Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Maya Takvimi’ne göre 21 Aralık’ta kopacak kıyamet ne ilk ne de son! İnsanlık tarihi, gerçekleşmemiş kıyamet kehanetleri ile dolu.

Maya takvimine göre yeryüzünün 21 Aralık'ta yok olacağını öne süren ve tüm dünyayı diken üstünde tutan iddialar, tarihteki ne ilk ne de son kıyamet senaryosu.

Tarihi belgeler, kıyamet senaryolarının neredeyse insanlık tarihi kadar eski olduğunu, insanoğlunun Dünya'nın yok olmasından her zaman büyük bir dehşet duyduğunu gösteriyor.

Bilinen ilk kıyamet senaryosu, M.Ö. 2800'de Asurlular tarafından ortaya atılırken, 21 Aralık'ta Maya takvimine göre kıyamet kopmazsa gelecekte olması beklenen kıyametler de bulunuyor.

Dünya tarihinin en büyük çaplı kıyamet histerilerinden biri M.S. 1000 yılında yaşandı. Papa II. Sylvester, İsa Peygamber'in doğumunun 1000. yıl dönümünde dünyanın yok olacağını söyledi.

Papa III. Innocent ise 1213'te Kudüs ve kutsal topraklara 5. Haçlı seferlerini düzenleyebilmek için kıyamet korkusundan yararlandı.

Kıyamet senaryoları arasında Halley kuyruklu yıldızının dünyaya çarpacağı, 1 Ocak 2000'de elektronik kıyametin kopacağı, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın 10 Eylül'de 2008'de çalıştırılması da yerini aldı.

> 21 Aralık ne ilk ne de son olacak!

Maya Takvimi’ne göre 21 Aralık’ta kopacak kıyamet ne ilk ne de son! İnsanlık tarihi, gerçekleşmemiş kıyamet kehanetleri ile dolu.

Maya takvimine göre yeryüzünün 21 Aralık'ta yok olacağını öne süren ve tüm dünyayı diken üstünde tutan iddialar, tarihteki ne ilk ne de son kıyamet senaryosu.

Tarihi belgeler, kıyamet senaryolarının neredeyse insanlık tarihi kadar eski olduğunu, insanoğlunun Dünya'nın yok olmasından her zaman büyük bir dehşet duyduğunu gösteriyor.

Bilinen ilk kıyamet senaryosu, M.Ö. 2800'de Asurlular tarafından ortaya atılırken, 21 Aralık'ta Maya takvimine göre kıyamet kopmazsa gelecekte olması beklenen kıyametler de bulunuyor.

Dünya tarihinin en büyük çaplı kıyamet histerilerinden biri M.S. 1000 yılında yaşandı. Papa II. Sylvester, İsa Peygamber'in doğumunun 1000. yıl dönümünde dünyanın yok olacağını söyledi.

Papa III. Innocent ise 1213'te Kudüs ve kutsal topraklara 5. Haçlı seferlerini düzenleyebilmek için kıyamet korkusundan yararlandı.

Kıyamet senaryoları arasında Halley kuyruklu yıldızının dünyaya çarpacağı, 1 Ocak 2000'de elektronik kıyametin kopacağı, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın 10 Eylül'de 2008'de çalıştırılması da yerini aldı.

Son Güncelleme: Perşembe, 20 Aralık 2012 11:01

Gösterim: 1213

Amerikalı bilim adamlarının geliştirdiği matematiksel kod çözücü bir algoritma sayesinde, düşünce gücüyle bilgisayar kullanımı mümkün olabilecek. Artık dokunmadan da bilgisayar kullanılabilecek.

Vücudunun tamamı felçli olan kişiler kollarını hareket ettirmeyi düşünerek, beynin kolun hareketini denetleyen kısmındaki hücrelerini, kollarını hareket ettiremese de faal duruma geçirebiliyor.

Beyin ile kas arasındaki bağlantı, nörolojik yaralanmaya ve hastalığa bağlı olarak kesilmiş olsa da beyindeki sinyallerin geldiği bölge sağlam kalarak işlevini yerine getirebiliyor.

Bu bilgilerden yola çıkan nörobilimciler ve nöromühendisler, felçlilerin, beyin içine yerleştirilen bir cihazla bilgisayar imlecini hareket ettirebileceğini keşfetti. Bilim adamlarınca son yıllarda geliştirilen beyin içine yerleştirilen algılayıcı cihazlar, beyinden gönderilen her bir nöron sinyalini ölçerek ve daha sonra bir matematik şifre çözücü algoritmadan geçirerek felçlilerin bilgisayar imlecini düşünce gücüyle hareket ettirmelerine olanak sağlıyor. Bu konudaki çalışmalara nöral protez adı veriliyor.

ABD'nin Stanford Üniversitesi'nden bilim adamlarının geliştirdiği algoritmaysa bu konuda daha önce geliştirilenlerden 2 kat daha yüksek performansa sahip bulunuyor.

Dr. Vikash Gilja ve Biyomühendislik doktora adayı Paul Nuyujukian'ın başkanlığındaki bilim ekibince geliştirilen algoritma, düşünce gücüyle hareket eden bilgisayar imlecinin, daha hızlı, daha hassas ve kol hareketine daha yakın bir şekilde kullanılmasına olanak sağlıyor.

Algoritma, imlecin düşünce gücüyle, gerçek bir kolla hareket ettirme hızının yüzde 75-85'ne erişen bir hızla hareket ettirilebilmesini sağlıyor.

Çeşitli algoritmaları kullanan nöral protez sistemlerin 4 yıldan beri makak türü maymunlar üzerinde denendiğini belirten araştırmacılar, diğer algoritmaları kullanan sistemlerin performansının zaman içinde düşmesine karşın geliştirdikleri algoritmayı kullanan sistemin performansının bozulmadığını belirtti.

Gilja, daha önce geliştirilen algoritmaların sinirsel sinyalleri ya imlecin konumuna ya da hızına göre yorumladığını, bunun ikisini aynı anda yapamadığına işaret etti. Buna karşılık kendi geliştirdikleri algoritmanın bunun ikisini de aynı anda yapabildiğini belirten Gilja, bu şekilde imlecin daha hızlı ve temiz hareket etmesini sağlandığını kaydetti.

ReFIT adı verilen algoritma, Stanford Üniversitesi, Elektrik Mühendisliği, Biyomühendislik ve Nörobiyoloji Profesörü Krishna Shenoy tarafından Nature Neuroscience adlı bilimsel dergide yayımlandı.

Nöral protez sahasında felçli kişiler üzerinde yapılan Aşama 1 Braingate 2 adlı klinik denemeler ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nce (FDA) Stanford Üniversitesi'nde yürütülüyor.

Shenoy yaptığı açıklamada ''Bulgularımız, Stanford'daki klinik denemeye katılan, bizim de takip ettiğimiz felçli hastaların çok daha iyileştirilmiş performansa ve sağlamlığa sahip protez sistemlerine kavuşmasının yolunu açabilir'' dedi.

> Artık dokunmadan da kullanılabilecek

Amerikalı bilim adamlarının geliştirdiği matematiksel kod çözücü bir algoritma sayesinde, düşünce gücüyle bilgisayar kullanımı mümkün olabilecek. Artık dokunmadan da bilgisayar kullanılabilecek.

Vücudunun tamamı felçli olan kişiler kollarını hareket ettirmeyi düşünerek, beynin kolun hareketini denetleyen kısmındaki hücrelerini, kollarını hareket ettiremese de faal duruma geçirebiliyor.

Beyin ile kas arasındaki bağlantı, nörolojik yaralanmaya ve hastalığa bağlı olarak kesilmiş olsa da beyindeki sinyallerin geldiği bölge sağlam kalarak işlevini yerine getirebiliyor.

Bu bilgilerden yola çıkan nörobilimciler ve nöromühendisler, felçlilerin, beyin içine yerleştirilen bir cihazla bilgisayar imlecini hareket ettirebileceğini keşfetti. Bilim adamlarınca son yıllarda geliştirilen beyin içine yerleştirilen algılayıcı cihazlar, beyinden gönderilen her bir nöron sinyalini ölçerek ve daha sonra bir matematik şifre çözücü algoritmadan geçirerek felçlilerin bilgisayar imlecini düşünce gücüyle hareket ettirmelerine olanak sağlıyor. Bu konudaki çalışmalara nöral protez adı veriliyor.

ABD'nin Stanford Üniversitesi'nden bilim adamlarının geliştirdiği algoritmaysa bu konuda daha önce geliştirilenlerden 2 kat daha yüksek performansa sahip bulunuyor.

Dr. Vikash Gilja ve Biyomühendislik doktora adayı Paul Nuyujukian'ın başkanlığındaki bilim ekibince geliştirilen algoritma, düşünce gücüyle hareket eden bilgisayar imlecinin, daha hızlı, daha hassas ve kol hareketine daha yakın bir şekilde kullanılmasına olanak sağlıyor.

Algoritma, imlecin düşünce gücüyle, gerçek bir kolla hareket ettirme hızının yüzde 75-85'ne erişen bir hızla hareket ettirilebilmesini sağlıyor.

Çeşitli algoritmaları kullanan nöral protez sistemlerin 4 yıldan beri makak türü maymunlar üzerinde denendiğini belirten araştırmacılar, diğer algoritmaları kullanan sistemlerin performansının zaman içinde düşmesine karşın geliştirdikleri algoritmayı kullanan sistemin performansının bozulmadığını belirtti.

Gilja, daha önce geliştirilen algoritmaların sinirsel sinyalleri ya imlecin konumuna ya da hızına göre yorumladığını, bunun ikisini aynı anda yapamadığına işaret etti. Buna karşılık kendi geliştirdikleri algoritmanın bunun ikisini de aynı anda yapabildiğini belirten Gilja, bu şekilde imlecin daha hızlı ve temiz hareket etmesini sağlandığını kaydetti.

ReFIT adı verilen algoritma, Stanford Üniversitesi, Elektrik Mühendisliği, Biyomühendislik ve Nörobiyoloji Profesörü Krishna Shenoy tarafından Nature Neuroscience adlı bilimsel dergide yayımlandı.

Nöral protez sahasında felçli kişiler üzerinde yapılan Aşama 1 Braingate 2 adlı klinik denemeler ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nce (FDA) Stanford Üniversitesi'nde yürütülüyor.

Shenoy yaptığı açıklamada ''Bulgularımız, Stanford'daki klinik denemeye katılan, bizim de takip ettiğimiz felçli hastaların çok daha iyileştirilmiş performansa ve sağlamlığa sahip protez sistemlerine kavuşmasının yolunu açabilir'' dedi.

Son Güncelleme: Salı, 20 Kasım 2012 08:52

Gösterim: 1368

Reklam ve çizgi filmlerde çocukları ve gençleri hedef alan bilinçaltı mesajlar, cinsellik ve tüketim düşkünü nesiller yetişmesine neden oluyor.

Çizgilerdeki ‘gizli tehlike’Çocukları ve gençleri hedef alan subliminal mesajlar (bilinçaltı mesaj), cinsellik ve tüketim düşkünü nesiller yetişmesine neden oluyor.

Subliminal mesajlar konusunda bir çok seminer veren, yazılar yazan eğitimci-yazar Rabia Gülcan Kardaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, subliminal mesajı, bilinçaltını hedef alan dolayısıyla bilinçli olarak fark edilemeyen her türlü içerik ve reklam olarak tanımladı.

Sorgulamaya takılmıyor

Kardaş, kitlelere üstü kapalı olarak verilen mesajların doğru-yanlış, ahlaklı-ahlaksız sorgulamalarına takılmadan hedef kitleye ulaştığını söyledi.

Subliminal mesajların uzmanlar tarafından dahi zor fark edildiğini kaydeden Kardaş, ''Sıradan bir televizyon izleyicisiyseniz bu mesajları fark etmeniz imkansız derecesinde zor. 'Fark edilmemek', çünkü amaç bu'' dedi.

Çizgi film, reklam ve sinema filmlerine subliminal mesaj yerleştirmenin maliyetinin çok düşük olduğunu aktaran Kardaş, oyuncaklarda bile bu yöntemin kullanılabildiğine dikkati çekti.

En büyük risk, uzun süre televizyon izleyenlerde ve çocuklarda

Kardaş, subliminal mesajların birçok medya aracıyla yayıldığına vurgu yaparak, risk altındaki en büyük grubun uzun süre televizyon izleyenler olduğunu belirtti.

''Günde en az 4-5 saat televizyon seyreden, seyrederken de bilincini kapatan 7'den 70'e hazır bir kitle var. Bu kitle bilinçaltı göndermeler yaparak insanı etkilemek isteyen birileri için bulunmaz bir hedef'' diyen Kardaş, mesajların çoğunlukla bilinçaltı reklamcılık alanında çalışanlar tarafından fark edilebildiğini anlattı.

Mesajları kodlayanların, çocukları ''kolay lokma'' olarak gördüğünü söyleyen Kardaş, gelecek nesillerin büyük tehlike altında olduğunu vurguladı.

> Çizgilerdeki ‘gizli tehlike’

Reklam ve çizgi filmlerde çocukları ve gençleri hedef alan bilinçaltı mesajlar, cinsellik ve tüketim düşkünü nesiller yetişmesine neden oluyor.

Çizgilerdeki ‘gizli tehlike’Çocukları ve gençleri hedef alan subliminal mesajlar (bilinçaltı mesaj), cinsellik ve tüketim düşkünü nesiller yetişmesine neden oluyor.

Subliminal mesajlar konusunda bir çok seminer veren, yazılar yazan eğitimci-yazar Rabia Gülcan Kardaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, subliminal mesajı, bilinçaltını hedef alan dolayısıyla bilinçli olarak fark edilemeyen her türlü içerik ve reklam olarak tanımladı.

Sorgulamaya takılmıyor

Kardaş, kitlelere üstü kapalı olarak verilen mesajların doğru-yanlış, ahlaklı-ahlaksız sorgulamalarına takılmadan hedef kitleye ulaştığını söyledi.

Subliminal mesajların uzmanlar tarafından dahi zor fark edildiğini kaydeden Kardaş, ''Sıradan bir televizyon izleyicisiyseniz bu mesajları fark etmeniz imkansız derecesinde zor. 'Fark edilmemek', çünkü amaç bu'' dedi.

Çizgi film, reklam ve sinema filmlerine subliminal mesaj yerleştirmenin maliyetinin çok düşük olduğunu aktaran Kardaş, oyuncaklarda bile bu yöntemin kullanılabildiğine dikkati çekti.

En büyük risk, uzun süre televizyon izleyenlerde ve çocuklarda

Kardaş, subliminal mesajların birçok medya aracıyla yayıldığına vurgu yaparak, risk altındaki en büyük grubun uzun süre televizyon izleyenler olduğunu belirtti.

''Günde en az 4-5 saat televizyon seyreden, seyrederken de bilincini kapatan 7'den 70'e hazır bir kitle var. Bu kitle bilinçaltı göndermeler yaparak insanı etkilemek isteyen birileri için bulunmaz bir hedef'' diyen Kardaş, mesajların çoğunlukla bilinçaltı reklamcılık alanında çalışanlar tarafından fark edilebildiğini anlattı.

Mesajları kodlayanların, çocukları ''kolay lokma'' olarak gördüğünü söyleyen Kardaş, gelecek nesillerin büyük tehlike altında olduğunu vurguladı.

Son Güncelleme: Pazar, 04 Kasım 2012 11:31

Gösterim: 1647

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Miami Üniversitelerinin öncülüğünde yapılan araştırmada, orta derecede işitme kaybına neden olan yeni bir gen bulundu.

işitme kaybının nedeni Ankara ve Miami Üniversitelerinin öncülüğünde yapılan uluslararası bir araştırmada, orta derecede işitme kaybına neden olan yeni bir gen belirlendi.

Ankara Tıp Fakültesi Çocuk Genetik Bilim Dalı ile Miami Üniversitesi İnsan Genetiği Anabilim Dalı'nda  görev yapan öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Tekin başkanlığındaki ekip tarafından yürütülen çalışma, ''Mutations in OTOGL, encoding the inner ear protein Otogelin-like, cause moderate sensorineural hearing loss'' başlığıyla ''American Journal of Human Genetics'' dergisinin Kasım 2012 sayısında, bilim dünyasına duyuruldu.

Araştırmaya göre, daha önce iyi tanımlanmamış ve mutasyon olduğu saptanan OTOGL geninin insan, sıçan, fare ve zebra balığında iç kulakta bulunduğu ortaya çıktı.

> Sonunda nedeni anlaşıldı

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Miami Üniversitelerinin öncülüğünde yapılan araştırmada, orta derecede işitme kaybına neden olan yeni bir gen bulundu.

işitme kaybının nedeni Ankara ve Miami Üniversitelerinin öncülüğünde yapılan uluslararası bir araştırmada, orta derecede işitme kaybına neden olan yeni bir gen belirlendi.

Ankara Tıp Fakültesi Çocuk Genetik Bilim Dalı ile Miami Üniversitesi İnsan Genetiği Anabilim Dalı'nda  görev yapan öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Tekin başkanlığındaki ekip tarafından yürütülen çalışma, ''Mutations in OTOGL, encoding the inner ear protein Otogelin-like, cause moderate sensorineural hearing loss'' başlığıyla ''American Journal of Human Genetics'' dergisinin Kasım 2012 sayısında, bilim dünyasına duyuruldu.

Araştırmaya göre, daha önce iyi tanımlanmamış ve mutasyon olduğu saptanan OTOGL geninin insan, sıçan, fare ve zebra balığında iç kulakta bulunduğu ortaya çıktı.

Son Güncelleme: Pazartesi, 19 Kasım 2012 12:44

Gösterim: 1017

Bilim adamları, 70'li yaşlarda fiziksel egzersiz yapmanın beyindeki küçülmeyi durdurduğunu açıkladı.

Emeklilik yaşını geçmiş 638 kişinin beyin taramaları üzerinde yapılan incelemeler, üç yıllık süre içinde fiziksel olarak aktif olan kişilerde beyin küçülmesinin daha düşük olduğunu ortaya koydu.

Bilim adamları bu egzersizlerin ağır ve yoğun olmasına gerek olmadığını, haftada birkaç kez yürüyüşe çıkmanın yeterli olduğunu da belirtti.

Araştırmada dikkati çeken bir başka nokta ise, satranç oynamanın ve arkadaşlarla buluşmanın, beynin hacminin korunmasına doğrudan bir katkısının tespit edilememiş olması.

Araştırmacılar, beyinde, mesajların iletilmesinde kullanılan beyaz maddeyi incelediklerinde, 70 yaşında egzersiz yapan kişilerdeki zarar görme oranının, egzersiz yapmayan kişilere göre daha az olduğunu tespit etti.

Egzersiz yapan kişilerde, beyindeki mesajların kaynağı olan gri madde oranının da daha yüksek olduğu ortaya çıktı.

Uzmanlar, insan beyninin yaşlanma ile birlikte küçüldüğünü, zaten biliyordu.

Beyindeki küçülmenin, hafızanın ve düşünce gücünün zayıflamasına yol açtığı da biliniyor.

Geçmişte yapılan bazı çalışmalarda da, egzersizin bunama riskini azalttığı ortaya çıkmıştı.

Ancak, bilim adamları egzersizin, beynin küçülmesini ve bunama riskini azaltmasını nasıl sağladığını çözebilmiş değil.

Egzersizin, vücudun geri kalanıyla birlikte, beyindeki kan dolaşımını artırdığı da biliniyor.

İngiltere merkezli Alzheimer's Research adlı kuruluşun yürüttüğü çalışmada, egzersiz eksikliği ile beyin küçülmesi arasındaki ilişki tekrar ortaya konularak, zihinsel sağlığın korunması için atılması gereken adımlar ortaya konmuş oldu.

(bbctürkçe)

> Egzersiz beyinde küçülmeyi engelliyor

Bilim adamları, 70'li yaşlarda fiziksel egzersiz yapmanın beyindeki küçülmeyi durdurduğunu açıkladı.

Emeklilik yaşını geçmiş 638 kişinin beyin taramaları üzerinde yapılan incelemeler, üç yıllık süre içinde fiziksel olarak aktif olan kişilerde beyin küçülmesinin daha düşük olduğunu ortaya koydu.

Bilim adamları bu egzersizlerin ağır ve yoğun olmasına gerek olmadığını, haftada birkaç kez yürüyüşe çıkmanın yeterli olduğunu da belirtti.

Araştırmada dikkati çeken bir başka nokta ise, satranç oynamanın ve arkadaşlarla buluşmanın, beynin hacminin korunmasına doğrudan bir katkısının tespit edilememiş olması.

Araştırmacılar, beyinde, mesajların iletilmesinde kullanılan beyaz maddeyi incelediklerinde, 70 yaşında egzersiz yapan kişilerdeki zarar görme oranının, egzersiz yapmayan kişilere göre daha az olduğunu tespit etti.

Egzersiz yapan kişilerde, beyindeki mesajların kaynağı olan gri madde oranının da daha yüksek olduğu ortaya çıktı.

Uzmanlar, insan beyninin yaşlanma ile birlikte küçüldüğünü, zaten biliyordu.

Beyindeki küçülmenin, hafızanın ve düşünce gücünün zayıflamasına yol açtığı da biliniyor.

Geçmişte yapılan bazı çalışmalarda da, egzersizin bunama riskini azalttığı ortaya çıkmıştı.

Ancak, bilim adamları egzersizin, beynin küçülmesini ve bunama riskini azaltmasını nasıl sağladığını çözebilmiş değil.

Egzersizin, vücudun geri kalanıyla birlikte, beyindeki kan dolaşımını artırdığı da biliniyor.

İngiltere merkezli Alzheimer's Research adlı kuruluşun yürüttüğü çalışmada, egzersiz eksikliği ile beyin küçülmesi arasındaki ilişki tekrar ortaya konularak, zihinsel sağlığın korunması için atılması gereken adımlar ortaya konmuş oldu.

(bbctürkçe)

Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Ekim 2012 15:33

Gösterim: 1597

Diğer Makaleler...

  1. Bilim adamlarından korkutan araştırma
  2. Diğer ülkelerde seçilme yaşı kaç yaşında başlıyor?
  3. Bu buluş binlerce hastaya umut olacak
  4. Facebook’ta en çok o beğeniliyor