Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Hürriyet Gazetesi’nden Esra Kaya’nın haberine göre; 4+4+4 kademeli zorunlu eğitim sistemi kapsamında okula başlama yaşını 66 aya indiren Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yaş sınırını doldurduğu halde çocuğunu okula göndermek istemeyen velilerden sağlık raporu isteyecek. Sağlık Bakanlığı haricinde özel hastaneler, aile hekimleri ve sağlık ocaklarının raporları kabul edilmeyecek.

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, şunları söylediler: “Velinin hastaneden aldığı sağlık raporunda, ‘Çocuğun zihnen okula başlaması uygun değildir’ denilirse, bu çocuklar anaokuluna alınacak. Ama çocukların kesinlikle eğitimden uzaklaştırılması söz konusu olmayacak.

Sadece velinin ‘Ben çocuğumu okula göndermek istemiyorum’ demesi bizim için yeterli değil. O nedenle sağlık raporu istiyoruz. Bu konuda çok kararlıyız. Peşini de asla bırakmayacağız. Bütün bunlara rağmen çocuğunu okula göndermeyen ailelere de zaten idari para cezamız var. Günlük 15 lira para cezası keseceğiz. Cezaya rağmen çocuk yine gönderilmezse ek 500 lira ceza daha kesilecek.”

(hüriyet)

> Okula başlama yaşı tartışması yeniden alevlendi

Hürriyet Gazetesi’nden Esra Kaya’nın haberine göre; 4+4+4 kademeli zorunlu eğitim sistemi kapsamında okula başlama yaşını 66 aya indiren Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yaş sınırını doldurduğu halde çocuğunu okula göndermek istemeyen velilerden sağlık raporu isteyecek. Sağlık Bakanlığı haricinde özel hastaneler, aile hekimleri ve sağlık ocaklarının raporları kabul edilmeyecek.

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, şunları söylediler: “Velinin hastaneden aldığı sağlık raporunda, ‘Çocuğun zihnen okula başlaması uygun değildir’ denilirse, bu çocuklar anaokuluna alınacak. Ama çocukların kesinlikle eğitimden uzaklaştırılması söz konusu olmayacak.

Sadece velinin ‘Ben çocuğumu okula göndermek istemiyorum’ demesi bizim için yeterli değil. O nedenle sağlık raporu istiyoruz. Bu konuda çok kararlıyız. Peşini de asla bırakmayacağız. Bütün bunlara rağmen çocuğunu okula göndermeyen ailelere de zaten idari para cezamız var. Günlük 15 lira para cezası keseceğiz. Cezaya rağmen çocuk yine gönderilmezse ek 500 lira ceza daha kesilecek.”

(hüriyet)

Son Güncelleme: Pazartesi, 06 Ağustos 2012 17:02

Gösterim: 1890

Milliyet Gazetesi Yazarı Mehmet Tezkan’ın bugünkü yazısı

Dün Gayrettepe’deki Nimet Abla camiinde tanık olduklarımı yazmıştım. İmam Cuma Hutbesi’nde cemaatte çocuklarını imam hatip ortaokuluna yazdırmalarını tavsiye etmişti..

Meğer Şişli’ye özgü bir olay değilmiş!..

Neredeyse bütün camilerde benzer durum varmış.. Mesela Manavgat’taki hoca, imam hatip okulu için yardım (para) bile istemiş..

Anlaşılan o ki.. Diyanetin emriyle camii bu işi üstlenmiş.. Bilemiyorum, bu canhıraş çabanın hedefi bu okulları camii okuluna dönüştürmek olabilir mi?

Avrupa’daki kilise okulları gibi..

Camii okulları!..

*

Çünkü imam hatiplerin miladını doldurup doldurmadığı dindar kesimler arasında tartışılıyor..  Zaman Gazetesi’nde Mümtaz’er Türköne ile Ali Bulaç bir süredir bu konuyu tartışıyor.. Bulaç, imam hatiplere bugün daha çok ihtiyaç var derken, Türköne imam hatiplerin kapısına kilit vurulmasını savunuyor..

*

Şunu kabul edelim; imam hatiplerin amacı sadece imam ve hafız yetiştirmek değildi.. Politik işlevi vardı.. Erbakan yıllar önce bu sebeple ‘arka bahçemiz’ demişti.

Sadece okul olarak görülmüyordu...

İktidar olununca.. Bu okulların politik mücadele görevi bitti.. Geriye eğitim kısmı kaldı ki; işte orası zayıf!..

*

Hem doğu kültürü hem batı kültürü alıyorlar görüşü gerçekçi değil.. Çocuklar ikisini de almıyor.. Çünkü okullara başka bir misyon yüklenmişti..

Neydi o derseniz.. Türköne bu durumu şöyle anlatmış:.

*

“İmam-Hatipleri, demir tekerlekli eski model John Deere traktörlere benzetiyorum. Vaktiyle koca bir millet bu traktörlerle tarla sürdü, ekin ekti ve çamurlu-taşlı yolları aştı. Ekilen tohumların mahsulleri ortada. Bugün aynı traktörle otobanda seyredemezsiniz.” (1 Temmuz)

*

“Hatiplerin artık misyonunu tamamladığını ve bu okullar üzerine inşa edilecek din eğitiminin ve doğrudan genel eğitimin gelecekte büyük sorunlara yol açacağını düşünüyorum. Bu alan bataklık bir alan.  Mevsime göre sular çekiliyor, mevsime göre her adımınız batağa gömülüyor. İmam-Hatip modelinin eğitim sistemi içindeki ağırlığı din eğitimi sorununu çözmüyor, tersine sürekli bir siyasi bir kavga konusu olarak gündemde tutuyor.

*

Diyanet’in camileri devreye sokması bu sebeple olabilir mi?

Yazarın bir önceki yazısı

 

Cuma hutbesinde imam hatip propagandası

 

Cuma günü Gayrettepe’deki Nimet Abla Camii’ne gittim..

 

Hoca cuma hutbesinde cimriliğin kötülüklerini anlattı, sonra sözü dolandırdı okullara getirdi..

 

Kaymakamın gayretleriyle Şişli ilçesinde iki tane imam hatip ortaokulu açıldığını söyledi..

 

Ve çocuklarımızı bu okullara yazdırmamızı tavsiye etti..

 

Cuma hutbesinde!

 

Kim adına tavsiye etti?

 

Hükümet adına mı, kaymakam adına mı, Diyanet adına mı, kendi adına mı?

 

Kimin adına olursa olsun hepsi sorunlu..

 

Hepsi yakışıksız..

 

Hayatımda ilk defa bir imamın cuma hutbesinde okul önerdiğini gördüm.. İmam hatip propagandası yaptığına, insanları yönlendirdiğine şahit  oldum..

 

Siyaset yaptı..

 

Cuma hutbesinin alet edilmesine çok üzüldüm..

 

*

 

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Diyanet’i hükümetin fetva kurumu haline getirme isteği ortadaydı ama..

 

İşin bu raddeye geleceğini tahmin edemezdim..

 

Anlaşılan o ki; ortaokulları imam hatipleştirme kampanyasını hükümet adına imamlar üstlenmiş..

 

*

 

Bu yıl böyle.. Yasa hazırlıksız çıktı; aceleye geldi... Seneye görün.. Diyanet’in izniyle imamlar canla başla çalışacaktır..

 

Her çocuk bir gün imam hatipli olana kadar!


> İmam hatipten camii okuluna!

Milliyet Gazetesi Yazarı Mehmet Tezkan’ın bugünkü yazısı

Dün Gayrettepe’deki Nimet Abla camiinde tanık olduklarımı yazmıştım. İmam Cuma Hutbesi’nde cemaatte çocuklarını imam hatip ortaokuluna yazdırmalarını tavsiye etmişti..

Meğer Şişli’ye özgü bir olay değilmiş!..

Neredeyse bütün camilerde benzer durum varmış.. Mesela Manavgat’taki hoca, imam hatip okulu için yardım (para) bile istemiş..

Anlaşılan o ki.. Diyanetin emriyle camii bu işi üstlenmiş.. Bilemiyorum, bu canhıraş çabanın hedefi bu okulları camii okuluna dönüştürmek olabilir mi?

Avrupa’daki kilise okulları gibi..

Camii okulları!..

*

Çünkü imam hatiplerin miladını doldurup doldurmadığı dindar kesimler arasında tartışılıyor..  Zaman Gazetesi’nde Mümtaz’er Türköne ile Ali Bulaç bir süredir bu konuyu tartışıyor.. Bulaç, imam hatiplere bugün daha çok ihtiyaç var derken, Türköne imam hatiplerin kapısına kilit vurulmasını savunuyor..

*

Şunu kabul edelim; imam hatiplerin amacı sadece imam ve hafız yetiştirmek değildi.. Politik işlevi vardı.. Erbakan yıllar önce bu sebeple ‘arka bahçemiz’ demişti.

Sadece okul olarak görülmüyordu...

İktidar olununca.. Bu okulların politik mücadele görevi bitti.. Geriye eğitim kısmı kaldı ki; işte orası zayıf!..

*

Hem doğu kültürü hem batı kültürü alıyorlar görüşü gerçekçi değil.. Çocuklar ikisini de almıyor.. Çünkü okullara başka bir misyon yüklenmişti..

Neydi o derseniz.. Türköne bu durumu şöyle anlatmış:.

*

“İmam-Hatipleri, demir tekerlekli eski model John Deere traktörlere benzetiyorum. Vaktiyle koca bir millet bu traktörlerle tarla sürdü, ekin ekti ve çamurlu-taşlı yolları aştı. Ekilen tohumların mahsulleri ortada. Bugün aynı traktörle otobanda seyredemezsiniz.” (1 Temmuz)

*

“Hatiplerin artık misyonunu tamamladığını ve bu okullar üzerine inşa edilecek din eğitiminin ve doğrudan genel eğitimin gelecekte büyük sorunlara yol açacağını düşünüyorum. Bu alan bataklık bir alan.  Mevsime göre sular çekiliyor, mevsime göre her adımınız batağa gömülüyor. İmam-Hatip modelinin eğitim sistemi içindeki ağırlığı din eğitimi sorununu çözmüyor, tersine sürekli bir siyasi bir kavga konusu olarak gündemde tutuyor.

*

Diyanet’in camileri devreye sokması bu sebeple olabilir mi?

Yazarın bir önceki yazısı

 

Cuma hutbesinde imam hatip propagandası

 

Cuma günü Gayrettepe’deki Nimet Abla Camii’ne gittim..

 

Hoca cuma hutbesinde cimriliğin kötülüklerini anlattı, sonra sözü dolandırdı okullara getirdi..

 

Kaymakamın gayretleriyle Şişli ilçesinde iki tane imam hatip ortaokulu açıldığını söyledi..

 

Ve çocuklarımızı bu okullara yazdırmamızı tavsiye etti..

 

Cuma hutbesinde!

 

Kim adına tavsiye etti?

 

Hükümet adına mı, kaymakam adına mı, Diyanet adına mı, kendi adına mı?

 

Kimin adına olursa olsun hepsi sorunlu..

 

Hepsi yakışıksız..

 

Hayatımda ilk defa bir imamın cuma hutbesinde okul önerdiğini gördüm.. İmam hatip propagandası yaptığına, insanları yönlendirdiğine şahit  oldum..

 

Siyaset yaptı..

 

Cuma hutbesinin alet edilmesine çok üzüldüm..

 

*

 

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Diyanet’i hükümetin fetva kurumu haline getirme isteği ortadaydı ama..

 

İşin bu raddeye geleceğini tahmin edemezdim..

 

Anlaşılan o ki; ortaokulları imam hatipleştirme kampanyasını hükümet adına imamlar üstlenmiş..

 

*

 

Bu yıl böyle.. Yasa hazırlıksız çıktı; aceleye geldi... Seneye görün.. Diyanet’in izniyle imamlar canla başla çalışacaktır..

 

Her çocuk bir gün imam hatipli olana kadar!


Son Güncelleme: Pazartesi, 06 Ağustos 2012 15:08

Gösterim: 1942

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), henüz onay almadığı halde yüksek lisansa başvuru ilanı veren üniversiteleri uyardı.

YÖK Başkanvekili Yekta Saraç, imzasıyla gönderilen yazıda çeşitli üniversitelerde açılan bazı programların YÖK’ün onayı dışında gerçekleştiği belirtildi. YÖK’ün yazısında şu ifadelere yer verildi: Üniversitelerde açılmasına izin verilen yüksek lisans-doktora programlarının dışında, o programın adının kullanılarak, yeni programlar üretilerek lisansüstü program ilanına çıkılması ve bir programın açılma süreci tamamlanmadan o program için ilan verilmemesi konusu üzerinde gerekli titizliğin gösterilmesini önemle rica ederiz."

MEB’den benzer uyarı

Milli Eğitim Bakalnlığı (MEB) da il milli eğitim müdürlüklerine benzer bir uyarı yazısı gönderdi. MEB, il müdürlüklerinin yüksek lisans için üniversiteler ile imzalanan protokollerin artık bakanlığın bildirisi dışında yapılmamasını istedi. MEB Müsteşarı Emin Zararsız imzalı yazıda şunlar yer aldı: "Her ilin ayrı ayrı üniversitelerle protokoller imzalaması, çalışanllarımıza sunulacak hizmette fırsat eşitliğini zedeleyebileceği gibi uygulamalardaki birlik ve beraberliği de olumsuz etkileyebilir."

Öte yandan haziran ayından itibaren Ankara, İstanbul ve İzmir il milli eğitim müdürlükleri başta olmak üzere birçok ilin çeşitli üniversitelerle, öğretmenlerin düşük ücretle yükseklisans yapmaları için protokoller hazırladığı öğrenildi. Bu protokollerin ise ne olacağı bilinmiyor.

(habertürk)

> YÖK'ten üniversitelere yüksek lisans uyarısı

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), henüz onay almadığı halde yüksek lisansa başvuru ilanı veren üniversiteleri uyardı.

YÖK Başkanvekili Yekta Saraç, imzasıyla gönderilen yazıda çeşitli üniversitelerde açılan bazı programların YÖK’ün onayı dışında gerçekleştiği belirtildi. YÖK’ün yazısında şu ifadelere yer verildi: Üniversitelerde açılmasına izin verilen yüksek lisans-doktora programlarının dışında, o programın adının kullanılarak, yeni programlar üretilerek lisansüstü program ilanına çıkılması ve bir programın açılma süreci tamamlanmadan o program için ilan verilmemesi konusu üzerinde gerekli titizliğin gösterilmesini önemle rica ederiz."

MEB’den benzer uyarı

Milli Eğitim Bakalnlığı (MEB) da il milli eğitim müdürlüklerine benzer bir uyarı yazısı gönderdi. MEB, il müdürlüklerinin yüksek lisans için üniversiteler ile imzalanan protokollerin artık bakanlığın bildirisi dışında yapılmamasını istedi. MEB Müsteşarı Emin Zararsız imzalı yazıda şunlar yer aldı: "Her ilin ayrı ayrı üniversitelerle protokoller imzalaması, çalışanllarımıza sunulacak hizmette fırsat eşitliğini zedeleyebileceği gibi uygulamalardaki birlik ve beraberliği de olumsuz etkileyebilir."

Öte yandan haziran ayından itibaren Ankara, İstanbul ve İzmir il milli eğitim müdürlükleri başta olmak üzere birçok ilin çeşitli üniversitelerle, öğretmenlerin düşük ücretle yükseklisans yapmaları için protokoller hazırladığı öğrenildi. Bu protokollerin ise ne olacağı bilinmiyor.

(habertürk)

Son Güncelleme: Pazartesi, 06 Ağustos 2012 12:14

Gösterim: 2172

Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimde cinsiyet eşitsizliği gidermek için proje başlattı. Proje sayesinde, cinsiyet eşitliğine duyarlı mevzuat düzenlemesi yapılarak 60 bin öğretmen ve yöneticiye eğitim verilecek, ders kitapları toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlayacak şekilde iyileştirilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürü Ercan Türk, "Eğitimde Cinsiyet Eşitliğinin Desteklenmesi Projesi"yle kız ve erkek öğrenciler açısından cinsiyet eşitliğinin temelinde birtakım duyarlılıklar geliştirme ve bu yaklaşımı eğitim sisteminin tümüne yaymayı amaçladıklarını vurguladı. Hem Türkiye, hem de 16 milyonluk öğrenci nüfusunda kadın erkek oranının yarı yarıya yakın olduğunu söyleyen Türk, "Cinsiyet eşitsizliğini konu edecek bir projeyi tanımlamamız haklı bir nedene dayanmıyor. Esas itibariyle bölgesel anlamda oluşabilecek sıkıntıların varlığından hareketle bu projenin çalışılmasını doğru buluyoruz" dedi. Anayasa başta olmak üzere Türk eğitim sistemini düzenleyen kanun ve yönetmeliklerin içeriğinde cinsiyet eşitsizliğine konu olacak hiçbir şey olmadığını ve hatta pozitif ayrımcılık yapmayı da teşvik eden birtakım çalışmalar olduğuna dikkat çeken Türk, şöyle devam etti: "Bu proje, cinsiyetler arasındaki biyolojik farklılıklara yüklenmiş kültürel ayrıntılar ve anlamların toplumda yol açtığı cinsiyet rolleri arasındaki olumsuz etkileri ortadan kaldırmayı, cinsiyet eşitliğine katkı sağlamayı, okullarda kız ve erkek çocuklar için cinsiyet eşitliğini geliştirmeyi ve cinsiyete duyarlı yaklaşımı tüm eğitim sistemine yerleştirmeyi amaçlıyor.

10 ildeki 40 okulda uygulanacak

Bazı bölgelerde kız çocuklarının çeşitli nedenlerden dolayı okullaşma oranı biraz düşük. Bu oranı artırma hatta eğitim öğretim okul ortamında olmayanları okullaştırmak adına terapi programları ve pek çok çalışma yapılıyor. Özellikle kız çocuklarının okullaşması noktasında kız çocuklarını okula gönderen ailelere şartlı nakit kapsamında yapılan çalışmalar da mevcut. Bu proje, dezavantajlı gruplar açısından bazı bölgeler ve illerde oluşmuş oransal anlamdaki geri kalmışlığı ortadan kaldırmayı amaçlıyor" Projenin Erzurum, Batman, Samsun, İzmir, Malatya, Mardin, Şanlıurfa, Karaman, Trabzon ve Sivas’taki 40 okulda uygulanacağını belirten Türk, illeri seçerken kız çocuklarına yönelik uygulanan diğer projelerin pilot illeriyle çakışmamasına dikkat ettiklerini ve bütünlük sağlamaya çalıştıklarını belirtti.

Ders kitapları ve eğitim materyalleri gözden geçirilecek

Türk, "Okullardaki tüm personel için bir değerlendirme ve ölçme aracı olan "Cinsiyet Eşitliği Güvence Aracı" geliştirilecek. Okul öncesinden orta öğretime kadar tüm öğretim programları, ders kitapları ve eğitim materyalleri gözden geçirilecek. Toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlayacak şekilde iyileştirilecek" dedi. Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı mevzuat düzenlemesi yapılarak 60 bin öğretmen ve yöneticiye eğitim verileceğini de anlatan Türk, "Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda toplumsal bilincin artırılmasına yönelik medya etkinlikleri ve bölgesel kampanyalarla 100 bin kişiye ulaşılmasını hedefliyoruz" diye konuştu. Projenin ihale sürecinde olduğu bilgisini veren Türk, yapılacak sözleşmelerin ardından takvimin işleyeceğini vurguladı. Türk, çalışmaların 2013 Ocak ayından itibaren başlamasının öngörüldüğünü ve 30 ay süreceğini sözlerine ekledi.

(hürriyeteğitim)

> MEB’den cinsiyet eşitsizliği projesi

Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimde cinsiyet eşitsizliği gidermek için proje başlattı. Proje sayesinde, cinsiyet eşitliğine duyarlı mevzuat düzenlemesi yapılarak 60 bin öğretmen ve yöneticiye eğitim verilecek, ders kitapları toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlayacak şekilde iyileştirilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürü Ercan Türk, "Eğitimde Cinsiyet Eşitliğinin Desteklenmesi Projesi"yle kız ve erkek öğrenciler açısından cinsiyet eşitliğinin temelinde birtakım duyarlılıklar geliştirme ve bu yaklaşımı eğitim sisteminin tümüne yaymayı amaçladıklarını vurguladı. Hem Türkiye, hem de 16 milyonluk öğrenci nüfusunda kadın erkek oranının yarı yarıya yakın olduğunu söyleyen Türk, "Cinsiyet eşitsizliğini konu edecek bir projeyi tanımlamamız haklı bir nedene dayanmıyor. Esas itibariyle bölgesel anlamda oluşabilecek sıkıntıların varlığından hareketle bu projenin çalışılmasını doğru buluyoruz" dedi. Anayasa başta olmak üzere Türk eğitim sistemini düzenleyen kanun ve yönetmeliklerin içeriğinde cinsiyet eşitsizliğine konu olacak hiçbir şey olmadığını ve hatta pozitif ayrımcılık yapmayı da teşvik eden birtakım çalışmalar olduğuna dikkat çeken Türk, şöyle devam etti: "Bu proje, cinsiyetler arasındaki biyolojik farklılıklara yüklenmiş kültürel ayrıntılar ve anlamların toplumda yol açtığı cinsiyet rolleri arasındaki olumsuz etkileri ortadan kaldırmayı, cinsiyet eşitliğine katkı sağlamayı, okullarda kız ve erkek çocuklar için cinsiyet eşitliğini geliştirmeyi ve cinsiyete duyarlı yaklaşımı tüm eğitim sistemine yerleştirmeyi amaçlıyor.

10 ildeki 40 okulda uygulanacak

Bazı bölgelerde kız çocuklarının çeşitli nedenlerden dolayı okullaşma oranı biraz düşük. Bu oranı artırma hatta eğitim öğretim okul ortamında olmayanları okullaştırmak adına terapi programları ve pek çok çalışma yapılıyor. Özellikle kız çocuklarının okullaşması noktasında kız çocuklarını okula gönderen ailelere şartlı nakit kapsamında yapılan çalışmalar da mevcut. Bu proje, dezavantajlı gruplar açısından bazı bölgeler ve illerde oluşmuş oransal anlamdaki geri kalmışlığı ortadan kaldırmayı amaçlıyor" Projenin Erzurum, Batman, Samsun, İzmir, Malatya, Mardin, Şanlıurfa, Karaman, Trabzon ve Sivas’taki 40 okulda uygulanacağını belirten Türk, illeri seçerken kız çocuklarına yönelik uygulanan diğer projelerin pilot illeriyle çakışmamasına dikkat ettiklerini ve bütünlük sağlamaya çalıştıklarını belirtti.

Ders kitapları ve eğitim materyalleri gözden geçirilecek

Türk, "Okullardaki tüm personel için bir değerlendirme ve ölçme aracı olan "Cinsiyet Eşitliği Güvence Aracı" geliştirilecek. Okul öncesinden orta öğretime kadar tüm öğretim programları, ders kitapları ve eğitim materyalleri gözden geçirilecek. Toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlayacak şekilde iyileştirilecek" dedi. Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı mevzuat düzenlemesi yapılarak 60 bin öğretmen ve yöneticiye eğitim verileceğini de anlatan Türk, "Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda toplumsal bilincin artırılmasına yönelik medya etkinlikleri ve bölgesel kampanyalarla 100 bin kişiye ulaşılmasını hedefliyoruz" diye konuştu. Projenin ihale sürecinde olduğu bilgisini veren Türk, yapılacak sözleşmelerin ardından takvimin işleyeceğini vurguladı. Türk, çalışmaların 2013 Ocak ayından itibaren başlamasının öngörüldüğünü ve 30 ay süreceğini sözlerine ekledi.

(hürriyeteğitim)

Son Güncelleme: Pazartesi, 06 Ağustos 2012 14:34

Gösterim: 2281

Bu yıl ilk kez uygulanan e-okul sistemi bazı aileleri mağdur etti. Anne-babalar, elektronik sistem üzerinden otomatik olarak kaydı yapılan çocuklarının uzak mahallelere gönderildiğini söylüyor. Çocuklarını kendi mahallelerinde okutmak isteyen veliler, yakın çevrede okul varken servis kullanmaya mecbur edilmelerine tepki gösteriyor.

E-okul sistemi üzerinden çocuklarının kaydı otomatik olarak yapılan veliler, sistemin hata yaptığını ileri sürüyor. Evine 80-100 metre mesafedeki okula çocuğunu yazdıramayan anne-babalar, başka mahallelerdeki okullara yönlendiriliyor.

Zorunlu eğitim sisteminin hayata geçmesiyle birlikte bazı okullar ortaokul, bazıları da ilkokul olarak değiştirildi. Yeni sisteme göre okul çağına gelen her çocuk, e-okul sistemi üzerinden 1. sınıfa otomatik olarak kaydedildi. E-okul sistemi, öğrenciyi Ulusal Adres Veri Tabanı'ndaki adres bilgilerine göre en yakın ilköğretim okuluna kaydediyor. Ancak bazı veliler, ikamet ettiği adrese yakın okul varken başka mahallelerdeki okullara yönlendirildiklerini söylüyor. Bazı okullar, birkaç dakikalık yürüme mesafesindeki adreste ikamet eden öğrencilerin kaydını kabul etmezken 3-5 kilometre uzaklıktaki başka mahallelerden kayıt yapıyor. Kimi muhtarlar ise ilçe milli eğitim müdürlüklerinde görevli bazı şube müdürlerinin sistem üzerinde inisiyatif kullanarak değişiklik yaptığını iddia ediyor.

Servise mecbur ediliyoruz

Konya'da Nişantaşı Mahallesi'nde ikamet eden Mustafa Dönmez, evine 80 metre mesafedeki İbrahim Yapıcı İlkokulu'na çocuğunun kaydedilmediğini söylüyor. Dönmez, adrese dayalı sistemin çocuğunu yaklaşık 3 kilometre uzaktaki Beyazıt Mahallesi'ndeki Barbaros İlkokulu'na yönlendirildiğini ifade ediyor. Dönmez, kapı önünde okul varken çocuğunun servis kullanmaya mecbur edildiğini vurguluyor.

Aynı mahallede oturan Nagihan Vural da benzer dertten muzdarip. Vural, "Kendi mahallemde 100 metre mesafede okulumuz varken sistem bizi 5 km ötedeki okula yönlendiriyor. İlkokula yeni başlayacak çocuğumu ben her gün oraya nasıl getirip götüreceğim? Devlet beni servis kullanmaya mecbur ediyorsa ücretini de karşılamalı." diyor. Mahallede aynı mağduriyeti yaşayan vatandaşlar, muhtarlığa giderek derdini anlatıyor.

Nişantaşı Mahallesi muhtarı Erol Karakaş, sorunun adrese dayalı kayıt sisteminin hatalı çalışmasından kaynaklandığını ifade ediyor: "Mahallemizdeki İbrahim Yapıcı İlköğretim Okulu, okula 50-100 metre mesafede ikamet eden mahalle sakinlerini kayıt yapmıyor. Ancak 3-5 kilometre uzaklıktaki Feritpaşa, Kılıçarslan ve Yenişehir mahallelerinden kayıt alıyor. Haksızlığa uğrayan mahalleli de derdini anlatmak için muhtarlığımıza akın ediyor."

'Sözde ikametler' nüfusu şişiriyor

Mahallesindeki okulu beğenmeyen veliler, çocuklarının ikametini akrabalarının adreslerine kaydettiriyor. Nişantaşı Mahallesi muhtarı Erol Karakaş, son bir ayda başka mahallelerde oturan yaklaşık 200 velinin misafir ikametgâhıyla akrabalarının evlerine çocuklarının ikametini yaptırdığını belirtiyor.

İstanbul Yenibosna'daki Hürriyet Mahallesi muhtarı Ahmet Özhan ise mahallelinin kendine yakın okullara çocuğunu göndermek istemediğini aktarıyor. Velilerin, başarı ortalaması ve öğrenci profilini daha iyi gördüğü Bakırköy ve Bahçelievler gibi ilçelerde okutmak istediğini anlatan Özhan, "Veliler, yakın ilçelerde oturan akrabalarının sözlü beyanıyla çocuklarını o adreslerde ikamet kaydını yaptırıyor. Adrese dayalı sisteme göre nüfus müdürlükleri de ev sahibinin sözlü beyanı olması kaydıyla çocukların ikamet kaydını yapıyor." ifadelerini kullanıyor.

(zaman)

> E-okul sistemi mahallenin çocuklarını ayırdı

Bu yıl ilk kez uygulanan e-okul sistemi bazı aileleri mağdur etti. Anne-babalar, elektronik sistem üzerinden otomatik olarak kaydı yapılan çocuklarının uzak mahallelere gönderildiğini söylüyor. Çocuklarını kendi mahallelerinde okutmak isteyen veliler, yakın çevrede okul varken servis kullanmaya mecbur edilmelerine tepki gösteriyor.

E-okul sistemi üzerinden çocuklarının kaydı otomatik olarak yapılan veliler, sistemin hata yaptığını ileri sürüyor. Evine 80-100 metre mesafedeki okula çocuğunu yazdıramayan anne-babalar, başka mahallelerdeki okullara yönlendiriliyor.

Zorunlu eğitim sisteminin hayata geçmesiyle birlikte bazı okullar ortaokul, bazıları da ilkokul olarak değiştirildi. Yeni sisteme göre okul çağına gelen her çocuk, e-okul sistemi üzerinden 1. sınıfa otomatik olarak kaydedildi. E-okul sistemi, öğrenciyi Ulusal Adres Veri Tabanı'ndaki adres bilgilerine göre en yakın ilköğretim okuluna kaydediyor. Ancak bazı veliler, ikamet ettiği adrese yakın okul varken başka mahallelerdeki okullara yönlendirildiklerini söylüyor. Bazı okullar, birkaç dakikalık yürüme mesafesindeki adreste ikamet eden öğrencilerin kaydını kabul etmezken 3-5 kilometre uzaklıktaki başka mahallelerden kayıt yapıyor. Kimi muhtarlar ise ilçe milli eğitim müdürlüklerinde görevli bazı şube müdürlerinin sistem üzerinde inisiyatif kullanarak değişiklik yaptığını iddia ediyor.

Servise mecbur ediliyoruz

Konya'da Nişantaşı Mahallesi'nde ikamet eden Mustafa Dönmez, evine 80 metre mesafedeki İbrahim Yapıcı İlkokulu'na çocuğunun kaydedilmediğini söylüyor. Dönmez, adrese dayalı sistemin çocuğunu yaklaşık 3 kilometre uzaktaki Beyazıt Mahallesi'ndeki Barbaros İlkokulu'na yönlendirildiğini ifade ediyor. Dönmez, kapı önünde okul varken çocuğunun servis kullanmaya mecbur edildiğini vurguluyor.

Aynı mahallede oturan Nagihan Vural da benzer dertten muzdarip. Vural, "Kendi mahallemde 100 metre mesafede okulumuz varken sistem bizi 5 km ötedeki okula yönlendiriyor. İlkokula yeni başlayacak çocuğumu ben her gün oraya nasıl getirip götüreceğim? Devlet beni servis kullanmaya mecbur ediyorsa ücretini de karşılamalı." diyor. Mahallede aynı mağduriyeti yaşayan vatandaşlar, muhtarlığa giderek derdini anlatıyor.

Nişantaşı Mahallesi muhtarı Erol Karakaş, sorunun adrese dayalı kayıt sisteminin hatalı çalışmasından kaynaklandığını ifade ediyor: "Mahallemizdeki İbrahim Yapıcı İlköğretim Okulu, okula 50-100 metre mesafede ikamet eden mahalle sakinlerini kayıt yapmıyor. Ancak 3-5 kilometre uzaklıktaki Feritpaşa, Kılıçarslan ve Yenişehir mahallelerinden kayıt alıyor. Haksızlığa uğrayan mahalleli de derdini anlatmak için muhtarlığımıza akın ediyor."

'Sözde ikametler' nüfusu şişiriyor

Mahallesindeki okulu beğenmeyen veliler, çocuklarının ikametini akrabalarının adreslerine kaydettiriyor. Nişantaşı Mahallesi muhtarı Erol Karakaş, son bir ayda başka mahallelerde oturan yaklaşık 200 velinin misafir ikametgâhıyla akrabalarının evlerine çocuklarının ikametini yaptırdığını belirtiyor.

İstanbul Yenibosna'daki Hürriyet Mahallesi muhtarı Ahmet Özhan ise mahallelinin kendine yakın okullara çocuğunu göndermek istemediğini aktarıyor. Velilerin, başarı ortalaması ve öğrenci profilini daha iyi gördüğü Bakırköy ve Bahçelievler gibi ilçelerde okutmak istediğini anlatan Özhan, "Veliler, yakın ilçelerde oturan akrabalarının sözlü beyanıyla çocuklarını o adreslerde ikamet kaydını yaptırıyor. Adrese dayalı sisteme göre nüfus müdürlükleri de ev sahibinin sözlü beyanı olması kaydıyla çocukların ikamet kaydını yapıyor." ifadelerini kullanıyor.

(zaman)

Son Güncelleme: Pazartesi, 06 Ağustos 2012 09:44

Gösterim: 2122


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.