Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlayan aşçılık sektörü, Türkiye’de her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırıyor.

150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlayan aşçılık sektörü, Türkiye’de her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırıyor.




Uğur Alparslan / İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

OKULLARDA VE ÜNİVERSİTELERDE DAHA İYİ EĞİTİMLER VERİLMELİ

1997 yılında kurulan İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği’nin (İSPAD) yaklaşık 900 ile 1000 üyesi bulunduğunu belirten İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Alparslan dernek olarak yaptıkları çalışmalarla ilgili şunları söyledi: “İSPAD, Türkiye Aşçılar Federasyonu üyesi ve mesleki eğitime yönelik, yeni tadları ve uygulamalarını desteklemek ve geliştirmek amacıyla aktivitelerini gerçekleştiren profesyonel bir dernektir. Derneğimiz, Türk mutfağını ve yemek kültürünü tanıtıcı ve zenginleştirici çalışmalar yapmak. Meslek içi eğitim faaliyetlerinde bulunarak üyelerimizin bilgi, görgü ve tecrübelerini artırmak. Aşçılarımızı uluslararası aşçılar statüsüne kavuşturmak için çalışmalar yapmak ve Türk mutfağının gelişimine katkıda bulunmak. Kişilerin bilgi ve becerilerinin artırılması, hayat boyu eğitim, mesleki tecrübe ve yeterliliklerin kalitesinin artırılması, ülkeler arası aşçılığın teknolojik ve kurumsal değişikliklerinin bütünleştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmak. Mesleki eğitim kurumları ile işletmeler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesini sağlamak. İstihdam imkanlarının artırılmasını sağlamak gibi çalışmalarda bulunuyor.”

Dünya şartlarının her geçen gün değiştiğini, mutfak kültür ve teknolojisinin kendini devamlı olarak geliştirdiğini belirten Alparslan, “Değişen mutfak teknolojilerini kullanma ve adaptasyonu konusunda bilgi alışverişinde bulunarak uluslararası düzeyde profesyonel aşçıların yetişmesinin sağlanması bizim başlıca görevlerimiz olmalıdır. Gelecekte, Türk mutfağının dünyada en yaygın mutfaklar arasına girmesi için uluslararası düzeyde Türk aşçılarının yetiştirilmesi hedeflerimiz arasındadır. Bunun için her türlü birikim, tecrübe ve yetenekli kadro ve teknolojik altyapı aşçılık sektöründe mevcuttur” dedi.

Uğur Alparslan, 2000'li  yıllardan sonra ülke genelinde her kesim tarafından aşçılık mesleğinin popüler oluşundan dolayı, doktorundan, mimarından, bankacısından, devlet memurlarından bu mesleğe akımlar olduğunu ifade ederek, tam kesin olmamakla birlikte sektörde 150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlandığını belirtti. Sektörün statü olarak en alt pozisyondan en üst pozisyonuna binlerce kişiye ve ailesine iş imkanları sunduğunu söyleyen Alparslan, "Sektörde üniversite ve aşçılık okulu öğrencilerinin yanı sıra alaylı dediğimiz aşçı ve şeflerden oluşan gruplar mevcut. Sektörün popüler olmasından kaynaklı olarak açılan aşçılık okulları ve kurslarda var. Zaman zaman sektörde eleman açığı yaşanıyor. Kimi zaman kalifiye eleman bulmakta sıkıntı çeken işletmeler bulunuyor. Son zamanlardaki üniversiteler ve özel mutfak okullarındaki öğrencilere bu işin kolay olduğunu göstermeye çalışıyorlar ama okulda öğrendikleri ile gerçek mutfakta öğrendikleri işler ve eğitimler arasında farklılıklar söz konusu oluyor. Daha iyi eğitimler verilmeli hem okullarda hem de üniversitelerde. Çünkü bu mesleği öğrenmek isteyenler yapmalı aşçılık bir hobi olarak değil bir meslek yani sanat dalıdır" diye konuştu.

Sitare Baras / Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Genel Müdürü

MUTFAK EĞİTİMİ ALMAK KIYMETLİ BİR HAL ALDI

Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Genel Müdürü Sitare Baras, Türkiye’nin uluslararası akreditasyona sahip ilk profesyonel mutfak okulu MSA'nın  bu yıl 12. yaşını kutladığını dile getirerek, “Senelerin verdiği deneyimimizle ülkemizin yiyecek-içecek sektörüne, kişi ve kurumların ihtiyaçlarını anlayarak, tam donanımlı ve uluslararası geçerlilikte diploma sahibi genç profesyonel şef adayları kazandırıyoruz. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da parmak ısırtacak başarı hikayeleriyle, ülkemizi ve ülkemiz mutfağını temsil edecek vizyoner, işverenler tarafından ısrarla talep edilen yetkinlik ve donanımda, yaratıcı, yenilikçi şef adayları, girişimciler yetiştiriyoruz. Her yıl 750 genç şef adayı sektöre giriş yapıyor. Bugün mezunlarımızı yalnızca Türkiye'nin lider işletmelerinde değil, farklı ülkelerde, büyük mutfaklarda da kariyerlerine devam ederken görüyor, onları takip ediyor ve çok gururlanıyoruz” diye konuştu.

Sitare Baras, mezunlarının uluslararası temel profesyonel aşçılık bilgi ve birikimine sahip olarak mezun olduğunu; ancak sektörün doğası gereği Türkiye’de ve dünyada çeşitli otel ve restoranlarda komi (commis) pozisyonuyla işe başladıklarını belirtti. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırdığını belirten Baras, bu ihtiyacın aşçılık mesleğine yönelimi teşvik ederek mutfak eğitimi almanın kıymetli bir hal aldığını ifade etti. Ülkemizde aşçılık eğitiminin tanınması ile eğitimli ve dünya standartlarında kalifiye adayların da artmaya başladığını dile getiren Baras, şunları söyledi: "İnsanların doğru ve kaliteli yemek yemeye olan eğilimlerinin artması, Türk insanını gastronomiyi daha yakından takip etmeye, farklı ürünleri ve mutfakları keşfetmeye yönlendirdi. Türkiye’de sektör her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var."

Sektörde kalifiye eleman açığının yaşandığını kaydeden Baras, "Bu durum mesleki eğitim çalışmalarına gereken özen gösterildiği takdirde aşılabilir bir sorundur. Öncü kurumlar model alınarak yapılacak çalışmalar sektörün bu ihtiyacının giderilmesinde önemli bir adım olarak düşünülebilir" diye konuştu. Aşçılık mesleği yapmayı düşünenlere önerilerini de paylaşan Baras, şöyle konuştu: "Mesleğe atılmadan önce sektörü iyice araştırıp incelemeleri ve bu işi yapan insanlarla konuşmaları olur. Dışarıdan çok eğlenceli görünmesinin aksine; sebat ve uzun saatler çalıştırma gerektiren ve oldukça yorucu bir meslek. Bu işe baş koyuyorlar ise, kendilerini tamamen adamaları gerektiğini mutlaka bilmeliler" dedi.

Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök / Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı

GASTRONOMİ BÖLÜMLERİNE İHTİYAÇ ARTIYOR

Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök, Gastronomi Bölümü'nün, yiyecek-içecek endüstrisi ile ilgili tüm alanlarda bilgi birikimini artırmanın yanı sıra, uygulamalı eğitimin kalitesini uluslararası düzeye çıkarmayı, Gastronomi eğitiminde mükemmele ulaşmayı ve sektör ile işbirliğini daha da güçlendirerek ihtiyaç duyulan, vazgeçilmez niteliklere sahip mezunlar yetiştirmeyi hedeflediklerini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Gök, Türk mutfağını dört dönem müfredata alarak bir ilki gerçekleştiren Okan Gastronomi Bölümü'nün, eşsiz Türk Mutfağı lezzetlerini öğrencilerinin bilgilerine sunduğunu dile getirerek, "Yedi Bölge Türk Mutfağı ve Osmanlı Saray Mutfağı, dört dönem boyunca uzman aşçılar tarafından öğretiliyor. Fransız Mutfak Teknikleri, Dünya Mutfakları, Pastacılık ve İleri Pastacılık, Fırıncılık alanlarında da uygulama becerileri geliştiriliyor. Moleküler mutfak uygulamaları ve deneysel mutfak araştırmalarıyla pişirmenin bilimini derinlemesine öğreniyor.  Uygulamalı eğitimlerde Türk ve Dünya mutfağının yanında moleküler mutfak eğitimi ile öğrenciler yöresel, modern ve bilimsel pişirme tekniklerini bilerek mezun olmaktadır” diye konuştu.

Okan Gastronomi Bölümü'nün sektörle iç içe bir bölüm ve Türkiye’nin profesyonel işletmeleriyle işbirliğine sahip olduğunu ifade eden Yrd. Doç Dr. Gök, "Öğrencilerimiz iki ayrı staj yapmak zorundadır. Herbiri 60 iş günü ve farklı işletmelerde yapılması zorunludur. Ardından dördüncü sınıfın 2. yarısında yaklaşık 4 aylık süre boyunca Türkiye’nin en önemli yiyecek-içecek işletmelerinde yönetici asistanı olarak çalışarak okulunu bitirir. Biz bu sisteme “intern gastronomi” adını verdik. “Intern Gastronomi” programıyla, öğrenciler 8.yy’da sektörün önde gelen yiyecek içecek işletmelerinde kapsamlı eğitim görüyor” diye ifade etti.

Eskiye göre aşçıların eğitimli olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Gök, aşçılığın da aranan bir meslek ve prestijinin çok yüksek olduğunu belirtti. Yiyecek-İçecek sektörünün ülkemizde yeni yeni geliştiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök, "Yiyecek-içecek sektörünün büyümesine paralel olarak gastronomi bölümlerine de ihtiyaç artıyor. Ülkemizde gastronomi sektöründeki gelişmenin başlangıç aşamasında gastronomi bölümlerinin olması da çok önemli bir gelişme. Çünkü eğitimli gastronomlar bu sektörün ihtiyacı olan eleman ihtiyacını karşılayacaklar. Bu nedenle çok fazla mezuna ihtiyaç var. Ama bir sorun var, her okulun eğitim kalitesi aynı değil. Gastronomi eğitimi verecek akademisyenler henüz yok ve bu ihtiyacı başka alanlardan gelen hocalar, kendi alanlarına yönelik eğitimlere verdikleri için büyük bir sorun yaşanıyor" şeklinde konuştu. Sektörde işi bilen yani kalifiye eleman sıkıntısının yaşandığını belirten Gök, "Eğitimsiz elemanların oluşturduğu sorunlar işletmecileri çok yoruyor. Bu sıkıntılar bir anda giderilmeyecektir çünkü eğitim bir süreç ve bu süreci tamamlayan gastronomi bölümü mezunlarının sayısı çok az. Bu işi çok hızlı bir şekilde sertifika programları çözebilir. Bunun için de doğru sertifika programlarının hazırlandığı akademiler seçilmeli" dedi.

Yrd. Doç. Sibel Özilgen / Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı

ÖĞRENCİLERİMİZ MEZUN OLMADAN İŞ TEKLİFLERİ ALIYOR

Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Sibel Özilgen, 2003 yılında Tuğrul Şavkay tarafından kurulan Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünün Türkiye’de bu alanda dört yıllık lisans eğitimi veren ilk bölüm olmasının yanı sıra, yemeğin hazırlanışından sunumuna kadar bir sanat olduğu felsefesiyle dünyada Güzel Sanatlar Fakültesi çatısı altında bu alanda eğitim veren ilk program olma özelliğini taşıdığını belirtti. Programın temel amacının; yiyecek-içecek sektöründe ihtiyaç duyulan teorik ve pratik bilgi ve becerilerle donanmış, ulusal ve uluslararası alanda yiyecek-içecek sektöründe hizmet verebilecek şefler yetiştirmek olduğunu belirten Yrd. Doç. Sibel Özilgen, "Bölümümüzün bir diğer temel amacı da zengin Türk mutfak kültürünün akademik bir ortamda araştırılarak korunmasını sağlamak ve bu kültürü uluslararası alanda tanıtmaktır" dedi.

Öğrencilerinin ikinci ve üçüncü sınıfın sonunda her biri toplam 60 iş günü olmak üzere iki zorunlu staj yapması gerektiğini ifade eden Yrd. Doç. Sibel Özilgen, şunları söyledi: "Öğrenciler stajlarını yurt içinde veya yurt dışında beş yıldızlı otellerin yiyecek içecek bölümlerinde, restoranlarında veya standartları bölümümüzce belirlenen diğer restoranlarda yapabilmektedirler. İleride medya, yemek yazarlığı, yemek fotoğrafçılığı gibi alanlara yönelmek isteyen öğrencilerimiz, stajlarından birini dilerlerse televizyon, dergi veya yemek bloglarında yapabilme imkânına sahiptirler. Üniversitemiz ve bölümümüz endüstri ile çok yakın ilişkiler içinde çalışmaktadır. Bu nedenlerle öğrencilerimiz gerek staj yerlerini seçerlerken gerekse mezuniyet sonrası iş yerlerini seçerlerken oldukça avantajlı durumdadırlar." 

"Gastronomi ve Mutfak Sanatları gibi iki ayrı alanı aynı bünyede toplayan bölümümüz gerek eğitim programı gerekse geniş akademik kadrosuyla her iki alanda da donanımlı, kendisine güvenen, sorgulayan ve araştırmacı gençler yetiştiren program olma niteliğine sahiptir" diyen Yrd. Doç. Sibel Özilgen, bu özelliklerin her iki alanda da kariyer yapmak isteyenlerde olması gereken olmazsa olmaz özellikler olduğunu ifade etti. Yrd. Doç. Özilgen, sözlerine şöyle devam etti: "Programımızı başarı ile tamamlayan mezunlarımız ağırlıklı olarak ulusal ve uluslararası beş yıldızlı otellerin mutfak ekibinde veya yiyecek içecek bölümlerinde; restoranların mutfak ya da işletme kısımlarında, gıda işletmelerinin ürün geliştirme bölümlerinde (ARGE), yiyecek-içecek sektöründe eğitim veren kurumlarda ve görsel-basılı yayın kuruluşlarında aranan elemanlar arasındadırlar. Akademisyen olmak isteyen öğrencilerimiz de gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında başarı ile yüksek lisanslarına devam etmektedirler.” Yiyecek içecek sektöründe eğitimli, sektörü tanıyan servis elemanlarına ihtiyaç duyulduğunu belirten Yrd. Doç. Sibel Özilgen, bu konuda ilgili meslek yüksek okullarına çok iş düştüğünü de dile getirdi.

Doç. Dr. Nihal Doğan / Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mengen MYO Müdürü

ÖĞRENCİLER BELİRLİ BİR PUANA GÖRE ALINMALI

Türkiye’nin ilk önlisans düzeyinde okulu olmasıyla ismini duyuran Mengen Meslek Yüksekokulu, Bolu İli’nin “Aşçılar Diyarı” olarak bilinen Mengen İlçesi’nde 1997 yılında kuruldu. Bu okuldan mezun öğrenciler, dünyanın her yerinde çalışmakta, ülkemizi ve Türk Mutfağı’nı başarıyla temsil ediyor. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mengen MYO Müdürü Doç.Dr. Nihal Doğan, öğrencilere sağladıkları stajla ilgili şu bilgileri paylaştı: “Öğrencilerimizin, birinci sınıfın sonunda 60 iş günü mutfak ve ilgili bölümlerde yurtiçi veya yurtdışında zorunlu staj yapmaları ve başarılı olmaları şartı aranmaktadır. Öğrencinin sektörü tanımasını sağlamak, sektöre bakış açısını olumlu etkilemek, verimli ve etkili bir staj dönemi geçirmesini sağlamak amacı ile nitelikli yiyecek-içecek işletmeleri ve alanında uzman şefler öğretim elemanları tarafından belirlenmektedir. Stajları süresince öğrenciler, öğretim elemanları tarafından kontrol edilmekte ve değerlendirilmektedir.” Doç. Dr. Nihal Doğan, tüm mezunlarının istihdam sahibi olduğu aşçılık bölümünde okumak ve sektörde kariyer yapmak isteyen bireylerin, mutfağa ilgi duyan, planlama ve uygulama yeteneğine sahip, disiplinli, öğrenmeye istekli, tat alma ve koku alma duyuları gelişmiş, hayal gücü, yaratıcılığını kullanabilen, meraklı, araştırmacı, insan ilişkileri ve iletişim becerilerine sahip, yabancı dil bilen ve mesleki etik kuralları konusunda bilinçli olmaları gerektiğini söyledi.

Türkiye’de aşçılık/mutfak eğitimi; ortaöğretimde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, önlisans, lisans ve lisansüstü olarak üniversitelerde verilmekte olduğunu belirten Doç. Dr. Doğan, “Ayrıca meslek edindirme kursları ve kısa süreli özel kurslarda  da aşçılık eğitimi verildiğini görmekteyiz. Özellikle son beş yılda aşçılık eğitimi veren kurum sayısında oldukça ciddi bir artış olduğu gözlenmektedir” dedi. “Ülkemizde turizm, aşçılık, gastronomi ve mutfak sanatları bölümlerini içeren yükseköğretim kurumlarının hızlı artışına rağmen, sektörün nitelikli, belli alanlarda uzmanlaşmış ara eleman ihtiyacını karşılamada yetersiz kaldığı tespit edilmiştir” diyen Doğan, sektördeki sorunların giderilmesi ve aşçıların iyi bir eğitim ile mezun olabilmesi konusunda beş öneride bulundu: “Birincisi; eğitim sisteminin sektörün ihtiyacına göre planlanması gerekmektedir. İkincisi; aşçılık mesleği uygulamalı eğitimi gerektirdiğinden alt yapı ve fiziksel imkan açısından uygulama alanlarının, kullanılan araç ve gereçlerin sektörde kullanılan teknolojiye ve mesleğin özelliğine uygun olarak yapılandırılması gerekmektedir. Üçüncüsü; nitelikli, sektör ve mesleki deneyime sahip, alanındaki inovasyon çalışmalarını takip edebilme ve uygulayabilme bilgi ve becerisine sahip öğretim elemanı kadrosu oluşturularak aşçılık/mutfak/gastronomi bölümleri açılmalıdır. Dördüncüsü; öğrenciler belirli bir puana göre alınmalı ve kontenjanları uygulama dersleri göz önüne alınarak sınırlı olmalıdır. Beşincisi; mesleği tanıtan, teorik olarak edindiği bilgileri uygulamalarına imkan sağlayan staj dönemlerinin hem eğitim kurumu hem işletme bazında öğrencinin mesleki ve kişisel gelişimine katkı sağlayacak şekilde düzenlenmesi oldukça önemlidir.”

Eyüp Kemal Sevinç - Şef

AŞÇILIK MESLEĞİNDE DENEYİM, EĞİTİM VE ÖZVERİ ÖNEMLİ

Eyüp Kemal Sevinç, Türkiye’nin en ünlü ve başarılı şeflerinden biri. Lise eğitimini özel sebeplerden dolayı yarım bırakmak zorunda kalan Sevinç, aşçılık mesleği ile ilgili yaygın bir eğitim sisteminin olmaması dolayısıyla zorluk yaşadığını söyledi. Bir tek Mengen’deki aşçılık okulunun olduğunu dile getiren  Eyüp Kemal Sevinç, "Meslek liseleri vardı ama aşçılık üzerine eğitim veren yüksekokul veya başka bir okul yoktu. Aşçılık okulları bu kadar yaygın değildi, yaygın bir sistem yoktu. Daha sonra meslek hayatıma başladıktan sonra eğitimimi dışarıdan okuyarak tamamladım. İş hayatımda edindiğim tecrübeler mesleki alanda ilerlememe katkı sağladı" dedi.

Çevresinde hep aşçılar olduğu için, baba mesleği olan aşçılığı seçmeye karar verdiğini belirten Sevinç, şunları söyledi: "1991 yılında Borsa Lokantası’na girdim. Beyoğlu, Fenerbahçe ve Osmanbey, üç şubesinde de çalıştım. 1993 yılında Çırağan Palace Kempinski’ye geçtim. Holiday Inn Crown Plaza’da ve diğer başka yerlerde çalışarak edindiğim tecrübeler sayesinde bugünlere geldim. Bu işi meslek olarak yapmak isteyen gençlere tavsiyem şu, çok iyi bir meslek, hem maddi hem manevi. Dünyanın dört bir tarafında yapabileceğiniz bir meslek, sınırları olmayan bir meslek. Bir defa bu işi yaparken eğitimini almaları çok önemli çünkü eğitim sizi pratikleştiriyor, daha iyi gelişmenizi sağlıyor. Bir alt yapı oluşturuyor sizde. Ondan sonra zaten siz işi yaparken öğreniyorsunuz. Deneyim, eğitim ve özveri önemli. İyi bir yere gelmek istiyorsanız özveri şart. Bir şekilde kendinizden ödün vermek zorundasınız."

"Mesleğe başladığım ilk yıllarda, bizim yapmış olduğumuz iş, çok daha kaliteliydi. Ama bu kadar global değildi" diyen Sevinç, günümüzde ise çok daha globalleşmiş bir Türk mutfağı ve bir sektör gördüğünü ama kalitenin düştüğünü söyledi. Kaliteyi düşürmemek gerektiğini kaydeden Eyüp Kemal Sevinç, "Şu ana kadar yetişmiş olan her başarılı şefimiz kendi tecrübeleri ile bugünlere gelmiştir. Genç ve yetenekli nesilleri de bizler vereceğimiz kaliteli eğitimle başarıya ulaştıracağız" diye konuştu.

> Aşçılık Sektöründe kalifiye eleman sorunu yaşanıyor

150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlayan aşçılık sektörü, Türkiye’de her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırıyor.

150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlayan aşçılık sektörü, Türkiye’de her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırıyor.




Uğur Alparslan / İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

OKULLARDA VE ÜNİVERSİTELERDE DAHA İYİ EĞİTİMLER VERİLMELİ

1997 yılında kurulan İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği’nin (İSPAD) yaklaşık 900 ile 1000 üyesi bulunduğunu belirten İstanbul Profesyonel Aşçılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Alparslan dernek olarak yaptıkları çalışmalarla ilgili şunları söyledi: “İSPAD, Türkiye Aşçılar Federasyonu üyesi ve mesleki eğitime yönelik, yeni tadları ve uygulamalarını desteklemek ve geliştirmek amacıyla aktivitelerini gerçekleştiren profesyonel bir dernektir. Derneğimiz, Türk mutfağını ve yemek kültürünü tanıtıcı ve zenginleştirici çalışmalar yapmak. Meslek içi eğitim faaliyetlerinde bulunarak üyelerimizin bilgi, görgü ve tecrübelerini artırmak. Aşçılarımızı uluslararası aşçılar statüsüne kavuşturmak için çalışmalar yapmak ve Türk mutfağının gelişimine katkıda bulunmak. Kişilerin bilgi ve becerilerinin artırılması, hayat boyu eğitim, mesleki tecrübe ve yeterliliklerin kalitesinin artırılması, ülkeler arası aşçılığın teknolojik ve kurumsal değişikliklerinin bütünleştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmak. Mesleki eğitim kurumları ile işletmeler arasındaki işbirliğinin geliştirilmesini sağlamak. İstihdam imkanlarının artırılmasını sağlamak gibi çalışmalarda bulunuyor.”

Dünya şartlarının her geçen gün değiştiğini, mutfak kültür ve teknolojisinin kendini devamlı olarak geliştirdiğini belirten Alparslan, “Değişen mutfak teknolojilerini kullanma ve adaptasyonu konusunda bilgi alışverişinde bulunarak uluslararası düzeyde profesyonel aşçıların yetişmesinin sağlanması bizim başlıca görevlerimiz olmalıdır. Gelecekte, Türk mutfağının dünyada en yaygın mutfaklar arasına girmesi için uluslararası düzeyde Türk aşçılarının yetiştirilmesi hedeflerimiz arasındadır. Bunun için her türlü birikim, tecrübe ve yetenekli kadro ve teknolojik altyapı aşçılık sektöründe mevcuttur” dedi.

Uğur Alparslan, 2000'li  yıllardan sonra ülke genelinde her kesim tarafından aşçılık mesleğinin popüler oluşundan dolayı, doktorundan, mimarından, bankacısından, devlet memurlarından bu mesleğe akımlar olduğunu ifade ederek, tam kesin olmamakla birlikte sektörde 150.000'den fazla kişiye iş ve istihdam sağlandığını belirtti. Sektörün statü olarak en alt pozisyondan en üst pozisyonuna binlerce kişiye ve ailesine iş imkanları sunduğunu söyleyen Alparslan, "Sektörde üniversite ve aşçılık okulu öğrencilerinin yanı sıra alaylı dediğimiz aşçı ve şeflerden oluşan gruplar mevcut. Sektörün popüler olmasından kaynaklı olarak açılan aşçılık okulları ve kurslarda var. Zaman zaman sektörde eleman açığı yaşanıyor. Kimi zaman kalifiye eleman bulmakta sıkıntı çeken işletmeler bulunuyor. Son zamanlardaki üniversiteler ve özel mutfak okullarındaki öğrencilere bu işin kolay olduğunu göstermeye çalışıyorlar ama okulda öğrendikleri ile gerçek mutfakta öğrendikleri işler ve eğitimler arasında farklılıklar söz konusu oluyor. Daha iyi eğitimler verilmeli hem okullarda hem de üniversitelerde. Çünkü bu mesleği öğrenmek isteyenler yapmalı aşçılık bir hobi olarak değil bir meslek yani sanat dalıdır" diye konuştu.

Sitare Baras / Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Genel Müdürü

MUTFAK EĞİTİMİ ALMAK KIYMETLİ BİR HAL ALDI

Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Genel Müdürü Sitare Baras, Türkiye’nin uluslararası akreditasyona sahip ilk profesyonel mutfak okulu MSA'nın  bu yıl 12. yaşını kutladığını dile getirerek, “Senelerin verdiği deneyimimizle ülkemizin yiyecek-içecek sektörüne, kişi ve kurumların ihtiyaçlarını anlayarak, tam donanımlı ve uluslararası geçerlilikte diploma sahibi genç profesyonel şef adayları kazandırıyoruz. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da parmak ısırtacak başarı hikayeleriyle, ülkemizi ve ülkemiz mutfağını temsil edecek vizyoner, işverenler tarafından ısrarla talep edilen yetkinlik ve donanımda, yaratıcı, yenilikçi şef adayları, girişimciler yetiştiriyoruz. Her yıl 750 genç şef adayı sektöre giriş yapıyor. Bugün mezunlarımızı yalnızca Türkiye'nin lider işletmelerinde değil, farklı ülkelerde, büyük mutfaklarda da kariyerlerine devam ederken görüyor, onları takip ediyor ve çok gururlanıyoruz” diye konuştu.

Sitare Baras, mezunlarının uluslararası temel profesyonel aşçılık bilgi ve birikimine sahip olarak mezun olduğunu; ancak sektörün doğası gereği Türkiye’de ve dünyada çeşitli otel ve restoranlarda komi (commis) pozisyonuyla işe başladıklarını belirtti. Gelişen sektör ile birlikte hizmet ve servis kalitesinin de dünya standartlarına çıkması, piyasaya kalifiye eleman ihtiyacını da artırdığını belirten Baras, bu ihtiyacın aşçılık mesleğine yönelimi teşvik ederek mutfak eğitimi almanın kıymetli bir hal aldığını ifade etti. Ülkemizde aşçılık eğitiminin tanınması ile eğitimli ve dünya standartlarında kalifiye adayların da artmaya başladığını dile getiren Baras, şunları söyledi: "İnsanların doğru ve kaliteli yemek yemeye olan eğilimlerinin artması, Türk insanını gastronomiyi daha yakından takip etmeye, farklı ürünleri ve mutfakları keşfetmeye yönlendirdi. Türkiye’de sektör her geçen gün büyümeye devam ediyor; ancak dünya standartlarına ulaşması ve kalite kontrol mekanizmalarının yerine oturabilmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var."

Sektörde kalifiye eleman açığının yaşandığını kaydeden Baras, "Bu durum mesleki eğitim çalışmalarına gereken özen gösterildiği takdirde aşılabilir bir sorundur. Öncü kurumlar model alınarak yapılacak çalışmalar sektörün bu ihtiyacının giderilmesinde önemli bir adım olarak düşünülebilir" diye konuştu. Aşçılık mesleği yapmayı düşünenlere önerilerini de paylaşan Baras, şöyle konuştu: "Mesleğe atılmadan önce sektörü iyice araştırıp incelemeleri ve bu işi yapan insanlarla konuşmaları olur. Dışarıdan çok eğlenceli görünmesinin aksine; sebat ve uzun saatler çalıştırma gerektiren ve oldukça yorucu bir meslek. Bu işe baş koyuyorlar ise, kendilerini tamamen adamaları gerektiğini mutlaka bilmeliler" dedi.

Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök / Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı

GASTRONOMİ BÖLÜMLERİNE İHTİYAÇ ARTIYOR

Okan Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök, Gastronomi Bölümü'nün, yiyecek-içecek endüstrisi ile ilgili tüm alanlarda bilgi birikimini artırmanın yanı sıra, uygulamalı eğitimin kalitesini uluslararası düzeye çıkarmayı, Gastronomi eğitiminde mükemmele ulaşmayı ve sektör ile işbirliğini daha da güçlendirerek ihtiyaç duyulan, vazgeçilmez niteliklere sahip mezunlar yetiştirmeyi hedeflediklerini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Gök, Türk mutfağını dört dönem müfredata alarak bir ilki gerçekleştiren Okan Gastronomi Bölümü'nün, eşsiz Türk Mutfağı lezzetlerini öğrencilerinin bilgilerine sunduğunu dile getirerek, "Yedi Bölge Türk Mutfağı ve Osmanlı Saray Mutfağı, dört dönem boyunca uzman aşçılar tarafından öğretiliyor. Fransız Mutfak Teknikleri, Dünya Mutfakları, Pastacılık ve İleri Pastacılık, Fırıncılık alanlarında da uygulama becerileri geliştiriliyor. Moleküler mutfak uygulamaları ve deneysel mutfak araştırmalarıyla pişirmenin bilimini derinlemesine öğreniyor.  Uygulamalı eğitimlerde Türk ve Dünya mutfağının yanında moleküler mutfak eğitimi ile öğrenciler yöresel, modern ve bilimsel pişirme tekniklerini bilerek mezun olmaktadır” diye konuştu.

Okan Gastronomi Bölümü'nün sektörle iç içe bir bölüm ve Türkiye’nin profesyonel işletmeleriyle işbirliğine sahip olduğunu ifade eden Yrd. Doç Dr. Gök, "Öğrencilerimiz iki ayrı staj yapmak zorundadır. Herbiri 60 iş günü ve farklı işletmelerde yapılması zorunludur. Ardından dördüncü sınıfın 2. yarısında yaklaşık 4 aylık süre boyunca Türkiye’nin en önemli yiyecek-içecek işletmelerinde yönetici asistanı olarak çalışarak okulunu bitirir. Biz bu sisteme “intern gastronomi” adını verdik. “Intern Gastronomi” programıyla, öğrenciler 8.yy’da sektörün önde gelen yiyecek içecek işletmelerinde kapsamlı eğitim görüyor” diye ifade etti.

Eskiye göre aşçıların eğitimli olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Gök, aşçılığın da aranan bir meslek ve prestijinin çok yüksek olduğunu belirtti. Yiyecek-İçecek sektörünün ülkemizde yeni yeni geliştiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. İlkay Gök, "Yiyecek-içecek sektörünün büyümesine paralel olarak gastronomi bölümlerine de ihtiyaç artıyor. Ülkemizde gastronomi sektöründeki gelişmenin başlangıç aşamasında gastronomi bölümlerinin olması da çok önemli bir gelişme. Çünkü eğitimli gastronomlar bu sektörün ihtiyacı olan eleman ihtiyacını karşılayacaklar. Bu nedenle çok fazla mezuna ihtiyaç var. Ama bir sorun var, her okulun eğitim kalitesi aynı değil. Gastronomi eğitimi verecek akademisyenler henüz yok ve bu ihtiyacı başka alanlardan gelen hocalar, kendi alanlarına yönelik eğitimlere verdikleri için büyük bir sorun yaşanıyor" şeklinde konuştu. Sektörde işi bilen yani kalifiye eleman sıkıntısının yaşandığını belirten Gök, "Eğitimsiz elemanların oluşturduğu sorunlar işletmecileri çok yoruyor. Bu sıkıntılar bir anda giderilmeyecektir çünkü eğitim bir süreç ve bu süreci tamamlayan gastronomi bölümü mezunlarının sayısı çok az. Bu işi çok hızlı bir şekilde sertifika programları çözebilir. Bunun için de doğru sertifika programlarının hazırlandığı akademiler seçilmeli" dedi.

Yrd. Doç. Sibel Özilgen / Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı

ÖĞRENCİLERİMİZ MEZUN OLMADAN İŞ TEKLİFLERİ ALIYOR

Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Sibel Özilgen, 2003 yılında Tuğrul Şavkay tarafından kurulan Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünün Türkiye’de bu alanda dört yıllık lisans eğitimi veren ilk bölüm olmasının yanı sıra, yemeğin hazırlanışından sunumuna kadar bir sanat olduğu felsefesiyle dünyada Güzel Sanatlar Fakültesi çatısı altında bu alanda eğitim veren ilk program olma özelliğini taşıdığını belirtti. Programın temel amacının; yiyecek-içecek sektöründe ihtiyaç duyulan teorik ve pratik bilgi ve becerilerle donanmış, ulusal ve uluslararası alanda yiyecek-içecek sektöründe hizmet verebilecek şefler yetiştirmek olduğunu belirten Yrd. Doç. Sibel Özilgen, "Bölümümüzün bir diğer temel amacı da zengin Türk mutfak kültürünün akademik bir ortamda araştırılarak korunmasını sağlamak ve bu kültürü uluslararası alanda tanıtmaktır" dedi.

Öğrencilerinin ikinci ve üçüncü sınıfın sonunda her biri toplam 60 iş günü olmak üzere iki zorunlu staj yapması gerektiğini ifade eden Yrd. Doç. Sibel Özilgen, şunları söyledi: "Öğrenciler stajlarını yurt içinde veya yurt dışında beş yıldızlı otellerin yiyecek içecek bölümlerinde, restoranlarında veya standartları bölümümüzce belirlenen diğer restoranlarda yapabilmektedirler. İleride medya, yemek yazarlığı, yemek fotoğrafçılığı gibi alanlara yönelmek isteyen öğrencilerimiz, stajlarından birini dilerlerse televizyon, dergi veya yemek bloglarında yapabilme imkânına sahiptirler. Üniversitemiz ve bölümümüz endüstri ile çok yakın ilişkiler içinde çalışmaktadır. Bu nedenlerle öğrencilerimiz gerek staj yerlerini seçerlerken gerekse mezuniyet sonrası iş yerlerini seçerlerken oldukça avantajlı durumdadırlar." 

"Gastronomi ve Mutfak Sanatları gibi iki ayrı alanı aynı bünyede toplayan bölümümüz gerek eğitim programı gerekse geniş akademik kadrosuyla her iki alanda da donanımlı, kendisine güvenen, sorgulayan ve araştırmacı gençler yetiştiren program olma niteliğine sahiptir" diyen Yrd. Doç. Sibel Özilgen, bu özelliklerin her iki alanda da kariyer yapmak isteyenlerde olması gereken olmazsa olmaz özellikler olduğunu ifade etti. Yrd. Doç. Özilgen, sözlerine şöyle devam etti: "Programımızı başarı ile tamamlayan mezunlarımız ağırlıklı olarak ulusal ve uluslararası beş yıldızlı otellerin mutfak ekibinde veya yiyecek içecek bölümlerinde; restoranların mutfak ya da işletme kısımlarında, gıda işletmelerinin ürün geliştirme bölümlerinde (ARGE), yiyecek-içecek sektöründe eğitim veren kurumlarda ve görsel-basılı yayın kuruluşlarında aranan elemanlar arasındadırlar. Akademisyen olmak isteyen öğrencilerimiz de gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında başarı ile yüksek lisanslarına devam etmektedirler.” Yiyecek içecek sektöründe eğitimli, sektörü tanıyan servis elemanlarına ihtiyaç duyulduğunu belirten Yrd. Doç. Sibel Özilgen, bu konuda ilgili meslek yüksek okullarına çok iş düştüğünü de dile getirdi.

Doç. Dr. Nihal Doğan / Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mengen MYO Müdürü

ÖĞRENCİLER BELİRLİ BİR PUANA GÖRE ALINMALI

Türkiye’nin ilk önlisans düzeyinde okulu olmasıyla ismini duyuran Mengen Meslek Yüksekokulu, Bolu İli’nin “Aşçılar Diyarı” olarak bilinen Mengen İlçesi’nde 1997 yılında kuruldu. Bu okuldan mezun öğrenciler, dünyanın her yerinde çalışmakta, ülkemizi ve Türk Mutfağı’nı başarıyla temsil ediyor. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mengen MYO Müdürü Doç.Dr. Nihal Doğan, öğrencilere sağladıkları stajla ilgili şu bilgileri paylaştı: “Öğrencilerimizin, birinci sınıfın sonunda 60 iş günü mutfak ve ilgili bölümlerde yurtiçi veya yurtdışında zorunlu staj yapmaları ve başarılı olmaları şartı aranmaktadır. Öğrencinin sektörü tanımasını sağlamak, sektöre bakış açısını olumlu etkilemek, verimli ve etkili bir staj dönemi geçirmesini sağlamak amacı ile nitelikli yiyecek-içecek işletmeleri ve alanında uzman şefler öğretim elemanları tarafından belirlenmektedir. Stajları süresince öğrenciler, öğretim elemanları tarafından kontrol edilmekte ve değerlendirilmektedir.” Doç. Dr. Nihal Doğan, tüm mezunlarının istihdam sahibi olduğu aşçılık bölümünde okumak ve sektörde kariyer yapmak isteyen bireylerin, mutfağa ilgi duyan, planlama ve uygulama yeteneğine sahip, disiplinli, öğrenmeye istekli, tat alma ve koku alma duyuları gelişmiş, hayal gücü, yaratıcılığını kullanabilen, meraklı, araştırmacı, insan ilişkileri ve iletişim becerilerine sahip, yabancı dil bilen ve mesleki etik kuralları konusunda bilinçli olmaları gerektiğini söyledi.

Türkiye’de aşçılık/mutfak eğitimi; ortaöğretimde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, önlisans, lisans ve lisansüstü olarak üniversitelerde verilmekte olduğunu belirten Doç. Dr. Doğan, “Ayrıca meslek edindirme kursları ve kısa süreli özel kurslarda  da aşçılık eğitimi verildiğini görmekteyiz. Özellikle son beş yılda aşçılık eğitimi veren kurum sayısında oldukça ciddi bir artış olduğu gözlenmektedir” dedi. “Ülkemizde turizm, aşçılık, gastronomi ve mutfak sanatları bölümlerini içeren yükseköğretim kurumlarının hızlı artışına rağmen, sektörün nitelikli, belli alanlarda uzmanlaşmış ara eleman ihtiyacını karşılamada yetersiz kaldığı tespit edilmiştir” diyen Doğan, sektördeki sorunların giderilmesi ve aşçıların iyi bir eğitim ile mezun olabilmesi konusunda beş öneride bulundu: “Birincisi; eğitim sisteminin sektörün ihtiyacına göre planlanması gerekmektedir. İkincisi; aşçılık mesleği uygulamalı eğitimi gerektirdiğinden alt yapı ve fiziksel imkan açısından uygulama alanlarının, kullanılan araç ve gereçlerin sektörde kullanılan teknolojiye ve mesleğin özelliğine uygun olarak yapılandırılması gerekmektedir. Üçüncüsü; nitelikli, sektör ve mesleki deneyime sahip, alanındaki inovasyon çalışmalarını takip edebilme ve uygulayabilme bilgi ve becerisine sahip öğretim elemanı kadrosu oluşturularak aşçılık/mutfak/gastronomi bölümleri açılmalıdır. Dördüncüsü; öğrenciler belirli bir puana göre alınmalı ve kontenjanları uygulama dersleri göz önüne alınarak sınırlı olmalıdır. Beşincisi; mesleği tanıtan, teorik olarak edindiği bilgileri uygulamalarına imkan sağlayan staj dönemlerinin hem eğitim kurumu hem işletme bazında öğrencinin mesleki ve kişisel gelişimine katkı sağlayacak şekilde düzenlenmesi oldukça önemlidir.”

Eyüp Kemal Sevinç - Şef

AŞÇILIK MESLEĞİNDE DENEYİM, EĞİTİM VE ÖZVERİ ÖNEMLİ

Eyüp Kemal Sevinç, Türkiye’nin en ünlü ve başarılı şeflerinden biri. Lise eğitimini özel sebeplerden dolayı yarım bırakmak zorunda kalan Sevinç, aşçılık mesleği ile ilgili yaygın bir eğitim sisteminin olmaması dolayısıyla zorluk yaşadığını söyledi. Bir tek Mengen’deki aşçılık okulunun olduğunu dile getiren  Eyüp Kemal Sevinç, "Meslek liseleri vardı ama aşçılık üzerine eğitim veren yüksekokul veya başka bir okul yoktu. Aşçılık okulları bu kadar yaygın değildi, yaygın bir sistem yoktu. Daha sonra meslek hayatıma başladıktan sonra eğitimimi dışarıdan okuyarak tamamladım. İş hayatımda edindiğim tecrübeler mesleki alanda ilerlememe katkı sağladı" dedi.

Çevresinde hep aşçılar olduğu için, baba mesleği olan aşçılığı seçmeye karar verdiğini belirten Sevinç, şunları söyledi: "1991 yılında Borsa Lokantası’na girdim. Beyoğlu, Fenerbahçe ve Osmanbey, üç şubesinde de çalıştım. 1993 yılında Çırağan Palace Kempinski’ye geçtim. Holiday Inn Crown Plaza’da ve diğer başka yerlerde çalışarak edindiğim tecrübeler sayesinde bugünlere geldim. Bu işi meslek olarak yapmak isteyen gençlere tavsiyem şu, çok iyi bir meslek, hem maddi hem manevi. Dünyanın dört bir tarafında yapabileceğiniz bir meslek, sınırları olmayan bir meslek. Bir defa bu işi yaparken eğitimini almaları çok önemli çünkü eğitim sizi pratikleştiriyor, daha iyi gelişmenizi sağlıyor. Bir alt yapı oluşturuyor sizde. Ondan sonra zaten siz işi yaparken öğreniyorsunuz. Deneyim, eğitim ve özveri önemli. İyi bir yere gelmek istiyorsanız özveri şart. Bir şekilde kendinizden ödün vermek zorundasınız."

"Mesleğe başladığım ilk yıllarda, bizim yapmış olduğumuz iş, çok daha kaliteliydi. Ama bu kadar global değildi" diyen Sevinç, günümüzde ise çok daha globalleşmiş bir Türk mutfağı ve bir sektör gördüğünü ama kalitenin düştüğünü söyledi. Kaliteyi düşürmemek gerektiğini kaydeden Eyüp Kemal Sevinç, "Şu ana kadar yetişmiş olan her başarılı şefimiz kendi tecrübeleri ile bugünlere gelmiştir. Genç ve yetenekli nesilleri de bizler vereceğimiz kaliteli eğitimle başarıya ulaştıracağız" diye konuştu.

Son Güncelleme: Çarşamba, 30 Eylül 2015 11:24

Gösterim: 2786

Değerli taşlar konusunda sektöre eğitim, tasarım tescili ve markalaşma desteği sağlayacak olan Türkiye'nin ilk mücevher laboratuvarı yarın açılıyor.

İstanbul Kuyumcular Odası'nın (İKO), İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) tarafından onaylanan destek programı çerçevesinde kurulan Türkiye'nin ilk  mücevher laboratuvarı yarın açılacak.

İKO Başdanışmanı Gökhan Aksu, İSTKA tarafından kabul edilen "Kuyumculukta Küresel Liderlik için Bilgi ve Teknoloji Odaklı Mücevher ve Değerli Taş Merkezi" projesi kapsamında Türkiye'nin ilk yerli "Mücevher ve Değerli Taş Merkezi"nin yarından itibaren sektörün hizmetine sunulacağını söyledi.

Aksu, geçen yıl değerli taşların ithalinden ÖTV'nin kaldırılmasıyla Türkiye'nin dünya mücevher piyasasında pazar payını artırması için yoğun bir çalışma başlattığını hatırlatarak, bu hedef doğrultusunda İKO yönetiminin önce Güney Afrika Cumhuriyeti ile elmas kesimi ve cilalanması konusunda iş birliğine gittiğini, sonrasında Panama'da bulunan Dünya Mücevher Merkezi ile protokol imzaladığını anımsattı.

Yurt dışında geliştirilen ilişkiler ve iş birlikleri ile İKO'nun teknoloji ve bilgi konusunda uluslararası tecrübesini artırarak Türkiye piyasasına katkı sağlamak amacıyla birçok proje başlattığını anlatan Aksu, Mücevher ve Değerli Taş Merkezi'nin bunlardan en önemlisi olduğunu vurguladı.

Aksu, İKO Başkanı Norayr İşler ve Başkanvekili Sarp Tarhanacı'nın yanı sıra yönetim, denetim ve üst danışma kurulu üyelerinin söz konusu projeye sonuna kadar destek olduğunu kaydederek, inovatif projeler geliştirmeye devam edeceklerinin altını çizdi.

Türkiye ekonomisine katkı sağlayacak

Gökhan Aksu, İstanbul Kuyumcular Odası'nın "yenilikçi ve yaratıcı ekonomi" başlığı altında hayata geçirdiği "Kuyumculukta Küresel Liderlik için Bilgi ve Teknoloji Odaklı Mücevher ve Değerli Taş Merkezi"nde Marmara Üniversitesi Takı Teknolojisi ve Tasarımı Yüksekokulu ile Gemoloji Derneği'nin de iştirakçi olarak yer alacağı bilgisini verdi.

Laboratuvarın faaliyetlerinde ilk bir yıl İSTKA'dan aldıkları destekle hareket edeceklerini anlatan Aksu, şunları ifade etti:

"Bu alanda Türkiye'nin ilk mücevher laboratuvarını bizlerin kurması çok önemli bir gelişmedir. Türkiye'de, yabancı bir yatırımcının kurduğu bir merkez var, ama sadece sertifika veriyor. Bizim kurduğumuz ondan çok daha kapsamlı bir çalışma yürütecek. Türkiye ekonomisine katkı sağlayacak bu merkezde sektör temsilcilerine değerli taşlar konusunda eğitim, tasarım tescili ve markalaşma desteği verilecek. Değerli taş sertifikası da verilecek bu merkezde nitelikli işgücünün ve sektörün uluslararası alanda rekabet gücünün artırılması, kaliteli ve güvenilir hizmet verilmesi amaçlanıyor. Bu konular esas alınmıştır."

> Türkiye'nin ilk mücevher laboratuvarı yarın açılıyor

Değerli taşlar konusunda sektöre eğitim, tasarım tescili ve markalaşma desteği sağlayacak olan Türkiye'nin ilk mücevher laboratuvarı yarın açılıyor.

İstanbul Kuyumcular Odası'nın (İKO), İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) tarafından onaylanan destek programı çerçevesinde kurulan Türkiye'nin ilk  mücevher laboratuvarı yarın açılacak.

İKO Başdanışmanı Gökhan Aksu, İSTKA tarafından kabul edilen "Kuyumculukta Küresel Liderlik için Bilgi ve Teknoloji Odaklı Mücevher ve Değerli Taş Merkezi" projesi kapsamında Türkiye'nin ilk yerli "Mücevher ve Değerli Taş Merkezi"nin yarından itibaren sektörün hizmetine sunulacağını söyledi.

Aksu, geçen yıl değerli taşların ithalinden ÖTV'nin kaldırılmasıyla Türkiye'nin dünya mücevher piyasasında pazar payını artırması için yoğun bir çalışma başlattığını hatırlatarak, bu hedef doğrultusunda İKO yönetiminin önce Güney Afrika Cumhuriyeti ile elmas kesimi ve cilalanması konusunda iş birliğine gittiğini, sonrasında Panama'da bulunan Dünya Mücevher Merkezi ile protokol imzaladığını anımsattı.

Yurt dışında geliştirilen ilişkiler ve iş birlikleri ile İKO'nun teknoloji ve bilgi konusunda uluslararası tecrübesini artırarak Türkiye piyasasına katkı sağlamak amacıyla birçok proje başlattığını anlatan Aksu, Mücevher ve Değerli Taş Merkezi'nin bunlardan en önemlisi olduğunu vurguladı.

Aksu, İKO Başkanı Norayr İşler ve Başkanvekili Sarp Tarhanacı'nın yanı sıra yönetim, denetim ve üst danışma kurulu üyelerinin söz konusu projeye sonuna kadar destek olduğunu kaydederek, inovatif projeler geliştirmeye devam edeceklerinin altını çizdi.

Türkiye ekonomisine katkı sağlayacak

Gökhan Aksu, İstanbul Kuyumcular Odası'nın "yenilikçi ve yaratıcı ekonomi" başlığı altında hayata geçirdiği "Kuyumculukta Küresel Liderlik için Bilgi ve Teknoloji Odaklı Mücevher ve Değerli Taş Merkezi"nde Marmara Üniversitesi Takı Teknolojisi ve Tasarımı Yüksekokulu ile Gemoloji Derneği'nin de iştirakçi olarak yer alacağı bilgisini verdi.

Laboratuvarın faaliyetlerinde ilk bir yıl İSTKA'dan aldıkları destekle hareket edeceklerini anlatan Aksu, şunları ifade etti:

"Bu alanda Türkiye'nin ilk mücevher laboratuvarını bizlerin kurması çok önemli bir gelişmedir. Türkiye'de, yabancı bir yatırımcının kurduğu bir merkez var, ama sadece sertifika veriyor. Bizim kurduğumuz ondan çok daha kapsamlı bir çalışma yürütecek. Türkiye ekonomisine katkı sağlayacak bu merkezde sektör temsilcilerine değerli taşlar konusunda eğitim, tasarım tescili ve markalaşma desteği verilecek. Değerli taş sertifikası da verilecek bu merkezde nitelikli işgücünün ve sektörün uluslararası alanda rekabet gücünün artırılması, kaliteli ve güvenilir hizmet verilmesi amaçlanıyor. Bu konular esas alınmıştır."

Son Güncelleme: Pazartesi, 31 Ağustos 2015 16:42

Gösterim: 675

Gençlerin almak zorunda olduğu en önemli kararlardan biri de kuşkusuz ki meslek seçimi. Bu önemli seçimi yaparken dünyada ve ülkemizde gelişecek sektörleri göz önünde bulundurmak ve bugün hiç tanınmayan ama yakın gelecekte büyük potansiyele sahip alanlara yönelmek gerekiyor. İşte gelecekte yıldızı parlayacak meslekler…

geleceğin meslekleriBilişim, yapı-inşaat, gayrimenkul, eğitim, üretim-imalat, turizm-otelcilik, perakendecilik, enerji ve lojistik sektörleri gelecekte en fazla iş fırsatı sunacak sektörler arasında yer alacak. Özellikle bilişim, nitelikli eleman açığının hızla arttığı sektörlerin başında geliyor. Bilişim teknolojileri sektöründe özellikle mobil cihazlara yönelik uygulama geliştirme ve pazarlama pozisyonları revaçta olacak. E-ticaret kullanım oranının arttığını ve gelecekte yeşil mesleklerin de önem kazanacağını dile getiren yenibiris.com Yönetim Kurulu Üyesi Kâmil Özörnek, “Ödeme sistemleri ve yazılım güvenliği bu sektörde öne çıkan alanlar arasında. Yazılımdan iş zekâsına, büyük veri teknolojisi alanında çalışacak uzmanlara ihtiyaç olacak. Küresel iklim değişikliğiyle birlikte yeşil mesleklere olan talebin de artıyor. Şirketler bu alanda daha çok mühendislik mezunlarını tercih ediyor” diye konuşuyor.

TEKNOLOJİ SEKTÖRÜNDE ÖNE ÇIKACAK MESLEKLER

İş Zekası Uzmanı: Stratejik planlama bölümlerinde görev yapıyor. Yeni ürünlerin nasıl oluşturulacağı, yeni müşterilere nasıl ulaşılacağı ya da mevcut müşterilerin nasıl elde tutulacağı gibi stratejilere ve yatırım kararlarına yön veriyor.

Proje Yöneticisi: Özellikle telekom, bilişim ve sigorta sektörlerinde, PMP sertifikasına sahip proje yöneticilerine talep artıyor.

Veri Madenciliği Uzmanı: Şirket veritabanında bulunan verilerin, şirketlerin yeni müşteri kazanımı, müşteri bağlılığı, kârlılık artırma gibi hedeflerini destekleyecek modelleme ve analizleri gerçekleştiriyor ve gerekli iş stratejilerinin oluşturulmasına yönelik çalışıyor.

Yazılım Uzmanı/Yazılım Geliştirme Mühendisi: Yazılım, nitelikli eleman ihtiyacının çok fazla yaşandığı bir alan.

Veritabanı Yöneticisi: Şirketlerin giderek büyüyen verilerinin tutulduğu sistemin 7/24, 365 gün kesintisiz ulaşılabilir olması, korunması ve yönetilmesine yönelik çalışıyor. 

SAP/ERP Danışmanı: Şirketler, finanstan veri ambarına içinde birçok modül barındıran SAP programlarını kullanmayı bilen kişileri arıyor.

Dijital Pazarlama Uzmanı: Başta sosyal medya uzmanı olmak üzere dijital pazarlama uzmanı, online iletişim uzmanı, adwords hesap yöneticisi, sosyal ağlar iletişim uzmanı, SEO uzmanı, SEM uzmanı, şirketler tarafından en çok aranan pozisyonlar arasında.

YEŞİL YAKALILAR ÖNEM KAZANACAK

Yenilebilir Enerji Uzmanlığı: Bu alanda kendini geliştirecek başarılı mühendisler, MBA veya pazarlama mastırı da yaparlarsa ilerleyen yıllarda çok iyi şartlarda iş bulabilirler.

Rüzgar Enerjisi Uzmanlığı: Rüzgar enerjisi, yenilenebilir enerji alanında en bilinen ve popüler olan enerji dalı. Ülkemizde şu anda çok sayıda şirket, rüzgar türbini yapmaya başladı.

Çevre Mühendisliği/Çevre Hukuku Uzmanlığı: Doğal kaynakların en iyi biçimde kullanılması, çevrenin korunması ve insan sağlığına uygun biçimde geliştirilmesi konusunda çalıştıkları için, bu alanda eğitim gören mühendislere/uzmanlara atıkların arıtılması, gerekli tesislerin kurulması, işletilmesi, yapılanların denetlenmesi, gürültü kaynaklarının belirlenmesi gibi birçok iş düşüyor.

Yeşil Pazarlama (Green Marketing) Danışmanlığı: Ürünün üretiminden tüketimine kadar çevre ve doğa dostu olmasını ve doğaya katkı yapmasını sağlamak gibi görevleri yürütecek, pazarlama, işletme, endüstri veya çevre mühendisliği vs. bölümlerden mezun, kendini pazarlama odaklı yetiştirmiş kişiler Yeşil Pazarlama Danışmanı olabilirler. Şirketler çevre bilinci geliştikçe böyle danışmanlara çokça ihtiyaç duyacaklar.

organik tarımOrganik Tarım Mühendisliği/Uzmanlığı: Organik ürünlerin yarattığı talebe dayalı olarak organik ürün yetiştiriciliği çok popüler. Bu konuda özel eğitim merkezleri olmamakla birlikte ziraat mühendisleri dünyadaki yeni ve gelişen uygulamaları takip ederek bu iş kolunda ilerleyebiliyorlar.

Yeşil (Ekolojik) Turizm/Tatil Uzmanlığı: Önümüzdeki yıllarda doğa ve Ekolojik turizm konusunda uzmanlaşmış, kendini yetiştirmiş rehberlere/uzmanlara ve tesislere ihtiyaç olacak.

Doğal Yaşam Koçluğu: Uzun süre doğadan uzak kalan insan doğaya ve doğala alışmakta da zorluk çekiyor. Bu noktada devreye yön gösterecek Doğal Yaşam Koçları girebilir.

Yeşil İnsan Kaynakları Yönetmenliği: Şirketin personelinde çevre duyarlılığı yaratmak, onların şirket kaynaklarını daha tasarruflu kullanmalarını sağlamak, personelin çevre ile ilgili projelere katılımı, ofis ve çevrenin doğaya uygun ve doğaya zarar vermeyecek şekilde düzenlenmesi işlerini yapacak, işletme, insan kaynakları, çevre konusunda bilgili insan kaynakları yönetmenlerine / uzmanlarına ilerleyen yıllarda daha çok ihtiyaç duyulacak.

ARZ TALEBİN ARTTIĞI MESLEKLER

Son yıllarda özellikle Sosyal Medya Uzmanlığı, İş Güvenliği Uzmanlığı ve Yazılım Geliştirme gibi pozisyonların arz talebin arttığı meslek dalları olarak karşımıza çıktığını dile getiren elemanonline.net Genel Müdürü Özlem Demirci Duyarlar,“Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde İnovasyon ve Gelişim Uzmanlığı, Fason Yöneticiliği, İnternet Gazeteciliği, Mobil Uygulama Geliştirme, Risk Yöneticiliği ve İş Zekası Uzmanlığı gibi mesleklerin yıldızının parlayacağını düşünüyoruz” diyor.

Sosyal Medya Uzmanlığı: Dijitalleşen dünyada oldukça popüler hale gelen sosyal medya kullanımını bütünsel bir strateji ile yönetmeye çalışan firmalar bu alanda kariyer yapmak isteyenlere kapılarını açıyor. Markaların konumlanması ve rakipleriyle rekabet edebilmesi için dinamik, aktif ve verimli bir şekilde sosyal medyayı kullanması gerekliliği ortaya çıktı. Ve bu ihtiyacın ortaya çıkmasıyla birlikte sosyal medya uzmanlığı pozisyonu şirketlerde yerini almaya başladı. Bir sosyal medya uzmanının yaratıcı, özgün, meraklı kişilik özelliklerinin yanında iletişimi çok iyi bilen, twitter, facebook, friendfeed, sözlükler, bloglar, forumlar gibi sosyal ağları etkin kullanabilen, içerikler oluşturabilen, kriz yönetimi konusunda deneyimli, strateji üretebilen, mobil pazarlama ve sosyal medya raporlama konularına hakim olması bekleniyor. Üniversitelerde Sosyal Medya Uzmanlığı bölümü henüz çok yaygın olmasa da birkaç üniversite Yeni Medya konusunda lisans ve lisansüstü programları açmaya başladı bile. Geleceğin facebook, twitter ve daha birçok sosyal medya mecrasının fikirlerini bulacak, markaların içeriklerini oluşturacak yaratıcı ve donanımlı gençler bu programları tercih edebilir. Ayrıca Halkla İlişkiler ve Reklamcılık, Pazarlama, İşletme gibi bölümlerden mezun olan gençler de dijital medya konusunda eğitimlere katılarak ve kendilerini bu konuda geliştirerek sosyal medya uzmanı olabiliyorlar. Fakat unutulmaması gereken en önemli nokta, bir sosyal medya uzmanının işinin hakkını verebilmesi için 7/24 çalışması gerekliliğidir.

Sosyal medya uzmanı ne yapar?

Sosyal medya ağlarında marka veya şahıs hakkında konuşmaları takip eder, yazılanlara göre bir iletişim stratejisi oluşturur.

Sosyal medya platformlarına özel kampanyalar, yarışmalar kurgular.

Rakiplerin paylaşımlarını takip ve analiz eder.

Düzenli olarak sosyal medya raporları hazırlar.

Raporların sonuçlarına göre daha etkili bir iletişim stratejisi oluşturur.

Dijital medya planlama yapar.

iş sağlığı ve güvenliğiİş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı: İş sağlığı ve Güvenliği'nde büyük açık devam ediyor. Ülkemizdeki tüm işyerlerine kademeli olarak 'İş Güvenliği Uzmanı' görevlendirme zorunluluğu getirildi.

İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı olabilmek için; mühendis, mimar, teknik öğretmen olmak ya da üniversitelerin Fen veya Kimya bölümleri mezun olmak gerekiyor. Üniversitelerin ve Meslek Yüksekokulları’nın İş Sağlığı ve Güvenliği programlarından mezun olan gençler de bu mesleği yapabiliyorlar.  Ancak öncelikle Bakanlıkça yetkilendirilen eğitim kurumlarında 180 saat teorik ve 40 saat uygulamalı eğitim almak şart. Teorik eğitimin ise; en fazla yarısı uzaktan eğitim ile verilebiliyor.

Uygulamalı eğitimler ise; en az bir iş güvenliği uzmanının çalıştığı bir işyerinde yapılmalı.

İş sağlığı ve güvenliği uzmanı ne yapar?

İş yerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulması ve geliştirilmesi amacı ile verilecek eğitimleri belirler ve uygular.

Riskleri ortadan kaldırıcı uygulamaları geliştirir.

İş yerindeki tehlike ve riskleri değerlendirir.

İş güvenliği uygulamalarının verimli kullanılmasını sağlar.

İş güvenliği raporlarını hazırlar.

İSG mevzuat takibini yapar, kurum içinde uygular ve denetler.

Günlük, aylık ve yıllık olarak iş kazalarını değerlendirir. 

Taşeron- Fason Yöneticiliği: Kurumlar sabit, ücretli çalışanlar kadar, hatta daha fazla, kendi uzmanlık alanlarında bağımsız hizmet sağlayıcı kişi ve/veya küçük-butik kurumlarla çalışacaklar. Taşeron- Fason Yöneticiliği Değişik yapılardaki çok sayıda taşeron-fasoncu arasındaki rekabeti yönetmek ve uyumu sağlamaktan sorumlu olacaklar. 

İnternet Gazeteciliği: İnsanlar artık haberler veya öğrenmek istedikleri diğer her şey için interneti kullanıyor. Dijital çağın sürekli gelişmesinden dolayı internet gazeteciliği geleceğin mesleklerinden biri olarak görülüyor. 

Mobil Uygulama Geliştiricisi: Mobil cihazların yaygın kullanımı yazılım geliştiricisi olan binlerce kişiye yeni bir ekmek kapısı yarattı ve yaratmaya da devam ediyor.

HAREKETLİLİK YAŞANACAK SEKTÖRLER

Enerji, telekom, turizm, perakende, gıda-tarım ve finansal hizmetlerde olumlu gelişmeler olacağını belirten secretcv.com Genel Müdürü Okan Tütüncü,“Bu sektörlere yönelik projeksiyonlarımız, bu tür büyümelerin işe alımlarda da bir hayli hareketlilik getireceği yönünde” diyerek bu sektörlerin gelecekte önem kazanacağının altını çiziyor.

Tohum Üretim Teknisyeni: Büyük şirketler şimdiden, tohum üretimi, dağıtımı ve ülkenin ekonomisinde büyük yer tutan ürünlerin belirlenip ticaretin yapılması için uzmanlar arıyor ve yetiştiriyor.

Beslenme Uzmanı: Gelecekte daha da artacağı düşünülen obezite ve beslenmeye bağlı hastalıların çözümü için neredeyse herkesin bir beslenme uzmanı ya da diyetisyenden yardım alması gerekecek.

Perakende Sektöründe Yöneticilik: Uzmanlar yeni markaların oluşması ve alışveriş merkezi yatırımlarıyla birlikte sektörde kendini geliştirmiş yöneticilere gelecekte de ihtiyacın artacağını vurguluyor.

Gıda ve Beslenme Mühendisliği: Günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş sağlıklı ürünleri talep etmeleri gıda firmalarının gıda mühendis ihtiyacını sürekli kılacak. 

Turizm İşletmeciliği: Turizm otel yöneticileri, işletme yöneticileri, yiyecek-içecek işletme yöneticileri, pazar ve ürün geliştirme yöneticilerine olan ihtiyaç giderek artacak.

> Gelecekte Hangi Mesleklerin Yıldızı Parlayacak?

Gençlerin almak zorunda olduğu en önemli kararlardan biri de kuşkusuz ki meslek seçimi. Bu önemli seçimi yaparken dünyada ve ülkemizde gelişecek sektörleri göz önünde bulundurmak ve bugün hiç tanınmayan ama yakın gelecekte büyük potansiyele sahip alanlara yönelmek gerekiyor. İşte gelecekte yıldızı parlayacak meslekler…

geleceğin meslekleriBilişim, yapı-inşaat, gayrimenkul, eğitim, üretim-imalat, turizm-otelcilik, perakendecilik, enerji ve lojistik sektörleri gelecekte en fazla iş fırsatı sunacak sektörler arasında yer alacak. Özellikle bilişim, nitelikli eleman açığının hızla arttığı sektörlerin başında geliyor. Bilişim teknolojileri sektöründe özellikle mobil cihazlara yönelik uygulama geliştirme ve pazarlama pozisyonları revaçta olacak. E-ticaret kullanım oranının arttığını ve gelecekte yeşil mesleklerin de önem kazanacağını dile getiren yenibiris.com Yönetim Kurulu Üyesi Kâmil Özörnek, “Ödeme sistemleri ve yazılım güvenliği bu sektörde öne çıkan alanlar arasında. Yazılımdan iş zekâsına, büyük veri teknolojisi alanında çalışacak uzmanlara ihtiyaç olacak. Küresel iklim değişikliğiyle birlikte yeşil mesleklere olan talebin de artıyor. Şirketler bu alanda daha çok mühendislik mezunlarını tercih ediyor” diye konuşuyor.

TEKNOLOJİ SEKTÖRÜNDE ÖNE ÇIKACAK MESLEKLER

İş Zekası Uzmanı: Stratejik planlama bölümlerinde görev yapıyor. Yeni ürünlerin nasıl oluşturulacağı, yeni müşterilere nasıl ulaşılacağı ya da mevcut müşterilerin nasıl elde tutulacağı gibi stratejilere ve yatırım kararlarına yön veriyor.

Proje Yöneticisi: Özellikle telekom, bilişim ve sigorta sektörlerinde, PMP sertifikasına sahip proje yöneticilerine talep artıyor.

Veri Madenciliği Uzmanı: Şirket veritabanında bulunan verilerin, şirketlerin yeni müşteri kazanımı, müşteri bağlılığı, kârlılık artırma gibi hedeflerini destekleyecek modelleme ve analizleri gerçekleştiriyor ve gerekli iş stratejilerinin oluşturulmasına yönelik çalışıyor.

Yazılım Uzmanı/Yazılım Geliştirme Mühendisi: Yazılım, nitelikli eleman ihtiyacının çok fazla yaşandığı bir alan.

Veritabanı Yöneticisi: Şirketlerin giderek büyüyen verilerinin tutulduğu sistemin 7/24, 365 gün kesintisiz ulaşılabilir olması, korunması ve yönetilmesine yönelik çalışıyor. 

SAP/ERP Danışmanı: Şirketler, finanstan veri ambarına içinde birçok modül barındıran SAP programlarını kullanmayı bilen kişileri arıyor.

Dijital Pazarlama Uzmanı: Başta sosyal medya uzmanı olmak üzere dijital pazarlama uzmanı, online iletişim uzmanı, adwords hesap yöneticisi, sosyal ağlar iletişim uzmanı, SEO uzmanı, SEM uzmanı, şirketler tarafından en çok aranan pozisyonlar arasında.

YEŞİL YAKALILAR ÖNEM KAZANACAK

Yenilebilir Enerji Uzmanlığı: Bu alanda kendini geliştirecek başarılı mühendisler, MBA veya pazarlama mastırı da yaparlarsa ilerleyen yıllarda çok iyi şartlarda iş bulabilirler.

Rüzgar Enerjisi Uzmanlığı: Rüzgar enerjisi, yenilenebilir enerji alanında en bilinen ve popüler olan enerji dalı. Ülkemizde şu anda çok sayıda şirket, rüzgar türbini yapmaya başladı.

Çevre Mühendisliği/Çevre Hukuku Uzmanlığı: Doğal kaynakların en iyi biçimde kullanılması, çevrenin korunması ve insan sağlığına uygun biçimde geliştirilmesi konusunda çalıştıkları için, bu alanda eğitim gören mühendislere/uzmanlara atıkların arıtılması, gerekli tesislerin kurulması, işletilmesi, yapılanların denetlenmesi, gürültü kaynaklarının belirlenmesi gibi birçok iş düşüyor.

Yeşil Pazarlama (Green Marketing) Danışmanlığı: Ürünün üretiminden tüketimine kadar çevre ve doğa dostu olmasını ve doğaya katkı yapmasını sağlamak gibi görevleri yürütecek, pazarlama, işletme, endüstri veya çevre mühendisliği vs. bölümlerden mezun, kendini pazarlama odaklı yetiştirmiş kişiler Yeşil Pazarlama Danışmanı olabilirler. Şirketler çevre bilinci geliştikçe böyle danışmanlara çokça ihtiyaç duyacaklar.

organik tarımOrganik Tarım Mühendisliği/Uzmanlığı: Organik ürünlerin yarattığı talebe dayalı olarak organik ürün yetiştiriciliği çok popüler. Bu konuda özel eğitim merkezleri olmamakla birlikte ziraat mühendisleri dünyadaki yeni ve gelişen uygulamaları takip ederek bu iş kolunda ilerleyebiliyorlar.

Yeşil (Ekolojik) Turizm/Tatil Uzmanlığı: Önümüzdeki yıllarda doğa ve Ekolojik turizm konusunda uzmanlaşmış, kendini yetiştirmiş rehberlere/uzmanlara ve tesislere ihtiyaç olacak.

Doğal Yaşam Koçluğu: Uzun süre doğadan uzak kalan insan doğaya ve doğala alışmakta da zorluk çekiyor. Bu noktada devreye yön gösterecek Doğal Yaşam Koçları girebilir.

Yeşil İnsan Kaynakları Yönetmenliği: Şirketin personelinde çevre duyarlılığı yaratmak, onların şirket kaynaklarını daha tasarruflu kullanmalarını sağlamak, personelin çevre ile ilgili projelere katılımı, ofis ve çevrenin doğaya uygun ve doğaya zarar vermeyecek şekilde düzenlenmesi işlerini yapacak, işletme, insan kaynakları, çevre konusunda bilgili insan kaynakları yönetmenlerine / uzmanlarına ilerleyen yıllarda daha çok ihtiyaç duyulacak.

ARZ TALEBİN ARTTIĞI MESLEKLER

Son yıllarda özellikle Sosyal Medya Uzmanlığı, İş Güvenliği Uzmanlığı ve Yazılım Geliştirme gibi pozisyonların arz talebin arttığı meslek dalları olarak karşımıza çıktığını dile getiren elemanonline.net Genel Müdürü Özlem Demirci Duyarlar,“Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde İnovasyon ve Gelişim Uzmanlığı, Fason Yöneticiliği, İnternet Gazeteciliği, Mobil Uygulama Geliştirme, Risk Yöneticiliği ve İş Zekası Uzmanlığı gibi mesleklerin yıldızının parlayacağını düşünüyoruz” diyor.

Sosyal Medya Uzmanlığı: Dijitalleşen dünyada oldukça popüler hale gelen sosyal medya kullanımını bütünsel bir strateji ile yönetmeye çalışan firmalar bu alanda kariyer yapmak isteyenlere kapılarını açıyor. Markaların konumlanması ve rakipleriyle rekabet edebilmesi için dinamik, aktif ve verimli bir şekilde sosyal medyayı kullanması gerekliliği ortaya çıktı. Ve bu ihtiyacın ortaya çıkmasıyla birlikte sosyal medya uzmanlığı pozisyonu şirketlerde yerini almaya başladı. Bir sosyal medya uzmanının yaratıcı, özgün, meraklı kişilik özelliklerinin yanında iletişimi çok iyi bilen, twitter, facebook, friendfeed, sözlükler, bloglar, forumlar gibi sosyal ağları etkin kullanabilen, içerikler oluşturabilen, kriz yönetimi konusunda deneyimli, strateji üretebilen, mobil pazarlama ve sosyal medya raporlama konularına hakim olması bekleniyor. Üniversitelerde Sosyal Medya Uzmanlığı bölümü henüz çok yaygın olmasa da birkaç üniversite Yeni Medya konusunda lisans ve lisansüstü programları açmaya başladı bile. Geleceğin facebook, twitter ve daha birçok sosyal medya mecrasının fikirlerini bulacak, markaların içeriklerini oluşturacak yaratıcı ve donanımlı gençler bu programları tercih edebilir. Ayrıca Halkla İlişkiler ve Reklamcılık, Pazarlama, İşletme gibi bölümlerden mezun olan gençler de dijital medya konusunda eğitimlere katılarak ve kendilerini bu konuda geliştirerek sosyal medya uzmanı olabiliyorlar. Fakat unutulmaması gereken en önemli nokta, bir sosyal medya uzmanının işinin hakkını verebilmesi için 7/24 çalışması gerekliliğidir.

Sosyal medya uzmanı ne yapar?

Sosyal medya ağlarında marka veya şahıs hakkında konuşmaları takip eder, yazılanlara göre bir iletişim stratejisi oluşturur.

Sosyal medya platformlarına özel kampanyalar, yarışmalar kurgular.

Rakiplerin paylaşımlarını takip ve analiz eder.

Düzenli olarak sosyal medya raporları hazırlar.

Raporların sonuçlarına göre daha etkili bir iletişim stratejisi oluşturur.

Dijital medya planlama yapar.

iş sağlığı ve güvenliğiİş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı: İş sağlığı ve Güvenliği'nde büyük açık devam ediyor. Ülkemizdeki tüm işyerlerine kademeli olarak 'İş Güvenliği Uzmanı' görevlendirme zorunluluğu getirildi.

İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı olabilmek için; mühendis, mimar, teknik öğretmen olmak ya da üniversitelerin Fen veya Kimya bölümleri mezun olmak gerekiyor. Üniversitelerin ve Meslek Yüksekokulları’nın İş Sağlığı ve Güvenliği programlarından mezun olan gençler de bu mesleği yapabiliyorlar.  Ancak öncelikle Bakanlıkça yetkilendirilen eğitim kurumlarında 180 saat teorik ve 40 saat uygulamalı eğitim almak şart. Teorik eğitimin ise; en fazla yarısı uzaktan eğitim ile verilebiliyor.

Uygulamalı eğitimler ise; en az bir iş güvenliği uzmanının çalıştığı bir işyerinde yapılmalı.

İş sağlığı ve güvenliği uzmanı ne yapar?

İş yerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulması ve geliştirilmesi amacı ile verilecek eğitimleri belirler ve uygular.

Riskleri ortadan kaldırıcı uygulamaları geliştirir.

İş yerindeki tehlike ve riskleri değerlendirir.

İş güvenliği uygulamalarının verimli kullanılmasını sağlar.

İş güvenliği raporlarını hazırlar.

İSG mevzuat takibini yapar, kurum içinde uygular ve denetler.

Günlük, aylık ve yıllık olarak iş kazalarını değerlendirir. 

Taşeron- Fason Yöneticiliği: Kurumlar sabit, ücretli çalışanlar kadar, hatta daha fazla, kendi uzmanlık alanlarında bağımsız hizmet sağlayıcı kişi ve/veya küçük-butik kurumlarla çalışacaklar. Taşeron- Fason Yöneticiliği Değişik yapılardaki çok sayıda taşeron-fasoncu arasındaki rekabeti yönetmek ve uyumu sağlamaktan sorumlu olacaklar. 

İnternet Gazeteciliği: İnsanlar artık haberler veya öğrenmek istedikleri diğer her şey için interneti kullanıyor. Dijital çağın sürekli gelişmesinden dolayı internet gazeteciliği geleceğin mesleklerinden biri olarak görülüyor. 

Mobil Uygulama Geliştiricisi: Mobil cihazların yaygın kullanımı yazılım geliştiricisi olan binlerce kişiye yeni bir ekmek kapısı yarattı ve yaratmaya da devam ediyor.

HAREKETLİLİK YAŞANACAK SEKTÖRLER

Enerji, telekom, turizm, perakende, gıda-tarım ve finansal hizmetlerde olumlu gelişmeler olacağını belirten secretcv.com Genel Müdürü Okan Tütüncü,“Bu sektörlere yönelik projeksiyonlarımız, bu tür büyümelerin işe alımlarda da bir hayli hareketlilik getireceği yönünde” diyerek bu sektörlerin gelecekte önem kazanacağının altını çiziyor.

Tohum Üretim Teknisyeni: Büyük şirketler şimdiden, tohum üretimi, dağıtımı ve ülkenin ekonomisinde büyük yer tutan ürünlerin belirlenip ticaretin yapılması için uzmanlar arıyor ve yetiştiriyor.

Beslenme Uzmanı: Gelecekte daha da artacağı düşünülen obezite ve beslenmeye bağlı hastalıların çözümü için neredeyse herkesin bir beslenme uzmanı ya da diyetisyenden yardım alması gerekecek.

Perakende Sektöründe Yöneticilik: Uzmanlar yeni markaların oluşması ve alışveriş merkezi yatırımlarıyla birlikte sektörde kendini geliştirmiş yöneticilere gelecekte de ihtiyacın artacağını vurguluyor.

Gıda ve Beslenme Mühendisliği: Günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş sağlıklı ürünleri talep etmeleri gıda firmalarının gıda mühendis ihtiyacını sürekli kılacak. 

Turizm İşletmeciliği: Turizm otel yöneticileri, işletme yöneticileri, yiyecek-içecek işletme yöneticileri, pazar ve ürün geliştirme yöneticilerine olan ihtiyaç giderek artacak.

Son Güncelleme: Cuma, 03 Temmuz 2015 12:22

Gösterim: 1399

Kurum kültürü ve iş yapış şekilleri Y kuşağı ile tamamen değişecek. Y kuşağına göre masaüstü telefonların kullanım ömrü bitti.

y kuşağı işABD İş Gücü İstatistik Kurumu’na göre, 2030 yılında dünyadaki iş gücünün yüzde 75’ini Y kuşağı oluşturacak. Unify’ın yaptığı araştırmaya göre, Y kuşağının yüzde 60’ı iş yerinde kendi cihazlarını kullanıyor, yüzde 89’u 09:00-18:00 zamanlı çalışmanın verimi artırmadığını düşünüyor. Uzaktan çalışma sisteminin çalışanların hayat kalitesini doğrudan etkilediğine dikkat çekilen araştırmada, katılımcıların yüzde 45’i daha fazla uyuyabildiğini, yüzde 35’i daha fazla fiziksel egzersiz  yapabildiğini, yüzde 42’si ise daha sağlıklı beslendiğini söylüyor. Katılımcıların yüzde 44’ü kendilerini daha pozitif, yüzde 53’ü ise daha az stresli olduğunu dile getiriyor.

İletişim yazılımları ve hizmetleri sunan Unify tarafından 1.500 kişinin katılımı ile gerçekleştirilen “Humanising the Enterprise” araştırmasına göre, Y kuşağının yüzde 60’ı iş yerinde kendi cihazlarını kullanıyor. Mesai saatlerindeki esnekliğin çalışanları daha verimli kıldığına dikkat çekilen araştırma sonuçlarına göre, Y kuşağının yüzde 89’u 09:00-18:00 zamanlı çalışmanın verimi artırmaya yönelik katkısı olmadığını düşünüyor. İstenilen her yerden ve her an sonuç odaklı çalışılabileceklerini düşünen Y kuşağı, mobil odaklı iş yerlerinde daha mutlu olacaklarını düşünüyor.

Uzaktan çalışanların yüzde 39’u daha verimli olduklarını düşünüyor

Yeni çalışma şekli olarak hızla yaygınlaşan mobil çalışma eğilimi, kurumların iş yapış modellerini değiştiriyor. Kurumlar için “kilit iş tanımı” olarak tanımlanmaya başlanan mobil çalışma, hızlı şekilde kabul görüyor. Araştırmaya göre, uzaktan çalışanların yüzde 39’u evlerinden daha verimli çalışabildiklerini belirtiyor. Katılımcıların yüzde 40’ı mobil çalıştıklarında kendilerini daha özgür hissettiklerini vurgularken, yüzde 39’u daha sonuç odaklı çalışmalara imza attıklarına dikkat çekiyor. Uzaktan çalışma sisteminin, çalışanların hayat kalitesine doğrudan etki ettiğine dikkat çekilen araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 45’i daha fazla uyuyabildiğini, yüzde 35’i daha fazla fiziksel egzersiz  yapabildiğini, yüzde 42’si ise daha sağlıklı beslendiğini söylüyor. Katılımcıların yüzde 44’ü kendilerini daha pozitif, yüzde 53’ü ise daha az stresli olduğunu dile getiriyor.        

Y kuşağının yüzde 96’sı iş hayatında aktif şekilde akıllı telefon kullanıyor

Günümüzün iş modellerinin yanı sıra yenilikçi iş süreçlerine odaklanmanın kurumların öncelikleri arasında yer almasının önemi bir kriter olduğuna dikkat çeken Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu, “Yeni eğilimler ve gelişmeler bugünden geleceği aydınlatıyor. Çalışanların ve kurumların iş hayatındaki verimliliğini belirleyen öncelikler değişiyor. Y kuşağı ile başlayıp, gelecek nesiller ile devam edecek olan bu süreçte, iş yapış modellerinin kurum kültürlerini nasıl değiştirdiğine yakından tanıklık edeceğiz. Yaptığımız araştırma sonuçları, Y kuşağının yüzde 96’sının iş hayatında akıllı telefon kullandığını, yüzde 50’sinin internete mobil cihazlardan bağlandığını gösteriyor. Kurumsal mobil uygulama ve çalışma sistemi yoğun tempoda çalışanlar için sınırsız kolaylıklar sağlıyor ve çalışanların kuruma aidiyetini artırıyor.” diyor.       

Y kuşağının yüzde 60’ı işyerinde kendi cihazlarını kullanıyor

Mobiliteyi kurum kültürüne uyarlamayı başaran şirketler, iş süreçlerini daha hızlı ve verimli yönetiyorlar. Çalışanlarının istedikleri cihazlar üzerinden çalışabilmelerine imkân yaratan kurumlar, operasyonel maliyetlerini azaltıp, verimliliklerini artırarak rekabette öne geçiyor. Unify tarafından yapılan araştırmada, Y kuşağının yüzde 60’ı işyerinde kendi cihazlarını veya kişisel uygulamaları kullanıyor, yüzde 70’i kullandıkları uygulamaların kurumsal BT politikaları tarafından desteklenmediğini ifade ediyor. Yüzde 74’ü masaüstü telefonlarının iş yerinde kullanım ömrünün bittiğini düşünürken, yüzde 31’i dokümanlarına her yerden ulaşabilecekleri Dropbox gibi uygulamalar kullanıyor.

Tümleşik iletişim ile seyahat masraflarında yüzde 30 tasarruf mümkün

Mobil çalışma sistemini benimseyen kurumlar, esnek iş yapış şekilleri sayesinde iş ortaklarına daha hızlı hizmet veriyor. Her yerden ve her zaman sonuç odaklı çalışmanın önünü açan mobilite, tümleşik iletişimin sunduğu fırsatlar ile değer kavramını yeniden tanımlıyor. Seyahat ve konaklama maliyetlerini azaltan, ön yatırım ve işletme giderlerinden tasarruf edilmesini sağlayan tümleşik iletişim, farklı mekânlardaki çalışanların eş zamanlı görüşme ve çalışma yapabilmelerini mümkün kılıyor. Toplantıların tümleşik iletişimin sağladığı konforla ofis ortamında yapılması, seyahat masraflarında yüzde 30 oranında tasarrufu da beraberinde getiriyor.

> Y kuşağı iş dünyasını nasıl değiştiriyor

Kurum kültürü ve iş yapış şekilleri Y kuşağı ile tamamen değişecek. Y kuşağına göre masaüstü telefonların kullanım ömrü bitti.

y kuşağı işABD İş Gücü İstatistik Kurumu’na göre, 2030 yılında dünyadaki iş gücünün yüzde 75’ini Y kuşağı oluşturacak. Unify’ın yaptığı araştırmaya göre, Y kuşağının yüzde 60’ı iş yerinde kendi cihazlarını kullanıyor, yüzde 89’u 09:00-18:00 zamanlı çalışmanın verimi artırmadığını düşünüyor. Uzaktan çalışma sisteminin çalışanların hayat kalitesini doğrudan etkilediğine dikkat çekilen araştırmada, katılımcıların yüzde 45’i daha fazla uyuyabildiğini, yüzde 35’i daha fazla fiziksel egzersiz  yapabildiğini, yüzde 42’si ise daha sağlıklı beslendiğini söylüyor. Katılımcıların yüzde 44’ü kendilerini daha pozitif, yüzde 53’ü ise daha az stresli olduğunu dile getiriyor.

İletişim yazılımları ve hizmetleri sunan Unify tarafından 1.500 kişinin katılımı ile gerçekleştirilen “Humanising the Enterprise” araştırmasına göre, Y kuşağının yüzde 60’ı iş yerinde kendi cihazlarını kullanıyor. Mesai saatlerindeki esnekliğin çalışanları daha verimli kıldığına dikkat çekilen araştırma sonuçlarına göre, Y kuşağının yüzde 89’u 09:00-18:00 zamanlı çalışmanın verimi artırmaya yönelik katkısı olmadığını düşünüyor. İstenilen her yerden ve her an sonuç odaklı çalışılabileceklerini düşünen Y kuşağı, mobil odaklı iş yerlerinde daha mutlu olacaklarını düşünüyor.

Uzaktan çalışanların yüzde 39’u daha verimli olduklarını düşünüyor

Yeni çalışma şekli olarak hızla yaygınlaşan mobil çalışma eğilimi, kurumların iş yapış modellerini değiştiriyor. Kurumlar için “kilit iş tanımı” olarak tanımlanmaya başlanan mobil çalışma, hızlı şekilde kabul görüyor. Araştırmaya göre, uzaktan çalışanların yüzde 39’u evlerinden daha verimli çalışabildiklerini belirtiyor. Katılımcıların yüzde 40’ı mobil çalıştıklarında kendilerini daha özgür hissettiklerini vurgularken, yüzde 39’u daha sonuç odaklı çalışmalara imza attıklarına dikkat çekiyor. Uzaktan çalışma sisteminin, çalışanların hayat kalitesine doğrudan etki ettiğine dikkat çekilen araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 45’i daha fazla uyuyabildiğini, yüzde 35’i daha fazla fiziksel egzersiz  yapabildiğini, yüzde 42’si ise daha sağlıklı beslendiğini söylüyor. Katılımcıların yüzde 44’ü kendilerini daha pozitif, yüzde 53’ü ise daha az stresli olduğunu dile getiriyor.        

Y kuşağının yüzde 96’sı iş hayatında aktif şekilde akıllı telefon kullanıyor

Günümüzün iş modellerinin yanı sıra yenilikçi iş süreçlerine odaklanmanın kurumların öncelikleri arasında yer almasının önemi bir kriter olduğuna dikkat çeken Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu, “Yeni eğilimler ve gelişmeler bugünden geleceği aydınlatıyor. Çalışanların ve kurumların iş hayatındaki verimliliğini belirleyen öncelikler değişiyor. Y kuşağı ile başlayıp, gelecek nesiller ile devam edecek olan bu süreçte, iş yapış modellerinin kurum kültürlerini nasıl değiştirdiğine yakından tanıklık edeceğiz. Yaptığımız araştırma sonuçları, Y kuşağının yüzde 96’sının iş hayatında akıllı telefon kullandığını, yüzde 50’sinin internete mobil cihazlardan bağlandığını gösteriyor. Kurumsal mobil uygulama ve çalışma sistemi yoğun tempoda çalışanlar için sınırsız kolaylıklar sağlıyor ve çalışanların kuruma aidiyetini artırıyor.” diyor.       

Y kuşağının yüzde 60’ı işyerinde kendi cihazlarını kullanıyor

Mobiliteyi kurum kültürüne uyarlamayı başaran şirketler, iş süreçlerini daha hızlı ve verimli yönetiyorlar. Çalışanlarının istedikleri cihazlar üzerinden çalışabilmelerine imkân yaratan kurumlar, operasyonel maliyetlerini azaltıp, verimliliklerini artırarak rekabette öne geçiyor. Unify tarafından yapılan araştırmada, Y kuşağının yüzde 60’ı işyerinde kendi cihazlarını veya kişisel uygulamaları kullanıyor, yüzde 70’i kullandıkları uygulamaların kurumsal BT politikaları tarafından desteklenmediğini ifade ediyor. Yüzde 74’ü masaüstü telefonlarının iş yerinde kullanım ömrünün bittiğini düşünürken, yüzde 31’i dokümanlarına her yerden ulaşabilecekleri Dropbox gibi uygulamalar kullanıyor.

Tümleşik iletişim ile seyahat masraflarında yüzde 30 tasarruf mümkün

Mobil çalışma sistemini benimseyen kurumlar, esnek iş yapış şekilleri sayesinde iş ortaklarına daha hızlı hizmet veriyor. Her yerden ve her zaman sonuç odaklı çalışmanın önünü açan mobilite, tümleşik iletişimin sunduğu fırsatlar ile değer kavramını yeniden tanımlıyor. Seyahat ve konaklama maliyetlerini azaltan, ön yatırım ve işletme giderlerinden tasarruf edilmesini sağlayan tümleşik iletişim, farklı mekânlardaki çalışanların eş zamanlı görüşme ve çalışma yapabilmelerini mümkün kılıyor. Toplantıların tümleşik iletişimin sağladığı konforla ofis ortamında yapılması, seyahat masraflarında yüzde 30 oranında tasarrufu da beraberinde getiriyor.

Son Güncelleme: Çarşamba, 05 Ağustos 2015 13:11

Gösterim: 784

Bilişim sektöründeki ilanlarla yaklaşık 10 bin kişi aranıyor. En çok yazılım uzmanı ve satış temsilcisine ihtiyaç duyulan sektörde destek hizmetler tarafında da eleman ihtiyacı yoğun ancak işgücü, ihtiyacı karşılayamıyor.

Bilişim, işsizliğin görülmediği, tam tersine işgücü açığının giderek arttığı bir sektör. Açığın 50 bin civarında olduğu tahmin edilen sektörde çalışan sayısı ise yaklaşık 150 bin. Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) verilerine göre sektör 2013’te yüzde 12 büyüyerek 61.6 milyar TL’ye ulaştı.

Yenibiris.com’da, 2014 yılında en fazla iş ilanı verilen sektörler arasında bilişim 7. sırada yer alıyor. Başta yazılım uzmanı olmak üzere bu dönemde işe alınacak kişi sayısı 10 bine yakın. Yenibiris.com verilerine göre firmalar, en çok yazılım uzmanı ve teknoloji satışında uzman kişileri arıyor. Yazılımda en fazla talep görenler ise sırasıyla.NET yazılım uzmanı, ASP.NET yazılım uzmanı, mobil yazılım uzmanı, web yazılım uzmanı, PHP yazılım uzmanı ve Front End yazılım geliştirme uzmanı.  Doldurmakta en zorlanılan pozisyonların başında Java yazılım geliştiricisi geliyor. En çok aranan ilk 10 pozisyonun dağılımı ise yaklaşık olarak şöyle…

Hangi Alanda Kaç Kişi Alınacak

1-Yazılım Uzmanı    % 16  -   1600 kişi

2-Satış Temsilcisi % 12  -  1200 kişi

3-Sistem ve Network Uzmanı  % 10  -  1000 kişi

4-Grafik/Web Tasarım Uzmanı  % 7  -  700 kişi

5-Veritabanı Yöneticisi  % 5  -  500 kişi

6-Teknik Servis Elemanı  % 5  -  500 kişi

7-Yönetici Asistanı/Sekreter  % 3  -  300 kişi

8-SEO (Arama Motoru Optimizasyonu) Uzmanı  % 3  -  300 kişi

9-Yazılım Test Uzmanı % 2  - 200 kişi

10-Eğitim Destek Elemanı % 2  -  200 kişi

Bol bol pratik çok önemli

Bilişim sektörüne girmek isteyenlerin İngilizce kaynakları takip ederek kendi kendini yetiştirmesi, lisans ve sertifika eğitimlerinden daha değerli görülüyor. Sektörün yüzde 35’inin “alaylı” olduğunu söyleyen BTOS Bilişim Danışmanlık Genel Müdürü Savaş Doğan, kendini geliştirmek ve diğer yeni mezunlardan bir adım öne geçmek isteyenlerin çok okuyup bol bol kod yazmalarını, geliştirdiği projeleri Github gibi sistemlere koyup bunu CV’lerinde belirtmelerini öneriyor. Doğan, “Eğer ilgi duydukları teknolojiler Oracle veya Microsoft şirketlerinin teknolojileri ise bu firmaların sertifikasyon programlarını edinmeleri de güzel olur. Ancak, işverenlerin büyük bir bölümü için önemli olan ne diploma ne de sertifika. Önemli olan verilecek işi doğru ve zamanında yapmaları” diyor.

Maaşlar deneyime göre

Sektörde başlangıç maaşları genellikle 1200 TL’den başlıyor. İş arayanların özgeçmişlerinde talep ettikleri en düşük ücret ise 2000 TL. Ücretler deneyime göre artıyor. BTOS Bilişim Danışmanlık’ın 2014 yılı raporuna göre İstanbul piyasasındaki maaşlar deneyim süresine göre 1200 TL ile 15000 TL arasında değişiyor. Uzmanlıklara göre ücret aralıkları şöyle:

UZMANLIK / DENEYİM

1-3 YIL

3-5 YIL

5-10 YIL

C#.NET

1200 TL – 2500 TL

2500 TL – 5000 TL

5000 TL – 8000 TL

JAVA

1500 TL – 3000 TL

3000 TL – 6000 TL

6000 TL – 10000 TL

PHP/MYSQL

1200 TL – 2500 TL

2500 TL – 5000 TL

5000 TL – 7500 TL

HTML/CSS/JS

1200 TL – 2000 TL

2000 TL – 4500 TL

4500 TL – 6500 TL

ORACLE PL/SQL

1500 TL – 2500 TL

2500 TL – 4500 TL

4500 TL – 7500 TL

PYTHON

1500 TL – 2500 TL

2500 TL – 4500 TL

4500 TL – 6500 TL

SAP / ABAP

2000 TL – 2000 TL

2000 TL – 4500 TL

4500 TL – 9500 TL

MS DYNAMICS

1500 TL – 2500 TL

2500 TL – 4500 TL

4500 TL – 7500 TL

GRAFİK TASARIM

1200 TL – 2000 TL

2000 TL – 3000 TL

3000 TL – 5000 TL

SATIŞ PAZARLAMA

1200 TL – 2500 TL

2500 TL – 3500 TL

3500 TL – 8500 TL

SİSTEM / NETWORK

 

1500 TL – 2500 TL

2500 TL – 4500 TL

4500 TL – 7500 TL

IT MANAGER

5000 TL – 15000 TL

ORACLE DBA

5000 TL – 10000 TL

> Bilişim sektöründe 10 bin kişi işe alınacak

Bilişim sektöründeki ilanlarla yaklaşık 10 bin kişi aranıyor. En çok yazılım uzmanı ve satış temsilcisine ihtiyaç duyulan sektörde destek hizmetler tarafında da eleman ihtiyacı yoğun ancak işgücü, ihtiyacı karşılayamıyor.

Bilişim, işsizliğin görülmediği, tam tersine işgücü açığının giderek arttığı bir sektör. Açığın 50 bin civarında olduğu tahmin edilen sektörde çalışan sayısı ise yaklaşık 150 bin. Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) verilerine göre sektör 2013’te yüzde 12 büyüyerek 61.6 milyar TL’ye ulaştı.

Yenibiris.com’da, 2014 yılında en fazla iş ilanı verilen sektörler arasında bilişim 7. sırada yer alıyor. Başta yazılım uzmanı olmak üzere bu dönemde işe alınacak kişi sayısı 10 bine yakın. Yenibiris.com verilerine göre firmalar, en çok yazılım uzmanı ve teknoloji satışında uzman kişileri arıyor. Yazılımda en fazla talep görenler ise sırasıyla.NET yazılım uzmanı, ASP.NET yazılım uzmanı, mobil yazılım uzmanı, web yazılım uzmanı, PHP yazılım uzmanı ve Front End yazılım geliştirme uzmanı.  Doldurmakta en zorlanılan pozisyonların başında Java yazılım geliştiricisi geliyor. En çok aranan ilk 10 pozisyonun dağılımı ise yaklaşık olarak şöyle…

Hangi Alanda Kaç Kişi Alınacak

1-Yazılım Uzmanı    % 16  -   1600 kişi

2-Satış Temsilcisi % 12  -  1200 kişi

3-Sistem ve Network Uzmanı  % 10  -  1000 kişi

4-Grafik/Web Tasarım Uzmanı  % 7  -  700 kişi

5-Veritabanı Yöneticisi  % 5  -  500 kişi

6-Teknik Servis Elemanı  % 5  -  500 kişi

7-Yönetici Asistanı/Sekreter  % 3  -  300 kişi

8-SEO (Arama Motoru Optimizasyonu) Uzmanı  % 3  -  300 kişi

9-Yazılım Test Uzmanı % 2  - 200 kişi

10-Eğitim Destek Elemanı % 2  -  200 kişi

Bol bol pratik çok önemli

Bilişim sektörüne girmek isteyenlerin İngilizce kaynakları takip ederek kendi kendini yetiştirmesi, lisans ve sertifika eğitimlerinden daha değerli görülüyor. Sektörün yüzde 35’inin “alaylı” olduğunu söyleyen BTOS Bilişim Danışmanlık Genel Müdürü Savaş Doğan, kendini geliştirmek ve diğer yeni mezunlardan bir adım öne geçmek isteyenlerin çok okuyup bol bol kod yazmalarını, geliştirdiği projeleri Github gibi sistemlere koyup bunu CV’lerinde belirtmelerini öneriyor. Doğan, “Eğer ilgi duydukları teknolojiler Oracle veya Microsoft şirketlerinin teknolojileri ise bu firmaların sertifikasyon programlarını edinmeleri de güzel olur. Ancak, işverenlerin büyük bir bölümü için önemli olan ne diploma ne de sertifika. Önemli olan verilecek işi doğru ve zamanında yapmaları” diyor.

Maaşlar deneyime göre

Sektörde başlangıç maaşları genellikle 1200 TL’den başlıyor. İş arayanların özgeçmişlerinde talep ettikleri en düşük ücret ise 2000 TL. Ücretler deneyime göre artıyor. BTOS Bilişim Danışmanlık’ın 2014 yılı raporuna göre İstanbul piyasasındaki maaşlar deneyim süresine göre 1200 TL ile 15000 TL arasında değişiyor. Uzmanlıklara göre ücret aralıkları şöyle:

UZMANLIK / DENEYİM

1-3 YIL

3-5 YIL

5-10 YIL

C#.NET

1200 TL – 2500 TL

2500 TL – 5000 TL

5000 TL – 8000 TL

JAVA

1500 TL – 3000 TL

3000 TL – 6000 TL

6000 TL – 10000 TL

PHP/MYSQL

1200 TL – 2500 TL

2500 TL – 5000 TL

5000 TL – 7500 TL

HTML/CSS/JS

1200 TL – 2000 TL

2000 TL – 4500 TL

4500 TL – 6500 TL

ORACLE PL/SQL

1500 TL – 2500 TL

2500 TL – 4500 TL

4500 TL – 7500 TL

PYTHON

1500 TL – 2500 TL

2500 TL – 4500 TL

4500 TL – 6500 TL

SAP / ABAP

2000 TL – 2000 TL

2000 TL – 4500 TL

4500 TL – 9500 TL

MS DYNAMICS

1500 TL – 2500 TL

2500 TL – 4500 TL

4500 TL – 7500 TL

GRAFİK TASARIM

1200 TL – 2000 TL

2000 TL – 3000 TL

3000 TL – 5000 TL

SATIŞ PAZARLAMA

1200 TL – 2500 TL

2500 TL – 3500 TL

3500 TL – 8500 TL

SİSTEM / NETWORK

 

1500 TL – 2500 TL

2500 TL – 4500 TL

4500 TL – 7500 TL

IT MANAGER

5000 TL – 15000 TL

ORACLE DBA

5000 TL – 10000 TL

Son Güncelleme: Perşembe, 22 Ocak 2015 09:25

Gösterim: 2154


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.