
RTÜK'ün bu konuyla ilgili kampanya hazırladığını, ''İzlediklerin iz bırakır'' spotunu kullandıklarını anlatan Dursun, medyanın sadece çocuklar üzerinde değil, yetişkinler üzerinde de iz bıraktığını kaydetti.
‘Çocuklar gerçek ile kurguyu ayırt edemiyor’
Çocukların zihin dünyasının televizyonlarda gördüklerinden ibaret olduğunu kaydeden Dursun, sözlerine şöyle devam etti:
''Onun için iz bırakıyor. Çocuklar gerçek ile kurguyu ayırt edemiyor. İzlediği dizinin, programın bir kurgu olduğunu, bir hayal olduğunu, insanların hoş vakit geçirmesi için yapıldığını düşünemiyor. Hayatın ondan ibaret olduğuna inanıyor. Televizyonda gördüğünün aynısını dışarı da görmek istiyor. Bugünlerde bir araştırmanın sonuçları yayımlandı. Sakarya Üniversitesi'ndeki bir arkadaşımız, Konya'da bir araştırma gerçekleştirdi. Sonuçları gazeteye yansıdı. Şöyle bir şey yer alıyordu; çocuklar izledikleri programlardaki şiddet nedeniyle çevresini merhametsiz görüyor. Çok önemli bir vurgu diye düşünüyorum. Hepimizin üzerinde iz bırakması önemli bir şey. Hepimiz olumsuz etkileniyoruz.''
Çocukların neler yaptığı konusunda bir araştırma yaptıklarını anlatan Dursun, çocuk ve gençlerin okul dışında yaptığı birinci etkinliğin televizyon izlemek olduğunu kaydetti.
‘İnternet, televizyonun önüne geçmiştir’
Bu araştırmayı birkaç yıl önce yaptıklarını, aynı araştırmayı bu dönemde yaptıkları taktirde, bu sonucun internet olarak çıkacağına inandıklarını aktaran Dursun, şunları belirtti:
''İnternet, televizyonun önüne geçmiştir ve bana sorarsanız internetin olumsuz etkisi, televizyondan daha fazladır. Çocukların günde ortalama 3 saat televizyon izlediklerini tespit ettik. Çocukların yüzde 82'sini televizyon izlemekle ilgili kararları kendileri veriyor. Bakın bu önemlidir. Yani annesi ve babası karar vermiyor. Çocuklar yılda 900 saati okulda geçiriyor ama buna karşılık 1200 saatini televizyon karşısında geçiriyor. Yani okuldan çok televizyonla haşır neşir oluyor. İlköğretim çağını tamamlamış bir çocuk, ortalama 100 bin kadar şiddet sahnesi seyrediyor, 8 bin kadar ölüm ya da öldürme sahnesi izliyor. Bunun çocukların zihin dünyasındaki etkisini lütfen düşünelim. 100 çocuğun 30'unun odasında televizyonu var. Bu televizyonu istediği gibi kullandığı anlamına geliyor. Ailelerin yüzde 58'inde 2 televizyon var.''
‘Kamu otoritesi olarak çalışmalar yapıyoruz’
Çocukların sorunlarının yetişkinlerin sorunlarından önce tartışılması gerektiğini vurgulayan Dursun, şunları bildirdi:
''Çocuklar konusunda sorun tek yönlü değildir. Tek başına kamu otoritesi olarak RTÜK'ün çocuklarla ilgili sorunu halletmesi mümkün değil. Böyle bir beklenti varsa; bu beklentiyi gözden geçirmemiz gerekir. Bize sorarsanız, bu sorun karşısında ortak duyarlılık ve ortak sorumluluk anlayışının geliştirilmesi gerekir. Bu çerçevede kamu otoritesi olarak çalışmalar yapıyoruz. Yayın kuruluşlarının tek tek önemli sorumlulukları var, sivil toplum örgütlerinin sorumlulukları var, reklam verenlerin önemli sorumlulukları var, izleyicilerin, ebeveynlerin önemli sorumlukları var. Reklam verirken şiddet içeren, çocukları olumsuz davranışlar öneren, cinsellik içeren programlara reklam vermesiniz olmaz mı- RTÜK halletsin. Halledemiyor. Bu nedenle reklam verenlerin sorumluklarının çok olduğunun altını çizelim.''
Yayıncıların sorumluklarını yerine getirmesinin önemli olduğunu kaydeden Dursun, ''Vatandaşın elinde kumanda var, istemiyorsa izlemesin. Arkadaşlar bu iş bu kadar basit değil. Bu şuna benzer; isteyen esrar satsın, isteyen uyuşturucu satsın. Vatandaşın kendi tercihidir. İster alır, ister almaz. Bu iş bu kadar değil. Dolayısıyla hem ulusal mevzuat, hem uluslararası düzenlemeler, yayıncıya birtakım sorumluluklar yüklemiştir. Mevcut yasamızda, gençlerin, çocukların zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden programların, seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması gerekiyor. Çok ilginçtir bizim RTÜK olarak en çok müeyyide uyguladığımız, yayıncıların en çok ihlal yaptıkları madde bu maddedir. Yayıncı kendi üzerine düşen sorumluğu yerine getirmiyor'' şeklinde konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
RTÜK Başkanı Davut Dursun, medyanın, çocukların ve gençlerin eğitimini, çalışmalarını, eğlencelerini, sosyalleşmelerini, yetişmelerini ve çevresiyle ilişkilerini doğrudan etkilediğini söyledi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kadın Platformu, Medialog Platform ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliğiyle düzenlenen ''Medya ve Çocuk'' konulu çalıştayın açılışında konuşan Dursun, görsel ve işitse medyanın çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerinin olduğunu belirtti.
Kimsenin televizyon ve radyo yayınlarının çocuklar üzerinde olumsuz etkisinin olmadığını iddia edemeyeceğini vurgulayan Dursun, şunları söyledi:
''Medya, çocukların ve gençlerin eğitimini, çalışmalarını, eğlencelerini, sosyalleşmelerini, yetişmelerini ve çevresiyle ilişkilerini doğrudan etkileyen bir kanaldır. Artık çocukları ne aileler yetiştiriyor, ne de okullar... Çocukları medya yetiştiriyor. Belki bu söz kışkırtıcı biz söz ama bir gerçekliği ifade ediyor. Günümüz çocukları soyut düşünmekten uzaklaştı. Görsel düşünüyorlar. Bu yeni bir kavram. Yani bilgisayar ekranında, televizyon ekranında ne görüyorsa o vardır ve onun dışında bir şey yoktur. Gerçekten evinizde test edin. Çocuğunuza bir şey söylediğinizde, eğer televizyonda görmüşse onun üzerine bir şey söylüyor, ekranda görmemişse soyut düşünemiyor. Bu modern çağın veya bilgi çağının nesillerle ilgili en önemli sorunudur. Buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Dolayısıyla medya çocukları eğitiyor. Çocukların izlediği her şey onların üzerinde iz bırakıyor. Bunun altını çizelim. Olumlu anlamda ya da olumsuz anlamda.''
RTÜK'ün bu konuyla ilgili kampanya hazırladığını, ''İzlediklerin iz bırakır'' spotunu kullandıklarını anlatan Dursun, medyanın sadece çocuklar üzerinde değil, yetişkinler üzerinde de iz bıraktığını kaydetti.
‘Çocuklar gerçek ile kurguyu ayırt edemiyor’
Çocukların zihin dünyasının televizyonlarda gördüklerinden ibaret olduğunu kaydeden Dursun, sözlerine şöyle devam etti:
''Onun için iz bırakıyor. Çocuklar gerçek ile kurguyu ayırt edemiyor. İzlediği dizinin, programın bir kurgu olduğunu, bir hayal olduğunu, insanların hoş vakit geçirmesi için yapıldığını düşünemiyor. Hayatın ondan ibaret olduğuna inanıyor. Televizyonda gördüğünün aynısını dışarı da görmek istiyor. Bugünlerde bir araştırmanın sonuçları yayımlandı. Sakarya Üniversitesi'ndeki bir arkadaşımız, Konya'da bir araştırma gerçekleştirdi. Sonuçları gazeteye yansıdı. Şöyle bir şey yer alıyordu; çocuklar izledikleri programlardaki şiddet nedeniyle çevresini merhametsiz görüyor. Çok önemli bir vurgu diye düşünüyorum. Hepimizin üzerinde iz bırakması önemli bir şey. Hepimiz olumsuz etkileniyoruz.''
Çocukların neler yaptığı konusunda bir araştırma yaptıklarını anlatan Dursun, çocuk ve gençlerin okul dışında yaptığı birinci etkinliğin televizyon izlemek olduğunu kaydetti.
‘İnternet, televizyonun önüne geçmiştir’
Bu araştırmayı birkaç yıl önce yaptıklarını, aynı araştırmayı bu dönemde yaptıkları taktirde, bu sonucun internet olarak çıkacağına inandıklarını aktaran Dursun, şunları belirtti:
''İnternet, televizyonun önüne geçmiştir ve bana sorarsanız internetin olumsuz etkisi, televizyondan daha fazladır. Çocukların günde ortalama 3 saat televizyon izlediklerini tespit ettik. Çocukların yüzde 82'sini televizyon izlemekle ilgili kararları kendileri veriyor. Bakın bu önemlidir. Yani annesi ve babası karar vermiyor. Çocuklar yılda 900 saati okulda geçiriyor ama buna karşılık 1200 saatini televizyon karşısında geçiriyor. Yani okuldan çok televizyonla haşır neşir oluyor. İlköğretim çağını tamamlamış bir çocuk, ortalama 100 bin kadar şiddet sahnesi seyrediyor, 8 bin kadar ölüm ya da öldürme sahnesi izliyor. Bunun çocukların zihin dünyasındaki etkisini lütfen düşünelim. 100 çocuğun 30'unun odasında televizyonu var. Bu televizyonu istediği gibi kullandığı anlamına geliyor. Ailelerin yüzde 58'inde 2 televizyon var.''
‘Kamu otoritesi olarak çalışmalar yapıyoruz’
Çocukların sorunlarının yetişkinlerin sorunlarından önce tartışılması gerektiğini vurgulayan Dursun, şunları bildirdi:
''Çocuklar konusunda sorun tek yönlü değildir. Tek başına kamu otoritesi olarak RTÜK'ün çocuklarla ilgili sorunu halletmesi mümkün değil. Böyle bir beklenti varsa; bu beklentiyi gözden geçirmemiz gerekir. Bize sorarsanız, bu sorun karşısında ortak duyarlılık ve ortak sorumluluk anlayışının geliştirilmesi gerekir. Bu çerçevede kamu otoritesi olarak çalışmalar yapıyoruz. Yayın kuruluşlarının tek tek önemli sorumlulukları var, sivil toplum örgütlerinin sorumlulukları var, reklam verenlerin önemli sorumlulukları var, izleyicilerin, ebeveynlerin önemli sorumlukları var. Reklam verirken şiddet içeren, çocukları olumsuz davranışlar öneren, cinsellik içeren programlara reklam vermesiniz olmaz mı- RTÜK halletsin. Halledemiyor. Bu nedenle reklam verenlerin sorumluklarının çok olduğunun altını çizelim.''
Yayıncıların sorumluklarını yerine getirmesinin önemli olduğunu kaydeden Dursun, ''Vatandaşın elinde kumanda var, istemiyorsa izlemesin. Arkadaşlar bu iş bu kadar basit değil. Bu şuna benzer; isteyen esrar satsın, isteyen uyuşturucu satsın. Vatandaşın kendi tercihidir. İster alır, ister almaz. Bu iş bu kadar değil. Dolayısıyla hem ulusal mevzuat, hem uluslararası düzenlemeler, yayıncıya birtakım sorumluluklar yüklemiştir. Mevcut yasamızda, gençlerin, çocukların zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden programların, seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması gerekiyor. Çok ilginçtir bizim RTÜK olarak en çok müeyyide uyguladığımız, yayıncıların en çok ihlal yaptıkları madde bu maddedir. Yayıncı kendi üzerine düşen sorumluğu yerine getirmiyor'' şeklinde konuştu.
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 17:23
Gösterim: 2310
"X-Cor Lynx Uzay Roketi" ile uzaya yapılacak 1 saatlik yolculuğa katılmak için Türkiye'den ilk bileti alan Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'ın eski eşi turizmci Ahu Aysal oldu. Aysal, 2014'te gerçekleştirilecek uzay yolculuğu içim 95 bin dolar ödeyeceğini söyledi.
Space Expedition Curacao ile VIP Turizm, gerçekleştirdikleri basın toplantısıyla işbirliklerini ve uzaya seyahat edecek ilk Türk'ü açıkladı. 2011 yılının Nisan ayında uzay yolculuğu biletlerini satmaya başlayan SXC, bir yıldan bu yana dünya çapında 50'nin üzerinde bileti 95 bin ABD Doları karşılığında satışa sundu. İlk uçuşunu 2014 yılında gerçekleştirecek SXC'nin Türkiye'deki bilet satışlarının temsilciliğini ise VIP Turizm üstlendi. VIP Turizm Ceo'su Ceylan Pirinçcioğlu, " İnsan hayatını değiştiren bu eşsiz deneyimi, kısacası uzay biletlerini Türkiye'de satan ilk Türk acentesi olduğumuz için son derece mutluyum. Uçuşlar şu adan üst gelir grubunu hedeflese de çok yakın bir gelecekte, uçuşların yaygınlaşacağını ve artacağını düşünüyorum" diye konuştu.
Pirinçcioğlu uzaya gitmek için Türkiye'den ilk başvuran ve kontrat imzalayan Türk'ün Ahu Aysal olduğunu açıkladı. Uzaya gidecek olan ilk Türk Ahu Aysal, "Hedefiniz hep ileriye olmalıdır. Şimdi bir imkan açıldı. Hedefim uzaya gitmek. Gidip de dönmemek gibi bir korkum yok. Hayatta hep faydalı olmak için çalıştım. 2 çocuğum, 3 torunum var. Kendimi bir elçi olarak görüyorum. Bundan sonra eğitimler eğitimlerden de korkmuyorum zevk alıyorum. Hollanda da yapılacak kontroller e eğitimlerin ardından uzaya uçacağım" şeklinde konuştu.
Uçuş için 95 bin ABD Doları ödeyeceğini söyleyen Aysal, "Ben gezginim birçok yer gezdim halada geziyorum. Bir gezginin daha ilerisi uzaya gitmektir herhalde. Çocukluğumdan beri uzaya gitmek hayallerimde vardı. Şimdi gitme fırsatım oldu. Fırsatım olsa uzayda da kalmak isterim" dedi.
Yapılan uzay çalışmaları hakkında bilgi veren ve yatırımlarını anlatan SXC Ceo'su Michiel Mol, "Türkiye pazarına girmek oldukça heyecan verici. Uzay yolculuğu biletlerimizin tüm dünyada satışa sunulabilmesi için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz" ifadelerini kullandı.
Uzay Roketi, 2014 yılında Karayipler'deki Curacao Hato havalimanındaki pistten kalkış yapacak. Roketin yolcu kapasitesi pilot dahil iki kişi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
"X-Cor Lynx Uzay Roketi" ile uzaya yapılacak 1 saatlik yolculuğa katılmak için Türkiye'den ilk bileti alan Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'ın eski eşi turizmci Ahu Aysal oldu. Aysal, 2014'te gerçekleştirilecek uzay yolculuğu içim 95 bin dolar ödeyeceğini söyledi.
Space Expedition Curacao ile VIP Turizm, gerçekleştirdikleri basın toplantısıyla işbirliklerini ve uzaya seyahat edecek ilk Türk'ü açıkladı. 2011 yılının Nisan ayında uzay yolculuğu biletlerini satmaya başlayan SXC, bir yıldan bu yana dünya çapında 50'nin üzerinde bileti 95 bin ABD Doları karşılığında satışa sundu. İlk uçuşunu 2014 yılında gerçekleştirecek SXC'nin Türkiye'deki bilet satışlarının temsilciliğini ise VIP Turizm üstlendi. VIP Turizm Ceo'su Ceylan Pirinçcioğlu, " İnsan hayatını değiştiren bu eşsiz deneyimi, kısacası uzay biletlerini Türkiye'de satan ilk Türk acentesi olduğumuz için son derece mutluyum. Uçuşlar şu adan üst gelir grubunu hedeflese de çok yakın bir gelecekte, uçuşların yaygınlaşacağını ve artacağını düşünüyorum" diye konuştu.
Pirinçcioğlu uzaya gitmek için Türkiye'den ilk başvuran ve kontrat imzalayan Türk'ün Ahu Aysal olduğunu açıkladı. Uzaya gidecek olan ilk Türk Ahu Aysal, "Hedefiniz hep ileriye olmalıdır. Şimdi bir imkan açıldı. Hedefim uzaya gitmek. Gidip de dönmemek gibi bir korkum yok. Hayatta hep faydalı olmak için çalıştım. 2 çocuğum, 3 torunum var. Kendimi bir elçi olarak görüyorum. Bundan sonra eğitimler eğitimlerden de korkmuyorum zevk alıyorum. Hollanda da yapılacak kontroller e eğitimlerin ardından uzaya uçacağım" şeklinde konuştu.
Uçuş için 95 bin ABD Doları ödeyeceğini söyleyen Aysal, "Ben gezginim birçok yer gezdim halada geziyorum. Bir gezginin daha ilerisi uzaya gitmektir herhalde. Çocukluğumdan beri uzaya gitmek hayallerimde vardı. Şimdi gitme fırsatım oldu. Fırsatım olsa uzayda da kalmak isterim" dedi.
Yapılan uzay çalışmaları hakkında bilgi veren ve yatırımlarını anlatan SXC Ceo'su Michiel Mol, "Türkiye pazarına girmek oldukça heyecan verici. Uzay yolculuğu biletlerimizin tüm dünyada satışa sunulabilmesi için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz" ifadelerini kullandı.
Uzay Roketi, 2014 yılında Karayipler'deki Curacao Hato havalimanındaki pistten kalkış yapacak. Roketin yolcu kapasitesi pilot dahil iki kişi.
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 16:35
Gösterim: 2856