Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Milliyet Yazarı Metin Münir’in yazısı
Hayatımda, birçok şey öğrenmek için büyük gayret sarf ettim ama İngilizce öğrenmek için sarf ettiğim gayreti hiçbir şey için sarf etmedim.
Ve öğrendiğim hiçbir şey, benim için, İngilizce öğrenmek kadar ödüllendirici olmadı.
Sadece Türkçe bilseydim havuzda kâğıt kayık yüzdürebilecekken İngilizce bana okyanusta yelken açma fırsatı verdi. Açabildim mi, o başka bir mesele.
Çocukluğumda Lefkoşa’da yazlık sinemalar vardı. Her gece ilki İngilizce, ikincisi Türkçe olmak üzere iki film gösterilirdi. Sinema meraklılarının çoğu dil bilmediği ve o zamanlar altyazı olmadığı için İngilizce filme rağbet etmezdi. Sinema Türkçe filmin başlamasına yakın dolmaya başlardı. Daha çok, kadınlı çocuklarla.
Seans saat sekiz civarında başladığı için İngilizce filmin bir bölümü aydınlıkta, hayal meyal hareketler olarak duvara yansırdı. Hava karardıkça duvardaki görüntüler daha net hale gelirdi. Bu oluncaya kadar ne olup bittiğini konuşmalardan anlamaya çalışırdınız.
Bir mucize gerçekleşti
Diyalogları pek anlamamama rağmen inatla İngilizce filmleri izlerdim. O dilin bana kapalı olan ama yasak olmayan bir dünyanın anahtarı olduğunu hissediyordum, belki.
İngiliz okulunun birinci sınıfını bitirdikten sonraki tatilde ilk sinemaya gittiğim gece, hiçbir zaman aklımdan silinmeyecek bir mucize gerçekleşti. İngilizce film başladı ve konuşmaların tamamını anladığımı fark ettim. Müthiş sevindim. Sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi, aniden yabancısı olduğum bir dünyanın yerlisi olmuştum. O güne kadar anahtar deliğinden seyrettiğim bir bahçenin artık içindeydim.
İngilizceye hâkim olmam kolay oldu izlenimi vermek istemiyorum. Çok ama çok zor oldu. Yıllarca kendimi sözlüğe koşmaya zorladım. Yeni kelime ezberledim. Hâlâ da ezberliyorum. İngilizcem hâlâ mükemmel değil ve hiçbir zaman olmayacak. Anlamını bildiğim ama telaffuzunu bilmediğim çok kelime var.
Ders kitabından öğrenmek
Herhangi bir dili mükemmel konuşmak için o dili konuşan bir aileye doğmak veya küçük yaştan itibaren dilin anavatanında yaşamak gerek.
Benimki, daha çok, İngilizlerin “text book English” yani ders kitabından öğrenilen İngilizce dediği İngilizcedir.
İngilizce öğrenmek artık İngilizlerin dilini öğrenmek değil çünkü İngilizce artık sadece İngilizlerin değil dünyanın dilidir. Bugüne kadar yazılmış önemli kitapların hemen hemen hepsi İngilizceye çevrilmiştir. Bütün önemli bilimsel yayınlar İngilizcedir. Bilimin hemen hemen bütün ırmakları İngilizce adlı havuza akar.
Sadece Türkçe bilmek bir tür entelektüel dar zamanda yaşamaktır.
Dünya ile at başı gitmek isteyenler muhakkak İngilizce öğrenmelidir.
Dindar, kindar, manidar, taraftar, bütün gençlere tavsiye ederim. Çünkü: Dünya bir yarışsa, İngilizce bilmeden, bırakın kazanmak, katılmak mümkün değildir.
(Metin Münir-milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milliyet Yazarı Metin Münir’in yazısı
Hayatımda, birçok şey öğrenmek için büyük gayret sarf ettim ama İngilizce öğrenmek için sarf ettiğim gayreti hiçbir şey için sarf etmedim.
Ve öğrendiğim hiçbir şey, benim için, İngilizce öğrenmek kadar ödüllendirici olmadı.
Sadece Türkçe bilseydim havuzda kâğıt kayık yüzdürebilecekken İngilizce bana okyanusta yelken açma fırsatı verdi. Açabildim mi, o başka bir mesele.
Çocukluğumda Lefkoşa’da yazlık sinemalar vardı. Her gece ilki İngilizce, ikincisi Türkçe olmak üzere iki film gösterilirdi. Sinema meraklılarının çoğu dil bilmediği ve o zamanlar altyazı olmadığı için İngilizce filme rağbet etmezdi. Sinema Türkçe filmin başlamasına yakın dolmaya başlardı. Daha çok, kadınlı çocuklarla.
Seans saat sekiz civarında başladığı için İngilizce filmin bir bölümü aydınlıkta, hayal meyal hareketler olarak duvara yansırdı. Hava karardıkça duvardaki görüntüler daha net hale gelirdi. Bu oluncaya kadar ne olup bittiğini konuşmalardan anlamaya çalışırdınız.
Bir mucize gerçekleşti
Diyalogları pek anlamamama rağmen inatla İngilizce filmleri izlerdim. O dilin bana kapalı olan ama yasak olmayan bir dünyanın anahtarı olduğunu hissediyordum, belki.
İngiliz okulunun birinci sınıfını bitirdikten sonraki tatilde ilk sinemaya gittiğim gece, hiçbir zaman aklımdan silinmeyecek bir mucize gerçekleşti. İngilizce film başladı ve konuşmaların tamamını anladığımı fark ettim. Müthiş sevindim. Sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi, aniden yabancısı olduğum bir dünyanın yerlisi olmuştum. O güne kadar anahtar deliğinden seyrettiğim bir bahçenin artık içindeydim.
İngilizceye hâkim olmam kolay oldu izlenimi vermek istemiyorum. Çok ama çok zor oldu. Yıllarca kendimi sözlüğe koşmaya zorladım. Yeni kelime ezberledim. Hâlâ da ezberliyorum. İngilizcem hâlâ mükemmel değil ve hiçbir zaman olmayacak. Anlamını bildiğim ama telaffuzunu bilmediğim çok kelime var.
Ders kitabından öğrenmek
Herhangi bir dili mükemmel konuşmak için o dili konuşan bir aileye doğmak veya küçük yaştan itibaren dilin anavatanında yaşamak gerek.
Benimki, daha çok, İngilizlerin “text book English” yani ders kitabından öğrenilen İngilizce dediği İngilizcedir.
İngilizce öğrenmek artık İngilizlerin dilini öğrenmek değil çünkü İngilizce artık sadece İngilizlerin değil dünyanın dilidir. Bugüne kadar yazılmış önemli kitapların hemen hemen hepsi İngilizceye çevrilmiştir. Bütün önemli bilimsel yayınlar İngilizcedir. Bilimin hemen hemen bütün ırmakları İngilizce adlı havuza akar.
Sadece Türkçe bilmek bir tür entelektüel dar zamanda yaşamaktır.
Dünya ile at başı gitmek isteyenler muhakkak İngilizce öğrenmelidir.
Dindar, kindar, manidar, taraftar, bütün gençlere tavsiye ederim. Çünkü: Dünya bir yarışsa, İngilizce bilmeden, bırakın kazanmak, katılmak mümkün değildir.
(Metin Münir-milliyet)
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 09:48
Gösterim: 2099
Fanatik grup, Fenerli dövene kombine vaat etti. Polis de lince teşvik verdi:Fenerli dövüp videoya alana Taksim’de âlem!
TRABZONSPOR ve Fenerbahçe kulüplerinin resmi internet sitelerinde karşılıklı sert açıklamalarına üniversiteli taraftarlar da katıldı. Ankara’da okuyan üniversiteli Trabzonluların kurduğu ‘Uni-TS Ankara Grubu’, Facebook’taki sayfasında Trabzon’da okuyan Fenerbahçeli üniversitelilerin fotoğraflarını yayınladı.
Bununla da yetinmeyen grup, fotoğrafta ellerinde Fenerbahçe atkısı bulunan 2’si kız 5 üniversiteli gencin bulunmasını, dövülmesini, ellerindeki atkıların alınmasını ve bu görüntülerin videoya çekilmesini istedi. Bunun yapanlardan ilk 5’e girenlere ise önümüzdeki sezon için kombine bilet sözü verildi.
Öğrenciler sınava giremedi
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde okuyan Fenerli öğrenciler tehditler yüzünden final sınavlarına giremediklerini öne sürdü. Öğrenciler şunları söyledi: “Durumu rektöre anlattık. Bize ‘Her Fenerlinin peşine koruma takamam’ dedi.”
İstanbul Bayrampaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru R.A. ise fotoğraftaki Fenerlileri dövüp kameraya çekenlere Taksim’de 2 gece âlem vaat etti!
SORUŞTURMA AÇILDI!
R.A. fotoğrafın altına şunları yazdı: “İstanbul, Taksim’deyim. Videoya alana benden iki gece Taksim eğlencesi. Şaka yapmıyorum. Kendi evimde misafir edip, âlemlere akacağız ya da istediği başka bir şey olursa söylemesi yeter!” Fenerliler yorumun yanında üniformalı fotoğrafı bulunan R.A.’yı İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne şikâyet etti. R.A. hakkında soruşturma başlatıldı.
(haberturk)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Fanatik grup, Fenerli dövene kombine vaat etti. Polis de lince teşvik verdi:Fenerli dövüp videoya alana Taksim’de âlem!
TRABZONSPOR ve Fenerbahçe kulüplerinin resmi internet sitelerinde karşılıklı sert açıklamalarına üniversiteli taraftarlar da katıldı. Ankara’da okuyan üniversiteli Trabzonluların kurduğu ‘Uni-TS Ankara Grubu’, Facebook’taki sayfasında Trabzon’da okuyan Fenerbahçeli üniversitelilerin fotoğraflarını yayınladı.
Bununla da yetinmeyen grup, fotoğrafta ellerinde Fenerbahçe atkısı bulunan 2’si kız 5 üniversiteli gencin bulunmasını, dövülmesini, ellerindeki atkıların alınmasını ve bu görüntülerin videoya çekilmesini istedi. Bunun yapanlardan ilk 5’e girenlere ise önümüzdeki sezon için kombine bilet sözü verildi.
Öğrenciler sınava giremedi
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde okuyan Fenerli öğrenciler tehditler yüzünden final sınavlarına giremediklerini öne sürdü. Öğrenciler şunları söyledi: “Durumu rektöre anlattık. Bize ‘Her Fenerlinin peşine koruma takamam’ dedi.”
İstanbul Bayrampaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru R.A. ise fotoğraftaki Fenerlileri dövüp kameraya çekenlere Taksim’de 2 gece âlem vaat etti!
SORUŞTURMA AÇILDI!
R.A. fotoğrafın altına şunları yazdı: “İstanbul, Taksim’deyim. Videoya alana benden iki gece Taksim eğlencesi. Şaka yapmıyorum. Kendi evimde misafir edip, âlemlere akacağız ya da istediği başka bir şey olursa söylemesi yeter!” Fenerliler yorumun yanında üniformalı fotoğrafı bulunan R.A.’yı İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne şikâyet etti. R.A. hakkında soruşturma başlatıldı.
(haberturk)
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 09:40
Gösterim: 1766
Burdur'da, kız meselesi yüzünden çıkan kavgada, bıçakla boynundan yaralanan lise 1'inci sınıf öğrencisi Burak Ok, kaldırıldığını hastanede hayatını kaybetti. Kavgada yaralanan yaşları 12 ile 16 arasında değişen 9 öğrenci ise gözaltına alındı.
VURUP KAÇTI
Fevzi Çakmak Mahallesi'nde dün saat 17.00 sularında meydana gelen kavganın aynı kızdan hoşlannan Burak Ok ile H.T.'nin arasında başladığı öğrenildi. İki liselinin arkadaşlarının da karışmasıyla kavganın büyüdüğü belirtilirken kavgaya sonradan karışanlardan birinin kelebek tabir edilen bir bıçağı cebinden çıkarıp ilköğretim okulu öğrencisi H.T.'ye verdiği iddia edildi. H.T.'nin boynuna sapladığı bıçakla şah damarı kesilen Burak Ok, çevredekilerin yardımıyla Burdur Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Aşırı kan kaybeden genç liseli ise tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. H.T. ve arkadaşları kaçarak kayıplara karışırken ihbar üzerine gelen polis kavgaya karışan öğrencileri tek tek tespit etti. Çeşitli yerlerinden yaralanan öğrenciler önce hastanede götürelerek ayakta tedavi edildi. 9 öğrenci tedavilerinin ardından Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
(sabah)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Burdur'da, kız meselesi yüzünden çıkan kavgada, bıçakla boynundan yaralanan lise 1'inci sınıf öğrencisi Burak Ok, kaldırıldığını hastanede hayatını kaybetti. Kavgada yaralanan yaşları 12 ile 16 arasında değişen 9 öğrenci ise gözaltına alındı.
VURUP KAÇTI
Fevzi Çakmak Mahallesi'nde dün saat 17.00 sularında meydana gelen kavganın aynı kızdan hoşlannan Burak Ok ile H.T.'nin arasında başladığı öğrenildi. İki liselinin arkadaşlarının da karışmasıyla kavganın büyüdüğü belirtilirken kavgaya sonradan karışanlardan birinin kelebek tabir edilen bir bıçağı cebinden çıkarıp ilköğretim okulu öğrencisi H.T.'ye verdiği iddia edildi. H.T.'nin boynuna sapladığı bıçakla şah damarı kesilen Burak Ok, çevredekilerin yardımıyla Burdur Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Aşırı kan kaybeden genç liseli ise tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. H.T. ve arkadaşları kaçarak kayıplara karışırken ihbar üzerine gelen polis kavgaya karışan öğrencileri tek tek tespit etti. Çeşitli yerlerinden yaralanan öğrenciler önce hastanede götürelerek ayakta tedavi edildi. 9 öğrenci tedavilerinin ardından Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
(sabah)
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 09:14
Gösterim: 1801
Ertuğrul Özkök’ün öldürülen Öğretim görevlisi ile ilgili yazısı.
ŞİMDİ biraz geriye dönelim.
Doç. Bilgin Gürateş, kafe işletmeciliği bitince asıl mesleğine tekrar asılmaya başlamış.
Özel bir hastanede çalışırken, özel bir muayenehane de kurmuş.
Yakın zamanda kendi adına, kadın doğum hastalıkları alanında yeni kurduğu bir internet sitesi var. Girdiğiniz zaman “Sitemiz hazırlık aşamasında” yazısını görüyorsunuz.
Demek ki, mesleğini yapmaya kararlı.
Elazığ’da nasıl bilindiğine gelince...
Çevresi tarafından sevilen bir insan olarak biliniyor.
Sevildiği şuradan anlaşılıyor. Kaybolduğu anlaşıldıktan sonra arkadaşları, son 6 günde Google’a 100’e yakın fotoğraf yüklemiş.
Bekâr. Bir kız arkadaşı var mı yok mu bilen yok.
Annesi Antalya’ya taşınmış. O ise Elazığ’da kiralık bir evde oturuyor.
Modern bir insan.
Seyahat etmeyi, kitap okumayı seviyor. Koyu bir Beşiktaş taraftarı.
Facebook’ta ve Linkedin’de sayfaları, Twitter’da hesabı var.
FACEBOOK SAYFASINDAKİ RESMİN İTİNALI KADRAJI
İmajına dikkat ettiği biliniyor. Facebook’taki sayfasına, dağlarda çekilmiş, büyük bir fotoğrafını koymuş.
Fotoğrafın kadrajı modern bir estetik duyguyla ayarlanmış. Kendisi yan tarafta duruyor, öteki taraf ise tabiatı anlatan bir boşluk...
Anadolu’nun muhafazakâr bir şehrinde, genç ve modern bir hayat böyle trajik biçimde sona eriyor.
Geriye, birçok insanın aklına takılan o soru kalıyor.
Niye kasığına ateş edilmiş?
Polis ketum. Dışarıda ise ancak ihtimaller var.
Bir ihtimal, katil, bacaklarına ateş ederken, kasığına isabet ettirmiş olabilir.
İyi de o zaman da şu soruyu sormaz mısınız?
O hunhar domuz bağıyla bağlanmış, kılını bile kıpırdatamaz durumdaki insanın bacağına nişan alıp da, erkeklik organına isabet ettiren, karavanacı bir acemi mi işledi bu cinayeti?
İnsanlık hali... Olabilir de...
GENÇ ÖL CESEDİN YAKIŞIKLI OLSUN MANASIZ BİR LAF MI
Önemli olan, gencecik, güzel, fotoğrafına çekidüzen verecek kadar estetiğe düşkün bir insana, son anında bu çirkinliği reva görmek.
Ölüm kötüdür, bazıları daha da kötüdür.
O ölümler ki insana, “Genç öl, cesedin yakışıklı olsun lafının hiçbir manası yokmuş” dedirtir.
(Ertuğrul Özkök-hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ertuğrul Özkök’ün öldürülen Öğretim görevlisi ile ilgili yazısı.
ŞİMDİ biraz geriye dönelim.
Doç. Bilgin Gürateş, kafe işletmeciliği bitince asıl mesleğine tekrar asılmaya başlamış.
Özel bir hastanede çalışırken, özel bir muayenehane de kurmuş.
Yakın zamanda kendi adına, kadın doğum hastalıkları alanında yeni kurduğu bir internet sitesi var. Girdiğiniz zaman “Sitemiz hazırlık aşamasında” yazısını görüyorsunuz.
Demek ki, mesleğini yapmaya kararlı.
Elazığ’da nasıl bilindiğine gelince...
Çevresi tarafından sevilen bir insan olarak biliniyor.
Sevildiği şuradan anlaşılıyor. Kaybolduğu anlaşıldıktan sonra arkadaşları, son 6 günde Google’a 100’e yakın fotoğraf yüklemiş.
Bekâr. Bir kız arkadaşı var mı yok mu bilen yok.
Annesi Antalya’ya taşınmış. O ise Elazığ’da kiralık bir evde oturuyor.
Modern bir insan.
Seyahat etmeyi, kitap okumayı seviyor. Koyu bir Beşiktaş taraftarı.
Facebook’ta ve Linkedin’de sayfaları, Twitter’da hesabı var.
FACEBOOK SAYFASINDAKİ RESMİN İTİNALI KADRAJI
İmajına dikkat ettiği biliniyor. Facebook’taki sayfasına, dağlarda çekilmiş, büyük bir fotoğrafını koymuş.
Fotoğrafın kadrajı modern bir estetik duyguyla ayarlanmış. Kendisi yan tarafta duruyor, öteki taraf ise tabiatı anlatan bir boşluk...
Anadolu’nun muhafazakâr bir şehrinde, genç ve modern bir hayat böyle trajik biçimde sona eriyor.
Geriye, birçok insanın aklına takılan o soru kalıyor.
Niye kasığına ateş edilmiş?
Polis ketum. Dışarıda ise ancak ihtimaller var.
Bir ihtimal, katil, bacaklarına ateş ederken, kasığına isabet ettirmiş olabilir.
İyi de o zaman da şu soruyu sormaz mısınız?
O hunhar domuz bağıyla bağlanmış, kılını bile kıpırdatamaz durumdaki insanın bacağına nişan alıp da, erkeklik organına isabet ettiren, karavanacı bir acemi mi işledi bu cinayeti?
İnsanlık hali... Olabilir de...
GENÇ ÖL CESEDİN YAKIŞIKLI OLSUN MANASIZ BİR LAF MI
Önemli olan, gencecik, güzel, fotoğrafına çekidüzen verecek kadar estetiğe düşkün bir insana, son anında bu çirkinliği reva görmek.
Ölüm kötüdür, bazıları daha da kötüdür.
O ölümler ki insana, “Genç öl, cesedin yakışıklı olsun lafının hiçbir manası yokmuş” dedirtir.
(Ertuğrul Özkök-hürriyet)
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 09:29
Gösterim: 2797
Hıncal Uluç’un Sabah Gazetesi’ndeki eğitim yazısı.
4+4+4 kavgasını inatlaşıp sürdürenlere inat sanki.. Haberi Yeni Asır'ın manşetinde okudum..
Tarihi Mithatpaşa Meslek Lisesi'nde öğrenciler, öğretmen odasını basıp, öğretmeni dövmüşler..
Tarihi dedim.. Geleneksel liseler, eğitimin doruklarıdır. Oralarda öğrenci olmak gurur meselesidir. Öğrenciler de bu gurura layık olmaya çalışırlar. Okulların örnek, gıpta edilen liseler olması bundandır..
Düşünebiliyor musunuz?. Öğretmen odası basıp hoca dövmek böyle bir okulda oluyorsa artık, anlayabiliyor musunuz, bu ülkede "Eğitim"in nereye geldiğini..
Oturup bunu tartışmamız lazım.. Talim Terbiye'de.. Milli Eğitim Bakanlığı'nda.. Milli Eğitim Komisyonu'nda.. Guruplarda.. Meclis'te..
Bilim adamlarımız, eğitimcilerimiz, pedagoglarımız tartışmalı, politikacılarımız tartışmalı "Biz nerde hata yapıyoruz, nasıl bir gençlik yetiştiriyoruz" diye..
Hayır onu tartışan yok.. İlle de 4+4+4 https://manlig-halsa.se/!..
İroniye bakar mısınız?.
Kaç öğrenci basmış, öğretmen odasını..
4!..
(Hıncal Uluç-sabah)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hıncal Uluç’un Sabah Gazetesi’ndeki eğitim yazısı.
4+4+4 kavgasını inatlaşıp sürdürenlere inat sanki.. Haberi Yeni Asır'ın manşetinde okudum..
Tarihi Mithatpaşa Meslek Lisesi'nde öğrenciler, öğretmen odasını basıp, öğretmeni dövmüşler..
Tarihi dedim.. Geleneksel liseler, eğitimin doruklarıdır. Oralarda öğrenci olmak gurur meselesidir. Öğrenciler de bu gurura layık olmaya çalışırlar. Okulların örnek, gıpta edilen liseler olması bundandır..
Düşünebiliyor musunuz?. Öğretmen odası basıp hoca dövmek böyle bir okulda oluyorsa artık, anlayabiliyor musunuz, bu ülkede "Eğitim"in nereye geldiğini..
Oturup bunu tartışmamız lazım.. Talim Terbiye'de.. Milli Eğitim Bakanlığı'nda.. Milli Eğitim Komisyonu'nda.. Guruplarda.. Meclis'te..
Bilim adamlarımız, eğitimcilerimiz, pedagoglarımız tartışmalı, politikacılarımız tartışmalı "Biz nerde hata yapıyoruz, nasıl bir gençlik yetiştiriyoruz" diye..
Hayır onu tartışan yok.. İlle de 4+4+4 https://manlig-halsa.se/!..
İroniye bakar mısınız?.
Kaç öğrenci basmış, öğretmen odasını..
4!..
(Hıncal Uluç-sabah)
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Nisan 2012 09:01
Gösterim: 1680