Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Mehmet Ali Birand'ın bugünkü yazısı.
Son yılların en önemli projelerinden biriydi ve başarıyla da uygulamaya sokulmuştu. 7 milyon çocuğa süt içirmeye başlandı. Ancak ne olduysa oldu ve 2 bine yakını hastalandı. Olur ya... Kiminin alerjisi tuttu, kimi bozuk sütten zehirlendi. Şimdi ayaklanıp, bu harika projeyi askıya almayalım.
Yıllar boyunca çocuklarımızı buğdayla, unlu yiyeceklerle büyüttük. Süt içiremedik.
Kavruk bir nesil yarattık. Zengin ülkelerin gençlerinin yüzüne bakın farkı görürsünüz. Nedenlerinin en başında da süt gelir.
Okullardaki süt içirme kampanyasını, bu nedenle alkışlarla karşılayanlar arasındayım.
Son derece doğru, son derece yerinde bir hareketti.
Bir yol kazasına uğradık.
7 milyon çocuk süt içti ve aralarından 2 bine yakını hastalandı. Kimi alerjiden, kimi bozuk sütten, kimi alışmamış vücutların tepkisinden rahatsızlandı.
Olabilir. Bunda telaşa düşülecek bir durum da yok. Siz medyadaki yayına bakmayın. Bizler de şok yaşadığımız için, gerekenden geniş yer verdik.
Şimdi Tarım ve Milli Eğitim Bakanlığı’ na son derece önemli bir görev düşüyor.
Olumsuz yayından korkmamalılar. Tam aksine, denetimi arttırıp, bu projeyi ayakta tutmaları gerekiyor. Kim ne dersin desin, cesaretle devam etmeli ve çocukların sütünü kesmemeliler...
BAŞBAKAN, HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLMEYEBİLİR...
Devlet Tiyatroları' nın özelliştirilmesi tartışması yavaş yavaş çığrından çıkıyor.
Başbakan' ın kızgın bir anına rastladı ve "Sizi bir özelleştiririm, görürsünüz..." deyiverince kıyametler koptu.
Erdoğan' ın bu tepkisi hemen alkışlandı.
Ne kadar doğru yaptığını, nasıl isabetli bir karar verdiğini söyleyenler ardı ardına açıklamalar yapar oldular. Oysa bu aşamada Başbakan’ı kışkırtmak değil, tam aksine yatıştırmak gerekiyor.
Kabinede bir tek, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay mesafeli duruyor.
Doğrusunu yapıyor.
Başbakanlar herşeyin en doğrusunu bilen insanlar değillerdir.
Onlar da yanılabilir ...
Onlar da abartılı ve gereksiz adımlar atabilirler...
Önemli olan, başbakanların etrafında olan kişilerin sıkı durmalarıdır. Her söyleneni alkışlamak yerine, doğrusunu göstermeleridir.
Bizde ne yazık ki, böyle olmuyor.
"Bana mı düştü? Başkası söylesin. Şimdi başıma iş açmayayım..." deyip alkış tutuluyor.
Ertuğrul Günay, cesur ve farklı bir Bakan. Merakla bekliyorum. Bu defa da Başbakan'ı ikna edecek veya olayın daha da kontrolden çıkmasını engelleyebilecek mi?
MEB'deki İLETİŞİM SORUNU ÇÖZÜLEMİYOR...
Milli Eğitim Bakanlığı’ nda bir süredir önemli bir iletişim sorunu yaşanıyor. Bir türlü de çözümlenemiyor.
3 X 4 ile başladı.
Başbakan'ın konuşmasıyla gündeme geldi. Kimse neyin ne olduğunu bir türlü anlayamadı. Neden sonra Dinçer duruma el koydu ve hazırlıkları açıklamaya başladı. Sanki kesinleşmiş gibi konuşulan birçok maddenin henüz netleşmediği de böylece ortaya çıktı. Bakan'ın 32. Gün'deki söyleşisi, birçok yanlış anlamayı da ortadan kaldırdı. Aslında yapılması gereken, çok daha önceden kamuoyunun hazırlanmasıydı. Böyle olsa, tartışmalar büyük oranda azalırdı.
Şimdi aynı durum okullardaki yeni düzenlemede ortaya çıktı.
Neden dersler kısalıyor?
Sınıf geçme neden kolaylaştırılıyor?
Lisede evliliğin serbest bırakılması ne anlama geliyor?
Koskoca Milli Eğitim Bakanlığı aklına göre değişiklik yapmaz. Mutlaka hepsinin yanıtı vardır, ancak bizler bilmiyoruz. Kamuoyunu yeterince aydınlatmadığınız zaman da gereksiz tartışmalar oluyor. Nitekim, ortada dolaşan metinlerin birer taslak olduğu ve görüş alınması için ilgili kurum ve sivil toplum örgütlerine dağıtıldığı ortaya çıktı.
İletişim sorunu çözülmedikçe, aynı karmaşayı yaşayacağız demektir.
(Mehmet Ali Birand-hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Mehmet Ali Birand'ın bugünkü yazısı.
Son yılların en önemli projelerinden biriydi ve başarıyla da uygulamaya sokulmuştu. 7 milyon çocuğa süt içirmeye başlandı. Ancak ne olduysa oldu ve 2 bine yakını hastalandı. Olur ya... Kiminin alerjisi tuttu, kimi bozuk sütten zehirlendi. Şimdi ayaklanıp, bu harika projeyi askıya almayalım.
Yıllar boyunca çocuklarımızı buğdayla, unlu yiyeceklerle büyüttük. Süt içiremedik.
Kavruk bir nesil yarattık. Zengin ülkelerin gençlerinin yüzüne bakın farkı görürsünüz. Nedenlerinin en başında da süt gelir.
Okullardaki süt içirme kampanyasını, bu nedenle alkışlarla karşılayanlar arasındayım.
Son derece doğru, son derece yerinde bir hareketti.
Bir yol kazasına uğradık.
7 milyon çocuk süt içti ve aralarından 2 bine yakını hastalandı. Kimi alerjiden, kimi bozuk sütten, kimi alışmamış vücutların tepkisinden rahatsızlandı.
Olabilir. Bunda telaşa düşülecek bir durum da yok. Siz medyadaki yayına bakmayın. Bizler de şok yaşadığımız için, gerekenden geniş yer verdik.
Şimdi Tarım ve Milli Eğitim Bakanlığı’ na son derece önemli bir görev düşüyor.
Olumsuz yayından korkmamalılar. Tam aksine, denetimi arttırıp, bu projeyi ayakta tutmaları gerekiyor. Kim ne dersin desin, cesaretle devam etmeli ve çocukların sütünü kesmemeliler...
BAŞBAKAN, HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLMEYEBİLİR...
Devlet Tiyatroları' nın özelliştirilmesi tartışması yavaş yavaş çığrından çıkıyor.
Başbakan' ın kızgın bir anına rastladı ve "Sizi bir özelleştiririm, görürsünüz..." deyiverince kıyametler koptu.
Erdoğan' ın bu tepkisi hemen alkışlandı.
Ne kadar doğru yaptığını, nasıl isabetli bir karar verdiğini söyleyenler ardı ardına açıklamalar yapar oldular. Oysa bu aşamada Başbakan’ı kışkırtmak değil, tam aksine yatıştırmak gerekiyor.
Kabinede bir tek, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay mesafeli duruyor.
Doğrusunu yapıyor.
Başbakanlar herşeyin en doğrusunu bilen insanlar değillerdir.
Onlar da yanılabilir ...
Onlar da abartılı ve gereksiz adımlar atabilirler...
Önemli olan, başbakanların etrafında olan kişilerin sıkı durmalarıdır. Her söyleneni alkışlamak yerine, doğrusunu göstermeleridir.
Bizde ne yazık ki, böyle olmuyor.
"Bana mı düştü? Başkası söylesin. Şimdi başıma iş açmayayım..." deyip alkış tutuluyor.
Ertuğrul Günay, cesur ve farklı bir Bakan. Merakla bekliyorum. Bu defa da Başbakan'ı ikna edecek veya olayın daha da kontrolden çıkmasını engelleyebilecek mi?
MEB'deki İLETİŞİM SORUNU ÇÖZÜLEMİYOR...
Milli Eğitim Bakanlığı’ nda bir süredir önemli bir iletişim sorunu yaşanıyor. Bir türlü de çözümlenemiyor.
3 X 4 ile başladı.
Başbakan'ın konuşmasıyla gündeme geldi. Kimse neyin ne olduğunu bir türlü anlayamadı. Neden sonra Dinçer duruma el koydu ve hazırlıkları açıklamaya başladı. Sanki kesinleşmiş gibi konuşulan birçok maddenin henüz netleşmediği de böylece ortaya çıktı. Bakan'ın 32. Gün'deki söyleşisi, birçok yanlış anlamayı da ortadan kaldırdı. Aslında yapılması gereken, çok daha önceden kamuoyunun hazırlanmasıydı. Böyle olsa, tartışmalar büyük oranda azalırdı.
Şimdi aynı durum okullardaki yeni düzenlemede ortaya çıktı.
Neden dersler kısalıyor?
Sınıf geçme neden kolaylaştırılıyor?
Lisede evliliğin serbest bırakılması ne anlama geliyor?
Koskoca Milli Eğitim Bakanlığı aklına göre değişiklik yapmaz. Mutlaka hepsinin yanıtı vardır, ancak bizler bilmiyoruz. Kamuoyunu yeterince aydınlatmadığınız zaman da gereksiz tartışmalar oluyor. Nitekim, ortada dolaşan metinlerin birer taslak olduğu ve görüş alınması için ilgili kurum ve sivil toplum örgütlerine dağıtıldığı ortaya çıktı.
İletişim sorunu çözülmedikçe, aynı karmaşayı yaşayacağız demektir.
(Mehmet Ali Birand-hürriyet)
Son Güncelleme: Cuma, 04 May 2012 09:02
Gösterim: 2154
"Çığlık" 119 milyon 922 bin 500 dolara (yaklaşık 212 milyon TL) alıcı buldu.
Sotheby's Müzayede Evi'nde yapılan satışta, insanın duyduğu kaygının modern sembolü olarak nitelendirilen 1895 tarihli eseri kimin aldığı açıklanmadı.
Açık artırma 40 milyon dolarla başladı
Bir önceki rekor Picasso'nun 106,5 milyon dolara (yaklaşık 188 milyon TL) satılan "Çıplak, Yeşil Yapraklar ve Büst" adlı eseri olmuştu.
Aynı müzayedede Picasso'nun 1941 yılında yaptığı "Sandalyede Oturan Kadın" tablosu ise 26 milyon dolara (yaklaşık 46 milyon TL) alıcı buldu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
"Çığlık" 119 milyon 922 bin 500 dolara (yaklaşık 212 milyon TL) alıcı buldu.
Sotheby's Müzayede Evi'nde yapılan satışta, insanın duyduğu kaygının modern sembolü olarak nitelendirilen 1895 tarihli eseri kimin aldığı açıklanmadı.
Açık artırma 40 milyon dolarla başladı
Bir önceki rekor Picasso'nun 106,5 milyon dolara (yaklaşık 188 milyon TL) satılan "Çıplak, Yeşil Yapraklar ve Büst" adlı eseri olmuştu.
Aynı müzayedede Picasso'nun 1941 yılında yaptığı "Sandalyede Oturan Kadın" tablosu ise 26 milyon dolara (yaklaşık 46 milyon TL) alıcı buldu.
Son Güncelleme: Cuma, 04 May 2012 09:18
Gösterim: 4039
YÖK, Yükseköğretim kurumlarında halen öğrenim gören öğrenciler ile bu kurumlardan mezun olanların durumlarına ilişkin açıklamada bulundu.
YÖK'ten yapılan açıklamada, alan fakülteleri mezunları için açılan öğretmenlik sertifika programlarına ilişkin, ''Yükseköğretim kurumlarımızda halen öğrenim gören öğrenciler ile bu kurumlardan mezun olanların alınan kararla ilgili olarak her hangi bir mağduriyeti söz konusu olmayıp, açılacak pedagojik formasyon programlarına başvurma hakları bulunmaktadır'' ifadelerine yer verildi.
YÖK'ten, alan fakülteleri mezunları için açılan öğretmenlik sertifika programlarına ilişkin yapılan açıklamada, ''Yükseköğretim kurumlarımızda halen öğrenim gören öğrenciler ile bu kurumlardan mezun olanların alınan kararla ilgili olarak herhangi bir mağduriyeti söz konusu olmayıp, açılacak pedagojik formasyon programlarına başvurma hakları bulunmaktadır'' ifadesine yer verildi.
Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya başkanlığındaki YÖK Genel Kurulu sona erdi. Toplantının ardından yapılan yazılı açıklamada, Eğitim, Kadro, Mevzuat ve Vakıf Üniversiteleri Koordinasyon komisyonları raporlarının yanı sıra gündem maddelerinin görüşülerek karara bağlandığı bildirildi.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacı ve öğretmen adayı yetiştiren kurumlardan mezunların sayısı dikkate alınarak YÖK bünyesinde oluşturulan Öğretmen Yetiştirme Çalışma Grubu'nun YÖK'e sunduğu önerilerin 5 Nisan'daki YÖK Genel Kurulu'nda kabul edildiği anımsatılan açıklamada, ''Söz konusu kararlarda halen üniversitelerimizde açılmış bulunan pedagojik formasyon programlarına devam eden öğrencilerin haklarının saklı olduğu ifade edilmişti. Ancak kararda yer alan 'mevcut öğrenciler' ifadesinin farklı yorumlara yol açtığı gözlemlenmiş olup, konuya açıklık getirmek üzere ilgili kararlar, bugün toplanan Kurulumuzda yeniden müzakere edilmiştir'' denildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu bünyesinde yer alan Öğretmen Yetiştirme Çalışma Grubu'nun yürüttüğü çalışmalar sonucu geliştirilecek yeni bir model uygulamaya konuluncaya kadar halen izin verilen üniversitelerde açılacak pedagojik formasyon programlarına, Talim ve Terbiye Kurulu'nun 80 No'lu kararında yer alan alanlarda eğitim gören ve mezun olacak öğrencilerin başvurma hakkının saklı olduğuna, Kurulumuzun 3 Mayıs tarihli toplantısında karar verilmiştir. Dolayısıyla, konuyla ilgili olan yükseköğretim kurumlarımızda halen öğrenim gören öğrenciler ile bu kurumlardan mezun olanların alınan kararla ilgili olarak herhangi bir mağduriyeti söz konusu olmayıp, açılacak pedagojik formasyon programlarına başvurma hakları bulunmaktadır.''
Açıklamada ayrıca Akdeniz, Ankara, Atatürk, Boğaziçi, Cumhuriyet, Çukurova, Dicle, 9 Eylül, Ege, Erciyes, Fırat, Gazi, Gaziantep, İnönü, İstanbul Teknik, Karadeniz Teknik, 19 Mayıs, Orta Doğu Teknik, Trakya ve Yıldız Teknik üniversitelerinin rektör adaylarını belirlemek üzere 14-15-16 Haziran tarihlerinde üniversitelerinde seçim yapmalarının kararlaştırıldığı belirtildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
YÖK, Yükseköğretim kurumlarında halen öğrenim gören öğrenciler ile bu kurumlardan mezun olanların durumlarına ilişkin açıklamada bulundu.
YÖK'ten yapılan açıklamada, alan fakülteleri mezunları için açılan öğretmenlik sertifika programlarına ilişkin, ''Yükseköğretim kurumlarımızda halen öğrenim gören öğrenciler ile bu kurumlardan mezun olanların alınan kararla ilgili olarak her hangi bir mağduriyeti söz konusu olmayıp, açılacak pedagojik formasyon programlarına başvurma hakları bulunmaktadır'' ifadelerine yer verildi.
YÖK'ten, alan fakülteleri mezunları için açılan öğretmenlik sertifika programlarına ilişkin yapılan açıklamada, ''Yükseköğretim kurumlarımızda halen öğrenim gören öğrenciler ile bu kurumlardan mezun olanların alınan kararla ilgili olarak herhangi bir mağduriyeti söz konusu olmayıp, açılacak pedagojik formasyon programlarına başvurma hakları bulunmaktadır'' ifadesine yer verildi.
Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya başkanlığındaki YÖK Genel Kurulu sona erdi. Toplantının ardından yapılan yazılı açıklamada, Eğitim, Kadro, Mevzuat ve Vakıf Üniversiteleri Koordinasyon komisyonları raporlarının yanı sıra gündem maddelerinin görüşülerek karara bağlandığı bildirildi.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacı ve öğretmen adayı yetiştiren kurumlardan mezunların sayısı dikkate alınarak YÖK bünyesinde oluşturulan Öğretmen Yetiştirme Çalışma Grubu'nun YÖK'e sunduğu önerilerin 5 Nisan'daki YÖK Genel Kurulu'nda kabul edildiği anımsatılan açıklamada, ''Söz konusu kararlarda halen üniversitelerimizde açılmış bulunan pedagojik formasyon programlarına devam eden öğrencilerin haklarının saklı olduğu ifade edilmişti. Ancak kararda yer alan 'mevcut öğrenciler' ifadesinin farklı yorumlara yol açtığı gözlemlenmiş olup, konuya açıklık getirmek üzere ilgili kararlar, bugün toplanan Kurulumuzda yeniden müzakere edilmiştir'' denildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu bünyesinde yer alan Öğretmen Yetiştirme Çalışma Grubu'nun yürüttüğü çalışmalar sonucu geliştirilecek yeni bir model uygulamaya konuluncaya kadar halen izin verilen üniversitelerde açılacak pedagojik formasyon programlarına, Talim ve Terbiye Kurulu'nun 80 No'lu kararında yer alan alanlarda eğitim gören ve mezun olacak öğrencilerin başvurma hakkının saklı olduğuna, Kurulumuzun 3 Mayıs tarihli toplantısında karar verilmiştir. Dolayısıyla, konuyla ilgili olan yükseköğretim kurumlarımızda halen öğrenim gören öğrenciler ile bu kurumlardan mezun olanların alınan kararla ilgili olarak herhangi bir mağduriyeti söz konusu olmayıp, açılacak pedagojik formasyon programlarına başvurma hakları bulunmaktadır.''
Açıklamada ayrıca Akdeniz, Ankara, Atatürk, Boğaziçi, Cumhuriyet, Çukurova, Dicle, 9 Eylül, Ege, Erciyes, Fırat, Gazi, Gaziantep, İnönü, İstanbul Teknik, Karadeniz Teknik, 19 Mayıs, Orta Doğu Teknik, Trakya ve Yıldız Teknik üniversitelerinin rektör adaylarını belirlemek üzere 14-15-16 Haziran tarihlerinde üniversitelerinde seçim yapmalarının kararlaştırıldığı belirtildi.
Son Güncelleme: Cuma, 04 May 2012 08:43
Gösterim: 2852
Hürriyet Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil’in bugünkü yazısı.
Serumla ayılttılar.
Aşırı doz’dan diyen var.
Sanırsın damardan bastılar.
Halbuki...
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2005’ten beri, yedi senedir aralıksız, her gün, 207 bin öğrenciye süt içiriyor. Henüz psikolojisi bozulan görülmedi. Doğuştan “psikopat” demek ki bizim oralı çocuklar!
Peki, orda nasıl öyle oluyor da, burda niye böyle oluyor derseniz?
Bu iş kömür dağıtmaya benzemez.
Hükümet, okullara beş günlük sütü toptan veriyor, depola, gün gün dağıt diyor. Süt bu, gazoz değil, bozulur. Sınıf kadar buzdolabı yapsan, gene yetmez. Nerede koruyacaksın?
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tire Süt Kooperatifi’yle çalışıyor. Kooperatif’in ortakları, o gün sağıyor, o gün dolduruyor, klimalı araçları var, her sabah saat 4’te yola çıkıyor, 246 okulu tek tek dolaşıyor, gazete dağıtır gibi, öğretmenlere teslim edilmesiyle, çocukların sütü içmesi bir oluyor. Taptaze.
Hükümet, uzun ömürlü süt dağıtıyor. İyi korunursa, altı ay bile dayanıyor ama, raf ömrünü uzatmak için kullanılan yöntemler tartışılıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, annelerin tercihi olan, günlük üretilen ve günlük tüketilen “pastörize” süt dağıtıyor. Daha az işlemden geçirildiği için, besleyici açıdan çok daha faydalı olduğu biliniyor.
Hükümet, güya uzun ömürlü süt dağıttı ama, belli ki soğuk zincir kopmuş, bismillah, daha ilk günden binlerce çocuk hastanelik oldu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin soğuk zincir’i yedi senedir buz gibi.
Bakanlar Kurulu kararında açıkça görüldüğü üzre, üretim fazlasının değerlendirilmesi amaçlanıyor. Oysa, fazlasını çocuğa verelim demek, yemek arttı, dökmeyelim de, köpeğe verelim demek gibi bi şeydir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tire Süt Kooperatifi aracılığıyla “sözleşmeli üretim” yaptırıyor. Kim, ne kadar üretecek, parasını ne zaman alacak, hesabını kitabını taaa en başından biliyor, elde kalmıyor.
Hükümet, sanayiciden alıyor. Sanayici elbette canımız ciğerimiz ama, üretici üvey evlat mı? Sanayicinin cebine doldurulan paranın, anca “harçlık” kadar bölümü üreticinin cebine kalıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, kooperatif’ten, yani direkt üreticiden alıyor, aracı yok, komisyon yok. Ödenen paranın tamamı üreticinin cebine giriyor. Aportta bekleyen tüccarın kucağına oturmuyor.
Tarım Bakanı’nın mebus olduğu Diyarbakır’da bile çocuklar zehirlendi, dünyaya film olduk.
Tire Süt Kooperatifi’nin uygulamaları, Birleşmiş Milletler tarafından “dünyanın en iyi kalkınma modeli” seçildi.
(İneğin kaç memesi olduğunu bilmeyen yalaka tipler, tarım uzmanıyım diye ortalıkta gezinirken... Tekelleşme karşıtı, üretici odaklı projeleriyle “dünyanın en başarılısı” seçilen Tire Kooperatifi’nin Başkanı Mahmut Eskiyörük’e, merak edip, bu işi nasıl başardın diye soran bile olmadı.)
(Bakın iddia ediyorum, adam gibi adam Mahmut Eskiyörük’ü Tarım Bakanı yap, bu memleket en geç beş sene içinde, yeniden “kendi kendine yeten yedi ülkeden biri” olmazsa, Tire’ye gider anırırım.)
Ve, şimdi sıkı durun!
Hakkında 400 sene hapis cezası istenen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’in çocuklarına, her gün, 200 mililitre sütü kaç liraya satın alıp, içiriyor?
37 kuruş.
Hükümet, aynı İzmir’de, aynı çocuklara, aynı inekten, aynı miktarda sütü, kaç liraya içiriyor?
53 kuruş!
Kalkınma modeli, 37 kuruş.
Psikoloji modeli, 53 kuruş.
Çarp canım kardeşim aradaki “aşırı doz”u ülkenin geneliyle... Süt’ten çıkmış “ak” kaşığı bulursun.
(Yılmaz Özdil-hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hürriyet Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil’in bugünkü yazısı.
Serumla ayılttılar.
Aşırı doz’dan diyen var.
Sanırsın damardan bastılar.
Halbuki...
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2005’ten beri, yedi senedir aralıksız, her gün, 207 bin öğrenciye süt içiriyor. Henüz psikolojisi bozulan görülmedi. Doğuştan “psikopat” demek ki bizim oralı çocuklar!
Peki, orda nasıl öyle oluyor da, burda niye böyle oluyor derseniz?
Bu iş kömür dağıtmaya benzemez.
Hükümet, okullara beş günlük sütü toptan veriyor, depola, gün gün dağıt diyor. Süt bu, gazoz değil, bozulur. Sınıf kadar buzdolabı yapsan, gene yetmez. Nerede koruyacaksın?
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tire Süt Kooperatifi’yle çalışıyor. Kooperatif’in ortakları, o gün sağıyor, o gün dolduruyor, klimalı araçları var, her sabah saat 4’te yola çıkıyor, 246 okulu tek tek dolaşıyor, gazete dağıtır gibi, öğretmenlere teslim edilmesiyle, çocukların sütü içmesi bir oluyor. Taptaze.
Hükümet, uzun ömürlü süt dağıtıyor. İyi korunursa, altı ay bile dayanıyor ama, raf ömrünü uzatmak için kullanılan yöntemler tartışılıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, annelerin tercihi olan, günlük üretilen ve günlük tüketilen “pastörize” süt dağıtıyor. Daha az işlemden geçirildiği için, besleyici açıdan çok daha faydalı olduğu biliniyor.
Hükümet, güya uzun ömürlü süt dağıttı ama, belli ki soğuk zincir kopmuş, bismillah, daha ilk günden binlerce çocuk hastanelik oldu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin soğuk zincir’i yedi senedir buz gibi.
Bakanlar Kurulu kararında açıkça görüldüğü üzre, üretim fazlasının değerlendirilmesi amaçlanıyor. Oysa, fazlasını çocuğa verelim demek, yemek arttı, dökmeyelim de, köpeğe verelim demek gibi bi şeydir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tire Süt Kooperatifi aracılığıyla “sözleşmeli üretim” yaptırıyor. Kim, ne kadar üretecek, parasını ne zaman alacak, hesabını kitabını taaa en başından biliyor, elde kalmıyor.
Hükümet, sanayiciden alıyor. Sanayici elbette canımız ciğerimiz ama, üretici üvey evlat mı? Sanayicinin cebine doldurulan paranın, anca “harçlık” kadar bölümü üreticinin cebine kalıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, kooperatif’ten, yani direkt üreticiden alıyor, aracı yok, komisyon yok. Ödenen paranın tamamı üreticinin cebine giriyor. Aportta bekleyen tüccarın kucağına oturmuyor.
Tarım Bakanı’nın mebus olduğu Diyarbakır’da bile çocuklar zehirlendi, dünyaya film olduk.
Tire Süt Kooperatifi’nin uygulamaları, Birleşmiş Milletler tarafından “dünyanın en iyi kalkınma modeli” seçildi.
(İneğin kaç memesi olduğunu bilmeyen yalaka tipler, tarım uzmanıyım diye ortalıkta gezinirken... Tekelleşme karşıtı, üretici odaklı projeleriyle “dünyanın en başarılısı” seçilen Tire Kooperatifi’nin Başkanı Mahmut Eskiyörük’e, merak edip, bu işi nasıl başardın diye soran bile olmadı.)
(Bakın iddia ediyorum, adam gibi adam Mahmut Eskiyörük’ü Tarım Bakanı yap, bu memleket en geç beş sene içinde, yeniden “kendi kendine yeten yedi ülkeden biri” olmazsa, Tire’ye gider anırırım.)
Ve, şimdi sıkı durun!
Hakkında 400 sene hapis cezası istenen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’in çocuklarına, her gün, 200 mililitre sütü kaç liraya satın alıp, içiriyor?
37 kuruş.
Hükümet, aynı İzmir’de, aynı çocuklara, aynı inekten, aynı miktarda sütü, kaç liraya içiriyor?
53 kuruş!
Kalkınma modeli, 37 kuruş.
Psikoloji modeli, 53 kuruş.
Çarp canım kardeşim aradaki “aşırı doz”u ülkenin geneliyle... Süt’ten çıkmış “ak” kaşığı bulursun.
(Yılmaz Özdil-hürriyet)
Son Güncelleme: Cuma, 04 May 2012 08:54
Gösterim: 1996
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ''19 Mayıs törenlerine ilişkin yönetmelikle ilgili, ''Ben yetişeceğini tahmin ediyorum. Onunla ilgili bir gözden geçirme yapılıyor bildiğim kadarıyla ve yönetmelik yayımlandıktan sonra içeriğini sizinle ayrıntılı olarak paylaşacağız'' dedi.
Dinçer, Londra 2012 Olimpiyatları'nda Türkiye adına meşale taşıyacak Şeydanur Kabasakal'ı kabulünde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin ''Samsun'da bir öğrencinin tedavisinin devam ettiği, durumunun ağır olduğu yönünde haberler var. Birçok çocuk da sütün tadının bozuk olduğunu, Sivas Valisi de aynı şekilde bir açıklama yapmıştı. Numunelerin analizleri çıkmadı mı'' sorusuna, şu yanıtı verdi:
''Biz sizin bahsettiğiniz vakalardan haberdar değiliz. Müşahede altında tutuluyor olması durumunun kritik olduğundan değil, başka sebeplerle ilgili olabilir. Böyle bir vakaya dair bilgim yok. Şunu söylemeliyim. Telaş etmeye hiç gerek yok. Sütlerle ilgili analizler yapılıp tamamlandıktan sonra açıklıkla sizlerle paylaşacağız. Bahsettiğim gibi bu çok hassas bir mevzudur. Sizlerin ve velilerin taşıdığı her türlü hassasiyet aynı zamanda bizim hassasiyetimizdir.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ''19 Mayıs törenlerine ilişkin yönetmelikle ilgili, ''Ben yetişeceğini tahmin ediyorum. Onunla ilgili bir gözden geçirme yapılıyor bildiğim kadarıyla ve yönetmelik yayımlandıktan sonra içeriğini sizinle ayrıntılı olarak paylaşacağız'' dedi.
Dinçer, Londra 2012 Olimpiyatları'nda Türkiye adına meşale taşıyacak Şeydanur Kabasakal'ı kabulünde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin ''Samsun'da bir öğrencinin tedavisinin devam ettiği, durumunun ağır olduğu yönünde haberler var. Birçok çocuk da sütün tadının bozuk olduğunu, Sivas Valisi de aynı şekilde bir açıklama yapmıştı. Numunelerin analizleri çıkmadı mı'' sorusuna, şu yanıtı verdi:
''Biz sizin bahsettiğiniz vakalardan haberdar değiliz. Müşahede altında tutuluyor olması durumunun kritik olduğundan değil, başka sebeplerle ilgili olabilir. Böyle bir vakaya dair bilgim yok. Şunu söylemeliyim. Telaş etmeye hiç gerek yok. Sütlerle ilgili analizler yapılıp tamamlandıktan sonra açıklıkla sizlerle paylaşacağız. Bahsettiğim gibi bu çok hassas bir mevzudur. Sizlerin ve velilerin taşıdığı her türlü hassasiyet aynı zamanda bizim hassasiyetimizdir.''
Son Güncelleme: Perşembe, 03 May 2012 17:19
Gösterim: 2153