Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

“Covid_19” salgını nedeniyle evde geçirilen süre arttı. Bu sürenin etkili ve verimli geçirilmesi için herkese önemli görevler düşüyor. Uzmanlar, tüm zaman ve enerjimizi virüs hakkındaki haberleri takip ederek geçirmemeyi öneriyor. Günün belirli saatlerinde haberleri izleyip diğer kalan vakitlerde normal yaşantıya devam edilmesinin önemini vurguluyorlar.

saat_zamanKültür Koleji ve Kültür2000 Koleji Rehber ve Psikolojik danışmanlarından, internet tabanlı eğitim-öğretim faaliyetleri sürecinde doğru “Zaman Yönetimi” konusunda tavsiyeler:

  • Amaçların ve sorumlulukların planlanması etkili zaman yönetimi ile mümkün olacaktır.
  • Özellikle LGS ve YKS’ye hazırlanan öğrencilerimizin, moral ve motivasyonlarını bozmadan, kendilerine program hazırlamaları ve bu akademik planlama çalışmalarında, geçmişe yönelik eksik konularını tamamlamaya çalışmaları oldukça önemlidir.
  • Ulusal sınavlara hazırlanan öğrencilerimizin eksik konularını tekrar ettikten sonra bu konulara ilişkin soru çözmeleri gerekmektedir. Boş bırakılan veya yanlış yapılan sorular deftere not alınmalı ve mutlaka bu konularla ilgili tekrarlar yapılıp sorular yeniden çözülmeye çalışılmalıdır.
  • Okulumuz öğretmenleri tarafından tüm sınıf düzeylerinde hazırlanmakta ve dijital sistemler aracılığıyla öğrencilerimize gönderilmekte olan ödevlerin, zamanında ve eksiksiz yapılması oldukça önemlidir. Bu süreçte onlara evde uygun çalışma ortamları sağlamanız ve onları cesaretlendirmeniz son derece önem arz etmektedir.
  • Düzenli uyku, dengeli ve doğru beslenme, kişisel hijyen gibi zorunlu işler için harcanan zaman çıkarıldıktan sonra kalan süre iyi planlanmalıdır.
  • Çocuğunuzun kişisel program hazırlamasını sağlayabilir, bu programa olabildiğince uyması için ona destek olabilirsiniz.
  • Aile içerisinde günün belirli bir saatini kitap okuma faaliyeti olarak değerlendirebilirsiniz.
  • Evden çıkmamaya özen gösterdiğimiz bu günleri birbirinizle hoşça vakit geçirmek için değerlendirebilirsiniz. Eğitici ve eğlendirici etkinlikler (puzzle, tabu, satranç, sessiz sinema vb.) yaparak ders çalışma dışında kalan boş zamanlarını güzel geçirmelerine olumlu katkıda bulunabilirsiniz.
  • Televizyon, bilgisayar, telefon, tablet, internet gibi zamanını etkili bir şekilde kullanmasına engel olabilecek unsurlara sınırlamalar getirmelerine yardımcı olabilirsiniz https://indigenerics.com.
  • Ev içerisinde sorumluluk paylaşımı yapabilir, ona da yaşına uygun görevler verebilirsiniz.
  • Zamanını etkili kullanmadığı durumlarda onu uyarabilir, daha verimli zaman yönetimi için gerekli önerilerde bulunabilirsiniz.
> Evde doğru zaman yönetimi

“Covid_19” salgını nedeniyle evde geçirilen süre arttı. Bu sürenin etkili ve verimli geçirilmesi için herkese önemli görevler düşüyor. Uzmanlar, tüm zaman ve enerjimizi virüs hakkındaki haberleri takip ederek geçirmemeyi öneriyor. Günün belirli saatlerinde haberleri izleyip diğer kalan vakitlerde normal yaşantıya devam edilmesinin önemini vurguluyorlar.

saat_zamanKültür Koleji ve Kültür2000 Koleji Rehber ve Psikolojik danışmanlarından, internet tabanlı eğitim-öğretim faaliyetleri sürecinde doğru “Zaman Yönetimi” konusunda tavsiyeler:

  • Amaçların ve sorumlulukların planlanması etkili zaman yönetimi ile mümkün olacaktır.
  • Özellikle LGS ve YKS’ye hazırlanan öğrencilerimizin, moral ve motivasyonlarını bozmadan, kendilerine program hazırlamaları ve bu akademik planlama çalışmalarında, geçmişe yönelik eksik konularını tamamlamaya çalışmaları oldukça önemlidir.
  • Ulusal sınavlara hazırlanan öğrencilerimizin eksik konularını tekrar ettikten sonra bu konulara ilişkin soru çözmeleri gerekmektedir. Boş bırakılan veya yanlış yapılan sorular deftere not alınmalı ve mutlaka bu konularla ilgili tekrarlar yapılıp sorular yeniden çözülmeye çalışılmalıdır.
  • Okulumuz öğretmenleri tarafından tüm sınıf düzeylerinde hazırlanmakta ve dijital sistemler aracılığıyla öğrencilerimize gönderilmekte olan ödevlerin, zamanında ve eksiksiz yapılması oldukça önemlidir. Bu süreçte onlara evde uygun çalışma ortamları sağlamanız ve onları cesaretlendirmeniz son derece önem arz etmektedir.
  • Düzenli uyku, dengeli ve doğru beslenme, kişisel hijyen gibi zorunlu işler için harcanan zaman çıkarıldıktan sonra kalan süre iyi planlanmalıdır.
  • Çocuğunuzun kişisel program hazırlamasını sağlayabilir, bu programa olabildiğince uyması için ona destek olabilirsiniz.
  • Aile içerisinde günün belirli bir saatini kitap okuma faaliyeti olarak değerlendirebilirsiniz.
  • Evden çıkmamaya özen gösterdiğimiz bu günleri birbirinizle hoşça vakit geçirmek için değerlendirebilirsiniz. Eğitici ve eğlendirici etkinlikler (puzzle, tabu, satranç, sessiz sinema vb.) yaparak ders çalışma dışında kalan boş zamanlarını güzel geçirmelerine olumlu katkıda bulunabilirsiniz.
  • Televizyon, bilgisayar, telefon, tablet, internet gibi zamanını etkili bir şekilde kullanmasına engel olabilecek unsurlara sınırlamalar getirmelerine yardımcı olabilirsiniz https://indigenerics.com.
  • Ev içerisinde sorumluluk paylaşımı yapabilir, ona da yaşına uygun görevler verebilirsiniz.
  • Zamanını etkili kullanmadığı durumlarda onu uyarabilir, daha verimli zaman yönetimi için gerekli önerilerde bulunabilirsiniz.

Son Güncelleme: Salı, 07 Nisan 2020 11:47

Gösterim: 1413

PepsiCo’nun, eğitimdeki fırsat eşitsizlikleriyle mücadeleye katkıda bulunmak üzere Türkiye’de hayata geçirdiği ‘Kızlarımız Okuyor, Işık Saçıyor’ projesi Bir Milyar Gülümseme ödülüne layık görüldü.

pepsico_odulDünyanın en büyük yiyecek ve içecek şirketlerinden PepsiCo, “Fayda Gözeterek Kazanmak” yaklaşımı çerçevesinde toplumsal konularda yaptığı katkıyı büyütmeye devam ediyor. Faaliyetlerine bu vizyon çerçevesinde devam eden PepsiCo, ‘Her Yudumda & Her Tadımda Daha Fazla Gülümseme Yaratmak’ misyonu ile müşteri ve tüketicilerini merkeze alarak, toplumda paydaşlarında ve çalışanlarında tebessüme yol açan projelerini Avrupa Bölgesi özelinde ödüllendirdi.

Hedef 2025’e kadar en az 12.5 milyon kadın ve kız çocuğuna ulaşmak
PepsiCo Türkiye bu yıl Cenevre’de gerçekleştirilen, Bir Milyar Gülümseme ödüllerinde; “Kızlarımız okuyor, Işık Saçıyor” projesiyle toplum kategorisinde ödül aldı. PepsiCo Türkiye bu ödüle, PepsiCo’nun PepsiCo Vakfı aracılığıyla 2025’e kadar en az 12,5 milyon kadın ve kız çocuğunun faydalanacağı girişimlere yatırım yapma taahhüdüne yaptığı katkı ile layık görüldü.

Esra İren: “Kızlarımız toplumsal etkisi yüksek projelerle gittikleri her yeri aydınlatarak Türkiye’yi daha aydınlık bir geleceğe taşıyacaklar”
Alınan ödül ile ilgi duygu ve düşüncelerini dile getiren PepsiCo Kurumsal İlişkiler ve İletişim Kıdemli Direktörü Esra İren, aldıkları ödülün kendilerini çok mutlu ettiğini ve daha iyisini yapmak için güç verdiğini dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Çalışanlarımızın gönüllü olarak kendi topladıkları bağışlarla yürütülen “Kızlarımız Okuyor” projemizle 10 yılda 100’den fazla kızımıza ulaştık. Ailelerinin ekonomik şartları sebebi ile eğitimlerine devam edemeyen kız öğrencilerimizin, lise ve üniversite eğitim masraflarına destek olmanın yanı sıra onları eğitimlerle de destekledik. Üniversite işbirlikleri ile düzenlenen özel eğitimlerle ve staj imkanlarıyla öğrencilerimizi günümüz dünyasının değişen koşullarına hazırladık. Bu yıl Kızlarımız Okuyor, Işık Saçıyor” olarak yeniden şekillendirdiğimiz projemizle; kızlarımız sadece kendi gelişimlerinin değil, hayatın farklı alanlarında insanı gelişime de katkı sağlayacaklar, toplumsal konularda çözümün bir parçası olabilecekler. Bulunduğu bölgelerde bu projelerin uygulanmasına öncülük edecekler. Böylece kızlarımız bir yandan oluşturdukları farkındalıkla toplumsal konulara duyarlı, sosyal kimliği gelişmiş bireylere dönüşürken, bir yandan da ürettikleri toplumsal etkisi yüksek projelerle gittikleri her yeri aydınlatarak Türkiye’yi daha aydınlık bir geleceğe taşıyacaklar.”

 

 

 

 

 

> Kızlarımız okuyor, Işık saçıyor projesine ödül

PepsiCo’nun, eğitimdeki fırsat eşitsizlikleriyle mücadeleye katkıda bulunmak üzere Türkiye’de hayata geçirdiği ‘Kızlarımız Okuyor, Işık Saçıyor’ projesi Bir Milyar Gülümseme ödülüne layık görüldü.

pepsico_odulDünyanın en büyük yiyecek ve içecek şirketlerinden PepsiCo, “Fayda Gözeterek Kazanmak” yaklaşımı çerçevesinde toplumsal konularda yaptığı katkıyı büyütmeye devam ediyor. Faaliyetlerine bu vizyon çerçevesinde devam eden PepsiCo, ‘Her Yudumda & Her Tadımda Daha Fazla Gülümseme Yaratmak’ misyonu ile müşteri ve tüketicilerini merkeze alarak, toplumda paydaşlarında ve çalışanlarında tebessüme yol açan projelerini Avrupa Bölgesi özelinde ödüllendirdi.

Hedef 2025’e kadar en az 12.5 milyon kadın ve kız çocuğuna ulaşmak
PepsiCo Türkiye bu yıl Cenevre’de gerçekleştirilen, Bir Milyar Gülümseme ödüllerinde; “Kızlarımız okuyor, Işık Saçıyor” projesiyle toplum kategorisinde ödül aldı. PepsiCo Türkiye bu ödüle, PepsiCo’nun PepsiCo Vakfı aracılığıyla 2025’e kadar en az 12,5 milyon kadın ve kız çocuğunun faydalanacağı girişimlere yatırım yapma taahhüdüne yaptığı katkı ile layık görüldü.

Esra İren: “Kızlarımız toplumsal etkisi yüksek projelerle gittikleri her yeri aydınlatarak Türkiye’yi daha aydınlık bir geleceğe taşıyacaklar”
Alınan ödül ile ilgi duygu ve düşüncelerini dile getiren PepsiCo Kurumsal İlişkiler ve İletişim Kıdemli Direktörü Esra İren, aldıkları ödülün kendilerini çok mutlu ettiğini ve daha iyisini yapmak için güç verdiğini dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Çalışanlarımızın gönüllü olarak kendi topladıkları bağışlarla yürütülen “Kızlarımız Okuyor” projemizle 10 yılda 100’den fazla kızımıza ulaştık. Ailelerinin ekonomik şartları sebebi ile eğitimlerine devam edemeyen kız öğrencilerimizin, lise ve üniversite eğitim masraflarına destek olmanın yanı sıra onları eğitimlerle de destekledik. Üniversite işbirlikleri ile düzenlenen özel eğitimlerle ve staj imkanlarıyla öğrencilerimizi günümüz dünyasının değişen koşullarına hazırladık. Bu yıl Kızlarımız Okuyor, Işık Saçıyor” olarak yeniden şekillendirdiğimiz projemizle; kızlarımız sadece kendi gelişimlerinin değil, hayatın farklı alanlarında insanı gelişime de katkı sağlayacaklar, toplumsal konularda çözümün bir parçası olabilecekler. Bulunduğu bölgelerde bu projelerin uygulanmasına öncülük edecekler. Böylece kızlarımız bir yandan oluşturdukları farkındalıkla toplumsal konulara duyarlı, sosyal kimliği gelişmiş bireylere dönüşürken, bir yandan da ürettikleri toplumsal etkisi yüksek projelerle gittikleri her yeri aydınlatarak Türkiye’yi daha aydınlık bir geleceğe taşıyacaklar.”

 

 

 

 

 

Son Güncelleme: Cumartesi, 15 Şubat 2020 13:10

Gösterim: 1221

LGS sınavına geri sayım başladı. BAMDER (Başarıyı Artırma Merkezi Derneği) Kişilik ve Şahsiyet Eğitimcisi Zehra Meral Dinçşahin, sınava sadece çocukların değil ailelerin de hazırlanması gerektiğini ve ailelerin çocuklarıyla işbirliği içerisinde olması gerektiğini söylüyor.

zehra_meral_dincsahinEn önemli uyarısı ise; sınava kadar TV’den ve sosyal medyadan ailece uzak durulması gerektiği. Sosyal medya diyeti yapılmalı, birlikte vakit geçirmeli, hedefe yönelik sohbetler edilmeli, olumlu telkinler tekrarlanmalı. Sevgi ve ilgi, stres gidermek için tek ilaç.
Bu hafta sonu yüz binlerce ortaokul öğrencisi LGS sınavına girecek. Zaman yaklaştıkça öğrencilerin üzerindeki endişe, kaygı, stres ve baskı da artıyor. Ancak bu zorlu süreçte öğrenciye düşen pay kadar, ailelerin de büyük sorumlulukları var. BAMDER Kişilik ve Şahsiyet Eğitimcisi Zehra Meral Dinçşahin, sınav döneminde ailelerin çocukları ile iş birliği içinde olması gerektiğine dikkat çekiyor. İşte sınava sayılı günler kala aileler ve çocuklar için, başarı reçetesi…

Sınav başarısı değil hayat başarısı önemlidir
“Sınav stresini yenmede çocuk için en büyük destekçi önce ailesidir” diyen Dinçşahin; “Çocukların yaşam boyu onlara yol gösteren en önemli rehberleri anne ve babalarıdır. Anne ve babanın çocukları ile iletişimde olmaları, özellikle bu kısa dönem içinde sadece sınav hakkında değil, ileriye dönük hedefler ve olumlu örnekler üzerine konuşmaları gerekiyor. Çocuklarımızı sınav için morallendirirken, hayatlarını tek bir sınava endekslemelerine neden olacak, sınavı sonraki hayatlarının tek belirleyicisi olarak gösterecek konuşmalardan da uzak durulmalı. Bu duygunun aksini düşünen çocuk, üzerinde büyük bir baskı ve sorumluluk hissediyor. Bu yük ve sorumlulukla sınava girdiğindeyse yapamazsam endişesine kapılıp başarısız oluyor” diyor.

Annenin düşüncesini çocuk hisseder!
“Anne ve çocuk arasındaki duygusal bağ daha anne karnındayken başlıyor. Çocuğunuzun yapamayacağını düşünmeniz bile bu duygunun çocuğunuza geçmesine yetiyor. “Yaptın mı?” veya “Yapabildin mi?” şeklindeki sorular, ya da başkalarıyla karşılaştırmalar, kafanızdaki düşünceleri ortaya koyuyor ve bu olumsuz düşünceler çocuğunuzu başarısızlığa itiyor” diyen Zehra Meral Dinçşahin, aileleri uyarıyor; “Çocuklara bu dönemde asla sen yapamazsın dememeli. Onlara yapabileceklerini ifade etmek çok önemli. Çocukların zihin hücrelerinden “ben yaparsam olur” düşünceleri geçmesi gerekiyor. Sınav öncesi sakinleşmek için sürekli ben yaparsam olur cümlesini tekrar etmek , öğrencileri olumsuz düşüncelerden kurtararak sınava odaklanmalarını kolaylaştırır. Aile içerisindeki huzursuzluk, kopukluk çocuğu etkileyeceği için anne ve babalar bu süreç içerisinde tavır ve davranışlarına özellikle dikkat etmeli. Anne babaların çocuklarına olan ilgilerini sadece ders üzerinde değil, farklı konular üzerine de yoğunlaştırmaları gerekiyor. Sınav döneminde çocukların ilgi alaka ve aslında sevgi ihtiyacı artıyor. Sınav sonucu ne olursa olsun manevi destek alacağını bilmek, kendine sevgi ve saygı duyulduğunu hissetmek çocukları daha başarılı kılacaktır.”

Olumsuz düşüncelerden uzak tutan en iyi ilaç, nefes antrenmanı
BAMDER Kişilik ve Şahsiyet Eğitimcisi Zehra Meral Dinçşahin, “Dikkatini vererek anı yaşayan çocuk, geçmiş ve gelecek kaygılarından uzaklaştığı için stres ve endişeden de uzaklaşıyor” diyor ve ekliyor: “Anı yaşamak için tavsiyemiz gün içerisinde dikkatlerinin dağıldığını fark ettikleri anda çocuğun derin bir nefes alarak, bulunduğu An’a ya da ne iş yapıyorsa ona yönelmesini öneriyoruz. Bunun için sık sık nefes antrenmanı yapmaları gerekiyor. Sınav anında derin bir nefes alıp soruları okumaya başlaması çocuğun odağını ve dikkatini toplamasını kolaylaştıracaktır.”

Ailece, TV ve sosyal medyadan uzaklaşmalı
Öğrencilerin özellikle sınav anında en zorlandıkları şey, dikkat dağınıklığı. Dikkat dağınıklığı ile beraberinde gelen soruyu okuyup anlayamama, şıkları okuyup doğru karar verememe gibi birçok sorun da peşi sıra geliyor. Yaşanan dikkat dağınıklığının en büyük sebeplerinden biri de zihnin dolu olması ve An’a odaklanma problemi. Bu sorunun ilacı ise, çocukların uyumadan en az 2 saat önce televizyondan, bilgisayardan ve sosyal medyadan uzak kalması. Çünkü zihin uyumadan önce neyle meşgul ise gün içerisinde o şekilde ilerliyor. Zihni boşaltmak, dikkat ve odaklanmanın en temel kuralı. Zihin ne kadar boş ve sade olursa An’a odaklanması o derece kolaylaşır. Fakat bu süreçte çocuğu yalnız bırakmamak gerekir. Bu nedenle, ailelerin de televizyon, cep telefonu gibi bağlarından kurtulmaları ve çocukları ile gözden iletişim kurarak, dikkatini toplamasına yardımcı olmaları gerekiyor. Özetle, daha yakın bir iletişimde olunması önemli. Aileler, çocuklarına olan sevgilerinin bu sınava bağlı olmadığını onlara hissettirmeli ve sonuç ne olursa olsun onun yanında olduklarını belirtmeli. Bu koşulsuz sevgi duygusu, onun kendisine olan güven duygusunu besleyecektir.

Son hafta ders yok, hedefler ve iddialar var!
“Ebeveynler çocuklarına ders çalışmaları için sürekli baskı yaptıklarında bunun onlar üzerinde olumlu bir etkisi görülmediği, çoğu ailenin deneyimlediği bir durum. Sınavın yaklaştığı şu son günlerde derslere sistem ve düzen dahilinde aralar vermekte fayda var. Bu aralarda da sevdiği bir işle meşgul olması sağlanabilir. Çünkü çocuğa sürekli ders konusunda hatırlatma yapılması onlarda “zorunlu olan şeye karşı durma” halini ortaya çıkarabilir. Bu da daha ileriki zamanlar için de derse karşı isteksizlik duyma hissini tetikleyebilir. Bu sebeple, son günlerde çocuğa ders çalışmayı değil hedeflerini, iddialarını ve yapabileceklerini, sınavın başkaları ile değil kendileri ile olduğunu hatırlatmak gerekiyor.”

> Sınav öncesi son uyarı: Sosyal Medya Diyeti

LGS sınavına geri sayım başladı. BAMDER (Başarıyı Artırma Merkezi Derneği) Kişilik ve Şahsiyet Eğitimcisi Zehra Meral Dinçşahin, sınava sadece çocukların değil ailelerin de hazırlanması gerektiğini ve ailelerin çocuklarıyla işbirliği içerisinde olması gerektiğini söylüyor.

zehra_meral_dincsahinEn önemli uyarısı ise; sınava kadar TV’den ve sosyal medyadan ailece uzak durulması gerektiği. Sosyal medya diyeti yapılmalı, birlikte vakit geçirmeli, hedefe yönelik sohbetler edilmeli, olumlu telkinler tekrarlanmalı. Sevgi ve ilgi, stres gidermek için tek ilaç.
Bu hafta sonu yüz binlerce ortaokul öğrencisi LGS sınavına girecek. Zaman yaklaştıkça öğrencilerin üzerindeki endişe, kaygı, stres ve baskı da artıyor. Ancak bu zorlu süreçte öğrenciye düşen pay kadar, ailelerin de büyük sorumlulukları var. BAMDER Kişilik ve Şahsiyet Eğitimcisi Zehra Meral Dinçşahin, sınav döneminde ailelerin çocukları ile iş birliği içinde olması gerektiğine dikkat çekiyor. İşte sınava sayılı günler kala aileler ve çocuklar için, başarı reçetesi…

Sınav başarısı değil hayat başarısı önemlidir
“Sınav stresini yenmede çocuk için en büyük destekçi önce ailesidir” diyen Dinçşahin; “Çocukların yaşam boyu onlara yol gösteren en önemli rehberleri anne ve babalarıdır. Anne ve babanın çocukları ile iletişimde olmaları, özellikle bu kısa dönem içinde sadece sınav hakkında değil, ileriye dönük hedefler ve olumlu örnekler üzerine konuşmaları gerekiyor. Çocuklarımızı sınav için morallendirirken, hayatlarını tek bir sınava endekslemelerine neden olacak, sınavı sonraki hayatlarının tek belirleyicisi olarak gösterecek konuşmalardan da uzak durulmalı. Bu duygunun aksini düşünen çocuk, üzerinde büyük bir baskı ve sorumluluk hissediyor. Bu yük ve sorumlulukla sınava girdiğindeyse yapamazsam endişesine kapılıp başarısız oluyor” diyor.

Annenin düşüncesini çocuk hisseder!
“Anne ve çocuk arasındaki duygusal bağ daha anne karnındayken başlıyor. Çocuğunuzun yapamayacağını düşünmeniz bile bu duygunun çocuğunuza geçmesine yetiyor. “Yaptın mı?” veya “Yapabildin mi?” şeklindeki sorular, ya da başkalarıyla karşılaştırmalar, kafanızdaki düşünceleri ortaya koyuyor ve bu olumsuz düşünceler çocuğunuzu başarısızlığa itiyor” diyen Zehra Meral Dinçşahin, aileleri uyarıyor; “Çocuklara bu dönemde asla sen yapamazsın dememeli. Onlara yapabileceklerini ifade etmek çok önemli. Çocukların zihin hücrelerinden “ben yaparsam olur” düşünceleri geçmesi gerekiyor. Sınav öncesi sakinleşmek için sürekli ben yaparsam olur cümlesini tekrar etmek , öğrencileri olumsuz düşüncelerden kurtararak sınava odaklanmalarını kolaylaştırır. Aile içerisindeki huzursuzluk, kopukluk çocuğu etkileyeceği için anne ve babalar bu süreç içerisinde tavır ve davranışlarına özellikle dikkat etmeli. Anne babaların çocuklarına olan ilgilerini sadece ders üzerinde değil, farklı konular üzerine de yoğunlaştırmaları gerekiyor. Sınav döneminde çocukların ilgi alaka ve aslında sevgi ihtiyacı artıyor. Sınav sonucu ne olursa olsun manevi destek alacağını bilmek, kendine sevgi ve saygı duyulduğunu hissetmek çocukları daha başarılı kılacaktır.”

Olumsuz düşüncelerden uzak tutan en iyi ilaç, nefes antrenmanı
BAMDER Kişilik ve Şahsiyet Eğitimcisi Zehra Meral Dinçşahin, “Dikkatini vererek anı yaşayan çocuk, geçmiş ve gelecek kaygılarından uzaklaştığı için stres ve endişeden de uzaklaşıyor” diyor ve ekliyor: “Anı yaşamak için tavsiyemiz gün içerisinde dikkatlerinin dağıldığını fark ettikleri anda çocuğun derin bir nefes alarak, bulunduğu An’a ya da ne iş yapıyorsa ona yönelmesini öneriyoruz. Bunun için sık sık nefes antrenmanı yapmaları gerekiyor. Sınav anında derin bir nefes alıp soruları okumaya başlaması çocuğun odağını ve dikkatini toplamasını kolaylaştıracaktır.”

Ailece, TV ve sosyal medyadan uzaklaşmalı
Öğrencilerin özellikle sınav anında en zorlandıkları şey, dikkat dağınıklığı. Dikkat dağınıklığı ile beraberinde gelen soruyu okuyup anlayamama, şıkları okuyup doğru karar verememe gibi birçok sorun da peşi sıra geliyor. Yaşanan dikkat dağınıklığının en büyük sebeplerinden biri de zihnin dolu olması ve An’a odaklanma problemi. Bu sorunun ilacı ise, çocukların uyumadan en az 2 saat önce televizyondan, bilgisayardan ve sosyal medyadan uzak kalması. Çünkü zihin uyumadan önce neyle meşgul ise gün içerisinde o şekilde ilerliyor. Zihni boşaltmak, dikkat ve odaklanmanın en temel kuralı. Zihin ne kadar boş ve sade olursa An’a odaklanması o derece kolaylaşır. Fakat bu süreçte çocuğu yalnız bırakmamak gerekir. Bu nedenle, ailelerin de televizyon, cep telefonu gibi bağlarından kurtulmaları ve çocukları ile gözden iletişim kurarak, dikkatini toplamasına yardımcı olmaları gerekiyor. Özetle, daha yakın bir iletişimde olunması önemli. Aileler, çocuklarına olan sevgilerinin bu sınava bağlı olmadığını onlara hissettirmeli ve sonuç ne olursa olsun onun yanında olduklarını belirtmeli. Bu koşulsuz sevgi duygusu, onun kendisine olan güven duygusunu besleyecektir.

Son hafta ders yok, hedefler ve iddialar var!
“Ebeveynler çocuklarına ders çalışmaları için sürekli baskı yaptıklarında bunun onlar üzerinde olumlu bir etkisi görülmediği, çoğu ailenin deneyimlediği bir durum. Sınavın yaklaştığı şu son günlerde derslere sistem ve düzen dahilinde aralar vermekte fayda var. Bu aralarda da sevdiği bir işle meşgul olması sağlanabilir. Çünkü çocuğa sürekli ders konusunda hatırlatma yapılması onlarda “zorunlu olan şeye karşı durma” halini ortaya çıkarabilir. Bu da daha ileriki zamanlar için de derse karşı isteksizlik duyma hissini tetikleyebilir. Bu sebeple, son günlerde çocuğa ders çalışmayı değil hedeflerini, iddialarını ve yapabileceklerini, sınavın başkaları ile değil kendileri ile olduğunu hatırlatmak gerekiyor.”

Son Güncelleme: Cuma, 01 Haziran 2018 10:39

Gösterim: 1602

Eğitim kurumlarının hijyene ve öğrencilerin sağlığına verdiği değer, en az eğitim kalitesi, eğitimci kadrosu ve sunduğu fiziki şartlar kadar önemli… Öğrencilerin günün önemli bir kısmını geçirdikleri okulun hijyen standartlarına uymaması, çocuklar ve aileleri için tehlikeli sonuçlara yol açabiliyor. 

cocuk_saglikUzmanlar, ailelere her şeyden önce seçecekleri okulun, hijyenik olup olmadığını ve çocukları için sağlıklı bir ortam sunabilme yeteneğini sorgulamasını öneriyor. Okullar ise çocuklar için sağladıkları hijyenik ve sağlıklı ortamı, bağımsız ve uzman bir firma tarafından sağlanan denetim ve analiz programları ile belgeleyerek velilerin sorularına ve endişelerine cevap verebiliyor.
“Çocuğum salgın hastalığa yakalanıp, okulundan geri kalacak diye ödüm kopuyor!”
Bu söz son günlerde, okul ya da kreşe gidecek yaşta çocuğu olan anne-babaların dilinden düşmüyor. Gerçekten de ailelerin okulların açılmasıyla birlikte yaşadıkların en önemli sıkıntıların başında, çocuklarının sıkça hastalanması ve bulaşma kaynaklı hastalıklar nedeniyle devamsızlık yapmak zorunda kalmaları geliyor. Üstelik çocukların getirdikleri mikroplar nedeniyle ev halkı da bir türlü hastalıktan kurtulamıyor!
Çocukların, ailelerinin ve eğitimcilerin sağlığını korumak, aynı zamanda büyük rakamlara ulaşan ilaç ve tedavi giderlerini azaltarak, aile bütçesine ve ülke sağlık harcamalarını düşürmek yoluyla ekonomiye katkıda bulunmak anlamına geliyor.
Hijyenik bir okula gitmek her çocuğun hakkı!
Kişisel temizlik davranışlarının kazanılamaması ya da hijyenik olmayan çevre koşulları, çocukların hastalanmasına neden oluyor. Bulaşıcı hastalığı olan bir çocuk, hastalığını, okuldaki diğer öğrencilere, temas ettiği yüzeyler ve soluduğu hava ile kolayca bulaştırabiliyor. Bunu önlemek için okullarda lavabo ve tuvalet, sınıf, spor salonu ve diğer ortak kullanım alanlarının etkili ve modern yöntemlerle hijyenik hale getirilmesi gerekiyor.
Özel ve devlet okullarında catering hizmeti veren firmaların sayısı hızla artarken, öğrencilere dağıtılan yemekler beraberinde hijyen ve gıda güvenliği sorununu da gündeme getiriyor. Güvenli beslenmenin, çocukların zihin ve fiziksel gelişimi üzerinde son derece önemli olduğu düşünüldüğünde, yiyeceklerin bulaşmalardan korunarak hazırlanması büyük önem taşıyor. Acaba çocuklarımız okullarında güvenli gıdaya ulaşabiliyor mu? Sağlıklı olmak ve sağlıkla büyümek için tüketilen gıdalar acaba çocuklarımızın sağlığını tehdit mi ediyor?
Bununla birlikte okullardaki hijyen standartlarına uygun olmayan havuz, havuz denge tankları, duşlar, su depoları, yangın söndürme hatları, merkezi soğutma sistemleri, split klimalar ve su sebilleri çocuklar için en riskli noktalardır. Özellikle doğru hijyen şartlarının sağlanmadığı havuzlar çok fazla sayıda cilt rahatsızlıkları ve orta kulak iltihabı gibi problemleri beraberinde getiriyor. Havalandırma ve su sistemlerinden, ciddi bir akciğer enfeksiyonu olan lejyoner hastalığına neden olabilecek risklerin yayılma ihtimali söz konusudur.
Öte yandan servis araçlarının, çocuk temas alanları ve ortam havasının hijyeni de dikkat edilmesi gereken bir başka konu… Kullanılan araçların ve servis personellerinin çocukların güvenli transferi için belirlenen yasal şartlara uygunluğunun kontrol edilmesi gerekiyor. Ayrıca servis sisteminin sürekli kontrolünü sağlayan diğer güvenlik sistemlerinin de mevcut ve kullanımda olduğunun teyit edilmesi önem taşıyor.

“Objektif, bağımsız ve uzman bir gözle risk yönetimi sağlanmalı”
Diversey Consulting Portföy Geliştirme ve Saha Operasyonları Yöneticisi Ödül Özdamar, pek çok okulun kendi bünyesinde kurduğu departman ve kendi personeliyle sistemi yürütmeye ve kontrol etmeye çalıştığını ancak bu çalışmaların çoğu zaman yetersiz kaldığını ve objektif olamadığını belirterek, “Bu şekilde yapılan kontroller maalesef çoğu zaman kâğıt üzerinde kalabiliyor. Oysaki, objektif değerlendirme açısından denetimlerin ve eğitimlerin bağımsız, deneyimli ve uzman bir kuruluş tarafından yapılmasında büyük fayda olacaktır. Denetim Uzmanı arkada ne olup bittiğine bakmalı, mutfağa kantine girmeli, tarafsız bir gözle şartları incelemeli ve koşulların çocuklarımız için uygun olup olmadığını değerlendirmelidir. Bu konuda hizmeti alan taraf olan ebeveynlerin de denetleme ve eğitimin bağımsız bir şirket tarafından verilmesi yönünde ısrar etmesi, okullardaki hijyen uygulamalarının geliştirilmesi açısından son derece yararlı olacaktır” şeklinde konuştu.
Diversey Consulting olarak, Hijyenik Okul projesini yürüttüklerini ve hijyenik-güvenli gıdaya erişim, hijyenik bina koşullarına erişim, hijyenik ve güvenli servis araç hizmetine erişim ve lejyonella risklerinin yönetildiği hijyenik ortama erişim gibi farklı başlıklar altında denetim modülleri olduğunu vurgulayan Özdamar sözlerine şöyle devam etti: “Diversey Consulting, analiz edilebilir veri toplama, hızlı raporlama, kolay ulaşılabilirlik ve denetim alanında daha esnek ve daha hızlı çözümler sunmak amacıyla elektronik mobil raporlama programı I-MAP sistemini geliştirmiştir. Uluslararası inovasyon ödülüne sahip program ile, denetimler el bilgisayarları ile yapılıyor ve işletmeler tüm denetim sonuçlarına, raporları sisteme yüklendikten sonra kısa zaman içinde, kendilerine verilen özel kullanıcı bilgileri ile ulaşabiliyor. Bu şekilde, tüm lokasyonlarına ait tüm bulguları fotoğraflı ve detaylı açıklamaları ile görebiliyor ve aksiyonlarını bu çerçevede daha doğru şekilde alabiliyor, zaman içerisinde gelişimini izleyebiliyor...”

> Okullar ne kadar hijyenik ve güvenli?

Eğitim kurumlarının hijyene ve öğrencilerin sağlığına verdiği değer, en az eğitim kalitesi, eğitimci kadrosu ve sunduğu fiziki şartlar kadar önemli… Öğrencilerin günün önemli bir kısmını geçirdikleri okulun hijyen standartlarına uymaması, çocuklar ve aileleri için tehlikeli sonuçlara yol açabiliyor. 

cocuk_saglikUzmanlar, ailelere her şeyden önce seçecekleri okulun, hijyenik olup olmadığını ve çocukları için sağlıklı bir ortam sunabilme yeteneğini sorgulamasını öneriyor. Okullar ise çocuklar için sağladıkları hijyenik ve sağlıklı ortamı, bağımsız ve uzman bir firma tarafından sağlanan denetim ve analiz programları ile belgeleyerek velilerin sorularına ve endişelerine cevap verebiliyor.
“Çocuğum salgın hastalığa yakalanıp, okulundan geri kalacak diye ödüm kopuyor!”
Bu söz son günlerde, okul ya da kreşe gidecek yaşta çocuğu olan anne-babaların dilinden düşmüyor. Gerçekten de ailelerin okulların açılmasıyla birlikte yaşadıkların en önemli sıkıntıların başında, çocuklarının sıkça hastalanması ve bulaşma kaynaklı hastalıklar nedeniyle devamsızlık yapmak zorunda kalmaları geliyor. Üstelik çocukların getirdikleri mikroplar nedeniyle ev halkı da bir türlü hastalıktan kurtulamıyor!
Çocukların, ailelerinin ve eğitimcilerin sağlığını korumak, aynı zamanda büyük rakamlara ulaşan ilaç ve tedavi giderlerini azaltarak, aile bütçesine ve ülke sağlık harcamalarını düşürmek yoluyla ekonomiye katkıda bulunmak anlamına geliyor.
Hijyenik bir okula gitmek her çocuğun hakkı!
Kişisel temizlik davranışlarının kazanılamaması ya da hijyenik olmayan çevre koşulları, çocukların hastalanmasına neden oluyor. Bulaşıcı hastalığı olan bir çocuk, hastalığını, okuldaki diğer öğrencilere, temas ettiği yüzeyler ve soluduğu hava ile kolayca bulaştırabiliyor. Bunu önlemek için okullarda lavabo ve tuvalet, sınıf, spor salonu ve diğer ortak kullanım alanlarının etkili ve modern yöntemlerle hijyenik hale getirilmesi gerekiyor.
Özel ve devlet okullarında catering hizmeti veren firmaların sayısı hızla artarken, öğrencilere dağıtılan yemekler beraberinde hijyen ve gıda güvenliği sorununu da gündeme getiriyor. Güvenli beslenmenin, çocukların zihin ve fiziksel gelişimi üzerinde son derece önemli olduğu düşünüldüğünde, yiyeceklerin bulaşmalardan korunarak hazırlanması büyük önem taşıyor. Acaba çocuklarımız okullarında güvenli gıdaya ulaşabiliyor mu? Sağlıklı olmak ve sağlıkla büyümek için tüketilen gıdalar acaba çocuklarımızın sağlığını tehdit mi ediyor?
Bununla birlikte okullardaki hijyen standartlarına uygun olmayan havuz, havuz denge tankları, duşlar, su depoları, yangın söndürme hatları, merkezi soğutma sistemleri, split klimalar ve su sebilleri çocuklar için en riskli noktalardır. Özellikle doğru hijyen şartlarının sağlanmadığı havuzlar çok fazla sayıda cilt rahatsızlıkları ve orta kulak iltihabı gibi problemleri beraberinde getiriyor. Havalandırma ve su sistemlerinden, ciddi bir akciğer enfeksiyonu olan lejyoner hastalığına neden olabilecek risklerin yayılma ihtimali söz konusudur.
Öte yandan servis araçlarının, çocuk temas alanları ve ortam havasının hijyeni de dikkat edilmesi gereken bir başka konu… Kullanılan araçların ve servis personellerinin çocukların güvenli transferi için belirlenen yasal şartlara uygunluğunun kontrol edilmesi gerekiyor. Ayrıca servis sisteminin sürekli kontrolünü sağlayan diğer güvenlik sistemlerinin de mevcut ve kullanımda olduğunun teyit edilmesi önem taşıyor.

“Objektif, bağımsız ve uzman bir gözle risk yönetimi sağlanmalı”
Diversey Consulting Portföy Geliştirme ve Saha Operasyonları Yöneticisi Ödül Özdamar, pek çok okulun kendi bünyesinde kurduğu departman ve kendi personeliyle sistemi yürütmeye ve kontrol etmeye çalıştığını ancak bu çalışmaların çoğu zaman yetersiz kaldığını ve objektif olamadığını belirterek, “Bu şekilde yapılan kontroller maalesef çoğu zaman kâğıt üzerinde kalabiliyor. Oysaki, objektif değerlendirme açısından denetimlerin ve eğitimlerin bağımsız, deneyimli ve uzman bir kuruluş tarafından yapılmasında büyük fayda olacaktır. Denetim Uzmanı arkada ne olup bittiğine bakmalı, mutfağa kantine girmeli, tarafsız bir gözle şartları incelemeli ve koşulların çocuklarımız için uygun olup olmadığını değerlendirmelidir. Bu konuda hizmeti alan taraf olan ebeveynlerin de denetleme ve eğitimin bağımsız bir şirket tarafından verilmesi yönünde ısrar etmesi, okullardaki hijyen uygulamalarının geliştirilmesi açısından son derece yararlı olacaktır” şeklinde konuştu.
Diversey Consulting olarak, Hijyenik Okul projesini yürüttüklerini ve hijyenik-güvenli gıdaya erişim, hijyenik bina koşullarına erişim, hijyenik ve güvenli servis araç hizmetine erişim ve lejyonella risklerinin yönetildiği hijyenik ortama erişim gibi farklı başlıklar altında denetim modülleri olduğunu vurgulayan Özdamar sözlerine şöyle devam etti: “Diversey Consulting, analiz edilebilir veri toplama, hızlı raporlama, kolay ulaşılabilirlik ve denetim alanında daha esnek ve daha hızlı çözümler sunmak amacıyla elektronik mobil raporlama programı I-MAP sistemini geliştirmiştir. Uluslararası inovasyon ödülüne sahip program ile, denetimler el bilgisayarları ile yapılıyor ve işletmeler tüm denetim sonuçlarına, raporları sisteme yüklendikten sonra kısa zaman içinde, kendilerine verilen özel kullanıcı bilgileri ile ulaşabiliyor. Bu şekilde, tüm lokasyonlarına ait tüm bulguları fotoğraflı ve detaylı açıklamaları ile görebiliyor ve aksiyonlarını bu çerçevede daha doğru şekilde alabiliyor, zaman içerisinde gelişimini izleyebiliyor...”

Son Güncelleme: Çarşamba, 05 Şubat 2020 13:26

Gösterim: 1337

"Sinemaya Gitmeyen Öğrenci Kalmasın" projesi kapsamında gelecek yıl Türkiye genelinde bir milyon öğrenci, beyaz perdenin "büyülü" dünyasıyla buluşturulacak.

 

sinema_ogrenciler_mebKültür ve Turizm Bakanlığınca başlatılan "Sinemaya Gitmeyen Öğrenci Kalmasın" projesi kapsamında gelecek yıl Türkiye genelinde bir milyon öğrenci, beyaz perdenin "büyülü" dünyasıyla tanışacak.
Bakanlık yetkililerinden alınan bilgiye göre, bu yıl başlayan proje kapsamında, pilot bölge olarak belirlenen Ankara ve 25 ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı 45 okulda öğrenim gören ve çoğunluğunu hiç sinemaya gitmemiş çocukların oluşturduğu 8 bin öğrenci, Sinema Genel Müdürlüğü salonunda gösterilen filmleri izleme fırsatı buldu.
Düzenlenen etkinlikle Ankara'nın ilçelerinde öğrenim gören okul öncesi, ilk ve ortaokul öğrencileri beyaz perdenin "büyülü" dünyası ile tanışıp, keyifli zaman geçirdi.
Bu kapsamda, Türk sinema tarihinin ilk ve tek Türk-Japon ortak yapımı "Ertuğrul 1890" filmi, öğrencilerin en çok beğendiği film oldu.

 

Mutluluğu mektuplara yansıttılar
Film gösterimlerinde çocukların sosyal ve kültürel gelişimine katkı sağlanması da amaçlanıyor. İlk kez sinemaya giden öğrenciler, yaşadıkları mutluluk ve heyecanı, Bakanlığa gönderdikleri mektuplara yansıttı.
Büyük ilgiyle karşılanan ve geleceğin sinema severlerini oluşturma noktasında önemli bir görevi yerine getiren projenin, Kültür ve Turizm Bakanlığınca 2017'de Milli Eğitim Bakanlığı ve Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği iş birliğiyle tüm Türkiye'ye yayılması ve bu kapsamda bir milyon çocuğun sinema ile buluşturulması hedefleniyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ile Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın dün imzaladıkları iş birliği protokolüyle iki Bakanlık tarafından öğrencilere yönelik yeni faaliyetler de gerçekleştirilecek.


> Sinema salonları bir milyon öğrenciyi ağırlayacak

"Sinemaya Gitmeyen Öğrenci Kalmasın" projesi kapsamında gelecek yıl Türkiye genelinde bir milyon öğrenci, beyaz perdenin "büyülü" dünyasıyla buluşturulacak.

 

sinema_ogrenciler_mebKültür ve Turizm Bakanlığınca başlatılan "Sinemaya Gitmeyen Öğrenci Kalmasın" projesi kapsamında gelecek yıl Türkiye genelinde bir milyon öğrenci, beyaz perdenin "büyülü" dünyasıyla tanışacak.
Bakanlık yetkililerinden alınan bilgiye göre, bu yıl başlayan proje kapsamında, pilot bölge olarak belirlenen Ankara ve 25 ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı 45 okulda öğrenim gören ve çoğunluğunu hiç sinemaya gitmemiş çocukların oluşturduğu 8 bin öğrenci, Sinema Genel Müdürlüğü salonunda gösterilen filmleri izleme fırsatı buldu.
Düzenlenen etkinlikle Ankara'nın ilçelerinde öğrenim gören okul öncesi, ilk ve ortaokul öğrencileri beyaz perdenin "büyülü" dünyası ile tanışıp, keyifli zaman geçirdi.
Bu kapsamda, Türk sinema tarihinin ilk ve tek Türk-Japon ortak yapımı "Ertuğrul 1890" filmi, öğrencilerin en çok beğendiği film oldu.

 

Mutluluğu mektuplara yansıttılar
Film gösterimlerinde çocukların sosyal ve kültürel gelişimine katkı sağlanması da amaçlanıyor. İlk kez sinemaya giden öğrenciler, yaşadıkları mutluluk ve heyecanı, Bakanlığa gönderdikleri mektuplara yansıttı.
Büyük ilgiyle karşılanan ve geleceğin sinema severlerini oluşturma noktasında önemli bir görevi yerine getiren projenin, Kültür ve Turizm Bakanlığınca 2017'de Milli Eğitim Bakanlığı ve Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği iş birliğiyle tüm Türkiye'ye yayılması ve bu kapsamda bir milyon çocuğun sinema ile buluşturulması hedefleniyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ile Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın dün imzaladıkları iş birliği protokolüyle iki Bakanlık tarafından öğrencilere yönelik yeni faaliyetler de gerçekleştirilecek.


Son Güncelleme: Perşembe, 24 Kasım 2016 13:52

Gösterim: 2714


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.