Dr. Ali Akdoğan: Öğretmenlik ‘öğretmeme’ ile başlar
- Ayrıntılar
- Kategori: Öne Çıkanlar
- Cuma, 20 Eylül 2019 11:36 tarihinde oluşturuldu
Öğretmenlik ve yöneticilikte 28. Yılı geride bırakan Taş Koleji Genel Müdürü Dr. Ali Akdoğan, ilk ve ortaöğretimini Iğdır’da tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi Pedagoji bölümünden mezun oluyor. Yüksek lisans ve doktora eğitimini de aynı üniversitede tamamlayan Akdoğan ile, 28 yıllık meslek yaşamını ve eğitim sektörünü konuştuk.
Meslek yaşamınızın 28. Yılındasınız… Öncelikle geçmişe dönelim isterim. Nasıl bir ortamda eğitim hayatınızı sürdürdünüz? Yaşamınızı etkileyen öğretmenleriniz oldu mu?
Eğitim, sınırlandırılmış bir alandan çok, yaşam boyu süregelen, kurumlar üstü bir durum. İlkokuldan üniversiteye kadar pek çok alanda değerli öğretmenlerim oldu. Bununla beraber, geçmişte beni var eden en değerli bilgileri öğretmenlerimden öğrenirken şimdilerde bu öğrenme durumunun özellikle 21. Yüzyılın teknolojik getirileri ile beraber çok katmanlı bir şekilde devam ettiğini söyleyebilirim. Yaşadığımız coğrafyanın da etkisiyle ilkokuldan başlayarak halen sürdürdüğüm eğitimim zorlu süreçlerden geçti diyebilirim. Seksenli yılların karmaşası, doksanlardaki bilinçlenme, iki binli yıların doğal olarak getirdiği yenilenme çabaları belli başlı köşe taşlarını oluşturdu. Ama şu da bir gerçek ki, her bir dönem kendine has iyi ya da kötü, özellikler barındırıyordu ve olmazsa olmazdı. Bütün bu süreçler deneyim, görgü ve içselleştirme olarak ben’i oluşturan değerli yapı taşlarını sürprizler de sunarak içeriyordu.
Ortaokuldan matematik öğretmenimle ve yıllar önce öğrencim olmuş değerli insanlarla aynı okulda birlikte çalışıyoruz. Üç kuşak… Yakında birlikte çalıştığım öğrencilerimin çocukları da öğretmenliği seçip iş görüşmesine gelirlerse hiç şaşırmam. O zaman dört kuşak olur. Bazen ne kadar değişik bir mesleğimiz olduğunu düşünüyorum. Hem üzerine titreyip insan yetiştiriyorsunuz, hem de kendiniz yetişiyorsunuz. Böyle bir meslek seçtiğim ya da koşullar beni buraya getirdiği için mutluyum.
Türkiye’de üniversite sınavları nedeniyle gençlerin meslek seçimleri bazen tesadüflere kalabiliyor. Siz öğretmenliği bilinçli olarak mı tercih ettiniz? Seçiminizi etkileyen faktörler neler oldu?
Öğrencilik yıllarımda insanlar üzerinde etkili ve yapıcı bir kişiliğim olduğunu fark etmiştim. Bunu fark etmemle üniversite kampüsünde var olma sürecim ard arda gelişti diyebilirim. Tam da istediğim bir alanda eğitim görecektim. Bu beni yeterince heyecanlandırıyordu. Üniversitenin havası, ortam ve yapı beni çok cezbetti. Sanki böylesi bir ortama, akademiye ve akademinin bana sunacağı hazinelere zaten yıllar öncesinden hazırmışım gibi hissettim. Aynı durumu yüksek lisans ve doktora çalışmalarımda da yoğunlukla yaşadım diyebilirim.
GLOBAL DÜŞÜNMEYE İHTİYACIMIZ VAR
Öğretmenliği nasıl tanımlıyorsunuz? Sizin için bir meslek midir?
Öğretmenlik tabii ki bir meslektir fakat koşulları, yapısı ve kapsamı bakımından diğer mesleklerden de ayrılır. Öğretmenlik ‘öğretmeme’ ile başlar. 21. Yüzyılın çocukları bilgiyi sadece öğretmenden edinecek değil. Bir çok enstrüman var bunun için. Dolayısıyla öğretmen, öğretmekten çok, iyi bir lider olmaya çalışmalı. Sınıfı, çocukları, ailelerini iyi tanımalı. Çocukların doğru ve kaliteli soru sormalarına, soru üretmelerine yardımcı ve bir anlamda kışkırtıcı olmalı. Ülkemizde ne yazık ki eğitimin bir çok sorunu mevcut. Yani sadece bulunduğun okulda öğretmenlik yapan bir eğitimci değilsin, bu unutulmamalı. Bizler öğrencilerimizi dünya için yetiştiriyoruz. Daha iyi koşullarda bir dünya oluşturabilmelerine yardımcı olmak istiyoruz. Dolayısıyla herhangi bir bölgede olan bir problem dünyanın, insanlığın problemidir diye düşünüyoruz. Tüm insanlık olarak daha global düşünmeye ihtiyacımız var. Son zamanlarda, Amazon ormanlarındaki yangınlar nasıl ki sadece Brezilya’yı ilgilendiren olaylar değilse yurdumuzdaki sorunlar da dünyanın gündemini meşgul eden sorunlar olmalı. Öğretmen olunca bütün bunları daha dikkatli düşünmek zorundasınız. Yüz yüze baktığınız, etkileşim içinde olduğunuz insanlar 21. yüzyılın kabına sığmayan gençleri.
YARIN İÇİN STRATEJİ ÜRETMELİYİM
Hem bir öğretmen hem de bir yönetici olarak sektörde görev yapıyorsunuz. Öncelikle bir eğitim kurumunu yönetmenin zor ve kolay yanları nelerdir? Nasıl bir yöneticisiniz? Yöneticilik vasfınızı belirleyen ilkeleriniz nelerdir?
Bir eğitim kurumunu yönetmenin kolay yanı aynı meslek kolundan insanlarla, aynı amaç için bir araya gelmiş olduğunuz düşüncesi. En azından bu düşünce sizi rahatlatıyor diyebilirim. Fakat, bunun yanında zor tarafı da yaptığınız işin riskli bir iş olduğu ve geri dönüşü olmayan hatalar yapılabileceği gerçeği. Durum böyle olunca da sonsuz dikkatle işinize odaklanmanız gerekiyor elbet. Bu tüm kadro için böyle. Bir yandan da yeni bir neslin yetişirken sizin bulunduğunuz, etki yarattığınız çevreden tüm varlığıyla geçiyor olması. Onun üzerinde yetkiniz ve sorumluluğunuz var yani. Büyük bir görev… Benim ilkelerimi belirlememde çocuklarım yol gösterici oldu diyebilirim. Buradan bakınca, gördüğüm, görebildiğim kadarıyla yarın için strateji üretmeliyim. Tabi bu tek başına olmuyor. Birlikte çalıştığın insanlar bu anlamda çok önemli. Onların da bu sorumluluk duygusuyla hareket etmeleri, ziyadesiyle önemli…
Mesleğin ilk yıllarındaki Ali Akdoğan ile şimdiki Ali Akdoğan arasındaki benzer ve farklı yönler nelerdir?
Aslında ilk yıllarda gözlemci ve çevresinde olup bitenlere karşı alıcılarını olabildiğince açıp her şeyi özümsemeye çalışan, naif ama bunun yanında farkındalığı da gelişmiş bir Ali Akdoğan vardı. İlk yıllardaki bir çok özelliğimi hala koruyor olmamla birlikte artık biraz daha satır aralarını okumakta uzmanlaştım diyebilirim. İlişkilerde, tutumlarımda, alışkanlıklar ve dışarıdan dayatmalarda belki ‘aslında şu yüzden’ diye çıkarımları daha kolay yapıyorum. Yani, görünen ile gerçek arasındaki farkı saptayıp buna göre tutum sergilemeyi içselleştirdim. Bu iyi mi oldu kötü mü, bilemem ama sonuçta bana bir çok alanda zaman kazandırdığı kesin.
Uzun süredir özel okul sektöründesiniz, sektörün dünü ve bugününü karşılaştırabilir misiniz? Özel okulculuk sektörünün gelişmesi için önerileriniz nelerdir?
Birlikte, kolektif yapılan işler çok önemlidir. Özel okulların birlikte çalıştıklarını ve ürettiklerini söyleyemeyiz. Her okul kendi çerçevesinde bir programı sürdürmeyi amaçlıyor. Her okul başarıyı kendine göre tanımlama çabası içinde. Halbuki her okul büyük bir ideale hizmet ediyor. Özel okullar ülke gerçekliği ve menfaati için ne kadar önem arz ettiklerinin farkında değiller. Her geçen yıl payı biraz daha artmakta olan özel okullar programları ile devletin eğitim zihniyetini de olumlu yönde etkiliyorlar kuşkusuz. Burada iki taraflı, önemsenecek boyutta bir kültürel alış veriş söz konusu.
BAKARSANIZ İŞ YAŞAMI VE EV YAŞAMI DİYE BİR ŞEY YOK
İş yaşamınızın dışında nelerle ilgilenirsiniz?
İş yaşamı dışında belli başlı alanlara, özellikle tarih, psikoloji, eğitim ve sosyoloji alanlarında okumalar yapıyorum. Dostlarıma zaman ayırmaya gayret ediyorum. Çocuklarımla kaliteli zaman geçirmeye özen gösteriyorum. Aslına bakarsanız iş yaşamı ve ev yaşamı diye bir şey yok. Bu bizim kurgumuz. Biz nasıl bakıyorsak öyle yani... Yaşamı, hele hele gündelik yaşamı parçalara ayırarak yaşamak bize daha iyi geldiği için bulunmuş bir şey herhalde. Daha iyi yönetebilmek için bile olabilir. Oysa Yaşam uğraştığınız işle, eğitiminizle, tatilinizle, ilişkilerinizle, kavgalarınızla devam ediyor. Neyin evde neyin iş yerinde olacağı belirsiz. Bütünsel olarak bakınca iş yaşamımın dışında, ben de var olmaya çalışıyorum…
KURUCUMUZ TARIK AKAN’I ÖZLÜYORUZ
Ünlü sanatçımız Tarık Akan’ın okulunda birlikte çalışma imkânınız oldu. Bu birliktelikte eğitimle ilgili buluştuğunuz ve ayrıldığınız noktalar açısından bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Tarık Bey, aynen şu an oğlu sevgili Barış Üregül’ün de yaptığı gibi, eğitim işlerini tamamen bizlere bırakmıştı. Dolayısıyla eğitim anlamında ayrıştığımız bir yan oluşmadı. Biz eğitimcilere her zaman güvendi. Biz de oluşan bu güveni ve yaptığımız işi doğru bir şekilde yönetip başarılı bir eğitim kurumu olarak yolumuza devam ettik ve etmekteyiz. Onun sohbetini, sesini, yol göstericiliğini arıyoruz. Ama biliyoruz ki yapmak istediği şeyi en iyi şekilde yapmış olmanın gururuyla, başı dik olarak veda etti. Her anlamda ülkemize yaptığı katkılar mutlaka yerini bulacaktır.
ALİ AKDOĞAN’DAN…
- Özel okulların birlikte çalıştıklarını ve ürettiklerini söyleyemeyiz. Her okul kendi çerçevesinde bir programı sürdürmeyi amaçlıyor. Her okul başarıyı kendine göre tanımlama çabası içinde. Halbuki her okul büyük bir ideale hizmet ediyor.
- Öğretmen, öğretmekten çok, iyi bir lider olmaya çalışmalı. Sınıfı, çocukları, ailelerini iyi tanımalı. Çocukların doğru ve kaliteli soru sormalarına, soru üretmelerine yardımcı ve bir anlamda kışkırtıcı olmalı.
YASAL UYARI:
Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.