Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Ak Parti’nin getirdiği eğitim yasa teklifini eleştiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, eğitim yasa teklifinin neden bakanlar kurulunda geçmediğini sordu.CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Başkent'te Kastamonu Günleri' etkinliğini ziyaret etti. Tekin, burada gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, CHP'nin Afganistan'da asker bulundurma konusundaki eleştirilerine tepki gösteren Tekin, AK Parti ve Arınç'ın 'hem iktidarı hem de muhalefeti götürmeye çalıştığını' belirten Tekin, "Yani nerede bir tepki varsa o tepkinin karşısında muhalefeti de götürmeye çalışıyorlar" dedi. Tutuklu gazeteciler ve Sivas davası ile ilgili açıklamaların buna örnek olduğunu belirten Tekin, şunları kaydetti:
"Sivas'la ilgili ya da tutuklu gazetecilerle ilgili timsah gözyaşları akıtmaya başlarlar. Medyada da arkadaşlarımızın hiçbiri sormaz Sayın Arınç'a, 'Siz Sivas'la ilgili gözyaşı döküyorsunuz ama CHP'nin 66 ve 67. maddenin TBMM'de değişmesine ilişkin teklifine bir şey söylemediniz ve reddettiniz. Çok basit bir şey varken niçin bunu reddediyor ve sonra gözyaşı döküyorsunuz?'. Gazetecilerle ilgili Sayın Başbakan daha 15 gün önce 'hiç tutuklu gazeteci yok' derken şimdi bakıyorum gazeteciler bırakılınca Sayın Arınç, Sayın Çelik ağlaşmaya başlıyorlar. O açıdan ne yazık ki çok ciddi görmüyorum. Bunlar çok ayıptır. Böyle toplumun önemli kesiminin tepkisinin önünde bir muhalefet havası içinde götürmeyi doğru bulmuyorum. Her şeyden önce iktidar olduklarını ve bakan olduklarını unutmayacaklar."
Arınç'ın, muhalefetin Afganistan'la ilgili tepkisini 'siyasi rant sağlamak' olarak nitelendirdiğinin belirtilmesi üzerine ise "Rant deyince akla AKP gelir. İmar rantı, ihale rantı... Sayın Arınç rant kavramının ne olduğunu bilmiyorsa bir gün karşılıklı konuşuruz televizyonda. AKP deyince akla rant geliyor. CHP deyince akla rant gelmez" diye konuştu.
'MHP'nin Kur'an-ı Kerim eğitimi ve Peygamberimizin hayatının seçmeli ders olarak okutulması teklifini yapacak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusu üzerine Tekin, eğitimin siyasilerin teklifiyle şekillenemeyeceğini söyledi. Gelişmiş ülkelerde eğitim sistemi için Şura'lar yapıldığını belirten Tekin, "Senin YÖK Başkanın ne düşünür bu konuda? Eğitim Fakülteleri dekanları ne düşünür? Eğer ortada bir hastalık varsa hastalığın doktorları bunlar. Bunlarla bir konuştuğunuzda bu eğitim sisteminin bir kinle, bir nefretle alelacele önümüze geldiğini hepiniz çok net göreceksiniz ve kanun teklifi gelmeden yolda en az 4 kez değişti. Yarın ne olacağı belli değil. Bunlar ciddi işlerdir" diye konuştu.
Eğitim sistemi ile ilgili düzenlemenin hükümet tasarısı olarak getirilmemesine ilişkin eleştirisini de yineleyen Tekin, "Çok temel, çok önemli bir sorun niçin Bakanlar Kurulu'ndan geçmedi? Çünkü Bakanlar Kurulu bile hazmedebilecek durumda değildi" dedi. Asıl Sayın Arınç'a sormanız gereken sorular bunlar. Yoksa siyasi partiler herkes bir şey teklif edebilir. Ama bizim tekliflerimizle olacak şeyler değildir. Bu bilimsel bir olay. Bilim adamları gelecek, üniversiteler başta YÖK olmak üzere. Bu bilim yuvaları ne zaman konuşacak? Bugün konuşmayacaksa ne zaman konuşacak? Bu kadar önemli bir şey siyasetçilerin iki dudağı arasına bırakılmaz. Sizin adınıza ben Sayın Arınç'a soruyorum, niçin bu Bakanlar Kurulu'ndan geçmedi? Ona da uygun bir cevap verir herhalde diye düşünüyorum" dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ak Parti’nin getirdiği eğitim yasa teklifini eleştiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, eğitim yasa teklifinin neden bakanlar kurulunda geçmediğini sordu.CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Başkent'te Kastamonu Günleri' etkinliğini ziyaret etti. Tekin, burada gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, CHP'nin Afganistan'da asker bulundurma konusundaki eleştirilerine tepki gösteren Tekin, AK Parti ve Arınç'ın 'hem iktidarı hem de muhalefeti götürmeye çalıştığını' belirten Tekin, "Yani nerede bir tepki varsa o tepkinin karşısında muhalefeti de götürmeye çalışıyorlar" dedi. Tutuklu gazeteciler ve Sivas davası ile ilgili açıklamaların buna örnek olduğunu belirten Tekin, şunları kaydetti:
"Sivas'la ilgili ya da tutuklu gazetecilerle ilgili timsah gözyaşları akıtmaya başlarlar. Medyada da arkadaşlarımızın hiçbiri sormaz Sayın Arınç'a, 'Siz Sivas'la ilgili gözyaşı döküyorsunuz ama CHP'nin 66 ve 67. maddenin TBMM'de değişmesine ilişkin teklifine bir şey söylemediniz ve reddettiniz. Çok basit bir şey varken niçin bunu reddediyor ve sonra gözyaşı döküyorsunuz?'. Gazetecilerle ilgili Sayın Başbakan daha 15 gün önce 'hiç tutuklu gazeteci yok' derken şimdi bakıyorum gazeteciler bırakılınca Sayın Arınç, Sayın Çelik ağlaşmaya başlıyorlar. O açıdan ne yazık ki çok ciddi görmüyorum. Bunlar çok ayıptır. Böyle toplumun önemli kesiminin tepkisinin önünde bir muhalefet havası içinde götürmeyi doğru bulmuyorum. Her şeyden önce iktidar olduklarını ve bakan olduklarını unutmayacaklar."
Arınç'ın, muhalefetin Afganistan'la ilgili tepkisini 'siyasi rant sağlamak' olarak nitelendirdiğinin belirtilmesi üzerine ise "Rant deyince akla AKP gelir. İmar rantı, ihale rantı... Sayın Arınç rant kavramının ne olduğunu bilmiyorsa bir gün karşılıklı konuşuruz televizyonda. AKP deyince akla rant geliyor. CHP deyince akla rant gelmez" diye konuştu.
'MHP'nin Kur'an-ı Kerim eğitimi ve Peygamberimizin hayatının seçmeli ders olarak okutulması teklifini yapacak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusu üzerine Tekin, eğitimin siyasilerin teklifiyle şekillenemeyeceğini söyledi. Gelişmiş ülkelerde eğitim sistemi için Şura'lar yapıldığını belirten Tekin, "Senin YÖK Başkanın ne düşünür bu konuda? Eğitim Fakülteleri dekanları ne düşünür? Eğer ortada bir hastalık varsa hastalığın doktorları bunlar. Bunlarla bir konuştuğunuzda bu eğitim sisteminin bir kinle, bir nefretle alelacele önümüze geldiğini hepiniz çok net göreceksiniz ve kanun teklifi gelmeden yolda en az 4 kez değişti. Yarın ne olacağı belli değil. Bunlar ciddi işlerdir" diye konuştu.
Eğitim sistemi ile ilgili düzenlemenin hükümet tasarısı olarak getirilmemesine ilişkin eleştirisini de yineleyen Tekin, "Çok temel, çok önemli bir sorun niçin Bakanlar Kurulu'ndan geçmedi? Çünkü Bakanlar Kurulu bile hazmedebilecek durumda değildi" dedi. Asıl Sayın Arınç'a sormanız gereken sorular bunlar. Yoksa siyasi partiler herkes bir şey teklif edebilir. Ama bizim tekliflerimizle olacak şeyler değildir. Bu bilimsel bir olay. Bilim adamları gelecek, üniversiteler başta YÖK olmak üzere. Bu bilim yuvaları ne zaman konuşacak? Bugün konuşmayacaksa ne zaman konuşacak? Bu kadar önemli bir şey siyasetçilerin iki dudağı arasına bırakılmaz. Sizin adınıza ben Sayın Arınç'a soruyorum, niçin bu Bakanlar Kurulu'ndan geçmedi? Ona da uygun bir cevap verir herhalde diye düşünüyorum" dedi.
Son Güncelleme: Pazar, 18 Mart 2012 20:45
Gösterim: 1814
Trabzon’un Araklı ilçesi Kayaiçi köyünde bir firmanın güvenlik kamerasına yansıyan küçük kızın dayak yediği görüntülerdeki dayak atan kişinin küçük kızın babası olduğu yapılan soruşturma üzerine ortaya çıktı.
Trabzon'un Araklı ilçesi Kayaiçi köyünde bir HES firmasının güvenlik kamerasına yansıyan dayak olayı ile Trabzon Valiliği soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında yapılan inceleme sonucunda kız öğrenciye dayak atan kişinin babası olduğu belirlenirken, baba jandarma ekipleri tarafından köyünde gözaltına alındı.
Konuyla ilgili açıklama Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, olayın 2 ay önce yaşandığını belirterek "Araklı'nın Kayaiçi Köyü'nde yaklaşık 2 ay önce çok yakını tarafından 9 yaşındaki kız çocuğumuz malesef dövülme tabirinin ötesinde hırpalanmış.
Bu olay bize geçtiğimiz Cuma günü bir kaset marifeti ile Araklı Kaymakamlığımıza gönderildi. Hemen bizim talimatımızla gerekli suç duyurusunda bulunularak savcılıkta gerekli işlemleri başlatarak zanlı veya zanlıların yakalanması için gerekli tahkikat başlatıldı.
Ertesi gün zanlı yakalandı. Darp edenin dışardan değil ailenin içinden olduğu tespit edildi. Bunu hem kız çocuğu olması hem çocuk olması hem de bir insanın bu şekilde dövülmesi nedeni ile şiddetle kınıyoruz. Devlet olarak da gerekirse çocuğu koruma altına alınması için gerekli işlemleri de başlattık. Bunun kabul edilebilir hiç bir tarafı yoktur" dedi.
Öte yandan 9 yaşındaki kız çocuğu Zehra Eryiğit'i döven şahsın inşaat işçisi olan ve bir süredir boşta gezen babası İsmail Eryiğit (35) olduğu belirlenirken, baba Eryiğit gözaltına alındı. Şahsın ilk ifadesinde Kayaiçi köyü İlköğretim Okulu 3. sınıf öğrencisi kızını okuldan geç döndüğü için dövdüğünü söylediği öğrenildi.
Kayaiçi köyünde meydana gelen ve bir firmanın güvenlik kamerasına yansıyan olayda, kız çocuğu, okul yolundaki köprüden geçtiği sırada, köprü üzerinde bekleyen babası tarafından tekme tokat dövülüyor. Şahıs, tekme ve tokatlarla aralıksız dövdüğü kızını dört defa havaya kaldırarak yere fırlattığı da görülüyor.
Dayak yiyen küçük kız konuştu
Trabzon’un Araklı ilçesi Kayaiçi köyünde babası tarafından dövülen ve dayak görüntüleri bir HES firmasının güvenlik kamerasına yansıyan 9 yaşındaki Zehra Eryiğit yaşadığı olayı gözyaşları ile anlattı.
Güvenlik kamerası görüntülerinin basına yansımasının ardından olayla ilgili Trabzon Valiliği soruşturma başlatırken, görüntülerdeki şahsın kızı Zehra Eryiğit’i döven baba İsmail Eryiğit olduğu belirlendi. Baba Eryiğit gözaltına alınırken, kızı Zehra Eryiğit ise bugün öğle saatlerinde babaannesi Huri Eryiğit ile Araklı Adliyesi’ne geldi. Basın mensuplarının burada sorularını cevaplandıran ilköğretim okulu öğrencisi Zehra Eryiğit “O gün biraz geç kalmıştım.
Babam da köprüde bekliyordu. Geç geldiğim için beni biraz hırpaladı. Üzgünüm” derken daha sonra ağlamaya başladı. En büyük hayalinin okuyup doktor olmak olduğunu söyleyen minik kızı babaannesi sakinleştirmeye çalıştı.
Öte yandan gözaltına alınan baba İsmail Eryiğit’in nöbetçi savcılıktaki ifadesi sürüyor.
Dayakçı baba tutuklandı
Trabzon’un Araklı ilçesi Kayaiçi köyünde kızının döverken bir HES firmasına ait güvenlik kamerası tarafından görüntülenen ve bu görüntülerin basına yansımasının ardından gözaltına alınan baba İsmail E. bugün çıkartıldığı nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Araklı ilçesinde nöbetçi mahkemeye çıkartılan baba İsmail E., savcılığa verdiği ifadesinde kızını okuldan çıkışta geç kaldığı için dövdüğünü söylediği öğrenilirken, “küçük yaşta kızı darp etmek” suçundan tutuklanma talebi ile sevk edildiği mahkemece tutuklanarak Araklı Cezaevi’ne gönderildi.
Adliye çıkışında jandarma görevlileri İsmail E.’nin basın mensupları tarafından görüntülenmemesi için yoğun çaba sarfetttiği gözlendi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Trabzon’un Araklı ilçesi Kayaiçi köyünde bir firmanın güvenlik kamerasına yansıyan küçük kızın dayak yediği görüntülerdeki dayak atan kişinin küçük kızın babası olduğu yapılan soruşturma üzerine ortaya çıktı.
Trabzon'un Araklı ilçesi Kayaiçi köyünde bir HES firmasının güvenlik kamerasına yansıyan dayak olayı ile Trabzon Valiliği soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında yapılan inceleme sonucunda kız öğrenciye dayak atan kişinin babası olduğu belirlenirken, baba jandarma ekipleri tarafından köyünde gözaltına alındı.
Konuyla ilgili açıklama Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, olayın 2 ay önce yaşandığını belirterek "Araklı'nın Kayaiçi Köyü'nde yaklaşık 2 ay önce çok yakını tarafından 9 yaşındaki kız çocuğumuz malesef dövülme tabirinin ötesinde hırpalanmış.
Bu olay bize geçtiğimiz Cuma günü bir kaset marifeti ile Araklı Kaymakamlığımıza gönderildi. Hemen bizim talimatımızla gerekli suç duyurusunda bulunularak savcılıkta gerekli işlemleri başlatarak zanlı veya zanlıların yakalanması için gerekli tahkikat başlatıldı.
Ertesi gün zanlı yakalandı. Darp edenin dışardan değil ailenin içinden olduğu tespit edildi. Bunu hem kız çocuğu olması hem çocuk olması hem de bir insanın bu şekilde dövülmesi nedeni ile şiddetle kınıyoruz. Devlet olarak da gerekirse çocuğu koruma altına alınması için gerekli işlemleri de başlattık. Bunun kabul edilebilir hiç bir tarafı yoktur" dedi.
Öte yandan 9 yaşındaki kız çocuğu Zehra Eryiğit'i döven şahsın inşaat işçisi olan ve bir süredir boşta gezen babası İsmail Eryiğit (35) olduğu belirlenirken, baba Eryiğit gözaltına alındı. Şahsın ilk ifadesinde Kayaiçi köyü İlköğretim Okulu 3. sınıf öğrencisi kızını okuldan geç döndüğü için dövdüğünü söylediği öğrenildi.
Kayaiçi köyünde meydana gelen ve bir firmanın güvenlik kamerasına yansıyan olayda, kız çocuğu, okul yolundaki köprüden geçtiği sırada, köprü üzerinde bekleyen babası tarafından tekme tokat dövülüyor. Şahıs, tekme ve tokatlarla aralıksız dövdüğü kızını dört defa havaya kaldırarak yere fırlattığı da görülüyor.
Dayak yiyen küçük kız konuştu
Trabzon’un Araklı ilçesi Kayaiçi köyünde babası tarafından dövülen ve dayak görüntüleri bir HES firmasının güvenlik kamerasına yansıyan 9 yaşındaki Zehra Eryiğit yaşadığı olayı gözyaşları ile anlattı.
Güvenlik kamerası görüntülerinin basına yansımasının ardından olayla ilgili Trabzon Valiliği soruşturma başlatırken, görüntülerdeki şahsın kızı Zehra Eryiğit’i döven baba İsmail Eryiğit olduğu belirlendi. Baba Eryiğit gözaltına alınırken, kızı Zehra Eryiğit ise bugün öğle saatlerinde babaannesi Huri Eryiğit ile Araklı Adliyesi’ne geldi. Basın mensuplarının burada sorularını cevaplandıran ilköğretim okulu öğrencisi Zehra Eryiğit “O gün biraz geç kalmıştım.
Babam da köprüde bekliyordu. Geç geldiğim için beni biraz hırpaladı. Üzgünüm” derken daha sonra ağlamaya başladı. En büyük hayalinin okuyup doktor olmak olduğunu söyleyen minik kızı babaannesi sakinleştirmeye çalıştı.
Öte yandan gözaltına alınan baba İsmail Eryiğit’in nöbetçi savcılıktaki ifadesi sürüyor.
Dayakçı baba tutuklandı
Trabzon’un Araklı ilçesi Kayaiçi köyünde kızının döverken bir HES firmasına ait güvenlik kamerası tarafından görüntülenen ve bu görüntülerin basına yansımasının ardından gözaltına alınan baba İsmail E. bugün çıkartıldığı nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Araklı ilçesinde nöbetçi mahkemeye çıkartılan baba İsmail E., savcılığa verdiği ifadesinde kızını okuldan çıkışta geç kaldığı için dövdüğünü söylediği öğrenilirken, “küçük yaşta kızı darp etmek” suçundan tutuklanma talebi ile sevk edildiği mahkemece tutuklanarak Araklı Cezaevi’ne gönderildi.
Adliye çıkışında jandarma görevlileri İsmail E.’nin basın mensupları tarafından görüntülenmemesi için yoğun çaba sarfetttiği gözlendi.
Son Güncelleme: Pazar, 18 Mart 2012 20:05
Gösterim: 3788
Star Gazetesi Yazarı Eser Karakaş, bugünkü yazısını eğitime ayırdı.
4+4+4 tartışmasının kendisi zaten çok önemli bir tartışma.
Meselenin eğitimde etkinlik boyutu var, eğitimde demokrasi boyutu var.
Bu meseleleri tartıştık, muhtemelen önümüzdeki günlerde daha da tartışacağız.
Bendeniz her türlü mesleki karar almanın çok ilerilere taşınmasını, yani kesintisiz eğitimi (eğitimde etkinlik) ama ailelerin her yaşta çocuklarına diledikleri formatta, tercihen de devlet tekeli dışında, din eğitimi verebilmelerini (eğitimde demokrasi) savunanlardanım.
Ancak, yasa tasarısının toplumda, TBMM’de, ekranlarda hararetli tartışılması beraberinde başka sorunların da, bir kısmı çok saçma, ortaya çıkmasına neden oluyor.
Bu saçma sorunların en başında da geleneksel katı, demokrasi alerjili cumhuriyetçilerin toplumsal alanın en önemli konularını demokrasi dışına taşıma merakı geliyor.
Geçenlerde bir kanalda İstanbul Üniversitesi’nin Kemal Alemdaroğlu dönemi rektör yardımcısı sayın Prof. Dr. Nur Serter’i izledim.
Nur Serter’in bildiğimiz diğer görüşlerine değinmeyeceğim ama bu kez ekrana çıktığında söylediği en ilginç (!) ifade, eğitimin eğitimcilere bırakılması, siyasetçilerin bu alana karışmaması gerektiğine ilişkin ifadeleri idi.
16 Mart’ta da CNNTürk’te başka bir eğitim programının bir bölümünü izledim, bu programda da bir eğitim sendikacısı hanım Nur Serter ile yaklaşık aynı şeyleri söyledi, siyasetçinin eğitim meselelerine karışmamasını önerdi.
Bu sendikacı hanım bir adım daha ileri gitti ve çok da ilginç (!) bir benzetme yaparak “Beyninizde bir ur varsa bunu nasıl bir beyin cerrahına aldırıyor, bir ortopediste gitmiyor iseniz, eğitim meselelerinde de siyasetçiyi devreye hiç sokmamak lazım” dedi.
Eğitim meselelerinin eğitim şuralarında ya da Talim ve Terbiye Kurulu’nda uzmanlarca karara bağlanması, siyasetçinin de bu kararlara uyması gerektiğini ifade eden hanım, sözlerinin sonunda, biraz da alaycı bir ifade ile birilerinin Talim ve Terbiye Kurulu’ndan niçin hoşlanmadığını da gayet iyi bildiğini belirtti.
Evrendeki eğitime ilişkin tüm sorunları çözmüş bir havada konuşan, eğitim şuralarında alınan kararların bağlayıcı olmasını savunan bu hanım, anladığım kadarıyla, şura kelimesinin etimolojisi üzerine hiç kafa yormamış.
Malum, şura kelimesi istişare etmekten, yani danışmaktan gelen bir kelime; bu tür şuralar siyasetçiye, yani nihai karar alıcıya danışmanlık yapmak için toplanan meclisler, siyasetçiye öneriler üretiyorlar, siyasetçi kararını kendi veriyor, şuraların bağlayıcı karar almaları demokrasilerde imkansız, demokrasinin özüne aykırı.
Anti-demokrasi cephesinde bu tuhaf görüş sadece eğitimle de sınırlı değil.
Bu anti-demokrasi cephesi siyasetin ulusal savunmaya da, dış politikaya da, hatta illerin yönetimine karışmasına da çok karşıdır.
Ulusal savunma politikalarını uzmanlar, yani askerler belirlemelidirler, dış politika kararlarını da yine uzmanlar yani hariciye diplomasisi almalıdır; merkezi yönetimin ürettiği kamu hizmetlerinin illerdeki acentaları, dağıtıcısı, koordinatörü olan valilere de ‘devletin valisi’ gibi tuhaf, saçma, anlamsız bir isim takabilmişlerdir.
Seçilmiş siyasetçiler ise yol, su, elektrik, köprü, baraj üretmekten başka bir işe karışmamalıdırlar.
1950’de DP iktidara geldiğinde oluşan bu anti-demokrasi görüşünün 2012’de, eğitim yasa tasarısı vesilesiyle hortlamasına bizim ülkemizde şaşmamak gerekir, toprak münbittir, cahilimiz ve vesayetçimiz çoktur.
twitter.com/KarakasEser
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Star Gazetesi Yazarı Eser Karakaş, bugünkü yazısını eğitime ayırdı.
4+4+4 tartışmasının kendisi zaten çok önemli bir tartışma.
Meselenin eğitimde etkinlik boyutu var, eğitimde demokrasi boyutu var.
Bu meseleleri tartıştık, muhtemelen önümüzdeki günlerde daha da tartışacağız.
Bendeniz her türlü mesleki karar almanın çok ilerilere taşınmasını, yani kesintisiz eğitimi (eğitimde etkinlik) ama ailelerin her yaşta çocuklarına diledikleri formatta, tercihen de devlet tekeli dışında, din eğitimi verebilmelerini (eğitimde demokrasi) savunanlardanım.
Ancak, yasa tasarısının toplumda, TBMM’de, ekranlarda hararetli tartışılması beraberinde başka sorunların da, bir kısmı çok saçma, ortaya çıkmasına neden oluyor.
Bu saçma sorunların en başında da geleneksel katı, demokrasi alerjili cumhuriyetçilerin toplumsal alanın en önemli konularını demokrasi dışına taşıma merakı geliyor.
Geçenlerde bir kanalda İstanbul Üniversitesi’nin Kemal Alemdaroğlu dönemi rektör yardımcısı sayın Prof. Dr. Nur Serter’i izledim.
Nur Serter’in bildiğimiz diğer görüşlerine değinmeyeceğim ama bu kez ekrana çıktığında söylediği en ilginç (!) ifade, eğitimin eğitimcilere bırakılması, siyasetçilerin bu alana karışmaması gerektiğine ilişkin ifadeleri idi.
16 Mart’ta da CNNTürk’te başka bir eğitim programının bir bölümünü izledim, bu programda da bir eğitim sendikacısı hanım Nur Serter ile yaklaşık aynı şeyleri söyledi, siyasetçinin eğitim meselelerine karışmamasını önerdi.
Bu sendikacı hanım bir adım daha ileri gitti ve çok da ilginç (!) bir benzetme yaparak “Beyninizde bir ur varsa bunu nasıl bir beyin cerrahına aldırıyor, bir ortopediste gitmiyor iseniz, eğitim meselelerinde de siyasetçiyi devreye hiç sokmamak lazım” dedi.
Eğitim meselelerinin eğitim şuralarında ya da Talim ve Terbiye Kurulu’nda uzmanlarca karara bağlanması, siyasetçinin de bu kararlara uyması gerektiğini ifade eden hanım, sözlerinin sonunda, biraz da alaycı bir ifade ile birilerinin Talim ve Terbiye Kurulu’ndan niçin hoşlanmadığını da gayet iyi bildiğini belirtti.
Evrendeki eğitime ilişkin tüm sorunları çözmüş bir havada konuşan, eğitim şuralarında alınan kararların bağlayıcı olmasını savunan bu hanım, anladığım kadarıyla, şura kelimesinin etimolojisi üzerine hiç kafa yormamış.
Malum, şura kelimesi istişare etmekten, yani danışmaktan gelen bir kelime; bu tür şuralar siyasetçiye, yani nihai karar alıcıya danışmanlık yapmak için toplanan meclisler, siyasetçiye öneriler üretiyorlar, siyasetçi kararını kendi veriyor, şuraların bağlayıcı karar almaları demokrasilerde imkansız, demokrasinin özüne aykırı.
Anti-demokrasi cephesinde bu tuhaf görüş sadece eğitimle de sınırlı değil.
Bu anti-demokrasi cephesi siyasetin ulusal savunmaya da, dış politikaya da, hatta illerin yönetimine karışmasına da çok karşıdır.
Ulusal savunma politikalarını uzmanlar, yani askerler belirlemelidirler, dış politika kararlarını da yine uzmanlar yani hariciye diplomasisi almalıdır; merkezi yönetimin ürettiği kamu hizmetlerinin illerdeki acentaları, dağıtıcısı, koordinatörü olan valilere de ‘devletin valisi’ gibi tuhaf, saçma, anlamsız bir isim takabilmişlerdir.
Seçilmiş siyasetçiler ise yol, su, elektrik, köprü, baraj üretmekten başka bir işe karışmamalıdırlar.
1950’de DP iktidara geldiğinde oluşan bu anti-demokrasi görüşünün 2012’de, eğitim yasa tasarısı vesilesiyle hortlamasına bizim ülkemizde şaşmamak gerekir, toprak münbittir, cahilimiz ve vesayetçimiz çoktur.
twitter.com/KarakasEser
Son Güncelleme: Pazar, 18 Mart 2012 17:24
Gösterim: 1948
artı eğitim dergisi Genel Yayın Yönetmeni Dergisi Cem Kaçmaz'ın eğitim reform çalışmalarıyla ilgili yazısı.
Kesintili mi olsun, kesintisiz mi?
Yönlendirme kaç yaşında başlasın?
Ortaokullar tekrar açılacak mı?
Din eğitimi verilmeli mi, verilmemeli mi?
SBS kalkacak mı, devam mı edecek?
İktidarın 4+4+4’te amacı ne?
CHP’nin önerdiği 1+8+4 ne anlama geliyor?
MHP’nin formülü ne anlatmak istiyor?
Kürtçe seçmeli ders olursa ne olur?
Rövanş mı, intikam mı?
Ne?
Aklınızda bunun gibi yüzlerce soru var eminim…
Her gün televizyonlarda eğitim tartışılıyor.
Gazetelerde yüzlerce haber yayınlanıyor.
İnternet sitelerinde binlerce haber görüyorsunuz.
Ama hepimizin kafası karışık…
Yukarıda sıraladığım soruların hiçbirine de tatmin edici yanıtlar alabilmiş değiliz…
Herkes kendi meşrebince yorumlar yapıyor, anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor…
Ama nafile, kimse sonuca ulaşamıyor…
Aslında her şey bizim yoğurt yiyişimizde düğümleniyor.
Almanya’ya bakalım…
PISA’da alınan kötü sonuçları masaya yatıran Almanya eğitim sistemini değiştirme kararı alıyor.
Eski sistemin 2015 yılına kadar tasfiyesine karar veriliyor, yeni sisteme kademeli geçiş planlanıyor.
Madem eğitim uzun vadeli bir iş, o zaman bugün karar verdim, yarın kaldırıyorum olmuyor, olursa bu kararı alanların sonuçlarına da katlanması gerekiyor.
Şöyle bir düşünün…
Çok uzağa gitmenize de gerek yok.
Son 10 yıla bir bakın…
Tek bir iktidar döneminde eğitimde kaç değişiklik yapıldı ve nasıl uygulanmaya koyuldu?
Bugün karar verildi, yarın da başlandı, değil mi?
Tek örnek…
OKS kaldırıldı, 6, 7, 8. sınıfları kapsayan SBS getirildi.
Sonra sadece 8. sınıflara uygulanmasına karar verildi.
İyi mi…
Neden, niye getirildi, niye kaldırılıyor?
Tatmin edici bir açıklamayla karşılaştınız mı?
Sanmam…
Şimdi AK Parti, eğitimde yeni bir model ortaya koymak istiyor.
Yeni anayasa için tüm sivil toplum kuruluşlarından, hukuk fakültelerinden bu konuda katkı beklenirken, eğitimde neden bu yol tercih edilmiyor?
TBMM Başkanı Cemil Çiçek il il gezerek yeni anayasanın önemini anlatıyor, TOBB’la işbirliği yaparak…
Eğitimin anayasa kadar değeri yok mu?
Başbakan Erdoğan, reform hazırlanırken uzmanlardan yararlanıldığını söylüyor.
Neden kimsenin haberi yok, kamuoyunda neden enine boyuna tartışılmadan TBMM’den geçirilmek isteniyor?
Bir ülkede eğitimin anayasadan da önemli bir konu olduğu kavranmamışsa,
bu boş yere uğraşıyoruz anlamına gelmez mi?
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
artı eğitim dergisi Genel Yayın Yönetmeni Dergisi Cem Kaçmaz'ın eğitim reform çalışmalarıyla ilgili yazısı.
Kesintili mi olsun, kesintisiz mi?
Yönlendirme kaç yaşında başlasın?
Ortaokullar tekrar açılacak mı?
Din eğitimi verilmeli mi, verilmemeli mi?
SBS kalkacak mı, devam mı edecek?
İktidarın 4+4+4’te amacı ne?
CHP’nin önerdiği 1+8+4 ne anlama geliyor?
MHP’nin formülü ne anlatmak istiyor?
Kürtçe seçmeli ders olursa ne olur?
Rövanş mı, intikam mı?
Ne?
Aklınızda bunun gibi yüzlerce soru var eminim…
Her gün televizyonlarda eğitim tartışılıyor.
Gazetelerde yüzlerce haber yayınlanıyor.
İnternet sitelerinde binlerce haber görüyorsunuz.
Ama hepimizin kafası karışık…
Yukarıda sıraladığım soruların hiçbirine de tatmin edici yanıtlar alabilmiş değiliz…
Herkes kendi meşrebince yorumlar yapıyor, anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor…
Ama nafile, kimse sonuca ulaşamıyor…
Aslında her şey bizim yoğurt yiyişimizde düğümleniyor.
Almanya’ya bakalım…
PISA’da alınan kötü sonuçları masaya yatıran Almanya eğitim sistemini değiştirme kararı alıyor.
Eski sistemin 2015 yılına kadar tasfiyesine karar veriliyor, yeni sisteme kademeli geçiş planlanıyor.
Madem eğitim uzun vadeli bir iş, o zaman bugün karar verdim, yarın kaldırıyorum olmuyor, olursa bu kararı alanların sonuçlarına da katlanması gerekiyor.
Şöyle bir düşünün…
Çok uzağa gitmenize de gerek yok.
Son 10 yıla bir bakın…
Tek bir iktidar döneminde eğitimde kaç değişiklik yapıldı ve nasıl uygulanmaya koyuldu?
Bugün karar verildi, yarın da başlandı, değil mi?
Tek örnek…
OKS kaldırıldı, 6, 7, 8. sınıfları kapsayan SBS getirildi.
Sonra sadece 8. sınıflara uygulanmasına karar verildi.
İyi mi…
Neden, niye getirildi, niye kaldırılıyor?
Tatmin edici bir açıklamayla karşılaştınız mı?
Sanmam…
Şimdi AK Parti, eğitimde yeni bir model ortaya koymak istiyor.
Yeni anayasa için tüm sivil toplum kuruluşlarından, hukuk fakültelerinden bu konuda katkı beklenirken, eğitimde neden bu yol tercih edilmiyor?
TBMM Başkanı Cemil Çiçek il il gezerek yeni anayasanın önemini anlatıyor, TOBB’la işbirliği yaparak…
Eğitimin anayasa kadar değeri yok mu?
Başbakan Erdoğan, reform hazırlanırken uzmanlardan yararlanıldığını söylüyor.
Neden kimsenin haberi yok, kamuoyunda neden enine boyuna tartışılmadan TBMM’den geçirilmek isteniyor?
Bir ülkede eğitimin anayasadan da önemli bir konu olduğu kavranmamışsa,
bu boş yere uğraşıyoruz anlamına gelmez mi?
Son Güncelleme: Pazar, 18 Mart 2012 17:45
Gösterim: 4201
Çeşitli ziyaretler için Niğde’ye giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Aksaray’da bir dinlenme tesisinde durup, partilileriyle bir araya geldi. Gazetecilerin 4+4+4’le ilgili sorularını değerlendiren Kılıçdaroğlu, 4+4+4’ün Türkiye’yi geriye götüreceğini belirtti.
’4+4+
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Çeşitli ziyaretler için Niğde’ye giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Aksaray’da bir dinlenme tesisinde durup, partilileriyle bir araya geldi. Gazetecilerin 4+4+4’le ilgili sorularını değerlendiren Kılıçdaroğlu, 4+4+4’ün Türkiye’yi geriye götüreceğini belirtti.
’4+4+
Son Güncelleme: Pazar, 18 Mart 2012 16:41
Gösterim: 1962