Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Muzda 36 bin 500'den fazla gen bulunurken bu sayı insan DNA'sındakinden 14 bin daha fazla...
Fransız genetik uzmanları, muzun atası olarak bilinen ve Asya'da yetiştirilen "Musa acuminata"nın gen haritası nı çıkarmayı başardı.
Muz da 36 bin 500'den fazla gen olduğunu belirten uzmanlar, bu sayının insan DNA'sındakinden 14 bin fazla olduğunu vurguladı.
Nature dergisinde yer alan makaleye göre, elde edilen bilgiler bu ''ilkel'' muzun, bugünkü bilinen haline gelene dek geçen süreç hakkında çok değerli bilgiler içeriyor.
Bu genetik kodların çözülmesi sayesinde muz üretiminin artacağına işaret eden uzmanlar, gelecekte taze, daha lezzetli ve daha dayanıklı muz çeşitleri yetiştirmenin daha kolay olacağını bildirdi.
Uzmanlar, bazı muz türlerinin mantar ve haşerelere karşı daha dayanıklı olduğunu, bunun sebebini genlerin yardımıyla bulmayı ümit ettiklerini belirtti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Muzda 36 bin 500'den fazla gen bulunurken bu sayı insan DNA'sındakinden 14 bin daha fazla...
Fransız genetik uzmanları, muzun atası olarak bilinen ve Asya'da yetiştirilen "Musa acuminata"nın gen haritası nı çıkarmayı başardı.
Muz da 36 bin 500'den fazla gen olduğunu belirten uzmanlar, bu sayının insan DNA'sındakinden 14 bin fazla olduğunu vurguladı.
Nature dergisinde yer alan makaleye göre, elde edilen bilgiler bu ''ilkel'' muzun, bugünkü bilinen haline gelene dek geçen süreç hakkında çok değerli bilgiler içeriyor.
Bu genetik kodların çözülmesi sayesinde muz üretiminin artacağına işaret eden uzmanlar, gelecekte taze, daha lezzetli ve daha dayanıklı muz çeşitleri yetiştirmenin daha kolay olacağını bildirdi.
Uzmanlar, bazı muz türlerinin mantar ve haşerelere karşı daha dayanıklı olduğunu, bunun sebebini genlerin yardımıyla bulmayı ümit ettiklerini belirtti.
Son Güncelleme: Cumartesi, 14 Temmuz 2012 13:52
Gösterim: 1890
Ezgi Menzi'nin satranç ile SBS'de Türkiye birincisi olması soruları beraberinde getirdi.
Ezgi Menzi'nin satranç ile SBS'de Türkiye birincisi olması sosyal projelerin, sınavlara katkısı konusunu gündeme getirdi. Şimdiye kadar kaç öğrencinin bu tür yarışmalarda derece aldığı ve sınavlara katkısının belli olmadığını belirten Final Dershanesi Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz, bu verilerin açıklanması gerektiğini savunuyor. Yılmaz'a göre bu öğrencilere daha çok puan verilmeli ve ulusal yarışmalar da desteklenmelidir diye konuştu.
Fakat ülkemiz koşullarını göze alırsak ‘Konya'nın Seydişehir ilçesinde taşımalı sistemle okuluna devam eden Hasan Alper Koyuncuoğlu, Seviye Belirleme Sınavı'nda aldığı 500 tam puan ile köyünün gururu oldu.’ Bu haberde de okuduğunuz gibi köylerde yaşayan bir çok üstün yetenekli çocuklarımıza haksızlık oluyor.
Zor koşullarda okudu 500 tam puan aldı
Konya'nın Seydişehir ilçesinde taşımalı sistemle okuluna devam eden Hasan Alper Koyuncuoğlu, Seviye Belirleme Sınavı'nda aldığı 500 tam puan ile köyünün gururu oldu.
Seydişehir ilçesine bağlı Kuran Köyü'nde yaşayan ve taşımalı sistemle Kesecik Belde İlköğretim Okulu'nda eğitim gören Koyuncuoğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, başarısını düzenli kitap okumaya borçlu olduğunu söyledi.
Koyuncuoğlu, okulunu aksatmadan derslerine düzenli bir şekilde devam ettiğini belirtti.
Sınav sonuçları açıklandığında büyük şaşkınlık yaşadığını aktaran Koyuncuoğlu, şunları kaydetti:
''Sınavdan sonra bir iki yanlışım olur diye bekliyordum. Soruların hepsini doğru cevapladığımı öğrendiğimde çok büyük sevinç yaşadım. Sınavlara 4 ay gibi kısa bir süre kalmıştı. Ben günlük 200 soru çözüyordum. Öğretmenlerim sürekli yanımda oldu. Başarım düştüğü an bana gerekli desteği verdiler. Ailem de bana inandı ve güvendi. Onların güvenini boşa çıkarmadım.''
Anne Ayşe Koyuncuoğlu ise oğlundan böyle bir başarıyı beklediklerini dile getirdi.
''Oğlum testle yatıp, testle kalktı. Okula çok zor şartlarda gidip geldi'' diyen anne Koyuncuoğlu, ''Sonuçlar açıklanmadan önce kalbim çıkacak gibi oldu ama büyük bir sevinç yaşadık'' dedi.
2 kardeşi olan Koyuncuoğlu'nun babasının mesleğinin çobanlık olduğu öğrenildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ezgi Menzi'nin satranç ile SBS'de Türkiye birincisi olması soruları beraberinde getirdi.
Ezgi Menzi'nin satranç ile SBS'de Türkiye birincisi olması sosyal projelerin, sınavlara katkısı konusunu gündeme getirdi. Şimdiye kadar kaç öğrencinin bu tür yarışmalarda derece aldığı ve sınavlara katkısının belli olmadığını belirten Final Dershanesi Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz, bu verilerin açıklanması gerektiğini savunuyor. Yılmaz'a göre bu öğrencilere daha çok puan verilmeli ve ulusal yarışmalar da desteklenmelidir diye konuştu.
Fakat ülkemiz koşullarını göze alırsak ‘Konya'nın Seydişehir ilçesinde taşımalı sistemle okuluna devam eden Hasan Alper Koyuncuoğlu, Seviye Belirleme Sınavı'nda aldığı 500 tam puan ile köyünün gururu oldu.’ Bu haberde de okuduğunuz gibi köylerde yaşayan bir çok üstün yetenekli çocuklarımıza haksızlık oluyor.
Zor koşullarda okudu 500 tam puan aldı
Konya'nın Seydişehir ilçesinde taşımalı sistemle okuluna devam eden Hasan Alper Koyuncuoğlu, Seviye Belirleme Sınavı'nda aldığı 500 tam puan ile köyünün gururu oldu.
Seydişehir ilçesine bağlı Kuran Köyü'nde yaşayan ve taşımalı sistemle Kesecik Belde İlköğretim Okulu'nda eğitim gören Koyuncuoğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, başarısını düzenli kitap okumaya borçlu olduğunu söyledi.
Koyuncuoğlu, okulunu aksatmadan derslerine düzenli bir şekilde devam ettiğini belirtti.
Sınav sonuçları açıklandığında büyük şaşkınlık yaşadığını aktaran Koyuncuoğlu, şunları kaydetti:
''Sınavdan sonra bir iki yanlışım olur diye bekliyordum. Soruların hepsini doğru cevapladığımı öğrendiğimde çok büyük sevinç yaşadım. Sınavlara 4 ay gibi kısa bir süre kalmıştı. Ben günlük 200 soru çözüyordum. Öğretmenlerim sürekli yanımda oldu. Başarım düştüğü an bana gerekli desteği verdiler. Ailem de bana inandı ve güvendi. Onların güvenini boşa çıkarmadım.''
Anne Ayşe Koyuncuoğlu ise oğlundan böyle bir başarıyı beklediklerini dile getirdi.
''Oğlum testle yatıp, testle kalktı. Okula çok zor şartlarda gidip geldi'' diyen anne Koyuncuoğlu, ''Sonuçlar açıklanmadan önce kalbim çıkacak gibi oldu ama büyük bir sevinç yaşadık'' dedi.
2 kardeşi olan Koyuncuoğlu'nun babasının mesleğinin çobanlık olduğu öğrenildi.
Son Güncelleme: Cumartesi, 14 Temmuz 2012 11:55
Gösterim: 2667
Bakan Ömer Dinçer, SBS ile ilgili eleştirilerde çok ciddi bir metodolojik hata yapıldığını belirterek, "Sınav sistemi, Türk eğitim sisteminin niteliğini ölçmüyor" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Suudi Arabistan Eğitim Bakanı Prens Faysal Bin Abdullah Bin Mohammed Al Saud ile yaptığı görüşmenin ardından Dolmabahçe Sarayı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
SBS'ye ilişkin kamuoyundan yöneltilen eleştirilerle ilgili soruya karşılık Dinçer, ''SBS ile ilgili eleştirilerde çok ciddi bir metodolojik hata yapılıyor. Kendi kendimize ve çocuklarımıza haksızlık etmemeliyiz. Bugünkü yapılan sınav sistemi, Türk eğitim sisteminin niteliğini ölçmüyor.
Çocuklarımızın ilgi ve yeteneklerini de ölçmüyor. Bu sınav, çocuklarımızı elemek ve sıralamak için yapılan bir sınavdır'' diye konuştu.
Dinçer, SBS'de 500 tam puan alan öğrenciler arasında uluslararası yarışmalarda derece alanların öne çıkarıldığı yönündeki soruya karşılık da şu yanıtı verdi:
''Spor yapmayı, güzel sanatlarla ilgilenmeyi, müzikle, bedenle meşgul olmayı, kitap okumayı ve hayata dair gerçeklerin peşinden koşmayı bir eğitim alanı olarak değerlendiriyoruz. Bunlar da eğitimse, bu insanlara avantaj sağlamadıkça bunları teşvik etmiş olmazsınız. Bunun örneklerini seçimlik derslerimizde görebilirsiniz.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bakan Ömer Dinçer, SBS ile ilgili eleştirilerde çok ciddi bir metodolojik hata yapıldığını belirterek, "Sınav sistemi, Türk eğitim sisteminin niteliğini ölçmüyor" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Suudi Arabistan Eğitim Bakanı Prens Faysal Bin Abdullah Bin Mohammed Al Saud ile yaptığı görüşmenin ardından Dolmabahçe Sarayı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
SBS'ye ilişkin kamuoyundan yöneltilen eleştirilerle ilgili soruya karşılık Dinçer, ''SBS ile ilgili eleştirilerde çok ciddi bir metodolojik hata yapılıyor. Kendi kendimize ve çocuklarımıza haksızlık etmemeliyiz. Bugünkü yapılan sınav sistemi, Türk eğitim sisteminin niteliğini ölçmüyor.
Çocuklarımızın ilgi ve yeteneklerini de ölçmüyor. Bu sınav, çocuklarımızı elemek ve sıralamak için yapılan bir sınavdır'' diye konuştu.
Dinçer, SBS'de 500 tam puan alan öğrenciler arasında uluslararası yarışmalarda derece alanların öne çıkarıldığı yönündeki soruya karşılık da şu yanıtı verdi:
''Spor yapmayı, güzel sanatlarla ilgilenmeyi, müzikle, bedenle meşgul olmayı, kitap okumayı ve hayata dair gerçeklerin peşinden koşmayı bir eğitim alanı olarak değerlendiriyoruz. Bunlar da eğitimse, bu insanlara avantaj sağlamadıkça bunları teşvik etmiş olmazsınız. Bunun örneklerini seçimlik derslerimizde görebilirsiniz.''
Son Güncelleme: Cumartesi, 14 Temmuz 2012 10:15
Gösterim: 1477
Seviye Belirleme Sınavı'nda (SBS) iki yıldır dereceye giren Melike Şevval Çelik, büyük bir ihmalin kurbanı oldu. 6. sınıfta 500 tam puan, 7. sınıfta da 488 puan alan Özel Çamlıca Bilfen Koleji öğrencisi Çelik, bu yıl da başarılı geçen sınavın ardından cevap kâğıdını görevliye teslim etti.
Ancak görevli, kâğıdı sınıfta unuttu. Daha sonra fark edilen sınav kâğıdı Ankara'ya iletildi. Önceki gün sonuçlar açıklandı. Sistemde önce Çelik'in 493 puan aldığı göründü. Daha sonra ise şok bir not düşüldü: "Sınavınız iptal edilmiştir."
Son iki yıl Seviye Belirleme Sınavı'nda (SBS) dereceye giren Melike Şevval Çelik'in sınavı, cevap kâğıdının kaybolması sebebiyle iptal edildi. 6. sınıfta 500 tam puan, 7. sınıfta da 488,576 puan alan Özel Çamlıca Bilfen Koleji öğrencisi Çelik, bu seneki sınavda büyük bir ihmalin kurbanı oldu. 12 Haziran'da sınava Üsküdar İbrahim Hakkı İlköğretim Okulu'nda giren Çelik, cevap kâğıdını sınav görevlisine teslim ettikten sonra sınıfan çıktı. Ancak Çelik'in cevap kâğıdını görevli sınıftan unuttu. Daha sonra hademelerin fark ettiği cevap kâğıdı okul yönetimine ulaştırıldı. Görevliler de cevap kâğıdını Ankara'ya iletti. Önceki gün açıklanan SBS sonuçlarında Çelik ailesi büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. İnternet sisteminde Melike Şevval Çelik'in puanı 493 görünüyordu. Kısa bir süre sonra tekrar sisteme girerek sonuçlara bakan Çelik ailesi, bu sefer de 'sınavınız iptal edilmiştir' yazısıyla karşılaştı. Baba Tevfik Çelik, okul yetkililerini mahkemeye vereceklerini söyledi.
(zaman)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Seviye Belirleme Sınavı'nda (SBS) iki yıldır dereceye giren Melike Şevval Çelik, büyük bir ihmalin kurbanı oldu. 6. sınıfta 500 tam puan, 7. sınıfta da 488 puan alan Özel Çamlıca Bilfen Koleji öğrencisi Çelik, bu yıl da başarılı geçen sınavın ardından cevap kâğıdını görevliye teslim etti.
Ancak görevli, kâğıdı sınıfta unuttu. Daha sonra fark edilen sınav kâğıdı Ankara'ya iletildi. Önceki gün sonuçlar açıklandı. Sistemde önce Çelik'in 493 puan aldığı göründü. Daha sonra ise şok bir not düşüldü: "Sınavınız iptal edilmiştir."
Son iki yıl Seviye Belirleme Sınavı'nda (SBS) dereceye giren Melike Şevval Çelik'in sınavı, cevap kâğıdının kaybolması sebebiyle iptal edildi. 6. sınıfta 500 tam puan, 7. sınıfta da 488,576 puan alan Özel Çamlıca Bilfen Koleji öğrencisi Çelik, bu seneki sınavda büyük bir ihmalin kurbanı oldu. 12 Haziran'da sınava Üsküdar İbrahim Hakkı İlköğretim Okulu'nda giren Çelik, cevap kâğıdını sınav görevlisine teslim ettikten sonra sınıfan çıktı. Ancak Çelik'in cevap kâğıdını görevli sınıftan unuttu. Daha sonra hademelerin fark ettiği cevap kâğıdı okul yönetimine ulaştırıldı. Görevliler de cevap kâğıdını Ankara'ya iletti. Önceki gün açıklanan SBS sonuçlarında Çelik ailesi büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. İnternet sisteminde Melike Şevval Çelik'in puanı 493 görünüyordu. Kısa bir süre sonra tekrar sisteme girerek sonuçlara bakan Çelik ailesi, bu sefer de 'sınavınız iptal edilmiştir' yazısıyla karşılaştı. Baba Tevfik Çelik, okul yetkililerini mahkemeye vereceklerini söyledi.
(zaman)
Son Güncelleme: Cumartesi, 14 Temmuz 2012 11:25
Gösterim: 2607
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, ''Türkiye'nin genç nüfusunun yükseköğretime yönelik talebini makul şekilde karşılamamız için gereken kritik bir 10 yıla girmiş bulunuyoruz'' dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile TÜBİTAK'ın katkılarıyla bu yıl ilk kez düzenlenen ve çeşitli ülkelerden yaklaşık 100 bilim insanını bir araya getiren ''Yurt Dışındaki Türk Bilim İnsanları Kurultayı'', The Marmara Oteli'ndeki kapanış programıyla sona erdi.
Burada konuşan Çetinsaya, Türkiye'deki üniversite sisteminin son 30 yıllık hikayesine bakıldığında, dramatik bir değişimin içinden geçtiklerini belirterek, ''1982'de sadece 27 devlet üniversitemiz varken, 2012 yılı itibarıyla 103 devlet, 63 vakıf olmak üzere 166 üniversite sayısına ulaşmış bulunuyoruz. Sadece 10 yılda niceliksel olarak yaklaşık 2,5 katlık bir artış yaşadık'' dedi.
Çetinsaya, bu büyümenin hala devam ettiğini kaydederek, 75 milyonluk ve büyük bir genç nüfusa sahip bir ülkede bu sayıların bile yetersiz olduğunu aktardı.
Yüz yüze ve açıköğretim programlarında 4 milyon öğrencinin okuduğunu vurgulayan Çetinsaya, şunları kaydetti:
''Son 4 yıldır kontenjan kapasitemizi büyük ölçüde artırmamıza rağmen bu konuda hala katetmemiz gereken mesafeler var. Türkiye'nin genç nüfusunun yükseköğretime yönelik talebini makul şekilde karşılamamız için gereken kritik bir 10 yıla girmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki yıllar boyunca üniversite idarecilerinin, öğretim elemanlarının, sivil toplum kuruluşlarının, sanayinin ve öğrencilerin katılımcı ve yapıcı biçimde birlikte çalışacağı Türk üniversitelerini dünya ölçeğinde başarıya taşıyacağı bir ortamı hazırlamaya çalışıyoruz.''
Türkiye'nin 2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında olmasının hedeflendiğini anımsatan Çetinsaya, ''Herkes 2023 hedeflerini tutturabilmek için eğitimin niteliğinin, araştırma altyapısının geliştirilmesinde hem fikir. Son yıllarda yükseköğretime erişim sorununun azaldığını görüyoruz. Bu yeni girilen dönemde artık hedef, niceliksel büyümeyi niteliksel bir büyüme haline dönüştürmek ve bunu kaliteyle taçlandırmaktır'' diye konuştu.
Çetinsaya, yükseköğretimin misyonu, vizyonu ve hedefleri bağlamında yeniden yapılandırılmasının bir zorunluluk olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''YÖK'ün ve YÖK kanununun değişmesi yönünde artık bir toplumsal beklenti var. Yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılması konusunda tam bir uzlaşı var. İşte bu süreçte katılımcı bir yöntemle bütün paydaşlarımızı arkamıza alarak çağdaş bir yükseköğretim sistemi kurulması için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Yükseköğretime talep küresel olarak artmakta. Bütün dünyada bu alan sürekli genişlemekte. Daha çok vatandaşın yükseköğretim alanına girmesi için daha çok politikalar geliştirilmekte. Bu, küresel rekabetin kaçınılmaz bir gerekliliği. Türkiye'nin hem küresel rekabeti anlamında hem de artan genç nüfusu bağlamında bu talebi karşılamaya yönelik politikalar geliştirilmesi zorunlu. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması ile birlikte zaten bu talep daha da büyüyecek.''
''Lisans eğitimi vizyon edindirmeli''
Çetinsaya, yükseköğretim alanında nitelikli bir eğitim öğretim sisteminin yaratılması gerektiğine işaret ederek, ''Bu çerçevede yükseköğretimin bütün kademeleri için tek bir politika yerine, ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora kademeleri için farklı çeşitlendirilmiş politikalar üretmeyi planlıyoruz'' dedi.
Bu kapsamda üniversitelerin sanayiyle olan ilişkilerini geliştirmeye özen gösterdiklerini aktaran Çetinsaya, şöyle devam etti:
''Lisans eğitimi söz konusu olduğunda atacağımız ilk adım, sistem içerisinde yüz yüze eğitimin ya da örgün eğitimin payını artırmak olacaktır. Lisans programlarının öncelikle meslek değil vizyon edindirmesi gerektiğini, bu vizyon ve birikimle bir mesleğe mahkum olmadan, farklı mesleklere açık bir şekilde hayatını idame ettiren mezunlar üretmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Yüksek lisans programlarının çeşitlendirilmesi ve akademik alana yönelecek mezunlar ile iş dünyasına yönelecek mezunlar için farklı modeller geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu çerçevede önümüzdeki günlerde tezsiz yüksek lisans ve tezli yüksek lisans programlarını ayrıştırmayı planlıyoruz.''
Çetinsaya, Türkiye'de her yıl 4 bin civarında doktora yapıldığını belirterek, 2023 hedefleri bağlamındaki projeksiyonda bu rakamın 12 bin civarına çıkması gerektiğini vurguladı.
Bu bağlamda YÖK'ün bütün paydaşlarıyla hedeflerini öğretim üyesi yetiştirme programlarına yoğunlaştırması gerektiğini kaydeden Çetinsaya, ''Kaliteli bir yükseköğretim alanına sahip olmak için planlama anlayışı ile uzun vadede atılması gereken adımları tespit etmek zorundayız'' dedi.
Çetinsaya, büyüyen ve genişleyen Türkiye yükseköğretiminin akademik iş gücü planlamasına ihtiyacı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Öğretim, ileri araştırmalarda bulunabilme ve üniversitelerimizin topluma hizmet imkanlarını artırabilmek için birinci adım, 2023'e kadar hangi alanlarda ne kadar öğretim elemanına ihtiyaç duyduğumuzun planlamasıdır. Akademisyen planlaması ise öğrenci başına akademisyen oranına göre, bir yandan da bilim alanının ihtiyaçları gözetilerek yapılacaktır. Böylelikle belirli alanlardaki yığılmaların önüne geçilebilecek, akademik yükselme süreçlerinde yaşanan tıkanmalar aşılabilecektir. Türkiye'de şu anda 110 bin civarında öğretim elemanı var. Doktoralı öğretim elemanı ise 45 bin civarında. 2023 hedefleri bağlamında baktığımızda ise bu rakamın 140 binlerde olması gerekiyor. Bizim şu andaki doktora sayılarımızla ancak 80 binleri tutturabiliyoruz. Demek ki daha çok yürümemiz gereken mesafe var.''
Yükseköğretim vizyonlarının bir başka önceliğinin de uluslararasılaşma olduğunu vurgulayan Çetinsaya, bu çerçevede ihtiyaçlarının çok boyutlu bir uluslararasılaşma olduğunu, Türkiye'nin bölgesinin yükseköğretim ve bilim merkezi haline gelebilmesi için farklı bölgelerden öğrenci ve araştırmacı çekmesi gerektiğini söyledi.
Toplantının kapanış programına, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Davut Kavranoğlu, TÜBİTAK Başkanı Yücel Altunbaşak ve bilim adamları katıldı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, ''Türkiye'nin genç nüfusunun yükseköğretime yönelik talebini makul şekilde karşılamamız için gereken kritik bir 10 yıla girmiş bulunuyoruz'' dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile TÜBİTAK'ın katkılarıyla bu yıl ilk kez düzenlenen ve çeşitli ülkelerden yaklaşık 100 bilim insanını bir araya getiren ''Yurt Dışındaki Türk Bilim İnsanları Kurultayı'', The Marmara Oteli'ndeki kapanış programıyla sona erdi.
Burada konuşan Çetinsaya, Türkiye'deki üniversite sisteminin son 30 yıllık hikayesine bakıldığında, dramatik bir değişimin içinden geçtiklerini belirterek, ''1982'de sadece 27 devlet üniversitemiz varken, 2012 yılı itibarıyla 103 devlet, 63 vakıf olmak üzere 166 üniversite sayısına ulaşmış bulunuyoruz. Sadece 10 yılda niceliksel olarak yaklaşık 2,5 katlık bir artış yaşadık'' dedi.
Çetinsaya, bu büyümenin hala devam ettiğini kaydederek, 75 milyonluk ve büyük bir genç nüfusa sahip bir ülkede bu sayıların bile yetersiz olduğunu aktardı.
Yüz yüze ve açıköğretim programlarında 4 milyon öğrencinin okuduğunu vurgulayan Çetinsaya, şunları kaydetti:
''Son 4 yıldır kontenjan kapasitemizi büyük ölçüde artırmamıza rağmen bu konuda hala katetmemiz gereken mesafeler var. Türkiye'nin genç nüfusunun yükseköğretime yönelik talebini makul şekilde karşılamamız için gereken kritik bir 10 yıla girmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki yıllar boyunca üniversite idarecilerinin, öğretim elemanlarının, sivil toplum kuruluşlarının, sanayinin ve öğrencilerin katılımcı ve yapıcı biçimde birlikte çalışacağı Türk üniversitelerini dünya ölçeğinde başarıya taşıyacağı bir ortamı hazırlamaya çalışıyoruz.''
Türkiye'nin 2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında olmasının hedeflendiğini anımsatan Çetinsaya, ''Herkes 2023 hedeflerini tutturabilmek için eğitimin niteliğinin, araştırma altyapısının geliştirilmesinde hem fikir. Son yıllarda yükseköğretime erişim sorununun azaldığını görüyoruz. Bu yeni girilen dönemde artık hedef, niceliksel büyümeyi niteliksel bir büyüme haline dönüştürmek ve bunu kaliteyle taçlandırmaktır'' diye konuştu.
Çetinsaya, yükseköğretimin misyonu, vizyonu ve hedefleri bağlamında yeniden yapılandırılmasının bir zorunluluk olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''YÖK'ün ve YÖK kanununun değişmesi yönünde artık bir toplumsal beklenti var. Yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılması konusunda tam bir uzlaşı var. İşte bu süreçte katılımcı bir yöntemle bütün paydaşlarımızı arkamıza alarak çağdaş bir yükseköğretim sistemi kurulması için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Yükseköğretime talep küresel olarak artmakta. Bütün dünyada bu alan sürekli genişlemekte. Daha çok vatandaşın yükseköğretim alanına girmesi için daha çok politikalar geliştirilmekte. Bu, küresel rekabetin kaçınılmaz bir gerekliliği. Türkiye'nin hem küresel rekabeti anlamında hem de artan genç nüfusu bağlamında bu talebi karşılamaya yönelik politikalar geliştirilmesi zorunlu. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması ile birlikte zaten bu talep daha da büyüyecek.''
''Lisans eğitimi vizyon edindirmeli''
Çetinsaya, yükseköğretim alanında nitelikli bir eğitim öğretim sisteminin yaratılması gerektiğine işaret ederek, ''Bu çerçevede yükseköğretimin bütün kademeleri için tek bir politika yerine, ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora kademeleri için farklı çeşitlendirilmiş politikalar üretmeyi planlıyoruz'' dedi.
Bu kapsamda üniversitelerin sanayiyle olan ilişkilerini geliştirmeye özen gösterdiklerini aktaran Çetinsaya, şöyle devam etti:
''Lisans eğitimi söz konusu olduğunda atacağımız ilk adım, sistem içerisinde yüz yüze eğitimin ya da örgün eğitimin payını artırmak olacaktır. Lisans programlarının öncelikle meslek değil vizyon edindirmesi gerektiğini, bu vizyon ve birikimle bir mesleğe mahkum olmadan, farklı mesleklere açık bir şekilde hayatını idame ettiren mezunlar üretmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Yüksek lisans programlarının çeşitlendirilmesi ve akademik alana yönelecek mezunlar ile iş dünyasına yönelecek mezunlar için farklı modeller geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu çerçevede önümüzdeki günlerde tezsiz yüksek lisans ve tezli yüksek lisans programlarını ayrıştırmayı planlıyoruz.''
Çetinsaya, Türkiye'de her yıl 4 bin civarında doktora yapıldığını belirterek, 2023 hedefleri bağlamındaki projeksiyonda bu rakamın 12 bin civarına çıkması gerektiğini vurguladı.
Bu bağlamda YÖK'ün bütün paydaşlarıyla hedeflerini öğretim üyesi yetiştirme programlarına yoğunlaştırması gerektiğini kaydeden Çetinsaya, ''Kaliteli bir yükseköğretim alanına sahip olmak için planlama anlayışı ile uzun vadede atılması gereken adımları tespit etmek zorundayız'' dedi.
Çetinsaya, büyüyen ve genişleyen Türkiye yükseköğretiminin akademik iş gücü planlamasına ihtiyacı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Öğretim, ileri araştırmalarda bulunabilme ve üniversitelerimizin topluma hizmet imkanlarını artırabilmek için birinci adım, 2023'e kadar hangi alanlarda ne kadar öğretim elemanına ihtiyaç duyduğumuzun planlamasıdır. Akademisyen planlaması ise öğrenci başına akademisyen oranına göre, bir yandan da bilim alanının ihtiyaçları gözetilerek yapılacaktır. Böylelikle belirli alanlardaki yığılmaların önüne geçilebilecek, akademik yükselme süreçlerinde yaşanan tıkanmalar aşılabilecektir. Türkiye'de şu anda 110 bin civarında öğretim elemanı var. Doktoralı öğretim elemanı ise 45 bin civarında. 2023 hedefleri bağlamında baktığımızda ise bu rakamın 140 binlerde olması gerekiyor. Bizim şu andaki doktora sayılarımızla ancak 80 binleri tutturabiliyoruz. Demek ki daha çok yürümemiz gereken mesafe var.''
Yükseköğretim vizyonlarının bir başka önceliğinin de uluslararasılaşma olduğunu vurgulayan Çetinsaya, bu çerçevede ihtiyaçlarının çok boyutlu bir uluslararasılaşma olduğunu, Türkiye'nin bölgesinin yükseköğretim ve bilim merkezi haline gelebilmesi için farklı bölgelerden öğrenci ve araştırmacı çekmesi gerektiğini söyledi.
Toplantının kapanış programına, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Davut Kavranoğlu, TÜBİTAK Başkanı Yücel Altunbaşak ve bilim adamları katıldı.
Son Güncelleme: Cumartesi, 14 Temmuz 2012 09:53
Gösterim: 2453