Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
ABD'de iki Türk bilim adamının araştırması, yağlı beslenmenin kök hücreyi etkileyerek bağırsak kanseri riskini artırdığını ortaya çıkardı.
ABD'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (Massachusetts Institute of Technology- MIT) Yılmaz Laboratuvarı'nı kuran Yrd. Doç. Dr. Ömer Yılmaz ile Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin İmmünoloji bölümünde doktorasını tamamlamak üzere olan Semir Beyaz, tıp dünyasında yankı uyandıran bir araştırma gerçekleştirdi.
Türk bilim adamları Yılmaz ve Beyaz, 9 ila 12 ay, sağlıklı fareleri yüzde 60 yağlı bir diyetle besleyerek kök hücreler ve obezite bağlantılı kanser arasındaki olası ilişkiyi inceledi. Çalışma sonucunda, yağlı beslenmenin kök hücre üzerine etkisinin, yağlı beslenme ve obezite ile kanser arasında uzun zamandır düşünülen ilişkinin sebebi olduğu ortaya kondu.
Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, yaptığı açıklamada, "Neden şişmanlık bağırsak kanserini artırıyor?" sorusuna yanıt bulmak üzere yola çıktıklarını anlattı. Araştırma kapsamında fareleri yağlı gıdalarla beslediklerini ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu: "Şu ana kadar iki önemli buluşumuz oldu. Birincisi, şişmanlıkta bağırsakta yetişkin kök hücre sayısı artıyor. İkincisi, bağırsakta kök hücre olmayan hücre, kök hücre özelliklerini kazanıyor. Kök hücrenin önemi, bağırsaktaki bütün hücreleri üretebiliyor olması. Bu kök hücreler zamanla mutasyona uğruyor ve kansere yol açıyor. Şişmanlıkta kök hücre sayısı arttığı zaman kanser olma riski artıyor."
"Bağırsak kanserini önleme çalışmalarına ışık tutacak"
Araştırma sonucunda elde ettikleri bulguları Nature dergisinde yayınladıklarını ve araştırmalarının hem derginin hem de bilim dünyasının ilgisini çektiğini belirten Yılmaz, "Çünkü şişmanlık ve bağırsak kanseri arasındaki ilişkinin hem hücresel hem de moleküler mekanizmasını ortaya çıkarttık. Buluşumuzun tıp dünyası açısından önemi, bağırsak kanserini önlemeye yönelik çalışmalara ışık tutmasıdır." dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
ABD'de iki Türk bilim adamının araştırması, yağlı beslenmenin kök hücreyi etkileyerek bağırsak kanseri riskini artırdığını ortaya çıkardı.
ABD'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (Massachusetts Institute of Technology- MIT) Yılmaz Laboratuvarı'nı kuran Yrd. Doç. Dr. Ömer Yılmaz ile Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin İmmünoloji bölümünde doktorasını tamamlamak üzere olan Semir Beyaz, tıp dünyasında yankı uyandıran bir araştırma gerçekleştirdi.
Türk bilim adamları Yılmaz ve Beyaz, 9 ila 12 ay, sağlıklı fareleri yüzde 60 yağlı bir diyetle besleyerek kök hücreler ve obezite bağlantılı kanser arasındaki olası ilişkiyi inceledi. Çalışma sonucunda, yağlı beslenmenin kök hücre üzerine etkisinin, yağlı beslenme ve obezite ile kanser arasında uzun zamandır düşünülen ilişkinin sebebi olduğu ortaya kondu.
Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, yaptığı açıklamada, "Neden şişmanlık bağırsak kanserini artırıyor?" sorusuna yanıt bulmak üzere yola çıktıklarını anlattı. Araştırma kapsamında fareleri yağlı gıdalarla beslediklerini ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu: "Şu ana kadar iki önemli buluşumuz oldu. Birincisi, şişmanlıkta bağırsakta yetişkin kök hücre sayısı artıyor. İkincisi, bağırsakta kök hücre olmayan hücre, kök hücre özelliklerini kazanıyor. Kök hücrenin önemi, bağırsaktaki bütün hücreleri üretebiliyor olması. Bu kök hücreler zamanla mutasyona uğruyor ve kansere yol açıyor. Şişmanlıkta kök hücre sayısı arttığı zaman kanser olma riski artıyor."
"Bağırsak kanserini önleme çalışmalarına ışık tutacak"
Araştırma sonucunda elde ettikleri bulguları Nature dergisinde yayınladıklarını ve araştırmalarının hem derginin hem de bilim dünyasının ilgisini çektiğini belirten Yılmaz, "Çünkü şişmanlık ve bağırsak kanseri arasındaki ilişkinin hem hücresel hem de moleküler mekanizmasını ortaya çıkarttık. Buluşumuzun tıp dünyası açısından önemi, bağırsak kanserini önlemeye yönelik çalışmalara ışık tutmasıdır." dedi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 28 Mart 2016 12:37
Gösterim: 1321
YÖK, "Türk yükseköğretim sisteminin dünyaya açılan penceresi" olarak nitelendirilen "Mevlana Değişim Programı"na getirdiği yenilikle proje tabanlı bir sistemi hayata geçirdi.
YÖK, "Türk yükseköğretim sisteminin dünyaya açılan penceresi" olarak nitelendirilen "Mevlana Değişim Programı"na getirdiği yenilikle proje tabanlı bir sistemi hayata geçirdi. Buna göre, programda belirlenen alanlarda üniversitelerce hazırlanacak projeler, öğrenci ve öğretim elemanı değişimi yoluyla gerçekleştirilecek ve YÖK tarafından desteklenecek. Mevlana Programı, 2016-2017 eğitim ve öğretim yılından itibaren "proje tabanlı", "ülke odaklı" ve "alan odaklı" olmak üzere 3 farklı şekilde devam edecek.
"Proje Tabanlı Mevlana Değişim Programı" ile YÖK Yürütme Kurulunca belirlenen alanlarda üniversiteler tarafından hazırlanacak projeler, öğrenci ve öğretim elemanı değişimi yoluyla gerçekleştirilecek ve YÖK tarafından desteklenecek. Programın "ülke odaklı" hedefi kapsamında, tüm alanlarda 21 ülkeyle öğrenci ve öğretim elemanı değişimi yapılacak. "Alan odaklı" hedef kapsamında ise 28 ülkeyle sosyal ve beşeri bilimler, fen ve mühendislik bilimleri, sağlık bilimleri gibi alanlar bazında öğrenci ve öğretim elemanı değişimi gerçekleştirilecek.
Başvurular 29 Nisan'a kadar yapılacak
Değişim faaliyeti, yurt içindeki ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumları ile bu kurumların öğrenci ve öğretim elemanlarını kapsıyor. Başvurular, proje ortağı olan iki üniversiteden de istenilen tüm bilgi ve belgelerle yurt içindeki üniversite rektörlükleri kanalıyla 29 Nisan 2016'ya kadar YÖK'e resmi yolla yapılacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
YÖK, "Türk yükseköğretim sisteminin dünyaya açılan penceresi" olarak nitelendirilen "Mevlana Değişim Programı"na getirdiği yenilikle proje tabanlı bir sistemi hayata geçirdi.
YÖK, "Türk yükseköğretim sisteminin dünyaya açılan penceresi" olarak nitelendirilen "Mevlana Değişim Programı"na getirdiği yenilikle proje tabanlı bir sistemi hayata geçirdi. Buna göre, programda belirlenen alanlarda üniversitelerce hazırlanacak projeler, öğrenci ve öğretim elemanı değişimi yoluyla gerçekleştirilecek ve YÖK tarafından desteklenecek. Mevlana Programı, 2016-2017 eğitim ve öğretim yılından itibaren "proje tabanlı", "ülke odaklı" ve "alan odaklı" olmak üzere 3 farklı şekilde devam edecek.
"Proje Tabanlı Mevlana Değişim Programı" ile YÖK Yürütme Kurulunca belirlenen alanlarda üniversiteler tarafından hazırlanacak projeler, öğrenci ve öğretim elemanı değişimi yoluyla gerçekleştirilecek ve YÖK tarafından desteklenecek. Programın "ülke odaklı" hedefi kapsamında, tüm alanlarda 21 ülkeyle öğrenci ve öğretim elemanı değişimi yapılacak. "Alan odaklı" hedef kapsamında ise 28 ülkeyle sosyal ve beşeri bilimler, fen ve mühendislik bilimleri, sağlık bilimleri gibi alanlar bazında öğrenci ve öğretim elemanı değişimi gerçekleştirilecek.
Başvurular 29 Nisan'a kadar yapılacak
Değişim faaliyeti, yurt içindeki ve yurt dışındaki yükseköğretim kurumları ile bu kurumların öğrenci ve öğretim elemanlarını kapsıyor. Başvurular, proje ortağı olan iki üniversiteden de istenilen tüm bilgi ve belgelerle yurt içindeki üniversite rektörlükleri kanalıyla 29 Nisan 2016'ya kadar YÖK'e resmi yolla yapılacak.
Son Güncelleme: Pazar, 27 Mart 2016 18:13
Gösterim: 1891
YÖK, Engelsiz Eğitim Vakfı'nın İstanbul'da kurmak istediği "İstanbul Metropol Üniversitesi"ne ilişkin olumlu görüş bildirdi ve 14 fakülteye de dekan ataması yaptı.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Engelsiz Eğitim Vakfı'nın İstanbul'da kurmak istediği "İstanbul Metropol Üniversitesi"ne ilişkin olumlu görüş bildirdi ve 14 fakülteye de dekan ataması yaptı. YÖK'ten yapılan yazılı açıklamaya göre, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun bugün gerçekleştirilen 4'üncü toplantısında, çeşitli komisyonlar tarafından hazırlanan raporların yanı sıra bazı gündem maddeleri ile dekan atamaları konusu görüşüldü. Kurul, Engelsiz Eğitim Vakfı'nın İstanbul'da kurmak istediği "İstanbul Metropol Üniversitesi"ne ilişkin olumlu görüş bildirdi ve Bakanlar Kurulu'na arz edilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığına bildirilmesine karar verdi. YÖK ayrıca, devlet üniversitelerine ait 14 fakülteye de dekan ataması yaptı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
YÖK, Engelsiz Eğitim Vakfı'nın İstanbul'da kurmak istediği "İstanbul Metropol Üniversitesi"ne ilişkin olumlu görüş bildirdi ve 14 fakülteye de dekan ataması yaptı.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Engelsiz Eğitim Vakfı'nın İstanbul'da kurmak istediği "İstanbul Metropol Üniversitesi"ne ilişkin olumlu görüş bildirdi ve 14 fakülteye de dekan ataması yaptı. YÖK'ten yapılan yazılı açıklamaya göre, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun bugün gerçekleştirilen 4'üncü toplantısında, çeşitli komisyonlar tarafından hazırlanan raporların yanı sıra bazı gündem maddeleri ile dekan atamaları konusu görüşüldü. Kurul, Engelsiz Eğitim Vakfı'nın İstanbul'da kurmak istediği "İstanbul Metropol Üniversitesi"ne ilişkin olumlu görüş bildirdi ve Bakanlar Kurulu'na arz edilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığına bildirilmesine karar verdi. YÖK ayrıca, devlet üniversitelerine ait 14 fakülteye de dekan ataması yaptı.
Son Güncelleme: Cuma, 18 Mart 2016 10:14
Gösterim: 1552
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Okur, "ABD'de, kampüslerin alanlarında polisi görüyoruz. Önerim, Türkiye'de de kampüslerin normal şehir planına dahil edilmesi." dedi.
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, üniversitelerdeki özel güvenlik elemanlarının, her türlü gerilla tekniğini bilen terör örgütlerine karşı bir tedbir geliştiremeyeceğine işaret ederek, "ABD'de, şehrin merkezinde de dışında da olan kampüslerin alanlarında polisi görüyoruz. Önerim, Türkiye'de de kampüslerin normal şehir planına dahil edilmesi." dedi.
Türkiye özelinde terör örgütlerinin kampüsleri özel bir eylem alanı olarak gördüklerine dikkati çeken Okur, doğduğu şehri bırakıp, aile çevresinden uzaklaşan gençlere yeni bir sosyal çevre sunan bu örgütlerin, üniversiteleri, onları kendi dünya görüşlerine kanalize edebilecekleri bir zemin olarak kullandıklarını belirtti. Terör örgütlerinin, üniversitelerin prestijinden faydalanma çabalarına da değinen Okur, terör örgütlerinin, bu prestijden yararlanarak mesajlarını daha geniş kesimlere yayma çabası içinde olduklarını ifade etti. "Bu, kuşaklar boyu yaşanan bir sorun" diyen Okur, terör örgütlerinin belirli kampüslerde kökleştikleri zaman başka herhangi bir farklı görüşün üniversitenin içerisinde zemin bulmasına da engel olmak için şiddet, baskı ve yıldırma yöntemlerini kullandıklarını bildirdi.
"O duvarlar terör örgütlerini koruyor"
Okur, üniversitelerin akademik ortamı dolayısıyla güvenliğin nasıl sağlanacağı sorusuyla karşı karşıya kalındığını belirterek, mevcut durumda, güvenliğin özel güvenlik birimleri tarafından sağlanması yönünde bir eğilimin bulunduğunu dile getirdi. Bu durumun da bazı sıkıntıları beraberinde getirdiğine işaret eden Okur, şu değerlendirmede bulundu: "Kampüslerin içindeki özel güvenlik birimleri, terör örgütleriyle mücadele esasında yetiştirilmiş elemanlardan oluşmuyor. Bu güvenlik birimleri normal şartlarda üniversite öğrencileri arasında oluşabilecek bazı ihtilafları çözecek veya adi suçluların rahatsızlık yaratmasını engelleyecek bir donanıma sahipler. Ama bugünün dünyasında, organize terör örgütü dediğimizde, bunlar çok planlı, programlı bir biçimde faaliyet gösteren terör grupları. Özel güvenlik birimlerinin bu terör gruplarıyla mücadele etmesi söz konusu değil. Şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Üniversite kampüslerinin duvarları, içerideki öğrencileri korumak için yükseltilmiş olan duvarlar. Ancak terör örgütleri kampüsün içinde kök saldığında ve kampüsün içini korumakla görevli olanlar bu işi yapabilecek donanımda olmadığında o duvarlar öğrenciyi korumuyor, tam tersine içeride kök salan terör örgütlerini korumaya başlıyor."
ABD'de çok sayıda kampüsü gezdiğini aktaran Okur, şöyle dedi: "Bir kere bu ülkedeki kampüsler, şehrin merkezinde de dışında da olsalar, biz açık alanlarda polisi görüyoruz. Üniversitelerin özel güvenlik birimlerini, kapalı mekanların giriş çıkışında bir kontrol ihtiyacı olduğunda görüyoruz. Türkiye'de ise tam tersine, yani güvenlik gerekçesiyle oluşturulan sistem, terör örgütlerinin kökleşmesinin önünü açan bir sonuç doğurdu şimdiye kadar. Bu nedenle kampüslerdeki güvenlik sisteminin baştan aşağı gözden geçirilmesi lazım. Önerim, Türkiye'de de kampüslerin normal şehir planına dahil edilmesi. Kampüs içindeki sokaklara şehir merkezindeki gibi numara verilsin. Kampüslerin şehrin dışında, özellikli bir yer olmaktan çıkması lazım. Şehir nasıl korunuyorsa, aynı sistemle korunması lazım."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Okur, "ABD'de, kampüslerin alanlarında polisi görüyoruz. Önerim, Türkiye'de de kampüslerin normal şehir planına dahil edilmesi." dedi.
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, üniversitelerdeki özel güvenlik elemanlarının, her türlü gerilla tekniğini bilen terör örgütlerine karşı bir tedbir geliştiremeyeceğine işaret ederek, "ABD'de, şehrin merkezinde de dışında da olan kampüslerin alanlarında polisi görüyoruz. Önerim, Türkiye'de de kampüslerin normal şehir planına dahil edilmesi." dedi.
Türkiye özelinde terör örgütlerinin kampüsleri özel bir eylem alanı olarak gördüklerine dikkati çeken Okur, doğduğu şehri bırakıp, aile çevresinden uzaklaşan gençlere yeni bir sosyal çevre sunan bu örgütlerin, üniversiteleri, onları kendi dünya görüşlerine kanalize edebilecekleri bir zemin olarak kullandıklarını belirtti. Terör örgütlerinin, üniversitelerin prestijinden faydalanma çabalarına da değinen Okur, terör örgütlerinin, bu prestijden yararlanarak mesajlarını daha geniş kesimlere yayma çabası içinde olduklarını ifade etti. "Bu, kuşaklar boyu yaşanan bir sorun" diyen Okur, terör örgütlerinin belirli kampüslerde kökleştikleri zaman başka herhangi bir farklı görüşün üniversitenin içerisinde zemin bulmasına da engel olmak için şiddet, baskı ve yıldırma yöntemlerini kullandıklarını bildirdi.
"O duvarlar terör örgütlerini koruyor"
Okur, üniversitelerin akademik ortamı dolayısıyla güvenliğin nasıl sağlanacağı sorusuyla karşı karşıya kalındığını belirterek, mevcut durumda, güvenliğin özel güvenlik birimleri tarafından sağlanması yönünde bir eğilimin bulunduğunu dile getirdi. Bu durumun da bazı sıkıntıları beraberinde getirdiğine işaret eden Okur, şu değerlendirmede bulundu: "Kampüslerin içindeki özel güvenlik birimleri, terör örgütleriyle mücadele esasında yetiştirilmiş elemanlardan oluşmuyor. Bu güvenlik birimleri normal şartlarda üniversite öğrencileri arasında oluşabilecek bazı ihtilafları çözecek veya adi suçluların rahatsızlık yaratmasını engelleyecek bir donanıma sahipler. Ama bugünün dünyasında, organize terör örgütü dediğimizde, bunlar çok planlı, programlı bir biçimde faaliyet gösteren terör grupları. Özel güvenlik birimlerinin bu terör gruplarıyla mücadele etmesi söz konusu değil. Şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Üniversite kampüslerinin duvarları, içerideki öğrencileri korumak için yükseltilmiş olan duvarlar. Ancak terör örgütleri kampüsün içinde kök saldığında ve kampüsün içini korumakla görevli olanlar bu işi yapabilecek donanımda olmadığında o duvarlar öğrenciyi korumuyor, tam tersine içeride kök salan terör örgütlerini korumaya başlıyor."
ABD'de çok sayıda kampüsü gezdiğini aktaran Okur, şöyle dedi: "Bir kere bu ülkedeki kampüsler, şehrin merkezinde de dışında da olsalar, biz açık alanlarda polisi görüyoruz. Üniversitelerin özel güvenlik birimlerini, kapalı mekanların giriş çıkışında bir kontrol ihtiyacı olduğunda görüyoruz. Türkiye'de ise tam tersine, yani güvenlik gerekçesiyle oluşturulan sistem, terör örgütlerinin kökleşmesinin önünü açan bir sonuç doğurdu şimdiye kadar. Bu nedenle kampüslerdeki güvenlik sisteminin baştan aşağı gözden geçirilmesi lazım. Önerim, Türkiye'de de kampüslerin normal şehir planına dahil edilmesi. Kampüs içindeki sokaklara şehir merkezindeki gibi numara verilsin. Kampüslerin şehrin dışında, özellikli bir yer olmaktan çıkması lazım. Şehir nasıl korunuyorsa, aynı sistemle korunması lazım."
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Mart 2016 11:36
Gösterim: 1647
YÖK, öğretim elemanı yetiştirmede "öncelikli ve odaklı" bir program hazırladı.
Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) öğretim elemanı yetiştirmede "öncelikli ve odaklı" bir program hazırlandı. "Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP)", "İhtisaslaştırılmış Öğretim Üyesi Programı" olarak şekillendirilecek.
8 üniversite seçildi
"İhtisaslaştırılmış Öğretim Üyesi Programı" için 8 üniversite seçildi. Bu üniversiteler için 9 farklı öncelikli alan belirlendi. Türk-Alman Üniversitesi hariç diğer üniversitelere "bir öncelikli" alan verildi ve tüm alanlara toplam 110 kadro öngörüldü. Bu çerçevede Bursa Teknik Üniversitesi "Robotlar ve Akıllı Sistemler"de, Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi "Akıllı Ulaşım Sistemleri"nde, Sinop Üniversitesi "Sürdürülebilir Çevre Teknolojileri"nde ihtisaslaşacak.
Seçilen üniversitelerin öncelikli alanları ile öngörülen kadroları şöyle:
"- Bulut - Nesnelerin İnterneti - Sosyal Ağlar - Büyük Veri (Data Analitiği) alanında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine 10 kadro
- Sağlık ve Moleküler - Hücresel Mühendislik alanında Alanya Alaaddin Keykubat Meslek Yüksek Okuluna 10 kadro
- Malzeme Bilimi ve Teknolojileri alanında Türk-Alman Üniversitesine 10 kadro
- Robotlar ve Akıllı Sistemler alanında, Bursa Teknik Üniversitesi ve Türk Alman Üniversitesine 10'ar Kadro
- Enerji Teknolojileri alanında Türk Alman Üniversitesine 10 kadro
- Havacılık ve Uzay alanında Türk Alman Üniversitesi ile Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesine 10'ar kadro
- Mikro - Nano - Opto-elektronik ve Yarı İletken Teknolojileri alanında Erzurum Teknik Üniversitesine 10'ar kadro
- Akıllı Ulaştırma Sistemleri alanında Bandırma 17 Eylül Üniversitesine 10 kadro
- Sürdürülebilir Çevre Yönetimi Teknolojileri, Ekosistemler ve Sürdürülebilir Yapılı Çevre alanında Sinop Üniversitesine 10 Kadro"
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
YÖK, öğretim elemanı yetiştirmede "öncelikli ve odaklı" bir program hazırladı.
Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) öğretim elemanı yetiştirmede "öncelikli ve odaklı" bir program hazırlandı. "Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP)", "İhtisaslaştırılmış Öğretim Üyesi Programı" olarak şekillendirilecek.
8 üniversite seçildi
"İhtisaslaştırılmış Öğretim Üyesi Programı" için 8 üniversite seçildi. Bu üniversiteler için 9 farklı öncelikli alan belirlendi. Türk-Alman Üniversitesi hariç diğer üniversitelere "bir öncelikli" alan verildi ve tüm alanlara toplam 110 kadro öngörüldü. Bu çerçevede Bursa Teknik Üniversitesi "Robotlar ve Akıllı Sistemler"de, Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi "Akıllı Ulaşım Sistemleri"nde, Sinop Üniversitesi "Sürdürülebilir Çevre Teknolojileri"nde ihtisaslaşacak.
Seçilen üniversitelerin öncelikli alanları ile öngörülen kadroları şöyle:
"- Bulut - Nesnelerin İnterneti - Sosyal Ağlar - Büyük Veri (Data Analitiği) alanında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine 10 kadro
- Sağlık ve Moleküler - Hücresel Mühendislik alanında Alanya Alaaddin Keykubat Meslek Yüksek Okuluna 10 kadro
- Malzeme Bilimi ve Teknolojileri alanında Türk-Alman Üniversitesine 10 kadro
- Robotlar ve Akıllı Sistemler alanında, Bursa Teknik Üniversitesi ve Türk Alman Üniversitesine 10'ar Kadro
- Enerji Teknolojileri alanında Türk Alman Üniversitesine 10 kadro
- Havacılık ve Uzay alanında Türk Alman Üniversitesi ile Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesine 10'ar kadro
- Mikro - Nano - Opto-elektronik ve Yarı İletken Teknolojileri alanında Erzurum Teknik Üniversitesine 10'ar kadro
- Akıllı Ulaştırma Sistemleri alanında Bandırma 17 Eylül Üniversitesine 10 kadro
- Sürdürülebilir Çevre Yönetimi Teknolojileri, Ekosistemler ve Sürdürülebilir Yapılı Çevre alanında Sinop Üniversitesine 10 Kadro"
Son Güncelleme: Perşembe, 17 Mart 2016 11:17
Gösterim: 2709