Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, "4+4+4 kabulümüzdür. Ama içine neyi koyacaksınız? Çerçeveyi iyi dolduralım. Kur-an'ı Kerim seçmeli ders olmalıdır" dedi. Partisinin İl Kongresi'ne katılmak üzere Tokat'a gelen SP'nin Lideri Kamalak, konvoy eşliğinde şehir tutu attı. Tokatlıları selamlayan Kamalak, partililerle birlikte kongrenin yapıldığı 26 Haziran Atatürk Kültür Sarayı'na geçti. Kongrede, milli görüşün yüce milletin var olduğu müddetçe varlığını sürdüreceğini ifade eden Kamalak, kurtuluş reçetesinin ise milli görüş reçetesi olduğunu belirterek, "Çünkü milli görüş, emin olun bu millet, Türkiye için bir kılavuzdur. Dünya için bir emniyet sigortasıdır" diye
konuştu.
SP Lideri Kamalak, Milli Görüşün 1974 yılında CHP ile koalisyon şeklinde hükümet ortağı olduğunu ve o zaman İmam Hatiplerin orta kısmını ve ikinci kısım için lise terklik belgesi verilerek üniversitelerin kapsının açıldığını belirterek, "İmam Hatiplerin orta kısmı açılmakla kalmadı. Tam 357 imam hatip okulu, 3 bin Kur'an kursu açıldı. 10 adet İslam enstitüsü kuruldu. Milyonlarca Müslüman evladının Kur'an-ı Kerim okuması sağlandı. Unutmayınız, sizin en hayırlısını Kur'an-ı kerimi öğrenen ve öğretendir. Bu
iktidar zamanında tam 10 yıl gelip geçti. Tek başlarına anayasayı değiştirtecek çoğunluğa sahip oldukları halde bir tane imam hatip okulu açabildiler mi? İşte milli görüş farkı bu" diye konuştu.
4+4+4 eğitim sistemini eleştiren Kamalak, konuşmasına şöyle devam etti: "Seçimlerde hatırlayacaksınız yıllardan beri haykırıyoruz. Zorunlu eğitim 4+4+3 biçiminde olmalı diyorduk. Şimdi her halde bizim peşimize takılmış gözükmemek için üçüncü 3'ü onu da 4 yaptılar. 4+4+4 kabulümüzdür. Ama içine neyi koyacaksınız? Çerçeveyi iyi dolduralım. Bir, Kur-an'ı Kerim seçmeli ders olmalıdır. İsteyen herkes çocuğuna Kur'an-ı Kerim öğretme imkanı tanımalıdır. İkinci olarak Bilimler tarihi ders olarak okutulmalıdır.
Şuanda insanlarımız aşağılık kompleksi içine itilmeye çalışılmaktadır. Halbuki batıya ışık tutan, onlara yol gösteren, bilimde çağ açan İslam Alimleridir. Fakat batı bunları kendine mal etmektedir. 3'ncü olarak ise Osmanlıca da seçmeli ders olmalıdır"
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, "4+4+4 kabulümüzdür. Ama içine neyi koyacaksınız? Çerçeveyi iyi dolduralım. Kur-an'ı Kerim seçmeli ders olmalıdır" dedi. Partisinin İl Kongresi'ne katılmak üzere Tokat'a gelen SP'nin Lideri Kamalak, konvoy eşliğinde şehir tutu attı. Tokatlıları selamlayan Kamalak, partililerle birlikte kongrenin yapıldığı 26 Haziran Atatürk Kültür Sarayı'na geçti. Kongrede, milli görüşün yüce milletin var olduğu müddetçe varlığını sürdüreceğini ifade eden Kamalak, kurtuluş reçetesinin ise milli görüş reçetesi olduğunu belirterek, "Çünkü milli görüş, emin olun bu millet, Türkiye için bir kılavuzdur. Dünya için bir emniyet sigortasıdır" diye
konuştu.
SP Lideri Kamalak, Milli Görüşün 1974 yılında CHP ile koalisyon şeklinde hükümet ortağı olduğunu ve o zaman İmam Hatiplerin orta kısmını ve ikinci kısım için lise terklik belgesi verilerek üniversitelerin kapsının açıldığını belirterek, "İmam Hatiplerin orta kısmı açılmakla kalmadı. Tam 357 imam hatip okulu, 3 bin Kur'an kursu açıldı. 10 adet İslam enstitüsü kuruldu. Milyonlarca Müslüman evladının Kur'an-ı Kerim okuması sağlandı. Unutmayınız, sizin en hayırlısını Kur'an-ı kerimi öğrenen ve öğretendir. Bu
iktidar zamanında tam 10 yıl gelip geçti. Tek başlarına anayasayı değiştirtecek çoğunluğa sahip oldukları halde bir tane imam hatip okulu açabildiler mi? İşte milli görüş farkı bu" diye konuştu.
4+4+4 eğitim sistemini eleştiren Kamalak, konuşmasına şöyle devam etti: "Seçimlerde hatırlayacaksınız yıllardan beri haykırıyoruz. Zorunlu eğitim 4+4+3 biçiminde olmalı diyorduk. Şimdi her halde bizim peşimize takılmış gözükmemek için üçüncü 3'ü onu da 4 yaptılar. 4+4+4 kabulümüzdür. Ama içine neyi koyacaksınız? Çerçeveyi iyi dolduralım. Bir, Kur-an'ı Kerim seçmeli ders olmalıdır. İsteyen herkes çocuğuna Kur'an-ı Kerim öğretme imkanı tanımalıdır. İkinci olarak Bilimler tarihi ders olarak okutulmalıdır.
Şuanda insanlarımız aşağılık kompleksi içine itilmeye çalışılmaktadır. Halbuki batıya ışık tutan, onlara yol gösteren, bilimde çağ açan İslam Alimleridir. Fakat batı bunları kendine mal etmektedir. 3'ncü olarak ise Osmanlıca da seçmeli ders olmalıdır"
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 10:34
Gösterim: 2075
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, kavgalara sahne olan 4+4+4 sistemini değerlendirdi. Şandır, "Bugün kabul edilen yasa, gayrimeşrudur. İçtüzüğün amir hükümlerine uygun görüşülmemiştir. Dolayısıyla bu yasa teklifinin Genel Kurul'a indirilmesi gayrimeşru olacaktır" dedi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, TBMM'de Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'nda yaşanan kavganın ardından açıklamalarda bulundu. 4+4+4 sisteminin komisyondan geçmesini eleştiren Şandır, yasa teklifinin gayrimeşru olduğunu söyledi. "Komisyonda yaşanan hadiseler asla kabul edilemez" diyen Şandır, "TBMM'nin şahsiyetine, Türk demokrasisine ve Türk milletine hakaret edilmiştir. Bunun sorumlusu ve müsebbibi AK Parti iktidarıdır, başta sayın Başbakan olmak üzere yöneticileridir" dedi.
AK Partili milletvekillerinin Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla fiili bir duvar oluşturduklarını ve kendilerinin komisyon başkanına ulaşmalarını engellediklerini ifade eden Mehmet Şandır, şunları söyledi:
"Bugün kabul edilen yasa, gayrimeşrudur. İçtüzüğün amir hükümlerine uygul görüşülmemiştir. Dolayısıyla bu yasa teklifinin Genel Kurul'a indirilmesi gayrimeşru olacaktır. O noktada sorumluluk sayın Cemil Çiçek'e aittir. TBMM'de milletin iradesi çiğnenmiştir. Bu despotizmdir. Bu tek adam yönetiminin dayatmasıdır. MHP olarak bunu asla kabul etmeyeceğiz."
MHP'li Şandır, son olarak ise, "MHP olarak sonucu kabul etmeyeceğimizi, komisyon kararını yok sayacağımızı ve bu çirkinliği milletimize anlatacağımızı ifade ediyorum" diye konuştu.
YUSUF HALAÇOĞLU
MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ise, komisyonda teklif görüşülürken muhalefetin sözlerinin dikkate alınması gerektiğini belirterek, "Yukarıda yaşananlar gerçekten bir rezalettir. Bunun adına demokrasi deniliyorsa, sanıyorum Esad rejimi bundan daha iyi" diye konuştu. "Gerçekten bir düzenleme yapılmak isteniyorsa, şekli olarak değil ruhi olarak yapılması gerekir" diyen Halaçoğlu, 4+4+4 sisteminin komisyondan geçmesiyle ileride kaybedecek olanın Türkiye olacağını iddia etti.
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri de, "Türkiye demokrasisi adına bugün kara bir gündür" diyerek, milletvekillerinin kaba kuvvet kullanılarak susturulduğunu kaydetti. Yangından mal kaçırırmışçasına tasarının komisyondan geçirildiğini söyleyen Yeniçeri, "Parlamentoda siyasal muhalefet yaptırmazsanız, bu sosyal muhalefete döner ve bu da iktidarın sonu olur" değerlendirmesini yaptı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, kavgalara sahne olan 4+4+4 sistemini değerlendirdi. Şandır, "Bugün kabul edilen yasa, gayrimeşrudur. İçtüzüğün amir hükümlerine uygun görüşülmemiştir. Dolayısıyla bu yasa teklifinin Genel Kurul'a indirilmesi gayrimeşru olacaktır" dedi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, TBMM'de Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'nda yaşanan kavganın ardından açıklamalarda bulundu. 4+4+4 sisteminin komisyondan geçmesini eleştiren Şandır, yasa teklifinin gayrimeşru olduğunu söyledi. "Komisyonda yaşanan hadiseler asla kabul edilemez" diyen Şandır, "TBMM'nin şahsiyetine, Türk demokrasisine ve Türk milletine hakaret edilmiştir. Bunun sorumlusu ve müsebbibi AK Parti iktidarıdır, başta sayın Başbakan olmak üzere yöneticileridir" dedi.
AK Partili milletvekillerinin Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla fiili bir duvar oluşturduklarını ve kendilerinin komisyon başkanına ulaşmalarını engellediklerini ifade eden Mehmet Şandır, şunları söyledi:
"Bugün kabul edilen yasa, gayrimeşrudur. İçtüzüğün amir hükümlerine uygul görüşülmemiştir. Dolayısıyla bu yasa teklifinin Genel Kurul'a indirilmesi gayrimeşru olacaktır. O noktada sorumluluk sayın Cemil Çiçek'e aittir. TBMM'de milletin iradesi çiğnenmiştir. Bu despotizmdir. Bu tek adam yönetiminin dayatmasıdır. MHP olarak bunu asla kabul etmeyeceğiz."
MHP'li Şandır, son olarak ise, "MHP olarak sonucu kabul etmeyeceğimizi, komisyon kararını yok sayacağımızı ve bu çirkinliği milletimize anlatacağımızı ifade ediyorum" diye konuştu.
YUSUF HALAÇOĞLU
MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ise, komisyonda teklif görüşülürken muhalefetin sözlerinin dikkate alınması gerektiğini belirterek, "Yukarıda yaşananlar gerçekten bir rezalettir. Bunun adına demokrasi deniliyorsa, sanıyorum Esad rejimi bundan daha iyi" diye konuştu. "Gerçekten bir düzenleme yapılmak isteniyorsa, şekli olarak değil ruhi olarak yapılması gerekir" diyen Halaçoğlu, 4+4+4 sisteminin komisyondan geçmesiyle ileride kaybedecek olanın Türkiye olacağını iddia etti.
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri de, "Türkiye demokrasisi adına bugün kara bir gündür" diyerek, milletvekillerinin kaba kuvvet kullanılarak susturulduğunu kaydetti. Yangından mal kaçırırmışçasına tasarının komisyondan geçirildiğini söyleyen Yeniçeri, "Parlamentoda siyasal muhalefet yaptırmazsanız, bu sosyal muhalefete döner ve bu da iktidarın sonu olur" değerlendirmesini yaptı.
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 10:08
Gösterim: 1888
Milliyet Yazarı Mehmet Tezkan'ın zorunlu eğitimle ilgili bugünkü yazısı...
4 + 4 + 4 komisyondan geçti..
Kavga çıktı, gürültü çıktı, itiş kakış oldu, Komisyon Başkanı milletvekillerini konuşturmadan maddeleri oylattı, yarım saatte işi bitirdi, yangından malı kaçırdı..
Demokrasi adına iyi olmadı ama işin bu kısmına girmiyorum..
Böyle olacağı belliydi.. Vur vur sesleri geçen hafta yükselmişti!..
* * *
(Mesela BBC televizyonu.. Kavga görüntülerini kesintisiz verip altına; Türkler eğitim reformu yapıyor diye yazsa kızar mıyız?)
* * *
AKP’liler; CHP’liler çalışmaları engellemek için 12 saat kitap okursa biz de böyle yaparız diyecekler.. Haklı olduklarını söyleyecekler..
Neyse..
Ha üç gün önce ha üç gün sonra..
AKP’nin ezici çoğunluğu olduğuna göre bu yasa öyle veya böyle geçecek..
Başbakan geçen hafta; ‘Milli iradeyi biz temsil ediyoruz, 4 + 4 + 4 olacak’ dedi..
Olacak da..
Nasıl olacak?
Bilen yok.. Yasa muallak!.
Zaten eğitim reformu dedikleri torba yasa.. İşin sakatlığı buradan başlıyor..
Bütün eğitim sistemini alt üst eden yasal değişiklik yapıyorsun ama adı konulan yasayla değil..
Torbayla!..
* * *
Peki, neden böyle yapıyorlar, neden tartıştırmıyorlar?
İki nedenden..
Getirdikleri eğitim sistemine ‘çok iyi olmuş, süper olmuş’ diyen doğru dürüst bir eğitimci bulamazlar da ondan..
Bu sistemle eğitim kalitesi artacak.. Matematiği, edebiyatı, sosyolojiyi, fen bilimlerini daha iyi öğreteceğiz, 4 + 4 + 4 sayesinde İngilizceyi öğretmekle kalmayıp yanına bir dil daha koyacağız diyen çıkar mı?
Çıkmaz..
* * *
Bırakın bunu, okula beş yaşında başlamayı kimseye anlatamazlar..
Haa..
Geçen gün biri bana anlattı.. Valla hiç aklıma gelmemişti..
Dedi ki; okula başlama yaşını beşe çekmelerinin, temel eğitimi (zorunlu ayrı şey) dört yıla çekmelerinin nedeni belli..
Nedir dedim..
İslamiyet’e göre kız çocuklarının tesettüre girme yaşı dokuz değil mi?
Eee dedim..
5 + 4 = 9.. Beş yaş ısrarının sebebi bu..
Sonrası, ikinci dört yıl?
Ortaokul sayıldığı için serbestmiş!..
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milliyet Yazarı Mehmet Tezkan'ın zorunlu eğitimle ilgili bugünkü yazısı...
4 + 4 + 4 komisyondan geçti..
Kavga çıktı, gürültü çıktı, itiş kakış oldu, Komisyon Başkanı milletvekillerini konuşturmadan maddeleri oylattı, yarım saatte işi bitirdi, yangından malı kaçırdı..
Demokrasi adına iyi olmadı ama işin bu kısmına girmiyorum..
Böyle olacağı belliydi.. Vur vur sesleri geçen hafta yükselmişti!..
* * *
(Mesela BBC televizyonu.. Kavga görüntülerini kesintisiz verip altına; Türkler eğitim reformu yapıyor diye yazsa kızar mıyız?)
* * *
AKP’liler; CHP’liler çalışmaları engellemek için 12 saat kitap okursa biz de böyle yaparız diyecekler.. Haklı olduklarını söyleyecekler..
Neyse..
Ha üç gün önce ha üç gün sonra..
AKP’nin ezici çoğunluğu olduğuna göre bu yasa öyle veya böyle geçecek..
Başbakan geçen hafta; ‘Milli iradeyi biz temsil ediyoruz, 4 + 4 + 4 olacak’ dedi..
Olacak da..
Nasıl olacak?
Bilen yok.. Yasa muallak!.
Zaten eğitim reformu dedikleri torba yasa.. İşin sakatlığı buradan başlıyor..
Bütün eğitim sistemini alt üst eden yasal değişiklik yapıyorsun ama adı konulan yasayla değil..
Torbayla!..
* * *
Peki, neden böyle yapıyorlar, neden tartıştırmıyorlar?
İki nedenden..
Getirdikleri eğitim sistemine ‘çok iyi olmuş, süper olmuş’ diyen doğru dürüst bir eğitimci bulamazlar da ondan..
Bu sistemle eğitim kalitesi artacak.. Matematiği, edebiyatı, sosyolojiyi, fen bilimlerini daha iyi öğreteceğiz, 4 + 4 + 4 sayesinde İngilizceyi öğretmekle kalmayıp yanına bir dil daha koyacağız diyen çıkar mı?
Çıkmaz..
* * *
Bırakın bunu, okula beş yaşında başlamayı kimseye anlatamazlar..
Haa..
Geçen gün biri bana anlattı.. Valla hiç aklıma gelmemişti..
Dedi ki; okula başlama yaşını beşe çekmelerinin, temel eğitimi (zorunlu ayrı şey) dört yıla çekmelerinin nedeni belli..
Nedir dedim..
İslamiyet’e göre kız çocuklarının tesettüre girme yaşı dokuz değil mi?
Eee dedim..
5 + 4 = 9.. Beş yaş ısrarının sebebi bu..
Sonrası, ikinci dört yıl?
Ortaokul sayıldığı için serbestmiş!..
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 12:15
Gösterim: 2112
Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç, gündemdeki eğitim tartışmaları ile ilgili görüşlerini gazetedeki köşesinde değerlendirdi.Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de okulda şiddet temel bir problem. Eskisi gibi disipline önem verilmediğinden öğrenciler çekinmeden okula bıçak, çakı, muşta getirebiliyorlar.
Öğrenciler hem birbirlerine hem öğretmenlere karşı şiddet kullanabiliyorlar. Babasının beylik tabancısını çantasına koyup gelenler de var. Hemen hemen her okulda "çeteler" etrafa terör estiriyor. Liselerde, hatta ortaöğrenimde öğretmene bıçak çekip notunu yükseltmesini isteyen öğrenciler var. Okul çıkışında öğrenciler dövülüyor, paralarına, değerli eşyalarına el konuluyor. Zaman zaman kız meselesi veya başka ihtilaflardan dolayı çıkan kavgalar ölümle veya yaralanmalarla sonuçlanıyor. Paylaşamadıkları erkek arkadaşı yüzünden birbirlerine meydan dayağı çeken kız öğrencilere bile rastlanıyor.
Öğrencilerin gündeminde genellikle cinsellik, futbol, gürültüyü bastıran müzik, korku filmleri, marka giyim-kuşam vb. konular var. Marka giyim herkesin tutkusu. Forma giyen ilköğretim öğrencilerinin ayaklarındaki ayakkabılar, üstlerindeki kabanlar marka. Ellerindeki telefonlar, bileklerindeki künyeler birbirlerine hava atmaya yarayan gösteriş ve kibir malzemeleri.
Öğrencilerin seçtiği rol modeller tabii ki yörelerinin erdem sahibi alim, iyilik sever, yol gösteren şahsiyetleri değil. TV dizileri aileyi kasıp kavuruyor. Sadece öğrenciler değil anne-babalar da dizilerin derin etkisinde. Diziler Bermuda şeytan üçgeni gibi bütün iyi değerleri yutup yok ediyor; aile içi çarpık ilişkileri, dinen günah ve suç olan cürümleri estetize edip normalleştiriyor. Televizyonlar, gazeteler, magazin kültürü, sinema, eğlence ve yarışma programları rol model olarak mankenleri, dizi sanatçılarını, futbolcuları, popçuları empoze ediyor. Aileler çocuklarını şarkıcı veya 'sanatçı' yetiştirmek için çırpınıyor, bir yarışmaya katılma hakkını kazanmaları bile onlar için büyük bir gurur kaynağı ve başarı sayılıyor. Dizilerin etkisiyle anne-babalar da çocuklarıyla aynı masada içki içiyor; kızlarının gayrı meşru ilişkilerini olağan şeylermiş gibi konuşabiliyor.
Genellikle öğrenciler ailelerini beğenmiyor. Ailede atmosfere sinmiş değerlerle okulda edindikleri değerler çatışma halinde. Artan bilgi formasyonları zaten nesiller arasındaki iletişimi koparmaya yetiyor. İletişim kopunca değerler ve duygu paylaşımı da kopuyor, çocuklar ebeveynlerine yabancılaşıyor, bir süre sonra yabancılaşma çatışmaya dönüşüyor. İnternet, facebook, twitter, sosyal medyadan anlamayan anneler-babalar, çocuklarının hangi bilinmez dünyada ve sanal galaksilerde neler yaşayıp paylaştıklarını bilmiyor. Çocuklar anne-babalarını cahil buluyor, kendilerini anlamadıklarını düşünüyorlar. Bazı aileler de ümitsiz vak'a gördükleri veya yetersizliklerine kanaat getirdikleri için çocuklarını kendi hallerine bırakmış bulunuyorlar; mali gücü olanlar güvendikleri okullara yatılı verip onları başlarından atma yolunu seçiyorlar.
Kısaca mevcut eğitim sistemi çocuğu hiçbir şekilde hayata doğru bir istikamette hazırlamıyor, çocuğa hayata ilişkin işe yarar doğru bir perspektif kazandıramıyor. Devletin nazarında okul, hâlâ klasik dönemdeki gibi "ideolojinin derin etkisinde". Çocuklar ise bu ideolojiden radikal bir biçimde kopuk yaşıyor. Çocuklar ideolojinin eğitiminden geçiyor, ama söz konusu ideoloji yetmiyor; bu yüzden popüler kültür (medya, TV dizileri, tüketim toplumunun piyasa değerleri) boşluğu dolduruyor. Sokak ve yakın sosyal çevreyi de aynı etmenler belirliyor. Bu eğitim sistemi nesilleri heder ediyor; anlamdan ve amaçtan yoksun, tüketici, duyarsız, sorumluluk bilinci zayıf, her türlü dış etkiye açık, hazcı, saygı noksanı, manevi değerleri zayıf, bencil/bireyci bir insan yetişiyor. Küresel piyasanın istediği gibi.
Sayın Başbakan "dindar nesiller" yetiştirmek istediklerini söylemişti; bu sistemde sadece yukarıda genel profili çizilen nesiller yetişir; darı ekilen toprakta buğday yetiştiği görülmemiştir. İlahi sünnet gereği, ne ekerseniz onu biçersiniz. Bu sorun ne kesintisiz 12 yıl zorunlu, ne kesintili eğitimle çözülecek gibi. Sorun nesillerimizi zehirleyen bu sistemin tarlasına hangi tohumların ekildiği sorunudur.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç, gündemdeki eğitim tartışmaları ile ilgili görüşlerini gazetedeki köşesinde değerlendirdi.Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de okulda şiddet temel bir problem. Eskisi gibi disipline önem verilmediğinden öğrenciler çekinmeden okula bıçak, çakı, muşta getirebiliyorlar.
Öğrenciler hem birbirlerine hem öğretmenlere karşı şiddet kullanabiliyorlar. Babasının beylik tabancısını çantasına koyup gelenler de var. Hemen hemen her okulda "çeteler" etrafa terör estiriyor. Liselerde, hatta ortaöğrenimde öğretmene bıçak çekip notunu yükseltmesini isteyen öğrenciler var. Okul çıkışında öğrenciler dövülüyor, paralarına, değerli eşyalarına el konuluyor. Zaman zaman kız meselesi veya başka ihtilaflardan dolayı çıkan kavgalar ölümle veya yaralanmalarla sonuçlanıyor. Paylaşamadıkları erkek arkadaşı yüzünden birbirlerine meydan dayağı çeken kız öğrencilere bile rastlanıyor.
Öğrencilerin gündeminde genellikle cinsellik, futbol, gürültüyü bastıran müzik, korku filmleri, marka giyim-kuşam vb. konular var. Marka giyim herkesin tutkusu. Forma giyen ilköğretim öğrencilerinin ayaklarındaki ayakkabılar, üstlerindeki kabanlar marka. Ellerindeki telefonlar, bileklerindeki künyeler birbirlerine hava atmaya yarayan gösteriş ve kibir malzemeleri.
Öğrencilerin seçtiği rol modeller tabii ki yörelerinin erdem sahibi alim, iyilik sever, yol gösteren şahsiyetleri değil. TV dizileri aileyi kasıp kavuruyor. Sadece öğrenciler değil anne-babalar da dizilerin derin etkisinde. Diziler Bermuda şeytan üçgeni gibi bütün iyi değerleri yutup yok ediyor; aile içi çarpık ilişkileri, dinen günah ve suç olan cürümleri estetize edip normalleştiriyor. Televizyonlar, gazeteler, magazin kültürü, sinema, eğlence ve yarışma programları rol model olarak mankenleri, dizi sanatçılarını, futbolcuları, popçuları empoze ediyor. Aileler çocuklarını şarkıcı veya 'sanatçı' yetiştirmek için çırpınıyor, bir yarışmaya katılma hakkını kazanmaları bile onlar için büyük bir gurur kaynağı ve başarı sayılıyor. Dizilerin etkisiyle anne-babalar da çocuklarıyla aynı masada içki içiyor; kızlarının gayrı meşru ilişkilerini olağan şeylermiş gibi konuşabiliyor.
Genellikle öğrenciler ailelerini beğenmiyor. Ailede atmosfere sinmiş değerlerle okulda edindikleri değerler çatışma halinde. Artan bilgi formasyonları zaten nesiller arasındaki iletişimi koparmaya yetiyor. İletişim kopunca değerler ve duygu paylaşımı da kopuyor, çocuklar ebeveynlerine yabancılaşıyor, bir süre sonra yabancılaşma çatışmaya dönüşüyor. İnternet, facebook, twitter, sosyal medyadan anlamayan anneler-babalar, çocuklarının hangi bilinmez dünyada ve sanal galaksilerde neler yaşayıp paylaştıklarını bilmiyor. Çocuklar anne-babalarını cahil buluyor, kendilerini anlamadıklarını düşünüyorlar. Bazı aileler de ümitsiz vak'a gördükleri veya yetersizliklerine kanaat getirdikleri için çocuklarını kendi hallerine bırakmış bulunuyorlar; mali gücü olanlar güvendikleri okullara yatılı verip onları başlarından atma yolunu seçiyorlar.
Kısaca mevcut eğitim sistemi çocuğu hiçbir şekilde hayata doğru bir istikamette hazırlamıyor, çocuğa hayata ilişkin işe yarar doğru bir perspektif kazandıramıyor. Devletin nazarında okul, hâlâ klasik dönemdeki gibi "ideolojinin derin etkisinde". Çocuklar ise bu ideolojiden radikal bir biçimde kopuk yaşıyor. Çocuklar ideolojinin eğitiminden geçiyor, ama söz konusu ideoloji yetmiyor; bu yüzden popüler kültür (medya, TV dizileri, tüketim toplumunun piyasa değerleri) boşluğu dolduruyor. Sokak ve yakın sosyal çevreyi de aynı etmenler belirliyor. Bu eğitim sistemi nesilleri heder ediyor; anlamdan ve amaçtan yoksun, tüketici, duyarsız, sorumluluk bilinci zayıf, her türlü dış etkiye açık, hazcı, saygı noksanı, manevi değerleri zayıf, bencil/bireyci bir insan yetişiyor. Küresel piyasanın istediği gibi.
Sayın Başbakan "dindar nesiller" yetiştirmek istediklerini söylemişti; bu sistemde sadece yukarıda genel profili çizilen nesiller yetişir; darı ekilen toprakta buğday yetiştiği görülmemiştir. İlahi sünnet gereği, ne ekerseniz onu biçersiniz. Bu sorun ne kesintisiz 12 yıl zorunlu, ne kesintili eğitimle çözülecek gibi. Sorun nesillerimizi zehirleyen bu sistemin tarlasına hangi tohumların ekildiği sorunudur.
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 10:00
Gösterim: 2288
Meclis Eğitim Komisyonunda kabul edilen 26 maddelik yasa teklifinide yaşananların ardından mecliste görev yapan grup başkanvekilleri TBMM Başkanı Cemil Çiçek'i ziyaret ediyor. Şu sırada devam eden ziyaretin ardından açıklama yapılması bekleniyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Meclis Eğitim Komisyonunda kabul edilen 26 maddelik yasa teklifinide yaşananların ardından mecliste görev yapan grup başkanvekilleri TBMM Başkanı Cemil Çiçek'i ziyaret ediyor. Şu sırada devam eden ziyaretin ardından açıklama yapılması bekleniyor.
Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Mart 2012 09:29
Gösterim: 1446