Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, eş özründen ataması yapılmayan öğretmenlerin mağdur edilmesinden dolayı MEB’e tepki gösterdi

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, sendika üyesi bir kadın öğretmenin eş özrüne dayalı olarak İzmir’e atanmak için yaptığı başvurunun “alanında boş kontenjan olmadığı” gerekçesiyle reddedildiğini ifade ederek, duruma tepki gösterdi. Bostan, “Aile bütünlüğünü koruması gereken bir kurum olan MEB’in binlerce mahkeme kararına rağmen tam aksine işlem yapması bir türlü anlaşılamamaktadır” dedi.

Yazılı bir açıklama yapan Hanefi Bostan, “İstanbul’da görev yapan bir bayan öğretmen üyemiz, eş özrüne dayalı olarak İzmir iline atanmak için 2012 yılı Öğretmenlerin Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirme Kılavuzunda bulunan hükümlere göre başvuru yaptığı, ancak atanmak istediği İzmir ilinde 'Alanında boş kontenjan' bulunmadığı gerekçesiyle eş durumundan atama isteğinin reddedilmesi üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’na dava açılmıştır. Sendika Avukatımız Şahin Zenginal tarafından İstanbul İdari Mahkemesi'ne açılan davada, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermiştir” dedi.

Mahkemenin kararını değerlendiren Bostan, İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 27 Aralık 2012 tarihinde oy birliğiyle aldığı 2012/1935 esas nolu kararında şun ifadelerin yer aldığını söyledi:

'Anayasal güvence altında bulunan aile bütünlüğü ilkesi göz ardı edilerek, eş durumu mazereti nedeniyle yapılan iller arası eş özrüne dayanılarak atanma talebinin, mer’i mevzuat uyarınca kadro durumuna bakılmaksızın öncelikli olarak yerine getirilmesi gerekirken, yapılan başvurunun atanmak isteği ilde 'boş kontenjan bulunmadığı…' gerekçe gösterilerek reddine ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde eşitlik, hakkaniyet ve yukarıda yer alan Anayasa ve diğer mevzuat hükümlerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Dava konusu işlemin eş özrüne dayalı atama olması, eşlerin ayrı yaşamasının aile bütünlüğünü bozacağı nedeniyle uygulaması halinde telafisi güç veya imkansız maddi ve manevi zararlar doğuracağı kaçınılmazdır. Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 Sayılı Kanunun 27. Maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına oy birliğiyle karar verilmiştir.'

"ÖĞRETMENLERİMİZİN KURU SÖZLERE KARNI TOKTUR"

“Aile bütünlüğünü koruması gereken bir kurum olan MEB’in binlerce mahkeme kararına rağmen tam aksine işlem yapması bir türlü anlaşılamamaktadır” diyen Bostan şunları söyledi:

"Ümit edilir ki bu ve benzeri yargı kararlarından sonra MEB kendine bir çeki düzen vererek buna benzer hak gasbına yönelik işlemlerden vazgeçer ve bir an evvel eş durumu atamalarını gerçekleştirir. Zira haksızlık ve zulümle abat olunamayacağını hâlâ anlayamadılar mı? Mahkeme kararlarına rağmen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer özür grubu tayinlerine yönelik çok katı bir tutum sergilemekte, aileleri birbirinden koparmakta sakınca görmemektedir. Başbakan ise ailenin önemini konuşmalarında sıkça dile getirmektedir. Hatta Başbakan ‘Aile değerlerimiz, milli bekamızın en önemli teminatıdır’ şeklinde bilboardlara ilan vermiştir. Şayet Başbakan ailenin kutsiyetini vurgulamak, aile değerlerinin önemini belirtmek için bilboardlara ilan veriyorsa, vatandaşlarımıza ‘üç çocuk yapın’ diye çağrıda bulunuyorsa, bu durumda gereğini yerine getirmelidir. Dolayısıyla ilanın sahibi olan Başbakan’ın, bunun aksi bir davranışta bulunması abesle iştigal olur. Öğretmenlerimizin kuru sözlere karnı toktur. Cicili bicili ifadelerle, fiyakalı, cilalı ilanlarla insanların yüzünü güldüremezsiniz. Önemli olan bu sözleri yerine getirme kudretine ve kararlılığına sahip olmaktır. Başbakan sözlerinin arkasında durmalı ve aileleri paramparça eden Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e 'bu aileleri birleştirin' demelidir."

Şubat ataması mutlaka yapılmalı

Sendika olarak Milli Eğitim Bakanlığı'nı kınadıklarını belirten Hanefi Bostan, “Sendikamızın; ailelerin parçalanmaması, çocukların annesiz, babasız kalmaması, sağlık ve öğrenim özrü mağdurlarının daha fazla acı yaşamaması için Ankara’da birçok noktada luna ve bilboardlarda yer alan 'Ailemi Geri İstiyorum. Aile bütünlüğü için, 2012 Şubat’ta atanan öğretmenleri de kapsayan İl-İlçe Emri ile birlikte 2013 Şubat’ın da kapsamlı özür grubu ataması istiyoruz’ yazılı ilanlar vererek Milli Eğitim Bakanını uyandırmak istedik. Sonunda bize bunu da yaptıran Milli Eğitim Bakanlığı'nı bir kez daha kınıyoruz. Bakanlık; eş, sağlık ve öğrenim özrü tayinlerinin önüne ördüğü duvarları artık yıkmalı ve Şubat ayında mutlaka özür grubu tayini yapmalıdır” diye konuştu.

> ‘Öğretmenlerimizin kuru sözlere karnı toktur’

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, eş özründen ataması yapılmayan öğretmenlerin mağdur edilmesinden dolayı MEB’e tepki gösterdi

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, sendika üyesi bir kadın öğretmenin eş özrüne dayalı olarak İzmir’e atanmak için yaptığı başvurunun “alanında boş kontenjan olmadığı” gerekçesiyle reddedildiğini ifade ederek, duruma tepki gösterdi. Bostan, “Aile bütünlüğünü koruması gereken bir kurum olan MEB’in binlerce mahkeme kararına rağmen tam aksine işlem yapması bir türlü anlaşılamamaktadır” dedi.

Yazılı bir açıklama yapan Hanefi Bostan, “İstanbul’da görev yapan bir bayan öğretmen üyemiz, eş özrüne dayalı olarak İzmir iline atanmak için 2012 yılı Öğretmenlerin Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirme Kılavuzunda bulunan hükümlere göre başvuru yaptığı, ancak atanmak istediği İzmir ilinde 'Alanında boş kontenjan' bulunmadığı gerekçesiyle eş durumundan atama isteğinin reddedilmesi üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’na dava açılmıştır. Sendika Avukatımız Şahin Zenginal tarafından İstanbul İdari Mahkemesi'ne açılan davada, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermiştir” dedi.

Mahkemenin kararını değerlendiren Bostan, İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 27 Aralık 2012 tarihinde oy birliğiyle aldığı 2012/1935 esas nolu kararında şun ifadelerin yer aldığını söyledi:

'Anayasal güvence altında bulunan aile bütünlüğü ilkesi göz ardı edilerek, eş durumu mazereti nedeniyle yapılan iller arası eş özrüne dayanılarak atanma talebinin, mer’i mevzuat uyarınca kadro durumuna bakılmaksızın öncelikli olarak yerine getirilmesi gerekirken, yapılan başvurunun atanmak isteği ilde 'boş kontenjan bulunmadığı…' gerekçe gösterilerek reddine ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde eşitlik, hakkaniyet ve yukarıda yer alan Anayasa ve diğer mevzuat hükümlerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Dava konusu işlemin eş özrüne dayalı atama olması, eşlerin ayrı yaşamasının aile bütünlüğünü bozacağı nedeniyle uygulaması halinde telafisi güç veya imkansız maddi ve manevi zararlar doğuracağı kaçınılmazdır. Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 Sayılı Kanunun 27. Maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına oy birliğiyle karar verilmiştir.'

"ÖĞRETMENLERİMİZİN KURU SÖZLERE KARNI TOKTUR"

“Aile bütünlüğünü koruması gereken bir kurum olan MEB’in binlerce mahkeme kararına rağmen tam aksine işlem yapması bir türlü anlaşılamamaktadır” diyen Bostan şunları söyledi:

"Ümit edilir ki bu ve benzeri yargı kararlarından sonra MEB kendine bir çeki düzen vererek buna benzer hak gasbına yönelik işlemlerden vazgeçer ve bir an evvel eş durumu atamalarını gerçekleştirir. Zira haksızlık ve zulümle abat olunamayacağını hâlâ anlayamadılar mı? Mahkeme kararlarına rağmen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer özür grubu tayinlerine yönelik çok katı bir tutum sergilemekte, aileleri birbirinden koparmakta sakınca görmemektedir. Başbakan ise ailenin önemini konuşmalarında sıkça dile getirmektedir. Hatta Başbakan ‘Aile değerlerimiz, milli bekamızın en önemli teminatıdır’ şeklinde bilboardlara ilan vermiştir. Şayet Başbakan ailenin kutsiyetini vurgulamak, aile değerlerinin önemini belirtmek için bilboardlara ilan veriyorsa, vatandaşlarımıza ‘üç çocuk yapın’ diye çağrıda bulunuyorsa, bu durumda gereğini yerine getirmelidir. Dolayısıyla ilanın sahibi olan Başbakan’ın, bunun aksi bir davranışta bulunması abesle iştigal olur. Öğretmenlerimizin kuru sözlere karnı toktur. Cicili bicili ifadelerle, fiyakalı, cilalı ilanlarla insanların yüzünü güldüremezsiniz. Önemli olan bu sözleri yerine getirme kudretine ve kararlılığına sahip olmaktır. Başbakan sözlerinin arkasında durmalı ve aileleri paramparça eden Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e 'bu aileleri birleştirin' demelidir."

Şubat ataması mutlaka yapılmalı

Sendika olarak Milli Eğitim Bakanlığı'nı kınadıklarını belirten Hanefi Bostan, “Sendikamızın; ailelerin parçalanmaması, çocukların annesiz, babasız kalmaması, sağlık ve öğrenim özrü mağdurlarının daha fazla acı yaşamaması için Ankara’da birçok noktada luna ve bilboardlarda yer alan 'Ailemi Geri İstiyorum. Aile bütünlüğü için, 2012 Şubat’ta atanan öğretmenleri de kapsayan İl-İlçe Emri ile birlikte 2013 Şubat’ın da kapsamlı özür grubu ataması istiyoruz’ yazılı ilanlar vererek Milli Eğitim Bakanını uyandırmak istedik. Sonunda bize bunu da yaptıran Milli Eğitim Bakanlığı'nı bir kez daha kınıyoruz. Bakanlık; eş, sağlık ve öğrenim özrü tayinlerinin önüne ördüğü duvarları artık yıkmalı ve Şubat ayında mutlaka özür grubu tayini yapmalıdır” diye konuştu.

Son Güncelleme: Perşembe, 17 Ocak 2013 09:23

Gösterim: 1477

Ceylanpınar'da okullar Suriye'deki komşu Rasulayn bölgesindeki çatışmaların yoğunlaşması üzerine tatil edildi

Suriye’nin Haseki iline bağlı Rasulayn bölgesindeki çatışma şiddetlenirken, Ceylanpınar’da okullar güvenlik amaçlı tatil edildi.

Akşam saatlerinde ÖSO ve PYD arasında başlayan çatışma aralıksız devam ederken, çatışma sesleri Şanlıurfa’nın sınıra sıfır noktasında bulunan Ceylanpınar ilçesinden duyulmaya başladı.

Güvenlik gerekçesiyle sınıra sıfır noktada bulunan Ceylanpınar ilçesinde okulların yarın Kaymakamlık tarafından güvenlik amaçlı tatil edildiği açıklandı. Açıklama belediyeye ait hoparlörle anons edildi.

> Ceylanpınar'da eğitime savaş engeli

Ceylanpınar'da okullar Suriye'deki komşu Rasulayn bölgesindeki çatışmaların yoğunlaşması üzerine tatil edildi

Suriye’nin Haseki iline bağlı Rasulayn bölgesindeki çatışma şiddetlenirken, Ceylanpınar’da okullar güvenlik amaçlı tatil edildi.

Akşam saatlerinde ÖSO ve PYD arasında başlayan çatışma aralıksız devam ederken, çatışma sesleri Şanlıurfa’nın sınıra sıfır noktasında bulunan Ceylanpınar ilçesinden duyulmaya başladı.

Güvenlik gerekçesiyle sınıra sıfır noktada bulunan Ceylanpınar ilçesinde okulların yarın Kaymakamlık tarafından güvenlik amaçlı tatil edildiği açıklandı. Açıklama belediyeye ait hoparlörle anons edildi.

Son Güncelleme: Perşembe, 17 Ocak 2013 10:11

Gösterim: 1570

TÜBİTAK, evrim teorisinin sansürlenmesiyle ilgili çıkan haberlerin doğruları yansıtmadığını bildirdi.

TÜBİTAK'tan yapılan yazılı açıklamada, son günlerde bazı basın yayın organlarında, kurumun ''evrim teorisi'' ile ilgili bilimsel yayınları hakkında bilgi eksikliğinden kaynaklanan haberlerin yer aldığı belirtildi.

Evrim teorisinin sansürlenmesiyle ilgili çıkan haberlerin doğruları yansıtmadığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bu konuyla ilgili olarak ne Bilim Kurulumuzda ne de Yayın Danışma ve Değerlendirme Kurulumuzda herhangi bir karar alınmadığı gibi gündem dahi olmamıştır. Bilakis TÜBİTAK, dünyadaki tüm bilimsel araştırmaları ve gelişmeleri yakından takip etmekte, bu yayınları gerek akademik gerekse de popüler bilim kitapları olarak yayımlamayı sürdürmektedir.''

Ayrıca haberlerde adı geçen yazar ve kitaplar konusunda TÜBİTAK'ın herhangi sansürünün söz konusu olmadığı vurgulanan açıklamada, ''Konu tamamen yayın hakkı sözleşmelerinin yenilenmesi süreçleri ve teklif haklarıyla ilgili olup, evrim teorisi yayınlarının kaldırmasıyla ilgili değildir. Kaldı ki evrim teorisi konusunda halihazırda hem yayında hem de baskı programında kitaplarımız bulunmaktadır'' ifadelerine yer verildi.

> TÜBİTAK, sansür iddialarına cevap verdi

TÜBİTAK, evrim teorisinin sansürlenmesiyle ilgili çıkan haberlerin doğruları yansıtmadığını bildirdi.

TÜBİTAK'tan yapılan yazılı açıklamada, son günlerde bazı basın yayın organlarında, kurumun ''evrim teorisi'' ile ilgili bilimsel yayınları hakkında bilgi eksikliğinden kaynaklanan haberlerin yer aldığı belirtildi.

Evrim teorisinin sansürlenmesiyle ilgili çıkan haberlerin doğruları yansıtmadığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bu konuyla ilgili olarak ne Bilim Kurulumuzda ne de Yayın Danışma ve Değerlendirme Kurulumuzda herhangi bir karar alınmadığı gibi gündem dahi olmamıştır. Bilakis TÜBİTAK, dünyadaki tüm bilimsel araştırmaları ve gelişmeleri yakından takip etmekte, bu yayınları gerek akademik gerekse de popüler bilim kitapları olarak yayımlamayı sürdürmektedir.''

Ayrıca haberlerde adı geçen yazar ve kitaplar konusunda TÜBİTAK'ın herhangi sansürünün söz konusu olmadığı vurgulanan açıklamada, ''Konu tamamen yayın hakkı sözleşmelerinin yenilenmesi süreçleri ve teklif haklarıyla ilgili olup, evrim teorisi yayınlarının kaldırmasıyla ilgili değildir. Kaldı ki evrim teorisi konusunda halihazırda hem yayında hem de baskı programında kitaplarımız bulunmaktadır'' ifadelerine yer verildi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 16 Ocak 2013 15:52

Gösterim: 1555

YÖK yasa taslağının yetersiz olduğunu savunan üniversiteler, açık kalan kontenjanlar için taban puanının düşürülmesini istiyor

Yükseköğretimin geleceğini belirlemek, Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırmak için yeniden düzenlenen YÖK yasa taslağı hükümet ve üniversitelerden destek görmedi. Düzenlenen toplantıda bir araya gelen Vakıf Üniversiteler Birliği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Sarıcaoğlu. Türkiye Odalar Borsalar Birliği Yükseköğretim Meclisi Başkanı Bekir Okan ve İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın yaptıkları ortak açıklamada, düzenlenen YÖK taslağı ile Türkiye'nin ileriye taşınmasının mümkün olmadığını belirterek, şunları söylediler: "Geçtiğimiz yıl 1.7 milyon öğrenci sınava girdi. 700 bin öğrenci dışarıda kaldı. Bir tarafta talep varken, bir tarafta üniversitelerde kontenjan açığı var. Bu durum, anlaşılır bir durum değil. Öğrenciler, üniversite okumak için liseye gidiyor. Üniversiteler bölüm açmış. Bölüm için öğretim üyelerini görevlendirmiş. Fiziki imkânlar sağlanmış. Laboratuvarlar kurulmuş. 100 öğrenci yerine, ancak 10 öğrenciyi okutabiliyorsunuz. Bu durum hem ekonomiye hem ülkeye ve ülkenin geleceğine zarar veriyor."

NELER YAPILMALI?

Üniversite adayları, her yıl girdikleri sınav sonucunda tercih ettikleri bölümlere, aldıkları puanlar karşılığında yerleşiyorlar. Yerleştirme işlemi sona erdiğinde, üniversitelerde boş kontenjanlar kalıyor. Boş kontenjanlara yerleşmek isteyen öğrencinin puanı, o bölüme en son giren öğrencinin puanının altında olmaması gerekiyor. Bu nedenle boş kontenjanlara başvuru yapılamıyor. YÖK'ün açık kalan kontenjanlarda, taban puanı düşürmesini isteyen üniversiteler, yabancı öğrencilerin Türkiye'ye gelmesini sağlamak için çalışma yapılmasını ve birkaç yıl yabancı öğrencilerin bir kısmına devlet bursu verilmesi gerektiğini dile getirdiler.

TASLAKTA NELER OLMALI?

 Ar-Ge ve İnovasyon.

 Yükseköğretimin finasmanı.

 Üniversite ve sanayi işbirliği.

 Akreditasyon.

 Yurtdışından öğrenci alımının teşviki.

(Yaşar Özay Sabah)

> Üniversiteler boş kalmasın

YÖK yasa taslağının yetersiz olduğunu savunan üniversiteler, açık kalan kontenjanlar için taban puanının düşürülmesini istiyor

Yükseköğretimin geleceğini belirlemek, Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırmak için yeniden düzenlenen YÖK yasa taslağı hükümet ve üniversitelerden destek görmedi. Düzenlenen toplantıda bir araya gelen Vakıf Üniversiteler Birliği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Sarıcaoğlu. Türkiye Odalar Borsalar Birliği Yükseköğretim Meclisi Başkanı Bekir Okan ve İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın yaptıkları ortak açıklamada, düzenlenen YÖK taslağı ile Türkiye'nin ileriye taşınmasının mümkün olmadığını belirterek, şunları söylediler: "Geçtiğimiz yıl 1.7 milyon öğrenci sınava girdi. 700 bin öğrenci dışarıda kaldı. Bir tarafta talep varken, bir tarafta üniversitelerde kontenjan açığı var. Bu durum, anlaşılır bir durum değil. Öğrenciler, üniversite okumak için liseye gidiyor. Üniversiteler bölüm açmış. Bölüm için öğretim üyelerini görevlendirmiş. Fiziki imkânlar sağlanmış. Laboratuvarlar kurulmuş. 100 öğrenci yerine, ancak 10 öğrenciyi okutabiliyorsunuz. Bu durum hem ekonomiye hem ülkeye ve ülkenin geleceğine zarar veriyor."

NELER YAPILMALI?

Üniversite adayları, her yıl girdikleri sınav sonucunda tercih ettikleri bölümlere, aldıkları puanlar karşılığında yerleşiyorlar. Yerleştirme işlemi sona erdiğinde, üniversitelerde boş kontenjanlar kalıyor. Boş kontenjanlara yerleşmek isteyen öğrencinin puanı, o bölüme en son giren öğrencinin puanının altında olmaması gerekiyor. Bu nedenle boş kontenjanlara başvuru yapılamıyor. YÖK'ün açık kalan kontenjanlarda, taban puanı düşürmesini isteyen üniversiteler, yabancı öğrencilerin Türkiye'ye gelmesini sağlamak için çalışma yapılmasını ve birkaç yıl yabancı öğrencilerin bir kısmına devlet bursu verilmesi gerektiğini dile getirdiler.

TASLAKTA NELER OLMALI?

 Ar-Ge ve İnovasyon.

 Yükseköğretimin finasmanı.

 Üniversite ve sanayi işbirliği.

 Akreditasyon.

 Yurtdışından öğrenci alımının teşviki.

(Yaşar Özay Sabah)

Son Güncelleme: Perşembe, 17 Ocak 2013 08:01

Gösterim: 1420

Memur-Sen Konfederasyonu kamuda kılık-kıyafet serbestisi tanınması amacıyla imza kampanyası başlattı.

Sıhhıye metro durağı çıkışında kurulan stantlarda başlatılan kampanyaya, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Alperen Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Serkan Tüzün, MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.

Ahmet Gündoğdu, buradaki konuşmasında, Başbakanlığa sunulmak üzere ''Kamuda Kılık-Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 milyon İmza'' toplama kararı aldıklarını belirterek, öğrencilere kısmı olarak kıyafet serbestisi getirildiğini, seçebilme hakkının kamu çalışanlarına da getirilmesi gerektiğini ifade etti.

Gündoğdu, kampanya kapsamında aynı anda 23 merkezde daha imza toplayacaklarını, imzaları başbakanlığa sunacaklarını bildirdi.

> Kılık-kıyafet serbestliği için imza kampanyası

Memur-Sen Konfederasyonu kamuda kılık-kıyafet serbestisi tanınması amacıyla imza kampanyası başlattı.

Sıhhıye metro durağı çıkışında kurulan stantlarda başlatılan kampanyaya, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Alperen Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Serkan Tüzün, MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.

Ahmet Gündoğdu, buradaki konuşmasında, Başbakanlığa sunulmak üzere ''Kamuda Kılık-Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 milyon İmza'' toplama kararı aldıklarını belirterek, öğrencilere kısmı olarak kıyafet serbestisi getirildiğini, seçebilme hakkının kamu çalışanlarına da getirilmesi gerektiğini ifade etti.

Gündoğdu, kampanya kapsamında aynı anda 23 merkezde daha imza toplayacaklarını, imzaları başbakanlığa sunacaklarını bildirdi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 16 Ocak 2013 13:47

Gösterim: 1553


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.