Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Uzmanlar, mevcut sistemde özel okul sektöründeki doluluk oranının yüzde 45 civarında olduğunu ve dershanelerin özel okula dönüşümünün ardından bu oranın daha da düşeceğinden endişe ediyor.

Sabah Gazetesi Yazarı Sait Gürsoy, özel okul sektöründeki doluluk oranının yüzde 45 civarında olduğunu, özel okul haline getirilecek dershanelerin de işin içine girmesiyle pastanın küçüleceğini iddia etti.

Sait Gürsoy’un Yazısı;

Özel okula dönüşmek isteyen dershanelere tahsis edilecek arsa şartları ele alındı. Bu kurumlar için özel okullar yönetmeliği de yumuşatılıyor. Bu çerçevede spor salonu, bahçe metrekareleri gibi standartlarda da kolaylaştırmaya gidilecek.

İlk etapta dershanelerin bulunduğu binada özel okula dönüşebilmesinin önü açılacak. Hatta bir adım daha ileri gidiliyor, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) buralarda burslu öğrenci okutacak.

Ben de hep, kontenjanların dolması için MEB'in özel okullardan hizmet satın alması taraftarıyım.

Buraya çok dikkat etmek gerek, zaten özel okul sektöründe doluluk oranı yüzde 45 civarında. Özel okul haline getirilecek dershaneler de gelince pasta küçülecek. Araştırdım ve gördüm ki, önümüzdeki günlerde özel okullar da, bu konuda yavaş yavaş seslerini çıkarmaya başlayabilir. Yani durup dururken, bir kaosa ortaya çıkacak diye düşünüyorum.

Bu konuya çok dikkat edilmeli.

MEB'in, Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve yönetmeliğinde yapacağı değişikliklerle 1 Ocak'tan itibaren sınavlara yönelik öğrenci yetiştiren kurumlar için yeni bir dönem başlayacak. Değişikliklerle dershane kavramı milli eğitim sisteminden çıkarılacak.

Yeni düzenlemeye göre bundan sonra dershane adıyla kurum açılamayacak.

Ancak, danışmanlık adıyla kurulacak, okula yardımcı kuruluşlara da engel olunmayacak.

Sınavlara hazırlık söz konusuysa, öğrenciler binde bir puanın bile önemli olduğu bir sınava giriyorsa, merdiven altı demeyelim de, çok daha pahalı bir sistemle sınavlara hazırlanacak. Dershanelerin MEB'in denetiminden çıkması sınavlara hazırlık sürecinde hiçbir şey ifade etmez. Eğer öğrenci ve ailesi ek bir çalışma almak istiyorsa, bu onların en demokratik hakkıdır.

Ancak, bugünün çok üstünde fiyatlarla bu hizmeti alırlar, bu bir. İkincisi, kontrol devreden çıkacağı için öğretmen kalitesi orada çalışanların sistemine kalmış olur.

Bir eğitimci olarak dershanelerin kaldırılmasına taraftarım. Ancak, bir veli olarak duruma baktığımızda, en değerli varlığım çocuğumdur. Ben onun en iyi lise ya da üniversiteye gitmesini isterim. Bunun için de elimdeki maddi manevi imkânlar dâhilinde en iyisini yapmaya çalışırım. Dershaneye gönderirim ya da özel ders aldırırım. Çocuğunun geleceği için kim bunları yapmaz?

> Özel okulları kaygılandıran dershane kararı

Uzmanlar, mevcut sistemde özel okul sektöründeki doluluk oranının yüzde 45 civarında olduğunu ve dershanelerin özel okula dönüşümünün ardından bu oranın daha da düşeceğinden endişe ediyor.

Sabah Gazetesi Yazarı Sait Gürsoy, özel okul sektöründeki doluluk oranının yüzde 45 civarında olduğunu, özel okul haline getirilecek dershanelerin de işin içine girmesiyle pastanın küçüleceğini iddia etti.

Sait Gürsoy’un Yazısı;

Özel okula dönüşmek isteyen dershanelere tahsis edilecek arsa şartları ele alındı. Bu kurumlar için özel okullar yönetmeliği de yumuşatılıyor. Bu çerçevede spor salonu, bahçe metrekareleri gibi standartlarda da kolaylaştırmaya gidilecek.

İlk etapta dershanelerin bulunduğu binada özel okula dönüşebilmesinin önü açılacak. Hatta bir adım daha ileri gidiliyor, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) buralarda burslu öğrenci okutacak.

Ben de hep, kontenjanların dolması için MEB'in özel okullardan hizmet satın alması taraftarıyım.

Buraya çok dikkat etmek gerek, zaten özel okul sektöründe doluluk oranı yüzde 45 civarında. Özel okul haline getirilecek dershaneler de gelince pasta küçülecek. Araştırdım ve gördüm ki, önümüzdeki günlerde özel okullar da, bu konuda yavaş yavaş seslerini çıkarmaya başlayabilir. Yani durup dururken, bir kaosa ortaya çıkacak diye düşünüyorum.

Bu konuya çok dikkat edilmeli.

MEB'in, Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve yönetmeliğinde yapacağı değişikliklerle 1 Ocak'tan itibaren sınavlara yönelik öğrenci yetiştiren kurumlar için yeni bir dönem başlayacak. Değişikliklerle dershane kavramı milli eğitim sisteminden çıkarılacak.

Yeni düzenlemeye göre bundan sonra dershane adıyla kurum açılamayacak.

Ancak, danışmanlık adıyla kurulacak, okula yardımcı kuruluşlara da engel olunmayacak.

Sınavlara hazırlık söz konusuysa, öğrenciler binde bir puanın bile önemli olduğu bir sınava giriyorsa, merdiven altı demeyelim de, çok daha pahalı bir sistemle sınavlara hazırlanacak. Dershanelerin MEB'in denetiminden çıkması sınavlara hazırlık sürecinde hiçbir şey ifade etmez. Eğer öğrenci ve ailesi ek bir çalışma almak istiyorsa, bu onların en demokratik hakkıdır.

Ancak, bugünün çok üstünde fiyatlarla bu hizmeti alırlar, bu bir. İkincisi, kontrol devreden çıkacağı için öğretmen kalitesi orada çalışanların sistemine kalmış olur.

Bir eğitimci olarak dershanelerin kaldırılmasına taraftarım. Ancak, bir veli olarak duruma baktığımızda, en değerli varlığım çocuğumdur. Ben onun en iyi lise ya da üniversiteye gitmesini isterim. Bunun için de elimdeki maddi manevi imkânlar dâhilinde en iyisini yapmaya çalışırım. Dershaneye gönderirim ya da özel ders aldırırım. Çocuğunun geleceği için kim bunları yapmaz?

Son Güncelleme: Çarşamba, 30 Ekim 2013 09:20

Gösterim: 1733

Bakan Avcı, öğrencisi tarafından dövülen öğretmen Zambak'ı telefonla aradı

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğrencisinden dayak yiyen İngilizce öğretmeni Tuğba Zambak'ı telefonla aradı.

Bakanlıktan alınan bilgiye göre, Bakan Avcı, Sultangazi Dostluk İlköğretim Okulunda İngilizce öğretmeni olarak görev yapan ve öğrencisi tarafından dövülen Zambak'ı telefonla aradı.

Olaydan duyduğu üzüntüyü dile getiren Avcı, geçmiş olsun dileğini iletti.

 

> Avcı’dan öğrencisi tarafından dövülen öğretmene destek

Bakan Avcı, öğrencisi tarafından dövülen öğretmen Zambak'ı telefonla aradı

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğrencisinden dayak yiyen İngilizce öğretmeni Tuğba Zambak'ı telefonla aradı.

Bakanlıktan alınan bilgiye göre, Bakan Avcı, Sultangazi Dostluk İlköğretim Okulunda İngilizce öğretmeni olarak görev yapan ve öğrencisi tarafından dövülen Zambak'ı telefonla aradı.

Olaydan duyduğu üzüntüyü dile getiren Avcı, geçmiş olsun dileğini iletti.

 

Son Güncelleme: Salı, 29 Ekim 2013 10:04

Gösterim: 994

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, konuşması sırasında salondaki bazı katılımcıların uyuduğunu görünce "Salona baktığımda şunu fark ettim ki ben de sıkıcı konuşmalar yapıyormuşum. Daha fazla arkadaşımı şekerleme yapma durumunda bırakmamak için konuşmamı uzatmayacağım." dedi.

Üniversitelerarası Kurul Toplantısı'nın 217'ncisi, Yüzüncü Yıl Üniversitesinin ev sahipliğinde Cengiz Andiç Kültür Merkezinde yapıldı

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "İki günden beri gittiğimiz yerlerde o günleri yaşadığımız öğretmenlerimizle konuştuğumuzda, biz bakanlık olarak bu fedakar öğretmenlerimize ne kadar ilgisiz kalmışız onu hissettim" dedi. 

Üniversitelerarası Kurul Toplantısı'nın 217'ncisi Yüzüncü Yıl Üniversitesinin ev sahipliğinde Cengiz Andiç Kültür Merkezinde yapıldı. 

Toplantıda konuşan Milli Eğitim Bakanı Avcı, Van'da ve Yüzüncü Yıl Üniversitesinde depremin ardından büyük bir başarı hikayesinin yaşandığını belirtti.

Başka yerlerde yıllarca anlatılacak başarı hikayesini, sıradan bir deprem sonrası toparlanma hareketi gibi konuştuklarını bildiren Avcı, şöyle konuştu:

"Yıllarca anlatılacak, filmleri çevirilecek bir başarı hikayesi burada yaşandı. İki günden beri gittiğimiz yerlerde, deprem günlerini yaşayan öğretmenlerimizle konuştuğumuzda, biz bakanlık olarak bu fedakar öğretmenlerimize ne kadar ilgisiz kalmışız onu hissettim. Yaptıklarımız kadar, yaptıklarımızı anlatmamız gerektiğine ehemmiyet verdik. Bütün eğitim camiamıza ve Van Milli Eğitim Müdürlüğüne, deprem sonrası çalışmalarda canla başla evlerine gitmeyerek vatandaşlarımızın hizmetine koşan öğretmenlerimize teşekkür ediyorum. Toplantı yeri ve tarihi itibarıyla çok sembolik."

Avcı, üniversitelerdeki akademisyenlerin özlük haklarıyla ilgili yaşanan sıkıntıların giderilmesi konusunda hükümetin çalışması olduğuna değinerek, üniversitelerde ciddi anlamda nitelik kaybının yaşandığını, bunun özlük haklarındaki gerilemeden kaynaklandığını ifade etti.

Özlük haklarındaki sıkıntılar nedeniyle üniversitelerin nitelikli eleman cezbetme konusundaki güçlerini de kaybettiğine dikkati çeken Avcı, imkanlar dahilinde yaşanan gerilemeyi durdurmak ve sonrasında daha ileriye taşımak konusunda bir hassasiyetin olduğunu dile getirdi.

Avcı, bu alanda yaşanan gecikmelerin büyük oranda yükseköğretimle ilgili çalışmaların ertelenmiş olmasından kaynaklandığını bildirerek, şunları kaydetti:

"Daha önce yapılan düzenlemelerin geldiğimiz noktada yetersiz kaldığını kabul ediyoruz. Bizim mezuat düzenleme geleneğimizdeki kötü alışkanlığın olumsuz etkileri karşımıza çıkıyor. Bizim geleneğimizde böyle kötü bir alışkanlık var. Biz yönetmeliklerle düzenlenecek konuları yasa, yasa ile düzenlenecek konuları da anayasa konusu yapıyoruz. Yönetmeliklerle, hatta teammüllerle düzenlenecek konuları anayasa konusu yapmışız. 

Her üniversitenin kendi özel koşullarını oluşturacak, kendi düzenlemelerini yapmalarını sağlayacak düzenlemeleri yapma çalışmalarımız var. Darbe koşullarında hazırlanan düzenlemeler o günkü üniversitelerin şartlarına uyuyor ancak günümüzde farklılaşmış üniversite koşulları var. Üniversitelerimiz, donanımları, öğrenci sayıları, ekonomileriyle birbirlerinen çok farklı. Her üniversitenin kendine yüklediği farklı misyon var, farklı anlayış ve bölgesel özellikler var. Tüm üniversitelerden aynı elbiselerle dolaşmalarını istemek hepsine haksızlık olur. Üniversitelerin kendi özel koşullarına yönelik düzenlemeler yapmalarını sağlamak konusunda çalımalar var. Üniversitelerimiz de bu konuya ciddi oranda hazırdırlar. İnşallah önümüzdeki dönemde kendi özel koşullarına uygun yapılanmalarını sağayacak koşulları oluştumuş oluruz."

Avcı'dan salonda uyuklayanlara gönderme  

Konuşması sırasında salondaki bazı katılımcıların uyuduğunu görünen Avcı, "Salona baktığımda şunu fark ettim ki ben de sıkıcı konuşmalar yapıyormuşum. Daha fazla arkadaşımı şekerleme yapma durumunda bırakmamak için konuşmamı uzatmayacağım. Bazı hocalara baktığımda imrendim. Oradaki rahatlığı görünce imrendim" diye konuştu.

Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Dr. Hasan İbicioğlu da Türkiye'de yükseköğretimi ele alırken, değişen dünya dinamiklerini dikkate almamanın doğru olmayacağını vurgulayarak, üniversitelerin küreselleşme hareketlerine göre kendilerini konumlandırmaları gerektiğini ifade etti.

Üniversitelerarası Kurul Başkanı İbicioğlu

Türkiye'nin içeride ve dışarıda paradigmalarını yeniden tanımlayarak dünya dengelerinde değer gören bir ülke haline geldiğini belirten İbicioğlu, şöyle dedi:

"Gelişen dünya şartlarına uyum sağlamamız gerekiyor. Yabancı üniversiteler ülkemizde istedikleri gibi çalışma yapabiliyorken, bizler dış ülkelerde çalışma yapamıyoruz. Bizler uluslararası öğrenci kabulünün farkındayız. Ancak üniversitelerin ülke dışında kampüs açmalarının önünde yasal engellerin olduğunu belirtmek istiyoruz. Bu çalışmaların yapılabilmesi için TBMM kararı alınması gerekiyor ki bu da son dönemlerdeki bürokrasiden kurtulma çalışmalarına ters düşüyor. Türkiye'de rektörlerimiz artık birer girişimci gibi çalışıyorlar. Üniversitelerdeki temel bilimler noktasında son yıllarda güzel olmayan durumlar yaşanıyor. Temel bilimlerin bu alanda mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Aksi takdirde ilerleyen zamanlarda, uygulamalı ilimlerle ilgili konularda patent üretme noktasında bir darboğaza girmemiz söz konusu ki bu Türkiye için uygun olmayan bir durumdur. Türkiye'de yeni üniversitelerin açılmasını sonuna kadar destekliyorum" dedi. 

İbicioğlu, huzurun olmadığı bir üniversiteye öğrecilerin, huzurun olmadığı bir kente de yatırımın gelmesinin mümkün olmadığını dile getirerek, Türkiye'de insanlar arasında birlik ve beraberliğin sağlanması için yürütülen çözüm süreci ve demokratikleşme çalışmalarına sonuna kadar destek verdiklerini kaydetti. 

Bu amaçla kurul toplantısını Van'da yapmaya ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda Vanlılarla bir arada olmaya karar verdiklerini aktaran İbicioğlu, akademisyenlerin özlük haklarındaki iyileştirmelerin motivasyon açısından önemli olduğuna değindi. 

YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal ise depremin ardından yapılan çalışmalarla ilgili bilgi vererek, üniversitenin depremden daha da güçlenerek çıktığını anımsattı. 

Konuşmaların ardından Prof. Dr. İbicioğlu'na günün anısına pleket veren Bakan Avcı'nın, "Ben siyasete girmeden önce aday olduğum dönemde Adapazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı, bana plaket alıp vermeyi bilmediğimi söyledi. Bana, 'siz plaket alıp verirken muhattabınızla konuşuyorsunuz. Oysa o sırada fotoğraf çekiliyor' dedi. Ben de 'ne yapmak lazım diye sordum. O da, 'plaket elde sağ ayak önde fotoğrafçılara dönmek lazım' dedi. Ben de şimdi onu yapayım fotoğrafı çektirelim" sözleri salonda gülüşmelere neden oldu.

> Salondaki dinleyicilerin uyuduğunu görünce…

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, konuşması sırasında salondaki bazı katılımcıların uyuduğunu görünce "Salona baktığımda şunu fark ettim ki ben de sıkıcı konuşmalar yapıyormuşum. Daha fazla arkadaşımı şekerleme yapma durumunda bırakmamak için konuşmamı uzatmayacağım." dedi.

Üniversitelerarası Kurul Toplantısı'nın 217'ncisi, Yüzüncü Yıl Üniversitesinin ev sahipliğinde Cengiz Andiç Kültür Merkezinde yapıldı

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "İki günden beri gittiğimiz yerlerde o günleri yaşadığımız öğretmenlerimizle konuştuğumuzda, biz bakanlık olarak bu fedakar öğretmenlerimize ne kadar ilgisiz kalmışız onu hissettim" dedi. 

Üniversitelerarası Kurul Toplantısı'nın 217'ncisi Yüzüncü Yıl Üniversitesinin ev sahipliğinde Cengiz Andiç Kültür Merkezinde yapıldı. 

Toplantıda konuşan Milli Eğitim Bakanı Avcı, Van'da ve Yüzüncü Yıl Üniversitesinde depremin ardından büyük bir başarı hikayesinin yaşandığını belirtti.

Başka yerlerde yıllarca anlatılacak başarı hikayesini, sıradan bir deprem sonrası toparlanma hareketi gibi konuştuklarını bildiren Avcı, şöyle konuştu:

"Yıllarca anlatılacak, filmleri çevirilecek bir başarı hikayesi burada yaşandı. İki günden beri gittiğimiz yerlerde, deprem günlerini yaşayan öğretmenlerimizle konuştuğumuzda, biz bakanlık olarak bu fedakar öğretmenlerimize ne kadar ilgisiz kalmışız onu hissettim. Yaptıklarımız kadar, yaptıklarımızı anlatmamız gerektiğine ehemmiyet verdik. Bütün eğitim camiamıza ve Van Milli Eğitim Müdürlüğüne, deprem sonrası çalışmalarda canla başla evlerine gitmeyerek vatandaşlarımızın hizmetine koşan öğretmenlerimize teşekkür ediyorum. Toplantı yeri ve tarihi itibarıyla çok sembolik."

Avcı, üniversitelerdeki akademisyenlerin özlük haklarıyla ilgili yaşanan sıkıntıların giderilmesi konusunda hükümetin çalışması olduğuna değinerek, üniversitelerde ciddi anlamda nitelik kaybının yaşandığını, bunun özlük haklarındaki gerilemeden kaynaklandığını ifade etti.

Özlük haklarındaki sıkıntılar nedeniyle üniversitelerin nitelikli eleman cezbetme konusundaki güçlerini de kaybettiğine dikkati çeken Avcı, imkanlar dahilinde yaşanan gerilemeyi durdurmak ve sonrasında daha ileriye taşımak konusunda bir hassasiyetin olduğunu dile getirdi.

Avcı, bu alanda yaşanan gecikmelerin büyük oranda yükseköğretimle ilgili çalışmaların ertelenmiş olmasından kaynaklandığını bildirerek, şunları kaydetti:

"Daha önce yapılan düzenlemelerin geldiğimiz noktada yetersiz kaldığını kabul ediyoruz. Bizim mezuat düzenleme geleneğimizdeki kötü alışkanlığın olumsuz etkileri karşımıza çıkıyor. Bizim geleneğimizde böyle kötü bir alışkanlık var. Biz yönetmeliklerle düzenlenecek konuları yasa, yasa ile düzenlenecek konuları da anayasa konusu yapıyoruz. Yönetmeliklerle, hatta teammüllerle düzenlenecek konuları anayasa konusu yapmışız. 

Her üniversitenin kendi özel koşullarını oluşturacak, kendi düzenlemelerini yapmalarını sağlayacak düzenlemeleri yapma çalışmalarımız var. Darbe koşullarında hazırlanan düzenlemeler o günkü üniversitelerin şartlarına uyuyor ancak günümüzde farklılaşmış üniversite koşulları var. Üniversitelerimiz, donanımları, öğrenci sayıları, ekonomileriyle birbirlerinen çok farklı. Her üniversitenin kendine yüklediği farklı misyon var, farklı anlayış ve bölgesel özellikler var. Tüm üniversitelerden aynı elbiselerle dolaşmalarını istemek hepsine haksızlık olur. Üniversitelerin kendi özel koşullarına yönelik düzenlemeler yapmalarını sağlamak konusunda çalımalar var. Üniversitelerimiz de bu konuya ciddi oranda hazırdırlar. İnşallah önümüzdeki dönemde kendi özel koşullarına uygun yapılanmalarını sağayacak koşulları oluştumuş oluruz."

Avcı'dan salonda uyuklayanlara gönderme  

Konuşması sırasında salondaki bazı katılımcıların uyuduğunu görünen Avcı, "Salona baktığımda şunu fark ettim ki ben de sıkıcı konuşmalar yapıyormuşum. Daha fazla arkadaşımı şekerleme yapma durumunda bırakmamak için konuşmamı uzatmayacağım. Bazı hocalara baktığımda imrendim. Oradaki rahatlığı görünce imrendim" diye konuştu.

Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Dr. Hasan İbicioğlu da Türkiye'de yükseköğretimi ele alırken, değişen dünya dinamiklerini dikkate almamanın doğru olmayacağını vurgulayarak, üniversitelerin küreselleşme hareketlerine göre kendilerini konumlandırmaları gerektiğini ifade etti.

Üniversitelerarası Kurul Başkanı İbicioğlu

Türkiye'nin içeride ve dışarıda paradigmalarını yeniden tanımlayarak dünya dengelerinde değer gören bir ülke haline geldiğini belirten İbicioğlu, şöyle dedi:

"Gelişen dünya şartlarına uyum sağlamamız gerekiyor. Yabancı üniversiteler ülkemizde istedikleri gibi çalışma yapabiliyorken, bizler dış ülkelerde çalışma yapamıyoruz. Bizler uluslararası öğrenci kabulünün farkındayız. Ancak üniversitelerin ülke dışında kampüs açmalarının önünde yasal engellerin olduğunu belirtmek istiyoruz. Bu çalışmaların yapılabilmesi için TBMM kararı alınması gerekiyor ki bu da son dönemlerdeki bürokrasiden kurtulma çalışmalarına ters düşüyor. Türkiye'de rektörlerimiz artık birer girişimci gibi çalışıyorlar. Üniversitelerdeki temel bilimler noktasında son yıllarda güzel olmayan durumlar yaşanıyor. Temel bilimlerin bu alanda mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Aksi takdirde ilerleyen zamanlarda, uygulamalı ilimlerle ilgili konularda patent üretme noktasında bir darboğaza girmemiz söz konusu ki bu Türkiye için uygun olmayan bir durumdur. Türkiye'de yeni üniversitelerin açılmasını sonuna kadar destekliyorum" dedi. 

İbicioğlu, huzurun olmadığı bir üniversiteye öğrecilerin, huzurun olmadığı bir kente de yatırımın gelmesinin mümkün olmadığını dile getirerek, Türkiye'de insanlar arasında birlik ve beraberliğin sağlanması için yürütülen çözüm süreci ve demokratikleşme çalışmalarına sonuna kadar destek verdiklerini kaydetti. 

Bu amaçla kurul toplantısını Van'da yapmaya ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda Vanlılarla bir arada olmaya karar verdiklerini aktaran İbicioğlu, akademisyenlerin özlük haklarındaki iyileştirmelerin motivasyon açısından önemli olduğuna değindi. 

YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal ise depremin ardından yapılan çalışmalarla ilgili bilgi vererek, üniversitenin depremden daha da güçlenerek çıktığını anımsattı. 

Konuşmaların ardından Prof. Dr. İbicioğlu'na günün anısına pleket veren Bakan Avcı'nın, "Ben siyasete girmeden önce aday olduğum dönemde Adapazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı, bana plaket alıp vermeyi bilmediğimi söyledi. Bana, 'siz plaket alıp verirken muhattabınızla konuşuyorsunuz. Oysa o sırada fotoğraf çekiliyor' dedi. Ben de 'ne yapmak lazım diye sordum. O da, 'plaket elde sağ ayak önde fotoğrafçılara dönmek lazım' dedi. Ben de şimdi onu yapayım fotoğrafı çektirelim" sözleri salonda gülüşmelere neden oldu.

Son Güncelleme: Pazartesi, 28 Ekim 2013 16:04

Gösterim: 1379

Öğrenci affı geliyor mu? YÖK'ten öğrenci affıyla ilgili flaş açıklama. YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, öğrenci affıyla ilgili çalışmalara ilişkin, "Teknik olarak inceleme aşamasındayız" dedi.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, öğrenci affıyla ilgili çalışmalara ilişkin, "Teknik olarak inceleme aşamasındayız" dedi.

Memur Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve beraberindekiler, öğretim üyelerinin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin hazırladıkları raporu sunmak için YÖK Başkanı Prof. Dr. Çetinsaya'yı makamında ziyaret etti.

Ziyaretin ardından yapılan ortak basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çetinsaya, bir gazetecinin ''Öğrenci affına ilişkin çalışmaların yapıldığına dair Meclis'ten haber geldi. Bu konuyal ilgili çalışmalarınız ne durumda?'' sorusuna ''Teknik olarak inceleme aşamasındayız. İnceliyoruz'' yanıtını verdi.

''Kasım ayında görüşülecek''

Öğretim üyelerinin maaşlarının artırılmasına ilişkin bir soru üzerine Çetinsaya, YÖK olarak talebi ilgili mercilere iletmekle, takip etmekle yükümlü olduğunu belirtti.

Çetinsaya, konunun somut olarak Bakanlar Kurulu'nun takdirinde olduğunu ifade etti.

Soruya ilişkin Gündoğdu da, akademisyenlerin mali durumlarına ilişkin konuların Kamu Personeli Danışma Kurulu'nda kasım ayı içerisinde görüşüleceğini söyledi.

Bu konunun biran önce çözüme kavuşturulması gerektiğini ifade eden Gündoğdu, görüşmenin kasım ayının 20'sinden önce olabileceğini kaydetti.

Çetinsaya, ''Düzenleme kaç akademisyeni kapsayacak?'' sorusuna ise, 130 bin öğretim elemanını kapsadığı yanıtını verdi.

''Politikalarımız devam edecek''

''İşaret dilinin üneversitelerde seçmeli ders olarak verilmesi konusunda açıklama yapabilir misiniz?'' sorusu üzerine ise Çetinsaya, engelliler konusunun en önem verdikleri konulardan birisi olduğunu ifade etti.

İşaret dili dersinin de bu konuda bilinçli yapılan ve destekledikleri politakalardan birisi olduğunu belirten Çetinsaya, bu konuda ilgili kurumlarla yakından çalıştıklarını söyledi.

Çetinsaya, ''Bu sembolik olarak bir dersle kalmayacak. Engellilerle ilgili bir bütün olarak politikalarımızı devam ettireceğiz'' dedi.

> YÖK Başkanı’ndan öğrenci affı açıklaması

Öğrenci affı geliyor mu? YÖK'ten öğrenci affıyla ilgili flaş açıklama. YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, öğrenci affıyla ilgili çalışmalara ilişkin, "Teknik olarak inceleme aşamasındayız" dedi.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, öğrenci affıyla ilgili çalışmalara ilişkin, "Teknik olarak inceleme aşamasındayız" dedi.

Memur Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve beraberindekiler, öğretim üyelerinin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin hazırladıkları raporu sunmak için YÖK Başkanı Prof. Dr. Çetinsaya'yı makamında ziyaret etti.

Ziyaretin ardından yapılan ortak basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çetinsaya, bir gazetecinin ''Öğrenci affına ilişkin çalışmaların yapıldığına dair Meclis'ten haber geldi. Bu konuyal ilgili çalışmalarınız ne durumda?'' sorusuna ''Teknik olarak inceleme aşamasındayız. İnceliyoruz'' yanıtını verdi.

''Kasım ayında görüşülecek''

Öğretim üyelerinin maaşlarının artırılmasına ilişkin bir soru üzerine Çetinsaya, YÖK olarak talebi ilgili mercilere iletmekle, takip etmekle yükümlü olduğunu belirtti.

Çetinsaya, konunun somut olarak Bakanlar Kurulu'nun takdirinde olduğunu ifade etti.

Soruya ilişkin Gündoğdu da, akademisyenlerin mali durumlarına ilişkin konuların Kamu Personeli Danışma Kurulu'nda kasım ayı içerisinde görüşüleceğini söyledi.

Bu konunun biran önce çözüme kavuşturulması gerektiğini ifade eden Gündoğdu, görüşmenin kasım ayının 20'sinden önce olabileceğini kaydetti.

Çetinsaya, ''Düzenleme kaç akademisyeni kapsayacak?'' sorusuna ise, 130 bin öğretim elemanını kapsadığı yanıtını verdi.

''Politikalarımız devam edecek''

''İşaret dilinin üneversitelerde seçmeli ders olarak verilmesi konusunda açıklama yapabilir misiniz?'' sorusu üzerine ise Çetinsaya, engelliler konusunun en önem verdikleri konulardan birisi olduğunu ifade etti.

İşaret dili dersinin de bu konuda bilinçli yapılan ve destekledikleri politakalardan birisi olduğunu belirten Çetinsaya, bu konuda ilgili kurumlarla yakından çalıştıklarını söyledi.

Çetinsaya, ''Bu sembolik olarak bir dersle kalmayacak. Engellilerle ilgili bir bütün olarak politikalarımızı devam ettireceğiz'' dedi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 28 Ekim 2013 15:51

Gösterim: 1784

MEB’in Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü (YEĞİTEK) ile Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü arasındaki resmi yazışmalar Açık Öğretim Lisesi sınavlarındaki hataların nasıl örtbas edildiğini ortaya çıkardı. Çözüm olarak ise herkese geçer not verildiği iddia ediliyor.

meb logoSon kez yapılan Seviye Belirleme Sınavı’ndaki Fransızca ve Almanca test yanıtlarının İngilizce cevap anahtarıyla değerlendirilmesi gibi ‘tarihi bir hata’ya imza atan Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Açık Öğretim Lisesi sınavlarında da iş ve işlemleri ‘hatasız’ sonuçlandıramadığı ortaya çıktı.

Radikal’den Can Güleryüzlü’nün haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı ’nda Açık Öğretim Lisesi sınavlarını düzenleyen birimlerin iç yazışmaları, bu sınavlarda binlerce adayın sınav sonucunun değerlendirme birimlerine gönderilmediğini, ayrıca yaşanan ‘elektrik kesintileri’ nedeniyle de gönderilen çok sayıda sonucun hatalı okunduğunu ortaya koydu. İlgili birimler, sürekli yaşanmasına karşın bir türlü önlem almadıkları ‘hata’lara güç kaynağındaki ‘kesintileri’ gerekçe gösterirken, çözümü ise adaylara ‘geçer’ not verip konuyu kapatma yönteminde buldu.

Son kez yapılan Seviye Belirleme Sınavı’ndaki Fransızca ve Almanca test yanıtlarının İngilizce cevap anahtarıyla değerlendirilmesi gibi ‘tarihi bir hata’ya imza atan Milli Eğitim Bakanlığı, Açık Öğretim Lisesi sınavlarında da iş ve işlemleri ‘hatasız’ sonuçlandıramıyor. Bu liselerin önemi ‘4+4+4’ değişikliği kapsamında zorunlu hale gelen 12 yıllık eğitimin son 4 yılının Açık Öğretim Liseleri’nde tamamlanabilecek olması nedeniyle artmıştı. Ancak açık liselerin iş ve işlemleri ile sınav organizasyonunu yürüten MEB’in Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü (YEĞİTEK) ile Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü arasındaki resmi yazışmalar bir skandalı ortaya çıkardı.

Buna göre 2012-2013 öğretim yılı I. Dönem Sınavı sonrası YEĞİTEK Ölçme, Değerlendirme ve Yerleştirme Birimi’nden 8 bin 716 adayın bazı derslere ilişkin sonuçları, gönderilmesi gereken Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne yollanmadı. Bu durum ancak Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nün YEĞİTEK’i uyarması sonrası ortaya çıktı.

11-12 Mayıs 2013 tarihinde yapılan II. Dönem Sınavı sonrası da 27 adayın sonuçları ‘hata’nın daha sonra fark edilmesinin ardından ikinci kez değerlendirmeye alındı.

YEĞİTEK’te sınavlar nedeniyle yaşanan sorunlar yüzünden kısa bir süre önce üst düzey değişiklik olmasına karşın yeni gelen Grup Başkanvekili Mustafa Nadir Çalış döneminde de aynı sorunlar yaşanmaya devam etti.

Sonuçlar hatalı

Mustafa Nadir Çalış, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne 8 Ağustos 2013 tarihinde kendi imzasıyla yazdığı yazıda ‘hatalı’ işlem yaptıklarını ifade etti. Çalış, sayı vermekten kaçınarak ‘bazı adayların’ cevap kâğıtlarını yeniden değerlendirip yolladıklarını bildirdi.

Aynı yazıda bir ‘hata’ daha yapıldığı itiraf edilerek, ‘Seçmeli Dil ve Anlatım-5’ dersinin cevap anahtarının değiştirilmesinin yeni değerlendirmeyi zorunlu kıldığı vurgulandı.

Sistem açısından, cevap anahtarında sonradan yapılan bir ‘değişiklik’ işlerin baştan nasıl ‘yanlış’ yapıldığına önemli bir gösterge olarak değerlendirildi. Söz konusu ‘Seçmeli Dil ve Anlatım-5’ dersi cevap kâğıtlarında ‘hata’ yapılan 382 aday için bulunan çözüm ise hepsine ‘geçer not’ olan 45 puan verilerek konunun kapatılması oldu. Bunun nedeni, ‘Seçmeli Dil ve Anlatım-5’ dersinden sınava giren öğrencilerin ‘hata’nın fark edildiği tarihte üniversite sınavına girmiş olmaları. Yani sonradan fark edilen ‘hata’nın ‘doğru’ şekilde düzeltmesi de yeni sorunları beraberinde getirecekti.

> MEB’den açık lise sınavlarında herkese geçer not!

MEB’in Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü (YEĞİTEK) ile Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü arasındaki resmi yazışmalar Açık Öğretim Lisesi sınavlarındaki hataların nasıl örtbas edildiğini ortaya çıkardı. Çözüm olarak ise herkese geçer not verildiği iddia ediliyor.

meb logoSon kez yapılan Seviye Belirleme Sınavı’ndaki Fransızca ve Almanca test yanıtlarının İngilizce cevap anahtarıyla değerlendirilmesi gibi ‘tarihi bir hata’ya imza atan Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Açık Öğretim Lisesi sınavlarında da iş ve işlemleri ‘hatasız’ sonuçlandıramadığı ortaya çıktı.

Radikal’den Can Güleryüzlü’nün haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı ’nda Açık Öğretim Lisesi sınavlarını düzenleyen birimlerin iç yazışmaları, bu sınavlarda binlerce adayın sınav sonucunun değerlendirme birimlerine gönderilmediğini, ayrıca yaşanan ‘elektrik kesintileri’ nedeniyle de gönderilen çok sayıda sonucun hatalı okunduğunu ortaya koydu. İlgili birimler, sürekli yaşanmasına karşın bir türlü önlem almadıkları ‘hata’lara güç kaynağındaki ‘kesintileri’ gerekçe gösterirken, çözümü ise adaylara ‘geçer’ not verip konuyu kapatma yönteminde buldu.

Son kez yapılan Seviye Belirleme Sınavı’ndaki Fransızca ve Almanca test yanıtlarının İngilizce cevap anahtarıyla değerlendirilmesi gibi ‘tarihi bir hata’ya imza atan Milli Eğitim Bakanlığı, Açık Öğretim Lisesi sınavlarında da iş ve işlemleri ‘hatasız’ sonuçlandıramıyor. Bu liselerin önemi ‘4+4+4’ değişikliği kapsamında zorunlu hale gelen 12 yıllık eğitimin son 4 yılının Açık Öğretim Liseleri’nde tamamlanabilecek olması nedeniyle artmıştı. Ancak açık liselerin iş ve işlemleri ile sınav organizasyonunu yürüten MEB’in Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü (YEĞİTEK) ile Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü arasındaki resmi yazışmalar bir skandalı ortaya çıkardı.

Buna göre 2012-2013 öğretim yılı I. Dönem Sınavı sonrası YEĞİTEK Ölçme, Değerlendirme ve Yerleştirme Birimi’nden 8 bin 716 adayın bazı derslere ilişkin sonuçları, gönderilmesi gereken Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne yollanmadı. Bu durum ancak Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nün YEĞİTEK’i uyarması sonrası ortaya çıktı.

11-12 Mayıs 2013 tarihinde yapılan II. Dönem Sınavı sonrası da 27 adayın sonuçları ‘hata’nın daha sonra fark edilmesinin ardından ikinci kez değerlendirmeye alındı.

YEĞİTEK’te sınavlar nedeniyle yaşanan sorunlar yüzünden kısa bir süre önce üst düzey değişiklik olmasına karşın yeni gelen Grup Başkanvekili Mustafa Nadir Çalış döneminde de aynı sorunlar yaşanmaya devam etti.

Sonuçlar hatalı

Mustafa Nadir Çalış, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne 8 Ağustos 2013 tarihinde kendi imzasıyla yazdığı yazıda ‘hatalı’ işlem yaptıklarını ifade etti. Çalış, sayı vermekten kaçınarak ‘bazı adayların’ cevap kâğıtlarını yeniden değerlendirip yolladıklarını bildirdi.

Aynı yazıda bir ‘hata’ daha yapıldığı itiraf edilerek, ‘Seçmeli Dil ve Anlatım-5’ dersinin cevap anahtarının değiştirilmesinin yeni değerlendirmeyi zorunlu kıldığı vurgulandı.

Sistem açısından, cevap anahtarında sonradan yapılan bir ‘değişiklik’ işlerin baştan nasıl ‘yanlış’ yapıldığına önemli bir gösterge olarak değerlendirildi. Söz konusu ‘Seçmeli Dil ve Anlatım-5’ dersi cevap kâğıtlarında ‘hata’ yapılan 382 aday için bulunan çözüm ise hepsine ‘geçer not’ olan 45 puan verilerek konunun kapatılması oldu. Bunun nedeni, ‘Seçmeli Dil ve Anlatım-5’ dersinden sınava giren öğrencilerin ‘hata’nın fark edildiği tarihte üniversite sınavına girmiş olmaları. Yani sonradan fark edilen ‘hata’nın ‘doğru’ şekilde düzeltmesi de yeni sorunları beraberinde getirecekti.

Son Güncelleme: Pazartesi, 28 Ekim 2013 09:10

Gösterim: 1776


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.