Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Hürriyet Yazarı Mehmet Y.Yılmaz’ın bugünkü yazısı.

Milli Eğitim Bakanlığı, Türk akademisyenler tarafından geliştirilecek “Türk Zekâ Testi” çalışmalarına başlamış. Yaşar Özay’ın konuyla ilgili haberini Sabah’ta okudum.

Yararlı bir çalışma olduğuna kuşku yok. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisinin “Türk Zekâ Testi en gelişmiş sistem olacaktır” sözündeki iddiayı da sevdim. Yola böyle çıkar ve bilimin gösterdiği çizgiden ayrılmazsanız başarılı olursunuz, buna kuşkum yok.

Bugüne kadar Türkiye’de uygulanan zekâ testleri batılı ülkelerde geliştirilmiş testlerdir. İnsanların ait oldukları etnik gruplara göre farklı farklı zekâlara sahip olabileceklerini düşünmek elbette ırkçılıktır. Ama kuşkusuz ki insanın zihinsel gelişiminin gerçekleştiği ortamın ve o ortamdaki diğer aktörler ile kurduğu ilişki biçiminin farklı sonuçlar yaratabileceğini kabul etmekte de bir sakınca yok. Ama bu işten korkmamı gerektirecek bazı “zekâ” özelliklerimizin olduğu da bir başka gerçek.

Çünkü “zekâ”, kişinin zihinsel becerileri ve bilgi dağarcığını öğrenmek, problem çözmek ya da toplumda değer gören sonuçlara ulaşmak için kullanabilmesi olarak tanımlanıyor.

Bizim bazı problemleri çözerek toplumda değer kazanan sonuçlara ulaşmakla ilgili bazı sorunlarımız var diye düşünüyorum. Mesela, tıkanan trafikte emniyet şeridini kullanarak yolu kısaltmak bir zekâ göstergesiyse, bunu ölçecek test başka yerlerde doğru sonuç vermez.

Ya da kontrolsüz kavşaklarda otomobilinin çizilip, zarar görmesinden en az korkanın, kavşaktan en önce geçebileceğine ilişkin bir “zekâ” göstergesi de başka yerlerde “aptallık” göstergesi olabilir.

Delinen otomobil radyatörünü çiklet ile tamir etmek, yangın merdivenlerine açılan kapıları hırsız girmesin diye kilitli tutmak, insanların toplu olarak yaşadıkları binalarda kapıları içeri doğru açmak gibi bize özel başka “zekâ” göstergelerimiz de öyle.

Ama yine de oyunbozanlık taraftarı değilim. Dilerim ki bize özgü “zekâ” testi çalışmaları, evrensel doğruları görmezden gelerek sürdürülmesin.

(Mehmet Y. Yılmaz-hürriyet)

> Türk malı ‘zekâ’ testi

Hürriyet Yazarı Mehmet Y.Yılmaz’ın bugünkü yazısı.

Milli Eğitim Bakanlığı, Türk akademisyenler tarafından geliştirilecek “Türk Zekâ Testi” çalışmalarına başlamış. Yaşar Özay’ın konuyla ilgili haberini Sabah’ta okudum.

Yararlı bir çalışma olduğuna kuşku yok. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisinin “Türk Zekâ Testi en gelişmiş sistem olacaktır” sözündeki iddiayı da sevdim. Yola böyle çıkar ve bilimin gösterdiği çizgiden ayrılmazsanız başarılı olursunuz, buna kuşkum yok.

Bugüne kadar Türkiye’de uygulanan zekâ testleri batılı ülkelerde geliştirilmiş testlerdir. İnsanların ait oldukları etnik gruplara göre farklı farklı zekâlara sahip olabileceklerini düşünmek elbette ırkçılıktır. Ama kuşkusuz ki insanın zihinsel gelişiminin gerçekleştiği ortamın ve o ortamdaki diğer aktörler ile kurduğu ilişki biçiminin farklı sonuçlar yaratabileceğini kabul etmekte de bir sakınca yok. Ama bu işten korkmamı gerektirecek bazı “zekâ” özelliklerimizin olduğu da bir başka gerçek.

Çünkü “zekâ”, kişinin zihinsel becerileri ve bilgi dağarcığını öğrenmek, problem çözmek ya da toplumda değer gören sonuçlara ulaşmak için kullanabilmesi olarak tanımlanıyor.

Bizim bazı problemleri çözerek toplumda değer kazanan sonuçlara ulaşmakla ilgili bazı sorunlarımız var diye düşünüyorum. Mesela, tıkanan trafikte emniyet şeridini kullanarak yolu kısaltmak bir zekâ göstergesiyse, bunu ölçecek test başka yerlerde doğru sonuç vermez.

Ya da kontrolsüz kavşaklarda otomobilinin çizilip, zarar görmesinden en az korkanın, kavşaktan en önce geçebileceğine ilişkin bir “zekâ” göstergesi de başka yerlerde “aptallık” göstergesi olabilir.

Delinen otomobil radyatörünü çiklet ile tamir etmek, yangın merdivenlerine açılan kapıları hırsız girmesin diye kilitli tutmak, insanların toplu olarak yaşadıkları binalarda kapıları içeri doğru açmak gibi bize özel başka “zekâ” göstergelerimiz de öyle.

Ama yine de oyunbozanlık taraftarı değilim. Dilerim ki bize özgü “zekâ” testi çalışmaları, evrensel doğruları görmezden gelerek sürdürülmesin.

(Mehmet Y. Yılmaz-hürriyet)

Son Güncelleme: Perşembe, 10 May 2012 09:18

Gösterim: 2425

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer imzasıyla yayınlanan ‘Zorunlu eğitim genelgesi’ne göre 30 Eylül 2012’de 66 ayı tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinde yapılacak.

okula başlama yaşı sınırıMilli Eğitim Bakanlığı merakla beklenen “Zorunlu eğitim genelgesi”ni yayınladı. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer imzasıyla yayınlanan genelgeye  göre 30 Eylül 2012’de 66 ayı tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinde yapılacak. 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin yazılı isteği ile gelişim yönünden hazırsa ilkokula devamları sağlanacak. Diğer çocuklar okul öncesi eğitime yönlendirilecek. Okul öncesi eğitime ise 48-60 ay arası çocuklar gidebilecek. 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla 37-66 ay arasındaki anaokulunda veya uygulama sınıflarında 48-66 ay arasındaki çocukların ise anasınıflarında eğitim almaları sağlanacak.

5. sınıfa geçenler e-okulla

Genelgede bu yıl ilköğretim 4.sınıfta okuyan ve bir üst sınıfa geçen öğrencilerin önümüzdeki yıl ortaokul 5. sınıf kayıtları e-okul sistemi üzerinde yapılacağı belirtildi. İmam hatip ortaokullarına devam etmek isteyen 5.sınıf öğrencilerinin kayıtlarının da bu okullara yapılacak.

Genelgede yer alan diğer unsurlar şöyle:

-  İlköğretimi tamamlayan öğrencilere diploma verilmeyecek. 12 yıllık zorunlu eğitim sonunda ortaöğretim diploması verilecek.

-  Bu yıl 8. sınfta okuyan öğrencilerden Seviye Belirleme Sınavı (SBS) sonuçlarına göre öğrenci alan ortaöğretim kurumlarından herhangi birine yerleşemeyenler ve bu sınava katılmayanlar tercihleri doğrultusunda ortaöğretim kurumlarına kayıt yaptıracaklar.

-  İlkokul ve ortaokul bağımsız okullar halinde kurulmalı. Ancak, şartlara göre ortaokullar ilkokullarla veya liselerle birlikte kurulabilir.

-  Fiziki şartların uygun olduğu durumlarda ilkokul, ortaokul ve lise bağımsız olacak.

-  Okulların fiziki ortamları, öğrencilerin gelişim özellikleri dikkate alınarak düzenlenecek.

-  Aynı bina içinde ilkokul ile ortaokulun veya ortaokul ile lisenin birlikte bulunması durumunda okul giriş çıkış kapıları ile bahçe gibi ortak kullanım alanlarının öğrencilerin yaş seviyeleri dikkate alınarak imkanlar dahilinde düzenlenmesi sağlanacak.

-  İmam hatip ortaokullarının bağımsız ortaokul olarak kurulmasına öncelik verilecek, bunun mümkün olmadığı durumlarda imam hatip liseleri ile birlikte kurulabilecek. Ancak bu durumda imam hatip ortaokulu öğrencileri ile imam hatip lisesi öğrencilerinin okul giriş çıkış kapıları ve bahçe gibi ortak kullanım alanlarının öğrencilerin yaş seviyeleri dikkate alınarak imkanlar dahilinde düzenlenmesi sağlanacak.

-  Şartların uygun olmaması durumunda aynı binada ilkokul ve ortaokul için ikili öğretim uygulaması yapılabilecek. İkili öğretim yapan okullarda ortaokullar sabahçı, ilkokullar ise öğlenci olarak eğitim öğretim faaliyetlerini yürütecek.

-  Ortaokul, ilkokul veya liselerle birlikte aynı binada kurulması halinde okulun bir müdürü bulunacak. Bunun için binada daha önce görev yapan okul müdürü yeni uygulamaya göre iş ve işlemleri yürütecek. Örneğin ilkokul ve ortaokulun aynı binada bulunması durumunda mevcut okul müdürü ilkokul ve ortaokulun yönetiminden sorumlu olacak. Ortaokulun lise ile birlikte kurulması durumunda ise lise müdürü ortaokulun iş ve işlemlerini yürütecek.

-  Taşıma merkezli okullarda birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılmayacak ve yapılan taşıma planlamaları bu doğrultuda yeniden düzenlenecek.

-  Zorunlu eğitim 4 yıl süreli ilkokul, 4 yıl süreli ortaokul ve 4 yıl süreli lise eğitimini kapsayacak. Öğrencilerin öğrenim gördüğü birinci 4 yıl  (1, 2, 3, 4 .sınıflar) ilkokul, ikinci 4 yıl (5, 6, 7, 8.sınıflar) ortaokul ve üçüncü (9, 10, 11, 12.  sınıflar) ise lise şeklinde isimlendirilecek.

(hürriyeteğitim)

> 66 ay sonrası zorunlu

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer imzasıyla yayınlanan ‘Zorunlu eğitim genelgesi’ne göre 30 Eylül 2012’de 66 ayı tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinde yapılacak.

okula başlama yaşı sınırıMilli Eğitim Bakanlığı merakla beklenen “Zorunlu eğitim genelgesi”ni yayınladı. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer imzasıyla yayınlanan genelgeye  göre 30 Eylül 2012’de 66 ayı tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinde yapılacak. 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin yazılı isteği ile gelişim yönünden hazırsa ilkokula devamları sağlanacak. Diğer çocuklar okul öncesi eğitime yönlendirilecek. Okul öncesi eğitime ise 48-60 ay arası çocuklar gidebilecek. 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla 37-66 ay arasındaki anaokulunda veya uygulama sınıflarında 48-66 ay arasındaki çocukların ise anasınıflarında eğitim almaları sağlanacak.

5. sınıfa geçenler e-okulla

Genelgede bu yıl ilköğretim 4.sınıfta okuyan ve bir üst sınıfa geçen öğrencilerin önümüzdeki yıl ortaokul 5. sınıf kayıtları e-okul sistemi üzerinde yapılacağı belirtildi. İmam hatip ortaokullarına devam etmek isteyen 5.sınıf öğrencilerinin kayıtlarının da bu okullara yapılacak.

Genelgede yer alan diğer unsurlar şöyle:

-  İlköğretimi tamamlayan öğrencilere diploma verilmeyecek. 12 yıllık zorunlu eğitim sonunda ortaöğretim diploması verilecek.

-  Bu yıl 8. sınfta okuyan öğrencilerden Seviye Belirleme Sınavı (SBS) sonuçlarına göre öğrenci alan ortaöğretim kurumlarından herhangi birine yerleşemeyenler ve bu sınava katılmayanlar tercihleri doğrultusunda ortaöğretim kurumlarına kayıt yaptıracaklar.

-  İlkokul ve ortaokul bağımsız okullar halinde kurulmalı. Ancak, şartlara göre ortaokullar ilkokullarla veya liselerle birlikte kurulabilir.

-  Fiziki şartların uygun olduğu durumlarda ilkokul, ortaokul ve lise bağımsız olacak.

-  Okulların fiziki ortamları, öğrencilerin gelişim özellikleri dikkate alınarak düzenlenecek.

-  Aynı bina içinde ilkokul ile ortaokulun veya ortaokul ile lisenin birlikte bulunması durumunda okul giriş çıkış kapıları ile bahçe gibi ortak kullanım alanlarının öğrencilerin yaş seviyeleri dikkate alınarak imkanlar dahilinde düzenlenmesi sağlanacak.

-  İmam hatip ortaokullarının bağımsız ortaokul olarak kurulmasına öncelik verilecek, bunun mümkün olmadığı durumlarda imam hatip liseleri ile birlikte kurulabilecek. Ancak bu durumda imam hatip ortaokulu öğrencileri ile imam hatip lisesi öğrencilerinin okul giriş çıkış kapıları ve bahçe gibi ortak kullanım alanlarının öğrencilerin yaş seviyeleri dikkate alınarak imkanlar dahilinde düzenlenmesi sağlanacak.

-  Şartların uygun olmaması durumunda aynı binada ilkokul ve ortaokul için ikili öğretim uygulaması yapılabilecek. İkili öğretim yapan okullarda ortaokullar sabahçı, ilkokullar ise öğlenci olarak eğitim öğretim faaliyetlerini yürütecek.

-  Ortaokul, ilkokul veya liselerle birlikte aynı binada kurulması halinde okulun bir müdürü bulunacak. Bunun için binada daha önce görev yapan okul müdürü yeni uygulamaya göre iş ve işlemleri yürütecek. Örneğin ilkokul ve ortaokulun aynı binada bulunması durumunda mevcut okul müdürü ilkokul ve ortaokulun yönetiminden sorumlu olacak. Ortaokulun lise ile birlikte kurulması durumunda ise lise müdürü ortaokulun iş ve işlemlerini yürütecek.

-  Taşıma merkezli okullarda birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılmayacak ve yapılan taşıma planlamaları bu doğrultuda yeniden düzenlenecek.

-  Zorunlu eğitim 4 yıl süreli ilkokul, 4 yıl süreli ortaokul ve 4 yıl süreli lise eğitimini kapsayacak. Öğrencilerin öğrenim gördüğü birinci 4 yıl  (1, 2, 3, 4 .sınıflar) ilkokul, ikinci 4 yıl (5, 6, 7, 8.sınıflar) ortaokul ve üçüncü (9, 10, 11, 12.  sınıflar) ise lise şeklinde isimlendirilecek.

(hürriyeteğitim)

Son Güncelleme: Perşembe, 10 May 2012 09:13

Gösterim: 2493

Sabah Gazetesi Yazarı Yaşar Özay’ın bugünkü yazısı.

Türkiye'nin tek "uzay üniversitesi" olma hedefiyle yola çıkan Türk Hava Kurumu Üniversitesi, 2014'te ilk yerli uçağı üretmeye hazırlanıyor. 82 şirketle işbirliğine giden üniversitenin hedefleri arasında ayrıca, Türkiye'nin ilk astronotlarını da yetiştirmek de var

2 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından açılışı yapılan Türk Hava Kurumu Üniversitesi (THKÜ), 2014 yılında ilk uçağını üretecek. Türkiye'nin tek "uzay üniversitesi" olma hedefiyle yola çıkan kurum, bu alanda 82 şirketle işbirliği görüşmelerini sürdürüyor. Eğitim sektöründe kendini "Türkiye'nin ilk uzay ve hava üniversitesi" olarak konumlandıran THKÜ, bu alanda ihtisaslaşarak ilk astronotları yetiştirmeyi de programına almış. THKÜ Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban, havacılık, uzay alanında çok büyük bir atılım yaratacaklarını belirterek, "Üniversitemizde bilim adamları, mühendisler, dünyanın en iyi üniversiteleriyle, en iyi işletmeleriyle işbirliği yapabilecek insanlar yetişecek. Bilgiler karşılıklı transfer edilecek ve bu alanda bilgi üretim merkezine dönüşeceğiz" diyor. Ban, üniversitenin önünün açık olduğunu, ilk yerli otomobil üretilmeden ilk yerli uçağı üretmeyi hedeflediklerini söyleyecek kadar da iddialı. 

'2014'TE UÇAK ÜRETE CEĞİZ'

2014'te iki ve dört kişilik ilk eğitim uçağını üretmeyi planladıklarını söyleyen Prof. Dr. Ban, "Uçağın tasarımı da üretimi de bize ait olacak. Havacılık ve uzay dışında hiçbir konunun dışına çıkmak istemiyoruz. Havaalanı ve 80'den fazla uçağı olan başka bir üniversite yok" şeklinde konuşuyor. Ban, yerli uçak üretimi için OSTİM'de bulunan 82 firmayla tek tek görüşmeler yapacaklarını ve uçağın parçalarını üretmek üzere firmalarla işbirliği kuracaklarını anlatıyor. Ban'a göre Türkiye uçak üretebilecek kapasiteye sahip bir ülke. Türk Hava Kurumu Üniversitesi bu konudaki koordine eksikliğini giderecek. Ban ayrıca, her ülkede mutlaka THKÜ'nin bir temsilciliğinin de bulunacağını belirtiyor.

550 ÖĞRENCİ ALA CAK

İzmir Meslek Yüksek Okulu'yla birlikte 236 öğrencisi bulunan THKÜ, yeni eğitim döneminde bölüm sayısını 13, öğrenci sayısını da 550'ye taşımayı hedefliyor. Geçen yıl Pilotaj ve Sivil Ulaştırma İşletmeciliği bölümlerine öğrenci yerleştirdiklerini anlatan Ban, sözlerini şöyle sürdürüyor: "87 yıllık THK, bu milletin bir kurumudur. Bu nedenle en büyük amacımız önümüzdeki birkaç yıl içinde üniversitemizi tamamen ücretsiz hale getirmek. Bu yıl İşletme Fakültesi'ni tamamen burslu hale getirdik. Bu sayıyı daha çok artıracağız."

İş garantili bölümler

Havacılık sektörünün son 5 yılda 7 kat büyüdüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Ban, öğrencilerin tamamına iş garantisi verdiklerini ifade ediyor. Ban, "Şu anda Türkiye'de 800'e yakın yabancı pilot uçuyor. Katma değerli işlerin bizim gençlerimiz tarafından yapılması gerekiyor" diyor. Türkiye'de ilk kez akademili pilotlar yetiştireceklerini söyleyen Ban, mezunların isterlerse okulda akademik kariyer de yapabileceklerini anlatıyor.

Yurt dışına açılıyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün açılışını yaptığı THKÜ, seneye beş yeni fakülte daha açmayı planlıyor. Prof. Dr. Ban planlarını şöyle anlatıyor: "Bilgisayar, elektrik-elektronik, mekatronik, endüstri, makine, uzay ve uçak mühendisliği bölümlerimiz açılacak. Dünyanın saygın üniversitelerinden biri olan Vaughn College ile öğretim elemanı ve öğrenci değişiminin yanı sıra araştırma işbirliği, mezunların iş fırsatları gibi konularda işbirliği anlaşması yaptık."

HEDEF ÜCRETSİZ EĞİTİM

Vakıf üniversitesi olarak yola çıkan THKÜ'nün hedefi kısa süre sonra tüm fakültelerinde ücretsiz eğitim vermek. Bunun ilk uygulamasını İşletme Fakültesi'nde başlatmış bile. Şu anda 60 öğrencinin tam burslu eğitim gördüğü üniversitede, 5 yeni fakülte ve bin öğrenciye eğitim verilmesi planlanıyor.

(Yaşar Özay-sabah)

> THKÜ ilk yerli uçağı üretecek

Sabah Gazetesi Yazarı Yaşar Özay’ın bugünkü yazısı.

Türkiye'nin tek "uzay üniversitesi" olma hedefiyle yola çıkan Türk Hava Kurumu Üniversitesi, 2014'te ilk yerli uçağı üretmeye hazırlanıyor. 82 şirketle işbirliğine giden üniversitenin hedefleri arasında ayrıca, Türkiye'nin ilk astronotlarını da yetiştirmek de var

2 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından açılışı yapılan Türk Hava Kurumu Üniversitesi (THKÜ), 2014 yılında ilk uçağını üretecek. Türkiye'nin tek "uzay üniversitesi" olma hedefiyle yola çıkan kurum, bu alanda 82 şirketle işbirliği görüşmelerini sürdürüyor. Eğitim sektöründe kendini "Türkiye'nin ilk uzay ve hava üniversitesi" olarak konumlandıran THKÜ, bu alanda ihtisaslaşarak ilk astronotları yetiştirmeyi de programına almış. THKÜ Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban, havacılık, uzay alanında çok büyük bir atılım yaratacaklarını belirterek, "Üniversitemizde bilim adamları, mühendisler, dünyanın en iyi üniversiteleriyle, en iyi işletmeleriyle işbirliği yapabilecek insanlar yetişecek. Bilgiler karşılıklı transfer edilecek ve bu alanda bilgi üretim merkezine dönüşeceğiz" diyor. Ban, üniversitenin önünün açık olduğunu, ilk yerli otomobil üretilmeden ilk yerli uçağı üretmeyi hedeflediklerini söyleyecek kadar da iddialı. 

'2014'TE UÇAK ÜRETE CEĞİZ'

2014'te iki ve dört kişilik ilk eğitim uçağını üretmeyi planladıklarını söyleyen Prof. Dr. Ban, "Uçağın tasarımı da üretimi de bize ait olacak. Havacılık ve uzay dışında hiçbir konunun dışına çıkmak istemiyoruz. Havaalanı ve 80'den fazla uçağı olan başka bir üniversite yok" şeklinde konuşuyor. Ban, yerli uçak üretimi için OSTİM'de bulunan 82 firmayla tek tek görüşmeler yapacaklarını ve uçağın parçalarını üretmek üzere firmalarla işbirliği kuracaklarını anlatıyor. Ban'a göre Türkiye uçak üretebilecek kapasiteye sahip bir ülke. Türk Hava Kurumu Üniversitesi bu konudaki koordine eksikliğini giderecek. Ban ayrıca, her ülkede mutlaka THKÜ'nin bir temsilciliğinin de bulunacağını belirtiyor.

550 ÖĞRENCİ ALA CAK

İzmir Meslek Yüksek Okulu'yla birlikte 236 öğrencisi bulunan THKÜ, yeni eğitim döneminde bölüm sayısını 13, öğrenci sayısını da 550'ye taşımayı hedefliyor. Geçen yıl Pilotaj ve Sivil Ulaştırma İşletmeciliği bölümlerine öğrenci yerleştirdiklerini anlatan Ban, sözlerini şöyle sürdürüyor: "87 yıllık THK, bu milletin bir kurumudur. Bu nedenle en büyük amacımız önümüzdeki birkaç yıl içinde üniversitemizi tamamen ücretsiz hale getirmek. Bu yıl İşletme Fakültesi'ni tamamen burslu hale getirdik. Bu sayıyı daha çok artıracağız."

İş garantili bölümler

Havacılık sektörünün son 5 yılda 7 kat büyüdüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Ban, öğrencilerin tamamına iş garantisi verdiklerini ifade ediyor. Ban, "Şu anda Türkiye'de 800'e yakın yabancı pilot uçuyor. Katma değerli işlerin bizim gençlerimiz tarafından yapılması gerekiyor" diyor. Türkiye'de ilk kez akademili pilotlar yetiştireceklerini söyleyen Ban, mezunların isterlerse okulda akademik kariyer de yapabileceklerini anlatıyor.

Yurt dışına açılıyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün açılışını yaptığı THKÜ, seneye beş yeni fakülte daha açmayı planlıyor. Prof. Dr. Ban planlarını şöyle anlatıyor: "Bilgisayar, elektrik-elektronik, mekatronik, endüstri, makine, uzay ve uçak mühendisliği bölümlerimiz açılacak. Dünyanın saygın üniversitelerinden biri olan Vaughn College ile öğretim elemanı ve öğrenci değişiminin yanı sıra araştırma işbirliği, mezunların iş fırsatları gibi konularda işbirliği anlaşması yaptık."

HEDEF ÜCRETSİZ EĞİTİM

Vakıf üniversitesi olarak yola çıkan THKÜ'nün hedefi kısa süre sonra tüm fakültelerinde ücretsiz eğitim vermek. Bunun ilk uygulamasını İşletme Fakültesi'nde başlatmış bile. Şu anda 60 öğrencinin tam burslu eğitim gördüğü üniversitede, 5 yeni fakülte ve bin öğrenciye eğitim verilmesi planlanıyor.

(Yaşar Özay-sabah)

Son Güncelleme: Perşembe, 10 May 2012 08:51

Gösterim: 2597

Gençlik Parkı'nda 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla düzenlenen şenliklerin ev sahipliğini üstlenen AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, gündüz programlarına katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu uğurladıktan sonra AB'li diplomatlar ile AB Bakanlığı arasında düzenlenen tavla turnuvasına katıldı.

avrupa günüBağış, Polonya'nın Ankara Büyükelçisi Marcin Wilczek, AB Genel Sekreteri Haluk Ilıcak ise AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Jean-Maurice Ripert ile karşılaştı. Bakan Bağış, uzun zamandır tavla oynayan Polonyalı Büyükelçiye yenilerek, turnuvaya erken veda etti.

Bakan Bağış, yaptığı açıklamada, "Sonuçta hepsi bir oyun. Bunu da 'elendim' diye söylemiyorum tabi" derken, Polonyalı Büyükelçiye rövanş önerisinde bulundu. Bağış, "Tavlada yenilmiş olmam, AB ile ilişkilerimize herhangi bir olumsuz etki yapmayacak" diye espri yaptı. Polonya Büyükelçisi Wilczek de tavla oynamayı çocukluğunda İstanbul'da öğrendiğini, 1970'li yıllardan beri de sık sık oynadığını belirterek, Varşova'da da tavla turnuvaları düzenlediklerini ve bu konuda iddialı olduğunu belirtti.

AB Bakanlığı personeli ve Avrupalı diplomatlarla bir süre dart da oynayan Bakan Bağış, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Jean-Maurice Ripert'e tavla takımı hediye etti.

Şenlikler çerçevesinde havanın kararmasıyla ses, ışık, müzik gösterisi de düzenlendi. Bağış, burada gösteriyi izlemeye gelen Ankaralılara hitaben yaptığı konuşmada herkesin AB gününü kutlayarak, sonunda her ne olursa olsun AB sürecinin Türkiye'nin yararına olduğunu, ülkenin bu sayede daha demokratik, şeffaf ve zengin bir konuma kavuştuğunu vurguladı.

İzledikleri ses, ışık, müzik gösterisindeki uyumun önemine dikkati çeken Bağış, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin de böyle bir uyumun gereği olduğunu, bin yıldır Batı'ya doğru ilerleyen Türklerin yeni hedefinde Brüksel'in bulunduğunu ifade etti.

Bağış, AK Parti hükümeti olarak millete hizmeti, ''Onurların en büyüğü'' gördüklerini belirterek, 2023 yılında Türkiye'nin Avrupa'nın 3. büyük ekonomisi haline geleceğini kaydetti.

Maurice Ripert de Türkiye ile AB'nin birlikte daha güçlü olduğunun altını çizerek, şenliklerde emeği geçenlere teşekkür etti. Ripert, AB hayalini gerçekleştirmek için birlikte çalışmak gerektiğini de belirtti.

> Türkiye ‘Avrupa Günü’nü böyle kutladı

Gençlik Parkı'nda 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla düzenlenen şenliklerin ev sahipliğini üstlenen AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, gündüz programlarına katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu uğurladıktan sonra AB'li diplomatlar ile AB Bakanlığı arasında düzenlenen tavla turnuvasına katıldı.

avrupa günüBağış, Polonya'nın Ankara Büyükelçisi Marcin Wilczek, AB Genel Sekreteri Haluk Ilıcak ise AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Jean-Maurice Ripert ile karşılaştı. Bakan Bağış, uzun zamandır tavla oynayan Polonyalı Büyükelçiye yenilerek, turnuvaya erken veda etti.

Bakan Bağış, yaptığı açıklamada, "Sonuçta hepsi bir oyun. Bunu da 'elendim' diye söylemiyorum tabi" derken, Polonyalı Büyükelçiye rövanş önerisinde bulundu. Bağış, "Tavlada yenilmiş olmam, AB ile ilişkilerimize herhangi bir olumsuz etki yapmayacak" diye espri yaptı. Polonya Büyükelçisi Wilczek de tavla oynamayı çocukluğunda İstanbul'da öğrendiğini, 1970'li yıllardan beri de sık sık oynadığını belirterek, Varşova'da da tavla turnuvaları düzenlediklerini ve bu konuda iddialı olduğunu belirtti.

AB Bakanlığı personeli ve Avrupalı diplomatlarla bir süre dart da oynayan Bakan Bağış, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Jean-Maurice Ripert'e tavla takımı hediye etti.

Şenlikler çerçevesinde havanın kararmasıyla ses, ışık, müzik gösterisi de düzenlendi. Bağış, burada gösteriyi izlemeye gelen Ankaralılara hitaben yaptığı konuşmada herkesin AB gününü kutlayarak, sonunda her ne olursa olsun AB sürecinin Türkiye'nin yararına olduğunu, ülkenin bu sayede daha demokratik, şeffaf ve zengin bir konuma kavuştuğunu vurguladı.

İzledikleri ses, ışık, müzik gösterisindeki uyumun önemine dikkati çeken Bağış, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin de böyle bir uyumun gereği olduğunu, bin yıldır Batı'ya doğru ilerleyen Türklerin yeni hedefinde Brüksel'in bulunduğunu ifade etti.

Bağış, AK Parti hükümeti olarak millete hizmeti, ''Onurların en büyüğü'' gördüklerini belirterek, 2023 yılında Türkiye'nin Avrupa'nın 3. büyük ekonomisi haline geleceğini kaydetti.

Maurice Ripert de Türkiye ile AB'nin birlikte daha güçlü olduğunun altını çizerek, şenliklerde emeği geçenlere teşekkür etti. Ripert, AB hayalini gerçekleştirmek için birlikte çalışmak gerektiğini de belirtti.

Son Güncelleme: Perşembe, 10 May 2012 09:01

Gösterim: 1986

Milli Eğitim Bakanlığı ve AÇEV'in iş birliğiyle okuma yazma eğitimleri, bilgisayarla uzaktan eğitim yoluyla verilecek.

meb açev okuma yazma kurslarıAÇEV tarafından geliştirilen, okuma yazma bilmeyenler için başlatılacak yeni uygulama, MEB ve AÇEV arasında imzalanan protokolle önümüzdeki günlerde hayata geçirilecek.

Eğitim hayatına geri dönmek isteyenlerle okuryazarlık sınavına hazırlananların elektronik ortam üzerinde bir araya gelmesini amaçlayan projeyle kursiyerler bilgisayar eğitimi de alacak.

Programın içeriği ve alıştırmaları, okuma-yazma becerisi çok az olan kullanıcıların kolayca kullanabilmesine imkan veriyor. Sistemde ''metin seslendirme'' fonksiyonu olduğu için kursiyerler kendi yazdıkları metinleri duyabiliyor.

Eğitim programında okuma yazma, matematik ve okula hazırlık gibi birbirinden farklı konular bulunuyor.

> MEB ve AÇEV’den ortak proje

Milli Eğitim Bakanlığı ve AÇEV'in iş birliğiyle okuma yazma eğitimleri, bilgisayarla uzaktan eğitim yoluyla verilecek.

meb açev okuma yazma kurslarıAÇEV tarafından geliştirilen, okuma yazma bilmeyenler için başlatılacak yeni uygulama, MEB ve AÇEV arasında imzalanan protokolle önümüzdeki günlerde hayata geçirilecek.

Eğitim hayatına geri dönmek isteyenlerle okuryazarlık sınavına hazırlananların elektronik ortam üzerinde bir araya gelmesini amaçlayan projeyle kursiyerler bilgisayar eğitimi de alacak.

Programın içeriği ve alıştırmaları, okuma-yazma becerisi çok az olan kullanıcıların kolayca kullanabilmesine imkan veriyor. Sistemde ''metin seslendirme'' fonksiyonu olduğu için kursiyerler kendi yazdıkları metinleri duyabiliyor.

Eğitim programında okuma yazma, matematik ve okula hazırlık gibi birbirinden farklı konular bulunuyor.

Son Güncelleme: Çarşamba, 09 May 2012 15:31

Gösterim: 5121


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.