Türkiye’de Yükseköğretimin Yaygınlaşmasının Görünmeyen Bedeli
- Ayrıntılar
- Kategori: Alparslan Dartan
- Pazartesi, 29 Aralık 2025 14:36 tarihinde oluşturuldu
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı
ÖSYM'nin 2026 sınav takviminin yayımlanmasıyla birlikte üniversiteye hazırlanan milyonlarca öğrencinin merakla beklediği YKS tarihleri netleşti. Üç oturumdan oluşan sınav maratonunda TYT, AYT ve YDT'nin hem başvuru hem oturum günleri açıklandı.
YKS başvuruları, 6 Şubat 2026 tarihinde başlayacak ve 2 Mart 2026 tarihinde sona erecek. YKS başvuruları ÖSYM Aday İşlemleri Sistemi (AİS) mobil uygulaması üzerinden yapılabilir. Sınavlar 20-21 Haziran 2026’da yapılacak, sınav sonuçları ise 22 Temmuz 2026 tarihinde açıklanacak. Büyük olasılıkla 27 Temmuz 2026 ile 8 Ağustos 2026 tarihleri arasında da tercihlerini yapabileceklerini düşünüyorum. Yerleştirme sonuçlarının açıklanması için ise olası tarihi 24 Ağustos 2026 olarak görüyorum.
Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu – 2024
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, “Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu – 2024” raporunun sunuş yazısında bilginin üretiminde ve yayılmasında merkezi konuma sahip olan üniversitelerin bir taraftan bireylere akademik yeterlilik ve yaşamlarını şekillendirecek beceriler kazandırdığını söylerken diğer taraftan da toplumun ihtiyaç duyduğu her türlü iktisadi, sosyal, kültürel ve teknolojik ilerlemeyi desteklediğini ifade ediyor. Bu yönüyle de üniversitelerin, bireysel ve toplumsal gelişmede hayati öneme sahip kurumlar olduklarını dile getiriyor.
Yazının içeriğinde ve raporun tamamına yakınında sistemdeki iyileşmelere ve niceliksel verilere yer vererek gelişimin pozitif yönde olduğu aktarımına yapıyor. Bir önceki yıla göre doktora mezunu sayısının artması, mezunların yurt içi ilk iş bulma sürelerinin kısalması, YKS kılavuzunda en az bir akredite lisans programı bulunan üniversite sayısı ve akredite olan program sayısının artması, olumlu sonuçlanan patent sayısının artması, TÜBİTAK tarafından verilen ulusal ve uluslararası araştırma bursu sayısı ile desteklenen ulusal ve uluslararası proje sayısının artması, THE ve QS sıralama sisteminde ilk 1000 içinde daha fazla üniversitemizin yer alması, sevindirici gelişmelerdendir diyor ve ekliyor.
Bununla birlikte öğrencilerin yaptığı sosyal sorumluluk projelerinin sayısı ve öğrencilerin endüstri/sektör ile beraber yürüttüğü bilimsel araştırma projelerinin sayısının azalması gibi çok önemli noksanlıkları da dile getirmeden yapamıyor.
Evet, ülkemizde devlet ve vakıflara ait toplam 204 üniversite, 4 de Vakıflara ait Meslek Yüksek Okulu bulunuyor.
Üniversite dediğiniz dört tarafı çevrili, binalardan ve duvarlardan oluşan bir yapı değildir ki, her kasabaya/ilçeye bir üniversite konduralım ve nitelik ve nicelik açısından gelişmiş olalım. Bu binaları yapmakla iş bitmiyor ki bu üniversitelerde görev yapacak yeter sayıda akademisyen bulmak oldukça zor. Devlet üniversitelerinde zaten kadro bulmak zor, vakıf üniversitelerinde ise her işi yapmaya zorlanan bazen aynı anda farklı sınıflarda ders vermek durumunda kalan, girdiği ders sayısı ve çeşitliliği nedeniyle psikolojik yorgunluğa düşen araştırma görevlileri ve akademisyenler bulunuyor. Bunlar yetmezmiş gibi amacı kar gütmek olmamasına rağmen ticari kurumlara dönüşen vakıf üniversitelerinin yaşadığı ve yaşattığı ekonomik ve yönetimsel zorluklar var. Asgari koşullarda maaş alan akademisyenler ve hizmet veren emekçiler ile çocuklarını vakıf okullarında ekonomik gelir kıskacında ne yapacaklarını bilemeden tüm koşullarını zorlayarak okutmaya çalışan anne ve babalar.
Türk yükseköğretim sistemi, aktif olarak eğitim ve öğretim faaliyetinde bulunan 204 + 4 yükseköğretim kurumuyla, 185169 öğretim elemanı ve 3.536.439 örgün öğretim öğrencisi (Lisans) ile gerçekten sayısal anlamda büyük bir yapı. Bu süreç artık her liseyi bitirenin bir üniversitede okuyabileceği anlamına geliyor.
Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporu
YÖK’ün hazırladığı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu; Üniversiteleri “Eğitim ve Öğretim”, “Araştırma-Geliştirme, Proje ve Yayın”, “Uluslararasılaşma”, “Sürdürülebilirlik” ve “Topluma Hizmet ve Sosyal Sorumluluk” başlıklarında değerlendirerek, yükseköğretime yaptıkları katkı ve sağladıkları gelişmeleri ortaya koyan 2019'dan bugüne kadar aralıksız her yıl yayınlanan genel bir rapordur.
Raporlarda da yer verildiği üzere son yıllarda Türkiye’de üniversite sayısı hızla artmış, yükseköğretim hemen her şehirde ulaşılabilir hale gelmiştir. Bu durum ilk bakışta fırsat eşitliği açısından olumlu görünse de, yükseköğretimin niteliği, akademik standartları ve üniversite mezunlarının iş hayatına hazırlanması konusunda ciddi tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Üniversite sayısındaki artışın, eğitim kalitesini gölgelediği yönündeki kaygılar yalnızca akademik çevrelerle sınırlı değildir; iş dünyası, öğrenciler ve veliler tarafından da sıkça dile getirilmektedir.
Üniversite Her Yerde, Nitelik Nerede?
Nicel genişleme nedeniyle Türkiye’de yükseköğretime erişim son 20 yılda ciddi şekilde artmıştır. Neredeyse her ilde hatta bazı ilçelerde bile üniversitelerin açılması, ilk bakışta demokratikleşme ve fırsat eşitliği gibi algılansa da, bu hızlı büyümenin nitelik denetimi ve akademik kadro kalitesi açısından ciddi sorunlar yaratmış olduğu açıktır. Öğretim üyesi sayısı artırılamadan fakültelerin açılması, akademik unvan dağılımında yaşanan ciddi eşitsizlikler ile altyapı, laboratuvar, kütüphane standartlarının geride kalması bu kaygıları körüklemektedir. Bu hızlı büyüme de çoğu zaman akademik kalite güvencesi olmadan gerçekleşmektedir.
Bir diğer önemli sorun, üniversitenin toplumsal hayattan ve iş dünyasından giderek uzaklaşmasıdır. Müfredatın güncel olmaması, teori ağırlığının, pratik becerilerin önüne geçmesi, üniversite–sanayi iş birliğinin sınırlılığı ve öğrencilerin mezuniyet sonrası giderek artan işsizlik kaygıları.
Bu kopukluk, üniversite mezunlarının işsizlik oranlarında da kendini göstermektedir.
Diploma enflasyonu. Her yıl yüzbinlerce genç mezun olurken, iş piyasası aynı oranda genişlememektedir. Bu durum diplomayı bir “ayrıcalık” olmaktan çıkarıp sıradanlaştırırken, işverenlerin üniversite mezunlarına yönelik beklentilerini de yeniden şekillendirmektedir. Diploma, mesleki beceriye dönüşmediği sürece de anlamını yitirmektedir.
Üniversitenin toplumsal rolünün zayıflaması. Bir ülkenin üniversiteleri yalnızca diploma veren kurumlar değildir; düşünce üretir, araştırma yapar, toplumsal sorunlara çözüm üretir ve kültürel dönüşümün öncüsü olurlar. Ancak niceliksel genişleme, üniversitelerin bu rolünü zayıflatmış görünmektedir. Bu çerçevede bilimsel yayın kalitesi düşmekte, araştırma kapasitesi sınırlı kalmakta ve Üniversitenin akademik kimliği aşınmaktadır.
İşgücü Piyasasında Gençler, 2024
TUİK tarafından yayımlanan “İşgücü Piyasasında Gençler” konulu özel araştırma, işgücü piyasasının farklı alanlarına ilişkin konularda ayrıntılı bilgi derlemek üzere Avrupa Birliği İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) belirlediği değişkenleri sağlayacak şekilde, Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) ile birlikte uygulanan bir anket çalışmasıdır. Avrupa Birliği’ne uyum çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen bu araştırma ile işgücü piyasasındaki gençlerin eğitim geçmişlerinin ve işe geçiş sürelerinin yanı sıra yapılan iş ile eğitim düzeyi, eğitim alanı ve beceri eşleşmelerinin ortaya konulması hedeflenmiş. Araştırma 15-34 yaş grubuna uygulanmıştır.
15-34 yaş grubunda istihdam oranı %52,5.
Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 2024 yılında 15-34 yaş grubunda kurumsal olmayan nüfus 24 milyon 291 bin kişi olup bu kişilerin 14 milyon 606 bini işgücünde yer almış. 15-34 yaş grubunda işgücüne katılma oranı %60,1, istihdam oranı %52,5 ve işsizlik oranı %12,7 olarak belirlenmiş. Araştırmada eğitim durumlarına göre 15-34 yaş grubunda istihdamda olan gençlerin %25,0'ı lise altı, %24,7'si 4 yıllık yükseköğretim ve üzeri eğitim seviyesine sahipken %18,2'si ise genel lise mezunudur.
Gençlerin %17,7'si eğitimini yarıda bıraktı veya bölüm değiştirmiş.
Eğitimini yarıda bırakan veya bölüm değiştiren gençlerin %22,5'i ekonomik nedenler, %17,2'si eğitim programının beklentisini karşılamaması, %14,1'i ailevi nedenlerden dolayı eğitimini yarıda bıraktığını veya bölüm değişikliği yaptığını beyan etmiş.
Akademik kalite güvence sistemlerinin güçlendirilmesi, Üniversite açmadan önce altyapı ve akademik kadro zorunluluğu, müfredatın iş hayatıyla uyumlu hale getirilmesi, Üniversite–iş dünyası işbirliklerinin yaygınlaştırılması, Öğrenciye yalnızca bilgi değil beceri kazandırma yaklaşımı önemli eksikliklerimiz arasındadır. Tabi ki Türkiye’de yükseköğretimin niceliksel olarak büyümesi önemli bir gelişmedir; ancak nitelik olmadan yapılan her genişleme, üniversiteyi toplumsal hayattan koparmakta, öğrencileri hayal kırıklığına uğratmakta ve yükseköğretimin anlamını zayıflatmaktadır. Oysa Üniversiteler, yalnızca tabela değil, bir düşünce ekosistemi, bir bilgi üretim merkezi ve topluma yön veren bir kurum olmalıdır.
Öğrenci sayısı ve yükseköğretime katılım.
25–34 yaş grubunda “yükseköğretim mezunu olma oranı” 2008’de %13.5 iken, 2024’te yaklaşık %44.9’a çıktı. Bu da Türkiye’de yükseköğretimin ne kadar yaygınlaştığını gösteriyor. Bu veriler, “niceliksel genişleme”nin ne boyutta gerçekleştiğini ve üniversite sisteminin ne kadar kalabalık hâle geldiğini gösteriyor. Yükseköğretimin kitleselleştiği, ancak niteliksel kontrol mekanizmalarının aynı hızla geliştirilmediği görülmektedir. Bu durum, üniversiteleşmeyi sayısal büyüme olmaktan çıkarıp kalite baskısı oluşturmaktadır.
2024’te YKS’ye yaklaşık 3 milyon 37 bin aday başvurmuş; sınava giren aday sayısı ise 2 milyon 819 bin 362 olarak açıklanmıştır. Bu kadar yüksek başvuru sayısı, genç nüfusun üniversite eğitimi yoluyla toplumsal ve ekonomik hayata katılma arzusu ve potansiyelinin somut göstergesidir. Ancak aynı dönemde istihdam piyasasında tablo çok da parlak değildir. 15–24 yaş grubundaki gençlerde işsizlik oranı %16,3, 15–34 yaş grubunda ise %12,7 olarak ölçülmüştür.
Bu veriler bize açıkça gösteriyor: Gençler üniversite diploması almak istiyor, fakat diploma + nitelik (teori + pratik birleşimi) yaşam geçimine dönüşmediğinde, mezuniyet yalnızca sayısal büyüklük olarak kalıyor; ekonomi ve sanayiyle bağ kurulmadığı sürece işsizlik, beceri uyumsuzluğu ya da artan “niteliksiz üniversite mezunluğu” riski yükseliyor.
Kısacası: 2024’ün rakamlarıyla ortada duruyor—yüksek öğrenci sayısı var; ancak yeterince iş imkânı yok. Bu uçurumu kapatmanın en etkili yolu, üniversiteler ile iş dünyası arasında kalıcı, yapısal ve karşılıklı sorumluluğa dayalı bir köprü kurmaktır. Böylece üniversite eğitimi, sadece diploma değil; nitelikli iş gücü, üretkenlik ve sürdürülebilir sosyal kalkınma için gerçek bir yatırım hâline gelebilir. Türkiye’de yükseköğretimin yaygınlaşması, diplomayı sıradanlaştırmış; diploma mülkiyeti artık istihdam garantisi sağlamaktan uzaklaşmıştır. Bu durum, eğitim sistemi ile iş piyasası arasındaki uyumsuzluğun bir göstergesi olarak düşünülebilir. Yıllar içerisinde olması gerekenden çok fazla öğrenci sayısının artması (kitleselleşme), mezun oranı vs genç işsizlik (diploma enflasyonu) korelasyonu ile öğrenci/öğretim üyesi oranları (nitelik baskısı) bu sıradanlığın nedenleri arasında sayılabilir.
Türkiye’de sanayi–üniversite işbirliği göstergeleri artış eğiliminde olsa da, bu artış yükseköğretimdeki kitleselleşme oranıyla paralel değildir. Başka bir deyişle, üniversite sayısındaki büyüme sanayiye aktarılan bilgi ve teknoloji miktarıyla aynı oranda artmamaktadır. Bu durum, yükseköğretimin inovasyon kapasitesi ve ekonomik katma değer üretme gücünde yapısal sınırlılıklara işaret etmektedir.
Kaynakça
* https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=%C4%B0%C5%9Fg%C3%BCc%C3%BC-Piyasas%C4%B1nda-Gen%C3%A7ler-2024-57941&;dil=1#:~:text=Hanehalk%C4%B1%20%C4%B0%C5%9Fg%C3%BCc%C3%BC%20Ara%C5%9Ft%C4%B1rmas%C4%B1%20sonu%C3%A7lar%C4%B1na%20g%C3%B6re,606%20bini%20i%C5%9Fg%C3%BCc%C3%BCnde%20yer%20ald%C4%B1.
* https://www.yok.gov.tr/tr/page/universite-izleme-ve-degerlendirme-raporu-xaipo
YASAL UYARI:
Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Alparslan Dartan İstanbul PDR Şube Başkanı
29.Ara.2025
Türkiye’de Yükseköğretimin Yaygınlaşmasının Görünmeyen Bedeli
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı ÖSYM'nin 2026 sınav takviminin yayımlanmasıyla birlikte üniversiteye hazırlanan milyonlarca öğrencinin merakla beklediği YKS tarihleri netleşti. Üç oturumdan oluşan...
26.Kas.2025
Eğitimde Değişen Roller: Ebeveyn’in Rolünü Kim Aldı?
Alpaslan Dartan - PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi Türkiye’de eğitim sistemi son yıllarda yalnızca müfredat, sınav yapısı ve teknolojik araçlar açısından değil; ebeveyn, öğretmen ve öğrenci...
29.Eyl.2025
Gizli Ama Görünür Bir Tehlike: Üniversite Okumak Cazibesini Yitiriyor Mu?
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Haziran Eylül ayları Liselerden yeni mezun öğrenciler ile önceki yıllarda mezun olmuş gençlerin Üniversite okuma hayallerini gerçekleştirmeye yönelik...
30.Ağu.2025
Diploma Skandalı Özelinde; 2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılına Eleştirel Bir Bakış
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı 2024-2025 eğitim-öğretim yılı, Türkiye eğitim sisteminin yıllardır biriktirdiği sorunların daha da derinleştiği, krizlerin daha bir görünür hale geldiği...
23.Tem.2025
Gençler Mutsuz ve Umutsuz
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Eğitimde yılın ve maalesef önceliğimiz özeti; ulusal sınavlara hazırlık, bu sınavların tamamlanması, sonuçların açıklanması ve bu sonuçların ışığında...
29.May.2025
Okul kavramı değişiyor mu?
Alpaslan DartanEğitim Yöneticisi – PDR Uzmanı Millî Eğitim Bakanlığı, Mayıs ayında farklı tarihlerde ve farklı illerde Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamındaki uygulamaların ele alındığı "Öğretmenlerin Bakış...
24.Şub.2025
2. Dönem Hızlıca Yokuş Aşağı
Alpaslan Dartan Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı MEB'e bağlı okullarda eğitim alan yaklaşık 21 milyon öğrenci ve 1 milyon 200 bin civarındaki öğretmen 2024-2025 eğitim öğretim yılı...
04.Kas.2024
Şiddet Sarmalında Güvenli Okul / Güvenli Hayat
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Ülkesini tutkuyla sevenlerin oluşturduğu bir toplulukta insanların, tutkuyla bağlı oldukları değerleri korumaya, yaşatmaya çalışması beklenen ve olması gereken...
27.Eyl.2024
Eğitim Pahalı Mıdır? Eğitimin Değeri / Ederi Nedir?
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı “Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, cehaletin bedelini hesaplayın.” Sokrates MEB'e bağlı okullarda eğitim alan yaklaşık 21 milyon öğrenci ve 1...
23.Ağu.2024
Eğitimde Bakmak ile Görmek ve Türkiye Yüzyılı!
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı “İstiklalden İstikbale, Türkiye Yüzyılını inşa edecek nesiller yetiştirmek” (Yusuf Tekin) Bir birleşenler topluluğu olan devlet, yönetimi, yasası, felsefesi, politikası,...
27.Şub.2024
Özel okul velisi, öğretmeni ve okul sahipleri: Sesimizi duyan var mı?
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Türkiye’de temel becerilerden yoksun, performans göstergelerine özellikle de sınava ve sonuçlarına odaklı bir eğitim anlayışı sürdürülürken eğitimde niceliksel...
06.Şub.2024
MEB’in ortak sınavlarının sonuçları hakkında neyi, ne kadar biliyoruz?
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Millî Eğitim Bakanlığı, geçen yıl Eylül ayında öğrencilerin gelişimini takip etmek, müfredatın işlenmesinde okullar arasında bütünlük sağlamak ve...
06.Kas.2023
Cumhuriyetin 100. Yılında Eğitim: Toplumcu mu, Bireyci mi?
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR UzmanıMerak, kendi kendine öğrenme, deneysellik, keşif ve sorgulama, modern eğitimin ayar damgası olmalıdır. Bu tür bir eğitim yaratıcılığı...
24.Eyl.2023
Yeni dönem başlarken; Öğrenciler, Ebeveynler ve Öğretmenler
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Okullar açılırken öğrenciler, öğretmenler ve anne babalar için heyecanlı, endişeli bir süreç de başlamış oldu. Türkiye’de farklı yaş...
01.Eyl.2023
Hayat hep seçimlerden / tercihlerden ibaret midir?
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı İnsanoğlu normal koşullarda doğar, büyür, gelişir, gençleşir, olgunlaşır, yaşlanır ve nihayetinde ölür, doğanın yasası böyle, elbette buna diyecek...
21.Tem.2023
LGS ve YKS: Ulusal Sınavlar ve Sonuçları Üzerine
Alpaslan Dartan – PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi Haziran ayında gerçekleştirilen ve ulusal sınavlarımız dediğimiz LGS ve YKS’nin bu yıl deprem gibi yaşanan acı deneyime ve...
03.Tem.2023
Yeni Bakan Yeni Umut olacak mı?
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Milli Eğitim Bakanlığına atanan Prof. Dr. Yusuf Tekin, aslında Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü alanından bir profesör....
27.May.2023
Liseler Neden 4 Yıl?
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı Eğitim sistemimizdeki belirli dönemlerdekisistem değişikliklerinin genel hayat üzerinde olumlu/olumsuz etkilerini ve uzun yıllar silinmeyecek izleri görebiliyoruz. Son yıllarda Liselerde...
27.Nis.2023
YÖK değişir mi ya da üniversiteler nicelikten niteliğe doğru değişir mi?
Alpaslan Dartan / Eğitim Yöneticisi - PDR Uzmanı Uzunca bir süre seçimlerin tarihine endeksli olarak ne zaman yapılacağı belirsiz olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı seçim tarihinin öne...
31.Mar.2023
Eğitim ülkemizde ‘Bir Ülke Meselesi’ olamadı!
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı 1920 yılından bugüne geçen 98 yılda 66. Milli Eğitim Bakanı olarak görevini sürdüren Prof. Dr. Mahmut Özer de...
Türkiye’de Yükseköğretimin Yaygınlaşmasının Görünmeyen Bedeli
Eğitimde Değişen Roller: Ebeveyn’in Rolünü Kim Aldı?
Gizli Ama Görünür Bir Tehlike: Üniversite Okumak Cazibesini Yitiriyor Mu?
Diploma Skandalı Özelinde; 2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılına Eleştirel Bir Bakış
Gençler Mutsuz ve Umutsuz
Okul kavramı değişiyor mu?
2. Dönem Hızlıca Yokuş Aşağı
Şiddet Sarmalında Güvenli Okul / Güvenli Hayat
Eğitim Pahalı Mıdır? Eğitimin Değeri / Ederi Nedir?
Eğitimde Bakmak ile Görmek ve Türkiye Yüzyılı!


