Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Kırklareli'nin Vize ilçesine bağlı Küçükyayla köyünde sınıfında 'ş' harfini söyleyemeyen ilköğretim 2'nci sınıf öğrencisi 8 yaşındaki D.K.'yı, boynuna "Şakir" yazılı bir kağıdı asarak evine gönderdiği öne sürülen öğretmen Ş.Ç. hakkında adli ve idari soruşturma başlatıldı.
KIRKLARELİ - Vize ilçesine bağlı 450 nüfuslu Küçükyayla köyünde oturan, fabrika işçisi R.K. ve ev kadını N.K. çifti, geçen hafta İlçe Jandarma Komutanlığı ve Vize Milli Eğitim Müdürlüğü'ne giderek, 8 yaşındaki kızlarının boynuna sınıfta 'Şakir' yazılı kağıt astığı için sınıf öğretmeni Ş.Ç. hakında şikayette bulundu. Bunun üzerine öğretmen hakkında savcılık adli, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de idari soruşturma başlattı.
Kızım rencide oldu
Kızının arkadaşları yanında rencide olduğunu ifade eden anne 37 yaşındaki N.K., "Geçen hafta Perşembe günü kızım okuldan boynunda 'Şakir' yazılı bir kağıtla geldi. Sorduğumda sınıfta 'ş' harfi içeren isimleri okuyamadığı için öğretmeninin boynuna astığını ve 'Öğrenmeden gelme' diyip eve yolladığını anlattı. Biz de öğretmenden şikayetçi olduk" dedi. Birleştirilmiş 1, 2 ve 3'üncü sınıfta okuyan 11 öğrencinin ders gördüğü Küçükyayla İlköğretim Okulu sınıf öğretmeni Ş.Ç. ise kağıdı çocuğun boynuna asmadığını, eve ödev olarak verdiğini söyledi.
Öğretmen Ş.Ç: "Vasat bir öğrenci"
Kendisi hakkında hem savcılığın hem de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün soruşturma başlattığını ve bu konuda ifade verdiğini anlatan Ş.Ç., şunları söyledi: "Okulda 1, 2 ve 3'ncü sınıflar aynı yerde eğitim görüyor. D.K. da konuşma güçlüğü var, vasat öğrenci. Okuyamadığı 'ş' harfini öğrenmesi için 'Şakir, Şule' gibi isimlerin yazılı olduğu kağıtları verdim ama boynuna asmadım. Onlara bu kağıtları ev ödevi olarak verdim. Asla boynuna asma olayı yok, ben 33 yıllık eğitimciyim. Kelime oyunu ile cümle öğretmeye çalışıyorum. Onlar da hakkımda şikayetçi olmuş. Ben de gerekli yerlere ifadelerimi verdim. Aileler arasında gurur yapıyorlar. Başarılı olmayan bir öğrenci için 'Başarılı' diyemem ki. Eğitimciyim her türlü role girerim. Yeri geldiğinde kendimiz de müsamerelerde görev alıyoruz. Öğretmek için elimizden geleni yapıyoruz. Biz kağıtla kalemle uğraşıyoruz. Olanlara üzüldüm."
Müfettiş görevlendirildi
Ailenin şikayeti üzerine öğretmen hakkında idari soruşturma başlattıklarını belirten Vize İlçe Milli Eğitim Müdürü Harun Tam, "Müfettiş görevlendirdik. Öğretmenimizin ifadesini alıp, köylülerle görüştü. Şu anda öğretmenimizi görevden alacak bir durum yok, görevine devam ediyor. Aile savcılığa da şikayet etmiş. Adli inceleme de devam ediyor" dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Kırklareli'nin Vize ilçesine bağlı Küçükyayla köyünde sınıfında 'ş' harfini söyleyemeyen ilköğretim 2'nci sınıf öğrencisi 8 yaşındaki D.K.'yı, boynuna "Şakir" yazılı bir kağıdı asarak evine gönderdiği öne sürülen öğretmen Ş.Ç. hakkında adli ve idari soruşturma başlatıldı.
KIRKLARELİ - Vize ilçesine bağlı 450 nüfuslu Küçükyayla köyünde oturan, fabrika işçisi R.K. ve ev kadını N.K. çifti, geçen hafta İlçe Jandarma Komutanlığı ve Vize Milli Eğitim Müdürlüğü'ne giderek, 8 yaşındaki kızlarının boynuna sınıfta 'Şakir' yazılı kağıt astığı için sınıf öğretmeni Ş.Ç. hakında şikayette bulundu. Bunun üzerine öğretmen hakkında savcılık adli, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de idari soruşturma başlattı.
Kızım rencide oldu
Kızının arkadaşları yanında rencide olduğunu ifade eden anne 37 yaşındaki N.K., "Geçen hafta Perşembe günü kızım okuldan boynunda 'Şakir' yazılı bir kağıtla geldi. Sorduğumda sınıfta 'ş' harfi içeren isimleri okuyamadığı için öğretmeninin boynuna astığını ve 'Öğrenmeden gelme' diyip eve yolladığını anlattı. Biz de öğretmenden şikayetçi olduk" dedi. Birleştirilmiş 1, 2 ve 3'üncü sınıfta okuyan 11 öğrencinin ders gördüğü Küçükyayla İlköğretim Okulu sınıf öğretmeni Ş.Ç. ise kağıdı çocuğun boynuna asmadığını, eve ödev olarak verdiğini söyledi.
Öğretmen Ş.Ç: "Vasat bir öğrenci"
Kendisi hakkında hem savcılığın hem de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün soruşturma başlattığını ve bu konuda ifade verdiğini anlatan Ş.Ç., şunları söyledi: "Okulda 1, 2 ve 3'ncü sınıflar aynı yerde eğitim görüyor. D.K. da konuşma güçlüğü var, vasat öğrenci. Okuyamadığı 'ş' harfini öğrenmesi için 'Şakir, Şule' gibi isimlerin yazılı olduğu kağıtları verdim ama boynuna asmadım. Onlara bu kağıtları ev ödevi olarak verdim. Asla boynuna asma olayı yok, ben 33 yıllık eğitimciyim. Kelime oyunu ile cümle öğretmeye çalışıyorum. Onlar da hakkımda şikayetçi olmuş. Ben de gerekli yerlere ifadelerimi verdim. Aileler arasında gurur yapıyorlar. Başarılı olmayan bir öğrenci için 'Başarılı' diyemem ki. Eğitimciyim her türlü role girerim. Yeri geldiğinde kendimiz de müsamerelerde görev alıyoruz. Öğretmek için elimizden geleni yapıyoruz. Biz kağıtla kalemle uğraşıyoruz. Olanlara üzüldüm."
Müfettiş görevlendirildi
Ailenin şikayeti üzerine öğretmen hakkında idari soruşturma başlattıklarını belirten Vize İlçe Milli Eğitim Müdürü Harun Tam, "Müfettiş görevlendirdik. Öğretmenimizin ifadesini alıp, köylülerle görüştü. Şu anda öğretmenimizi görevden alacak bir durum yok, görevine devam ediyor. Aile savcılığa da şikayet etmiş. Adli inceleme de devam ediyor" dedi.
Son Güncelleme: Cumartesi, 17 Mart 2012 12:03
Gösterim: 2126
Avusturyalı Felix Baumgartner önümüzdeki günlerde yerden 37 kilometre yükseklikten kendini boşluğa bırakarak yeni bir dünya rekoru denemesi gerçekleştirecek. Son rekor 31 kilometreden atlayan Joe Kittinger’e ait.Baumgartner rekor denemesinden önce prova yapmak için Meksika’ya gitti. Helyum gazıyla yükselen bir balona bağlanan, basınca dayanıklı bir kapsülün içinde gökyüzüne çıkan Baumgartner 22 kilometre yükseklikten atladı.Basınca dayanıklı, astronot kıyafetine benzeyen özel bir tulum giyen Baumgartne rekor denemesinden önceki son iki provasından ilkini gerçekleştirdi.Baumgartner gökyüzü deneyimini şu sözlerle anlattı: “Yukarıda inanılmaz bir manzara vardı. Bu kadar güzel olabileceğini düşünmezdim.”42 yaşındaki Baumgartner’ın toprağa ayak basması 8 dakika sürdü.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Avusturyalı Felix Baumgartner önümüzdeki günlerde yerden 37 kilometre yükseklikten kendini boşluğa bırakarak yeni bir dünya rekoru denemesi gerçekleştirecek. Son rekor 31 kilometreden atlayan Joe Kittinger’e ait.Baumgartner rekor denemesinden önce prova yapmak için Meksika’ya gitti. Helyum gazıyla yükselen bir balona bağlanan, basınca dayanıklı bir kapsülün içinde gökyüzüne çıkan Baumgartner 22 kilometre yükseklikten atladı.Basınca dayanıklı, astronot kıyafetine benzeyen özel bir tulum giyen Baumgartne rekor denemesinden önceki son iki provasından ilkini gerçekleştirdi.Baumgartner gökyüzü deneyimini şu sözlerle anlattı: “Yukarıda inanılmaz bir manzara vardı. Bu kadar güzel olabileceğini düşünmezdim.”42 yaşındaki Baumgartner’ın toprağa ayak basması 8 dakika sürdü.
Son Güncelleme: Cumartesi, 17 Mart 2012 11:22
Gösterim: 1715
Diyarbakır'da daha önce çalışanlarına ve vatandaşlara yönelik Kürtçe kurs veren BDP'li merkez Sur İlçesi Belediyesi bu kez Ermenice dil kursu başlattı. Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, "Farklı dillerde eğitim görmek bu ülkeyi bütünleştirir" dedi.Diyarbakır’da daha önce ’çok dilli’ belediyecilik yapan Sur Belediyesi, bir süre önce çalışanlarına ve vatandaşlara verdiği Kürtçe dil kursundan sonra, şimdi de Diyarbakır Ermeni Cemaat Vakfı, Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (Kürdi-Der) işbirliğiyle Ermenice dil kursu başlattı. Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği’ndeki bir odada İstanbul’daki Ermeni cemaatinin gönderdiği gönüllü öğretmen Fikri Çalış tarafından haftanın dört günü verilen kurslara, aralarında çocuklar ve yaşlılarında bulunduğu 40 kişi katılıyor.
Ermenice kursu başlatan ve kursiyerlerle sohbet eden Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, çok dilli belediyecilik hizmetleriyle ilgili çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Demirbaş, şöyle dedi:
"Biz çok dilli belediyleciliği esas alan bir yaklaşım içindeyiz. Biz kendimiz için ne istiyorsak bizim dışımızdakilere de aynısını istiyoruz. Bu demokrasinin olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla ben Kürtlere ana dilde eğitim hakkı istiyorsam, bunu Ermeni, Süryani ve diğer halklar için de istiyorum. Daha önce Kürtçe kurs verdik. Şimdi Ermenice kurs, daha sonra da Süryanice kurs vermeyi düşünüyoruz."
(radikal)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Diyarbakır'da daha önce çalışanlarına ve vatandaşlara yönelik Kürtçe kurs veren BDP'li merkez Sur İlçesi Belediyesi bu kez Ermenice dil kursu başlattı. Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, "Farklı dillerde eğitim görmek bu ülkeyi bütünleştirir" dedi.Diyarbakır’da daha önce ’çok dilli’ belediyecilik yapan Sur Belediyesi, bir süre önce çalışanlarına ve vatandaşlara verdiği Kürtçe dil kursundan sonra, şimdi de Diyarbakır Ermeni Cemaat Vakfı, Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (Kürdi-Der) işbirliğiyle Ermenice dil kursu başlattı. Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği’ndeki bir odada İstanbul’daki Ermeni cemaatinin gönderdiği gönüllü öğretmen Fikri Çalış tarafından haftanın dört günü verilen kurslara, aralarında çocuklar ve yaşlılarında bulunduğu 40 kişi katılıyor.
Ermenice kursu başlatan ve kursiyerlerle sohbet eden Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, çok dilli belediyecilik hizmetleriyle ilgili çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Demirbaş, şöyle dedi:
"Biz çok dilli belediyleciliği esas alan bir yaklaşım içindeyiz. Biz kendimiz için ne istiyorsak bizim dışımızdakilere de aynısını istiyoruz. Bu demokrasinin olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla ben Kürtlere ana dilde eğitim hakkı istiyorsam, bunu Ermeni, Süryani ve diğer halklar için de istiyorum. Daha önce Kürtçe kurs verdik. Şimdi Ermenice kurs, daha sonra da Süryanice kurs vermeyi düşünüyoruz."
(radikal)
Son Güncelleme: Cuma, 16 Mart 2012 16:11
Gösterim: 1859
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi: Komisyonda iç tüzüğe aykırı hareket edildi. Meclis Başkanı, teklifi komisyona iade etmeli.Milli Eğitim Komisyonu'nda yaşanan gerginliği anlatan ve 4+4+4 eğitim modeline yönelik eleştirilerini dile getiren Hamzaçebi, cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2B yasası ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu.
BANT APARATINI BAŞKAN'A FIRLATMADIM
"Böyle bir olayla (bant aparatı atması) anılmayı istemem ama olayı bütün açıklığıyla ifade etmek isterim. O gün Mili Eğitim Komisyonu'nda 4+4+4 teklifinin görüşüleceği gün grup başkanvekilleri ve milletvekili arkadaşlarımızla komisyona gittik. Ama komisyon olağanüstü ölçüde milletvekili sayısıyla AKP'li arkadaşlar tarafından doldurulmuştu. Bize ayrılan 4 tane koltuk gördük. Hıncahınç ölçüde o koltukların arka tarafları, ön tarafları AKP'li milletvekilleri tarafından dolduruldu. Komisyon üyesi arkadaşlarımızdan 4-5 üye salona girdiği zaman ilerleme imkanı olmadı. Başkanlık divanının önünde çok sayıda AKP'li milletvekili var. Onlar da kendilerine göre başkanlık divanını korumaya almışlar. Böyle bir ortamda gerilim yaşanıyor. Her an kötü şeyler olabilir, sükunet gerekiyor. Fakat oradaki AKP'li grup başkanvekili arkadaş, konuşmaları duymuyorum ama, başkanla diyalog içinde. Böyle bir ortamda Komisyon Başkanı görüşmeleri başlattı. Milletvekili arkadaşlarımız yerlerde, sonradan Engin Altay olduğunu öğreniyorum, tekmeleniyor. Böyle bir ortamda görüşmelere başlayınca ben de bunun doğru olmadığını ifade etmek için başkanlık divanına yürüdüm. Sesimi de duyuramıyorum. 'Sayın Başkan' diye sesleniyorum, önümde bir duvar var. Biri de beni iteliyor, tanımıyorum, 'Ben milletvekiliyim' diyor. Koruma zannettim ilkin. Milletvekilleri kendilerine göre bir önlem almışlar. AKP'li başkanvekili beni görüyor ama çabama destek vermiyor. Sayın Başkan diye seslendikçe genç milletvekili beni engelliyor. Hatta hoş olmayan sözler de sarf ediyor. Hâlâ başkana sesleniyorum. Ama Başkan, teklif metnini okuyor, nE dediği anlaşılmıyor. Sayın Başkan'ın önüne iç tüzüğü bıraktım, amacım beni fark etmesini sağlamaktı. İç tüzük, 'Kavga gürültü var ise komisyon başkanı görüşmeyi başlatmaz' diyor. Orada plastik bir bant aparatı var. Sayın Komisyon Başkanı bunun 300-400 gram olduğunu söyledi, Meclis Başkanı yarım kiloya, Başbakan da bir kiloya çıkardı. Ben, 'Beni fark et' anlamında barikatın üzerinden Sayın Başkan'ın önündeki masaya attım. Bütün samimiyetimle söylüyorum. Sayın Başkan'ı hedef almadım. Sayın Komisyon Başkanı olayı kendince anlattı. Olay tamamen benim anlattığım gibidir. 'Bundan mutlu oldunuz mu' derseniz, tabii ki mutlu olmadım."
HUKUKSUZLUĞU BANT APARATIYLA ÖRTMEYE ÇALIŞIYORLAR
"Orada büyük bir hukuksuzluk yaşanıyor. Bırakalım, gerilimli ortamda Komisyon Başkanı'nın oturumu durdurması gerektiğini, bizim hiçbir temsilcimize söz hakkı verilmedi. İç tüzük 29. maddesine göre, komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir. Çok uzadığı için görüşmeler, konuşmaları sınırlandırıyorlar. Sayın Başkan kendi oylattığı önergeye bile uymuyor. 7 kere söz talebi var, benim ve arkadaşlarımın yazılı söz talepleri var. Bu kadar hukuksuzluk yaşanmışken, bu hukuksuzluğu bir bant aparatıyla örtmeye çalışmak samimiyetle bağdaşmaz.
Bu, aynı zamanda anayasaya da aykırı. Milletvekilleri yasama görevini yapacak. Milletvekili görüşünü ifade etmek zorundadır. Bu yapılmadığı zaman açık bir şekilde anayasaya aykırılık vardır. Meclis başkanları daha önce 4 kez iç tüzüğe aykırı olduğu gerekçesiyle yasaları komisyona iade etti."
128 SAAT DAHA KONUŞMAMIZ LAZIMDI
"8 yıllık kesintisiz eğitim konuşulurken bugün AKP'de olup o gün RP'de olan milletvekilleri o gün tasarıya karşı konuşuyorlardı. O tasarı 11 maddelik bir tasarı ve 93 saat konuşulmuş. Şimdiki teklif, 26 madde ve 91 saat konuşulmuş. O süreye göre bugün 128 saat daha görüşmek gerekir ki, 97 yılındaki süreyi tutturalım. 'CHP çok konuşuyor' şeklindeki eleştiri 'Biz olursak konuşuruz, CHP olursa konuşmaz' demektir. Bir milletvekili 12 saat konuşmuş ama bir milletvekili 10 dakika konuşmuş. Toplam süre 91 saat... Demokratik olmayan bir tutum var. Bunu kimse milletin gözünden kaçırmamalı. Milletvekilinin yapacağı şey konuşmaktır. Bir yandan görüşümüzü ifade ederken bir yandan milleti dahil etmek... Bize verilen imkan içinde demokratik bir şekilde milleti sürece ortak etmek istiyoruz."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi: Komisyonda iç tüzüğe aykırı hareket edildi. Meclis Başkanı, teklifi komisyona iade etmeli.Milli Eğitim Komisyonu'nda yaşanan gerginliği anlatan ve 4+4+4 eğitim modeline yönelik eleştirilerini dile getiren Hamzaçebi, cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2B yasası ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu.
BANT APARATINI BAŞKAN'A FIRLATMADIM
"Böyle bir olayla (bant aparatı atması) anılmayı istemem ama olayı bütün açıklığıyla ifade etmek isterim. O gün Mili Eğitim Komisyonu'nda 4+4+4 teklifinin görüşüleceği gün grup başkanvekilleri ve milletvekili arkadaşlarımızla komisyona gittik. Ama komisyon olağanüstü ölçüde milletvekili sayısıyla AKP'li arkadaşlar tarafından doldurulmuştu. Bize ayrılan 4 tane koltuk gördük. Hıncahınç ölçüde o koltukların arka tarafları, ön tarafları AKP'li milletvekilleri tarafından dolduruldu. Komisyon üyesi arkadaşlarımızdan 4-5 üye salona girdiği zaman ilerleme imkanı olmadı. Başkanlık divanının önünde çok sayıda AKP'li milletvekili var. Onlar da kendilerine göre başkanlık divanını korumaya almışlar. Böyle bir ortamda gerilim yaşanıyor. Her an kötü şeyler olabilir, sükunet gerekiyor. Fakat oradaki AKP'li grup başkanvekili arkadaş, konuşmaları duymuyorum ama, başkanla diyalog içinde. Böyle bir ortamda Komisyon Başkanı görüşmeleri başlattı. Milletvekili arkadaşlarımız yerlerde, sonradan Engin Altay olduğunu öğreniyorum, tekmeleniyor. Böyle bir ortamda görüşmelere başlayınca ben de bunun doğru olmadığını ifade etmek için başkanlık divanına yürüdüm. Sesimi de duyuramıyorum. 'Sayın Başkan' diye sesleniyorum, önümde bir duvar var. Biri de beni iteliyor, tanımıyorum, 'Ben milletvekiliyim' diyor. Koruma zannettim ilkin. Milletvekilleri kendilerine göre bir önlem almışlar. AKP'li başkanvekili beni görüyor ama çabama destek vermiyor. Sayın Başkan diye seslendikçe genç milletvekili beni engelliyor. Hatta hoş olmayan sözler de sarf ediyor. Hâlâ başkana sesleniyorum. Ama Başkan, teklif metnini okuyor, nE dediği anlaşılmıyor. Sayın Başkan'ın önüne iç tüzüğü bıraktım, amacım beni fark etmesini sağlamaktı. İç tüzük, 'Kavga gürültü var ise komisyon başkanı görüşmeyi başlatmaz' diyor. Orada plastik bir bant aparatı var. Sayın Komisyon Başkanı bunun 300-400 gram olduğunu söyledi, Meclis Başkanı yarım kiloya, Başbakan da bir kiloya çıkardı. Ben, 'Beni fark et' anlamında barikatın üzerinden Sayın Başkan'ın önündeki masaya attım. Bütün samimiyetimle söylüyorum. Sayın Başkan'ı hedef almadım. Sayın Komisyon Başkanı olayı kendince anlattı. Olay tamamen benim anlattığım gibidir. 'Bundan mutlu oldunuz mu' derseniz, tabii ki mutlu olmadım."
HUKUKSUZLUĞU BANT APARATIYLA ÖRTMEYE ÇALIŞIYORLAR
"Orada büyük bir hukuksuzluk yaşanıyor. Bırakalım, gerilimli ortamda Komisyon Başkanı'nın oturumu durdurması gerektiğini, bizim hiçbir temsilcimize söz hakkı verilmedi. İç tüzük 29. maddesine göre, komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir. Çok uzadığı için görüşmeler, konuşmaları sınırlandırıyorlar. Sayın Başkan kendi oylattığı önergeye bile uymuyor. 7 kere söz talebi var, benim ve arkadaşlarımın yazılı söz talepleri var. Bu kadar hukuksuzluk yaşanmışken, bu hukuksuzluğu bir bant aparatıyla örtmeye çalışmak samimiyetle bağdaşmaz.
Bu, aynı zamanda anayasaya da aykırı. Milletvekilleri yasama görevini yapacak. Milletvekili görüşünü ifade etmek zorundadır. Bu yapılmadığı zaman açık bir şekilde anayasaya aykırılık vardır. Meclis başkanları daha önce 4 kez iç tüzüğe aykırı olduğu gerekçesiyle yasaları komisyona iade etti."
128 SAAT DAHA KONUŞMAMIZ LAZIMDI
"8 yıllık kesintisiz eğitim konuşulurken bugün AKP'de olup o gün RP'de olan milletvekilleri o gün tasarıya karşı konuşuyorlardı. O tasarı 11 maddelik bir tasarı ve 93 saat konuşulmuş. Şimdiki teklif, 26 madde ve 91 saat konuşulmuş. O süreye göre bugün 128 saat daha görüşmek gerekir ki, 97 yılındaki süreyi tutturalım. 'CHP çok konuşuyor' şeklindeki eleştiri 'Biz olursak konuşuruz, CHP olursa konuşmaz' demektir. Bir milletvekili 12 saat konuşmuş ama bir milletvekili 10 dakika konuşmuş. Toplam süre 91 saat... Demokratik olmayan bir tutum var. Bunu kimse milletin gözünden kaçırmamalı. Milletvekilinin yapacağı şey konuşmaktır. Bir yandan görüşümüzü ifade ederken bir yandan milleti dahil etmek... Bize verilen imkan içinde demokratik bir şekilde milleti sürece ortak etmek istiyoruz."
Son Güncelleme: Cumartesi, 17 Mart 2012 11:02
Gösterim: 1749
AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, 4+4+4 yasa teklifinin artık TBMM Genel Kurulu'na inme safhasına geldiğini ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in komisyon raporunu iade etme konusunda yapacak bir şeyi olmadığını belirterek, Genel Kurul'da kürsü işgaline ise kesinlikle müsaade etmeyeceklerini söyledi.
Mustafa Elitaş, Meclis'te gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Üçüncü yargı reformuyla 15 bin kişinin tahliye edilebileceği yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerinde Elitaş, "Konu alt komisyonda değerlendiriliyor. Ama bakanlık herhalde ölçülerini, etkilerini hesaplamıştır. Burada toplum vicdanını yaralayan yargı süreci içerisindeki tahliyeler önemli. Nasıl ki Nedim Şener, Ahmet Şık'la ilgili konu kamuoyunda çok gündeme getirilip, 'niye böyle tutuklanıyor diye ifade ediliyorsa' o insanları da o şekilde değerlendirmek lazım" dedi. CMK'da kişilerin ne kadar tutuklu kalabilecekleri ile ilgili bir sınırlama getirildiğini ve üst sınırın 10 yıl olduğunu hatırlatan Elitaş, "Bir taraftan tutuklu yargılamayı savunanlar, bir taraftan da tutuksuz yargılamayı savunanlar var. Bazı hukukçular çifte standardı bırakıp hukuk ne emrediyorsa onu söylemeleri gerekir" dedi. "4+4+4 GENEL KURUL SAFHASINA GELMİŞTİR" Bir gazetecinin 4+4+4 ile yeni bir gelişme ve bir uzlaşı olup olmadığını sorması üzerine de Elitaş, "İktidar komisyondaki tavrını belli etmiştir. Biz imzası altında bulunan milletvekili olarak bizim yaptığımız ilk teklifin doğru olduğuna inandık ama parlamentoda komisyon üyelerinin her teklifi değiştirme yetkileri ardır. Nitekim arkadaşlar da bizim teklifimizi kendilerine uygun şekilde düzenlediler. Artık TBMM Genel Kurulu'na inme safhasına gelmiştir. Komisyon raporları yayınladıktan sonra gündeme alınacak. O süreçte eğer muhalefetin herhangi bir şekilde fikri varsa, bunu iktidarla görüşüp ona göre değerlendirmesi gerekir" diye konuştu. Muhalefetin 'kesinlikle uzlaşmayız' dediğini belirten Elitaş, "Yani ne için kim kime gitmiş anlayamadım. Ana muhalefet partisi bize geldiler de uzlaşmadılar havasını veriyor. Aslında ana muhalefet partisinin bu konuda bir fikri varsa bizimle görüşmesi gerekir. Onlar medya ile herhalde istişare ediyorlar. Uzlaşmayız diyorlar. Kiminle uzlaşması gerektiğini önce bilmesi gerekiyor" dedi. CHP'nin 1+8+4 şeklindeki kademeli eğitim sistemi teklifinin nasıl bulduğunun sorulması üzerine de Elitaş, "Son anda ortaya çıkmış, araştırılmamış, incelenmemiş, başkasının verdiği mermiyi namluyu sürüp, tetiğe bakmak demektir" değerlendirmesini yaptı. Bir yandan iktidar, Meclis Başkanı'nın komisyon raporunu iade yetkisi olmadığını belirtirken, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in hala tutanakları okuduğunu ve değerlendirme yaptığını söylediğinin belirtilmesi üzerine de Elitaş, "Meclis Başkanımızın burada yapabilecek hiçbir şeyi yok" dedi. Meclis Başkanı Çiçek'in kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışmaya açılan bir konuda tutanakları incelediğini belirten Elitaş, kendilerinin de bu tutanakları incelediğini söyledi. Elitaş, 12 saat konuşan CHP'li milletvekilinin sözünün de en çok CHP'li milletvekilleri tarafından kesildiğini söyledi. CHP'nin kürsüyü işgali ve zorbalıkla konuşmaları engellemesini ise kimsenin tartışmadığını belirten Elitaş, "Komisyon Başkanı'nı susturmak üzere yapılan, yasadışı, etik dışı hareketi kimse eleştirmiyor. Zorbalığı haklılık olarak gösterdiğimiz takdirde demokraside alacağımız daha çok yol var demektir. Bir gazetecinin söylediği gibi sivil zihniyetteki darbecilik ruhunu silmemiz lazım" dedi. İçtüzük görüşülürken, Genel Kurul'da kürsü işgali yapıldığının hatırlatılması ve bu konuda bir önlem alıp almayacaklarının sorulması üzerine Elitaş, "Kürsü işgaline kesinlikle müsaade etmeyiz. Milletin kürsüsünü susturmaya göz yummayız. Hiç kimse kürsü işgaline heveslenmesin" dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, 4+4+4 yasa teklifinin artık TBMM Genel Kurulu'na inme safhasına geldiğini ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in komisyon raporunu iade etme konusunda yapacak bir şeyi olmadığını belirterek, Genel Kurul'da kürsü işgaline ise kesinlikle müsaade etmeyeceklerini söyledi.
Mustafa Elitaş, Meclis'te gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Üçüncü yargı reformuyla 15 bin kişinin tahliye edilebileceği yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerinde Elitaş, "Konu alt komisyonda değerlendiriliyor. Ama bakanlık herhalde ölçülerini, etkilerini hesaplamıştır. Burada toplum vicdanını yaralayan yargı süreci içerisindeki tahliyeler önemli. Nasıl ki Nedim Şener, Ahmet Şık'la ilgili konu kamuoyunda çok gündeme getirilip, 'niye böyle tutuklanıyor diye ifade ediliyorsa' o insanları da o şekilde değerlendirmek lazım" dedi. CMK'da kişilerin ne kadar tutuklu kalabilecekleri ile ilgili bir sınırlama getirildiğini ve üst sınırın 10 yıl olduğunu hatırlatan Elitaş, "Bir taraftan tutuklu yargılamayı savunanlar, bir taraftan da tutuksuz yargılamayı savunanlar var. Bazı hukukçular çifte standardı bırakıp hukuk ne emrediyorsa onu söylemeleri gerekir" dedi. "4+4+4 GENEL KURUL SAFHASINA GELMİŞTİR" Bir gazetecinin 4+4+4 ile yeni bir gelişme ve bir uzlaşı olup olmadığını sorması üzerine de Elitaş, "İktidar komisyondaki tavrını belli etmiştir. Biz imzası altında bulunan milletvekili olarak bizim yaptığımız ilk teklifin doğru olduğuna inandık ama parlamentoda komisyon üyelerinin her teklifi değiştirme yetkileri ardır. Nitekim arkadaşlar da bizim teklifimizi kendilerine uygun şekilde düzenlediler. Artık TBMM Genel Kurulu'na inme safhasına gelmiştir. Komisyon raporları yayınladıktan sonra gündeme alınacak. O süreçte eğer muhalefetin herhangi bir şekilde fikri varsa, bunu iktidarla görüşüp ona göre değerlendirmesi gerekir" diye konuştu. Muhalefetin 'kesinlikle uzlaşmayız' dediğini belirten Elitaş, "Yani ne için kim kime gitmiş anlayamadım. Ana muhalefet partisi bize geldiler de uzlaşmadılar havasını veriyor. Aslında ana muhalefet partisinin bu konuda bir fikri varsa bizimle görüşmesi gerekir. Onlar medya ile herhalde istişare ediyorlar. Uzlaşmayız diyorlar. Kiminle uzlaşması gerektiğini önce bilmesi gerekiyor" dedi. CHP'nin 1+8+4 şeklindeki kademeli eğitim sistemi teklifinin nasıl bulduğunun sorulması üzerine de Elitaş, "Son anda ortaya çıkmış, araştırılmamış, incelenmemiş, başkasının verdiği mermiyi namluyu sürüp, tetiğe bakmak demektir" değerlendirmesini yaptı. Bir yandan iktidar, Meclis Başkanı'nın komisyon raporunu iade yetkisi olmadığını belirtirken, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in hala tutanakları okuduğunu ve değerlendirme yaptığını söylediğinin belirtilmesi üzerine de Elitaş, "Meclis Başkanımızın burada yapabilecek hiçbir şeyi yok" dedi. Meclis Başkanı Çiçek'in kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışmaya açılan bir konuda tutanakları incelediğini belirten Elitaş, kendilerinin de bu tutanakları incelediğini söyledi. Elitaş, 12 saat konuşan CHP'li milletvekilinin sözünün de en çok CHP'li milletvekilleri tarafından kesildiğini söyledi. CHP'nin kürsüyü işgali ve zorbalıkla konuşmaları engellemesini ise kimsenin tartışmadığını belirten Elitaş, "Komisyon Başkanı'nı susturmak üzere yapılan, yasadışı, etik dışı hareketi kimse eleştirmiyor. Zorbalığı haklılık olarak gösterdiğimiz takdirde demokraside alacağımız daha çok yol var demektir. Bir gazetecinin söylediği gibi sivil zihniyetteki darbecilik ruhunu silmemiz lazım" dedi. İçtüzük görüşülürken, Genel Kurul'da kürsü işgali yapıldığının hatırlatılması ve bu konuda bir önlem alıp almayacaklarının sorulması üzerine Elitaş, "Kürsü işgaline kesinlikle müsaade etmeyiz. Milletin kürsüsünü susturmaya göz yummayız. Hiç kimse kürsü işgaline heveslenmesin" dedi.
Son Güncelleme: Cuma, 16 Mart 2012 15:44
Gösterim: 1744