Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Tüm iç ve dış paydaşlardan görüş alarak çalışmalarını tamamlayan YÖK, Yükseköğretim Yasası taslağını MEB'e sundu.
Alınan bilgiye göre, tüm iç ve dış paydaşlardan görüş alan Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Yükseköğretim Yasası tasarısına ilişkin çalışmasını tamamladı.
MEB'e gönderilen taslak, bakanlığın çalışma ve incelemelerinin ardından, Bakanlar Kurulu'na gönderilecek.
YÖK Başkanlığına Gökhan Çetinsaya'nın atanmasının ardından, 1981 yılında çıkarılan ve toplumun birçok kesimince eleştirilen Yükseköğretim Kanunu'nun değiştirilmesi çalışmalarına hız verilmişti. Çetinsaya, hazırladıkları taslağı, 5 Kasım'da kamuoyunun görüşüne sunmuş ve ilgili paydaşlardan görüş alma sürecini başlatmıştı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Tüm iç ve dış paydaşlardan görüş alarak çalışmalarını tamamlayan YÖK, Yükseköğretim Yasası taslağını MEB'e sundu.
Alınan bilgiye göre, tüm iç ve dış paydaşlardan görüş alan Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Yükseköğretim Yasası tasarısına ilişkin çalışmasını tamamladı.
MEB'e gönderilen taslak, bakanlığın çalışma ve incelemelerinin ardından, Bakanlar Kurulu'na gönderilecek.
YÖK Başkanlığına Gökhan Çetinsaya'nın atanmasının ardından, 1981 yılında çıkarılan ve toplumun birçok kesimince eleştirilen Yükseköğretim Kanunu'nun değiştirilmesi çalışmalarına hız verilmişti. Çetinsaya, hazırladıkları taslağı, 5 Kasım'da kamuoyunun görüşüne sunmuş ve ilgili paydaşlardan görüş alma sürecini başlatmıştı.
Son Güncelleme: Cumartesi, 12 Ocak 2013 14:40
Gösterim: 1818
Adapazarı'nda müdürün kendisine mobbing uyguladığı iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulunan öğretmeni Özlem Feraye Önder, 30 kilometre uzaklıktaki Ferizli İlçesi'ne atandı.
Bunu sürgün olarak değerlendiren 20 yıllık öğretmen Önder "Benim 9 yaşında özürlü oğlum var. Ben şimdi nasıl Adapazarı'ndan kalkıp her gün o ilçeye giderim" diyerek atamaya tepki gösterdi.
Adapazarı’nın yeni yerleşim bölgesi Camili Mahallesi’nde bulunan Tes- İş Adapazarı Anadolu Lisesi’nde görev yapan resim öğretmeni Özlem Feraye Önder, 6 ay önce okul müdürü hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Önder verdiği dilekçede, okuldaki bazı uygulamaları nedeniyle ters düşün Milli Eğitim’e şikayet ettiği okul müdürünün kendisine baskı yaptığını ve ’mobbing’ uyguladığını iddia etti. Savcının, müdür hakkında soruşturma açmasına kaymakamlık izin vermeyince öğretmen Özlem Feraye Önder bu kez İdare Mahkemesi’ne başvurdu ve kaymakamlık kararının kaldırılmasını istedi.
İdare Mahkemesi’nin kararı beklenirken, Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü, görevlendirdiği müfettiş raporu doğrultusunda hem öğretmen Özlem Feraye Önder’i, hem okul müdürünün görev yerlerini değiştirdi. Müdür kent içinde bir başka okula tayin edilirken, Adapazarı’ndan
'Cezalandırılan yine ben oldum'
Okul müdürünü kendisine mobbing uyguladığı gerekçesiyle şikayet edildiği için sürgüne gönderildiğini ileri süren öğretmen Önder, "Cezalandırılan yine ben oldum. Beni sürgün ettiler. Benim 9 yaşında ilkokul üçüncü sınıfa giden engelli oğlum var. Ona kim göz kulak olacak?" diyerek tepki gösterdi.
(personelmeb)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Adapazarı'nda müdürün kendisine mobbing uyguladığı iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulunan öğretmeni Özlem Feraye Önder, 30 kilometre uzaklıktaki Ferizli İlçesi'ne atandı.
Bunu sürgün olarak değerlendiren 20 yıllık öğretmen Önder "Benim 9 yaşında özürlü oğlum var. Ben şimdi nasıl Adapazarı'ndan kalkıp her gün o ilçeye giderim" diyerek atamaya tepki gösterdi.
Adapazarı’nın yeni yerleşim bölgesi Camili Mahallesi’nde bulunan Tes- İş Adapazarı Anadolu Lisesi’nde görev yapan resim öğretmeni Özlem Feraye Önder, 6 ay önce okul müdürü hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Önder verdiği dilekçede, okuldaki bazı uygulamaları nedeniyle ters düşün Milli Eğitim’e şikayet ettiği okul müdürünün kendisine baskı yaptığını ve ’mobbing’ uyguladığını iddia etti. Savcının, müdür hakkında soruşturma açmasına kaymakamlık izin vermeyince öğretmen Özlem Feraye Önder bu kez İdare Mahkemesi’ne başvurdu ve kaymakamlık kararının kaldırılmasını istedi.
İdare Mahkemesi’nin kararı beklenirken, Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü, görevlendirdiği müfettiş raporu doğrultusunda hem öğretmen Özlem Feraye Önder’i, hem okul müdürünün görev yerlerini değiştirdi. Müdür kent içinde bir başka okula tayin edilirken, Adapazarı’ndan
'Cezalandırılan yine ben oldum'
Okul müdürünü kendisine mobbing uyguladığı gerekçesiyle şikayet edildiği için sürgüne gönderildiğini ileri süren öğretmen Önder, "Cezalandırılan yine ben oldum. Beni sürgün ettiler. Benim 9 yaşında ilkokul üçüncü sınıfa giden engelli oğlum var. Ona kim göz kulak olacak?" diyerek tepki gösterdi.
(personelmeb)
Son Güncelleme: Cumartesi, 12 Ocak 2013 12:17
Gösterim: 2950
Özel bir eğitim kurumunda bir öğretmen, yabancı dil eğitimi dersine ağzını bantlayarak girdi.
Öğrencilerinin şaşkın bakışları altında derse başlayan Öztürk taviz vermeden dersini işledi.
Ders sonrasında fikirlerini aldığımız Utku Öztürk, böyle bir uygulamaya gitme sebebini anlattı.
Ülkemizde yabancı dil eğitiminde ciddi bir eksiklik olduğunu belirten Öztürk 15 sene yabancı dil eğitimi alan çocukların tek kelime konuşamadıklarını vurguladı. Klasik yabancı dil eğitiminde öğretmenin sürekli olarak öğrenciye bilgi aktardığına değinen Öztürk; "Bu süreçteki terminolojiyi değiştirmemiz lazım. Artık dilbilimciler "öğrenme" kelimesi yerine "karşılaşma" kelimesini kullanıyorlar. Çünkü yabancı dilde ilk kez sunulan bir yapı veya kelimeyle öğrenci sadece "karşılaşır." Öğrenmenin sağlanabilmesi için yüksek frekansta bu yapıya veya kelimelere maruz bırakılmaları gerekir."dedi.
Yabancı dilin sürekli kullanımının gerektiğinin altını çizen Öztürk, öğretmenlerin bir şeyler öğretme derdinden vazgeçmeleri gerektiğini söyledi. Çocukların oturup öğretmenlerini sessizce dinlemelerinin sorunu çözmediğini dile getiren Öztürk, bu şekilde devam ettiği sürece yabancı dil eğitimindeki noksanlığın giderilemeyeceğini ifade etti.
Ağzını bantlayarak derse girmesini sembolik bir gösteri olduğunu anlatan Öztürk, "Videomuzu Youtube'da 2 binden fazla insan izlemiş. Bazı eleştirileri okudum, beni yanlış anladıklarını düşünüyorum. Ben susarak İngilizce öğrettiğimi söylemiyorum, yalnızca öğrencilerin üretken olması gerekliliğini anlatmaya çalışıyorum."dedi.
Uygulama öncesi çocuklara haber vermeyerek tamamen doğal bir ders işlediklerini belirten Öztürk, "Yalnızca simgesel sustum ve bu durumda öğrencilerimin daha aktif olduklarını göstermek istedim.
Türkiye'de artık "Anlıyorum ama konuşamıyorum" klişesinin kalkması gerektiğini de savunan Öztürk, yaptığı dersin amacına ulaştığına inandığını belirtti.
(haber7)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Özel bir eğitim kurumunda bir öğretmen, yabancı dil eğitimi dersine ağzını bantlayarak girdi.
Öğrencilerinin şaşkın bakışları altında derse başlayan Öztürk taviz vermeden dersini işledi.
Ders sonrasında fikirlerini aldığımız Utku Öztürk, böyle bir uygulamaya gitme sebebini anlattı.
Ülkemizde yabancı dil eğitiminde ciddi bir eksiklik olduğunu belirten Öztürk 15 sene yabancı dil eğitimi alan çocukların tek kelime konuşamadıklarını vurguladı. Klasik yabancı dil eğitiminde öğretmenin sürekli olarak öğrenciye bilgi aktardığına değinen Öztürk; "Bu süreçteki terminolojiyi değiştirmemiz lazım. Artık dilbilimciler "öğrenme" kelimesi yerine "karşılaşma" kelimesini kullanıyorlar. Çünkü yabancı dilde ilk kez sunulan bir yapı veya kelimeyle öğrenci sadece "karşılaşır." Öğrenmenin sağlanabilmesi için yüksek frekansta bu yapıya veya kelimelere maruz bırakılmaları gerekir."dedi.
Yabancı dilin sürekli kullanımının gerektiğinin altını çizen Öztürk, öğretmenlerin bir şeyler öğretme derdinden vazgeçmeleri gerektiğini söyledi. Çocukların oturup öğretmenlerini sessizce dinlemelerinin sorunu çözmediğini dile getiren Öztürk, bu şekilde devam ettiği sürece yabancı dil eğitimindeki noksanlığın giderilemeyeceğini ifade etti.
Ağzını bantlayarak derse girmesini sembolik bir gösteri olduğunu anlatan Öztürk, "Videomuzu Youtube'da 2 binden fazla insan izlemiş. Bazı eleştirileri okudum, beni yanlış anladıklarını düşünüyorum. Ben susarak İngilizce öğrettiğimi söylemiyorum, yalnızca öğrencilerin üretken olması gerekliliğini anlatmaya çalışıyorum."dedi.
Uygulama öncesi çocuklara haber vermeyerek tamamen doğal bir ders işlediklerini belirten Öztürk, "Yalnızca simgesel sustum ve bu durumda öğrencilerimin daha aktif olduklarını göstermek istedim.
Türkiye'de artık "Anlıyorum ama konuşamıyorum" klişesinin kalkması gerektiğini de savunan Öztürk, yaptığı dersin amacına ulaştığına inandığını belirtti.
(haber7)
Son Güncelleme: Cumartesi, 12 Ocak 2013 11:27
Gösterim: 3443
Yoğun kar yağışı nedeniyle 5 gündür okulların tatil edildiği Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde, Şehit Yalçın Yatılı İlköğretim Okulu kar altında eğitim-öğretime devam ediyor.
Beytüşşebap’ta, bir haftadır etkisini gösteren kar yağışı nedeniyle 5 gündür okullar tatil edilirken, ilçe merkezine
Yatılı okulda kalan 330 öğrenci, haftalardır ailelerini göremediklerini, durumların iyi olduğunu ve öğretmenlerin fedakarca kendileriyle ilgilendiklerini kaydetti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yoğun kar yağışı nedeniyle 5 gündür okulların tatil edildiği Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde, Şehit Yalçın Yatılı İlköğretim Okulu kar altında eğitim-öğretime devam ediyor.
Beytüşşebap’ta, bir haftadır etkisini gösteren kar yağışı nedeniyle 5 gündür okullar tatil edilirken, ilçe merkezine
Yatılı okulda kalan 330 öğrenci, haftalardır ailelerini göremediklerini, durumların iyi olduğunu ve öğretmenlerin fedakarca kendileriyle ilgilendiklerini kaydetti.
Son Güncelleme: Cumartesi, 12 Ocak 2013 11:55
Gösterim: 2237
Bir eğitim–öğretim döneminin daha sonlarına yaklaşıyoruz. Bu eğitim sürecinin en önemli aşamalarından biri lise dönemidir.
Lise döneminde en fazla önem verilmesi gereken yıl lise birinci sınıf olmakla beraber her yılı ayrı bir kritik öneme sahiptir. Birinci sınıf en yoğun müfredatın uygulandığı yıldır ki, öğrenci bu yılda yeni konuları öğrenerek ve kuralları yeniden tekrarlayarak yeni bir fırsat yakalar. Yabancı dille eğitim yapan liseler dışında bütün lise birinci sınıflarının ortak noktası ise birinci sınıfta her alandan derslerin yoğun olarak görülmesidir. İkinci dönem hataları, ihmalleri toparlamakla geçer ve bütün bu süreçteki eksiklikler üniversite giriş aşamasında öğrencinin karşısına çıkıvermektedir.
Bilhassa ilk yarı dönemde öğrencinin çevreye, okula, arkadaşlarına alışmasıyla birlikte yoğun müfredatı anlaması, dersleri, ödevleri, yazılıları dikkatle takip etmesi gerekmektedir ki, bu uyum onun meslek seçiminden okul başarısına, kendine güveninden sosyal kimliğine kadar birçok yönünde etkili olacaktır. İlköğretimin ilk 8 yıllık dönemindeki öğrencilerin velileri genelde çocuklarıyla daha fazla ilgilenirken lise öğrencisinin velisi sorumluluğu daha çok öğrenciye bırakıyor. İlk sekiz yıldaki kadar yoğun olmasa da lise öğrencisi başarı için yine de velisinin desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu süreçte ona yapılacak küçük destekler, öğrencinin hayatında telafisi kolay olmayan hatalar yapmasına engel olmakta, motivasyonunu ve ders başarısını artırmaktadır. Ergen anne-babası ölçülü bir ilgi gösterip disipline dikkat ederken aşırı kaygılı, derslere aşırı önem veren ve aşırı kontrolcü bir şekilde davranmamalıdır.
İyi bir akademik başarının olmazsa olmazı olan okul-aile-öğrenci üçlüsünün sağlıklı bir şekilde kurulması için velilerin okul, öğretmenler ve arkadaşlar hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Anne-baba iki üç haftada bir okula gelerek, toplantılara katılarak, başta sınıf öğretmeni olmak üzere öğretmen, öğrenci ve velilerle tanışarak da bilgi almaya çalışmalıdır. farika teymur artır uzman psikolog
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bir eğitim–öğretim döneminin daha sonlarına yaklaşıyoruz. Bu eğitim sürecinin en önemli aşamalarından biri lise dönemidir.
Lise döneminde en fazla önem verilmesi gereken yıl lise birinci sınıf olmakla beraber her yılı ayrı bir kritik öneme sahiptir. Birinci sınıf en yoğun müfredatın uygulandığı yıldır ki, öğrenci bu yılda yeni konuları öğrenerek ve kuralları yeniden tekrarlayarak yeni bir fırsat yakalar. Yabancı dille eğitim yapan liseler dışında bütün lise birinci sınıflarının ortak noktası ise birinci sınıfta her alandan derslerin yoğun olarak görülmesidir. İkinci dönem hataları, ihmalleri toparlamakla geçer ve bütün bu süreçteki eksiklikler üniversite giriş aşamasında öğrencinin karşısına çıkıvermektedir.
Bilhassa ilk yarı dönemde öğrencinin çevreye, okula, arkadaşlarına alışmasıyla birlikte yoğun müfredatı anlaması, dersleri, ödevleri, yazılıları dikkatle takip etmesi gerekmektedir ki, bu uyum onun meslek seçiminden okul başarısına, kendine güveninden sosyal kimliğine kadar birçok yönünde etkili olacaktır. İlköğretimin ilk 8 yıllık dönemindeki öğrencilerin velileri genelde çocuklarıyla daha fazla ilgilenirken lise öğrencisinin velisi sorumluluğu daha çok öğrenciye bırakıyor. İlk sekiz yıldaki kadar yoğun olmasa da lise öğrencisi başarı için yine de velisinin desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu süreçte ona yapılacak küçük destekler, öğrencinin hayatında telafisi kolay olmayan hatalar yapmasına engel olmakta, motivasyonunu ve ders başarısını artırmaktadır. Ergen anne-babası ölçülü bir ilgi gösterip disipline dikkat ederken aşırı kaygılı, derslere aşırı önem veren ve aşırı kontrolcü bir şekilde davranmamalıdır.
İyi bir akademik başarının olmazsa olmazı olan okul-aile-öğrenci üçlüsünün sağlıklı bir şekilde kurulması için velilerin okul, öğretmenler ve arkadaşlar hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Anne-baba iki üç haftada bir okula gelerek, toplantılara katılarak, başta sınıf öğretmeni olmak üzere öğretmen, öğrenci ve velilerle tanışarak da bilgi almaya çalışmalıdır. farika teymur artır uzman psikolog
Son Güncelleme: Cumartesi, 12 Ocak 2013 11:14
Gösterim: 1475

