Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Dr. Gülsen Meral, okul öncesi mutlaka yapılması gereken muayeneleri ve tetkikleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

okul_basarisiOkul çağı çocuklarının fiziksel, ruhsal ve zihinsel sağlıkları okul başarısını çok yakından etkiliyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülsen Meral, “Okul başarısızlığı olan çocuklarda sorunun yalnızca akademik açıdan değerlendirilmemesi gerekir. Bu dönemde çocuklarımızın sağlıklı bir beyin ve vücut gelişimi için kontrollerinin yapılarak sağlık sorunlarının tedavi edilmesi onları hem kış hastalıklarına karşı korunaklı kılacak hem de beyin ve vücut gelişiminin dengeli olmasını sağlayacaktır” diyor. 

 1.MOTOR ve BİLİŞSEL GELİŞİM KONTROLÜ

Çocukların okul başarısı için rutin fiziksel büyüme ve gelişme takibinin yanında motor ve bilişsel gelişimleri için testlerinin de okul öncesi yapılması şart. Bu aynı zamanda, çocuğun öğrenmeye yatkın olduğu ağırlıklı duyularının tespiti, dolayısıyla akademik başarısı için faydalı. Zira kimi çocukların işitsel öğrenmeleri ön plandayken kimi çocukların görsel öğrenme becerileri ön planda olabiliyor.

 2.GÖRME ve İŞİTME TESTİ

Okula başlamadan önce görme ve işitme testlerinin yapılması okul başarısı için olmazsa olmaz kurallar arasında yer alıyor. Çünkü duyma ya da görme fonksiyonlarının yeteri kadar sağlıklı olmadığının farkına varılmaması çocuğun “başarısızım”, “yapamıyorum” diyerek kendine güvenini kaybetmesine ve içine kapanmasına da neden oluyor. Ayrıca, görmede sıkıntı olmasa da iki senede bir göz muayenesini yenilemek gerekiyor.

 3.DEMİR EKSİKLİĞİNE KARŞI KAN TAHLİLİ

Çocukluk çağında en sık rastlanan sorunlardan biri de demir eksikliği anemisi. Kansızlık (demir eksikliği anemisi) çocukların zeka gelişimini ve beraberinde okul başarısını etkileyen çok önemli bir sorun. Ancak tespiti ve tedavisi de bir o kadar basit. Bu nedenle böyle önemli bir sorunun okul öncesinde araştırılması şart.

 4.MİNERAL ve VİTAMİN KONTROLÜ

Çocukların yaşına uygun beyin fonksiyonlarının düzgün çalışması ve bedensel gelişimi için D vitamini, B vitamini ve çinko gibi vücudun işlevinde elzem olan vitamin ve minerallerin kandaki yeterlilik düzeyinin kontrolünün yapılması büyük önem taşıyor.

 5.BÜYÜME GELİŞME MUAYENESİ

Çocukların kendi yaşıtlarına göre kilo ve boy gelişiminde sapma olup olmadığı, sapma varsa nedenlerinin öğrenilmesi, tedaviye başlanması gerekiyor. Beynin ve vücudun sağlıklı çalışması için genel bir check up muayenesinde fayda var.

 6.DENGELİ BESLENMENİN DÜZENLENMESİ

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülsen Meral, “Okul başarısının altın kurallarından biri de beslenmedir. Yapılan çalışmalarda; sabah erken başlanan bir kahvaltı ile okul başarısı arasında yakın ilişki olduğu gösterilmiştir. Beslenmesinde karbonhidrat, protein ve yağ dengesi yaşına uygun olmalıdır. Özellikle ergenlik döneminde büyümenin artması ve vücudun kalsiyum ihtiyacı sebebiyle beslenme dengesi gelecekte çocuklarımızın sağlıklı bir beden ve kemik yapısına sahip olması bakımından önemlidir” diyor.

 

 

 

 

 

 

 

> Okul başarısını etkileyen 6 öneri

Dr. Gülsen Meral, okul öncesi mutlaka yapılması gereken muayeneleri ve tetkikleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

okul_basarisiOkul çağı çocuklarının fiziksel, ruhsal ve zihinsel sağlıkları okul başarısını çok yakından etkiliyor. Acıbadem Taksim Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülsen Meral, “Okul başarısızlığı olan çocuklarda sorunun yalnızca akademik açıdan değerlendirilmemesi gerekir. Bu dönemde çocuklarımızın sağlıklı bir beyin ve vücut gelişimi için kontrollerinin yapılarak sağlık sorunlarının tedavi edilmesi onları hem kış hastalıklarına karşı korunaklı kılacak hem de beyin ve vücut gelişiminin dengeli olmasını sağlayacaktır” diyor. 

 1.MOTOR ve BİLİŞSEL GELİŞİM KONTROLÜ

Çocukların okul başarısı için rutin fiziksel büyüme ve gelişme takibinin yanında motor ve bilişsel gelişimleri için testlerinin de okul öncesi yapılması şart. Bu aynı zamanda, çocuğun öğrenmeye yatkın olduğu ağırlıklı duyularının tespiti, dolayısıyla akademik başarısı için faydalı. Zira kimi çocukların işitsel öğrenmeleri ön plandayken kimi çocukların görsel öğrenme becerileri ön planda olabiliyor.

 2.GÖRME ve İŞİTME TESTİ

Okula başlamadan önce görme ve işitme testlerinin yapılması okul başarısı için olmazsa olmaz kurallar arasında yer alıyor. Çünkü duyma ya da görme fonksiyonlarının yeteri kadar sağlıklı olmadığının farkına varılmaması çocuğun “başarısızım”, “yapamıyorum” diyerek kendine güvenini kaybetmesine ve içine kapanmasına da neden oluyor. Ayrıca, görmede sıkıntı olmasa da iki senede bir göz muayenesini yenilemek gerekiyor.

 3.DEMİR EKSİKLİĞİNE KARŞI KAN TAHLİLİ

Çocukluk çağında en sık rastlanan sorunlardan biri de demir eksikliği anemisi. Kansızlık (demir eksikliği anemisi) çocukların zeka gelişimini ve beraberinde okul başarısını etkileyen çok önemli bir sorun. Ancak tespiti ve tedavisi de bir o kadar basit. Bu nedenle böyle önemli bir sorunun okul öncesinde araştırılması şart.

 4.MİNERAL ve VİTAMİN KONTROLÜ

Çocukların yaşına uygun beyin fonksiyonlarının düzgün çalışması ve bedensel gelişimi için D vitamini, B vitamini ve çinko gibi vücudun işlevinde elzem olan vitamin ve minerallerin kandaki yeterlilik düzeyinin kontrolünün yapılması büyük önem taşıyor.

 5.BÜYÜME GELİŞME MUAYENESİ

Çocukların kendi yaşıtlarına göre kilo ve boy gelişiminde sapma olup olmadığı, sapma varsa nedenlerinin öğrenilmesi, tedaviye başlanması gerekiyor. Beynin ve vücudun sağlıklı çalışması için genel bir check up muayenesinde fayda var.

 6.DENGELİ BESLENMENİN DÜZENLENMESİ

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülsen Meral, “Okul başarısının altın kurallarından biri de beslenmedir. Yapılan çalışmalarda; sabah erken başlanan bir kahvaltı ile okul başarısı arasında yakın ilişki olduğu gösterilmiştir. Beslenmesinde karbonhidrat, protein ve yağ dengesi yaşına uygun olmalıdır. Özellikle ergenlik döneminde büyümenin artması ve vücudun kalsiyum ihtiyacı sebebiyle beslenme dengesi gelecekte çocuklarımızın sağlıklı bir beden ve kemik yapısına sahip olması bakımından önemlidir” diyor.

 

 

 

 

 

 

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Eylül 2018 11:31

Gösterim: 1846

Dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellikle karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), en çok okul hayatında belirgin hale geliyor. Erkek çocuklarında kızlara göre daha sık görülen bozukluğun tedavisi mümkün. Uzmanlar erken teşhisin önemine işaret ediyor.

basak_ayikÜsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, okul döneminde anlaşılan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun tedavi edilebildiğini söyledi.

Okula uyum haftası çok önemli

Bu hafta ilkokul 1. Sınıf öğrencileri için okula uyum haftasının başladığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, şunları söyledi:

“Okula daha rahat alışabilmeleri için milli eğitim bakanlığının normal eğitim takviminden 1 hafta erken okula gitmeye başlamaları; okulda normalden daha kısa süre kalmaları; öğretmenleri, arkadaşları ve okul ortamını tanımaya fırsatlarının olması ve ebeveynlerin onlara daha rahat eşlik etmesi sağlanıyor. Bu süreç çocukların okul ile ilgili kaygı ve korkularını azaltarak birçoğunun okula daha rahat uyum sağlamasını ve sorunsuz bir başlangıç yapmalarını sağlaması açısından çok önemli. Okula uygun zihinsel, davranışsal ve duygusal gelişim düzeyine gelen çocukların ilköğretime başlayabildiğini ancak okula başlayan her çocuğun bu gelişim alanlarında yeteri kadar beceri kazanmış olmayabildiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Okula başlama için zihinsel gelişim düzeyi ne kadar önemliyse sosyal uyum becerileri ve davranışları kontrol becerisi de o kadar önemli bir yer tutuyor.”

Öğrenmeyle ilgili sorunlar gün yüzüne çıkabilir

İlkokul ile birlikte akademik öğrenme ve sosyal uyum davranışlarının önemli hale geldiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Çocuklarda okul öncesi dönemde var olan ancak bir şekilde idare edilen bazı sorunlar bu dönemde gün yüzüne çıkabiliyor. Bunlardan birincisi öğrenmeyle ilişkili problemler; özellikle dikkat, derse adaptasyon, konsantrasyon ve öğrenme ile ilgili sorunlar çocukların akademik başarısını olumsuz yönde etkileyebilir. Sınıf içerisinde oturmakta, sınıf kurallarına uyumda sorun yaşama ile kendini gösteren hiperaktivite ve dürtüsel davranışlar ise davranış bozukluğu ile kendini gösterebilir. Bu tarz davranış ve sorunlar sadece çocuğun akademik yönden olumsuz etkilenmesine yol açmaz, bunun yanında arkadaşları tarafından dışlanmasına ve sınıfın “günah keçisi” ilan edilmelerine ve bu etki yoluyla özgüven sorunları ve depresyona sebep olabilir” uyarısında bulundu.

Okul hayatında belirginleşiyor

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB); dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “DEHB, çocuklarda en sık görülen psikiyatrik durumlardan biridir. Erkek çocuklarında kızlara göre daha sık görülür. Belirtileri erken çocukluk döneminde başlasa da en çok okul hayatında belirgin hale gelmeye başlar” uyarısında bulundu.

Bu belirtilere dikkat

Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, DEHB’nin belirtileri ile ilgili şu bilgileri verdi: “Bu çocuklarda görülen belirtiler; dikkat eksikliği, derse odaklanma ve dikkatin sürdürülmesinde problem, unutkanlık, eşya kaybetme, dış uyaranlarla (gürültü, kalabalık gibi) dikkatin çabuk dağılması, kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi görünme, dikkatsiz hatalar yapma, ders sırasında konuşma, sınıfta oturmakta güçlük çekme, sürekli yerinden kalkma isteği, sonucunu düşünmeden yapılan hareketler, sabırsızlık ve lafa dalma olarak sıralanabilir.”

DEHB tanısı alan bir çocukta bu belirtilerin hepsinin aynı zamanda bulunmayabileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Bu hastalık için alt tipler tanımlanmıştır. Birinci grupta ‘sadece dikkat eksikliği’ görülmektedir. Bu çocuklar sessiz ve sakin oldukları için genellikle okuldan hiç şikâyet gelmez. Ancak dalgın olduklarından okuldan akademik bir kazanç sağlayamazlar ve genellikle hiperaktif olan gruba göre daha geç tanı alırlar. İkinci grup ‘hiperaktivitesi olan ancak dikkatte bozulma görülmeyen grup’tur. Üçüncüsü ise ‘hem dikkat eksikliği hem de hiperaktivitenin bir arada görüldüğü çocuklar’dır” diye konuştu.

Tedavisi mümkündür

DEHB’nin nedeni ve tedavisi hakkında yapılan birçok bilimsel çalışma olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Tedavisi mümkün ve oldukça yüz güldürücüdür. Öncelikle bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından çocuğun DEHB olup olmadığı belirlenmelidir. Tedavi çocuğu hayati risk taşıyabilecek kazalardan koruyabilmek, gerçek akademik performansını ortaya koyma şansını sunmak, aşırı hareketlilik ve dürtüselliğinin kontrol altına alınması, tedavi edilmediğinde oluşabilecek riskli durumlardan korumak için gereklidir” tavsiyesinde bulundu.

> DEHB, okul döneminde belirginleşiyor

Dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellikle karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), en çok okul hayatında belirgin hale geliyor. Erkek çocuklarında kızlara göre daha sık görülen bozukluğun tedavisi mümkün. Uzmanlar erken teşhisin önemine işaret ediyor.

basak_ayikÜsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, okul döneminde anlaşılan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun tedavi edilebildiğini söyledi.

Okula uyum haftası çok önemli

Bu hafta ilkokul 1. Sınıf öğrencileri için okula uyum haftasının başladığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, şunları söyledi:

“Okula daha rahat alışabilmeleri için milli eğitim bakanlığının normal eğitim takviminden 1 hafta erken okula gitmeye başlamaları; okulda normalden daha kısa süre kalmaları; öğretmenleri, arkadaşları ve okul ortamını tanımaya fırsatlarının olması ve ebeveynlerin onlara daha rahat eşlik etmesi sağlanıyor. Bu süreç çocukların okul ile ilgili kaygı ve korkularını azaltarak birçoğunun okula daha rahat uyum sağlamasını ve sorunsuz bir başlangıç yapmalarını sağlaması açısından çok önemli. Okula uygun zihinsel, davranışsal ve duygusal gelişim düzeyine gelen çocukların ilköğretime başlayabildiğini ancak okula başlayan her çocuğun bu gelişim alanlarında yeteri kadar beceri kazanmış olmayabildiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Okula başlama için zihinsel gelişim düzeyi ne kadar önemliyse sosyal uyum becerileri ve davranışları kontrol becerisi de o kadar önemli bir yer tutuyor.”

Öğrenmeyle ilgili sorunlar gün yüzüne çıkabilir

İlkokul ile birlikte akademik öğrenme ve sosyal uyum davranışlarının önemli hale geldiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Çocuklarda okul öncesi dönemde var olan ancak bir şekilde idare edilen bazı sorunlar bu dönemde gün yüzüne çıkabiliyor. Bunlardan birincisi öğrenmeyle ilişkili problemler; özellikle dikkat, derse adaptasyon, konsantrasyon ve öğrenme ile ilgili sorunlar çocukların akademik başarısını olumsuz yönde etkileyebilir. Sınıf içerisinde oturmakta, sınıf kurallarına uyumda sorun yaşama ile kendini gösteren hiperaktivite ve dürtüsel davranışlar ise davranış bozukluğu ile kendini gösterebilir. Bu tarz davranış ve sorunlar sadece çocuğun akademik yönden olumsuz etkilenmesine yol açmaz, bunun yanında arkadaşları tarafından dışlanmasına ve sınıfın “günah keçisi” ilan edilmelerine ve bu etki yoluyla özgüven sorunları ve depresyona sebep olabilir” uyarısında bulundu.

Okul hayatında belirginleşiyor

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun (DEHB); dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “DEHB, çocuklarda en sık görülen psikiyatrik durumlardan biridir. Erkek çocuklarında kızlara göre daha sık görülür. Belirtileri erken çocukluk döneminde başlasa da en çok okul hayatında belirgin hale gelmeye başlar” uyarısında bulundu.

Bu belirtilere dikkat

Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, DEHB’nin belirtileri ile ilgili şu bilgileri verdi: “Bu çocuklarda görülen belirtiler; dikkat eksikliği, derse odaklanma ve dikkatin sürdürülmesinde problem, unutkanlık, eşya kaybetme, dış uyaranlarla (gürültü, kalabalık gibi) dikkatin çabuk dağılması, kendisiyle konuşulurken dinlemiyormuş gibi görünme, dikkatsiz hatalar yapma, ders sırasında konuşma, sınıfta oturmakta güçlük çekme, sürekli yerinden kalkma isteği, sonucunu düşünmeden yapılan hareketler, sabırsızlık ve lafa dalma olarak sıralanabilir.”

DEHB tanısı alan bir çocukta bu belirtilerin hepsinin aynı zamanda bulunmayabileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Bu hastalık için alt tipler tanımlanmıştır. Birinci grupta ‘sadece dikkat eksikliği’ görülmektedir. Bu çocuklar sessiz ve sakin oldukları için genellikle okuldan hiç şikâyet gelmez. Ancak dalgın olduklarından okuldan akademik bir kazanç sağlayamazlar ve genellikle hiperaktif olan gruba göre daha geç tanı alırlar. İkinci grup ‘hiperaktivitesi olan ancak dikkatte bozulma görülmeyen grup’tur. Üçüncüsü ise ‘hem dikkat eksikliği hem de hiperaktivitenin bir arada görüldüğü çocuklar’dır” diye konuştu.

Tedavisi mümkündür

DEHB’nin nedeni ve tedavisi hakkında yapılan birçok bilimsel çalışma olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “Tedavisi mümkün ve oldukça yüz güldürücüdür. Öncelikle bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından çocuğun DEHB olup olmadığı belirlenmelidir. Tedavi çocuğu hayati risk taşıyabilecek kazalardan koruyabilmek, gerçek akademik performansını ortaya koyma şansını sunmak, aşırı hareketlilik ve dürtüselliğinin kontrol altına alınması, tedavi edilmediğinde oluşabilecek riskli durumlardan korumak için gereklidir” tavsiyesinde bulundu.

Son Güncelleme: Pazartesi, 17 Eylül 2018 13:33

Gösterim: 1312

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Öztürk, çocuklarda "yaramazlık" olarak tanımlanan davranış bozukluğunun, "dürtüsellik" olarak adlandırılan bir hastalık olabileceği uyarısında bulundu.

 

hiperaktivite_cocukTürkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı ve Çocuk Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Mücahit Öztürk, çocuklarda "yaramazlık" olarak tanımlanan davranış bozukluğunun, "dürtüsellik (kontrol sorunu)" olarak adlandırılan bir hastalık olabileceği uyarısında bulunarak, "Dürtüselliği olan çocuklar, erken dönemde tedavi olmadıklarında, ileri dönemlerde ciddi davranış bozukluğu, sosyal, akademik ve ahlaki anlamda sorunlar yaşayabilir" dedi.

 

Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocuklardaki davranış bozukluğu problemi nedeniyle ebeveynlerin ve okul döneminde de öğretmenlerin önemli sorunlar yaşadığını ifade etti. Kontrol problemi (dürtüselliği) bulunan çocukların, erken dönemde tedavi olmadıklarında sorunlar yaşayabileceğini belirten Öztürk, "Bir grup çocuk var ki, ona 'dürtüselliği olan çocuk' diyoruz. Bu çocuklar, kurallar koyulsa uymuyor, 'yapma 'denilenin tersini yapıyor, yani kendini frenleyemiyorlar. Bunun artık bir hastalık olduğunu biliyoruz" dedi.

 

Öztürk, dürtüselliğin, "dikkat eksikliliği", "hiper aktivite bozukluğu" denilen hastalığın bir alt gurubu olarak tanımlandığını belirterek, şunları söyledi: "Bu çocuklar yapması gerekenleri çok iyi biliyor. Arkadaşına şiddet uygulama, kötü söz söyleme ya da sınıfın düzenini bozma ve evdeki kurallara uymama gibi olumsuz davranışlarından sonra bu duruma çok üzülüyor ama bir süre sonra tekrar yapıyor. Konuştuğunuzda size hak veriyor ama kendilerini durduramıyorlar. Erken çocukluk döneminde yani 5-6 yaş grubundan önce çocuklar, içerisinde bulundukları durumu 'Anne aslında yapmak istemiyorum ama içimden bir şey bana bunu yaptırıyor' diye ifade ediyor."

 

Okul başarısını da gelecek yaşamını da tehdit ediyor

 

Çocuklarda dürtüselliğin, doğru yaklaşım sergilenmezse bir kısır döngü halinde sürüp gittiğini ve bunun çocuğun hem okul başarısını hem de gelecek yaşamını olumsuz etkilediğini dile getiren Öztürk, "Dürtüselliği olan çocuklar, erken dönemde tedavi olmadıklarında, ileri dönemlerde ciddi davranış bozukluğu, sosyal, akademik ve ahlaki anlamda sorunlar yaşayabilir. Bu çocuklar zekaları iyi olsa bile öğrenmeyi adeta ret ediyorlar. Çoğunda dikkat konsantrasyon problemi ve buna bağlı gelişen akademik başarısızlık dönemi yaşıyorlar. Okula devam problemi oluyor, özelikle ortaokul ve lise dönemlerinde okula gitmeme sorunları oluyor" sözlerine yer verdi.


> Çocuğunuzun 'yaramazlığı' bir hastalık olabilir

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Öztürk, çocuklarda "yaramazlık" olarak tanımlanan davranış bozukluğunun, "dürtüsellik" olarak adlandırılan bir hastalık olabileceği uyarısında bulundu.

 

hiperaktivite_cocukTürkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı ve Çocuk Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Mücahit Öztürk, çocuklarda "yaramazlık" olarak tanımlanan davranış bozukluğunun, "dürtüsellik (kontrol sorunu)" olarak adlandırılan bir hastalık olabileceği uyarısında bulunarak, "Dürtüselliği olan çocuklar, erken dönemde tedavi olmadıklarında, ileri dönemlerde ciddi davranış bozukluğu, sosyal, akademik ve ahlaki anlamda sorunlar yaşayabilir" dedi.

 

Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocuklardaki davranış bozukluğu problemi nedeniyle ebeveynlerin ve okul döneminde de öğretmenlerin önemli sorunlar yaşadığını ifade etti. Kontrol problemi (dürtüselliği) bulunan çocukların, erken dönemde tedavi olmadıklarında sorunlar yaşayabileceğini belirten Öztürk, "Bir grup çocuk var ki, ona 'dürtüselliği olan çocuk' diyoruz. Bu çocuklar, kurallar koyulsa uymuyor, 'yapma 'denilenin tersini yapıyor, yani kendini frenleyemiyorlar. Bunun artık bir hastalık olduğunu biliyoruz" dedi.

 

Öztürk, dürtüselliğin, "dikkat eksikliliği", "hiper aktivite bozukluğu" denilen hastalığın bir alt gurubu olarak tanımlandığını belirterek, şunları söyledi: "Bu çocuklar yapması gerekenleri çok iyi biliyor. Arkadaşına şiddet uygulama, kötü söz söyleme ya da sınıfın düzenini bozma ve evdeki kurallara uymama gibi olumsuz davranışlarından sonra bu duruma çok üzülüyor ama bir süre sonra tekrar yapıyor. Konuştuğunuzda size hak veriyor ama kendilerini durduramıyorlar. Erken çocukluk döneminde yani 5-6 yaş grubundan önce çocuklar, içerisinde bulundukları durumu 'Anne aslında yapmak istemiyorum ama içimden bir şey bana bunu yaptırıyor' diye ifade ediyor."

 

Okul başarısını da gelecek yaşamını da tehdit ediyor

 

Çocuklarda dürtüselliğin, doğru yaklaşım sergilenmezse bir kısır döngü halinde sürüp gittiğini ve bunun çocuğun hem okul başarısını hem de gelecek yaşamını olumsuz etkilediğini dile getiren Öztürk, "Dürtüselliği olan çocuklar, erken dönemde tedavi olmadıklarında, ileri dönemlerde ciddi davranış bozukluğu, sosyal, akademik ve ahlaki anlamda sorunlar yaşayabilir. Bu çocuklar zekaları iyi olsa bile öğrenmeyi adeta ret ediyorlar. Çoğunda dikkat konsantrasyon problemi ve buna bağlı gelişen akademik başarısızlık dönemi yaşıyorlar. Okula devam problemi oluyor, özelikle ortaokul ve lise dönemlerinde okula gitmeme sorunları oluyor" sözlerine yer verdi.


Son Güncelleme: Cuma, 29 Ocak 2016 17:58

Gösterim: 1396

Yaz tatilinde defter kitapla ilişkisini koparan öğrencilerin okula başlarken zorluklar yaşayacağına dikkat çeken Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, Yaz Tatilini verimli geçirmek için tavsiyelerde bulundu.

hatice_yilmaz_ogrencilerYaklaşık dört ay sürecek yaz tatili başladı. Her ne kadar okulların kapanış tarihi Haziran ayının ilk haftasının sonu olsa da gerçekte okullarda 19 Mayıs'tan sonra ders yapılamıyor. 2018 - 2019 öğretim yılı 17 Eylül'de başlayacak ancak öğrencilerin tatil rehavetinden çıkıp derslere odaklanmaları Eylül ayının sonunu bulacak.
Öğrenme kayıplarının en büyük nedenlerinden biri uzun yaz tatilleridir. Hepinizin bildiği gibi tekrar edilmeyen bilgi unutulur. Kısa süreli tekrar yapılmadığında yıl içinde öğrenilen bilgiler, yaz tatilinde unutulmaktadır. Her yeni öğretim yılında öğrencilere sunulan müfredat, daha önceki yıllarda öğrenilen bilgilerin unutulmadığı öngörülerek hazırlanır. Ancak daha önceki bilgilerini unutmuş olan öğrenci o konuda yeni bilgileri öğrenmekte oldukça zorlanır. Bu durum başarısızlığın en önemli nedenlerinden biridir.

YAZ TATİLİNDE ÖĞRENMEYE ARA VERMEYİN

Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, öğrenmenin kesintisiz devam eden bir süreç olduğunu belirterek, “Okul dışı zamanlarda da beyin ilgi duyduğumuz, okuduğumuz, araştırdığımız veya çalıştığımız alana yönelik etkinliklerle öğrenmeyi sürdürür. Öğrencilerimizin yaz tatilinde de gelişimlerini sürdürebilmeleri için hem öğretmenler hem de velilere büyük görev düşmektedir. Öğretmenler öğrencilerine yaz tatilinde yapmaları gereken okuma, araştırma, yazma gibi çalışmaları haftalara bölerek verirler ve ailelerinden de ödevlerin takipçisi olmalarını isterlerse çocuklarımızın gelişimine büyük katkı sağlamış olacaklar” dedi.

Okul tarafından herhangi bir görev verilmeyen öğrenci ve velilere önerilerim;
• Öğrencilerin bulunduğu sınıfı da gözetmek kaydıyla küçük sınıflar en az yarım saat sınıflar büyüdükçe iki saate çıkmak kaydıyla her gün mutlaka öğrencilerin kitap okumaları gerekmektedir. Bilimsel araştırmalara göre okumak, beyin gelişiminin dolayısıyla öğrenmenin en güçlü tetikleyicisidir.

• İlgi duyduğunuz bir alana yönelik araştırma yapınız.
• Öğrendiğiniz bilgileri unutmamak için geçtiğiniz sınıftan önceki yıllara ait matematik ve Fen Bilimleri konularını tekrar ediniz. (Kitaplarınızdaki soruları çözerek)
• İlgi duyduğunuz mesleklerden bir kaçını seçip daha detaylı araştırma yapınız. (Mesleğe ulaşmak için almanız gereken eğitim, mesleğe yönelik çalışma alanları, çalışma koşulları, mesleği yapabilmek için sahip olmanız gereken özellikler vb.)
• Bir sportif etkinliği kurallarıyla öğreniniz. Yüzme, basketbol, tenis vb veya bir enstrüman çalmayı öğreniniz.

MUTLAKA HAFTADA BİR KİTAP OKUYUN

Kısaca haftada bir kitap okursanız toplam 12 kitap okumuş olacaksınız. Her ay bir
konuda araştırma yaparsanız üç konuda derin bilgiye sahip olacaksınız. Kendinizi yeterince iyi hissetmediğiniz konulardaki eksikliğinizi tamamlamak için günde bir saatten 120 saat çalışmış olacaksınız veya 120 saat tekrar yapıp bir üst sınıfa hazır duruma geleceksiniz. Her gün bir saat spor yaparsanız sportif bir genç olacaksınız.

> Hatice Yılmaz: Yaz tatilini verimli geçirmenin yolları

Yaz tatilinde defter kitapla ilişkisini koparan öğrencilerin okula başlarken zorluklar yaşayacağına dikkat çeken Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, Yaz Tatilini verimli geçirmek için tavsiyelerde bulundu.

hatice_yilmaz_ogrencilerYaklaşık dört ay sürecek yaz tatili başladı. Her ne kadar okulların kapanış tarihi Haziran ayının ilk haftasının sonu olsa da gerçekte okullarda 19 Mayıs'tan sonra ders yapılamıyor. 2018 - 2019 öğretim yılı 17 Eylül'de başlayacak ancak öğrencilerin tatil rehavetinden çıkıp derslere odaklanmaları Eylül ayının sonunu bulacak.
Öğrenme kayıplarının en büyük nedenlerinden biri uzun yaz tatilleridir. Hepinizin bildiği gibi tekrar edilmeyen bilgi unutulur. Kısa süreli tekrar yapılmadığında yıl içinde öğrenilen bilgiler, yaz tatilinde unutulmaktadır. Her yeni öğretim yılında öğrencilere sunulan müfredat, daha önceki yıllarda öğrenilen bilgilerin unutulmadığı öngörülerek hazırlanır. Ancak daha önceki bilgilerini unutmuş olan öğrenci o konuda yeni bilgileri öğrenmekte oldukça zorlanır. Bu durum başarısızlığın en önemli nedenlerinden biridir.

YAZ TATİLİNDE ÖĞRENMEYE ARA VERMEYİN

Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, öğrenmenin kesintisiz devam eden bir süreç olduğunu belirterek, “Okul dışı zamanlarda da beyin ilgi duyduğumuz, okuduğumuz, araştırdığımız veya çalıştığımız alana yönelik etkinliklerle öğrenmeyi sürdürür. Öğrencilerimizin yaz tatilinde de gelişimlerini sürdürebilmeleri için hem öğretmenler hem de velilere büyük görev düşmektedir. Öğretmenler öğrencilerine yaz tatilinde yapmaları gereken okuma, araştırma, yazma gibi çalışmaları haftalara bölerek verirler ve ailelerinden de ödevlerin takipçisi olmalarını isterlerse çocuklarımızın gelişimine büyük katkı sağlamış olacaklar” dedi.

Okul tarafından herhangi bir görev verilmeyen öğrenci ve velilere önerilerim;
• Öğrencilerin bulunduğu sınıfı da gözetmek kaydıyla küçük sınıflar en az yarım saat sınıflar büyüdükçe iki saate çıkmak kaydıyla her gün mutlaka öğrencilerin kitap okumaları gerekmektedir. Bilimsel araştırmalara göre okumak, beyin gelişiminin dolayısıyla öğrenmenin en güçlü tetikleyicisidir.

• İlgi duyduğunuz bir alana yönelik araştırma yapınız.
• Öğrendiğiniz bilgileri unutmamak için geçtiğiniz sınıftan önceki yıllara ait matematik ve Fen Bilimleri konularını tekrar ediniz. (Kitaplarınızdaki soruları çözerek)
• İlgi duyduğunuz mesleklerden bir kaçını seçip daha detaylı araştırma yapınız. (Mesleğe ulaşmak için almanız gereken eğitim, mesleğe yönelik çalışma alanları, çalışma koşulları, mesleği yapabilmek için sahip olmanız gereken özellikler vb.)
• Bir sportif etkinliği kurallarıyla öğreniniz. Yüzme, basketbol, tenis vb veya bir enstrüman çalmayı öğreniniz.

MUTLAKA HAFTADA BİR KİTAP OKUYUN

Kısaca haftada bir kitap okursanız toplam 12 kitap okumuş olacaksınız. Her ay bir
konuda araştırma yaparsanız üç konuda derin bilgiye sahip olacaksınız. Kendinizi yeterince iyi hissetmediğiniz konulardaki eksikliğinizi tamamlamak için günde bir saatten 120 saat çalışmış olacaksınız veya 120 saat tekrar yapıp bir üst sınıfa hazır duruma geleceksiniz. Her gün bir saat spor yaparsanız sportif bir genç olacaksınız.

Son Güncelleme: Çarşamba, 13 Haziran 2018 12:25

Gösterim: 1582

Okulların yarıyıl tatiline girmesine çok az zaman kaldı. Karnelerini almaya hazırlanan öğrenciler, yoğun bir döneme kısa bir mola verecek.

karne_hediyeKarnedeki sonucun dönem içinde gösterilen akademik performansın derecelendirilmesi olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, “Karne çocuk için bir etiketleme değildir. Değişebilir bir sonuçtur. Çocukların karnesinde zayıfı olabilir. Nedenlerine objektif olarak bakıp araştırılmalı, çocuğa ve nedene özel çözüm yolları bulunmalıdır” dedi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, yaklaşan sömestr tatili öncesi önemli değerlendirmelerde bulundu. İşiten, şunları söyledi: “Çocukların karnesinde zayıfı olabilir. Nedenlerine objektif olarak bakıp araştırılmalı ve çocuğa ve nedene özel çözüm yolları bulunmalıdır. Sorun çocuktan- okuldan- aileden kaynaklanıyor olabilir. Zihinsel yetersizlik, dikkat eksikliği, özel öğrenme güçlükleri, sorumsuzluk, ailenin ilgisizliği, okulun niteliği vb. hepsi gözden geçirilmelidir. Çocuğa ve yaşanan duruma özel çözüm araştırılmalıdır.

Karne çocuk için bir etiketleme değildir. Değişebilir bir sonuçtur. Karnedeki sonuç iyi veya kötü o dönemde gösterilen akademik performansın derecelendirilmesidir. Olumlu veya olumsuz sonuç o dönemin nasıl geçirildiğinin sonucudur. Karnedeki sonucun doğru değerlendirilerek anlaşılması önemlidir.”

Karne sadece çocuk değil, ebeveyn ve öğretmen için de bir geri bildirimdir!
Karnenin sadece çocuğun ders durumunu gösteren, yaptıklarının ara değerlendirmesini gösteren bir belge olmadığını belirten Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, “Aile için de bir geri bildirim özelliği taşır. Ailenin de derslere, çocuğa ve okula bakış açılarının ve oradaki bütün emeklerin geri dönüşüdür. Karne ile birlikte veliler de eğitim dönemi içinde neler yaptılar, ne kadar yaptılar, yaptıklarından neler işe yaradı, neler işe yaramadı gibi tüm çabalarla ilgili bir geri bildirim almış oluyorlar ve kendilerine de bir geri dönüp bakmaları gerekiyor. Kötü karne sadece öğrenciye ait bir şey değil, ailenin de çocukla ilgili eğitim sürecinde yaptıklarının bir değerlendirmesini yapması gerekiyor. Karne yolunda gitmeyen şeylere işaret ediyor, bir geri dönüş sağlıyor. Anne ve babaların kendi eksiklerini gözden geçirmeleri lazım.”
İyi karnede ödül ne olmalıdır, ödülün sınırı ne olmalı?
İyi karne getiren bir çocuğa verilen ödülde de abartıdan uzak durulması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. İşiten, “Ödül sözü çok çekiştirilen ve yanlış yorumlanan bir kavram. Elbette olumlu bir davranışı pekiştiren bir etken olmalıdır. Ancak bu her zaman para ile alınan bir şeyler olmamalıdır. Gerçekte olması gereken çocukta sorumluluk bilinci ve özdenetim, çalışma alışkanlıklarının yerleşmesidir” diye konuştu.

Tatil iyi değerlendirilmeli

Yrd. Doç. Dr. İşiten, bir dinlenme dönemi olan tatilin iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “Adı üzerinde elbette tatil gibi geçirilmeli ancak ara dönem olduğu için okul ve çalışma alışkanlıklarından soyutlanmadan yapılmalıdır. Aşırı çalışma temposu sonraki döneme başlarken çocuğun motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Ama bunun tersi de göz önünde bulundurulmalıdır.” diye konuştu.
İki haftalık tatilin hem dinlenme hem de ders konusundaki eksikliklerin giderilmesi açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Nükhet İşiten, şu önerilerde bulundu:
“Mutlaka bir plan olmalı ama okul döneminde olduğu gibi çok katı ve sert, şu saatten şu saate kadar şu yapılacak gibi bir keskinlikte olmamalı ama belli bir zaman dilimi içinde bazı işlerin kotarılması ve bitirilmesi gerektiğini planlamak gerekiyor. Tabi bu planı yaparken de ailenin ‘o planı şimdi yapacaksın, şu kadar ödev yapacaksın’ gibi ya da ‘zayıf olan dersin için şu soruları çözeceksin’ gibi bir dayatma şeklinde olmaması gerekiyor. Tatili birlikte zaman geçirebilecek bir fırsat olarak değerlendirmek lazım.
Çocuğa iç görü kazandırılmalı!
Bu planları yaparken çocuk hangi yaşta olursa olsun birlikte karar verilmeli. ‘Seninle gezelim, sinemaya gidelim, evde oturalım film seyredelim’ ama bunun yanı sıra daha düşük not aldığı ya da zayıf olduğu dersle ilgili de ‘Bu dersi nasıl destekleyebiliriz, bu dersle ilgili ne yaparsak senin için faydalı olabilir’ gibi onun da fikrini alarak bu sorumluluğun içine dâhil etmeliyiz. Çocuğun kendisiyle ilgili bir iç görüsünün olması lazım, ‘Karne benim sorumluluğum. Benim şu dersim zayıf, ben bunu şöyle desteklemeliyim’ gibi iç görüsüne de sahip olması lazım.”

> İyi karnede ödül ne olmalıdır?

Okulların yarıyıl tatiline girmesine çok az zaman kaldı. Karnelerini almaya hazırlanan öğrenciler, yoğun bir döneme kısa bir mola verecek.

karne_hediyeKarnedeki sonucun dönem içinde gösterilen akademik performansın derecelendirilmesi olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, “Karne çocuk için bir etiketleme değildir. Değişebilir bir sonuçtur. Çocukların karnesinde zayıfı olabilir. Nedenlerine objektif olarak bakıp araştırılmalı, çocuğa ve nedene özel çözüm yolları bulunmalıdır” dedi.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, yaklaşan sömestr tatili öncesi önemli değerlendirmelerde bulundu. İşiten, şunları söyledi: “Çocukların karnesinde zayıfı olabilir. Nedenlerine objektif olarak bakıp araştırılmalı ve çocuğa ve nedene özel çözüm yolları bulunmalıdır. Sorun çocuktan- okuldan- aileden kaynaklanıyor olabilir. Zihinsel yetersizlik, dikkat eksikliği, özel öğrenme güçlükleri, sorumsuzluk, ailenin ilgisizliği, okulun niteliği vb. hepsi gözden geçirilmelidir. Çocuğa ve yaşanan duruma özel çözüm araştırılmalıdır.

Karne çocuk için bir etiketleme değildir. Değişebilir bir sonuçtur. Karnedeki sonuç iyi veya kötü o dönemde gösterilen akademik performansın derecelendirilmesidir. Olumlu veya olumsuz sonuç o dönemin nasıl geçirildiğinin sonucudur. Karnedeki sonucun doğru değerlendirilerek anlaşılması önemlidir.”

Karne sadece çocuk değil, ebeveyn ve öğretmen için de bir geri bildirimdir!
Karnenin sadece çocuğun ders durumunu gösteren, yaptıklarının ara değerlendirmesini gösteren bir belge olmadığını belirten Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, “Aile için de bir geri bildirim özelliği taşır. Ailenin de derslere, çocuğa ve okula bakış açılarının ve oradaki bütün emeklerin geri dönüşüdür. Karne ile birlikte veliler de eğitim dönemi içinde neler yaptılar, ne kadar yaptılar, yaptıklarından neler işe yaradı, neler işe yaramadı gibi tüm çabalarla ilgili bir geri bildirim almış oluyorlar ve kendilerine de bir geri dönüp bakmaları gerekiyor. Kötü karne sadece öğrenciye ait bir şey değil, ailenin de çocukla ilgili eğitim sürecinde yaptıklarının bir değerlendirmesini yapması gerekiyor. Karne yolunda gitmeyen şeylere işaret ediyor, bir geri dönüş sağlıyor. Anne ve babaların kendi eksiklerini gözden geçirmeleri lazım.”
İyi karnede ödül ne olmalıdır, ödülün sınırı ne olmalı?
İyi karne getiren bir çocuğa verilen ödülde de abartıdan uzak durulması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. İşiten, “Ödül sözü çok çekiştirilen ve yanlış yorumlanan bir kavram. Elbette olumlu bir davranışı pekiştiren bir etken olmalıdır. Ancak bu her zaman para ile alınan bir şeyler olmamalıdır. Gerçekte olması gereken çocukta sorumluluk bilinci ve özdenetim, çalışma alışkanlıklarının yerleşmesidir” diye konuştu.

Tatil iyi değerlendirilmeli

Yrd. Doç. Dr. İşiten, bir dinlenme dönemi olan tatilin iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “Adı üzerinde elbette tatil gibi geçirilmeli ancak ara dönem olduğu için okul ve çalışma alışkanlıklarından soyutlanmadan yapılmalıdır. Aşırı çalışma temposu sonraki döneme başlarken çocuğun motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Ama bunun tersi de göz önünde bulundurulmalıdır.” diye konuştu.
İki haftalık tatilin hem dinlenme hem de ders konusundaki eksikliklerin giderilmesi açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Nükhet İşiten, şu önerilerde bulundu:
“Mutlaka bir plan olmalı ama okul döneminde olduğu gibi çok katı ve sert, şu saatten şu saate kadar şu yapılacak gibi bir keskinlikte olmamalı ama belli bir zaman dilimi içinde bazı işlerin kotarılması ve bitirilmesi gerektiğini planlamak gerekiyor. Tabi bu planı yaparken de ailenin ‘o planı şimdi yapacaksın, şu kadar ödev yapacaksın’ gibi ya da ‘zayıf olan dersin için şu soruları çözeceksin’ gibi bir dayatma şeklinde olmaması gerekiyor. Tatili birlikte zaman geçirebilecek bir fırsat olarak değerlendirmek lazım.
Çocuğa iç görü kazandırılmalı!
Bu planları yaparken çocuk hangi yaşta olursa olsun birlikte karar verilmeli. ‘Seninle gezelim, sinemaya gidelim, evde oturalım film seyredelim’ ama bunun yanı sıra daha düşük not aldığı ya da zayıf olduğu dersle ilgili de ‘Bu dersi nasıl destekleyebiliriz, bu dersle ilgili ne yaparsak senin için faydalı olabilir’ gibi onun da fikrini alarak bu sorumluluğun içine dâhil etmeliyiz. Çocuğun kendisiyle ilgili bir iç görüsünün olması lazım, ‘Karne benim sorumluluğum. Benim şu dersim zayıf, ben bunu şöyle desteklemeliyim’ gibi iç görüsüne de sahip olması lazım.”

Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Ocak 2016 13:49

Gösterim: 1584


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.