Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
AUZEF, İstanbul Üniversitesi bünyesinde 2009 yılından itibaren uzaktan eğitim programları, 2011 yılından itibaren de açık öğretim programları olan Türkiye’nin tek açık ve uzaktan eğitim fakültesi. İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alper Cihan, AUZEF’in Canlı Ders ve e-Pub uygulamaları ile uzaktan eğitimde öne çıktığını söylüyor.
Hangi bölüm ve programlarda uzaktan eğitim sunuyorsunuz? Uzaktan eğitimde en çok hangi bölümünüz tercih ediliyor? Bölüm ve programlarınıza kayıt şartları nelerdir?
2015 yılı itibariyle 14 uzaktan eğitim programı, 22 açık öğretim programı, 4 lisans tamamlama ve 6 yüksek lisans programı olmak üzere toplam 46 programda faaliyetlerini sürdüren Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi (AUZEF), uzaktan eğitimde Kamu Yönetimi, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Çocuk Gelişimi, İş Sağlığı ve Güvenliği, Acil Durum ve Afet Yönetimi, Medya ve İletişim, Halkla İlişkiler ve Tanıtım, Endüstri Mühendisliği programlarında eğitim vermektedir.
Bu programlardan sırasıyla Çocuk Gelişimi, İş Sağlığı - Güvenliği ve Acil Durum - Afet Yönetimi en çok tercih edilenler olarak öne çıkmaktadır.
Fakültemize birden fazla yol ile kayıt yaptırılabilmektedir. ÖSYS sonuçları ile tercih yapacak adayların açık öğretim programlarımız için baraj puanını geçmiş olması, uzaktan eğitim için ise tercih edecekleri bölüm için yeterli puanı almış olmaları gerekir. Aynı zamanda herhangi bir örgün programdan uzaktan eğitime geçmek isteyen öğrencilerin yatay geçiş başvurusuyla aynı bölüme fakültemizde uzaktan eğitim alarak devam etmesi mümkün. Bir ön lisans okuyan öğrenciler de DGS sınavı sonuçları ile tercih yaptıklarında mesela 2 yıllık eğitimi tamamlayıp çalışmaya başlayan ancak lisans eğitimini tamamlayan öğrencilerimizin uzaktan eğitim ile Lisans Tamamlama programlarına yerleşmeleri mümkün.
Ayrıca İstanbul Üniversitesi’nin yaptığı Yabancı Öğrenci Sınavı (YÖS) ile yurtdışındaki öğrenciler de fakültemiz programlarını tercih ederek yerleşebilmektedir.
Tüm bu sınavlı başvuruların dışında 2. üniversite kapsamında kayıt başvurusunda da bulunulabilmektedir. Bunun için öğrencilerimizin herhangi bir ön lisans veya lisans programından mezun olmuş yâda devamlı olarak okuyor olması yeterlidir. Ön lisans öğrencileri başka bir açık öğretim ön lisans programına, lisans mezunu olanlar ise açık öğretimin ister ön lisans ister lisans programına sınavsız olarak başvuru yapabilmektedir.
Ücretler hakkında da bilgi verebilir misiniz?
2015 - 2016 eğitim öğretim yılı itibariyle lisans programlarında açık öğretim materyal ücreti dönemlik 325 TL, uzaktan eğitim materyal ücreti dönemlik 728 TL, ön lisans programlarında açık öğretim materyal ücreti 325 TL, uzaktan eğitim materyal ücreti dönemlik 716 TL, tüm sınavsız 2. Üniversite programlarında ise (Ön lisans – Lisans) materyal ücreti dönemlik 370 TL’dir.
Lisans tamamlama programlarında ücretler her bir program için farklılık göstermektedir. Bunun için öğrencilerimiz ve öğrenci adaylarımız auzef.istanbul.edu.tr adresimizden en güncel ve detaylı bilgileri alabilirler.
DİJİTAL MATERYALLER İLE EĞİTİM VERİYORUZ
Kayıtlar hangi tarihlerde ve nasıl yapılıyor? Kayıt süreleri ne kadar sürüyor?
AUZEF’te kayıt dönemi ÖSYS yerleştirme sonuçlarının açıklanmasıyla başlıyor sonrasında ek kontenjan yerleştirmeleri, DGS yerleştirmeleri, yatay geçiş başvuruları, YÖS ile başvuran öğrenciler, Lisans tamamlama yerleştirmeleri, 2. üniversite kayıtları ve mevcut öğrencilerimizin kayıt yenileme tarihleri ile sona eriyor. Yaklaşık olarak 2 ay (Ağustos – Eylül) süren bir kayıt maratonundan sonra Ekim başında tüm kayıt işlemlerimizi sonlandırmış oluyoruz. Bu süreçte bahsettiğim tüm kayıtların tarihleri ile ilgili web sitemiz ve sosyal medya hesaplarımız üzerinden (Twitter, Facebook, Instagram, Youtube) güncel olarak duyurular ile öğrencilerimize önceden bilgi veriyoruz.
Uzaktan eğitim programlarınızın özellikleri nelerdir? Diğer üniversitelere göre uzaktan eğitimde hangi uygulamanız ile öne çıkıyorsunuz? Ayrıca uzaktan eğitim altyapınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Uzaktan eğitim programlarımızın öne çıkan ve bizi diğer üniversitelerden farklı kılan en önemli uygulamaları Canlı Ders ve e-Pub uygulamasıdır. Öğrencilerimiz örgün eğitimdeki gibi haftalık ders programlarıyla düzenli olarak dersin hocasıyla canlı ders yapmakta ve hem konularını interaktif olarak işlemekte hem de tüm sorularının cevabını direk dersin hocasından alabilmektedir. E-Pub uygulaması ile de telefon tablet gibi cihazlara indirilen uygulama sayesinde AUZEF içerikleri öğrencinin her an ve her yerde erişebilme imkânı sağlamaktadır.
AUZEF tüm bu teknolojik içerik ve hizmetler için, web-yazılım, stüdyo- canlı yayın, bilişim altyapısını sistem olarak kurmuş ve her geçen gün de çok daha iyi eğitim vermek adına geliştirmektedir.
Derslerin içeriklerini nasıl oluşturuyorsunuz? Sınavlar çevrimiçi ortamda mı gerçekleşiyor?
Ders içeriklerimiz İstanbul Üniversitesi’nin akademik kadrosundan değerli öğretim üyesi hocalarımız tarafından hazırlanmakta ve Yayın Komisyonlarımızdan geçerek sisteme aktarılmakta ve öğrencilerimize sunulmaktadır. Vize sınavlarımız çevrimiçi olarak, final ve bütünleme sınavlarımız ise Türkiye genelindeki sınav merkezlerimizde birebir gerçekleşmektedir.
Sizin eklemek istedikleriniz nelerdir?
Açık ve uzaktan eğitim, ülkemizde alışagelmiş yöntem olarak mektupla veya televizyonla öğretim gibi görülen, toplumun bir kısmı tarafından yolla kitabı yap sınavı tarzında görülen havai veya basit bir öğretim yöntemi değildir. Yüz yüze öğretimle eşit kazanım ve hedeflere sahip olan, öğretim teknolojilerinin yenilikçi ve çoklu zekâ sistemlerine göre öğretisel kullanım kolaylığı keşifleri ile materyal geliştirme ve kullandırma yoluyla yapılan nitelikli bir öğretim modelidir. Yüksek kazanımlı ve kaliteli öğretim tasarımına sahip olmayan yüz yüze öğretim programlarının aynen açık ve uzaktan eğitime uygulanması “şapka düştü kel görüntü” olayını doğurmaktadır. Sınıfta anlatıldığında bile zor anlaşılan bir dersin videolarını ve notlarını öğrenciye vererek kendi başına benzer veya daha yüksek kazanım edinmesini beklemek akılcı değildir.
Dünyanın ilk 100 sıralamasına giren üniversitelerinin genel amacı daha yüksek kazanım ve daha yüksek yeterliliklere öğrencileri daha kolay ve verimli getirme üzerinedir. Ülkemizde de açık ve uzaktan öğretim teknolojilerine bakışımızı bu şekilde değiştirmez isek insanlığın yaşadığı İKİNCİ MATBAA devrimini kaçırmış olacağız.Bu sebepten dolayı ülkemizde öğretim teknolojilerine yoğunlaşan, temel iş alanı bilgi ve becerinin sunulma yöntemlerini geliştirip kolaylaştırmak üzerine eğitilmiş insan kitlesini artırmak olmalıdır.
UZAKTAN EĞİTİM İLERİDE TEMEL ÖĞRENME ŞEKLİ OLACAK
Uzaktan eğitimin Türkiye’deki ve Dünyadaki geleceğini nasıl görüyorsunuz? Uzaktan eğitimin yaygınlaşması neticesinde örgün eğitimi geride bırakması söz konusu olabilir mi? Karşılaştırma yapıldığında uzaktan eğitimin örgün eğitime avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Uzaktan eğitim tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yükselen bir değer. Çağın gereği haline gelen hızlı öğrenme ve interaktif eğitimin uygulama hali olan bu öğretim tekniği ileride temel öğrenme şekli olacaktır. Ancak bu örgün eğitimin en azından yakın çağda ortadan kalkacağını değil içerik ve işlev olarak dönüşeceğini haber verebilir.
Uzaktan eğitimin hızlı, yer ve zamandan bağımsız, en güncel, en öğretici tasarıma sahip ve en interaktif yöntem olması, öğrencinin ders saatlerini kendi belirleyerek çalışma hayatı ile birlikte yürütülebilmesi öne çıkan avantajlarından sadece birkaçı olarak sıralanabilir. Uzaktan eğitim sistem doğru ve etkili uygulandığında dezavantaj oluşturacak bir yön bulunmamaktadır. Ancak sistemin tam kurulma aşamasında ya da bu teknolojiye yeni geçen toplumlarda alışma sürecinde yaşanacak aksaklıklar her zaman mümkündür.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
AUZEF, İstanbul Üniversitesi bünyesinde 2009 yılından itibaren uzaktan eğitim programları, 2011 yılından itibaren de açık öğretim programları olan Türkiye’nin tek açık ve uzaktan eğitim fakültesi. İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alper Cihan, AUZEF’in Canlı Ders ve e-Pub uygulamaları ile uzaktan eğitimde öne çıktığını söylüyor.
Hangi bölüm ve programlarda uzaktan eğitim sunuyorsunuz? Uzaktan eğitimde en çok hangi bölümünüz tercih ediliyor? Bölüm ve programlarınıza kayıt şartları nelerdir?
2015 yılı itibariyle 14 uzaktan eğitim programı, 22 açık öğretim programı, 4 lisans tamamlama ve 6 yüksek lisans programı olmak üzere toplam 46 programda faaliyetlerini sürdüren Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi (AUZEF), uzaktan eğitimde Kamu Yönetimi, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Çocuk Gelişimi, İş Sağlığı ve Güvenliği, Acil Durum ve Afet Yönetimi, Medya ve İletişim, Halkla İlişkiler ve Tanıtım, Endüstri Mühendisliği programlarında eğitim vermektedir.
Bu programlardan sırasıyla Çocuk Gelişimi, İş Sağlığı - Güvenliği ve Acil Durum - Afet Yönetimi en çok tercih edilenler olarak öne çıkmaktadır.
Fakültemize birden fazla yol ile kayıt yaptırılabilmektedir. ÖSYS sonuçları ile tercih yapacak adayların açık öğretim programlarımız için baraj puanını geçmiş olması, uzaktan eğitim için ise tercih edecekleri bölüm için yeterli puanı almış olmaları gerekir. Aynı zamanda herhangi bir örgün programdan uzaktan eğitime geçmek isteyen öğrencilerin yatay geçiş başvurusuyla aynı bölüme fakültemizde uzaktan eğitim alarak devam etmesi mümkün. Bir ön lisans okuyan öğrenciler de DGS sınavı sonuçları ile tercih yaptıklarında mesela 2 yıllık eğitimi tamamlayıp çalışmaya başlayan ancak lisans eğitimini tamamlayan öğrencilerimizin uzaktan eğitim ile Lisans Tamamlama programlarına yerleşmeleri mümkün.
Ayrıca İstanbul Üniversitesi’nin yaptığı Yabancı Öğrenci Sınavı (YÖS) ile yurtdışındaki öğrenciler de fakültemiz programlarını tercih ederek yerleşebilmektedir.
Tüm bu sınavlı başvuruların dışında 2. üniversite kapsamında kayıt başvurusunda da bulunulabilmektedir. Bunun için öğrencilerimizin herhangi bir ön lisans veya lisans programından mezun olmuş yâda devamlı olarak okuyor olması yeterlidir. Ön lisans öğrencileri başka bir açık öğretim ön lisans programına, lisans mezunu olanlar ise açık öğretimin ister ön lisans ister lisans programına sınavsız olarak başvuru yapabilmektedir.
Ücretler hakkında da bilgi verebilir misiniz?
2015 - 2016 eğitim öğretim yılı itibariyle lisans programlarında açık öğretim materyal ücreti dönemlik 325 TL, uzaktan eğitim materyal ücreti dönemlik 728 TL, ön lisans programlarında açık öğretim materyal ücreti 325 TL, uzaktan eğitim materyal ücreti dönemlik 716 TL, tüm sınavsız 2. Üniversite programlarında ise (Ön lisans – Lisans) materyal ücreti dönemlik 370 TL’dir.
Lisans tamamlama programlarında ücretler her bir program için farklılık göstermektedir. Bunun için öğrencilerimiz ve öğrenci adaylarımız auzef.istanbul.edu.tr adresimizden en güncel ve detaylı bilgileri alabilirler.
DİJİTAL MATERYALLER İLE EĞİTİM VERİYORUZ
Kayıtlar hangi tarihlerde ve nasıl yapılıyor? Kayıt süreleri ne kadar sürüyor?
AUZEF’te kayıt dönemi ÖSYS yerleştirme sonuçlarının açıklanmasıyla başlıyor sonrasında ek kontenjan yerleştirmeleri, DGS yerleştirmeleri, yatay geçiş başvuruları, YÖS ile başvuran öğrenciler, Lisans tamamlama yerleştirmeleri, 2. üniversite kayıtları ve mevcut öğrencilerimizin kayıt yenileme tarihleri ile sona eriyor. Yaklaşık olarak 2 ay (Ağustos – Eylül) süren bir kayıt maratonundan sonra Ekim başında tüm kayıt işlemlerimizi sonlandırmış oluyoruz. Bu süreçte bahsettiğim tüm kayıtların tarihleri ile ilgili web sitemiz ve sosyal medya hesaplarımız üzerinden (Twitter, Facebook, Instagram, Youtube) güncel olarak duyurular ile öğrencilerimize önceden bilgi veriyoruz.
Uzaktan eğitim programlarınızın özellikleri nelerdir? Diğer üniversitelere göre uzaktan eğitimde hangi uygulamanız ile öne çıkıyorsunuz? Ayrıca uzaktan eğitim altyapınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Uzaktan eğitim programlarımızın öne çıkan ve bizi diğer üniversitelerden farklı kılan en önemli uygulamaları Canlı Ders ve e-Pub uygulamasıdır. Öğrencilerimiz örgün eğitimdeki gibi haftalık ders programlarıyla düzenli olarak dersin hocasıyla canlı ders yapmakta ve hem konularını interaktif olarak işlemekte hem de tüm sorularının cevabını direk dersin hocasından alabilmektedir. E-Pub uygulaması ile de telefon tablet gibi cihazlara indirilen uygulama sayesinde AUZEF içerikleri öğrencinin her an ve her yerde erişebilme imkânı sağlamaktadır.
AUZEF tüm bu teknolojik içerik ve hizmetler için, web-yazılım, stüdyo- canlı yayın, bilişim altyapısını sistem olarak kurmuş ve her geçen gün de çok daha iyi eğitim vermek adına geliştirmektedir.
Derslerin içeriklerini nasıl oluşturuyorsunuz? Sınavlar çevrimiçi ortamda mı gerçekleşiyor?
Ders içeriklerimiz İstanbul Üniversitesi’nin akademik kadrosundan değerli öğretim üyesi hocalarımız tarafından hazırlanmakta ve Yayın Komisyonlarımızdan geçerek sisteme aktarılmakta ve öğrencilerimize sunulmaktadır. Vize sınavlarımız çevrimiçi olarak, final ve bütünleme sınavlarımız ise Türkiye genelindeki sınav merkezlerimizde birebir gerçekleşmektedir.
Sizin eklemek istedikleriniz nelerdir?
Açık ve uzaktan eğitim, ülkemizde alışagelmiş yöntem olarak mektupla veya televizyonla öğretim gibi görülen, toplumun bir kısmı tarafından yolla kitabı yap sınavı tarzında görülen havai veya basit bir öğretim yöntemi değildir. Yüz yüze öğretimle eşit kazanım ve hedeflere sahip olan, öğretim teknolojilerinin yenilikçi ve çoklu zekâ sistemlerine göre öğretisel kullanım kolaylığı keşifleri ile materyal geliştirme ve kullandırma yoluyla yapılan nitelikli bir öğretim modelidir. Yüksek kazanımlı ve kaliteli öğretim tasarımına sahip olmayan yüz yüze öğretim programlarının aynen açık ve uzaktan eğitime uygulanması “şapka düştü kel görüntü” olayını doğurmaktadır. Sınıfta anlatıldığında bile zor anlaşılan bir dersin videolarını ve notlarını öğrenciye vererek kendi başına benzer veya daha yüksek kazanım edinmesini beklemek akılcı değildir.
Dünyanın ilk 100 sıralamasına giren üniversitelerinin genel amacı daha yüksek kazanım ve daha yüksek yeterliliklere öğrencileri daha kolay ve verimli getirme üzerinedir. Ülkemizde de açık ve uzaktan öğretim teknolojilerine bakışımızı bu şekilde değiştirmez isek insanlığın yaşadığı İKİNCİ MATBAA devrimini kaçırmış olacağız.Bu sebepten dolayı ülkemizde öğretim teknolojilerine yoğunlaşan, temel iş alanı bilgi ve becerinin sunulma yöntemlerini geliştirip kolaylaştırmak üzerine eğitilmiş insan kitlesini artırmak olmalıdır.
UZAKTAN EĞİTİM İLERİDE TEMEL ÖĞRENME ŞEKLİ OLACAK
Uzaktan eğitimin Türkiye’deki ve Dünyadaki geleceğini nasıl görüyorsunuz? Uzaktan eğitimin yaygınlaşması neticesinde örgün eğitimi geride bırakması söz konusu olabilir mi? Karşılaştırma yapıldığında uzaktan eğitimin örgün eğitime avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Uzaktan eğitim tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yükselen bir değer. Çağın gereği haline gelen hızlı öğrenme ve interaktif eğitimin uygulama hali olan bu öğretim tekniği ileride temel öğrenme şekli olacaktır. Ancak bu örgün eğitimin en azından yakın çağda ortadan kalkacağını değil içerik ve işlev olarak dönüşeceğini haber verebilir.
Uzaktan eğitimin hızlı, yer ve zamandan bağımsız, en güncel, en öğretici tasarıma sahip ve en interaktif yöntem olması, öğrencinin ders saatlerini kendi belirleyerek çalışma hayatı ile birlikte yürütülebilmesi öne çıkan avantajlarından sadece birkaçı olarak sıralanabilir. Uzaktan eğitim sistem doğru ve etkili uygulandığında dezavantaj oluşturacak bir yön bulunmamaktadır. Ancak sistemin tam kurulma aşamasında ya da bu teknolojiye yeni geçen toplumlarda alışma sürecinde yaşanacak aksaklıklar her zaman mümkündür.
Son Güncelleme: Perşembe, 26 Kasım 2015 11:20
Gösterim: 2793
British Council'ın yeni raporu Türkiye'de yükseköğretimde İngilizce'nin durumunu mercek altına aldı. Rapor, Türkiye'nin dil eğitim sistemiyle ilgili birtakım temel sorunlarını tespit etmenin yanı sıra, üniversitelerde sürdürülen ve yükseköğretim düzeyinde İngilizce eğitim kalitesini iyileştirme yönündeki kararlılığın göstergesi olan pek çok iyi girişimi de konu alıyor.
"Türkiye'de Yükseköğretim Sektöründe İngilizce Dil Eğitimi" raporu, yükseköğretim alanında Türkiye ve İngiltere'nin önde gelen temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda açıklandı. Üniversitelerde İngilizce öğretimi hakkında bugüne dek gerçekleştirilmiş en kapsamlı çalışma olan rapor, yükseköğretimde "İngilizce" kalitesinin iyileştirilmesi ihtiyacının bulunduğunu ortaya çıkardı.
British Council, "Türkiye'de Yükseköğretim Kurumlarında İngilizce - Bir Durum Analizi" başlıklı çalışmasının lansman toplantısını Ankara'da Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi Richard Moore, British Council Bölge Direktörü Andy Williams, British Council İngilizce ve Eğitim Direktörü Julian Parry, British Council İngilizce Direktörü Ayşen Güven ve Türkiye ile Birleşik Krallık yükseköğretim sektörlerinden 200 liderin katılımıyla gerçekleştirdi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç toplantının açılışında yaptığı konuşmada, "Ağustos 2015 tarihi itibari ile yükseköğretim kurumu sayımız 193‘e ulaşmış ve öğrenci sayımız da altı milyonu aşmış, bu öğrenci sayımız ile Avrupa Yükseköğretim Alanındaki en yüksek öğrenci sayısına sahip ülke konumuna gelinmiştir. Yükseköğretim sistemimizdeki bu istikametteki büyüme sürecinin bundan sonraki aşaması keyfiyet itibariyle, nitelik ve kalite bakımından da büyümesidir. Yükseköğretim Kurulu olarak nitelik ve kalite odaklı büyüme politikamızın önceliklerinin arasında tamamen ve/veya kısmen İngilizce olarak eğitim – öğretim faaliyetlerinde bulunan üniversitelerimizin ve bu üniversitelerimizin ilgili programlarında özellikle lisans eğitiminde bulunan öğrencilerimizin almış oldukları eğitimin, ilgili programın sonunda kazanılması gereken mezun yeterlilikleri açısından değerlendirilmesi de yer almaktadır. İngilizce eğitim-öğretim faaliyetinde bulunulan programlar, mezunlarının küresel istihdam ortamının gereksinimi olan dil yetkinlikleri açısından istenilen yetkinliklerin kazandırılmasına katkıda bulunurken, kendi alanının gerektirdiği mesleki bilgi, beceri ve yetkinliklerin kazandırılması konusunun değerlendirilmesinin de çok daha önemli olduğu görüşündeyiz. Bu kapsamda British Council'ın, Başkanlığımız ile işbirliği dahilinde yapmış oldukları bu çalışmayı önemsiyor ve Yükseköğretim Kurulumuzun, bu konuda gelecekteki planlama ve kararlarına önemli katkı sağlayacağını bildirmek istiyorum" dedi.
"Türkiye'de Yükseköğretim Kurumlarında İngilizce Eğitimi" adlı toplantıda Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi Richard Moore ve British Council Bölge Direktörü Andy Williams'da bir konuşma gerçekleştirdi.
British Council İngilizce ve Eğitim Direktörü Julian Parry ise şöyle konuştu: "Rapor, yükseköğretimde İngilizce öğretimi konusunda bir ülkede bugüne kadar gerçekleştirilen en kapsamlı çalışmalardan biri. Üniversitelerdeki öğretmen ve öğrencilerin rapordaki önerilerle ilgili görüşlerini heyecanla bekliyoruz. Önümüzdeki günlerde rapor sonuçlarını üniversitelerde yüzyüze etkinliklerle paylaşmayı planlıyoruz."
İngilizce, Türkiye şartlarında mesleki yeterlilikte fırsattan çok engel oluşturmaktadır
İngilizce'nin raporda belirtilen avantajlarının Türkiye'deki üniversitelerin lisans programlarından ziyade, lisansüstü eğitime ve akademik kadroya hitap ettiğini belirten British Council proje danışmanı Richard West, yaptığı sunumda bu avantajların her ne kadar 1863, 1956 hatta 1984 yılında geçerliliğinin olmasına rağmen, çoğu alanda uygun yeterlilikte Türkçe ders kitabının mevcut olduğu ve lisans öğrencilerinin İngilizce okumak, yazmak ya da araştırma makalesi yayımlamak zorunda olmadığı 2015 yılında ikna ediciliğini yitirdiğini dile getirdi.
West, konuşmasına şu şekilde devam etti:
"İngilizce, bundan önce bilgiye açılan kapı olarak görülürken, modern Türkiye şartlarında zaman zaman bir engel olabilmektedir. Bu sonuç, bu proje için yapılan saha çalışması sürecinde, iki lisans öğrencisinin araştırma makalelerine giriş bölümü yazma ve referans verme usullerini kullanma konusunda gözlemlenmesi vesilesiyle vurgulanmıştır. Öğretim görevlisi ve öğrencilerden, bunların söz konusu üniversitelerdeki akademik öğrencilere şart koşulan gereklilikler olup olmadığı sorusuna alınan yanıtların olumsuz olması, incelikli bir ihtiyaç analizini temel alan bir müfredat gerekliliğini pekiştirmiştir. Ziyaret edilen tüm üniversitelerde, akademisyenlere lisans programlarının Türkçe öğretilip öğretilemeyeceği sorulmuş ve yalnızca bilgisayar mühendisliği ve farklı nedenlerden dolayı turizm olmak üzere iki bölümde, personel ve öğrenciler EDİ programlarının akademik ya da mesleki açıdan esas olduğunu söylemiştir. Ancak bu sonucun doğrulanması için daha fazla araştırma yapılması gereklidir."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
British Council'ın yeni raporu Türkiye'de yükseköğretimde İngilizce'nin durumunu mercek altına aldı. Rapor, Türkiye'nin dil eğitim sistemiyle ilgili birtakım temel sorunlarını tespit etmenin yanı sıra, üniversitelerde sürdürülen ve yükseköğretim düzeyinde İngilizce eğitim kalitesini iyileştirme yönündeki kararlılığın göstergesi olan pek çok iyi girişimi de konu alıyor.
"Türkiye'de Yükseköğretim Sektöründe İngilizce Dil Eğitimi" raporu, yükseköğretim alanında Türkiye ve İngiltere'nin önde gelen temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda açıklandı. Üniversitelerde İngilizce öğretimi hakkında bugüne dek gerçekleştirilmiş en kapsamlı çalışma olan rapor, yükseköğretimde "İngilizce" kalitesinin iyileştirilmesi ihtiyacının bulunduğunu ortaya çıkardı.
British Council, "Türkiye'de Yükseköğretim Kurumlarında İngilizce - Bir Durum Analizi" başlıklı çalışmasının lansman toplantısını Ankara'da Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi Richard Moore, British Council Bölge Direktörü Andy Williams, British Council İngilizce ve Eğitim Direktörü Julian Parry, British Council İngilizce Direktörü Ayşen Güven ve Türkiye ile Birleşik Krallık yükseköğretim sektörlerinden 200 liderin katılımıyla gerçekleştirdi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç toplantının açılışında yaptığı konuşmada, "Ağustos 2015 tarihi itibari ile yükseköğretim kurumu sayımız 193‘e ulaşmış ve öğrenci sayımız da altı milyonu aşmış, bu öğrenci sayımız ile Avrupa Yükseköğretim Alanındaki en yüksek öğrenci sayısına sahip ülke konumuna gelinmiştir. Yükseköğretim sistemimizdeki bu istikametteki büyüme sürecinin bundan sonraki aşaması keyfiyet itibariyle, nitelik ve kalite bakımından da büyümesidir. Yükseköğretim Kurulu olarak nitelik ve kalite odaklı büyüme politikamızın önceliklerinin arasında tamamen ve/veya kısmen İngilizce olarak eğitim – öğretim faaliyetlerinde bulunan üniversitelerimizin ve bu üniversitelerimizin ilgili programlarında özellikle lisans eğitiminde bulunan öğrencilerimizin almış oldukları eğitimin, ilgili programın sonunda kazanılması gereken mezun yeterlilikleri açısından değerlendirilmesi de yer almaktadır. İngilizce eğitim-öğretim faaliyetinde bulunulan programlar, mezunlarının küresel istihdam ortamının gereksinimi olan dil yetkinlikleri açısından istenilen yetkinliklerin kazandırılmasına katkıda bulunurken, kendi alanının gerektirdiği mesleki bilgi, beceri ve yetkinliklerin kazandırılması konusunun değerlendirilmesinin de çok daha önemli olduğu görüşündeyiz. Bu kapsamda British Council'ın, Başkanlığımız ile işbirliği dahilinde yapmış oldukları bu çalışmayı önemsiyor ve Yükseköğretim Kurulumuzun, bu konuda gelecekteki planlama ve kararlarına önemli katkı sağlayacağını bildirmek istiyorum" dedi.
"Türkiye'de Yükseköğretim Kurumlarında İngilizce Eğitimi" adlı toplantıda Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi Richard Moore ve British Council Bölge Direktörü Andy Williams'da bir konuşma gerçekleştirdi.
British Council İngilizce ve Eğitim Direktörü Julian Parry ise şöyle konuştu: "Rapor, yükseköğretimde İngilizce öğretimi konusunda bir ülkede bugüne kadar gerçekleştirilen en kapsamlı çalışmalardan biri. Üniversitelerdeki öğretmen ve öğrencilerin rapordaki önerilerle ilgili görüşlerini heyecanla bekliyoruz. Önümüzdeki günlerde rapor sonuçlarını üniversitelerde yüzyüze etkinliklerle paylaşmayı planlıyoruz."
İngilizce, Türkiye şartlarında mesleki yeterlilikte fırsattan çok engel oluşturmaktadır
İngilizce'nin raporda belirtilen avantajlarının Türkiye'deki üniversitelerin lisans programlarından ziyade, lisansüstü eğitime ve akademik kadroya hitap ettiğini belirten British Council proje danışmanı Richard West, yaptığı sunumda bu avantajların her ne kadar 1863, 1956 hatta 1984 yılında geçerliliğinin olmasına rağmen, çoğu alanda uygun yeterlilikte Türkçe ders kitabının mevcut olduğu ve lisans öğrencilerinin İngilizce okumak, yazmak ya da araştırma makalesi yayımlamak zorunda olmadığı 2015 yılında ikna ediciliğini yitirdiğini dile getirdi.
West, konuşmasına şu şekilde devam etti:
"İngilizce, bundan önce bilgiye açılan kapı olarak görülürken, modern Türkiye şartlarında zaman zaman bir engel olabilmektedir. Bu sonuç, bu proje için yapılan saha çalışması sürecinde, iki lisans öğrencisinin araştırma makalelerine giriş bölümü yazma ve referans verme usullerini kullanma konusunda gözlemlenmesi vesilesiyle vurgulanmıştır. Öğretim görevlisi ve öğrencilerden, bunların söz konusu üniversitelerdeki akademik öğrencilere şart koşulan gereklilikler olup olmadığı sorusuna alınan yanıtların olumsuz olması, incelikli bir ihtiyaç analizini temel alan bir müfredat gerekliliğini pekiştirmiştir. Ziyaret edilen tüm üniversitelerde, akademisyenlere lisans programlarının Türkçe öğretilip öğretilemeyeceği sorulmuş ve yalnızca bilgisayar mühendisliği ve farklı nedenlerden dolayı turizm olmak üzere iki bölümde, personel ve öğrenciler EDİ programlarının akademik ya da mesleki açıdan esas olduğunu söylemiştir. Ancak bu sonucun doğrulanması için daha fazla araştırma yapılması gereklidir."
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Kasım 2015 15:58
Gösterim: 2482
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Kurucusu ve İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı Fahamettin Akıngüç, 1950’lilerden sonra bilim yerine dine ve batı yerine ise doğuya yönelen bir eğitim sisteminin Türkiye’de hakim olmaya başladığını belirterek, bu durumun ortaya çıkmasında öğretmenlerin Atatürkçülüğü ve batıcılığı iyi anlatamamasının etkili olduğunu söylüyor.
Geçmişten bugüne baktığınızda dünün öğretmeni ile bugünün öğretmeni arasında nasıl farklar görüyorsunuz?
Çok güzel bir konuya değindiniz. Hakikaten dile getirmemiz, sorgulamamız gereken bir konu. Bana göre her öğretmen, her eğitimci kendisini sorgulamalı. Öncelikle bugünkü sosyal, kültürel, eğitimsel yapıdan şikayetçi olmaktan ya da beğenmemekten vazgeçmemiz gerekiyor. Dolayısıyla Atatürkçü, Cumhuriyetçi, çağdaş eğitim ilkelerine bağlı eğitimciler olarak biz, Atatürk kuşağının alışkanlıklarını da sorgulamalıyız.
Atatürk, Cumhuriyet’i kurduğundan bu yana 92 yıl geçmiş. 90 yaşındayım ben. Cumhuriyet’le büyüdüm, Cumhuriyet çocuğuyum. Cumhuriyet’in birinci dönemi yani 1950 yılına kadar geçen süre Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün bir dönemidir. O dönemden sonra Türk eğitim sistemi ve toplumsal yapı demokrasiye dönük restorasyona, değişime uğradı ve din eğitimi yavaş yavaş devreye girmeye başladı. Din ve düşünme arasındaki ikileme, 1950’den sonra hep dinin lehine çözüm arandı. Son 12 senelik süreçte ise bu, büyük bir ağırlık kazandı. Köy enstitüleri ileTürk eğitim sistemine etki yapan araştırmalar ve yenilemeler yerine, dış politikadaki Arap rüzgarları sebebiyle din eğitimi ve imam hatipler ağırlık kazandı.
Kısacası Cumhuriyet’ten bu yana geçen 92 yılda, ilk dönem eğitimde Atatürk ilkelerinin uygulandığı yıllardı. O dönemden sonra bilim yerine dine ve batı yerine doğuya yönelen bir eğitim sistemi Türkiye’de hakim olmaya başladı. İkinci dönem laiklik ile dinin at başı gittiği bir dönem oldu. Üçüncü dönemde ise laik eğitim yerine dine yönelik eğitim ağırlık kazandı.
Din ağırlıklı eğitime yönelişte 12 Eylül 1980 Darbesi’nin etkili olduğunu söyleyebilir miyiz?
12 Eylül’e gelmeden önce 1950 ile 1980 arasında yapılanlara da bakmak lazım. Ama biz öğretmenler, Atatürkçülüğü ve batıcılığı iyi anlatamadık. Atatürk’ü anlatırken devrimlerin özü yerine, şekli olan kısımlarını anlattık sadece.
ÖĞRETMENLERİN KENDİNİ YETİŞTİRMESİNİ BEKLEMEK OLMAZ
Bugün geldiğimiz noktadan nasıl bir çıkış öneriyorsunuz?
Bir de başka bir şey daha var. Ne olursa olsun farklı görüşlere rağmen toplumda bir mozaik yaşam alışkanlığına doğru gidiyoruz. Yani herkes benim senin gibi düşünemez. Farklı görüşlerimize rağmen bir arada yaşayabilmeliyiz. Bu mozaik yaşamı öğretmek de öğretmene düşer. Öğretmenin bunu yapabilmesi için öncelikle kendini yetiştirmesi gerekiyor. Ama sadece öğretmenlerin kendini yetiştirmesini beklemek olmaz. Öğretmene gereken, ihtiyacı olan bilgiyi devlet yada özel sektör aktarır ya da devletle özel sektör bir arada aktarır.
Siz Kültür Eğitim Kurumları olarak bu anlamda nasıl politika uyguluyorsunuz?
Biz, bir ay önce okulu açarız öğretmenlere. Bu bir ay boyunca ön hazırlıklar, seminerler yapılır. Öğretmenlerimizi en iyi şekilde yetiştiririz. Ben her zaman öğretmenleri paydaşım olarak görmüşümdür hep, paylaşırım onlarla. Batıya dönük, eğitbilimsel bir şey bulursam, bütün öğretmenlerimle bunları paylaşmaya gayret ederim.
Öğretmenler sizin için eğitimin kilit unsuru diyebilir miyiz?
Okul demek sınıf demektir. Eğitim demek ise 40 dakikalık sınıfta öğretmenin öğrencilerle yaptığı konuşma demektir. Orası sağlam olursa okul sağlam olur. Orayı beslemek, oradaki bireyleri yani öğrencileri, velileri ve öğretmenleri beslemek okul yönetiminin işi olmalı. Bu besleme hem maddi bakımdan, hem program bakımından hem de içerik bakımından olmalı. Öğretmen sınıfta hala geçen dönemki içeriği kullanıyorsa o sınıf geride kalır.
BÜTÇEYİ REKLAMA DEĞİL EĞİTİME HARCAMALIYIZ
Bildiğiniz gibi dershaneler temel liseye dönüştü. Bu dönüşümle birlikte şu anda özel okul sektörüne binin üzerinde yeni kurum girmiş oldu. Bir anda bu kadar büyük bir değişiklik eğitim sistemimizde ne tür sakıncalara yol açabilir?
Her özel okul kendi bünyesini kurtarırsa, zamanın ve dünyanın koşullarına paralel hale getirebilirse mesele yok. Onu yapmamız lazım. Biz özel okullar olarak kendi başımızın çaresine bakmalıyız. Bunun için de sayısal artış yerine kaliteli eğitime odaklanmalıyız. Bütçemizi de daha çok öğretmen harcamalarına ve eğitim harcamalarına ayırmalıyız.
BİR EĞİTİM SİSTEMİ ÖĞRENCİ SAYISININ ÇOĞALMASIYLA GELİŞMEZ
“Son yıllarda Türkiye’de eğtime yabancı sermaye girişinin arttığını görüyoruz. Yabancı sermaye ilk önce hastanelere, şimdi ise eğitime girdi.Birçok özel okula yabancı sermaye ortak oluyor veya satın alıyor. 5 sene sonra o okulların değerini ve mali yapısını daha yukarılara çekmek suretiyle çok kar elde etme telaşındalar. Bir franchising sistemiyle öğrenci sayısını çoğaltmayı amaçlıyorlar. Oysa ki eğitim sektöründe nicelik ikinci plandadır. Birinci planda olan ise niteliktir. Bir eğitim sistemi öğrenci sayısının çoğalmasıyla gelişmez. Niceliği çoğaltacaksın ama buna paralel olarak niteliği de ihmal etmeyeceksin. Bir işletmenin parasını sadece reklama, tanıtıma vermek suretiyle öğrenci sayısını artırmayı beklemek eğitbilimsel bakımdan yanlıştır. Özel okul oranının artıp artmamasının önemi yok. Artması yeterli değil ki! Çünkü kaliteyi düşünmeden artışa gidersek eğitimin niteliğini azaltırız. Bu mantık herhangi bir tüketim aracı için doğru olabilir. Ama eğitbilimde, eğitim sektöründe bu olmamalıdır.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Kurucusu ve İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı Fahamettin Akıngüç, 1950’lilerden sonra bilim yerine dine ve batı yerine ise doğuya yönelen bir eğitim sisteminin Türkiye’de hakim olmaya başladığını belirterek, bu durumun ortaya çıkmasında öğretmenlerin Atatürkçülüğü ve batıcılığı iyi anlatamamasının etkili olduğunu söylüyor.
Geçmişten bugüne baktığınızda dünün öğretmeni ile bugünün öğretmeni arasında nasıl farklar görüyorsunuz?
Çok güzel bir konuya değindiniz. Hakikaten dile getirmemiz, sorgulamamız gereken bir konu. Bana göre her öğretmen, her eğitimci kendisini sorgulamalı. Öncelikle bugünkü sosyal, kültürel, eğitimsel yapıdan şikayetçi olmaktan ya da beğenmemekten vazgeçmemiz gerekiyor. Dolayısıyla Atatürkçü, Cumhuriyetçi, çağdaş eğitim ilkelerine bağlı eğitimciler olarak biz, Atatürk kuşağının alışkanlıklarını da sorgulamalıyız.
Atatürk, Cumhuriyet’i kurduğundan bu yana 92 yıl geçmiş. 90 yaşındayım ben. Cumhuriyet’le büyüdüm, Cumhuriyet çocuğuyum. Cumhuriyet’in birinci dönemi yani 1950 yılına kadar geçen süre Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün bir dönemidir. O dönemden sonra Türk eğitim sistemi ve toplumsal yapı demokrasiye dönük restorasyona, değişime uğradı ve din eğitimi yavaş yavaş devreye girmeye başladı. Din ve düşünme arasındaki ikileme, 1950’den sonra hep dinin lehine çözüm arandı. Son 12 senelik süreçte ise bu, büyük bir ağırlık kazandı. Köy enstitüleri ileTürk eğitim sistemine etki yapan araştırmalar ve yenilemeler yerine, dış politikadaki Arap rüzgarları sebebiyle din eğitimi ve imam hatipler ağırlık kazandı.
Kısacası Cumhuriyet’ten bu yana geçen 92 yılda, ilk dönem eğitimde Atatürk ilkelerinin uygulandığı yıllardı. O dönemden sonra bilim yerine dine ve batı yerine doğuya yönelen bir eğitim sistemi Türkiye’de hakim olmaya başladı. İkinci dönem laiklik ile dinin at başı gittiği bir dönem oldu. Üçüncü dönemde ise laik eğitim yerine dine yönelik eğitim ağırlık kazandı.
Din ağırlıklı eğitime yönelişte 12 Eylül 1980 Darbesi’nin etkili olduğunu söyleyebilir miyiz?
12 Eylül’e gelmeden önce 1950 ile 1980 arasında yapılanlara da bakmak lazım. Ama biz öğretmenler, Atatürkçülüğü ve batıcılığı iyi anlatamadık. Atatürk’ü anlatırken devrimlerin özü yerine, şekli olan kısımlarını anlattık sadece.
ÖĞRETMENLERİN KENDİNİ YETİŞTİRMESİNİ BEKLEMEK OLMAZ
Bugün geldiğimiz noktadan nasıl bir çıkış öneriyorsunuz?
Bir de başka bir şey daha var. Ne olursa olsun farklı görüşlere rağmen toplumda bir mozaik yaşam alışkanlığına doğru gidiyoruz. Yani herkes benim senin gibi düşünemez. Farklı görüşlerimize rağmen bir arada yaşayabilmeliyiz. Bu mozaik yaşamı öğretmek de öğretmene düşer. Öğretmenin bunu yapabilmesi için öncelikle kendini yetiştirmesi gerekiyor. Ama sadece öğretmenlerin kendini yetiştirmesini beklemek olmaz. Öğretmene gereken, ihtiyacı olan bilgiyi devlet yada özel sektör aktarır ya da devletle özel sektör bir arada aktarır.
Siz Kültür Eğitim Kurumları olarak bu anlamda nasıl politika uyguluyorsunuz?
Biz, bir ay önce okulu açarız öğretmenlere. Bu bir ay boyunca ön hazırlıklar, seminerler yapılır. Öğretmenlerimizi en iyi şekilde yetiştiririz. Ben her zaman öğretmenleri paydaşım olarak görmüşümdür hep, paylaşırım onlarla. Batıya dönük, eğitbilimsel bir şey bulursam, bütün öğretmenlerimle bunları paylaşmaya gayret ederim.
Öğretmenler sizin için eğitimin kilit unsuru diyebilir miyiz?
Okul demek sınıf demektir. Eğitim demek ise 40 dakikalık sınıfta öğretmenin öğrencilerle yaptığı konuşma demektir. Orası sağlam olursa okul sağlam olur. Orayı beslemek, oradaki bireyleri yani öğrencileri, velileri ve öğretmenleri beslemek okul yönetiminin işi olmalı. Bu besleme hem maddi bakımdan, hem program bakımından hem de içerik bakımından olmalı. Öğretmen sınıfta hala geçen dönemki içeriği kullanıyorsa o sınıf geride kalır.
BÜTÇEYİ REKLAMA DEĞİL EĞİTİME HARCAMALIYIZ
Bildiğiniz gibi dershaneler temel liseye dönüştü. Bu dönüşümle birlikte şu anda özel okul sektörüne binin üzerinde yeni kurum girmiş oldu. Bir anda bu kadar büyük bir değişiklik eğitim sistemimizde ne tür sakıncalara yol açabilir?
Her özel okul kendi bünyesini kurtarırsa, zamanın ve dünyanın koşullarına paralel hale getirebilirse mesele yok. Onu yapmamız lazım. Biz özel okullar olarak kendi başımızın çaresine bakmalıyız. Bunun için de sayısal artış yerine kaliteli eğitime odaklanmalıyız. Bütçemizi de daha çok öğretmen harcamalarına ve eğitim harcamalarına ayırmalıyız.
BİR EĞİTİM SİSTEMİ ÖĞRENCİ SAYISININ ÇOĞALMASIYLA GELİŞMEZ
“Son yıllarda Türkiye’de eğtime yabancı sermaye girişinin arttığını görüyoruz. Yabancı sermaye ilk önce hastanelere, şimdi ise eğitime girdi.Birçok özel okula yabancı sermaye ortak oluyor veya satın alıyor. 5 sene sonra o okulların değerini ve mali yapısını daha yukarılara çekmek suretiyle çok kar elde etme telaşındalar. Bir franchising sistemiyle öğrenci sayısını çoğaltmayı amaçlıyorlar. Oysa ki eğitim sektöründe nicelik ikinci plandadır. Birinci planda olan ise niteliktir. Bir eğitim sistemi öğrenci sayısının çoğalmasıyla gelişmez. Niceliği çoğaltacaksın ama buna paralel olarak niteliği de ihmal etmeyeceksin. Bir işletmenin parasını sadece reklama, tanıtıma vermek suretiyle öğrenci sayısını artırmayı beklemek eğitbilimsel bakımdan yanlıştır. Özel okul oranının artıp artmamasının önemi yok. Artması yeterli değil ki! Çünkü kaliteyi düşünmeden artışa gidersek eğitimin niteliğini azaltırız. Bu mantık herhangi bir tüketim aracı için doğru olabilir. Ama eğitbilimde, eğitim sektöründe bu olmamalıdır.”
Son Güncelleme: Salı, 24 Kasım 2015 16:11
Gösterim: 1855
Türkiye’nin üniversiteye yerleştirmede özgün başvuru modeli “ApplyBAU”da yeni dönem başvuruları başladı. ApplyBAU ile aday öğrenciler sınav puanlarından bağımsız, yetenekleri, projeleri ve en önemlisi hayalleri ile burs kazanıyor, sınavdan önce üniversite kapılarını aralıyor.
Dünyanın önde gelen üniversitelerinde olduğu gibi, Türkiye’de de artık aday öğrenciler hayallerindeki mesleğin eğitimini almak için üniversite kapılarını sınav sonuçlarına göre değil, kişisel özellikleri, yetenekleri, projeleri ve en önemlisi de hayallerinin değerlendirildiği ApplyBAU modeli ile aralıyor.
Türkiye’de her yıl yüzbinlerce öğrenci, hayallerindeki mesleğe adım atmak için üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanıyor ve aldığı puana göre geleceğini şekillendiriyor. Ancak Türkiye’de iki yıl önce yalnızca Bahçeşehir Üniversitesi’nin (BAU) hayata geçirdiği “Admission” (Başvuru-Kabul) sistemi aday öğrencileri üniversite puanına göre değil, kişisel yetenek ve projelerine göre değerlendiriyor. İnternet ortamında www.applybau.com adlı siteden alınan başvurular sonucunda yapılan değerlendirmelerle aday öğrencilere burs teklif ediliyor.
Harvard, Stanford, Yale, Cornell gibi dünyanın köklü üniversitelerinde uygulanan başvuru - kabul sistemi ile hem öğrenciler hayal ettikleri mesleğe bir adım daha yaklaşıyor hem de üniversiteler, öğrencilerini daha yakından tanıyarak onları mesleklerine yönlendirmek adına önemli yol haritası çiziyor.
2 Yılda 17 Bin Başvuru
Türkiye’de ilk kez Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) tarafından uygulanan ApplyBAU modeli ile hem ülkemizin genç insan kaynağı doğru yönlendiriliyor hem de gençler bölüm ve meslek seçimlerinde ilgi alanlarına göre değerlendiriliyor. Hayata geçirildiği 2014 yılından bu yana 17 bin başvuru alan ApplyBAU, Türkiye’nin 72 ilinden bin 500 öğrenciye sınav sonuçlarından önce, yeteneklerine, projelerine ve sosyal sorumluluk çalışmalarına göre üniversite kapılarını açtı ve farklı oranlarda burs verdi. Başvuruların yapıldığı www.applybau.com adresi ise 456 bin tıklanma alarak büyük bir başarı sağladı.
Birkaç Soru Fazla Çözmek Yerine Hedefinize Koşun
ApplyBAU ile yüzde 100 burs alarak Bahçeşehir Üniversitesi Yazılım Mühendisliği bölümüne yerleşen Cihan Nalbant, ApplyBAU’nun var olan sistemden ayrışmış ve hedeflerine odaklanmış öğrencilerin, başarı odaklı hedeflerini anlayabilen, sıradanlaşmak yerine kendine yenilikler katan öğrencileri hedeflediğini belirtiyor ve ekliyor: “Diğer aday öğrencilerden birkaç soru fazla çözmek yerine, azimle hedeflerine koşan ve bunun için emek harcayan öğrenciler, hak ettiklerini ApplyBAU sayesinde kazanıyor.”
Düşük Puan Almasına Rağmen Nasıl Benden Çok Burs Alır?
ApplyBAU’nun akademik başarıdan öte kişisel gelişime ve sosyal yönlere önem veren bir model olduğunu söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği öğrencisi Alara Ekin Keleşoğlu, “ApplyBAU’ya başvurduktan ve sonuçlar belli olduktan sonra, “Benden düşük puan aldı nasıl benden çok burs alır?” çok yanlış bir soru. Proje öğrenciyi üniversite puanına bakarak değil, başvuru içeriğine bakarak değerlendiriyor. ApplyBAU, tamamen kişisel gelişimini değerlendirerek, fark yaratan öğrencileri, kendini ve üniversiteyi imkanları değerlendirerek başka bir yere taşıyacak olan vizyon sahibi, girişimci, inovatif öğrenciler arıyor” diyor.
Aday Öğrenciler Nasıl Başvuru Yapabilir?
ApplyBAU modeli ile başvuruda bulunmak isteyen aday öğrenciler, merkezi sınav sistemi ile bir üniversiteye yerleştirilmeden önce ApplyBAU’ya başvuruda bulunarak üniversiteden kabul talebinde bulunuyorlar. İnternet ortamında kabul edilen başvurularda öğrenciler kişisel bilgiler ve özelliklerini ifade eden, yetenekleri ya da hayata geçirmek istedikleri projelerini anlatan ve sosyal sorumluluk alanındaki çalışmalarını özetleyen bir form dolduruyor. Aday öğrenciler başvuruda bulunurken hangi alanda ve bölümde eğitim almak istediklerinide belirtiyor. Yapılan mülakatlar ve değerlendirmeler sonucunda öğrencinin akademik başarısından bağımsız olarak hangi alanda ve bölümde eğitim alması gerektiği kendisine ‘Kabul Mektubu’ ile bildiriliyor.
Sınava Girmeyi Unutmayın
ApplyBAU ‘Kabul Mektubu’nu almaya hak kazandıktan sonra öğrencilerin Bahçeşehir Üniversitesi’ne kayıt yaptırabilmeleri için ÖSYM tarafından merkezi yerleştirme ile ilgili bölüme ‘burssuz’ kontenjandan yerleştirilmesi gerekiyor.
2016 yılında Apply BAU ile öğrenci kabul edecek fakülte ve bölümler:
• Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi bölümleri
• İletişim Fakültesi bölümleri
• Eğitim Bilimleri Fakültesi bölümleri
• Tıp Fakültesi
• İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi bölümlerinden Sosyoloji, İşletme, Ekonomi, Ekonomi ve Finans, Uluslararası Finans, Lojistik Yönetimi bölümleri
• Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nden Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Türkiye’nin üniversiteye yerleştirmede özgün başvuru modeli “ApplyBAU”da yeni dönem başvuruları başladı. ApplyBAU ile aday öğrenciler sınav puanlarından bağımsız, yetenekleri, projeleri ve en önemlisi hayalleri ile burs kazanıyor, sınavdan önce üniversite kapılarını aralıyor.
Dünyanın önde gelen üniversitelerinde olduğu gibi, Türkiye’de de artık aday öğrenciler hayallerindeki mesleğin eğitimini almak için üniversite kapılarını sınav sonuçlarına göre değil, kişisel özellikleri, yetenekleri, projeleri ve en önemlisi de hayallerinin değerlendirildiği ApplyBAU modeli ile aralıyor.
Türkiye’de her yıl yüzbinlerce öğrenci, hayallerindeki mesleğe adım atmak için üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanıyor ve aldığı puana göre geleceğini şekillendiriyor. Ancak Türkiye’de iki yıl önce yalnızca Bahçeşehir Üniversitesi’nin (BAU) hayata geçirdiği “Admission” (Başvuru-Kabul) sistemi aday öğrencileri üniversite puanına göre değil, kişisel yetenek ve projelerine göre değerlendiriyor. İnternet ortamında www.applybau.com adlı siteden alınan başvurular sonucunda yapılan değerlendirmelerle aday öğrencilere burs teklif ediliyor.
Harvard, Stanford, Yale, Cornell gibi dünyanın köklü üniversitelerinde uygulanan başvuru - kabul sistemi ile hem öğrenciler hayal ettikleri mesleğe bir adım daha yaklaşıyor hem de üniversiteler, öğrencilerini daha yakından tanıyarak onları mesleklerine yönlendirmek adına önemli yol haritası çiziyor.
2 Yılda 17 Bin Başvuru
Türkiye’de ilk kez Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) tarafından uygulanan ApplyBAU modeli ile hem ülkemizin genç insan kaynağı doğru yönlendiriliyor hem de gençler bölüm ve meslek seçimlerinde ilgi alanlarına göre değerlendiriliyor. Hayata geçirildiği 2014 yılından bu yana 17 bin başvuru alan ApplyBAU, Türkiye’nin 72 ilinden bin 500 öğrenciye sınav sonuçlarından önce, yeteneklerine, projelerine ve sosyal sorumluluk çalışmalarına göre üniversite kapılarını açtı ve farklı oranlarda burs verdi. Başvuruların yapıldığı www.applybau.com adresi ise 456 bin tıklanma alarak büyük bir başarı sağladı.
Birkaç Soru Fazla Çözmek Yerine Hedefinize Koşun
ApplyBAU ile yüzde 100 burs alarak Bahçeşehir Üniversitesi Yazılım Mühendisliği bölümüne yerleşen Cihan Nalbant, ApplyBAU’nun var olan sistemden ayrışmış ve hedeflerine odaklanmış öğrencilerin, başarı odaklı hedeflerini anlayabilen, sıradanlaşmak yerine kendine yenilikler katan öğrencileri hedeflediğini belirtiyor ve ekliyor: “Diğer aday öğrencilerden birkaç soru fazla çözmek yerine, azimle hedeflerine koşan ve bunun için emek harcayan öğrenciler, hak ettiklerini ApplyBAU sayesinde kazanıyor.”
Düşük Puan Almasına Rağmen Nasıl Benden Çok Burs Alır?
ApplyBAU’nun akademik başarıdan öte kişisel gelişime ve sosyal yönlere önem veren bir model olduğunu söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği öğrencisi Alara Ekin Keleşoğlu, “ApplyBAU’ya başvurduktan ve sonuçlar belli olduktan sonra, “Benden düşük puan aldı nasıl benden çok burs alır?” çok yanlış bir soru. Proje öğrenciyi üniversite puanına bakarak değil, başvuru içeriğine bakarak değerlendiriyor. ApplyBAU, tamamen kişisel gelişimini değerlendirerek, fark yaratan öğrencileri, kendini ve üniversiteyi imkanları değerlendirerek başka bir yere taşıyacak olan vizyon sahibi, girişimci, inovatif öğrenciler arıyor” diyor.
Aday Öğrenciler Nasıl Başvuru Yapabilir?
ApplyBAU modeli ile başvuruda bulunmak isteyen aday öğrenciler, merkezi sınav sistemi ile bir üniversiteye yerleştirilmeden önce ApplyBAU’ya başvuruda bulunarak üniversiteden kabul talebinde bulunuyorlar. İnternet ortamında kabul edilen başvurularda öğrenciler kişisel bilgiler ve özelliklerini ifade eden, yetenekleri ya da hayata geçirmek istedikleri projelerini anlatan ve sosyal sorumluluk alanındaki çalışmalarını özetleyen bir form dolduruyor. Aday öğrenciler başvuruda bulunurken hangi alanda ve bölümde eğitim almak istediklerinide belirtiyor. Yapılan mülakatlar ve değerlendirmeler sonucunda öğrencinin akademik başarısından bağımsız olarak hangi alanda ve bölümde eğitim alması gerektiği kendisine ‘Kabul Mektubu’ ile bildiriliyor.
Sınava Girmeyi Unutmayın
ApplyBAU ‘Kabul Mektubu’nu almaya hak kazandıktan sonra öğrencilerin Bahçeşehir Üniversitesi’ne kayıt yaptırabilmeleri için ÖSYM tarafından merkezi yerleştirme ile ilgili bölüme ‘burssuz’ kontenjandan yerleştirilmesi gerekiyor.
2016 yılında Apply BAU ile öğrenci kabul edecek fakülte ve bölümler:
• Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi bölümleri
• İletişim Fakültesi bölümleri
• Eğitim Bilimleri Fakültesi bölümleri
• Tıp Fakültesi
• İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi bölümlerinden Sosyoloji, İşletme, Ekonomi, Ekonomi ve Finans, Uluslararası Finans, Lojistik Yönetimi bölümleri
• Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nden Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Kasım 2015 11:57
Gösterim: 1779
İnsan Kaynakları Yönetimi, Pazarlama, e-MBA, e-Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler programlarında uzaktan eğitim sunduklarını belirten Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi (BUZEB) Koordinatörü Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, ders içeriklerinin ders hocaları tarafından tasarımlandığını ve hayata geçirildiğini söylüyor.
“BAU Uzaktan Eğitim olarak felsefemiz; fabrikasyon bir eğitim-öğretim değil, pedagojik gereksinimler çerçevesinde çeşitliliği maksimum olarak sağlamaktır” diyen Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi (BUZEB) Koordinatörü Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, bu doğrultuda, dersleri ve eğitimleri en iyi şekilde sunacak altyapı imkânına sahip olduklarını belirterek şunları söyledi:
“Örneğin, tüm öğrenme faaliyetlerinin (ders, rehberlik ve danışmanlık) dijital olarak bulut ortamda depolandığı ve senkron/a-senkron yürütüldüğü ve diğer platformlara entegrasyon imkânı veren öğrenme platformlarımızın yanı sıra aynı anda lokal 100 öğrenen ile ve üniversitemizin yurt dışı kampüsleri ile ders yapma, dersi kaydetme ve canlı yayın yapabilme özelliklerine sahip -evrensel tasarım ilkelerine göre gerçekleştirilmiş- bir “akıllı ötesi” sınıfımız; etkileşimli dijital içerik geliştirmek için gerekli yazılım ve donanımlarımız ve bunların yanında BAU Bilgi İşlem ve TV Stüdyo birimlerinin tüm yazılım ve donanımları bulunmaktadır.”
Derslerin içeriklerini nasıl oluşturduklarının bilgisini de veren Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, şöyle konuştu:
“Ağırlıklı olarak daha önce öğrenme platformu kullanmamış ders hocalarımıza içerikleri sisteme yükleme desteği veriliyor. Ders içerikleri öğretim elemanları tarafından uzaktan eğitim biriminde ilgili fakülte sorumlusuna ulaştırılıyor. Bunun yanı sıra ders hocalarımızın var olan içerikleri birim içinde Öğretim Tasarımı Ekibi tarafından değerlendiriliyor, ders hocalarımızın içerikleri için ihtiyaç analizi yapılarak ders tasarım şablonu hazırlanarak sunuluyor. Ders hocasının belirlediği çerçevede öğrenme çıktılarında beklenen anahtar ögelerin vurgulanması için hangi bölümde ne kadar görsel, video veya etkileşim unsurunun olması gerektiğine karar veriliyor. Yine ders hocalarımızın tercihlerine bağlı olarak online sınavlar için öğrenme platformunu oluşturulabilecek soru tipleri kapsamında testler hazırlanması için destek sağlanıyor. Aslında asıl amaç; ders içeriklerinin ders hocaları tarafından tasarımlanması ve hayata geçirilmesi. Bu doğrultuda birim olarak ders hocalarının bu kültüre sahip olmasını sağlıyoruz.”
15 BİN ÖĞRENCİ UZAKTAN ÖĞRETİMDEN FAYDALANIYOR
Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi’nin İngilizce ve Türkçe toplam 472 ders için hizmet verdiğini dile getiren Doç. Dr. Adıgüzel, yaklaşık olarak 15 bin öğrencinin uzaktan öğretimden faydalandığını söyledi. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İnsan Kaynakları Yönetimi, Pazarlama, e-MBA, e-Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler programlarında uzaktan eğitim sunduklarını kaydeden Doç. Dr. Adıgüzel, bunun yanı sıra yaklaşık 400 ayrı yüz yüze derslerde destek amaçlı öğrenme platformu, video konferans ve sanal sınıf imkânlarından yararlanıldığını ifade etti. “Programa katılım için lisans mezunu olmak ve TOEFL, IELTS, KPDS,YDS veya İngilizce Proficiency sınavlarından yeterli puan almak (İngilizce Tezsiz Programlar için) gibi şartlar var” diyen Doç. Dr. Adıgüzel, öğrenim ücretinin peşin 29.340, taksitli ise 32.600 olduğunun bilgisini verdi. Öğrencilere başarı bursları, mezun bursu ve kurum bursu olmak üzere çeşitli burslar verdiklerini de sözlerine ekledi.
DİJİTAL İÇERİK BİZİM İÇİN ÖNEMLİ BİR HAMLE İDİ
Öğrencinin derse gelmeden önce ders hocası tarafından öğrenme platformuna yüklenmiş etkileşimli, kaliteli bir ders içeriğini inceleyerek derse katılmasının yüz yüze dersin daha verimli bir şekilde yürütülmesine imkân sağladığını ifade eden Doç. Dr. Adıgüzel, üniversite olarak dijital içeriği ele aldıklarını dile getirerek, “Her ne kadar Türkiye’de çok önemsenmese de teknoloji ile dönüşüm sürecimizde öğretim elemanlarını bu sürece çekebilmek için dijital içerik bizim için önemli bir hamle idi” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
İnsan Kaynakları Yönetimi, Pazarlama, e-MBA, e-Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler programlarında uzaktan eğitim sunduklarını belirten Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi (BUZEB) Koordinatörü Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, ders içeriklerinin ders hocaları tarafından tasarımlandığını ve hayata geçirildiğini söylüyor.
“BAU Uzaktan Eğitim olarak felsefemiz; fabrikasyon bir eğitim-öğretim değil, pedagojik gereksinimler çerçevesinde çeşitliliği maksimum olarak sağlamaktır” diyen Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi (BUZEB) Koordinatörü Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, bu doğrultuda, dersleri ve eğitimleri en iyi şekilde sunacak altyapı imkânına sahip olduklarını belirterek şunları söyledi:
“Örneğin, tüm öğrenme faaliyetlerinin (ders, rehberlik ve danışmanlık) dijital olarak bulut ortamda depolandığı ve senkron/a-senkron yürütüldüğü ve diğer platformlara entegrasyon imkânı veren öğrenme platformlarımızın yanı sıra aynı anda lokal 100 öğrenen ile ve üniversitemizin yurt dışı kampüsleri ile ders yapma, dersi kaydetme ve canlı yayın yapabilme özelliklerine sahip -evrensel tasarım ilkelerine göre gerçekleştirilmiş- bir “akıllı ötesi” sınıfımız; etkileşimli dijital içerik geliştirmek için gerekli yazılım ve donanımlarımız ve bunların yanında BAU Bilgi İşlem ve TV Stüdyo birimlerinin tüm yazılım ve donanımları bulunmaktadır.”
Derslerin içeriklerini nasıl oluşturduklarının bilgisini de veren Doç. Dr. Tufan Adıgüzel, şöyle konuştu:
“Ağırlıklı olarak daha önce öğrenme platformu kullanmamış ders hocalarımıza içerikleri sisteme yükleme desteği veriliyor. Ders içerikleri öğretim elemanları tarafından uzaktan eğitim biriminde ilgili fakülte sorumlusuna ulaştırılıyor. Bunun yanı sıra ders hocalarımızın var olan içerikleri birim içinde Öğretim Tasarımı Ekibi tarafından değerlendiriliyor, ders hocalarımızın içerikleri için ihtiyaç analizi yapılarak ders tasarım şablonu hazırlanarak sunuluyor. Ders hocasının belirlediği çerçevede öğrenme çıktılarında beklenen anahtar ögelerin vurgulanması için hangi bölümde ne kadar görsel, video veya etkileşim unsurunun olması gerektiğine karar veriliyor. Yine ders hocalarımızın tercihlerine bağlı olarak online sınavlar için öğrenme platformunu oluşturulabilecek soru tipleri kapsamında testler hazırlanması için destek sağlanıyor. Aslında asıl amaç; ders içeriklerinin ders hocaları tarafından tasarımlanması ve hayata geçirilmesi. Bu doğrultuda birim olarak ders hocalarının bu kültüre sahip olmasını sağlıyoruz.”
15 BİN ÖĞRENCİ UZAKTAN ÖĞRETİMDEN FAYDALANIYOR
Bahçeşehir Üniversitesi Uzaktan Eğitim Birimi’nin İngilizce ve Türkçe toplam 472 ders için hizmet verdiğini dile getiren Doç. Dr. Adıgüzel, yaklaşık olarak 15 bin öğrencinin uzaktan öğretimden faydalandığını söyledi. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İnsan Kaynakları Yönetimi, Pazarlama, e-MBA, e-Küresel Siyaset ve Uluslararası İlişkiler programlarında uzaktan eğitim sunduklarını kaydeden Doç. Dr. Adıgüzel, bunun yanı sıra yaklaşık 400 ayrı yüz yüze derslerde destek amaçlı öğrenme platformu, video konferans ve sanal sınıf imkânlarından yararlanıldığını ifade etti. “Programa katılım için lisans mezunu olmak ve TOEFL, IELTS, KPDS,YDS veya İngilizce Proficiency sınavlarından yeterli puan almak (İngilizce Tezsiz Programlar için) gibi şartlar var” diyen Doç. Dr. Adıgüzel, öğrenim ücretinin peşin 29.340, taksitli ise 32.600 olduğunun bilgisini verdi. Öğrencilere başarı bursları, mezun bursu ve kurum bursu olmak üzere çeşitli burslar verdiklerini de sözlerine ekledi.
DİJİTAL İÇERİK BİZİM İÇİN ÖNEMLİ BİR HAMLE İDİ
Öğrencinin derse gelmeden önce ders hocası tarafından öğrenme platformuna yüklenmiş etkileşimli, kaliteli bir ders içeriğini inceleyerek derse katılmasının yüz yüze dersin daha verimli bir şekilde yürütülmesine imkân sağladığını ifade eden Doç. Dr. Adıgüzel, üniversite olarak dijital içeriği ele aldıklarını dile getirerek, “Her ne kadar Türkiye’de çok önemsenmese de teknoloji ile dönüşüm sürecimizde öğretim elemanlarını bu sürece çekebilmek için dijital içerik bizim için önemli bir hamle idi” dedi.
Son Güncelleme: Salı, 24 Kasım 2015 16:02
Gösterim: 2315

