Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Anaokullarından üniversiteye kadar içinde birçok eğitim kurumu barındıran Doğuş Eğitim Kurumları, Doğa Kolejleri’nin kurucusu Fethi Şimşek’e satıldı.

Fethi Şimşek, daha önce de Doğa Okullarının yarısını, çok farklı yatırım alanlarında faaliyet gösteren Türkven adlı yatırım fonuna satmış ve Doğa Üniversitesi kurmak için YÖK’e başvurmuştu. Henüz o süreç tamamlanmadan yeni bir üniversite satın alması, tıpkı kolejlerde olduğu gibi üniversite zinciri kuracağı yönündeki iddialara da gerçeklik kazandırdı.

Doğu Gözaçan, 1974’te başlayan eğitim yolculuğunu, anaokulları, ilk ve ortaöğretime yönelik kolejler ve fen lisesi ile genişletti, 1997’de de üniversite ile taçlandırdı...

Peki, satılan sadece eğitim kurumları mı? Hayır. Binaların tümü de satılmış. Ama on milyonlarca değerindeki binaları, Doğa’nın Kurucusu Şimşek değil, başka bir yatırımcı almış. Ama öğretim kurumları aynı binalarda bu kez kiracı olarak eğitimlerine devam edecekler...

Satış sözleşmesi ile ilgili tüm ayrıntılar tamamlandı ve imzalar bir kaç gün içinde atılacak...

Doğa, üniversite kuruyor

Doğa Okulları CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Kazanker, gurubun üniversite kurmak için başvurusunun bulunduğunu, Doğuş Üniversitesi ile yeni bir ivme kazandıklarını söyledi.

İsim değişikliği olacak mı sorusuna ise “Anaokulu ve kolejlerin ismi Doğa olacak ama üniversite için şimdilik bir isim değişikliği öngörülmüyor.” dedi.

Doğa Okulları, 2002’de Beykoz’daki FKM Kolejini satın alarak eğitim hayatına girdi ve bugün Türkiye’nin dört bir yanında ve KKTC’de 80’e yakın eğitim kurumuna sahip, Türkiye’nin en büyük eğitim zincirlerinden birisi haline geldi. Önceki yıl şirketin yüzde 50 hissesi Türkven adlı yatırım gurubuna satıldı.

Doğuş Üniversitesi ve okullarının alımında, bu fonun devrede olmadığına da özellikle dikkat çekildi.

Başka kimler satıldı?

Doğa ve Doğuş eğitim kurumları, ilk kez el değiştiren özel öğretim kurumları değil. Son da olmayacaklar. Çünkü hâlâ satış listesinde olan çok sayıda öğretim kurumu söz konusu.

Bilgi üniversitesi, Türkiye’nin ilk vakıf üniversitelerinden biriydi. Bir süre önce uluslararası üniversiteler zincirine sahip olan LORET’e satıldı. Bahçeşehir Kolejleri’nin önemli bir hissesini de yine dünyaca ünlü yatırım fonlarından ABD’li Carlyle Group devir almıştı.

Kaynak Milliyet

> Doğuş Üniversitesi Doğa Grubu'na geçti

Anaokullarından üniversiteye kadar içinde birçok eğitim kurumu barındıran Doğuş Eğitim Kurumları, Doğa Kolejleri’nin kurucusu Fethi Şimşek’e satıldı.

Fethi Şimşek, daha önce de Doğa Okullarının yarısını, çok farklı yatırım alanlarında faaliyet gösteren Türkven adlı yatırım fonuna satmış ve Doğa Üniversitesi kurmak için YÖK’e başvurmuştu. Henüz o süreç tamamlanmadan yeni bir üniversite satın alması, tıpkı kolejlerde olduğu gibi üniversite zinciri kuracağı yönündeki iddialara da gerçeklik kazandırdı.

Doğu Gözaçan, 1974’te başlayan eğitim yolculuğunu, anaokulları, ilk ve ortaöğretime yönelik kolejler ve fen lisesi ile genişletti, 1997’de de üniversite ile taçlandırdı...

Peki, satılan sadece eğitim kurumları mı? Hayır. Binaların tümü de satılmış. Ama on milyonlarca değerindeki binaları, Doğa’nın Kurucusu Şimşek değil, başka bir yatırımcı almış. Ama öğretim kurumları aynı binalarda bu kez kiracı olarak eğitimlerine devam edecekler...

Satış sözleşmesi ile ilgili tüm ayrıntılar tamamlandı ve imzalar bir kaç gün içinde atılacak...

Doğa, üniversite kuruyor

Doğa Okulları CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Kazanker, gurubun üniversite kurmak için başvurusunun bulunduğunu, Doğuş Üniversitesi ile yeni bir ivme kazandıklarını söyledi.

İsim değişikliği olacak mı sorusuna ise “Anaokulu ve kolejlerin ismi Doğa olacak ama üniversite için şimdilik bir isim değişikliği öngörülmüyor.” dedi.

Doğa Okulları, 2002’de Beykoz’daki FKM Kolejini satın alarak eğitim hayatına girdi ve bugün Türkiye’nin dört bir yanında ve KKTC’de 80’e yakın eğitim kurumuna sahip, Türkiye’nin en büyük eğitim zincirlerinden birisi haline geldi. Önceki yıl şirketin yüzde 50 hissesi Türkven adlı yatırım gurubuna satıldı.

Doğuş Üniversitesi ve okullarının alımında, bu fonun devrede olmadığına da özellikle dikkat çekildi.

Başka kimler satıldı?

Doğa ve Doğuş eğitim kurumları, ilk kez el değiştiren özel öğretim kurumları değil. Son da olmayacaklar. Çünkü hâlâ satış listesinde olan çok sayıda öğretim kurumu söz konusu.

Bilgi üniversitesi, Türkiye’nin ilk vakıf üniversitelerinden biriydi. Bir süre önce uluslararası üniversiteler zincirine sahip olan LORET’e satıldı. Bahçeşehir Kolejleri’nin önemli bir hissesini de yine dünyaca ünlü yatırım fonlarından ABD’li Carlyle Group devir almıştı.

Kaynak Milliyet

Son Güncelleme: Salı, 21 May 2013 15:07

Gösterim: 1660

Milli Eğitim Bakanı Avcı, “Okullarda mescitler öğrenciler arasında kutuplaşmalara meydan vermez mi?” sorusuna, “Korkmayın, Türkiye bunları geçti” açıklamasında bulundu.

Sancaktepe Belediyesi'nce düzenlenen "Sancaktepe Genç Gelecek Liderlik Akademisi"nin kapanış töreninde konuşan Bakan Avcı, lider olmanın kolay ancak liderin arkasında sağlam durmanın zor olduğunu söyledi.

Herkesin lider olmaya kalktığı ortamlarda bunun daha zor olduğunu ifade eden Avcı, tarihte bu konuda örnekler bulunduğunu dile getirdi.

Bakan Avcı, modern dünyanın kavramlarından biri olan liderliği eleştirel bir gözle tekrar düşünmekte yarar olduğunu vurgulayarak, "Ben arkadaşlarımızın bu programlar düzenlenirken, sadece en önde koşacak adamlar programlamaya çalışmadıklarını biliyorum. Kendi kendine yeten, kendi içerisinde tutarlılığı olan, bir karakter bütünlüğü olan gençler yetiştirmek gibi bir heves var. Ancak bunun liderlik kavramıyla birlikte düşünüldüğü zaman yol açabileceği yanlış anlamalara dikkati çekmek için bu girizgahı yapıyorum" dedi.

"En iyi iletişim, yüz yüze yapılan iletişimdir"

İletişimi, insanın doğduğu andan itibaren farkında olarak veya olmayarak yürütülen bir süreç olarak niteleyen Avcı, en iyi iletişimin en az kurgulanmış, en az hesaplı-kitaplı yürütülen iletişim olduğunu dile getirdi. Avcı, "En doğal biçimiyle işlerin yürümesi, konuşmaların en doğal şekilde yapılmasıdır doğru iletişim. En iyi iletişim, yüz yüze yapılan iletişimdir" dedi.

İletişimsizlik yanlış dinmeden kaynaklanıyor

En büyük eğitim ihtiyacının dinleme konusunda hissedildiğini vurgulayan Avcı, dinlemenin öğrenilebilir bir yetenek olduğunu, eğitimi alınmazsa çok vahim iletişim kazalarına yol açacağını, iletişim kazalarının büyük bir bölümünün de yanlış dinlemeden kaynaklandığını söyledi.

Avcı, iletişimde en önemli faktörlerin başında zamanlamanın geldiğini belirterek, "Neyi, nerede, ne zaman söyleyeceksiniz ve dinleyeceksiniz, neyi, nerede, nasıl dinleyeceksiniz, bunları iyi bilmek gerekmektedir" dedi. 

"Liderlik talip olunacak bir şey değildir"

Akademi kapsamında öğrencilerin video ortamına aktardıkları soruları yanıtlayan Bakan Avcı, "Sizin için örnek lider var mı?" sorusuna şu cevabı verdi:

"Hepinizin beklediği cevabı vermeyeceğim. Öyle politik bir cevap vermeyeceğim. Pek çok örnek şahsiyetler var. En başta Anadolu'yu vatan kılan, Ömer Lütfi Barkan'ın 'kolonizatör dervişler' dediği tekke büyükleri var. Bizim tasavvuf geleneğimizde bahsedilen 4 büyük veli vardır; Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri, Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri, Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri. Bunlar, Anadolu'yu vatan kılan 4 büyük velidir. Bunun dışında modern dünyadan örnek vermemi isterseniz, benim gönlüm daha çok lider olmaya itilenlerden yanadır. Bunların en çarpıcı örneklerinden biri de Aliya İzzetbegoviç'tir. Aliya İzzetbegoviç tam bir lider örneğidir. Şartların mecbur ettiği bir liderdir. Sırtına liderlik yükü yüklenmiş olan biridir. Dolayısıyla liderlik talip olunacak bir şey değildir. Tüm diğer görevler gibi bu işler kalabilir. O zaman gereğini yaparsınız. 'Ben lider olacağım' diye ortalığı velveleye vermenin ya da kulvar boşaltacak, dirsekleyerek, başkalarını kulvarın dışına itecek bir mücadeleye girmenin, bizim kültürümüzde, bizim terbiyemizde yeri olmadığının hatırlatılması gerekir."

Bakan Avcı, liderlikteki üç önemli vasfın sorulması üzerine, "En başta gönülsüzlük gerekiyor. 'Ben lider olacağım' diye ortalıkta koşturmanın manası yoktur. Dünyaya yetişemezsiniz" dedi.   

"Şöhret, bir sürü yanlış anlaşılmaların toplamı"

Yöneticiliğin de birilerinin yapması gereken bir iş olduğunu ancak verilen bir görev varsa hakkıyla çalışmak gerektiğini ifade eden Avcı, gençlerin Alman şair Rainer Maria Rilke'yi okumalarını tavsiye etti.

Avcı, Rilke'nin eserlerinin Behçet Necatigil tarafından Türkçe'ye çevrildiğini kaydederek, "Liderlikle ilgili olarak Rilke'nin bir sözü var; 'Şöhret dediğiniz şey, bir sürü yanlış anlamaların toplamıdır' diyor" şeklinde konuştu.

Bakan Avcı, "Allah hepimizi şöhret afetinden, liderlik külfetinden muhafaza buyursun. İşimizi sessizce, alçak gönüllülükle yapan hayırlı kullardan eylesin" dedi.

Okullarda mescit kutuplaşma yaratır mı?

Bir katılımcının, "Okullarda mescitler açıldığını görüyorum. Bu durum liselerde öğrenciler arasında kutuplaşmalara meydan vermez mi-" şeklindeki sorusu üzerine Bakan Avcı, şunları kaydetti:

"Şahsi kanaatim, endişe etmeyin. Kimsenin kimseyi herhangi bir iş için zorlamadığı ortamlar en iyi ortamlardır. Ne yapana yapma, ne yapmayana yap diyeceksiniz. Korkmayın, Türkiye bunları geçti. Biz birbirimizin eylemlerinden şüphelenmeyecek kadar birbirimizi tanımaya başladık. Bu yüzden rahat olalım. Zaman zaman sıkıntılar olabilir, bunların olmaması için de birbirimizi uyaralım."

 Konuşmaların ardından Bakan Avcı'ya plaket takdim edildi. Bakan Avcı, daha sonra akademiye katılan öğrencilere sertifikalarını verdi.

> Okullardaki mescitler kutuplaşmaya neden olur mu?

Milli Eğitim Bakanı Avcı, “Okullarda mescitler öğrenciler arasında kutuplaşmalara meydan vermez mi?” sorusuna, “Korkmayın, Türkiye bunları geçti” açıklamasında bulundu.

Sancaktepe Belediyesi'nce düzenlenen "Sancaktepe Genç Gelecek Liderlik Akademisi"nin kapanış töreninde konuşan Bakan Avcı, lider olmanın kolay ancak liderin arkasında sağlam durmanın zor olduğunu söyledi.

Herkesin lider olmaya kalktığı ortamlarda bunun daha zor olduğunu ifade eden Avcı, tarihte bu konuda örnekler bulunduğunu dile getirdi.

Bakan Avcı, modern dünyanın kavramlarından biri olan liderliği eleştirel bir gözle tekrar düşünmekte yarar olduğunu vurgulayarak, "Ben arkadaşlarımızın bu programlar düzenlenirken, sadece en önde koşacak adamlar programlamaya çalışmadıklarını biliyorum. Kendi kendine yeten, kendi içerisinde tutarlılığı olan, bir karakter bütünlüğü olan gençler yetiştirmek gibi bir heves var. Ancak bunun liderlik kavramıyla birlikte düşünüldüğü zaman yol açabileceği yanlış anlamalara dikkati çekmek için bu girizgahı yapıyorum" dedi.

"En iyi iletişim, yüz yüze yapılan iletişimdir"

İletişimi, insanın doğduğu andan itibaren farkında olarak veya olmayarak yürütülen bir süreç olarak niteleyen Avcı, en iyi iletişimin en az kurgulanmış, en az hesaplı-kitaplı yürütülen iletişim olduğunu dile getirdi. Avcı, "En doğal biçimiyle işlerin yürümesi, konuşmaların en doğal şekilde yapılmasıdır doğru iletişim. En iyi iletişim, yüz yüze yapılan iletişimdir" dedi.

İletişimsizlik yanlış dinmeden kaynaklanıyor

En büyük eğitim ihtiyacının dinleme konusunda hissedildiğini vurgulayan Avcı, dinlemenin öğrenilebilir bir yetenek olduğunu, eğitimi alınmazsa çok vahim iletişim kazalarına yol açacağını, iletişim kazalarının büyük bir bölümünün de yanlış dinlemeden kaynaklandığını söyledi.

Avcı, iletişimde en önemli faktörlerin başında zamanlamanın geldiğini belirterek, "Neyi, nerede, ne zaman söyleyeceksiniz ve dinleyeceksiniz, neyi, nerede, nasıl dinleyeceksiniz, bunları iyi bilmek gerekmektedir" dedi. 

"Liderlik talip olunacak bir şey değildir"

Akademi kapsamında öğrencilerin video ortamına aktardıkları soruları yanıtlayan Bakan Avcı, "Sizin için örnek lider var mı?" sorusuna şu cevabı verdi:

"Hepinizin beklediği cevabı vermeyeceğim. Öyle politik bir cevap vermeyeceğim. Pek çok örnek şahsiyetler var. En başta Anadolu'yu vatan kılan, Ömer Lütfi Barkan'ın 'kolonizatör dervişler' dediği tekke büyükleri var. Bizim tasavvuf geleneğimizde bahsedilen 4 büyük veli vardır; Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri, Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri, Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri. Bunlar, Anadolu'yu vatan kılan 4 büyük velidir. Bunun dışında modern dünyadan örnek vermemi isterseniz, benim gönlüm daha çok lider olmaya itilenlerden yanadır. Bunların en çarpıcı örneklerinden biri de Aliya İzzetbegoviç'tir. Aliya İzzetbegoviç tam bir lider örneğidir. Şartların mecbur ettiği bir liderdir. Sırtına liderlik yükü yüklenmiş olan biridir. Dolayısıyla liderlik talip olunacak bir şey değildir. Tüm diğer görevler gibi bu işler kalabilir. O zaman gereğini yaparsınız. 'Ben lider olacağım' diye ortalığı velveleye vermenin ya da kulvar boşaltacak, dirsekleyerek, başkalarını kulvarın dışına itecek bir mücadeleye girmenin, bizim kültürümüzde, bizim terbiyemizde yeri olmadığının hatırlatılması gerekir."

Bakan Avcı, liderlikteki üç önemli vasfın sorulması üzerine, "En başta gönülsüzlük gerekiyor. 'Ben lider olacağım' diye ortalıkta koşturmanın manası yoktur. Dünyaya yetişemezsiniz" dedi.   

"Şöhret, bir sürü yanlış anlaşılmaların toplamı"

Yöneticiliğin de birilerinin yapması gereken bir iş olduğunu ancak verilen bir görev varsa hakkıyla çalışmak gerektiğini ifade eden Avcı, gençlerin Alman şair Rainer Maria Rilke'yi okumalarını tavsiye etti.

Avcı, Rilke'nin eserlerinin Behçet Necatigil tarafından Türkçe'ye çevrildiğini kaydederek, "Liderlikle ilgili olarak Rilke'nin bir sözü var; 'Şöhret dediğiniz şey, bir sürü yanlış anlamaların toplamıdır' diyor" şeklinde konuştu.

Bakan Avcı, "Allah hepimizi şöhret afetinden, liderlik külfetinden muhafaza buyursun. İşimizi sessizce, alçak gönüllülükle yapan hayırlı kullardan eylesin" dedi.

Okullarda mescit kutuplaşma yaratır mı?

Bir katılımcının, "Okullarda mescitler açıldığını görüyorum. Bu durum liselerde öğrenciler arasında kutuplaşmalara meydan vermez mi-" şeklindeki sorusu üzerine Bakan Avcı, şunları kaydetti:

"Şahsi kanaatim, endişe etmeyin. Kimsenin kimseyi herhangi bir iş için zorlamadığı ortamlar en iyi ortamlardır. Ne yapana yapma, ne yapmayana yap diyeceksiniz. Korkmayın, Türkiye bunları geçti. Biz birbirimizin eylemlerinden şüphelenmeyecek kadar birbirimizi tanımaya başladık. Bu yüzden rahat olalım. Zaman zaman sıkıntılar olabilir, bunların olmaması için de birbirimizi uyaralım."

 Konuşmaların ardından Bakan Avcı'ya plaket takdim edildi. Bakan Avcı, daha sonra akademiye katılan öğrencilere sertifikalarını verdi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 20 May 2013 11:05

Gösterim: 1441

Üniversiteleri, öğrenci yurtlarını, stadyumları ve spor salonlarını özel güvenliklerin yerine artık özel eğitimli polisler koruyacak.

Gençlik ve Spor Bakanı Kılıç, yeni sezondan itibaren özel güvenlik güçlerinin stat, salon ve üniversite kampuslarından çıkarılacağını bildirdi.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, yeni sezonla birlikte özel güvenlik güçlerinin stat, salon ve üniversite kampüslerinden çıkarılacağını söyledi.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı törenleri sırasında açıklama yapan Kılıç, bir önceki bakanlar kurulunda konunun konuşulduğunu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatları doğrultusunda karara varıldığını kaydetti.

Huzuru sağlamakta zorlanıyor

Stadyumlarda ve üniversite kampuslarında yaşanan olaylarla ilgili olarak, özel güvenlik birimlerinin huzuru yeterince ve olması gereken biçimde sağlamakta zorluk çektiğini değerlendirdiklerini dile getiren Bakan Kılıç, "Dolayısıyla stadyumlar, spor salonları, üniversite kampüsleri ve buna belki yüksek öğrenim öğrenci yurtlarını da dahil edeceğiz, bu gibi alanlarda özel eğitimli polislerin kanunları uygulama ve asayişi sağlamada daha nitelikli görev yapabilecekleri konusunda hemfikir olduk" dedi.

Bu konuda İçişleri Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve ilgili diğer devlet birimlerinin entegre bir çalışma sürdüreceklerini aktaran, şunları söyledi:

"Stadyumlarda yaşanan bazı olaylarda özel güvenlik birimleriyle bazı gruplar arasında paralellikler olabileceği hususu dikkatimizi çekti. Sizin de fark ettiğiniz gibi, zaman zaman tribünlerden sahaya atılan yabancı cisimler var ve çok dikkat çekici biçimde bu cisimler arsında alkollü içecek şişeleri de bulunuyor. Bunlar can alıcı olabilir, yaralayıcı olabilir. Her şeyden evvel, sportif müsabakalara alkollü içki sokmak zaten yasak. Demek ki özel güvenlik marifetiyle mevzuatı uygulamakta zorlanıyoruz. Polis birimleri tamamen toplumsal olaylara yönelik özel eğitimli birimler. Bu konuda daha ciddi, kanunları harfiyen uygulayan, intizamı daha kısa sürede sağlayan ve olaylar yaşanmadan önce gerekli tedbirleri alan bir hizmet ifa edebileceği düşüncesindeyiz."

Gençlik ve Spor Bakanı Kılıç, uygulamayı yeni sezona yetiştirmeye çalışacaklarını söyledi.

Yasal düzenlemeye gerek yok

Öte yandan, Başbakan Vekili Beşir Atalay, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları kapsamında 81 ilden gelen gençleri kabulü sırasında gazetecilerin konuya ilişkin sorularını yanıtladı.

Atalay, bu konunun, düzenleme değil, bir niyet olarak Bakanlar Kurulunda da gündeme geldiğini söyledi.

Beşir Atalay, "Hükümetimizin öyle bir niyeti var. Hem üniversitelerle ilgili. Biliyorsunuz son dönemde az katılımlı da olsa üniversitelerimizde bazı öğrenci olayları oldu. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Birilerinin üniversite hayatını böyle karıştırmasına meydan vermeyeceğiz" dedi.

Üniversitelerde de özel güvenlik şirketleri personelinin görev yaptığını hatırlatan Beşir Atalay, "Üniversitelerimizde özel güvenlik yerine polislerimizin görev yapması gibi stadyumlarımız için de aynı şekilde bir düşüncemiz var" şeklinde konuştu.

Atalay, konunun değerlendirmelerinin yapıldığını, önümüzdeki zaman için gereken adımların atılabileceğini ifade ederek, bu konuda yasal düzenlemeye gerek olmadığını, idari tasarruflarla düzenlemelerin yapılabileceğini kaydetti.

> Üniversitelerde özel güvenlik gidiyor, polis geliyor

Üniversiteleri, öğrenci yurtlarını, stadyumları ve spor salonlarını özel güvenliklerin yerine artık özel eğitimli polisler koruyacak.

Gençlik ve Spor Bakanı Kılıç, yeni sezondan itibaren özel güvenlik güçlerinin stat, salon ve üniversite kampuslarından çıkarılacağını bildirdi.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, yeni sezonla birlikte özel güvenlik güçlerinin stat, salon ve üniversite kampüslerinden çıkarılacağını söyledi.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı törenleri sırasında açıklama yapan Kılıç, bir önceki bakanlar kurulunda konunun konuşulduğunu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatları doğrultusunda karara varıldığını kaydetti.

Huzuru sağlamakta zorlanıyor

Stadyumlarda ve üniversite kampuslarında yaşanan olaylarla ilgili olarak, özel güvenlik birimlerinin huzuru yeterince ve olması gereken biçimde sağlamakta zorluk çektiğini değerlendirdiklerini dile getiren Bakan Kılıç, "Dolayısıyla stadyumlar, spor salonları, üniversite kampüsleri ve buna belki yüksek öğrenim öğrenci yurtlarını da dahil edeceğiz, bu gibi alanlarda özel eğitimli polislerin kanunları uygulama ve asayişi sağlamada daha nitelikli görev yapabilecekleri konusunda hemfikir olduk" dedi.

Bu konuda İçişleri Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve ilgili diğer devlet birimlerinin entegre bir çalışma sürdüreceklerini aktaran, şunları söyledi:

"Stadyumlarda yaşanan bazı olaylarda özel güvenlik birimleriyle bazı gruplar arasında paralellikler olabileceği hususu dikkatimizi çekti. Sizin de fark ettiğiniz gibi, zaman zaman tribünlerden sahaya atılan yabancı cisimler var ve çok dikkat çekici biçimde bu cisimler arsında alkollü içecek şişeleri de bulunuyor. Bunlar can alıcı olabilir, yaralayıcı olabilir. Her şeyden evvel, sportif müsabakalara alkollü içki sokmak zaten yasak. Demek ki özel güvenlik marifetiyle mevzuatı uygulamakta zorlanıyoruz. Polis birimleri tamamen toplumsal olaylara yönelik özel eğitimli birimler. Bu konuda daha ciddi, kanunları harfiyen uygulayan, intizamı daha kısa sürede sağlayan ve olaylar yaşanmadan önce gerekli tedbirleri alan bir hizmet ifa edebileceği düşüncesindeyiz."

Gençlik ve Spor Bakanı Kılıç, uygulamayı yeni sezona yetiştirmeye çalışacaklarını söyledi.

Yasal düzenlemeye gerek yok

Öte yandan, Başbakan Vekili Beşir Atalay, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları kapsamında 81 ilden gelen gençleri kabulü sırasında gazetecilerin konuya ilişkin sorularını yanıtladı.

Atalay, bu konunun, düzenleme değil, bir niyet olarak Bakanlar Kurulunda da gündeme geldiğini söyledi.

Beşir Atalay, "Hükümetimizin öyle bir niyeti var. Hem üniversitelerle ilgili. Biliyorsunuz son dönemde az katılımlı da olsa üniversitelerimizde bazı öğrenci olayları oldu. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Birilerinin üniversite hayatını böyle karıştırmasına meydan vermeyeceğiz" dedi.

Üniversitelerde de özel güvenlik şirketleri personelinin görev yaptığını hatırlatan Beşir Atalay, "Üniversitelerimizde özel güvenlik yerine polislerimizin görev yapması gibi stadyumlarımız için de aynı şekilde bir düşüncemiz var" şeklinde konuştu.

Atalay, konunun değerlendirmelerinin yapıldığını, önümüzdeki zaman için gereken adımların atılabileceğini ifade ederek, bu konuda yasal düzenlemeye gerek olmadığını, idari tasarruflarla düzenlemelerin yapılabileceğini kaydetti.

Son Güncelleme: Pazar, 19 May 2013 20:58

Gösterim: 1933

Okullarda okutulan Andımız’ın kaldırılması için daha önce kampanya başlatan Mazlum-Der Diyarbakır Şubesi, bu kez de Gençliğe Hitabe’nin kaldırılmasını istedi.

Mazlum-Der Diyarbakır şubesi, Gençliğe Hitabe’nin kaldırılmasını istiyor.

Mazlum-Der Diyarbakır şubesinden yapılan açıklamada, her yıl 19 Mayıs’ta, ’Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’ adı altında icra edilen tören ve etkinliklerin, ideolojik eğitimin öğrencilere benimsetilmesinin bir başka aracı olduğunu iddia edilerek, kendilerince hazırlananan ’alternatif gençliğe hitabe’ açıklandı.

Mazlum-Der Diyarbakır şubesinden 19 Mayıs ile ilgili yapılan açıklamada, 19 Mayıs kutlamalarının stadlardan meydanlara taşınmış olmasının, meselenin özünde bir değişiklik değil, aksine bu sürece okullu olmayanları da dahil etme işlevi gördüğü ileri sürüldü. Mazlum-Der olarak eğitim sürecinde herhangi bir ideolojinin dayatılması yerine, "Bireyi insanlık onuruna bağlı doğal hak ve özgürlüklere sahip bir varlık" olarak kabul eden bir eğitim anlayışının benimsenmesi gerektiği savunulan Açıklamada şöyle denildi:

"Bu anlayışın benimsenmesine okullardan başlanmalı ve başta ’Andımız’ ile ’Gençliğe hitabe’ gibi tek tipçi, ötekileştirici metinler olmak üzere, her türlü sembol, ritüel ve etkinlik eğitim sisteminin dışına çıkarılmalıdır. Beş yıldır sürdürdüğümüz, ’Andınız Kaldırılsın’ kampanyasının devamı olarak ’Gençliğe Hitabe’nin de kaldırılması çağrısını yapıyoruz."

Açıklama ile birlikte duyurulan ve "Ey Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Boşnak, Arap, Arnavut, Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani, Hemşin, Pomak, Çingene ve sayamadığımız kültür, din ya da etnisitenin gençliği!" diye başlayan ’alternatif gençliğe hitabe’,

’Birinci vazifen, herhangi bir milletin diğerinden üstün olmayacağı gerçeğinin gereği olarak herkesin eşit birer insan olduğunu kabul etmek olmalıdır" diye devam ediyor ve "Muhtaç olduğun kudret kan grubunda değil vicdanında mevcuttur!" sözleriyle son buluyor.

> Gençliğe Hitabe okullardan kaldırılsın

Okullarda okutulan Andımız’ın kaldırılması için daha önce kampanya başlatan Mazlum-Der Diyarbakır Şubesi, bu kez de Gençliğe Hitabe’nin kaldırılmasını istedi.

Mazlum-Der Diyarbakır şubesi, Gençliğe Hitabe’nin kaldırılmasını istiyor.

Mazlum-Der Diyarbakır şubesinden yapılan açıklamada, her yıl 19 Mayıs’ta, ’Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’ adı altında icra edilen tören ve etkinliklerin, ideolojik eğitimin öğrencilere benimsetilmesinin bir başka aracı olduğunu iddia edilerek, kendilerince hazırlananan ’alternatif gençliğe hitabe’ açıklandı.

Mazlum-Der Diyarbakır şubesinden 19 Mayıs ile ilgili yapılan açıklamada, 19 Mayıs kutlamalarının stadlardan meydanlara taşınmış olmasının, meselenin özünde bir değişiklik değil, aksine bu sürece okullu olmayanları da dahil etme işlevi gördüğü ileri sürüldü. Mazlum-Der olarak eğitim sürecinde herhangi bir ideolojinin dayatılması yerine, "Bireyi insanlık onuruna bağlı doğal hak ve özgürlüklere sahip bir varlık" olarak kabul eden bir eğitim anlayışının benimsenmesi gerektiği savunulan Açıklamada şöyle denildi:

"Bu anlayışın benimsenmesine okullardan başlanmalı ve başta ’Andımız’ ile ’Gençliğe hitabe’ gibi tek tipçi, ötekileştirici metinler olmak üzere, her türlü sembol, ritüel ve etkinlik eğitim sisteminin dışına çıkarılmalıdır. Beş yıldır sürdürdüğümüz, ’Andınız Kaldırılsın’ kampanyasının devamı olarak ’Gençliğe Hitabe’nin de kaldırılması çağrısını yapıyoruz."

Açıklama ile birlikte duyurulan ve "Ey Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Boşnak, Arap, Arnavut, Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani, Hemşin, Pomak, Çingene ve sayamadığımız kültür, din ya da etnisitenin gençliği!" diye başlayan ’alternatif gençliğe hitabe’,

’Birinci vazifen, herhangi bir milletin diğerinden üstün olmayacağı gerçeğinin gereği olarak herkesin eşit birer insan olduğunu kabul etmek olmalıdır" diye devam ediyor ve "Muhtaç olduğun kudret kan grubunda değil vicdanında mevcuttur!" sözleriyle son buluyor.

Son Güncelleme: Salı, 21 May 2013 09:50

Gösterim: 1752

ÖSYM Başkanı Demir, YDS’nin zorluk derecesinin KPDS ve ÜDS ile eş değer olduğunu belirterek, ÖSYM olarak, adayların konuşma ve dinleme becerilerini de ölçmeyi hedefleyen elektronik sınav uygulaması için çalışma başlattıklarını bildirdi.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, Marmara Üniversitesi (MÜ) İletişim Fakültesi'nce, Üsküdar Belediyesi Yeni Evlendirme Dairesi Restoranında düzenlenen İletişim Buluşmaları-II'de yaptığı konuşmada kurumun çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

Demir, son iki yılda önemli adımlar attıklarını belirterek, her türlü zorluk ve eleştiriyi göze alarak bir değişim süreci başlattıklarını söyledi.

Bilimsel bir değerlendirme yaptıklarını ve değerlendirmeleri tamamen şeffaflaştırdıklarını kaydeden Demir, "Hiçbir olay ÖSYM'de karanlıkta gerçekleşmiyor. Tamamen şeffaf bir yapıda gerçekleştiriliyor. Bu misyon ile varmak istediğimiz yer, yurt içi ve dışında yüzde yüz güvenli, kripto ve e-imzayla çalışan, uluslararası bir bilgi güvenliğine sahip, toplum nezdinde bir kurum oluşturmak" diye konuştu.

"YDS'nin zorluk derecesi KPDS ve ÜDS ile aynı"

Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Demir, son yapılan YDS'ye dair eleştirilerin hatırlatılması üzerine nisanda yapılan YDS'ye 330 bin adayın katıldığını belirtti.

Demir, şöyle konuştu:

"KPDS'nin hiçbir zaman üyesi 150 bini geçmemiştir. ÜDS'nin yıllar içerisindeki aday kitlesi hiçbir 60-70 bini geçmemiştir. Geri kalan kitle KPDS'deki İngilizce testini alanlar. Dün itibariyle bunu da araştırdık. YDS'ye girmiş ve daha önce KPDS'ye girmiş 60 bin aday var. Bu 60 bin adayın 55 bininin başarı aralığı 0 ile 49 puan arasında. ÜDS'ye girmiş veya akademisyen olanların puan ortalaması 46'dır. Bir zorluk söz konusu değil. Kitlenin başarı seviyesinin düşük olması, genel başarı seviyesini çok aşağıya çektiği için böyledir. Her sınavımızda, cevapları değerlendirerek nasıl bir iyileştirme yapacağımızı düşünüyoruz. YDS de böyle olacaktır."

YDS'de sorulan 80 soru için matbaaya 800 soruyla gittiklerini anlatan Demir, "Hiçbir öğretim görevlisinin, bu sınav kolay veya zor olsun diye bir gayreti yoktur. Tamamen rastgele ve belli kurallar içerisinde oluşturulmuş bir sınavdır. O yüzden de YDS'nin KPDS ve ÜDS ile eş değerde olduğuna inanıyoruz. Tabii ki yabancı dil açısından konuşma ve dinleme becerilerinin de ölçülmesi gerekir. Kağıt üzerinde bunu gerçekleştirmemiz mümkün değil. Elektronik sınav çalışmalarımız başladı. Gelecek sene ve sonrasında konuşma ve dinleme becerilerini de ölçen bir elektronik sınav hedefliyoruz. Bunu da yapabileceğimize inanıyoruz" dedi.

"Açık uçlu sınav yapabilmenin çalışmalarını yapıyoruz"

Açık uçlu sınav sisteminin gündemlerinde olup olmadığının sorulması üzerine de Demir, uygulama açısından çoktan seçmeli ve açık uçlu olmak üzere iki tür bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Bugüne kadar çoktan seçmeli sistemi uyguladık. Bu çoğu zaman objektif olduğu düşünülen ve kısmen daha kolay bir sınav sistemi. Ancak bu sistemin eğitim ve insan gelişimi açısından da ciddi sıkıntıları olduğu bir gerçek. Bugün İngiltere, tüm üniversite giriş sistemini açık uçlu sorularla gerçekleştiriyor. Amerika’da birçok eyalet açık uçlu sınavlara geçmiş durumda. Bu kapsamda biz de açık uçlu sınav yapabilmenin çalışmalarını yapıyoruz. Bir proje hazırladık. Çalışmalarımıza başladık. Gerekli olan eğitimleri yaptık. Hedefimiz, 2-3 bin adayın katıldığı bir deneme sınavı şeklinde bunu gerçekleştirmek. Burada bir deneyim yaşadıktan sonra kamuoyuna zaman içerisinde sunmak. Bu sistemi aşama aşama uygulamaya geçirebiliriz diye düşünüyoruz."

> ÖSYM, ‘elektronik sınav’ yapacak

ÖSYM Başkanı Demir, YDS’nin zorluk derecesinin KPDS ve ÜDS ile eş değer olduğunu belirterek, ÖSYM olarak, adayların konuşma ve dinleme becerilerini de ölçmeyi hedefleyen elektronik sınav uygulaması için çalışma başlattıklarını bildirdi.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, Marmara Üniversitesi (MÜ) İletişim Fakültesi'nce, Üsküdar Belediyesi Yeni Evlendirme Dairesi Restoranında düzenlenen İletişim Buluşmaları-II'de yaptığı konuşmada kurumun çalışmalarına ilişkin bilgi verdi.

Demir, son iki yılda önemli adımlar attıklarını belirterek, her türlü zorluk ve eleştiriyi göze alarak bir değişim süreci başlattıklarını söyledi.

Bilimsel bir değerlendirme yaptıklarını ve değerlendirmeleri tamamen şeffaflaştırdıklarını kaydeden Demir, "Hiçbir olay ÖSYM'de karanlıkta gerçekleşmiyor. Tamamen şeffaf bir yapıda gerçekleştiriliyor. Bu misyon ile varmak istediğimiz yer, yurt içi ve dışında yüzde yüz güvenli, kripto ve e-imzayla çalışan, uluslararası bir bilgi güvenliğine sahip, toplum nezdinde bir kurum oluşturmak" diye konuştu.

"YDS'nin zorluk derecesi KPDS ve ÜDS ile aynı"

Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Demir, son yapılan YDS'ye dair eleştirilerin hatırlatılması üzerine nisanda yapılan YDS'ye 330 bin adayın katıldığını belirtti.

Demir, şöyle konuştu:

"KPDS'nin hiçbir zaman üyesi 150 bini geçmemiştir. ÜDS'nin yıllar içerisindeki aday kitlesi hiçbir 60-70 bini geçmemiştir. Geri kalan kitle KPDS'deki İngilizce testini alanlar. Dün itibariyle bunu da araştırdık. YDS'ye girmiş ve daha önce KPDS'ye girmiş 60 bin aday var. Bu 60 bin adayın 55 bininin başarı aralığı 0 ile 49 puan arasında. ÜDS'ye girmiş veya akademisyen olanların puan ortalaması 46'dır. Bir zorluk söz konusu değil. Kitlenin başarı seviyesinin düşük olması, genel başarı seviyesini çok aşağıya çektiği için böyledir. Her sınavımızda, cevapları değerlendirerek nasıl bir iyileştirme yapacağımızı düşünüyoruz. YDS de böyle olacaktır."

YDS'de sorulan 80 soru için matbaaya 800 soruyla gittiklerini anlatan Demir, "Hiçbir öğretim görevlisinin, bu sınav kolay veya zor olsun diye bir gayreti yoktur. Tamamen rastgele ve belli kurallar içerisinde oluşturulmuş bir sınavdır. O yüzden de YDS'nin KPDS ve ÜDS ile eş değerde olduğuna inanıyoruz. Tabii ki yabancı dil açısından konuşma ve dinleme becerilerinin de ölçülmesi gerekir. Kağıt üzerinde bunu gerçekleştirmemiz mümkün değil. Elektronik sınav çalışmalarımız başladı. Gelecek sene ve sonrasında konuşma ve dinleme becerilerini de ölçen bir elektronik sınav hedefliyoruz. Bunu da yapabileceğimize inanıyoruz" dedi.

"Açık uçlu sınav yapabilmenin çalışmalarını yapıyoruz"

Açık uçlu sınav sisteminin gündemlerinde olup olmadığının sorulması üzerine de Demir, uygulama açısından çoktan seçmeli ve açık uçlu olmak üzere iki tür bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Bugüne kadar çoktan seçmeli sistemi uyguladık. Bu çoğu zaman objektif olduğu düşünülen ve kısmen daha kolay bir sınav sistemi. Ancak bu sistemin eğitim ve insan gelişimi açısından da ciddi sıkıntıları olduğu bir gerçek. Bugün İngiltere, tüm üniversite giriş sistemini açık uçlu sorularla gerçekleştiriyor. Amerika’da birçok eyalet açık uçlu sınavlara geçmiş durumda. Bu kapsamda biz de açık uçlu sınav yapabilmenin çalışmalarını yapıyoruz. Bir proje hazırladık. Çalışmalarımıza başladık. Gerekli olan eğitimleri yaptık. Hedefimiz, 2-3 bin adayın katıldığı bir deneme sınavı şeklinde bunu gerçekleştirmek. Burada bir deneyim yaşadıktan sonra kamuoyuna zaman içerisinde sunmak. Bu sistemi aşama aşama uygulamaya geçirebiliriz diye düşünüyoruz."

Son Güncelleme: Pazar, 19 May 2013 21:16

Gösterim: 1659


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.