Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

MEB Müsteşarı Tekin, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Yelkenci ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Yıldız, Özel Aramyan Uncuyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu'nu ziyaret etti.

 

tekin_mebMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşarı Yusuf Tekin, son yıllarda bütün özel okulları, devlet okullarından ayırmayan bir politika güttüklerini belirtti.

 

Tekin, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, Özel Aramyan Uncuyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu'nu ziyaret etti.

 

Okul müdürü Talin Berberoğlu ve yetkililerden ihtiyaçlarına ilişkin bilgi alan Tekin, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında bakanlığa bağlı okullar içerisinde, azınlık ve milletlerarası okulların bulunduğunu hatırlatan Tekin, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın talimatıyla problemlerini tespit etmek ve çözümlerini konuşmak amacıyla kurumlarda ziyaretlerde bulunduklarını belirterek, şöyle devam etti:

 

"Biraz önce Saint-Joseph Fransız Lisesi'ni ziyaret ettik. Okulumuzun müdiresi ve kurucusuyla oturup değerlendirmede bulunduk. Son yıllarda bu ve bütün özel okulları devlet okullarından ayırmayan bir politika gütmeye başladık. Hem devlet hem de özel okullarda, azınlık ve yabancı okulların ders kitaplarını ücretsiz dağıttık. Geçtiğimiz yıl uygulamaya başladığımız öğrenci başına teşvik uygulamasından bu yıl, bu okullarımız da faydalandılar. Buralarda okuyanlarla kendi çocuklarımız arasında fark gütmeden eğitim ve öğretime devam edeceklerini temin edecek, adımlar atıyoruz. Bu kapsamda da 'Burada çözülebilecek bir problem ya da bizim yapabileceğimiz şeyler var mı?' diye okul idaresiyle görüşmek için buradayız."


> Tekin: Özel okulları devlet okullarından ayırmıyoruz

MEB Müsteşarı Tekin, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Yelkenci ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Yıldız, Özel Aramyan Uncuyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu'nu ziyaret etti.

 

tekin_mebMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşarı Yusuf Tekin, son yıllarda bütün özel okulları, devlet okullarından ayırmayan bir politika güttüklerini belirtti.

 

Tekin, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, Özel Aramyan Uncuyan Ermeni İlkokulu ve Ortaokulu'nu ziyaret etti.

 

Okul müdürü Talin Berberoğlu ve yetkililerden ihtiyaçlarına ilişkin bilgi alan Tekin, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında bakanlığa bağlı okullar içerisinde, azınlık ve milletlerarası okulların bulunduğunu hatırlatan Tekin, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın talimatıyla problemlerini tespit etmek ve çözümlerini konuşmak amacıyla kurumlarda ziyaretlerde bulunduklarını belirterek, şöyle devam etti:

 

"Biraz önce Saint-Joseph Fransız Lisesi'ni ziyaret ettik. Okulumuzun müdiresi ve kurucusuyla oturup değerlendirmede bulunduk. Son yıllarda bu ve bütün özel okulları devlet okullarından ayırmayan bir politika gütmeye başladık. Hem devlet hem de özel okullarda, azınlık ve yabancı okulların ders kitaplarını ücretsiz dağıttık. Geçtiğimiz yıl uygulamaya başladığımız öğrenci başına teşvik uygulamasından bu yıl, bu okullarımız da faydalandılar. Buralarda okuyanlarla kendi çocuklarımız arasında fark gütmeden eğitim ve öğretime devam edeceklerini temin edecek, adımlar atıyoruz. Bu kapsamda da 'Burada çözülebilecek bir problem ya da bizim yapabileceğimiz şeyler var mı?' diye okul idaresiyle görüşmek için buradayız."


Son Güncelleme: Cuma, 11 Aralık 2015 17:52

Gösterim: 1896

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 10 Temmuz 2010'da yapılan KPSS'de Eğitim Bilimleri, Genel Kültür ve Genel Yetenek alanlarından oluşan sınav sorularının sızdırılmasına ilişkin soruşturmayı tamamlayarak, 230 şüpheli hakkında iddianame hazırladı. İddianamede, 272 kişi şikayetçi, ÖSYM ve Maliye Bakanlığı ise mağdur olarak yer aldı.

kpss_sorusturmaBaşsavcılığın konuya ilişkin yazılı açıklamasına göre, dosyada YÖK Denetleme Kurulu, Jandarma Kriminal, Emniyet Bilişim Uzmanlığı, TÜBİTAK, MASAK, ÖSYM, SGK, Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Kredi ve Yurtlar Kurumundan alınan raporlar, yazılar, müşteki ve tanık beyanları, bir kısım şüpheli ikrarı, matematik ile ölçme ve değerlendirme uzmanı bilirkişilerin raporları ve HTS/baz analiz çalışması raporu ve şeması gibi deliller bulunduğu ifade edildi.

Net sayısı fazla olan şüphelilerin büyük çoğunluğunun aynı dershane, okul ve şirket çalışanları olduğu bildirilen açıklamada, aynı zamanda şüphelilerin eşleri, kardeşleri, amcaları ve dayılarının da aralarında bulunduğu akrabaları ile ev, iş, okul ve dershane arkadaşlarının yüksek başarı gösterdiklerine dikkat çekildi.

Açıklamada, ÖSYM'nin ve kurumların yaptığı tüm sınav sorularını önceden elde ettiğine dair deliller bulunan Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) örgütünün örgütünün bu faaliyetinin cumhuriyet ve topluma yönelik bir eylem olduğu belirtildi.

Açıklamada, soruşturmanın, diğer şüpheliler yönünden devam ettiği bildirildi.

Bu arada, soruşturma sırasında hayatını kaybeden Galip Demirel hakkında takipsizlik kararı verildiği öğrenildi.

> KPSS'de 230 şüpheli

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 10 Temmuz 2010'da yapılan KPSS'de Eğitim Bilimleri, Genel Kültür ve Genel Yetenek alanlarından oluşan sınav sorularının sızdırılmasına ilişkin soruşturmayı tamamlayarak, 230 şüpheli hakkında iddianame hazırladı. İddianamede, 272 kişi şikayetçi, ÖSYM ve Maliye Bakanlığı ise mağdur olarak yer aldı.

kpss_sorusturmaBaşsavcılığın konuya ilişkin yazılı açıklamasına göre, dosyada YÖK Denetleme Kurulu, Jandarma Kriminal, Emniyet Bilişim Uzmanlığı, TÜBİTAK, MASAK, ÖSYM, SGK, Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Kredi ve Yurtlar Kurumundan alınan raporlar, yazılar, müşteki ve tanık beyanları, bir kısım şüpheli ikrarı, matematik ile ölçme ve değerlendirme uzmanı bilirkişilerin raporları ve HTS/baz analiz çalışması raporu ve şeması gibi deliller bulunduğu ifade edildi.

Net sayısı fazla olan şüphelilerin büyük çoğunluğunun aynı dershane, okul ve şirket çalışanları olduğu bildirilen açıklamada, aynı zamanda şüphelilerin eşleri, kardeşleri, amcaları ve dayılarının da aralarında bulunduğu akrabaları ile ev, iş, okul ve dershane arkadaşlarının yüksek başarı gösterdiklerine dikkat çekildi.

Açıklamada, ÖSYM'nin ve kurumların yaptığı tüm sınav sorularını önceden elde ettiğine dair deliller bulunan Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) örgütünün örgütünün bu faaliyetinin cumhuriyet ve topluma yönelik bir eylem olduğu belirtildi.

Açıklamada, soruşturmanın, diğer şüpheliler yönünden devam ettiği bildirildi.

Bu arada, soruşturma sırasında hayatını kaybeden Galip Demirel hakkında takipsizlik kararı verildiği öğrenildi.

Son Güncelleme: Cuma, 11 Aralık 2015 17:48

Gösterim: 1306

Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından ATO Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen toplantıda 64. Hükümet'in 2016 yılında gerçekleştireceği eylem planı kamuoyuna açıklandı. İşte reform paketinde eğitim ve gençliğe düşenler:
ahmet_davutoglu_hukumet* Kamu Personeli Seçme Sınavında, uygun görülen diğer alanlardaki öğretmen adayları için de alan sınavı uygulamasına geçilecek.
* Öğretmen Akademisi kurulacak.
* Eğitimin tüm kademelerindeki müfredat, temel becerileri içerecek şekilde güncellenecek ve etkin bir rehberlik sistemi oluşturulacak.
* Milli Eğitim Kalite Çerçevesi uygulamaya konulacak ve bu bağlamda Eğitim Kalite Endeksi hazırlanacak.
* Yazılı ve sözlü iletişim kurabilecek düzeyde yabancı dil öğretimi için gerekli tedbirler alınacak.
* Okul bazlı bütçe yönetimine geçilecek.
Mesleki ve teknik eğitim okul/kurum yönetim modeli geliştirilecek.
Meslek yüksekokulları yeniden yapılandırılacak.
* Çıraklık eğitiminin altyapısı güçlendirilecek.
* Eğitim istihdam bağlantısı güçlendirilecek.
* Halk Eğitimi ve Mesleki Eğitim Merkezleri Hayat Boyu Öğrenme merkezlerine dönüştürülecek.
* Yükseköğretime geçiş sınavları yılda birden fazla yapılacak.
* Elektronik ortamda Kamu-Üniversite Sanayi İşbirliği platformu kurulacak.
* Lisans öğrencilerinin 330 TL olan bursu 400 liraya çıkarılacak.
* Kendi işini kurmak isteyen gençlerimize proje karşılığı 50 bin liraya kadar karşılıksız nakdi destek verilecek.
* Gençlere 100 bin lira kredi desteği verilecek, bu krediye Kredi Garanti Fonu aracılığıyla yüzde 85 oranında kefalet imkanı sağlanacak.
* İlk kez iş bulan her gencimizin ücretinin bir yıl boyunca devlet tarafından karşılanması sağlanacak.
* Gençlerin genel sağlık sigortası prim borçları sıfırlanacak.
* Meslek lisesi ve üniversite öğrencilerinin staj yapmalarını özendirici tedbirler alınacak.
* Lise veya üniversite mezunu gençlerimizin genel sağlık sigortası giderlerinin iki yıl süreyle gelir testi yapılmaksızın ve prim alınmaksızın devlet tarafından karşılanması sağlanacak.
* Gençlere ücretsiz internet erişimi imkanı getirecek düzenlemeler yapılacak.
* Yeni iş kuran gençlere üç yıl boyunca gelir vergisi muafiyeti sağlanacak.
* Gençlerimizin kısa film, ilk film, kitap, dergi gibi sanatsal faaliyetleri ile sportif faaliyetlerine, proje bazlı karşılıksız destek vermeyi öngören GENÇDES programı hayata geçirilecek.
Öğrenim gören gençlerin pasaport harcı kaldırılacak.

> Madde madde hükümetin eğitim ve gençlik reformu

Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından ATO Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen toplantıda 64. Hükümet'in 2016 yılında gerçekleştireceği eylem planı kamuoyuna açıklandı. İşte reform paketinde eğitim ve gençliğe düşenler:
ahmet_davutoglu_hukumet* Kamu Personeli Seçme Sınavında, uygun görülen diğer alanlardaki öğretmen adayları için de alan sınavı uygulamasına geçilecek.
* Öğretmen Akademisi kurulacak.
* Eğitimin tüm kademelerindeki müfredat, temel becerileri içerecek şekilde güncellenecek ve etkin bir rehberlik sistemi oluşturulacak.
* Milli Eğitim Kalite Çerçevesi uygulamaya konulacak ve bu bağlamda Eğitim Kalite Endeksi hazırlanacak.
* Yazılı ve sözlü iletişim kurabilecek düzeyde yabancı dil öğretimi için gerekli tedbirler alınacak.
* Okul bazlı bütçe yönetimine geçilecek.
Mesleki ve teknik eğitim okul/kurum yönetim modeli geliştirilecek.
Meslek yüksekokulları yeniden yapılandırılacak.
* Çıraklık eğitiminin altyapısı güçlendirilecek.
* Eğitim istihdam bağlantısı güçlendirilecek.
* Halk Eğitimi ve Mesleki Eğitim Merkezleri Hayat Boyu Öğrenme merkezlerine dönüştürülecek.
* Yükseköğretime geçiş sınavları yılda birden fazla yapılacak.
* Elektronik ortamda Kamu-Üniversite Sanayi İşbirliği platformu kurulacak.
* Lisans öğrencilerinin 330 TL olan bursu 400 liraya çıkarılacak.
* Kendi işini kurmak isteyen gençlerimize proje karşılığı 50 bin liraya kadar karşılıksız nakdi destek verilecek.
* Gençlere 100 bin lira kredi desteği verilecek, bu krediye Kredi Garanti Fonu aracılığıyla yüzde 85 oranında kefalet imkanı sağlanacak.
* İlk kez iş bulan her gencimizin ücretinin bir yıl boyunca devlet tarafından karşılanması sağlanacak.
* Gençlerin genel sağlık sigortası prim borçları sıfırlanacak.
* Meslek lisesi ve üniversite öğrencilerinin staj yapmalarını özendirici tedbirler alınacak.
* Lise veya üniversite mezunu gençlerimizin genel sağlık sigortası giderlerinin iki yıl süreyle gelir testi yapılmaksızın ve prim alınmaksızın devlet tarafından karşılanması sağlanacak.
* Gençlere ücretsiz internet erişimi imkanı getirecek düzenlemeler yapılacak.
* Yeni iş kuran gençlere üç yıl boyunca gelir vergisi muafiyeti sağlanacak.
* Gençlerimizin kısa film, ilk film, kitap, dergi gibi sanatsal faaliyetleri ile sportif faaliyetlerine, proje bazlı karşılıksız destek vermeyi öngören GENÇDES programı hayata geçirilecek.
Öğrenim gören gençlerin pasaport harcı kaldırılacak.

Son Güncelleme: Cuma, 11 Aralık 2015 12:03

Gösterim: 1236

Milli Eğitim Bakanlığı sokağa çıkma yasağı nedeniyle TEOG sıanvlarının yapılamadığı Nusaybin'de yine aynı nedenden ötürü mazeret sınavlarının da yapılmayacağını açıkladı.

mebİşte Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklama:

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sistemi kapsamında 8'inci sınıf öğrencilerine uygulanan ortak sınavlar 25-26 Kasım tarihlerinde yapılmıştır. Ancak güvenlik tedbirleri nedeniyle Mardin ili Nusaybin ilçesinde 25-26 Kasım tarihlerinde sınav gerçekleştirilememiştir. Nusaybin ilçesinde güvenlik uygulamaları ve sokağa çıkma yasağı sınavdan sonra da devam ettiğinden, 12 ve 13 Aralık tarihlerinde mazeret sınavı yapılmayacaktır. Nusaybin ilçesinde müfredat çerçevesinde telefi eğitimi yapıldıktan sonra, Bakanlığımız tarafından belirlenecek tarihlerde mazeret sınavı yapılacaktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

> TEOG'a terör engeli

Milli Eğitim Bakanlığı sokağa çıkma yasağı nedeniyle TEOG sıanvlarının yapılamadığı Nusaybin'de yine aynı nedenden ötürü mazeret sınavlarının da yapılmayacağını açıkladı.

mebİşte Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklama:

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş sistemi kapsamında 8'inci sınıf öğrencilerine uygulanan ortak sınavlar 25-26 Kasım tarihlerinde yapılmıştır. Ancak güvenlik tedbirleri nedeniyle Mardin ili Nusaybin ilçesinde 25-26 Kasım tarihlerinde sınav gerçekleştirilememiştir. Nusaybin ilçesinde güvenlik uygulamaları ve sokağa çıkma yasağı sınavdan sonra da devam ettiğinden, 12 ve 13 Aralık tarihlerinde mazeret sınavı yapılmayacaktır. Nusaybin ilçesinde müfredat çerçevesinde telefi eğitimi yapıldıktan sonra, Bakanlığımız tarafından belirlenecek tarihlerde mazeret sınavı yapılacaktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Son Güncelleme: Cuma, 11 Aralık 2015 14:15

Gösterim: 984

Johns Hopkins Üniversitesinin uluslararası ilişkiler okulu SAIS’te ara verdiği doktora çalışmalarını tamamlamak üzere İtalya’nın Bologna kentinde bulunan Bilal Erdoğan,gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

bilal_erdoganBilal Erdoğan, 1 Kasım seçiminden önce kendisiyle ilgili “İtalya’ya kaçtı” iftirasının yayıldığını, İtalya’da bulunma sebebinin sadece doktora çalışmalarını tamamlamak olduğunu, fırsat buldukça da Türkiye’ye gidip geldiğini vurguladı.

"Ülkemden ayrılmayı bir an olsun düşünmedim"

17-25 Aralık sürecinde hakkında tamamen mesnetsiz ve çok çirkin iddiaların ortaya atıldığını, medyada ve siyasetçilerin konuşmalarında çok insafsızca yargısız infaz edilmek istendiğini belirten Bilal Erdoğan, “En zor zamanlarda dahi ülkemden ayrılmayı bir an olsun düşünmedim. Suçluysanız kaçarsınız. Bir suç işlediğinizi düşünüyorsanız kaçarsınız. Adaletin tecellisinden korkuyorsanız kaçarsınız. Ben hakkımdaki iddiaların, ithamların, iftiraların tamamına hem yargı önünde hem kamuoyu önünde cevap verdim. Beni yargısız infaz etmek isteyenlerin neredeyse tamamı şu anda yurt dışındalar, kaçaklar. Adaletten kaçtılar. Ben Türkiye’de doğdum, Allah izin verirse de son nefesime kadar ülkemde olacak, ülkem için hizmet edeceğim” dedi.

Ağustos ayı sonunda İtalya’ya yarım kalan doktora çalışmalarımı tamamlamak üzere geldiğini hatırlatan Erdoğan, "Çalışmalarıma daha iyi odaklanabildiğim için burada olmayı tercih ediyorum. Doktoramı tamamladıktan sonra da ülkeme döneceğim" diye konuştu.

Cumhuriyet Gazetesi’nin, CHP Milletvekili Barış Yarkadaş'ı kaynak göstererek “5 değil 15 restoranı var” iddiasını gündeme taşıyan haberine de tepki gösteren Bilal Erdoğan, şunları söyledi:

"Bunu neden yaptıklarını, nasıl bu kadar yalan söylediklerini gerçekten anlayamıyorum. Acaba aynaya nasıl bakıyorlar. Söylediklerinin yalan olduğunu bildikleri halde acaba çocuklarının, eşlerinin, anne babalarının yüzlerine nasıl bakıyorlar. Neymiş buraya kahve çekirdeği ticaretine gelmişim, yok Brezilyalı şirketle görüşüyormuşum. Ben, İtalya’da hiçbir ticari temasta bulunmadım.”

"Edepten taviz vermeden bu yalan fırtınasıyla mücadele edeceğiz"

Siyasetin ahlak ve dürüstlükle yapılması gerektiğini vurgulayan Bilal Erdoğan, “Böyle bir şey olamaz. Oturduğu yerden uyduruyor, yalan yazıyor, ortalığı karıştırıyor. Maksat nedir?" ifadelerini kullandı.

Belli çevrelerin, kendisi hakkında sürekli olarak mesnetsiz iddiaları ortaya attıklarını ve bunun bazı medya kuruluşları tarafından da gerçek bilgi gibi kamuoyuna yansıtıldığına dikkati çeken Bilal Erdoğan, “Siyasetin de gazeteciliğin de temelinde en başta ahlak olmalı. İstediğini elde etmek için her yolu, her yöntemi meşru gören bir anlayış, ahlaki ve insani değerleri ayaklar altına alan bir anlayıştır. Masum insanlara iftira atarak belki bir miktar oy alabilirsiniz, belki bir miktar gazete satabilirsiniz ama günün sonunda aynaya bakacak, çocuklarınızın gözüne bakacak yüzünüz olmaz. Ahlak dışı yöntemlerle hareket edenler, kazanmış gibi görünseler de kaybetmişlerdir. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz onların seviyesine düşmeyeceğiz. Edepten taviz vermeden bu yalan fırtınasıyla mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.

"Yalan ve iftira için kullanılan bir Twitter hesabının iddiaları"

Erdoğan, hakkındaki asılsız suçlamaların, “kimliği belirsiz, yalan ve iftira için açılmış bazı Twitter hesaplarında” dillendirildikten sonra, muhalefet partilerinin milletvekilleri tarafından gerçek bilgiymiş gibi kullanıldığını, ardından da gazete sütunlarına taşındığını vurguladı. "Habercilikten beklediğimiz kalite bu kadar düşük olmamalı. Twitter hesabına dayandırılarak insanların hayatı bu şekilde kolayca zedelenememeli” diye konuşan Bilal Erdoğan, isim vermeden CHP Parti Sözcüsü Haluk Koç’u eleştirdi.

İstanbul’da bir lokantada esnafın ricasını kırmayıp hatıra fotoğrafı çektirdiğini ancak daha sonra bu kişilerin sosyal medyada DAEŞ üyesiymiş gibi yansıtıldığını hatırlatan Bilal Erdoğan, CHP Sözcüsü Haluk Koç’un da bu asılsız iddiayı gündeme taşıdığını ve bu kişilerin esnaf olduklarının ortaya çıkmasına rağmen özür dilemediğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İstanbul’da, meşhur bir lokantanın sahiplerinin ricasını kırmayıp hatıra fotoğrafı çektirdim. Bu fotoğrafları önce kimliği belirsiz bir twitter hesabı, ‘Bilal Erdoğan DAEŞ militanlarıyla birlikte’ diye takipçilerine aktardı. Ardından da Anamuhalefet Partisinin bir genel başkan yardımcısı, doğruluğunu araştırmadan, işin aslını öğrenme zahmetine girmeden, bu fotoğrafı basınla paylaştı. Birkaç saat sonra da hem bu twitter hesabı hem de Anamuhalefet Partisinin Genel Başkan Yardımcısı, tüm Türkiye’ye rezil oldular. Ne beklersiniz, mahcup olmalarını, utanmalarını, hatalarını anlayıp özür dilemelerini beklersiniz. Birazcık haysiyet olsa, sokağa dahi çıkmamalarını beklersiniz. Ama bir özür bile dilemediler. ‘Böyle bir hata yaptım, filanca tarafından aldatıldım’ diyemez mi? ‘Bu seçim tutkusu, hırsı, bu partinin geldiği haller beni böyle bir sıkıntılı duruma soktu ki bunu yapmak zorunda kaldım’ demeli. Maalesef o da yok.

Biz asla bugüne kadar, bunlara aynı şekilde karşılık vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz. Edebimize güvenip edepsizlik yapıyorlar ama millet onlara gereken cevabı veriyor."

Kendisi hakkında Türkiye’de üretilen iftiraların uluslararası siyasete ve uluslararası medyaya da taşındığına dikkati çeken Bilal Erdoğan, “Türkiye’nin sınırlarını ihlal eden Rus uçağı düşürüldükten sonra, bir anda kendimi uluslararası siyasetin ve medyanın hedefi olarak buldum. Türkiye’de hakkımda üretilen tüm yalanların, ısıtılıp Rusya yönetimi tarafından, Rus medyası tarafından, dünyanın birçok ülkesinde gazete ve televizyonlar tarafından kullanıldığını gördüm. Yalanların, iftiraların ne kadar hızlı yayıldığına şahit oldum. Şunu artık çok net olarak görüyorum; Türkiye’deki bazı kirli odaklar, kendi itibarlarını kirletmek uğruna yalan söylüyorlar, bu yalanları adeta Türkiye ile çıkarı çatışan ülkelere, uluslararası medyaya servis ediyorlar. Ne yaptıklarını çok iyi bildiklerine eminim. Gerek kimliği belirsiz sosyal medya hesapları, gerek belli medya kuruluşları, gerekse belli siyasetçiler, çok kolay yalan söylerken, aslında nereye hizmet ettiklerini, nereye servis verdiklerini çok iyi biliyorlar. ‘Türkiye’de itibarımız kirlenecek ama Türkiye düşmanlarına malzeme üretmeliyiz’ diye hareket ediyorlar. Beni ya da benim ismimi asla yıpratamazlar, ne var ki Türkiye’ye çok büyük zarar veriyorlar” diye konuştu.

Kimin ne dediğiyle ilgilenmediğini ifade eden Bilal Erdoğan, “Uluslararası siyasetin ve uluslararası medyanın kirli algı operasyonlarına aldırmıyorum. Benim için önemli olan milletimizin hissiyatıdır. Milletimizin ferasetine güveniyorum. Eğer milletimizin feraseti olmasaydı bu ülke son 13 yılda bu büyük mesafeleri alamazdı” dedi.

“Türkiye içinde muhalif çevrelerin organizasyonuyla üretilen iftiralar, Türkiye içinde kalmıyor. Türkiye ile çıkarları çatışan ülkeler tarafından da kullanılıyor” diyen konşan Erdoğan, şunları kaydetti :

“Böyle asılsız, gerçek dışı bir malzemeyi yaydığınızda Türkiye’nin büyümesini istemeyenler, Türkiye’ye zarar vermek isteyenler bu iftiralara sarılıyorlar. Bu iftiraları DAEŞ, PKK veya başka terör örgütleri de kullanıyor. Yeri geldiğinde başka ülkeler kullanıyor. Türkiye hava sahasını ihlal eden uçağın düşürülmesinin ardından maalesef Rusya medyasının, Rus propaganda makinesinin de bu iftiralara sarıldığını gördük. Anamuhalefet Partisi mensuplarının, bu malzemeyi bilinçsizce yaydıklarına inanmıyorum. Geçmişte gazete kupürleri nasıl parti kapatmalar için, masum insanları mahkum etmek için kullanılıyorsa, bugün de gerek Cumhurbaşkanımızı, gerek onun kurduğu partiyi, gerekse beni mahkum etmek için bu asılsız malzemeler dolaşıma sokuluyor. Tekrar etmeliyim ki bu algı operasyonlarında hedef, Cumhurbaşkanımızdan, AK Parti’den, benden ziyade, Türkiye’nin bizzat kendisidir. Türkiye’ye operasyon yapmak istiyorlar. Türkiye üzerinde ameliyat yapmak istiyorlar. Türkiye medyasının ve muhalefet partilerinin böyle bir operasyonda vasıta olarak kullanılması çok büyük talihsizliktir.”

“DAEŞ, İslam dininin barış mesajına zarar veren alçak bir terör örgüttür”

Terör örgütü DAEŞ’in, en çok terör saldırısı düzenlediği ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini ve DAEŞ’le en ciddi ve somut mücadeleyi Türkiye’nin yaptığını kaydeden Bilal Erdoğan, ancak medya kuruluşlarının bu gerçeği gündeme taşımadığı için DAEŞ gerçeğinin Batı dünyasında çok bilinmediğini söyledi.

DAEŞ’in Türkiye’yi sürekli tehdit eden, saldırılar düzenleyen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kast eden bir terör örgütü olmasına karşın, bunun tam tersi yönde algı oluşturulmaya çalışıldığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

“Bu konuda da maalesef bir uluslararası oyunun oynadığını görüyoruz. DAEŞ, aylar öncesinde, yüksek çözünürlüklü kaliteli videolarından bir tanesinde, direkt Cumhurbaşkanınmızı, İstanbul’u tehdit etti. Nedense bunlar, Batı medyasında yer bulmadı. Ankara’da, Suruç’ta bomba patlatıyor, insanlarımızın canına kıyılıyor ama bakıyorsunuz Türkiye’nin DAEŞ’i desteklediği ya da göz yumduğu şeklinde haberler çıkıyor. DAEŞ, Türkiye’nin düşmanı. DAEŞ, bazı terör eylemlerini İslam adına yaptığını iddia ediyor diye siz bir dini, onun mensuplarını töhmet altında bırakamazsınız. DAEŞ bütün Müslümanlara, İslam dininin temel barış mesajına zarar veren alçak bir terör örgütüdür.”

Türkiye’ye dönüş zamanı

Doktorasının son aşamasında olduğunu ve tezini yazdığını ifade eden Bilal Erdoğan, “Doktora tezimi hızla yazıp, tamamlamak istiyorum. Ülkemden daha fazla ayrı kalmayı, uzak kalmayı doğru bulmuyorum Ancak doktora çalışmasında tam olarak bitiş zamanını öngöremeyebiliyorsunuz. Bu yaza bitmezse yaz sonrasına sarkabilir. Bu süreci uzatmadan doktoramı tamamlayıp Türkiye’ye dönmek istiyorum” yanıtını verdi.

"Koruma olması benim kontrolüm dışında"

Erdoğan, İtalya’nın bu önemli bilim kentinde ilk geldiği dönemlerde hiç tanınmadığı için koruması olmadığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

“İtalya’ya geldiğimde korumam yoktu, ihtiyaç da yoktu. Ancak sosyal medyada, Türkiye ve dünya medyasında yalan haberler çıkınca, İtalyan devleti koruma vermeyi uygun gördü. Onlar koruma vermeyi düşününce tabi Türkiye’den de koruma desteği geldi. Bunlar, tamamen benim kontrolüm dışında olan şeyler. İtalyan otoriteleri, Türkiye’deki güvenlik kurumlarımız böyle bir karar alınca bize de fazla seçenek bırakmıyorlar doğrusu. Bu, insan hayatını kolaylaştıran değil, zorlaştıran bir unsur. Her anımız güvenlik görevlilerin eşliğinde geçmek durumunda kalıyor.”

> Bilal Erdoğan: Doktoram biter bitmez döneceğim

Johns Hopkins Üniversitesinin uluslararası ilişkiler okulu SAIS’te ara verdiği doktora çalışmalarını tamamlamak üzere İtalya’nın Bologna kentinde bulunan Bilal Erdoğan,gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

bilal_erdoganBilal Erdoğan, 1 Kasım seçiminden önce kendisiyle ilgili “İtalya’ya kaçtı” iftirasının yayıldığını, İtalya’da bulunma sebebinin sadece doktora çalışmalarını tamamlamak olduğunu, fırsat buldukça da Türkiye’ye gidip geldiğini vurguladı.

"Ülkemden ayrılmayı bir an olsun düşünmedim"

17-25 Aralık sürecinde hakkında tamamen mesnetsiz ve çok çirkin iddiaların ortaya atıldığını, medyada ve siyasetçilerin konuşmalarında çok insafsızca yargısız infaz edilmek istendiğini belirten Bilal Erdoğan, “En zor zamanlarda dahi ülkemden ayrılmayı bir an olsun düşünmedim. Suçluysanız kaçarsınız. Bir suç işlediğinizi düşünüyorsanız kaçarsınız. Adaletin tecellisinden korkuyorsanız kaçarsınız. Ben hakkımdaki iddiaların, ithamların, iftiraların tamamına hem yargı önünde hem kamuoyu önünde cevap verdim. Beni yargısız infaz etmek isteyenlerin neredeyse tamamı şu anda yurt dışındalar, kaçaklar. Adaletten kaçtılar. Ben Türkiye’de doğdum, Allah izin verirse de son nefesime kadar ülkemde olacak, ülkem için hizmet edeceğim” dedi.

Ağustos ayı sonunda İtalya’ya yarım kalan doktora çalışmalarımı tamamlamak üzere geldiğini hatırlatan Erdoğan, "Çalışmalarıma daha iyi odaklanabildiğim için burada olmayı tercih ediyorum. Doktoramı tamamladıktan sonra da ülkeme döneceğim" diye konuştu.

Cumhuriyet Gazetesi’nin, CHP Milletvekili Barış Yarkadaş'ı kaynak göstererek “5 değil 15 restoranı var” iddiasını gündeme taşıyan haberine de tepki gösteren Bilal Erdoğan, şunları söyledi:

"Bunu neden yaptıklarını, nasıl bu kadar yalan söylediklerini gerçekten anlayamıyorum. Acaba aynaya nasıl bakıyorlar. Söylediklerinin yalan olduğunu bildikleri halde acaba çocuklarının, eşlerinin, anne babalarının yüzlerine nasıl bakıyorlar. Neymiş buraya kahve çekirdeği ticaretine gelmişim, yok Brezilyalı şirketle görüşüyormuşum. Ben, İtalya’da hiçbir ticari temasta bulunmadım.”

"Edepten taviz vermeden bu yalan fırtınasıyla mücadele edeceğiz"

Siyasetin ahlak ve dürüstlükle yapılması gerektiğini vurgulayan Bilal Erdoğan, “Böyle bir şey olamaz. Oturduğu yerden uyduruyor, yalan yazıyor, ortalığı karıştırıyor. Maksat nedir?" ifadelerini kullandı.

Belli çevrelerin, kendisi hakkında sürekli olarak mesnetsiz iddiaları ortaya attıklarını ve bunun bazı medya kuruluşları tarafından da gerçek bilgi gibi kamuoyuna yansıtıldığına dikkati çeken Bilal Erdoğan, “Siyasetin de gazeteciliğin de temelinde en başta ahlak olmalı. İstediğini elde etmek için her yolu, her yöntemi meşru gören bir anlayış, ahlaki ve insani değerleri ayaklar altına alan bir anlayıştır. Masum insanlara iftira atarak belki bir miktar oy alabilirsiniz, belki bir miktar gazete satabilirsiniz ama günün sonunda aynaya bakacak, çocuklarınızın gözüne bakacak yüzünüz olmaz. Ahlak dışı yöntemlerle hareket edenler, kazanmış gibi görünseler de kaybetmişlerdir. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz onların seviyesine düşmeyeceğiz. Edepten taviz vermeden bu yalan fırtınasıyla mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.

"Yalan ve iftira için kullanılan bir Twitter hesabının iddiaları"

Erdoğan, hakkındaki asılsız suçlamaların, “kimliği belirsiz, yalan ve iftira için açılmış bazı Twitter hesaplarında” dillendirildikten sonra, muhalefet partilerinin milletvekilleri tarafından gerçek bilgiymiş gibi kullanıldığını, ardından da gazete sütunlarına taşındığını vurguladı. "Habercilikten beklediğimiz kalite bu kadar düşük olmamalı. Twitter hesabına dayandırılarak insanların hayatı bu şekilde kolayca zedelenememeli” diye konuşan Bilal Erdoğan, isim vermeden CHP Parti Sözcüsü Haluk Koç’u eleştirdi.

İstanbul’da bir lokantada esnafın ricasını kırmayıp hatıra fotoğrafı çektirdiğini ancak daha sonra bu kişilerin sosyal medyada DAEŞ üyesiymiş gibi yansıtıldığını hatırlatan Bilal Erdoğan, CHP Sözcüsü Haluk Koç’un da bu asılsız iddiayı gündeme taşıdığını ve bu kişilerin esnaf olduklarının ortaya çıkmasına rağmen özür dilemediğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İstanbul’da, meşhur bir lokantanın sahiplerinin ricasını kırmayıp hatıra fotoğrafı çektirdim. Bu fotoğrafları önce kimliği belirsiz bir twitter hesabı, ‘Bilal Erdoğan DAEŞ militanlarıyla birlikte’ diye takipçilerine aktardı. Ardından da Anamuhalefet Partisinin bir genel başkan yardımcısı, doğruluğunu araştırmadan, işin aslını öğrenme zahmetine girmeden, bu fotoğrafı basınla paylaştı. Birkaç saat sonra da hem bu twitter hesabı hem de Anamuhalefet Partisinin Genel Başkan Yardımcısı, tüm Türkiye’ye rezil oldular. Ne beklersiniz, mahcup olmalarını, utanmalarını, hatalarını anlayıp özür dilemelerini beklersiniz. Birazcık haysiyet olsa, sokağa dahi çıkmamalarını beklersiniz. Ama bir özür bile dilemediler. ‘Böyle bir hata yaptım, filanca tarafından aldatıldım’ diyemez mi? ‘Bu seçim tutkusu, hırsı, bu partinin geldiği haller beni böyle bir sıkıntılı duruma soktu ki bunu yapmak zorunda kaldım’ demeli. Maalesef o da yok.

Biz asla bugüne kadar, bunlara aynı şekilde karşılık vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz. Edebimize güvenip edepsizlik yapıyorlar ama millet onlara gereken cevabı veriyor."

Kendisi hakkında Türkiye’de üretilen iftiraların uluslararası siyasete ve uluslararası medyaya da taşındığına dikkati çeken Bilal Erdoğan, “Türkiye’nin sınırlarını ihlal eden Rus uçağı düşürüldükten sonra, bir anda kendimi uluslararası siyasetin ve medyanın hedefi olarak buldum. Türkiye’de hakkımda üretilen tüm yalanların, ısıtılıp Rusya yönetimi tarafından, Rus medyası tarafından, dünyanın birçok ülkesinde gazete ve televizyonlar tarafından kullanıldığını gördüm. Yalanların, iftiraların ne kadar hızlı yayıldığına şahit oldum. Şunu artık çok net olarak görüyorum; Türkiye’deki bazı kirli odaklar, kendi itibarlarını kirletmek uğruna yalan söylüyorlar, bu yalanları adeta Türkiye ile çıkarı çatışan ülkelere, uluslararası medyaya servis ediyorlar. Ne yaptıklarını çok iyi bildiklerine eminim. Gerek kimliği belirsiz sosyal medya hesapları, gerek belli medya kuruluşları, gerekse belli siyasetçiler, çok kolay yalan söylerken, aslında nereye hizmet ettiklerini, nereye servis verdiklerini çok iyi biliyorlar. ‘Türkiye’de itibarımız kirlenecek ama Türkiye düşmanlarına malzeme üretmeliyiz’ diye hareket ediyorlar. Beni ya da benim ismimi asla yıpratamazlar, ne var ki Türkiye’ye çok büyük zarar veriyorlar” diye konuştu.

Kimin ne dediğiyle ilgilenmediğini ifade eden Bilal Erdoğan, “Uluslararası siyasetin ve uluslararası medyanın kirli algı operasyonlarına aldırmıyorum. Benim için önemli olan milletimizin hissiyatıdır. Milletimizin ferasetine güveniyorum. Eğer milletimizin feraseti olmasaydı bu ülke son 13 yılda bu büyük mesafeleri alamazdı” dedi.

“Türkiye içinde muhalif çevrelerin organizasyonuyla üretilen iftiralar, Türkiye içinde kalmıyor. Türkiye ile çıkarları çatışan ülkeler tarafından da kullanılıyor” diyen konşan Erdoğan, şunları kaydetti :

“Böyle asılsız, gerçek dışı bir malzemeyi yaydığınızda Türkiye’nin büyümesini istemeyenler, Türkiye’ye zarar vermek isteyenler bu iftiralara sarılıyorlar. Bu iftiraları DAEŞ, PKK veya başka terör örgütleri de kullanıyor. Yeri geldiğinde başka ülkeler kullanıyor. Türkiye hava sahasını ihlal eden uçağın düşürülmesinin ardından maalesef Rusya medyasının, Rus propaganda makinesinin de bu iftiralara sarıldığını gördük. Anamuhalefet Partisi mensuplarının, bu malzemeyi bilinçsizce yaydıklarına inanmıyorum. Geçmişte gazete kupürleri nasıl parti kapatmalar için, masum insanları mahkum etmek için kullanılıyorsa, bugün de gerek Cumhurbaşkanımızı, gerek onun kurduğu partiyi, gerekse beni mahkum etmek için bu asılsız malzemeler dolaşıma sokuluyor. Tekrar etmeliyim ki bu algı operasyonlarında hedef, Cumhurbaşkanımızdan, AK Parti’den, benden ziyade, Türkiye’nin bizzat kendisidir. Türkiye’ye operasyon yapmak istiyorlar. Türkiye üzerinde ameliyat yapmak istiyorlar. Türkiye medyasının ve muhalefet partilerinin böyle bir operasyonda vasıta olarak kullanılması çok büyük talihsizliktir.”

“DAEŞ, İslam dininin barış mesajına zarar veren alçak bir terör örgüttür”

Terör örgütü DAEŞ’in, en çok terör saldırısı düzenlediği ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini ve DAEŞ’le en ciddi ve somut mücadeleyi Türkiye’nin yaptığını kaydeden Bilal Erdoğan, ancak medya kuruluşlarının bu gerçeği gündeme taşımadığı için DAEŞ gerçeğinin Batı dünyasında çok bilinmediğini söyledi.

DAEŞ’in Türkiye’yi sürekli tehdit eden, saldırılar düzenleyen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kast eden bir terör örgütü olmasına karşın, bunun tam tersi yönde algı oluşturulmaya çalışıldığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

“Bu konuda da maalesef bir uluslararası oyunun oynadığını görüyoruz. DAEŞ, aylar öncesinde, yüksek çözünürlüklü kaliteli videolarından bir tanesinde, direkt Cumhurbaşkanınmızı, İstanbul’u tehdit etti. Nedense bunlar, Batı medyasında yer bulmadı. Ankara’da, Suruç’ta bomba patlatıyor, insanlarımızın canına kıyılıyor ama bakıyorsunuz Türkiye’nin DAEŞ’i desteklediği ya da göz yumduğu şeklinde haberler çıkıyor. DAEŞ, Türkiye’nin düşmanı. DAEŞ, bazı terör eylemlerini İslam adına yaptığını iddia ediyor diye siz bir dini, onun mensuplarını töhmet altında bırakamazsınız. DAEŞ bütün Müslümanlara, İslam dininin temel barış mesajına zarar veren alçak bir terör örgütüdür.”

Türkiye’ye dönüş zamanı

Doktorasının son aşamasında olduğunu ve tezini yazdığını ifade eden Bilal Erdoğan, “Doktora tezimi hızla yazıp, tamamlamak istiyorum. Ülkemden daha fazla ayrı kalmayı, uzak kalmayı doğru bulmuyorum Ancak doktora çalışmasında tam olarak bitiş zamanını öngöremeyebiliyorsunuz. Bu yaza bitmezse yaz sonrasına sarkabilir. Bu süreci uzatmadan doktoramı tamamlayıp Türkiye’ye dönmek istiyorum” yanıtını verdi.

"Koruma olması benim kontrolüm dışında"

Erdoğan, İtalya’nın bu önemli bilim kentinde ilk geldiği dönemlerde hiç tanınmadığı için koruması olmadığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

“İtalya’ya geldiğimde korumam yoktu, ihtiyaç da yoktu. Ancak sosyal medyada, Türkiye ve dünya medyasında yalan haberler çıkınca, İtalyan devleti koruma vermeyi uygun gördü. Onlar koruma vermeyi düşününce tabi Türkiye’den de koruma desteği geldi. Bunlar, tamamen benim kontrolüm dışında olan şeyler. İtalyan otoriteleri, Türkiye’deki güvenlik kurumlarımız böyle bir karar alınca bize de fazla seçenek bırakmıyorlar doğrusu. Bu, insan hayatını kolaylaştıran değil, zorlaştıran bir unsur. Her anımız güvenlik görevlilerin eşliğinde geçmek durumunda kalıyor.”

Son Güncelleme: Cuma, 11 Aralık 2015 11:52

Gösterim: 1051


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.