Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Avrupa Eğitim Vakfı Başkanı, Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi ve Ada Kent Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Talip Emiroğlu, tarih eğitimi üzerine yaptığı doktorasını tamamladı.
Yakın Doğu Üniversitesi’nde 4 yıl önce başladığı “doktora” sürecini başarıyla tamamlayan Emiroğlu, KKTC eğitim tarihini inceleyerek, özellikle Türkiye’de ve dünyadaki tarih eğitimiyle ilgili araştırmalar gerçekleştirdi. “Tarih eğitimi alan öğrencilerin, Pandemi döneminde (covid-19) uzaktan eğitime ilişkin görüşleri” konulu KKTC ve Türkiye’deki öğrencilerin katıldığı bir anket de yapan Emiroğlu, “Uluslar arası makalemi ve tezimi bu anket verilerini esas alarak yazdım. Son olarak, tez savunmamı jüri önünde online yaparak süreci tamamlamış oldum. Bu vesileyle,ilim adına yeni ufuklar keşfetmeme öncülük eden danışman hocam Prof. Dr. Ali Efdal Özkul’a; her süreçte desteğini esirgemeyen Doç. Dr. Oytun Sözüdoğru’ya; jürimde yer alarak güzel katkılar sağlayan Prof. Dr. Gökmen Dağlı, Doç. Dr. Elnur Ağayev ve Yrd. Doç. Dr. Ayten Koruroğlu Aktolga hocalarıma çok teşekkür ediyorum. Doktora yapmayı, yıllardır arzuladım ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Bu kez azmettim, bırakmadım. 4 yılda çok şey okudum, anladım. Bu unvanın karşılığını kendimde oluşturduğumu söyleyebilirim.” diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Avrupa Eğitim Vakfı Başkanı, Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi ve Ada Kent Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Talip Emiroğlu, tarih eğitimi üzerine yaptığı doktorasını tamamladı.
Yakın Doğu Üniversitesi’nde 4 yıl önce başladığı “doktora” sürecini başarıyla tamamlayan Emiroğlu, KKTC eğitim tarihini inceleyerek, özellikle Türkiye’de ve dünyadaki tarih eğitimiyle ilgili araştırmalar gerçekleştirdi. “Tarih eğitimi alan öğrencilerin, Pandemi döneminde (covid-19) uzaktan eğitime ilişkin görüşleri” konulu KKTC ve Türkiye’deki öğrencilerin katıldığı bir anket de yapan Emiroğlu, “Uluslar arası makalemi ve tezimi bu anket verilerini esas alarak yazdım. Son olarak, tez savunmamı jüri önünde online yaparak süreci tamamlamış oldum. Bu vesileyle,ilim adına yeni ufuklar keşfetmeme öncülük eden danışman hocam Prof. Dr. Ali Efdal Özkul’a; her süreçte desteğini esirgemeyen Doç. Dr. Oytun Sözüdoğru’ya; jürimde yer alarak güzel katkılar sağlayan Prof. Dr. Gökmen Dağlı, Doç. Dr. Elnur Ağayev ve Yrd. Doç. Dr. Ayten Koruroğlu Aktolga hocalarıma çok teşekkür ediyorum. Doktora yapmayı, yıllardır arzuladım ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Bu kez azmettim, bırakmadım. 4 yılda çok şey okudum, anladım. Bu unvanın karşılığını kendimde oluşturduğumu söyleyebilirim.” diye konuştu.
Son Güncelleme: Cumartesi, 05 Haziran 2021 11:36
Gösterim: 1059
Times Higher Education (THE) Asya Üniversiteleri Sıralaması 2021 sonuçları açıklandı.
THE Asya Üniversiteleri Sıralaması 2021 sonuçları açıklandı.
THE Asya Üniversiteleri Sıralaması’na bu yıl Türkiye'den giren diğer üniversiteler ve başarı sıralamaları şöyle: Sabancı Üniversitesi 68., Koç Üniversitesi 73., Çankaya Üniversitesi 80., Hacettepe Üniversitesi 125., Bilkent Üniversitesi 129., İTÜ 163., Boğaziçi Üniversitesi 167. sırada yer aldı.
Genel sıralamada ise ilk üç sırada Çin Halk Cumhuriyeti'nden Tsinghua Üniversitesi, Pekin Üniversitesi ile National University of Singapore bulunuyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Times Higher Education (THE) Asya Üniversiteleri Sıralaması 2021 sonuçları açıklandı.
THE Asya Üniversiteleri Sıralaması 2021 sonuçları açıklandı.
THE Asya Üniversiteleri Sıralaması’na bu yıl Türkiye'den giren diğer üniversiteler ve başarı sıralamaları şöyle: Sabancı Üniversitesi 68., Koç Üniversitesi 73., Çankaya Üniversitesi 80., Hacettepe Üniversitesi 125., Bilkent Üniversitesi 129., İTÜ 163., Boğaziçi Üniversitesi 167. sırada yer aldı.
Genel sıralamada ise ilk üç sırada Çin Halk Cumhuriyeti'nden Tsinghua Üniversitesi, Pekin Üniversitesi ile National University of Singapore bulunuyor.
Son Güncelleme: Perşembe, 03 Haziran 2021 12:13
Gösterim: 766
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "Telafide Ben de Varım" programının detaylarını paylaştı. Program tanıtımında konuşan Bakan Selçuk, "Okullarımız 2 Temmuz'dan yeni eğitim-öğretim yılının başlayacağı tarihe kadar okulların fiziksel imkânlarından faydalanmak isteyen öğrencilerimiz için açık tutulacak. Yaz boyu okullarımızda çocuklarımızı ağırlayacağız, isteyen öğrencilerimize fiziksel etkinlikler, isteyen öğrencilerimize akademik programlar sunabileceğiz." açıklamasında bulundu.
Selçuk, "Telafide Ben de Varım" programında, dün gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nda alınan kararlar doğrultusunda Türkiye genelinde bugünden itibaren tüm ilkokul ve bünyelerindeki ana sınıflarda, 7 Haziran Pazartesi günü ise tüm ortaokul ve liselerde haftada 2 gün yüz yüze eğitime geçildiğini hatırlattı.
Diğer okul öncesi eğitim kurumlarında mevcut durumda olduğu gibi tam zamanlı olarak yüz yüze eğitime devam edileceğini, köy ve seyrek nüfuslu yerleşim yerlerindeki temel eğitim okullarında ise bugünden itibaren yüz yüze eğitime 5 gün, tam zamanlı olarak başlanıldığını aktaran Selçuk, yüz yüze eğitimlere katılımın yine isteğe bağlı olacağını vurguladı.
Selçuk, Kovid-19 salgını sürecinde TRT EBA kanalları, EBA platformu ve farklı destek mekanizmalarıyla öğrencilere en nitelikli içeriklerle ulaşmaya çalıştıklarını dile getirerek eğitimin uzaktan gerçekleşmesinin öğrenci, öğretmen ve aileler için birtakım sınırlılıklar doğurduğuna dikkati çekti.
Bu sınırlılıklardan kaynaklanan akademik ve sosyal ihtiyaçları belirlemek için yapılan araştırmalarda, farklı öğrenci gruplarında değişik seviyelerde bir telafi çalışmasına ihtiyaç olduğunu tespit ettiklerini bildiren Selçuk, bundan dolayı öğrencilerin sosyal, duygusal alanda iyileşeceği ve fiziksel olarak aktif olacağı bir telafi programıyla salgının eğitime yansıyan olumsuzluklarını hep birlikte bertaraf etmek, eğitimde fırsat adaleti ilkesi doğrultusunda öğrencileri akademik, sosyal, duygusal, fiziksel ve sağlık yönlerinden desteklemek istediklerine değindi.
"Dileyen karnesine 18 Haziran'dan itibaren ulaşabilecek"
Bu nedenle Ulusal Destekleme Programını (UDEP) hazırladıklarını aktaran Selçuk, şunları kaydetti: "Bildiğiniz gibi 2020-2021 eğitim öğretim yılını 2 Temmuz Cuma günü sonlandırıyoruz. Biz, öğrencilerimiz iyi mi, evde kalmaktan yorulmuşlar mı, bir sıkıntıları var mı, bunları görüp tespit etmek ve onlara iyi gelmek için okullarımızı açık tutacağız. Bu arada 21 Haziran'da yoğun olarak başlayacağımız sosyal, duygusal, kültürel, fiziksel faaliyetler öncesinde sistem altyapımızda yoğunluğa neden olmamak ve öğrencilerimizin erişimini kolaylaştırmak için de karneleri 18 Haziran'dan itibaren öğrencilerimize açıyoruz. Dileyen karnesine 18 Haziran Cuma gününden itibaren ulaşabilecek."
Selçuk, 2 Temmuz'un ardından da öğrencileri güzel bir yazın beklediğinin altını çizerek şu ifadeleri kullandı: "Yaz dönemiyle birlikte Bakanlığımız yaklaşık 1,5 yıl sürecek olan UDEP sürecine de girmiş oluyor. Biraz önce de ifade ettiğim gibi yaklaşık 1,5 yıl sürecek UDEP kapsamında yapılacak çalışmalardan kısaca bahsetmek isterim. Her okulumuz Talim Terbiye Kurulunca hazırlanan öncelikli ve kritik kazanımları dikkate alarak zümreler marifetiyle hazırlanan çerçeve dâhilinde kendi okullarındaki öğrenci gruplarının ihtiyaçlarını belirleyecek. Okullar kendisine 1,5 yıl sürecek UDEP kapsamında böylece bir telafi planı da oluşturmuş olacak.
18 Haziran- 2 Temmuz aralığında okullarımız çalışmalarını bu planlar doğrultusunda uygulamaya başlayacaklar. Okullarımız 2 Temmuz'dan, yeni eğitim-öğretim yılının başlayacağı tarihe kadar okulların fiziksel imkânlarından faydalanmak isteyen öğrencilerimiz için de açık tutulacak. Yaz boyu okullarımızda çocuklarımızı ağırlayacağız, isteyen öğrencilerimize fiziksel etkinlikler, isteyen öğrencilerimize akademik programlar sunabileceğiz. Öğretmenlerimiz de bu programlarda öngörülen ders saati üzerinden görev alabilecekler, tabii isterlerse."
"Telafi ve destek çalışmaları yıl boyu sürdürülecek"
Dolu dolu geçen bir yazın ardından başlayacak yeni eğitim-öğretim yılında öğrencilerin telafi ve destek çalışmalarının da yıl boyu sürdürüleceğini açıklayan Selçuk, şunları söyledi: "1'den 2'ye geçen öğrencilerimiz için okuma yazma taraması başlatılacak. Bu taramalarımızın sonuçlarına göre de ihtiyacı tespit edilen öğrencilere ek ders ve ek materyal desteği sağlayacağız. 3 ve 4. sınıfları ise İlkokullarda Yetiştirme Programı 'İYEP' uygulaması ile destekleyeceğiz. Ortaokul öğrencilerimizin de yeterlilik düzeyleri uluslararası kriterlere uygun bir şekilde değerlendirilecek ve onlara da öğrenme düzeylerine uygun çalışma planı verilecek.
Liseler için kritik kazanımlar taraması hazırladık. Tespitler neticesinde özel programlar uygulayarak öğrencilerin lise eğitimlerini daha güçlü sürdürmelerini ve üniversiteye hazırlanmalarını hedefliyoruz. Elbette bu süreçler her okulun kendi ihtiyacına göre şekillenecek. Çünkü okullar ihtiyaçlarını en iyi şekilde bilirler."
Selçuk, UDEP çerçevesinde bakanlık, belediye ve sivil toplum kuruluşlarının da telafi eğitimi programına destek vereceğine değinerek "telafidebendevarim.meb.gov.tr" isimli web sitesi hazırladıklarını duyurdu.
Sitede çocuklar, öğretmenler ve veliler için ayrı ayrı bölümler bulunduğunu aktaran Selçuk, "Gelecek hafta da ortaokul ve lise öğrencilerimizle kavuşacağız. Bilhassa bu son haftaların, mezun olacak öğrencilerimiz için hayat boyunca unutamayacakları bu günleri okullarında hep birlikte geçirecek olmaları bizim için emin olun ayrı bir sevinç. Hepsine başarılar diliyor, gözlerinden ayrı ayrı öpüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "Telafide Ben de Varım" programının detaylarını paylaştı. Program tanıtımında konuşan Bakan Selçuk, "Okullarımız 2 Temmuz'dan yeni eğitim-öğretim yılının başlayacağı tarihe kadar okulların fiziksel imkânlarından faydalanmak isteyen öğrencilerimiz için açık tutulacak. Yaz boyu okullarımızda çocuklarımızı ağırlayacağız, isteyen öğrencilerimize fiziksel etkinlikler, isteyen öğrencilerimize akademik programlar sunabileceğiz." açıklamasında bulundu.
Selçuk, "Telafide Ben de Varım" programında, dün gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nda alınan kararlar doğrultusunda Türkiye genelinde bugünden itibaren tüm ilkokul ve bünyelerindeki ana sınıflarda, 7 Haziran Pazartesi günü ise tüm ortaokul ve liselerde haftada 2 gün yüz yüze eğitime geçildiğini hatırlattı.
Diğer okul öncesi eğitim kurumlarında mevcut durumda olduğu gibi tam zamanlı olarak yüz yüze eğitime devam edileceğini, köy ve seyrek nüfuslu yerleşim yerlerindeki temel eğitim okullarında ise bugünden itibaren yüz yüze eğitime 5 gün, tam zamanlı olarak başlanıldığını aktaran Selçuk, yüz yüze eğitimlere katılımın yine isteğe bağlı olacağını vurguladı.
Selçuk, Kovid-19 salgını sürecinde TRT EBA kanalları, EBA platformu ve farklı destek mekanizmalarıyla öğrencilere en nitelikli içeriklerle ulaşmaya çalıştıklarını dile getirerek eğitimin uzaktan gerçekleşmesinin öğrenci, öğretmen ve aileler için birtakım sınırlılıklar doğurduğuna dikkati çekti.
Bu sınırlılıklardan kaynaklanan akademik ve sosyal ihtiyaçları belirlemek için yapılan araştırmalarda, farklı öğrenci gruplarında değişik seviyelerde bir telafi çalışmasına ihtiyaç olduğunu tespit ettiklerini bildiren Selçuk, bundan dolayı öğrencilerin sosyal, duygusal alanda iyileşeceği ve fiziksel olarak aktif olacağı bir telafi programıyla salgının eğitime yansıyan olumsuzluklarını hep birlikte bertaraf etmek, eğitimde fırsat adaleti ilkesi doğrultusunda öğrencileri akademik, sosyal, duygusal, fiziksel ve sağlık yönlerinden desteklemek istediklerine değindi.
"Dileyen karnesine 18 Haziran'dan itibaren ulaşabilecek"
Bu nedenle Ulusal Destekleme Programını (UDEP) hazırladıklarını aktaran Selçuk, şunları kaydetti: "Bildiğiniz gibi 2020-2021 eğitim öğretim yılını 2 Temmuz Cuma günü sonlandırıyoruz. Biz, öğrencilerimiz iyi mi, evde kalmaktan yorulmuşlar mı, bir sıkıntıları var mı, bunları görüp tespit etmek ve onlara iyi gelmek için okullarımızı açık tutacağız. Bu arada 21 Haziran'da yoğun olarak başlayacağımız sosyal, duygusal, kültürel, fiziksel faaliyetler öncesinde sistem altyapımızda yoğunluğa neden olmamak ve öğrencilerimizin erişimini kolaylaştırmak için de karneleri 18 Haziran'dan itibaren öğrencilerimize açıyoruz. Dileyen karnesine 18 Haziran Cuma gününden itibaren ulaşabilecek."
Selçuk, 2 Temmuz'un ardından da öğrencileri güzel bir yazın beklediğinin altını çizerek şu ifadeleri kullandı: "Yaz dönemiyle birlikte Bakanlığımız yaklaşık 1,5 yıl sürecek olan UDEP sürecine de girmiş oluyor. Biraz önce de ifade ettiğim gibi yaklaşık 1,5 yıl sürecek UDEP kapsamında yapılacak çalışmalardan kısaca bahsetmek isterim. Her okulumuz Talim Terbiye Kurulunca hazırlanan öncelikli ve kritik kazanımları dikkate alarak zümreler marifetiyle hazırlanan çerçeve dâhilinde kendi okullarındaki öğrenci gruplarının ihtiyaçlarını belirleyecek. Okullar kendisine 1,5 yıl sürecek UDEP kapsamında böylece bir telafi planı da oluşturmuş olacak.
18 Haziran- 2 Temmuz aralığında okullarımız çalışmalarını bu planlar doğrultusunda uygulamaya başlayacaklar. Okullarımız 2 Temmuz'dan, yeni eğitim-öğretim yılının başlayacağı tarihe kadar okulların fiziksel imkânlarından faydalanmak isteyen öğrencilerimiz için de açık tutulacak. Yaz boyu okullarımızda çocuklarımızı ağırlayacağız, isteyen öğrencilerimize fiziksel etkinlikler, isteyen öğrencilerimize akademik programlar sunabileceğiz. Öğretmenlerimiz de bu programlarda öngörülen ders saati üzerinden görev alabilecekler, tabii isterlerse."
"Telafi ve destek çalışmaları yıl boyu sürdürülecek"
Dolu dolu geçen bir yazın ardından başlayacak yeni eğitim-öğretim yılında öğrencilerin telafi ve destek çalışmalarının da yıl boyu sürdürüleceğini açıklayan Selçuk, şunları söyledi: "1'den 2'ye geçen öğrencilerimiz için okuma yazma taraması başlatılacak. Bu taramalarımızın sonuçlarına göre de ihtiyacı tespit edilen öğrencilere ek ders ve ek materyal desteği sağlayacağız. 3 ve 4. sınıfları ise İlkokullarda Yetiştirme Programı 'İYEP' uygulaması ile destekleyeceğiz. Ortaokul öğrencilerimizin de yeterlilik düzeyleri uluslararası kriterlere uygun bir şekilde değerlendirilecek ve onlara da öğrenme düzeylerine uygun çalışma planı verilecek.
Liseler için kritik kazanımlar taraması hazırladık. Tespitler neticesinde özel programlar uygulayarak öğrencilerin lise eğitimlerini daha güçlü sürdürmelerini ve üniversiteye hazırlanmalarını hedefliyoruz. Elbette bu süreçler her okulun kendi ihtiyacına göre şekillenecek. Çünkü okullar ihtiyaçlarını en iyi şekilde bilirler."
Selçuk, UDEP çerçevesinde bakanlık, belediye ve sivil toplum kuruluşlarının da telafi eğitimi programına destek vereceğine değinerek "telafidebendevarim.meb.gov.tr" isimli web sitesi hazırladıklarını duyurdu.
Sitede çocuklar, öğretmenler ve veliler için ayrı ayrı bölümler bulunduğunu aktaran Selçuk, "Gelecek hafta da ortaokul ve lise öğrencilerimizle kavuşacağız. Bilhassa bu son haftaların, mezun olacak öğrencilerimiz için hayat boyunca unutamayacakları bu günleri okullarında hep birlikte geçirecek olmaları bizim için emin olun ayrı bir sevinç. Hepsine başarılar diliyor, gözlerinden ayrı ayrı öpüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Son Güncelleme: Salı, 01 Haziran 2021 13:36
Gösterim: 856
Yaklaşık 1 milyon öğrenci, 6 Haziran 2021 Pazar günü gerçekleştirilecek Liselere Geçiş Sınavı (LGS) için heyecanla bekliyor. Sınava girmeye hazırlanan çocuk ve gençlerde stres kontrolünün önemine işaret eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınava sayılı günler kala sonuca değil, sürece odaklanılması gerektiğine dikkat çekiyor.
Anne ve babanın kaygısının bulaşıcı olduğunu vurgulayan Tarhan, çocuğun deneme sınavlarındaki başarılarına odaklanılmasını tavsiye ediyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, düzenli uyku ve doğru beslenme gibi beyin dostu yaşamanın da sınav kaygısıyla mücadeledeki önemine işaret ediyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, orta öğretim kurumlarından liseye geçmek üzere sınava girecek öğrencilere ve ailelerine sınav stresiyle başa çıkma konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Anne ve babanın kaygısı bulaşıcıdır
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, LGS'ye sayılı günler kaldığını belirterek bu dönemde anne ve baba tutumlarının da önemine işaret etti. Annenin ve babanın çocuğu doğru yönlendirmesi gerektiğini kaydeden Tarhan, şunları söyledi:
“Anne ve babanın kaygısı bulaşıcıdır. Çocukta sorumluluk duygusu yüksek mi yoksa sorumluluk duygusu düşük mü? Sorumluluk duygusu yüksek olan bir çocuğa yaklaşım farklıdır, sorumluluk duygusu az olan bir çocuğa yaklaşım da farklıdır. Ama genellikle çocukların birçoğu sorumluluk hissediyor. Sorumlulukları yüksek olan bir çocuğa ‘Oğlum/kızım ders çalışmazsan da olur. Mühim olan sensin, senin sağlığın’ dediğiniz zaman çocuklar çok bunalır. Çocuğun zaten sınavla ilgili kaygısı var, beklentisi var,korkusu var. Böyle durumlarda korkusu olan bir kişiyi kaçıyorsunuz. Çocuk ‘Eyvah demek ki benim sınavı yapamama durumum var ki annem ve babam böyle konuşuyor’ diye kaygılanır.”
Sonuca değil, sürece odaklanılmalı
Oysa çocuğun sınav kaygısını önlemek için sürece odaklanılmasını tavsiye ediyorsunuz. Sınava kadar olan bu dönemde sınav sonucuna değil, buradaki sürece odaklanması lazım. Sınav sonucuna odaklanmak insanın kontrol edemeyeceği bir şeydir. Kontrol edemeyeceği bir şeye odaklanınca kaygı yükselir. Oysa kontrol edebileceği noktada örneğin sınava kadar bildiklerini tekrar etmek, 100-200 ya da 300 tane soru çözmek önemlidir.”
Deneme sınavlarındaki başarıya bakılmalı
Bu gibi sınavlarda çok büyük hedefler koymanın mesela 10 bine girme hedefinin de sonuç odaklı düşünceden kaynaklandığını belirten Tarhan, “İlk 10 bine gireceğim baskısı, sonuç odaklı düşüncedir. Genç burada ‘İlk 10 bine giremezsem ne olacak?’ demeye başlıyor. ‘Ben elimden gelenin en iyisini yapacağım, benim görevim bu ama kaç bine girerim onu bilemem. İnşallah 10 bine girerim ya da 50 bine girerim’ gibi bir hedef koyabilir kendine… Ama sabahtan akşama kadar sürekli sonucu düşünürse o öğrenci sınavda panik yapıyor. Burada çocuğun ya da gencin deneme sınavındaki başarılarına bakması gerekiyor. ‘Deneme testlerinde ilk 10 bine girebiliyorum. Ben daha önce deneme testinde şu puanı aldım, bunu da yapabilirim. Başarılı olmamam için hiçbir sebep yok’ şeklinde düşünürse kaygısı azalır. Yani hazırlıklı olan kişinin böyle durumlarda kaygısı azalır.” diye konuştu.
Stres altında soğukkanlı kalmanın öğrenilebilen bir beceri olduğunun altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu doğuştan gelmiyor. Bir geminin fırtınaya hazırlanması gibidir. Akıllı kaptanlar fırtınaya yakalanmamak için önlem alanlardır.” dedi.
Sınava sayılı günler kala her gün için plan yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınava kimileri zaman çok fazla anlam yüklendiğini belirterek “Oysa sınav hayatta başarı basamaklarından biri.”dedi.
Sınav stresiyle baş etmede beyin dostu yaşamak önemli
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınav stresiyle başa çıkmak için tavsiyelerini şöyle sıraladı:
“Sınav stresiyle başa çıkmada uyku, beslenme ve egzersizin katkıları çok büyük. Uyku beynin en büyük dostudur. Beyin dostu yaşayan kişiler sınavda daha rahat eder.Beyin dostu yaşamada ne vardır? Burada beslenme tarzı çok önemlidir. Mideyi aşırı doldurmamak gerekiyor.Sınav öncesinde mide aşırı dolduğu zaman odaklanma zorlaşıyor. O nedenle sınav öncesinde hafif şeyler yemek çok önemli. Ders çalışmadan önce karbonhidrat ve çok şekerli şeyler yediğiniz zaman kan şekeri birden yükseliyor. Böylece uykuya eğilim, halsizlik, kolunu ve bacağını oynatamayacak derecede halsizlikler oluşur. Akdeniz mutfağı çok önemli. Renkli tabak diyoruz aynı zamanda. Protein, karbonhidrat, sebze ve meyvenin içinde olduğu, her renkten yiyeceğin olduğu bir beslenme modeli. Bu şekilde beslenmek beyin dostu beslenmedir.”
Stresle başa çıkmada uyku mutlaka düzenlenmeli
Stresle başa çıkmada kaliteli uykunun da önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yatmadan önce kahve içmekten kaçınılmalıdır. Erken yatıp erken kalkmaya özen göstersinler. Uykudan önce tablet ve telefonları bıraksınlar. Bu da uykunun kalitesini düşürmektedir.” diye konuştu.
Günde iki kupa kahve içebileceklerini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sabahtan öğleye kadar kahve tüketmekte hiçbir sorun yoktur. Kahve doğal olarak dikkat açar.” dedi.
Anne baba ilişkisi çocuğun akademik başarısını etkiliyor…
Çocuğun anne ve babasının ilişkisini örnek aldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evde huzurlu sıcak bir ortam varsa anne baba çocuğa eğitim için atmosferi zaten hazırladı demektir. Çocuk eve severek geliyorsa, evde mutluysa, eşyasını odasını seviyorsa yüzde 50’si halloldu demektir. Çocuğa özgürlük-sorumluluk dengesini de öğretmek gerekiyor. Her yaşın sorumluluğu ayrıdır. 5-6 yaşındaki çocuğa, 12-13 yaşındaki çocuğun sorumluluğu verilmez.” diye konuştu.
Evin en güvenli alan olduğu hissettirilmeli
“Bu dönem aynı zamanda ergenlik dönemi” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu kendi kimliğini arayıp bulma dönemi. Bu dönemde annesinin ve babasının yanında olduğunu hissetmeleri önemli. Çocuğun en güvenli alanı evi. Çocuğa bu hissettirilmeli.” diye konuştu.
Çocuğa konuşma imkanı verilmeli
Çocukla beraber zaman geçirmenin de önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beraber zaman geçirirken tek konu ders olmamalı. Hayat olayları, günlük olaylar hakkında konuşulabilir. Ama sadece anne ya da baba konuşmayacak. Genellikle bizim kültürümüzde anne ve baba konuşuyor, çocuk dinliyor. Çocuğa soru sordurtan en güzel öğrenme yöntemi sokratik sorgulama yöntemi. Çocuğa konuşma imkanı verecek şekilde çanak sorular sorulabilir. Mesela ‘Şu konuda ben böyle diyorum’ diye yaklaşmak yerine ‘Sen bu konuda ne düşünüyorsun’ şeklinde bir yaklaşım yararlı olabilir. Çocuğa buyurgan davranmak yerine örnek olmak ve seçenek sunmak gerekiyor.” diye konuştu.
Stres var, panik yok diyoruz
Sınav öncesinde stresin de normal olduğunu ve olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Stres var, panik yok diyoruz. Çocuğun sınav öncesi stres olması normal. Bundan korkmasınlar. Stres var panik yok. Çünkü panik bozuyor kişiyi. O stres değil. Annesinin ve babasının yanında olması yeterli. Çocuğa hiçbir şey demesinler. Kapıya kadar götürsünler. Soğukkanlı bir şekilde, hiç ders konuşmasınlar. İsterse çocuk onlara sorsun.” tavsiyesinde bulundu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yaklaşık 1 milyon öğrenci, 6 Haziran 2021 Pazar günü gerçekleştirilecek Liselere Geçiş Sınavı (LGS) için heyecanla bekliyor. Sınava girmeye hazırlanan çocuk ve gençlerde stres kontrolünün önemine işaret eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınava sayılı günler kala sonuca değil, sürece odaklanılması gerektiğine dikkat çekiyor.
Anne ve babanın kaygısının bulaşıcı olduğunu vurgulayan Tarhan, çocuğun deneme sınavlarındaki başarılarına odaklanılmasını tavsiye ediyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, düzenli uyku ve doğru beslenme gibi beyin dostu yaşamanın da sınav kaygısıyla mücadeledeki önemine işaret ediyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, orta öğretim kurumlarından liseye geçmek üzere sınava girecek öğrencilere ve ailelerine sınav stresiyle başa çıkma konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Anne ve babanın kaygısı bulaşıcıdır
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, LGS'ye sayılı günler kaldığını belirterek bu dönemde anne ve baba tutumlarının da önemine işaret etti. Annenin ve babanın çocuğu doğru yönlendirmesi gerektiğini kaydeden Tarhan, şunları söyledi:
“Anne ve babanın kaygısı bulaşıcıdır. Çocukta sorumluluk duygusu yüksek mi yoksa sorumluluk duygusu düşük mü? Sorumluluk duygusu yüksek olan bir çocuğa yaklaşım farklıdır, sorumluluk duygusu az olan bir çocuğa yaklaşım da farklıdır. Ama genellikle çocukların birçoğu sorumluluk hissediyor. Sorumlulukları yüksek olan bir çocuğa ‘Oğlum/kızım ders çalışmazsan da olur. Mühim olan sensin, senin sağlığın’ dediğiniz zaman çocuklar çok bunalır. Çocuğun zaten sınavla ilgili kaygısı var, beklentisi var,korkusu var. Böyle durumlarda korkusu olan bir kişiyi kaçıyorsunuz. Çocuk ‘Eyvah demek ki benim sınavı yapamama durumum var ki annem ve babam böyle konuşuyor’ diye kaygılanır.”
Sonuca değil, sürece odaklanılmalı
Oysa çocuğun sınav kaygısını önlemek için sürece odaklanılmasını tavsiye ediyorsunuz. Sınava kadar olan bu dönemde sınav sonucuna değil, buradaki sürece odaklanması lazım. Sınav sonucuna odaklanmak insanın kontrol edemeyeceği bir şeydir. Kontrol edemeyeceği bir şeye odaklanınca kaygı yükselir. Oysa kontrol edebileceği noktada örneğin sınava kadar bildiklerini tekrar etmek, 100-200 ya da 300 tane soru çözmek önemlidir.”
Deneme sınavlarındaki başarıya bakılmalı
Bu gibi sınavlarda çok büyük hedefler koymanın mesela 10 bine girme hedefinin de sonuç odaklı düşünceden kaynaklandığını belirten Tarhan, “İlk 10 bine gireceğim baskısı, sonuç odaklı düşüncedir. Genç burada ‘İlk 10 bine giremezsem ne olacak?’ demeye başlıyor. ‘Ben elimden gelenin en iyisini yapacağım, benim görevim bu ama kaç bine girerim onu bilemem. İnşallah 10 bine girerim ya da 50 bine girerim’ gibi bir hedef koyabilir kendine… Ama sabahtan akşama kadar sürekli sonucu düşünürse o öğrenci sınavda panik yapıyor. Burada çocuğun ya da gencin deneme sınavındaki başarılarına bakması gerekiyor. ‘Deneme testlerinde ilk 10 bine girebiliyorum. Ben daha önce deneme testinde şu puanı aldım, bunu da yapabilirim. Başarılı olmamam için hiçbir sebep yok’ şeklinde düşünürse kaygısı azalır. Yani hazırlıklı olan kişinin böyle durumlarda kaygısı azalır.” diye konuştu.
Stres altında soğukkanlı kalmanın öğrenilebilen bir beceri olduğunun altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu doğuştan gelmiyor. Bir geminin fırtınaya hazırlanması gibidir. Akıllı kaptanlar fırtınaya yakalanmamak için önlem alanlardır.” dedi.
Sınava sayılı günler kala her gün için plan yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınava kimileri zaman çok fazla anlam yüklendiğini belirterek “Oysa sınav hayatta başarı basamaklarından biri.”dedi.
Sınav stresiyle baş etmede beyin dostu yaşamak önemli
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınav stresiyle başa çıkmak için tavsiyelerini şöyle sıraladı:
“Sınav stresiyle başa çıkmada uyku, beslenme ve egzersizin katkıları çok büyük. Uyku beynin en büyük dostudur. Beyin dostu yaşayan kişiler sınavda daha rahat eder.Beyin dostu yaşamada ne vardır? Burada beslenme tarzı çok önemlidir. Mideyi aşırı doldurmamak gerekiyor.Sınav öncesinde mide aşırı dolduğu zaman odaklanma zorlaşıyor. O nedenle sınav öncesinde hafif şeyler yemek çok önemli. Ders çalışmadan önce karbonhidrat ve çok şekerli şeyler yediğiniz zaman kan şekeri birden yükseliyor. Böylece uykuya eğilim, halsizlik, kolunu ve bacağını oynatamayacak derecede halsizlikler oluşur. Akdeniz mutfağı çok önemli. Renkli tabak diyoruz aynı zamanda. Protein, karbonhidrat, sebze ve meyvenin içinde olduğu, her renkten yiyeceğin olduğu bir beslenme modeli. Bu şekilde beslenmek beyin dostu beslenmedir.”
Stresle başa çıkmada uyku mutlaka düzenlenmeli
Stresle başa çıkmada kaliteli uykunun da önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yatmadan önce kahve içmekten kaçınılmalıdır. Erken yatıp erken kalkmaya özen göstersinler. Uykudan önce tablet ve telefonları bıraksınlar. Bu da uykunun kalitesini düşürmektedir.” diye konuştu.
Günde iki kupa kahve içebileceklerini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sabahtan öğleye kadar kahve tüketmekte hiçbir sorun yoktur. Kahve doğal olarak dikkat açar.” dedi.
Anne baba ilişkisi çocuğun akademik başarısını etkiliyor…
Çocuğun anne ve babasının ilişkisini örnek aldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evde huzurlu sıcak bir ortam varsa anne baba çocuğa eğitim için atmosferi zaten hazırladı demektir. Çocuk eve severek geliyorsa, evde mutluysa, eşyasını odasını seviyorsa yüzde 50’si halloldu demektir. Çocuğa özgürlük-sorumluluk dengesini de öğretmek gerekiyor. Her yaşın sorumluluğu ayrıdır. 5-6 yaşındaki çocuğa, 12-13 yaşındaki çocuğun sorumluluğu verilmez.” diye konuştu.
Evin en güvenli alan olduğu hissettirilmeli
“Bu dönem aynı zamanda ergenlik dönemi” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu kendi kimliğini arayıp bulma dönemi. Bu dönemde annesinin ve babasının yanında olduğunu hissetmeleri önemli. Çocuğun en güvenli alanı evi. Çocuğa bu hissettirilmeli.” diye konuştu.
Çocuğa konuşma imkanı verilmeli
Çocukla beraber zaman geçirmenin de önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beraber zaman geçirirken tek konu ders olmamalı. Hayat olayları, günlük olaylar hakkında konuşulabilir. Ama sadece anne ya da baba konuşmayacak. Genellikle bizim kültürümüzde anne ve baba konuşuyor, çocuk dinliyor. Çocuğa soru sordurtan en güzel öğrenme yöntemi sokratik sorgulama yöntemi. Çocuğa konuşma imkanı verecek şekilde çanak sorular sorulabilir. Mesela ‘Şu konuda ben böyle diyorum’ diye yaklaşmak yerine ‘Sen bu konuda ne düşünüyorsun’ şeklinde bir yaklaşım yararlı olabilir. Çocuğa buyurgan davranmak yerine örnek olmak ve seçenek sunmak gerekiyor.” diye konuştu.
Stres var, panik yok diyoruz
Sınav öncesinde stresin de normal olduğunu ve olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Stres var, panik yok diyoruz. Çocuğun sınav öncesi stres olması normal. Bundan korkmasınlar. Stres var panik yok. Çünkü panik bozuyor kişiyi. O stres değil. Annesinin ve babasının yanında olması yeterli. Çocuğa hiçbir şey demesinler. Kapıya kadar götürsünler. Soğukkanlı bir şekilde, hiç ders konuşmasınlar. İsterse çocuk onlara sorsun.” tavsiyesinde bulundu.
Son Güncelleme: Çarşamba, 02 Haziran 2021 14:51
Gösterim: 1011
Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu olan TEDMEM, uzaktan eğitim sürecinde öğrenme kayıplarının telafisi için bir yol haritası yayınladı. İşte rapordan öne çıkanlar.
Uzaktan eğitim sürecinden olumsuz anlamda en çok etkilenen öğrenci grupları için odaklı telafi programları uygulanmalıdır. COVID-19 salgını süresince farklı eğitim kademelerinde farklı öğrenme kayıpları oluşmuştur. Ancak salgın döneminde kritik gelişim evresinde olan; okula yeni başlayan; ilkokuldan ortaokula, ortaokuldan liseye geçen; uzaktan eğitim sürecinde mezun olan, alan tercihi yapması gereken, meslek liselerine devam eden öğrenciler için gelişimlerini, uyum süreçlerini ve ihtiyaçlarını da dikkate alan daha odaklı telafi programlarına ihtiyaç duyulmaktadır:
■ İlkokul 1. sınıfı uzaktan eğitim yoluyla tamamlayan öğrencilerin okuma-yazma ve diğer temel becerileri desteklenmelidir. İlkokul düzeyinde elde edilen temel beceriler, daha sonraki öğrenmeler için ön koşul ve zemin olarak kritik bir öneme sahiptir. 2019- 2020 eğitim öğretim yılında ilkokul 1. sınıf kademesinde olup uzaktan öğretime geçen öğrenciler, 2021-2022 güz döneminde ilkokul 3. sınıfa başlayacaklardır. Benzer şekilde, 2020- 2021 eğitim öğretim yılında ilkokula başlayan öğrenciler de önümüzdeki dönem ilkokul 2. sınıfa geçiş yapacaklardır. Henüz temel okuma yazma eğitimlerinin başlangıcında olan bu öğrencilerin uzun süre uzaktan öğretim yoluyla okuma yazma ve diğer temel becerileri kazanmaya çalışmaları sonucu oluşan öğrenme kayıpları, daha üst kademelerdeki öğrencilere göre daha fazla olmakla birlikte (TEDMEM 2020) onların gelecekteki okul başarılarına, okul ve öğrenme ile ilgili tutumlarına, öz yeterlik inançlarına, motivasyonlarına ve hatta meslek seçimlerine etki edecek düzeydedir. Bu nedenle, özellikle ilkokulun ilk iki yılını uzaktan eğitim ile tamamlayan öğrencilerin öğrenme kayıp ve eksikliklerinin telafisi, süre sınırlamasından bağımsız olarak üst sınıfların eğitim öğretim planlaması ile bütünleştirilerek planlanmalıdır. Bu telafi programının temel olarak öğrenme zincirinde ve hiyerarşisinde kesintiler/kopukluklar olmamasını temin edecek şekilde tasarlanması ve daha önceki kazanımlar edinilmeden, eksik veya kayıp bilgi ve beceriler telafi edilmeden daha sonraki kazanım ve öğrenmelere geçilmemesi ayrı bir önem taşımaktadır. Özellikle yazma becerilerinin geliştirilmesinde uzaktan eğitim sürecinde yaşanan aksaklıkları ve ekran karşısında olmanın sınırlılıklarını da gidermeye yönelik ek çalışmalar yapılmalıdır.
■ Ortaokul veya lise kademesine geçiş yapan öğrencilerin okula ve öğretmenlere uyum süreci desteklenmeli, öğretmenler bir önceki sınıf düzeyinin kazanımları hakkında bilgilendirilmedir. Bu süreçte kademeler arası geçiş yapan öğrenciler salgının getirdiği sınırlılıklara ek olarak yeni kademeye geçişte bir uyum süreci yaşamaktadır ve alışma döneminde ek desteğe ihtiyaç duyabilirler. Örneğin uzaktan eğitim sürecinde 5. sınıfa geçen öğrenciler yeni sınıf arkadaşlarıyla, önceki yıllardan farklı olarak branş dersleriyle ve çok sayıda dersin öğretmeniyle ekran karşısında tanışabilmişlerdir. Dokuzuncu sınıfa geçen öğrenciler de tamamen aynı olmasa da benzer bir süreçten geçmişlerdir. Dolayısıyla özellikle bu sınıflarda görev yapan branş öğretmenleri salgın sonrası yüz yüze eğitime başlayacak olan yeni öğrencileri ile bir uyum süreci tecrübe edeceklerdir. Bu kapsamda, farklı bir kademedeki bir önceki sınıf düzeyinin kazanımları hakkında öğretmenleri bilgilendirmek, yeni oluşturulacak telafi programının kapsamı, uygulanması ve ölçme-değerlendirme hususları hakkında hizmetiçi eğitimler düzenlemek ve çevrim içi platformlarda bilgilendirici içerikler ve interaktif uygulamalar hazırlamak telafi programının etkili uygulanmasına katkı sağlayabilir.
■ Lisede alan seçecek öğrencilerin ek desteğe ihtiyacı vardır. Mart 2020’de uzaktan eğitime geçen 9. sınıf öğrencileri Eylül 2021’de ileriki mesleklerini seçmeleri hususunda ilk adım olan alan seçimini yapacaktır. Toplamda üç akademik döneminin büyük bir kısmını uzaktan öğretimle geçirdikleri bu süreçte yaşadıkları öğrenme kayıpları ve sosyal-duygusal gelişim sorunları, ileride seçecekleri meslekle ilgili tercihlerini etkileme potansiyeline sahiptir. Öte yandan, uzaktan eğitimin getirdiği sınırlılıklar, uygun bir ölçme-değerlendirme mekanizmasının uygulanamaması ve öğrencilerin sahip olduğu dezavantajlı durumlar, öğrencilerin farklı alanlara yönelik ilgi ve akademik başarılarını fark etmelerini gölgeleyebilir. Bazı öğrenciler uzaktan eğitim şartlarında verilen yüksek notlar sebebiyle alan seçiminde kararsızlık yaşayabilir ve normalde ilgisinin veya akademik yeterliliğin bulunmadığı bir alanı seçebilir. Ya da ilgisinin ve akademik yeterliliğinin yüksek olduğu alanda salgın süresince yaşadığı aksaklıklar, uzaktan eğitim materyallerine erişmekte yaşadığı güçlükler ve sosyal-duygusal gelişimindeki problemler sebebiyle normalde gösterebileceği performansı gösteremeyebilir ve bu durum öğrencilerin öz yeterlik inançlarını düşürebilir. Bu kapsamda, öğrencilerin alan seçimi ile ilgili branş öğretmenleri, veli, öğrenci ve rehberlik servisi ortak çalışmalı ve öğrencilerin geçmiş dönemlerdeki ilgi ve başarı düzeyleri de göz önünde bulundurularak ilgi ve yeteneklerine yönelik alan seçimi yapmaları hususunda ek destek sağlanmalıdır.
■ Liseyi uzaktan eğitimle tamamlayıp yükseköğretime geçen öğrencilerin mesleki gelişimlerinin olumsuz etkilenmemesi adına ek desteğe ihtiyaç vardır. Liseyi COVID-19 salgını döneminde tamamlayıp yükseköğretime kayıt yaptıran öğrencilerin öğrenme kayıplarının telafi edilmesi diğer kademelere göre daha karmaşık olmakla birlikte bu kayıpların telafisi yapılmazsa öğrencilerin istenilen mesleki becerileri geliştirememesi ve bunun sonucunda okul terki riskinin artması veya düşük ücret ve daha düşük istihdam düzeylerine yol açmasına sebep olabilir. Dolayısıyla öncelikli olarak, salgın sürecinde ekonomik, sosyal, psikolojik sorun yaşayan öğrencilerin kayıt yaptırmama/yenilememe riski odağa alınmalı ve üniversiteler özelinde takip mekanizmaları oluşturulmalıdır (TEDMEM, 2020). Yükseköğretime geçiş yapan öğrencilerin bir önceki kademede yaşadığı öğrenme kayıplarını belirleme ve telafi sürecini yönetmeye ilişkin üniversitelerde destek merkezleri kurulmalı, yönergeler hazırlanmalı ve paylaşılmalıdır. Ek olarak, yükseköğretimde görev yapan akademisyenlerin bir önceki kademenin kazanımlarına ve yaşanabilecek muhtemel öğrenme kayıplarına ilişkin bilgilendirilmesi gerekmektedir.
■ Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin yaşadığı kayıplar, mesleki ve teknik eğitimin uygulamalı doğası gereği genel eğitimdeki akranlarından farklı olabilir. Öte yandan, farklı meslek gruplarındaki öğrencilerin kayıpları da birbirinden farklı olacağından bu öğrencilerin öğrenme ve beceri kayıplarının belirlenmesi, farklı seçeneklere imkân tanıyacak şekilde tasarlanmalıdır. Uygulama eğitimlerini bitirmeden bir üst sınıfa geçmiş veya mezun olan öğrenciler, gelecekte beceri eksikliğine sahip bireyler olarak istihdam edilme potansiyeline sahiptir. Bu sebeple, mesleki ve teknik eğitimde yaşanan bilgi ve beceri kayıpları, ülke ekonomisi için uzun vadede ek kayıplara sebep olabilir. Dolayısıyla, etkili bir telafi programının planlanması için, özellikle okul terki riski bulunan öğrencilerin belirlenmesi, uzaktan öğrenme platformlarından faydalanan öğrenci sayıları, salgın ile mücadele kapsamında malzeme üretim faaliyetleri kapsamının dışındaki işletmelerde beceri eğitimlerini sürdüremeyen çırak/stajyer öğrenci sayıları ve etkilenme düzeyleri gibi soruların yanıtları başlangıç noktası olarak kritik öneme sahiptir (TEDMEM, 2021c). Ek olarak, öğrencilerin içinde bulunduğu salgın koşulları, ekonomik kayıpların getirdiği dezavantajlar ve sosyal-duygusal kayıpların belirlenmesi ve desteklenmesi en az öğrenme kayıplarının telafisi kadar önem taşımaktadır. Öğretmenlerin, işletmelerdeki eğitmenlerin ve ailelerin bu sürece dahil edilmesi, bilgilendirilmesi ve bu paydaşların yaşadığı sorun alanlarının belirlenmesi de etkili bir telafi eğitimi sürecinin yapıtaşlarından biri olacaktır. Gerçekleştirilemeyen uygulama eğitimleri dolayısıyla eksik kalan becerilerin telafisi için de ek süre oluşturulmalı ve planlama yapılmalıdır.
Tüm rapora ulaşma için:
https://tedmem.org/download/turkiyenin-telafi-egitimi-yol-haritasi?wpdmdl=3669&;refresh=60b0a1fb241f91622188539
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu olan TEDMEM, uzaktan eğitim sürecinde öğrenme kayıplarının telafisi için bir yol haritası yayınladı. İşte rapordan öne çıkanlar.
Uzaktan eğitim sürecinden olumsuz anlamda en çok etkilenen öğrenci grupları için odaklı telafi programları uygulanmalıdır. COVID-19 salgını süresince farklı eğitim kademelerinde farklı öğrenme kayıpları oluşmuştur. Ancak salgın döneminde kritik gelişim evresinde olan; okula yeni başlayan; ilkokuldan ortaokula, ortaokuldan liseye geçen; uzaktan eğitim sürecinde mezun olan, alan tercihi yapması gereken, meslek liselerine devam eden öğrenciler için gelişimlerini, uyum süreçlerini ve ihtiyaçlarını da dikkate alan daha odaklı telafi programlarına ihtiyaç duyulmaktadır:
■ İlkokul 1. sınıfı uzaktan eğitim yoluyla tamamlayan öğrencilerin okuma-yazma ve diğer temel becerileri desteklenmelidir. İlkokul düzeyinde elde edilen temel beceriler, daha sonraki öğrenmeler için ön koşul ve zemin olarak kritik bir öneme sahiptir. 2019- 2020 eğitim öğretim yılında ilkokul 1. sınıf kademesinde olup uzaktan öğretime geçen öğrenciler, 2021-2022 güz döneminde ilkokul 3. sınıfa başlayacaklardır. Benzer şekilde, 2020- 2021 eğitim öğretim yılında ilkokula başlayan öğrenciler de önümüzdeki dönem ilkokul 2. sınıfa geçiş yapacaklardır. Henüz temel okuma yazma eğitimlerinin başlangıcında olan bu öğrencilerin uzun süre uzaktan öğretim yoluyla okuma yazma ve diğer temel becerileri kazanmaya çalışmaları sonucu oluşan öğrenme kayıpları, daha üst kademelerdeki öğrencilere göre daha fazla olmakla birlikte (TEDMEM 2020) onların gelecekteki okul başarılarına, okul ve öğrenme ile ilgili tutumlarına, öz yeterlik inançlarına, motivasyonlarına ve hatta meslek seçimlerine etki edecek düzeydedir. Bu nedenle, özellikle ilkokulun ilk iki yılını uzaktan eğitim ile tamamlayan öğrencilerin öğrenme kayıp ve eksikliklerinin telafisi, süre sınırlamasından bağımsız olarak üst sınıfların eğitim öğretim planlaması ile bütünleştirilerek planlanmalıdır. Bu telafi programının temel olarak öğrenme zincirinde ve hiyerarşisinde kesintiler/kopukluklar olmamasını temin edecek şekilde tasarlanması ve daha önceki kazanımlar edinilmeden, eksik veya kayıp bilgi ve beceriler telafi edilmeden daha sonraki kazanım ve öğrenmelere geçilmemesi ayrı bir önem taşımaktadır. Özellikle yazma becerilerinin geliştirilmesinde uzaktan eğitim sürecinde yaşanan aksaklıkları ve ekran karşısında olmanın sınırlılıklarını da gidermeye yönelik ek çalışmalar yapılmalıdır.
■ Ortaokul veya lise kademesine geçiş yapan öğrencilerin okula ve öğretmenlere uyum süreci desteklenmeli, öğretmenler bir önceki sınıf düzeyinin kazanımları hakkında bilgilendirilmedir. Bu süreçte kademeler arası geçiş yapan öğrenciler salgının getirdiği sınırlılıklara ek olarak yeni kademeye geçişte bir uyum süreci yaşamaktadır ve alışma döneminde ek desteğe ihtiyaç duyabilirler. Örneğin uzaktan eğitim sürecinde 5. sınıfa geçen öğrenciler yeni sınıf arkadaşlarıyla, önceki yıllardan farklı olarak branş dersleriyle ve çok sayıda dersin öğretmeniyle ekran karşısında tanışabilmişlerdir. Dokuzuncu sınıfa geçen öğrenciler de tamamen aynı olmasa da benzer bir süreçten geçmişlerdir. Dolayısıyla özellikle bu sınıflarda görev yapan branş öğretmenleri salgın sonrası yüz yüze eğitime başlayacak olan yeni öğrencileri ile bir uyum süreci tecrübe edeceklerdir. Bu kapsamda, farklı bir kademedeki bir önceki sınıf düzeyinin kazanımları hakkında öğretmenleri bilgilendirmek, yeni oluşturulacak telafi programının kapsamı, uygulanması ve ölçme-değerlendirme hususları hakkında hizmetiçi eğitimler düzenlemek ve çevrim içi platformlarda bilgilendirici içerikler ve interaktif uygulamalar hazırlamak telafi programının etkili uygulanmasına katkı sağlayabilir.
■ Lisede alan seçecek öğrencilerin ek desteğe ihtiyacı vardır. Mart 2020’de uzaktan eğitime geçen 9. sınıf öğrencileri Eylül 2021’de ileriki mesleklerini seçmeleri hususunda ilk adım olan alan seçimini yapacaktır. Toplamda üç akademik döneminin büyük bir kısmını uzaktan öğretimle geçirdikleri bu süreçte yaşadıkları öğrenme kayıpları ve sosyal-duygusal gelişim sorunları, ileride seçecekleri meslekle ilgili tercihlerini etkileme potansiyeline sahiptir. Öte yandan, uzaktan eğitimin getirdiği sınırlılıklar, uygun bir ölçme-değerlendirme mekanizmasının uygulanamaması ve öğrencilerin sahip olduğu dezavantajlı durumlar, öğrencilerin farklı alanlara yönelik ilgi ve akademik başarılarını fark etmelerini gölgeleyebilir. Bazı öğrenciler uzaktan eğitim şartlarında verilen yüksek notlar sebebiyle alan seçiminde kararsızlık yaşayabilir ve normalde ilgisinin veya akademik yeterliliğin bulunmadığı bir alanı seçebilir. Ya da ilgisinin ve akademik yeterliliğinin yüksek olduğu alanda salgın süresince yaşadığı aksaklıklar, uzaktan eğitim materyallerine erişmekte yaşadığı güçlükler ve sosyal-duygusal gelişimindeki problemler sebebiyle normalde gösterebileceği performansı gösteremeyebilir ve bu durum öğrencilerin öz yeterlik inançlarını düşürebilir. Bu kapsamda, öğrencilerin alan seçimi ile ilgili branş öğretmenleri, veli, öğrenci ve rehberlik servisi ortak çalışmalı ve öğrencilerin geçmiş dönemlerdeki ilgi ve başarı düzeyleri de göz önünde bulundurularak ilgi ve yeteneklerine yönelik alan seçimi yapmaları hususunda ek destek sağlanmalıdır.
■ Liseyi uzaktan eğitimle tamamlayıp yükseköğretime geçen öğrencilerin mesleki gelişimlerinin olumsuz etkilenmemesi adına ek desteğe ihtiyaç vardır. Liseyi COVID-19 salgını döneminde tamamlayıp yükseköğretime kayıt yaptıran öğrencilerin öğrenme kayıplarının telafi edilmesi diğer kademelere göre daha karmaşık olmakla birlikte bu kayıpların telafisi yapılmazsa öğrencilerin istenilen mesleki becerileri geliştirememesi ve bunun sonucunda okul terki riskinin artması veya düşük ücret ve daha düşük istihdam düzeylerine yol açmasına sebep olabilir. Dolayısıyla öncelikli olarak, salgın sürecinde ekonomik, sosyal, psikolojik sorun yaşayan öğrencilerin kayıt yaptırmama/yenilememe riski odağa alınmalı ve üniversiteler özelinde takip mekanizmaları oluşturulmalıdır (TEDMEM, 2020). Yükseköğretime geçiş yapan öğrencilerin bir önceki kademede yaşadığı öğrenme kayıplarını belirleme ve telafi sürecini yönetmeye ilişkin üniversitelerde destek merkezleri kurulmalı, yönergeler hazırlanmalı ve paylaşılmalıdır. Ek olarak, yükseköğretimde görev yapan akademisyenlerin bir önceki kademenin kazanımlarına ve yaşanabilecek muhtemel öğrenme kayıplarına ilişkin bilgilendirilmesi gerekmektedir.
■ Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin yaşadığı kayıplar, mesleki ve teknik eğitimin uygulamalı doğası gereği genel eğitimdeki akranlarından farklı olabilir. Öte yandan, farklı meslek gruplarındaki öğrencilerin kayıpları da birbirinden farklı olacağından bu öğrencilerin öğrenme ve beceri kayıplarının belirlenmesi, farklı seçeneklere imkân tanıyacak şekilde tasarlanmalıdır. Uygulama eğitimlerini bitirmeden bir üst sınıfa geçmiş veya mezun olan öğrenciler, gelecekte beceri eksikliğine sahip bireyler olarak istihdam edilme potansiyeline sahiptir. Bu sebeple, mesleki ve teknik eğitimde yaşanan bilgi ve beceri kayıpları, ülke ekonomisi için uzun vadede ek kayıplara sebep olabilir. Dolayısıyla, etkili bir telafi programının planlanması için, özellikle okul terki riski bulunan öğrencilerin belirlenmesi, uzaktan öğrenme platformlarından faydalanan öğrenci sayıları, salgın ile mücadele kapsamında malzeme üretim faaliyetleri kapsamının dışındaki işletmelerde beceri eğitimlerini sürdüremeyen çırak/stajyer öğrenci sayıları ve etkilenme düzeyleri gibi soruların yanıtları başlangıç noktası olarak kritik öneme sahiptir (TEDMEM, 2021c). Ek olarak, öğrencilerin içinde bulunduğu salgın koşulları, ekonomik kayıpların getirdiği dezavantajlar ve sosyal-duygusal kayıpların belirlenmesi ve desteklenmesi en az öğrenme kayıplarının telafisi kadar önem taşımaktadır. Öğretmenlerin, işletmelerdeki eğitmenlerin ve ailelerin bu sürece dahil edilmesi, bilgilendirilmesi ve bu paydaşların yaşadığı sorun alanlarının belirlenmesi de etkili bir telafi eğitimi sürecinin yapıtaşlarından biri olacaktır. Gerçekleştirilemeyen uygulama eğitimleri dolayısıyla eksik kalan becerilerin telafisi için de ek süre oluşturulmalı ve planlama yapılmalıdır.
Tüm rapora ulaşma için:
https://tedmem.org/download/turkiyenin-telafi-egitimi-yol-haritasi?wpdmdl=3669&;refresh=60b0a1fb241f91622188539
Son Güncelleme: Cuma, 28 May 2021 11:11
Gösterim: 825